|
Eski Türkçe aslı |
Günümüze aktarımı |
III |
Tört Sahâbeniñ Ögdisin Ayur |
Dört Sahabenin Medhini Söyler |
49 |
Anıñ tört eşi ol avıñu körüp, keñeşçi bular erdi birle turup |
Bunlar onun sevdiği dört arkadaşı idi ; yanındaki müşavirleri bunlar idi. |
50 |
İki kadın erdi küdegü iki, bular erdi üdrüm bodunda yegi |
ikisi kayın-babası, ikisi damadı idi, bunlar halkın en iyisi ve en seçkini idiler. |
51 |
Atik erdi aşnu kamuğda oza, bayatka bütügli köñül til tüze |
Başta, her keşten önce, Tanrıya inanmış, gönülü ve dili dürüst (sıddîk) olan Ebû Bekir gelir. |
52 |
Yuluğ kıldı mâlı teni cânını, yalavaç sevinçi tiledi köni |
Malını, tenini ve canını feda etti ; dileği ancak Peygamberin rızası idi. |
53 |
Basa fârûk erdi kişi üdrümi, tili köñli bir teg bodun ködrümi |
Sonra insanların seçkini, halk içinde mümtazı, dili ve gönülü bir olan Ömer vardı. |
54 |
Bu erdi basutçı köni dinka kök, şeriat yüzindin kiterdi eşük |
Yardımcısı ve doğru dinin temeli o idi ; şeriatin yüzünden perdeyi o kaldırdı. |
55 |
Basa usmân erdi uvutluğ silig, kişide üdürmiş akı keñ elig |
Sonra haya sahibi, yumuşak huylu, insanların seçkini, cömert ve eli açık olan Osman idi. |
56 |
Fidâ kıldı barın neñin hem özin, yalavaç añar berdi iki kızın |
O bütün malını ve kendisini feda etti; Peygamber de ona iki kızını verdi. |
57 |
Ali erdi munda basakı talu, kür ersig yüreklig meñesi tolu |
Ondan sonra seçkin, cesur; yiğit, kahraman ve akıllı Ali vardı. |
58 |
Akı erdi elgi yüreki tedük, biliglig sakınuk kör atı bedük |
Eli cömert idi, yüreği sâf idi ; bilgili, takva sahibi ve adı büyük bir zât idi. |
59 |
Bular erdi din hem şeriat köki, bular yüdti kâfir munâfık yüki |
Bunlar din ve şeriatin temeli idi ; bunlar kâfirler ile münafıklardan gelen eziyetlere katlandılar. |
60 |
Bu tört eş maña tört tadu teg-turur, tüzülse tadu çın tiriglik bolur |
Bu dört sahibe benim için dört unsur gibidir ; unsurlar denkleşirse, gerçek hayat vücûda gelir. |
61 |
Meniñdin bularka üküş miñ selâm, tegürgil idim sen kesüksüz ulam |
Ey rabbim, sen bunlara benden sonsuz selâmları, devamlı olarak, ulaştır. |
62 |
Olarnı meniñdin sevindür tuçı, uluğ künde kılğıl elig tuttaçı |
Onları dâima benden râzi et ; ulu günde onları bana şefaatçi kıl. |