|
Eski Türkçe aslı |
Günümüze aktarımı |
XXVI |
Öğdülmiş Küntoğdı İlig Tapuğiña Kirmişin Ayur |
Öğdülmiş'in Hükümdar Kün-Toğdi'nin Hizmetine Girdiğini Söyler |
1591 |
İlig aydı munda naru ay oğul, maña tapnu turğıl çökürme köñül |
Hükümdar:— Ey oğlum —dedi— bundan sonra benim hizmetimde bulun; artık gönlünü ferah tut. |
1592 |
Atañ tapğı bar erdi artuk telim, öteyümedim bardı kaldı birim |
Senin babanın çok büyük hizmeti vardı; hakkını ödeyememiş ve ona borçlu kalmıştım. |
1593 |
Ötegü kerek men bu haklar saña, kişiler tili bolmasa ber maña |
Töhmet altında kalmamak için, bu borcu şimdi sana ödemem gerektir. |
1594 |
Negü ter eşitgil uç ordu begi, bilip sözlemiş sözke yetrüp ögi |
Sözü bilerek ve anlayarak söylemiş olan Uç-Ordu beyi ne der, dinle. |
1595 |
Kişi emgek ıdsa saña belgülüg, unıtma ol emgekni bolma ölüg |
Sana bir kimsenin gerçekten emeği geçmiş ise, bu emeği unutma ve ona karşı, ölü gibi hareketsiz kalma. |
1596 |
Kişilikni kodma ay aslı kişi, kişilik kılu tur kişike tuşı |
Ey asîl insan, insanlığı bırakma; insanlara karşı dâima insaniyet ile muamele et. |
1597 |
Kimiñ emgeki kirse kimke birer, yanutın üküş kıl sen ötrü añar |
Kimin sana bir az emeği geçerse, sen ona karşılık daha fazlasını yapmalısın. |
1598 |
Kişi emgekini bilümez kişi, tükel ud bolur bu ay ilçi başı |
Başkasının emeğini takdir etmeyen kimse, tam mânası ile, bir öküz olur; ey devlet adamı. |
1599 |
Yorı ud atanma kişilik kıl a, kişike kişi bol kişilik bile |
Yürü, adın öküze çıkmasın, insanlık yap; insanlara karşı insaniyetle hareket ederek, insan ol. |
1600 |
Kişilik üçün at urundı kişi, kişilik bile at kötürdi kişi |
insana insanlığından dolayı bu ad verilmiştir; insan insanlık ile adını yükseltir. |
|
Öğdülmiş cevabı İligke |
ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI |
1601 |
Yer öpti kör ögdülmiş aydı ilig, ilel köz yarutsa maña buldum ig |
Öğdülmiş yer öptü ve dedi:—Ey hükümdar, hükümdarın memnuniyeti bana her şeyden üstündür. |
1602 |
Tapuğçı kuluñ-men begim sen uluğ, uluğ beg ağırlar tapuğçı kuluğ |
Ben hizmetkâr kulunum, sen benim büyük beyimsin; büyük bey hizmetkâr kulunu değerlendirir. |
1603 |
Tilese ağır tut tilese uçuz, yuluğ kıldım emdi saña men bu öz |
İstersen değer ver, istersen değersiz bul, ben kendimi artık senin hizmetine vakfettim. |
1604 |
Turup çıktı akru kapuğka kelip, bir ança yorıp bardı evke tegip |
Kalktı, kapıya gelip, yavaşça çıktı; bir az dolaştıktan sonra, evine döndü. |
1605 |
Kurın badı ögdülmiş anda naru, kıyıksız tapuğ kıldı ilde turu |
Bundan sonra Öğdülmiş kollarını sıvadı; kapıdan ayrılmayarak, saadetle hizmete başladı. |
1606 |
Tapındı keçe tañda tepremedi, tünin yattı yatğak aş anda yedi |
Sabah-akşam aralıksız hizmet etti; yemeğini orada yedi ve geceleyin de muhafızlık etti. |
1607 |
İlig köñliñe sığdı erse tapuğ, elig berdi devlet açıldı kapuğ |
Hükümdar hizmetinden memnun kaldıkça, saadet ona el verdi ve kapılar açıldı. |
1608 |
Negü ter eşit bu tapuğ kılğuçı, tapuğ birle devlet atın miñüçi |
Hizmet eden ve hizmetinden dolayı saadet atına binen insan ne der, dinle. |
1609 |
Ay begler sevinçi tilegli kişi, kamuğ beg tileki öze kıl işi |
Ey beyleri memnun etmek isteyen kimse, her işi beylerin arzusuna göre yap. |
1610 |
Begi taplamaz işni kılsa kulı, ilenç özke kılğu sarılsa kalı |
Kul beyinin hoşuna gitmeyen bir işi yapar da nikbete uğrarsa, kabahati kendinde aramalıdır. |
1611 |
Kalı kılsa begler tapısız tapuğ, yava kıldı tapmış tiriglik kamuğ |
Eğer beylerin beğenmeyeceği şekilde hizmet ederse, o hizmette geçirdiği bütün hayatını boşuna harcamış olur. |
1612 |
Yakın tuttı ilig kör ögdülmişig, törüçe ayu berdi tegme işig |
Hükümdar Öğdülmiş'i günden-güne kendisine yakın tuttu, her işin nasıl yapılacağını ona anlattı. |
1613 |
Yana bir kün oldrup muñadtı ilig, ayur ay diriğâ yitürdüm erig |
Yine bir gün hükümdar üzüntü içinde kendi-kendine : — Ne yazık, o mükemmel insanı kaybettim — dedi — |
1614 |
Kapuğda kalın bod terildi tolu, kanı bir işimke yarağlı talu |
Hizmetimde bir çok insanlar var, fakat hani işime yarayan, seçkin biri. |
1615 |
İşim barça sındı yok ol bildeçi, kanı bir bağırsak işim kıldaçı |
Bütün işlerim bozuldu, iş bilen yok; bana yardım edecek, candan bağlı bir insan nerede? |
1616 |
Negü ter eşitgil sınamış kişi, sınap edgü isizni bilmiş kişi |
Tecrübeli ve tecrübesi ile iyiyi ve kötüyü tefrik eden insan ne der, dinle. |
1617 |
Tilese bulur barça ârzû kişi, tilek teg kişi bulmaz edgü başı |
İsterse, insan bütün arzularına kavuşur, fakat istediği gibi ve iyilerin başı olan bir insan bulamaz. |
1618 |
Bu bod sın yoñlı kara baş kalın, kişi tep ınanğu kişi yok bilin |
Bu insan kılığında dolaşan hizmetkâr takımı kalabalıktır; fakat bil ki, içlerinde insan diye güvenilecek kimse yoktur. |
1619 |
Kişide kereki yarağlısı ol, yarap hem tusulup yorığlısı ol |
Lâzım olan insan, işe yarayan insandır; işe yarayan insan da, faydalı olan insandır. |
1620 |
Negü ter eşitgil bu şir ayğuçı, sözüg mani birle tizip kodğuçı |
Şiir söyleyen ve sözü mâna ile birlikte dizip, bize bırakan insan ne der, dinle. |
1621 |
Yorığlı körür-men yarağlısı yok, yarağlı bulunsa yorığlısı yok |
Etrafımda dolaşanları görüyorum, fakat işe yarayanı yok; işe yarayanı da bulunursa, benim etrafımda dolaşmaz. |
1622 |
Kalın bod kara baş yorığlı telim, telimde tilese tusuğlısı yok |
Hizmetkâr kılığında dolaşan kalabalık çok; bu kalabalık arasında, istediğim zaman, bir faydalısı bulunmaz. |
1623 |
Yana aydı ilig meselde kelir, uruğluğ kişi ölse urğı kalır |
Hükümdar devam etti : — Şöyle bir mesel vardır, asîl insan ölse dahi soyu kalır — dedi — |
1624 |
Negü ekse yerke yana ol önür, oğul tuğsa kılkı ataka barur |
Yere ne ekilirse, yine o biter; oğlunun tabiatı da babasına çeker. |
1625 |
Bu ay toldı oğlı ata yurnı ol, ata barsa oını oğul ornı ol |
Ay-Toldı'nın oğlu da babasından bir parçadır; baba giderse, yerine oğlu kalır. |
1626 |
Ata bardı ornı kuruğ hem kokuz, kokuz tolğuka kördüm oğlın ked uz |
Baba gitti, yeri boş ve açık kaldı; bu boşluğu doldurmak için, oğlunu çok el-verişli gördüm. |
1627 |
Munı edleyin men bu bolsun kişi, kişi bolmış asğın tusulğay tuşı |
Ben onu yetiştireyim, adam olsun; adam olan her vakit faydalı olur. |
1628 |
Boluğluğ körür-men yarağu munı, kiçiglikte taştın adın yok müni |
Ben onun işe yarayacağını ve yetişeceğini görüyorum; yaşının küçüklüğünden başka bir kusuru yoktur. |
1629 |
İdi yakşı aymışıla atlığı, bodunda bedüki kişi kutluğı |
İnsanların büyüğü ve kutlusu olan, Ha'nın mâruf şahsiyeti çok yerinde söylemiş. |
1630 |
Elig ursa begler kimi edlese, yakur baş bolur bu beginde basa |
Beyler kime el uzatıp, yetiştirırlerse, sonunda beye yakın olur ve sırada beyden sonra o gelir. |
1631 |
Kimi tutsa begler öziñe yakın, yağudı tileki kereki bakın |
Beyler kimi kendilerine yakın tutarlarsa, onun dilek ve arzusu eli altında bulunur. |
1632 |
Küle baksa begler kişike turup, aña yığlu tirlür er at yüz urup |
Beyler kime güler yüz gösterırlerse, hükümdarın hizmetinde bulunanlar onun ağzına bakar ve onun etrafında toplanırlar. |
1633 |
İlig aydı emdi maña çâre yok, munı edlese-men kişi bolğu ok |
Hükümdar devam etti : — Şimdi benim için başka bir çâre yok; onu yetiştirirsem, o muhakkak adam olur. |
1634 |
Ötemiş bolayın atası hakın, kılayın kişilik bağırsaklıkın |
Ona şefkatle insanlık göstereyim, böylece babasının hakkını da ödemiş olurum. |
1635 |
Bu ay toldı tapğı telim erdi kör, kişilik kılayın anıñ yañı kür |
Ay-Toldı'nın hizmeti çok idi; ona karşılık merdce hareket edeyim ve insaniyet göstereyim. |
1636 |
Kişilik tidüküm bolur edgülük, bu edgü bolur ol yegü kedgülük |
İnsaniyet dediğim, iyiliktir; bu iyilik, başkalarını yedirmek ve giydirmektir. |
1637 |
Kişi aslı edgüg unıtmaz bolur, kişi urğı köñlin emitmez bolur |
İnsanın asılı iyiliği unutmaz olur; insanın soylusu gönlünü başka tarafa kaydırmaz olur. |
1638 |
Negü ter eşitgil avıçğa sözi, avıçğa sözin tut unıtma kozı |
Atalar sözü ne der, dinle; atalar sözünü tut, ey kuzum, bunu unutma. |
1639 |
Bu edgü kılu tur ay edgü kişi, karımaz bolur edgü meñü yaşı |
Ey iyi insan, iyilik yapmakta devam et; iyilik ihtiyarlamaz, onun ömrü ebedîdir. |
1640 |
Bu edgü karımaz yeme opramaz, yaşı ked uzun ol atı artamaz |
İyilik ihtiyarlamaz ve yıpranmaz; onun ömrü çok uzundur; iyiliğin kötü olmak ihtimâli yoktur. |
1641 |
Ağırladı ilig kör ögdülmişig, añar aydı edgü isiz öz işig |
Hükümdar Öğdülmiş'i takdir etti; iyi ve kötü, bütün işlerini ona danıştı. |
1642 |
Açındı ilig kör kötürdi örü, bolu berdi evren emitti naru |
Hükümdar ona ihsanlarda bulundu ve onu yükseltti; bir gün geldi, devlet idaresine âit bütün kanunlara vâkıf oldu. |
1643 |
Oñardı törü hem toku iç tapuğ, açıldı tapuğdın tilemiş kapuğ |
Kanun, erkân ve iç-hizmeti muvaffakiyetle yerine getirdi; bu hizmetinden dolayı, kendisine arzu ettiği kapılar açıldı. |
1644 |
Müni boldı erdem sözi boldı söz, ilig turdı erse añar açtı köz |
Kusuru fazilet oldu, sözü söz oldu; hükümdar uyanır-uyanmaz, ilk defa onu görür idi. |
1645 |
İlig aydı emdi tilemiş işim, tüzü itlü barğay içim hem taşım |
Hükümdar : — içeride ve dışarıda arzu ettiğim işler şimdi yoluna girecektir — dedi — |
1646 |
Boluğı bar erdi munuñ belgülüg, anın edledim kıldım açığ ülüg |
Bunun, belli ki, bir mayası vardı; onun için onu yetiştirdim ve ona ihsanlarda bulundum. |
1647 |
Munu boldı emdi tilek teg kişi, takı bolğusı bar yetilse yaşı |
îşte şimdi, arzu ettiğim gibi, bir adam oldu; yaşı büyüdükçe, daha da inkişaf edecektir. |
1648 |
Uluğ bolğu olan ne ersig toğan, kiçigde bolur barça belgü nişân |
Doğuştan merd ve insan olup, yükselecek olan çocuğun daha küçükken bütün alâmetleri belirir. |
1649 |
Muñar meñzer emdi bu beytig okı, uka barsa mani açılğay takı |
Şimdi buna benzeyen şu beyti oku; düşününce, mânası da anlaşılır. |
1650 |
Kamuğ bolğu neñke bolur belgü teñ, kiçigde bedüginçe ol bolğu teñ |
Bütün olacak şeylerin olacağını gösteren bir belirtisi vardır; küçüklükten itibaren büyüyünceye kadar belirti hep kendisini gösterir. |
1651 |
Yimiş yegü nimet çeçekinde kör, kamuğ neñke yañzağ munı bilgü teñ |
Meyveyi, yiyecek nimetleri, çiçekte iken, görmeli; her işte misâl olarak, bunu örnek tutmalı. |
1652 |
Tapındı bu ögdülmiş utru turup, kıyılmadı tañda keçe üd bolup |
Öğdülmiş hükümdarın huzurunda hizmet etti; sabah-akşam dâima hizmette bulundu, hiç bir kusur göstermedi. |
1653 |
Kiterdi özindin yarağsız muhâl, tusuldı kamuğ törlüg işke tükel |
Uygunsuz ve lüzumsuz hareketlerini terkettı, her türlü işte tam istifade edilecek hâle geldi. |
1654 |
Kutuldı ilig kitti emgekleri, bodun asğı arttı yenip yükleri |
Hükümdar bir çok zahmetlerden kurtuldu; halkın üzerindeki yük hafifledi ve kazancı arttı. |
|
İlig suali Öğdülmişke |
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ |
1655 |
İlig ündedi bir kün ögdülmişig, añar sözledi söz ukup bilmişig |
Hükümdar bir gün Öğdülmiş'i çağırdı, düşündükleri ve bildikleri hakkında onunla konuştu. |
1656 |
İlig aydı emdi eşit ay oğul, söz aytur özüm sen maña tut köñül |
Hükümdar : — Ey oğlum — dedi — şimdi dikkat et, sana soracaklarım var, beni can ve gönülden dinle. |
1657 |
Ayu ber kişike tusulur kayu, kayu ol tususı maña ay sayu |
Söyle, bakalım, insan için faydalı olan şeyler nedir, faydaları nelerdir; bana bunları birer-birer anlat. |
|
Öğdülmiş cevabı İligke |
ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI |
1658 |
Yanut berdi ögdülmiş aydı ay beg, bilig ordusı ay kişilerde yeg |
Ögdilmiş cevap verdi :—Ey beyim, ey bilgi hazinesi, ey insanların iyisi — dedi — |
1659 |
Kişike tusulğu ikigü ajun, kılınç edgüsi ol ay kılkı tüzün |
Ey asîl tabiatli, her iki dünyada insanlara faydalı olan şey, iyilik yapmaktır. |
1660 |
İkinçi uvut ol üçünçi köni, bu üç neñ bile er bulur kut küni |
ikincisi — haya, üçüncüsü — doğruluktur; insan bu üç şey ile saadet güneşine erer. |
1661 |
Kılınç edgü bolsa kamuğ halk sever, kılıkı köni bolsa törke ağar |
îyı hareket eden kimseyi her kes sever, dürüst tabiatli olan insan baş köşeye çıkar. |
1662 |
Uvut ol tıdığlı kamuğ teñsizig, uvutsuzluk erke idi teñsiz ig |
Her türlü densizliğe haya mâni olur; hayâsızlık insan için çok fena bir hastalıktır. |
1663 |
Takı bir siliglik kılınçı köni, ikigü ajunda kutadur küni |
Bir de yumuşak huylu olan ve doğru hareket eden insanın her iki dünyada günü kutlu olur. |
1664 |
Könilik uvut hem bu edgü kılınç, üçegün birikse bu buldı sevinç |
Doğruluk, haya ve iyi hareket — bu üçü kimde bileşirse, o insan mes'ûd olur. |
|
İlig suali Öğdülmişke |
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ |
1665 |
Yana aydı ilig eşittim bu söz, tusulmaz kayu ol kişike yavuz |
Hükümdar tekrar sordu:—Bu sözleri dinledim; peki, insan için kötü ve faydasız olan şeyler nedir? |
|
Öğdülmiş cevabı İligke |
ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI |
1666 |
Yanut berdi ögdülmiş aydı ilig, bügülep bu sözke yetürsü bilig |
Ögdilmiş cevap verdi : — Hükümdar kendi feraseti ile bunun cevabını bulabilir — dedi — |
1667 |
Kişike tusulmaz tükel yas kılur, bu üç neñ-turur kör ay ilçi unur |
Ey kudretli devlet adamı, faydasız olan ve insana dâima zarar veren şu üç şeydir. |
1668 |
Biri arkuk erse bu kılkı yavuz, takı biri yalğan tüzer erse söz |
Biri—kötü tabiatli ve inatçı olmak, biri — yalan söylemektir. |
1669 |
Takı bir saran ol kişide eli, bu üç neñ üçegü biligsiz yolı |
Biri de — insanları aşağılık eden hasisliktir; bunların üçü de bilgisizlikten ileri gelir. |
1670 |
Kimiñ bolsa arkuk kılınçı otun, işi barça tetrü bolur tuğsa kün |
Kim haşîn tabiatli ve inatçı olursa, onun işi her zaman ters gider. |
1671 |
Çavıksa kim erse bu yalğan tilin, savı bardı yalñuk ara sen bilin |
Eğer bir kimse yalan söylemekle şöhret bulmuşsa, bil ki, o insanlar arasında dâima bu şöhretle anılır. |
1672 |
Saranlıkta ınğa negü bar adın, terer neñ yeyümez kalır neñ kedin |
Hasislikten daha kötü başka ne var; hasis toplar, yiyemez ve malı arkada kalır. |
1673 |
Negü ter eşitgil saranığ bilig, ay çırğuy ay muñluğ ay tügmiş elig |
Bilgi hasis hakkında ne der, dinle : —Ey zavallı, ey biçâre, ey sıkı el. |
1674 |
Tere bildiñ altun yeyü bilmediñ, bu altun yığıp bir nelük bermediñ |
Altın toplamasını bildin, fakat yemesini bilmedin, bu altını yığdın da, bir tanesini olsun, neden başkasına vermedin. |
1675 |
Ay dünyâ terip sen yeyümez kişi, yegüçi anundı anuk tut aşı |
Ey bu dünyayı toplayıp, yiyemeyen kimse, yiyiciler hazırlandı, sen yiyeceği hazırla. |
1676 |
Ol üç neñ kimiñ bolsa keldi kutı, bu üç neñ kimiñ bolsa yitti atı |
O üç şey kimde varsa, saadet onundur; bu üç şey kimde varsa, onun adı mahvolur gider. |
|
İlig suali Öğdülmişke |
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ |
1677 |
Yana aydı ilig eşittim munı, takı bir sözüm bar ayu ber anı |
Hükümdar yine dedi : —Bunları dinledim, bir sözüm daha var, ona da cevap ver. |
1678 |
Anadınmu bilge tuğar bu kişi, azu ögrenürmü yetilse yaşı |
insan anadanmı âlim olarak doğar, yoksa yaşı ileriledikçemi öğrenir? |
|
Öğdülmiş cevabı İligke |
ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI |
1679 |
Yanut berdi ögdülmiş ilig kutı, bilig hem ukuş ol bu erdem atı |
Öğdülmiş cevâp verdi : — Ey devletli hükümdar, bu faziletin bir adı da bilgi ve akıldır. |
1680 |
Biligsiz tuğar ol turu ögrenür, bilig bilse ötrü kamuğ iş unar |
İnsan bilgisiz doğar ve yaşadıkça öğrenir; bilgi sahibi olunca, her işinde muvaffak olur. |
1681 |
Anadın toğuğlı biligsiz tuğar, bilig ögrenür ötrü törke ağar |
Anadan doğan bilgisiz doğar, bilgi öğrenir ve böylelikle itibar kazanır. |
1682 |
Ukuş ol anı yalñuk ögrenmedi, tadu birle katlıp törütür idi |
Çalışmakla elde edilemeyen şey akıldır; Tanrı onu insanın hamuruna katar. |
1683 |
Ukuşta adın barça erdemlerig, kişi ögrenür ötrü yetlür bilig |
insan akıldan başka bütün faziletleri öğrenir ve böylece bilgisi gelişir. |
1684 |
Sevindi ilig kör eşitti bu söz, ayur öz tilekini buldı bu öz |
Hükümdar bu sözleri işitti ve sevindi : — Ben istediğimi buldum — dedi — |
1685 |
Atasın yitürdüm munukı oğul, ata ornı tutlı bulup edgü yol |
Babasını kaybettim, fakat işte oğlu, doğru yolda yürüyerek, babasının yerini aldı. |
1686 |
Bayatka şükür kılğu emdi üküş, bodunka törü kılğı edgü ülüş |
Şimdi halika şükür ve halka da hakkı olan iyi nizam ile hüküm etmeliyim. |
1687 |
Bağırsak körür-men bu ögdülmişig, bütünlük bile kıldı barça işig |
Ben bu Ögdilmiş'i bana sadâkatle bağlı görüyorum; her işi dürüstlük ile yerine getiriyor. |
1688 |
Añar ma bu kün kılğu edgü yanut, ol edgü yanutın bu bulsu anut |
Ona da bugün iyilik ile mukabele etmeliyim; iyiliğinin karşılığını o hazır bulsun. |
1689 |
Negü ter eşitgil kişi üdrümi, kişi üdrümi hem bodun ködrümi |
Halk arasında temayüz etmiş olan seçkin insan ne der, dinle. |
1690 |
Kişilik kılurka kişilik anut, kişilik teñinçe törü kıl yanut |
insanlık edene karşı insanlık göster, insana insanlığı nisbetinde mukabele et. |
1691 |
Vefâka vefâ ol kişilik hakı, vefâ kıl kişi bol atıñnı bedüt |
Vefaya karşı vefa göstermek insanlık vazifesidir; vefakârlik et, insan ol, ve adını yükselt. |
1692 |
Küniñe ağırladı ilig anı, kamuğ ilke toldı kör atı üni |
Hükümdar onu günden-güne yükseltti; adı ve şöhreti bütün ülkeye yayıldı. |
1693 |
Bodunda bedük boldı belgü nişân, ajunda çavı bardı edgü duân |
Derecesi ve mevkii halk arasında yükseldi; hayır-duâlar aldı ve şöhreti dünyaya yayıldı. |
1694 |
Uluğ boldı iş tuş ara belgülüg, bedük boldı begler ara bu külüg |
Eşi-akrânı arasında yükselmiş olduğu gibi, bu şöhreti ile beyler arasında da büyüklerden oldu. |
1695 |
Köñül til kiçig tuttı kılkı oñay, yaraştı kamuğ birle keçti kün ay |
Her kese karşı tevâzû gösterdi, mülayim davrandı; her keşle iyi geçindi; böylece günler ve aylar geçti. |
1696 |
Köñül kodkı tuttı tilin söz süçig, bodunuğ işitti taşığ hem içig |
Alçak gönüllü ve tatlı dilli idi; içten ve dıştan halkı kendisine ısındırdı. |
1697 |
Adaş koldaş ardaş tutundı kalın, adaş koldaş ol erke arka bilin |
Bir çok dost ve arkadaş edindi; dost ve arkadaş insan için bir destektir. |
1698 |
Kimiñ bolsa koldaş adaşı telim, anıñ arkası bek kaya ol yalım |
Kimin arkadaşı ve dostu çok ise, o arkasını sağlam ve yalçın bir kayaya dayamış demektir. |
1699 |
Kimiñ arkası bolsa küçlüg bolur, bu küçlüg kişi kutka tüplüg bolur |
Kimin arkası varsa, kuvvetli olur; kudretli insanın saadeti temelli olur. |
1700 |
Ne edgü bolur kutka kodkı köñül, ne körklüg bolur bilge bolsa amul |
Saadete alçak gönüllülük ne kadar uyar; âlim bir insana hilm ve şefkat ne kadar yakışır. |
1701 |
Yeme yakşı aymış bu öglüg kişi, kim öglüg sözin tutsa itlür işi |
Akıllı insanda ne güzel söylemiş; kim akıllı insanın sözünü tutarsa, işi yoluna girer. |
1702 |
Kimiñ birle devlet yaraşsa kelip, köñül kodkı tutğu kiçiglik kılıp |
Saadet gelip, kiminle bağdaşırsa, o kimse tevâzû göstermeli ve alçak gönüllü olmalıdır. |
1703 |
Kelir erse devlet kişike küle, tutup berklegüsi kiçiglik bile |
Saadet gelir ve insanın yüzüne gülerse, bil ki, onun devamını sağlayacak şey tevâzûdur. |
1704 |
Köçüt teg bolur kut tüpi hem tözi, köñül kodkısı ol anıñ yıldızı |
Saadet aslında göç atı gibidir, göçer-gider; onu bulunduğu yerde tutan kök, alçak gönüllülüktür. |
1705 |
Ne edgü bolur kodkı alçak kişi, ne körklüg bulur künde itlür işi |
Alçak gönüllü insan ne kadar iyi ve güzel olur; onun işi dâima yolunda gider. |
1706 |
Uluğsığ küvez kür kişi ol turı, küniñe kodı ol küvezlik kurı |
Büyüklük taslayan, kibirli ve küstah adam tatsız ve sevimsiz olur; kibirli insanın itibârı günden-güne azalır. |
1707 |
Kamuğka yaraşur bu kut ursa yüz, ukuşluğka artuk yaraşur ked uz |
Saadet gelirse, her kese yakışır; fakat akıllı insanlar ile daha çok bağdaşır. |
1708 |
Muñar meñzer emdi bu beytig okı, okığıl uka bar ay elgi akı |
Ey iyi ve cömert insan, şimdi bu mealde olan şu beyti oku da mânasına iyice nüfuz et. |
1709 |
Biligsizke devlet yaraşsa kelip, biligligke artuk yaraşur bilip |
Saadet bilgisize de gelir ve yakışırsa da, bunun mâhiyetini daha iyi bildiği için, bilgiliye daha çok yakışır. |
1710 |
Biligsiz bile tursa devlet kalı, biliglig bile turğa tüp lüg erip |
Mademki saadet bilgisiz ile birlikte yaşayabiliyor, bilgili ile elbette daha esaslı surette bağdaşacaktır. |
1711 |
Biligsiz bedük bolsa devlet bile, biliglig bedükrek kü çav at bile |
Saadet bilgisizi yükseltirse, elbette bilgiliyi, şöhret ve nâm ile, ondan daha çok yükseltecektir. |
1712 |
Biligsizke devlet kelir erse kut, turumaz bu devlet anıñ birle büt |
Bilgisize saadet ve ikbâl gelirse de, bil ki, bu sâadet onda devamlı olmaz. |
1713 |
Munukı bu sözke tanuk keldi söz, okığıl munı sen ayâ köñlin tüz |
İşte buna şu söz şâhiddir; ey kalbi temiz, sen bunu oku. |
1714 |
Kelir kut kişike ağırlar anı, siñer ol ağırlık yorısa köni |
Saadet insana gelir ve onu yükseltir; insan doğru hareket erderse, bu itibâr ona yâr olur. |
1715 |
Bolumsuzka devlet kelü berse kut, teper devletin ol keçürmez küni |
Olmayacak himseye devlet ve saadet gelirse, o ayağına gelen bu devleti derhâl teper. |
1716 |
Sınadı kör ilig bu ögdülmişig, könilik öze buldı barça işig |
Hükümdar bu Öğdülmiş'i tecrübe etti ve bütün işlerini sadâkatle ifâ ettiğini gördü. |
1717 |
Ağırladı ança kötürdi örü, uçuzladı ança yavuzrak körü |
Bâzan itibar gösterdi, onu yükseltti; bâzan sert muamele ile, onun itibarını kırdı. |
1718 |
Ağırlık üdinde kişig sermedi, uçuzluk üdinde tapuğ kesmedi |
İtibarda iken, o başkalarına kaba muamele etmedi, itibardan düştüğü zaman da işini aksatmadı. |
1719 |
İligke yışığ boldı köñlin bütüp, ağı kaznakı berdi edgü tutup |
Hükümdara sadâkatle bağlanarak, ona bir siper oldu; hazineyi ve malı iyi idare etti. |
1720 |
Emanet yüdürdi boyunka uluğ, emanet yüder erke cânım yuluğ |
Boynuna büyük bir emânet yüklendi; emânet yüklenen insana canım feda olsun. |
1721 |
İşin sürdi ögdülmiş artuk köni, küniñe yakın tuttı ilig anı |
Öğdülmiş büyük bir sadâkatle işine devam etti; hükümdar onu günden-güne kendisine yaklaştırdı. |
1722 |
Aça adra tuttı kamuğ işlerin, sakışlığ bitip kodtı barça barın |
Bütün işlerini açık olarak ve yerli-yerinde yaptı; her birinin hesabını ayrı-ayrı kaydetti. |
1723 |
Küdezdi öziñ neñke suklanmadı, tapundı bu kılça kıyık kılmadı |
Hükümdarın malını iyi idare etti, kendi çıkarını düşünmedi; hizmette kıl kadar eğrilik göstermedi. |
1724 |
Negü ter eşitgil yetilmiş yaşı, tiriglikte kızrak bütün çın kişi |
Yaşını-başmı almış, hayatta nâdir bulunan, doğru ve dürüst insanlardan biri ne der, dinle. |
1725 |
Ağır neñ kişike bu altun kümüş, özin tutğuçı er kümüşte küsüş |
insan için altın-gümüş kıymetli bir şeydir; fakat kendisine hâkim olan kimse, gümüşten daha kıymetlidir. |
1726 |
Kümüşke ilinmegli yalñuk bütün, tegir çın tükel bu ajunka kutun |
Gümüşe kapılmayan, doğru insan saadet içinde tam ve gerçek dünyaya erişir. |
1727 |
Biliglig bilig berdi bilgin kör e, köni çın kişi bolsa közke süre |
Bilgili insan bilgisi ile şu öğüdü vermiştir: doğru ve dürüst insan bulursan, onu sürme gibi, gözüne çek. |
1728 |
Takı munda yegrek ayur kör ukuş, bağırsakka cân berse ermez üküş |
Bak, akıl bundan daha iyi söyler: şefkatli bir insana canını dahi feda etsen çok değildir. |
1729 |
Köni tep ayurlar kayu ol köni, könilik kılığlı emânet küni |
Doğru diye söylerler; emânete hiyânet etmeyen doğru nerede? |
1730 |
Erende kayu ol tükel irtegü, köni erse kılkı anı er tigü |
İnsanlar arasında hangisi mükemmeldir; aramalı, tavır ve hareketi doğru ise, ona er demeli. |
1731 |
Kişide kayu ol kişi öggüsi, akı öggüsi ol saran sökgüsi |
İnsanlar arasında öğülmeğe değer kimdir; cömert öğülmeğe ve hasis ise, söğülmeğe lâyıktır. |
1732 |
Apa oğlanın körse muñluğ tigü, bütün kün tirer neñ bulumaz yegü |
İnsan oğlu ne kadar zavallıdır, o bütün gün toplar, fakat yiyecek bir şey bulamaz. |
1733 |
Kayu yügrü tınmaz ajun tezginür, kayu cân yuluğlar teñizke kirür |
Kimi durmadan koşar, dünyayı dolaşır; kimi canını feda eder, denize dalar. |
1734 |
Kayu tağ kazar körse toplur kayağ, kayu yer kulaçlayu yügrür yadağ |
Kimi dağ kazar, bakarsın, kayaların dibine iner; kimi yeri kulaçlayarak, yaya koşar. |
1735 |
Kayu art aşar kör ögüzler keçer, kayu yer kazar suv kuduğda içer |
Kimi, bak, tepeler aşar, dereler geçer; kimi yer kazar ve suyu kuyudan içer. |
1736 |
Kayusı çerigde kılıç baldu yer, kayusı turada yuluğda karır |
Kimi orduda kılıç ve balta yer; kimi kaleyi muhafazaya memur olur, orada ihtiyarlar. |
1737 |
Kayu oğrı tevlig karakçı kunuk, kayusı basımçı ölütçi kıruk |
Kimi hırsız, sahtekâr, yan-kesici, dolandırıcı; kimi zâlim olur, kimi öldürücü ve yıkıcı olur. |
1738 |
Bu emgek neçe boğuzı egni üçün, tirer neñ yemez ölse emger küçün |
insanın bunca zahmet çekmesi hep boğazı ve sırtı içindir; mal toplar, yiyemez; öldükten sonra da vebali altında kalır. |
1739 |
Bu barça biligsiz kişi kılkı ol, biligsiz kişiler tükel yılkı ol |
Bunlar hep bilgisiz insanların işidir; bilgisiz insanlar tam bir hayvan sürüsüdür. |
1740 |
Bayatka bütügli biliglig kişi, tegürmiş üdinde tükel yer aşı |
Tanrıya inanan bilgili insan, kısmetinde ne varsa, onunla iktifa eder. |
1741 |
Negü ter eşitgil ukuşluğ amul, yorığlı tınığlı küdezçisi ol |
Hayatın bu tecellilerini iyi gören akıllı ve sakin insan ne der, dinle. |
1742 |
Kerek yat kerek dünyâ tezgin yügür, negü erse kısmet saña ol tegür |
ister yat, ister dünyayı dolaş, koş; kısmetin ne ise, sana o nasip olur. |
1743 |
Köñül til köni tut ay bilge bügü, saña eksümegey üdinde yegü |
Ey âlim hakim, gönül ve dilini doğru tut; vakti gelince, yiyeceğin eksik olmaz. |
1744 |
Bu baylık tilese ajun edgüsi, könilik bile ol anıñ bulğusı |
Zenginlik ve dünya nimetleri istersen, bunlar doğruluk ile elde edilir. |
1745 |
Takı bir ajunuğ bulayın tese, könilik bütünlük bile kol usa |
Âhiretini de mâmur etmek istersen, elinden gelirse, bunun çâresini doğrulukta ve imanda ara. |
1746 |
Yeme yakşı aymış ögi yetmiş er, könilik bile bu ajun tutmış er |
Aklı eren ve doğruluk ile dünyayı elde eden insan da iyi söylemiş. |
1747 |
Bu dünyâda baylık tilese özüñ, köni bol könilik öze tut sözüg |
Bu dünyada zenginlik dilersen, özünle ve sözünle doğru ol. |
1748 |
Takı bir ajunuğ tutayın tese, könilik bile tut köñül til özüñ |
Âhireti kazanmak istersen, özünü, sözünü ve gönlünü dâima temiz tut. |
1749 |
Ay ilig körü bar kişiler küni, ne körklüg keçer ol yorısa köni |
Ev hükümdar, dikkat et, doğru hareket ederlerse, insanların hayatı ne kadar güzel geçer. |
1750 |
Könilik bütünlük bile kıl bu iş, kişilik bile kıl kamuğ törlüg iş |
Bunu doğruluk ve imanla kendine eş edin, her türlü işi insanlık ile yap. |
1751 |
Kopurdı kutı künde ögdülmişig, sav aydı bodunka eşitti kişig |
Öğdülmiş'i saadeti günden-güne yükseltti; halka emirler verdiği gibi, onların dileklerini dinlemeği de ihmâl etmedi. |
1752 |
İlig me sınadı kamuğ törlügün, bütünlük bile buldı baktı ögün |
Hükümdar da onu her şekilde denedi, iyice tetkik etti, onun doğru ve dürüst hareket ettiğini gördü. |
1753 |
Bütün buldı ilig kör ögdülmişi, seziksiz köni tep negü kılmışı |
Bütün yaptıklarının şüphesiz, doğru olduğunu gören hükümdar öğdülmiş'in sadâkatine inandı. |
1754 |
Negü ter eşit emdi bilge öge, biligsiz ukup emdi boynuñ ege |
Hükümdara her hususta yol-iz gösteren âlim müşavir ne der, dinle; ey bilgisiz, bunu anla ve itiraz etme. |
1755 |
Körü barğu begler tapuğçı kulın, tapındurğu kulnı sınayu ulın |
Beyler hizmetkârlarına dikkat ve hizmete girecekleri de esaslı bir şekilde tecrübe etmelidir. |
1756 |
Begiñe yarağlığ körünse kulı, añar ötrü açğu ağırlık yolı |
Ancak kulun işin ehli olduğu görüldükten sonra, bey ona izzet ve ihsan kapısını açmalıdır. |
1757 |
Tilekçe bolur iş tapuğçı bedür, tapuğçı bedüse beg atı bedür |
İşi beyin arzu ettiği şekilde olursa, hizmetkâr büyür; hizmetkâr büyüyünce, beyin de şöhreti artar. |
1758 |
İdi yakşı aymış bu yağma begi, kamuğ işke bilgi yetilmiş ögi |
Her işe bilgisi ve aklı ermiş olan Yağma beyi çok iyi söylemiş. |
1759 |
Ayâ beg işig iş biliglike ber, yarağlığ köni tüz yorığlıka ber |
Ey bey, işi işin ehline, işe yarayana, hareketi doğru ve dürüst olana ver. |
1760 |
Kayu beg yarağsızka berse işi, yarağsız özi kıldı kılmaz kişi |
Eğer bir bey işi ehliyetsiz bir kimseye verirse, ehliyetsizliği başkası değil, kendisi göstermiş olur. |
1761 |
Bayat kimni erse kötürse kutun, añar işçi berür yarağlığ bütün |
Tanrı bir kimseyi mes'ûd etmek ve yükseltmek isterse, ona ehliyetli ve dürüst hizmetkârlar verir. |
1762 |
Kötürmişni ilmek tilese yana, añar işçi berür yarutmaz küne |
Eğer yükselttiğini tekrar düşürmek isterse, ona gün göstermeyen hizmetkâr verir. |
1763 |
Yeter ol biligsiz barır bu otun, işi barça buzlur kopar kök tütün |
O bilgisiz idare dizginini eline alır ve bu odun onu takip eder; böylece bütün işi bozulur ve toz-dumana katılır. |
1764 |
Ağırladı ilig kör ögdülmişig, ınandı añar berdi yumğı işig |
Hükümdar Öğdülmiş'i yükseltti; ona inandı ve bütün işleri onun eline verdi. |
1765 |
Kamuğ ilke kıldı kör elgi uzun, uzun boldı elgi yorık til sözün |
Bütün memlekete onu hâkim kıldı; o her işte kudret ve nüfuz sahibi oldu. |
1766 |
Ayağ berdi tamğa at üstem kedüt, ağırladı aşru tükel boldı kut |
Ona unvan, mühür, at, koşum ve hil'at verdi; çok itibar gösterdi; o ikbâlin son derecesine vâsıl oldu. |
1767 |
Üküş edgü yarlığ tümen edgü söz, ilig yarlıkadı yakın boldı öz |
Hükümdar ona verdiği beratlarda kendisinden büyük bir sitayişle bahsetti ve o hükümdarın yakınlarından oldu. |
1768 |
Kapuğdakı er at kiçig ya uluğ, tañuk tuttı barça kılıp cân yuluğ |
Kapıda hizmet eden büyük-küçük, her kes, ona candan fedaya hazır olduklarını bildirdiler. |
1769 |
Kamuğ işçi barça köründi kelip, tapuğ tozğu birle neñ artut kılıp |
Hizmetinde bulunanların hepsi gelip, tebrik ettiler; hediye olarak, yiyecek ve giyecek bir çok şeyler takdim ettiler. |
1770 |
Uru bardı ögdülmiş edgü törü, ağrladı tegme kişisin körü |
Öğdülmiş iyi kanunlar vaz'etmekte devam etti; her keşi, derecesine göre, taltif etti. |
1771 |
Bodundın kötürdi kamuğ küç basınç, özindin kiterdi yarağsız kılınç |
Halk üzerinden bütün zor ve tazyiki kaldırdı;- kendisinden hiç bir uygunsuz hareket sâdir olmuyordu. |
1772 |
Tüzüldi törü hem itildi eli, ilig inçke tegdi bekip el ulı |
Kanunlar vaz'edildi ve memleket düzene girdi; ülkenin temeli sağlamlaştı ve hükümdar huzura kavuştu. |
1773 |
Sevigli telim boldı sevmez yağı, ilin kodtı kaçtı süzüldi toğı |
Onu sevenler çoğaldı, sevmeyen ve düşman olanlar ülkesini bırakıp, kaçtı; artık meydanda toz-duman nâmına bir zerre kalmadı. |
1774 |
Kutuldı ilig kıldı inçin sevinç, tatıldı tirigük bu buldı avınç |
Hükümdar sıkıntıdan kurtuldu, huzur ve sevince kavuştu; işleri görüldü, kendisi rahat etti. |
1775 |
Bu yañlığ asığlar biligdin kelir, ukuşluğ biliglig siligdin kelir |
Bu gibi faydalar bilgiden gelir; akıllı, bilgili ve iyi huylu kimseden gelir. |
1776 |
Kalı ögmegü ol ukuşluğ kişig, neteg yirmegü bu ukuşsuz işig |
Akıllı insan nasıl öğülmez, akılsız kimsenin işi nasıl yerilmez. |
1777 |
Uğuşluğ işi barça ülgülüg ol, biligsiz işi barça telgülüg ol |
Akıllının işi hep ölçüye göre biçilir; bilgisizin işi ise, hep gelişi güzel kesilir. |
1778 |
Ne edgü yaraşur ukuşluğka kut, ya edgü kılınçlığ biligligke büt |
Akıllıya saadet ne güzel yakışır; akıllıya veya iyi hareket eden bilgiliye saadet ne iyi uyar, düşün. |
1779 |
Negü ter eşitgil ıla beg sözi, sözi manisi ol sözüñke tözi |
Ila beyi ne der dinle; bu sözün mânası senin sözlerine temel olsun. |
1780 |
Biligsizke devlet kelür erse kut, bodun barça buzlur bolur elke yut |
Bilgisize devlet ve saadet gelirse, halkın arasına fesat girer ve bu, memleket için, öldürücü bir felâket olur. |
1781 |
Ukuşuğka tegse adın begliki, ilin inçke tegrür bu bir sözke büt |
Eğer beylik akıllı bir insanın eline geçerse, o ülkesini huzura kavuşturur; sen bu söze inan. |
1782 |
Bilig inçke tegdi yarudı küni, bayatka şükür kıldı ögdi anı |
Hükümdar huzura kavuştu, günü aydınlandı; Tanrıya şükür, hamd ve sena etti. |
1783 |
Közin kökke tikti kötürdi elig, ayur ay idim sen birigli bilig |
Gözünü göğe dikti, elini kaldırdı ve:— Ey rabbim—dedi — bilgi veren sensin. |
1784 |
Bilig berdiñ ilke elig berdiñ erk, könilik öze tut köñül bolsu berk |
Bilgi verdin ve kuvvetle beni ülkenin hâkimi kıldın; gönlüme kuvvet ver ve beni doğru yoldan ayırma. |
1785 |
Sen ök bir maña küç kamuğ edgüke, elig asrakılar yükin yüdgüke |
Ey rabbim, bana kuvvet ihsan et; bütün iyiliklere muvaffak olayım ve tebeamın yükünü cesaretle yükleneyim. |
1786 |
Çığayka üledi ökü neñ tavar, köñül tüzdi rabka kamuğdın sıñar |
Fakirlere çok eşya ve mal dağıttı; her hususta Tanrı'ya gönül bağladı. |
1787 |
Tirildi bu yañlığ sevinçin kün ay, tüzü el karası tükel boldı bay |
Günler ve aylar böyle sevinç içinde geçti; bütün memleket halkı hep zenginleşti. |
1788 |
Kişi üdrümi kör bu yañlığ bolur, isizim bu yañlığ kişiler ölür |
Seçkin insan, bak, böyle olur; ne yazık ki, böyle insanlar da fânidir. |
1789 |
Meñilig bodun kim bu yañlığ begi, meñelig beg ol kolsa bodnı yegi |
Böyle bir beye sahip olan halk bahtiyardır; halkının iyiliğini isteyen bey, dirayetli bir beydir. |
1790 |
İsiz edgüler ölse toprak bolur isiz, neçe bolsa toprak kör atı kalur |
îyi veya kötü, ölünce, hep toprak olur; fakat ne kadar toprak olsalar bile, adları kalır. |
|
İlig suali Öğdülmişke |
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ |
1791 |
İlig bir kün oldurdı yalñuz özi, bu ögdülmişig ündep aydı sözi |
Hükümdar bir gün tek başına oturuyordı; Öğdülmiş'i çağırdı ve konuşmağa başladı. |
1792 |
Ayur ay ögdülmiş bak emdi maña, atañ emgeki kirmedi bir saña |
Ey Öğdülmiş— dedi— şimdi bana bak, sana babanın hiç bir emeği geçmedi. |
1793 |
Atañ öldi kaldıñ sen oğlan kiçig, kiçigke bedüktin bolur yol keçig |
Baban öldüğü zaman sen bir çocuk idin; küçüklere yolu-izi büyükler gösterir. |
1794 |
Atañ ögretümedi erdem bilig, tegümedi mendin yeme ök elig |
Baban sana fazilet ve bilgi öğretmedi; ben de bu hususa sana. pek yardım edemedim. |
1795 |
Neteg met yumıttı bu erdem saña, ayu bergil emdi munı sen maña |
Nasıl oldu da bunca fazilet sende toplandı; şimdi sen bana bunu söyle. |
|
Öğdülmiş cevabı İligke |
ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI |
1796 |
Yanut berdi ögdülmiş aydı ilig, uzun keç yaşasu bu üsteñ elig |
Öğdülmiş cevap verdi ve : — Hükümdarın ömrü ve devleti uzun olsun — dedi — |
1797 |
Bayat kimke berse inâyet ülüg, tilekke tegir boldı atlığ külüg |
Tanrı kime inayet eder ve kısmet verirse, o dileğine kavuşur, şöhret sahibi olur. |
1798 |
Muñar meñzetü aydı türkçe mesel, başında keçürmiş bu kökçin sakal |
Görmüş-geçirmiş şu ak-sakal, şu türkçe mesel, bu hususta, bak, ne der : |
1799 |
Bayat fazlı birle bedür ol kişi, tilekin bulur künde itlür işi |
İnsan Tanrı fazlı ile büyür ve dileğine kavuşur; onun işi günden güne yoluna girer. |
1800 |
Bayat bermişin halk tıdumaz küçün, yağız yer yaşıl kök tirilse öçün |
Kara toprak ile mavi gök, öç almak için, birleşse bile, Tanrı'nın verdiğine insan mâni olamaz. |
1801 |
Bayattın kerek barça işke yölek, anın bulsa ötrü kişi öz tilek |
Her işte Tanrının yardımı şarttır; insan ancak onunla dileğine kavuşabilir. |
1802 |
Yana ma ay ilig ata alkışı, oğulka tegir ol sevinçi tuşı |
Bir de, ey hükümdar, çocuk ne kadar babasının rızasını alırsa, o kadar onun duasına nail olur. |
1803 |
Atam kıldı erdi kör edgü duâ, duâ birle tegdim bu yerke ağa |
Babam bana hayır-duâ etmiş idi; ben o duâ ile yükselerek, bu mevkie ulaştım. |
1804 |
İligni sebeb kıldı erklig idim, bu erdem biligdin turu kalmadım |
Kadir rabbim hükümdarı da sebep kıldı, ben de bu fazilet ve bilgiden hâlî kalmadım. |
1805 |
Elig urdı ilig meni edledi, bolu berdi evren özüm yokladı |
Hükümdar beni tuttu ve beni değerlendirdi; felek de müsait davrandı ve ben yükseldim. |
1806 |
Küle baksa begler kimi edlese, ava yığlur ârzû kerek ol yese |
Beyler kime gülerek bakar ve kimi değerlen dirirlerse, istediği şeyler ona doğru koşar ve etrafına üşüşür; yeter ki, o bundan faydalanmasını bilsin. |
1807 |
Kişi köñli bağ ol yaşarğu suvı, bu begler sözü birle edgü savı |
İnsanın gönlü bir bahçedir; onu yetiştiren su, beylerin sözleri ve nasihatleridir. |
1808 |
Kayu bağka tegse suv eksümedin, çeçek yazlur anda tümen tü yıdın |
Hangi bahçe devamlı sulanırsa, orada binlerce renkli ve kokulu çiçek açılır. |
1809 |
Begi yarlığı bolsa edgü söze, kulı köñli yükser yazar kaş köze |
Bey onun hakkında iyi sözler sarfederse, kulun gönlü açılır ve yüzü güler. |
1810 |
Kalı bolmasa edgü yarlığ tilin, yaşarmış çeçekler kurır terk bilin |
Eğer bey ona karşı lütuf kâr davranmazsa, yeşeren çiçek çabuk kurur; bunu böyle bil. |
1811 |
Bayat fazlı kolğu kerek kul kamuğ, bayat fazlı bolsa açıldı kapuğ |
Kul dâima Tanrının fazıl ve inayetini istemelidir; .Tanrının fazıl ve inayeti olursa, kapılar açılır. |
1812 |
Muñar meñzetü aydı şâir bu söz, munı ukğıl emdi ayâ edgü öz |
Şâir bu mânada şu sözü söylemiştir; ey iyi insan, şimdi bunu dinle ve anla. |
1813 |
Bayat fazlı birle ağırlar kuluğ, bilig kapğı açlur oñarur yoluğ |
Tanrı kulunu fazıl ve inayeti ile yükseltir; ona bilgi kapısı açılır ve isteği rast gider. |
1814 |
Bilig bilse künde kutadur küni, neçe me kiçig erse bolur uluğ |
insan bilgi bilirse, hayatta günden-güne saadeti artar; kendisi ne kadar küçük olsa bile, yeri büyük olur. |
|
İlig suali Öğdülmişke |
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ |
1815 |
Yana aydı ilig ay ögdülmişe, bilig bilgüçiler neteg bilmişe |
Hükümdar tekrar dedi:—Ey Öğdülmiş, peki, bilgi sahibi olanlar bunu nasıl elde ederler. |
1816 |
Kişi ögrenipmü bolur ol bügü, azu tadu birle tuğarmu tigü |
İnsan öğrenerekmi hakîm olur, yoksa doğuştanını böyle doğar? |
|
Öğdülmiş cevabı İligke |
ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI |
1817 |
Yanut berdi ögdülmiş açtı tilin, ayur-men urayın bu sözke ulın |
Öğdülmiş cevap verdi; söze başladı ve : — Bunun esâsını izah edeyim — dedi — |
1818 |
Törütürde berse bayat ög köñül, tükel mâye buldı biligke oğul |
Tanrı yaratırken, akıl ve gönül ihsan ederse, çocuk bilgi için tam bir sermâye elde etmiş olur. |
1819 |
Küniñe neñedür turu öglenür, negüni tilese bilür ögrenür |
O günden-güne gelişir, gittikçe aklı tekâmül eder ve her istediğini öğrenir, bilir. |
1820 |
Biligke tegir ötrü bilge bolur, bu bilgi bile asğı ilke tolur |
Böylece bilgiye erişir ve bir gün âlim olur; bu bilgi ile memlekete çok faydası dokunur. |
1821 |
Törütür üdinde köñül bermese, tilekke tegümez bu anda basa |
Tanrı yaratırken, gönül vermezse, insan hiçbir dileğine erişemez. |
1822 |
Takı bir sebeb kolsa oğlan bilig, kiçigde tegürgü biligke elig |
Bir şart daha var; çocuk bilgi isterse, öğrenmeğe küçük yaştan başlamalıdır. |
1823 |
Kiçig oğlan erken bilig ögrenür, uluğ bolsa ötrü tilekke tegür |
însan, küçük çocuk iken, bilgi öğrenir ve büyüyünce, dileğine kavuşur. |
1824 |
Bilig erdem edgü kılınç ya kılık, kişi ögrenür ötrü tüzlür yorık |
Bilgi, fazilet, iyi tavır ve hareketi insan öğrenir ve böylece gidişi düzelir. |
1825 |
Bilig tut ya erdem kişi ögrenür, meger bu ukuş ol tadudın önür |
Bilgiyi olsun, fazileti olsun, insan öğrenebilir; fakat akıl ise, insan ile birlikte doğar. |
1826 |
Muñar meñzetü keldi türkçe mesel, okığıl munı sen asığ özke al |
Buna benzer türkçe bir ata-sözü vardır; bunu oku ve istifâde et. |
1827 |
Kişi ögrenür bilgi artar üküş, neçe ögrenip uksa bolmaz ukuş |
İnsan çok şeyler öğrenir ve bilgisi artar; fakat ne kadar öğrense ve anlasa bile, yine aklı elde edemez. |
1828 |
Bayattın erür bu ukuş bolğusı, tadu birle kirse bolur belgüsi |
Akıllı olmak Tanrı vergisidir; ancak buna doğuştan sahip olursa, aklın emareleri kendisini gösterir. |
1829 |
Bayattın atâ ol ukuş belgülüg, ukuştın bulur er miñ edgü ülüg |
Akıl, şüphesiz, Tanrının ihsanıdır; insan akıl ile bin türlü iyi kısmet ve nimete nail olur. |
1830 |
Kişide uluğrak ukuşluğ kişi, ukuş boldı erke miñ erdem başı |
Akıllı insan insanların büyüğüdür; akıl insan için bin türlü faziletin başıdır. |
1831 |
Ukuşsuz kişini kişi temegü, neçe sözlese söz yeme bütmegül |
Akılsız insana insan dememeli; ne kadar söylerse-söylesin, ona inanmamalı. |
|
İlig suali Öğdülmişke |
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ |
1832 |
Yana aydı ilig eşittim bu söz, takı bir sözüm bar ayıtğu bu öz |
Hükümdar yine dedi: — Bu sözleri dinledim, soracak bir sözüm daha var. |
1833 |
Ukuşuğ adırtu biligde öñi, negü teg-turur ay sözüñnüñ oñı |
Aklı bilgiden başka bir şey olarak ayırdın, bununla ne demek istiyorsun, doğrusunu söyle. |
1834 |
Negü ol ukuş ornı kayda-turur, kayudın kopar kopsa kayda barur |
Aklın yeri neresidir, o nerede bulunur; nereden çıkar ve çıkınca, nereye gider? |
|
Öğdülmiş cevabı İligke |
ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI |
1835 |
Yanut berdi ögdülmiş aydı ukuş, ağır neñ-turur ol kişike küsüş |
Öğdülmiş cevap verdi ve:—Akıl insan için aziz ve kıymetli bir şeydir — dedi — |
1836 |
Ukuş ornı üstün meñede-turur, ağır neñ üçün ornı başta erür |
Aklın yeri üstte, beyindedir; kıymetli bir şey olduğu için, onun yeri baştadır. |
1837 |
Kişen ol kişike ukuş belgülüg, kılınçı köni ol işi ülgülüg |
Akıl insan için, şüphesiz, bir köstektir; hareketi doğru ve işi ölçülüdür. |
1838 |
Bağırsak bayat kör üdürmiş kulın, kişedi ukuş birle kılkın tilin |
Merhametli Tanrı seçmiş olduğu kulunun hareketini ve dilini akıl ile kösteklemiştır. |
1839 |
Ukuşsuz ölüg ol ukuşluğ tirig, ukuş munça teñlig adırtlar erig |
Akılsız ölüdür, akıllı ise, diridir; akıl insanları bu şekilde bir birinden ayırt eder. |
1840 |
Karartğku ev ol bu kişi tün sanı, ukuş bir yula teg yarutur anı |
insan, gece gibi, karanlık bir evdir; akıl, bir meş'ale gibi, onu aydınlatır. |
1841 |
Ukuştın kelür kör kamuğ edgülük, biligin bedür er bolur belgülük |
Her türlü iyilik akıldan gelir; insan bilgi ile büyür ve temayüz eder. |
1842 |
Bu iki bile boldı yalñuk uluğ, bu ikin oñarur könilik yoluğ |
însan-oğlu bu ikisi ile yükselmiştir; o doğruluk yolunda bu iki şey ile muvaffak olur. |
1843 |
Biligin seçildi kişi yılkıdın, biligde bedükrek negü bar adın |
İnsan hayvandan bilgisi ile ayrılmıştır; bilgiden daha büyük başka ne vardır. |
1844 |
Muñar meñzetü sözledi kör ukuş, ukuş işke tutsa kör asğı üküş |
Aklın buna benzer bir sözü vardır; akıl yerinde kullanılırsa, faydası çoktur. |
1845 |
Kişi yılkı birle adırtı bilig, bilig birle yalıñuk kötürdi elig |
İnsanı hayvandan ayıran şey bilgidir; insan-oğlu bilgi ile hâkim vaziyete geçmiştir. |
1846 |
Yorı yılkı bolma bilig ukuş, bilig birle sözle yorık tut tilig |
Yürü, hayvan olma; akıllı ol ve bilgi öğren; bilgi ile söyle, sözün muteber olsun. |
|
İlig suali Öğdülmişke |
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ |
1847 |
Yana aydı ilig takı bir sözüm, erür bu ayur-men ay körklüg yüzüm |
Hükümdar tekrar dedi:— Ey benim güzel yüzüm, sormak istediğim bir şey daha var. |
1848 |
Maña ayğıl emdi ukuş sûreti, negü teg bolur ol yörügi atı |
Şimdi bana aklı tarif et, onun mâhiyeti nasıldır ve adı nedir? |
1849 |
Yüzi körki kılkı kılınçı ne ol, yaşı kurı bod sın avınçı ne ol |
Yüzü, görünüşü, tavır ve hareketi nasıldır; yaşı, derecesi, boyu posu nasıldır ve ne ile avunur? |