|
Eski Türkçe aslı |
Günümüze aktarımı |
X |
Bilig Ukuş Erdemin Asığın Ayur |
Bilgi İle Aklın Meziyet Ve Faydalarını Söyler |
287 |
Tilekim söz erdi ay bilge bügü, ukuşuğ biligig özüm sözlegü |
Ey âlim hakîm, maksadım söz söylemek idi; akıl ve bilgiden bahsetmek istedim. |
288 |
Ukuş ol yula teg karañku tüni, bilig ol yarukluk yaruttı seni |
Akıl karanlık gecede bir meş'ale gibidir; bilgi seni aydınlatan bir ışıktır. |
289 |
Ukuşun ağar ol biligin bedür, bu iki bile er ağırlık körür |
İnsan akıl ile yükselir, bilgi ile büyür; bu ikisi ile insan itibâr görür. |
290 |
Muñar bütmese kör bu nûşin revân, ukuş közi birle yaruttı cihân |
Buna inanmazsan, Nûşin-Revan'a bak; o akıl gözü ile dünyayı aydınlattı. |
291 |
Törü tüz yorıttı bayudı bodun, atın edgü kıldı ol edgü üdün |
Kanunu doğruluk ile tatbik etti ve halk zenginleşti; o iyi bir devirde iyi bir nâm bıraktı. |
292 |
Mañar tegdi mundağ biliglig sözi, tamudın yırar tep tamuğluk özi |
Bilgili bir insanın onun hakkında şöyle dediğini duydum : kendisi cehennemlik iken, cehennem azabından kurtuldu. |
293 |
Kiçig oğlanığ kör ukuşka ulam, yaşı yetmeginçe yorımaz kılâm |
Küçük çocuğa bak, ona akıl ulaşacaktır; fakat yaşı gelmedikçe, kalemler yürümez. |
294 |
Ukuşluğ kişi kör karısa munar, ukuş kitti tep hem kalem me tınar |
Akıllı insan da yaşlanınca bunar; akıl gittiği için, kalem de susar. |
295 |
Kalı telve ursa kör ölse kişi, ölüm yok añar hem birilmez şişi |
Eğer delijbir adamı vurup, öldürürse, o deliye ölüm cezası yoktur; kısas yapılmaz. |
296 |
Negülük tese sen ukuşsuz-turur, ukuşsuz kişiler ülügsüz-turur |
Niçin dersen, o akılsızdır; akılsız adamlar ne mükâfat görür, ne de ceza. |
297 |
Ukuşka-turur bu ağırlık itig, ukuşsuz kişi bir avuçça tetig |
Bütün bu hürmet ve itibar akıl içindir; akılsız adam bir avuç balçık gibidir. |
298 |
Körü barsa yakşı ayur bu sözüg, ukuşsuz biligsiz bedütmez özüg |
Dikkat edersen şu söz çok yerinde söylenmiş : akılsız ve bilgisiz kimse kendisini yükseltemez. |
299 |
Körü barsa barça urur bu kedük, ukuşluğ biliglig kör aslı ked ök |
Dikkat edilirse, her kes üzerine bir şey giyer; fakat akıllı ve bilgili insan hıl'at ile değil, aslında değerlidir. |
300 |
Ukuş bolsa aslı bolur bolsa er, bilig bolsa beglik kılur kılsa er |
Akıl olursa, insan olsa-olsa asıl insan olur; bilgi olursa, insan yapsa yapsa beylik yapar. |
301 |
Kimiñde ukuş bolsa aslı bolur, kayuda bilig bolsa beglik bulur |
Kimde akıl varsa, o asîl insan olur; kimde bilgi varsa, o beylik bulur, însan-oğlu kara yer üzerine elini uzattı, her şeye bilgisi ile nüfuz etti. |
302 |
Yağız yer öze yalñuk oğlı elig, kötürdi kamuğka yetürdi bilig |
însan-oğlu kara yer üzerine elini uzattı, her şeye bilgisi ile nüfuz etti. |
303 |
Ukuş birle aslı atanur kişi, bilig birle begler iter el işi |
Akıl ile insan asıl insan adını alır; bilgi ile beyler memleket işini tanzim eder. |
304 |
Tümen miñ tü erdem üküş ögdiler, ukuş birle kılmış üçün ögdiler |
Binlerce fazilet ve bir çok alkışlanan işler akıl ile yapılmış olduğu için öğülmüştür. |
305 |
Ukuş azın azlanma asğı üküş, bilig azın azlanma erke küsüş |
Aklın azını azımsama, onun faydası çoktur; bilginin azını azımsama, o insan için azizdir. |
306 |
Bu tört neñ azın azka tutma negü, bügü sözlemiş söz eşitgü ögü |
Hakimlerin sözünü dinle, düşün ve şu dört şeyin azını az görme. |
307 |
Bu törtte biri ot birisi yağı, üçünçi ig ol kör tiriglik ağı |
Bu dörtten biri — ateş, biri — düşmandır; üçüncüsü — hayatın tuzağı olan hastalıktır. |
308 |
Basası bilig ol bularda biri, bu tört neñ uçuz tutma yüksek töri |
Nihayet bunların biri de — bilgidir; bu dört nesneyi hafife alma, bunların ehemmiyeti büyüktür. |
309 |
Bu tegme biri asğı yası telim, kayusı berim teg kayusı alım |
Bunlardan her birinin faydası veya zararı çoktur; bâzısı — borç, bâzısı ise — alacak gibidir. |
310 |
Bilig kimyâ teg ol neñ irklü-turur, ukuş ordusı ol neñ üglü-turur |
Bilgi kimya gibidir, eşya onun etrafında toplanır; akıl onun sarayıdır, içinde eşya yığılır. |
311 |
Yıparlı biligli teñi bir yañı, tutup kizlese bolmaz özde öñi |
Misk ve bilgi birbirine benzer; insan bunları yanında gizli tutamaz. |
312 |
Yıpar kizlese sen yıdı belgürer, bilig kizlese sen tilig ülgüler |
Miski gizlersen, kokusundan belli olur; bilgiyi saklarsan, dili ayarlamasından belli olur. |
313 |
Bilig baylık ol bir çığay bolğusuz, tegip oğrı tevlig anı alğusuz |
Bilgi hiç bir zaman fakirliğe düşmeyen bir servettir; hırsız ve dolandırıcının ona eli erişemez ve alamaz. |
314 |
Kişen ol kişike bilig hem ukuş, kişenlig yarağsızka barmaz üküş |
Bilgi ve akıl insan için bir köstektir; köstekli olan, yakışıksız şeylere pek gitmez. |
315 |
Sevügrek atın er kişenlig tutar, kereklig atın kör küdezlig tutar |
insan çok sevdiği atını köstekli tutar; lüzumlu atını muhafaza altına alır. |
316 |
Kişenlig küremez kerekçe yorır, tuşağlığ yıramaz tilekçe barır |
Köstekli olan kaçamaz, istenildiği kadar yürür; bukağılı olan uzaklaşamaz, istenilen yere kadar gider. |
317 |
Ukuş ol saña edgü andlığ adaş, bilig ol saña ked bağırsak kadaş |
Akıl senin için iyi ve yeminli bir dosttur; bilgi senin için çok merhametli bir kardeştir. |
318 |
Biligsizke bilgi kılınçı yağı, adın bolmasa tap bu iki çoğı |
Bilgisiz adamın düşmanı kendi bildiği ve yaptığıdır; başka düşmanı olmasa bile, bu ikisinin gailesi kâfidir. |
319 |
Muñar meñzetü keldi türkçe mesel, okığıl munı sen köñül ögke al |
Buna benzer türkçe bir ata-sözü vardır; sen bunu oku, gönlünde ve aklında tut. |
320 |
Ukuşluğ kişi, ke iş, i tap ukuş, biligsiz kişi, ke atı tap söküş |
Akıllı insan için akıl kâfi bir eştir; bilgisiz insan için hakaret tam bir addır. |
321 |
Biligligke bilgi tükel ton aş ol, biligsiz kılınçı yavuz koldaş ol |
Bilgili insan için onun bilgisi kâfi bir yiyecek ve giyecektir; bilgisizin hareketi — onun kötü- arkadaşıdır. |
322 |
Ukuşluğ ked er övke özdin yırat, biliglig beg er buşma edgü kıl at |
Ey akıllı iyi yiğit, öfkeyi kendinden uzaklaştır; ey bilgili bey yiğit, hiddetlenme, iyi ad kazan. |
323 |
Bu iki bile işke yakma ive, kalı yaksa kıldıñ tiriglik yava |
Öfke ve gazap ile işe yaklaşma; eğer yaklaşırsan, ömrü heder edersin. |
324 |
Ökünçlüg bolur tutşı övke işi, yazukluğ bolur işte buşsa kişi |
Öfke ile kalkan peşimanlıkla oturur; insan hiddetlenince, işinde yanılır. |
325 |
Amulluk kerek erke kılkı oñay, örüglük kerek begke tuğsa kün ay |
insan sakin ve mülayim tabiatli olmalıdır; güneş ve ay doğması için, beye itidal lâzımdır. |
326 |
Tüzünlük kerek hem siliglik kerek, ukuşluğ kerek hem biliglig kerek |
Hem yumuşak huylu, hem tatlı dilli, hem akıllı, hem bilgili olmak gerektir. |
327 |
Ukuşluğ kerek ked üdürse kişig, biliglig kerek ked bütürse işig |
insanları iyi seçebilmek için akıllı olmak ve işini iyi başarabilmek için de bilgili olmak lâzımdır. |
328 |
Yarağlığ yarağsıznı titrü körüp, kereklig kereksizni kirtü sorup |
insan işe yarayana-yaramayana iyice dikkat ederek, gerekli ve gereksizi hakkiyle sorup-soruşturarak, |
329 |
Adırsa üdürse seçe bilse öz, kamuğ iş içinde yitig tutsa köz |
Ayırt eder, eler, seçebilir ve her işte gözünü keskin tutarsa, |
330 |
Bolur ötrü işler bütün hem bışığ, biliglig kişiler bışığ yer aşığ |
Neticede işler sağlam olur ve olgunlaşır; bilgili insanlar yemeği pişmiş olarak yerler. |
331 |
Tilekke tegir ol bu yañlığ kişi, ikigü ajunda itiglig işi |
Böyle bir insan dileğine erer ve her iki dünyada işi yoluna girer. |
332 |
Buşaklık bile erke övke yavuz, bu iki bile tutçı emger et öz |
Hiddet ve öfke insan için fenadır; bu ikisinin yüzünden vücût dâima eziyet çeker. |
333 |
Eşitgil negü ter bügü bilge teñ, bu söz işke tutğıl ayâ kızğu eñ |
Dinle, hakîm âlim buna benzeterek, ne der; bu söze göre hareket et, ey bahtiyar insan. |
334 |
Buşı bolsa yalñuk biligsiz bolur, kalı övke kelse ukuşsuz kılur |
Hiddetlenirse, insan bilgisizce hareket eder; eğer öfkelenirse, öfke onu akılsıza çevirir. |
335 |
Buşılık yavuz erke eltür bilig, otunluk kılur buşsa kılkı silig |
Hiddetlenmek insan için fenadır, bilgiyi götürür; hiddetlenince, yumuşak huylu insan da kabalık yapar. |
336 |
Eşitgil negü ter biliglig kişi, biliglig sözi çın sevüg cân tuşı |
Dinle, bilgili adam ne der : bilgili sözü, gerçekten, sevgili can gibidir. |
337 |
Bu bir kaç neñ ol kör kişike yavuz, munı kılsa yalñuk alıkar et öz |
Bak, şu bir kaç şey insan için kötüdür; insan bunları bilirse, kendisini korumuş olur. |
338 |
Bularda birisi bu til yalğanı, munıñda basası sözüg kıyğanı |
Bunlardan biri — yalan söylemektir; ikincisi — verilen sözden dönmektir. |
339 |
Üçünçi takı bir bor işçe seve, seziksiz bu er boldı birtem yava |
Üçüncüsü ise— içki iptilâsıdır; buna tutulan kimse, şüphesiz, tamamen boşuna yaşamış olur. |
340 |
Takı biri erke bu arkuk kılınç, bu arkuk kılnçlığka bolmaz sevinç |
Biri de insanın inatçı olmasıdır; bu inatçı insan için dünyada sevinç yoktur. |
341 |
Yana bir arığsız bu kılkı otun, kişiler evinde bu koprur tütün |
Yakışıksız hâllerden biri de kaba tabiatli olmaktır; böyle adam başkalarının evinde tozu-dumana katar. |
342 |
Yana bir tili el buşı övkelig, ulıtur kişig sökse açsa tilig |
Biri boş-boğaz, hiddetli ve öfkeli olmaktır; söğmeğe başlarsa, insanın kalbini kırar. |
343 |
Bu kaç neñ birikse biregü öze, anıñdın yırar ol ıduk kut teze |
Bu bir kaç şey bir kimse üzerinde toplanırsa, mübarek saadet ondan kaçar, uzaklaşır. |
344 |
Bolu bermez evren başı tezginür, anıñ birle kılkı yañı tezginür |
Felek ona yar olmaz, âvâre olur; bununla birlikte hâl ve hareketinde istikrar olmaz. |
345 |
Yorı edgülük kıl ay edgü kişi, itiglig bolur tutçı edgü işi |
Ey iyi insan, yürü, iyilik yap, iyinin işi hep düzgün gider. |
346 |
Negü ter eşit emdi kılkı silig, sınayu tegip elke sunmış elig |
Şimdi dinle, yumuşak tabiatli olan ve tecrübe ile yükselerek, memleket işini eline alan adam ne der. |
347 |
Karımaz bu edgü neçe yıllasa, isizlik edikmez neçe edlese |
Ne kadar yaşarsa - yaşasın, bu iyi insan ihtiyarlamaz; ne kadar uğraşılırsa-uğraşılsın, kötü insan ıslâh edilmez. |
348 |
Yaşı kısğa isiz ökünçün karır, uzun yaşlığ edgü ökünçsüz yorır |
Ömrü kısa olan kötü peşimanlıkla ihtiyarlar, uzun ömürlü olan iyi peşiman olmadan yaşar. |
349 |
Tilekin bulur edgü künde yañı, isizniñ küniñe miñ artar muñı |
îyi insan her gün yeni bir arzusuna nail olur; kötünün sıkıntısı ise, her gün bir kat artar. |