|
Eski Türkçe aslı |
Günümüze aktarımı |
LXVII |
Odgurmış Öğdülmişke Dünyâdın Yüz Evrüp Barıña Tapı Bolmakın Ayur |
Odgurmış Öğdülmiş'e Dünyadan Yüz Çevirip, Olana Kanâat Ettiğini Söyler |
4680 |
Yanut berdi odğurmış aydı bu söz, eşittim men emdi eşit evre söz |
Odgurmış cevap verdi ve : — Ben sözlerini dinledim; şimdi sen de banların mahzurlu taraflarını dinle — dedi — |
4681 |
Sen aymış bu sözler kim ögrenseler, ajun içre bulğay tilek ârzûlar |
Senin söylediğin bütün bu şeyleri insanlar öğrenirlerse, bu dünyada dilek ve arzularına erişirler. |
4682 |
Velikin tiriglik bolurmu yegü, munı bilgü aşnu ay bilge bügü |
Fakat hayat yalnız yiyip-içmektenmi ibarettir; ey hakîm âlim, önce bunu bilmelidir. |
4683 |
Kişi munça emgek bile kazğanıp, uzun kalmaz erse nerek neñ yığıp |
Bu dünyada uzun müddet kalmayacak olduktan sonra, insanın bu kadar zahmete katlanıp, bu malı toplaması neye yarar. |
4684 |
Bu dünyâ tileyü yügürse kişi, yatu kaldı tâat tapuğlar işi |
insan bu dünya peşinde koşarsa, tâat ve ibâdet işini bir tarafa bırakır. |
4685 |
Bu kün sen maña kelmişiñde berü, baka kör tapuğ barça kaldı turu |
Bugün senin bana geldiğinden beri, bak işte, bütün ibâdet olduğu gibi geri kaldı. |
4686 |
Kamuğ bir kişike katılmış üçün, yası munça erse küçeme öçün |
Yalnız bir tek insan ile görüşüp-konuşmak beni bu derece zarara sokarsa, artık bana gücenme ve beni zorlama. |
4687 |
Uluş kendke kirse meniñ bu özüm, kişi birle bolğa işim hem sözüm |
Ben kalkıp, kasaba ve şehre inersem, bütün işim-gücüm insanlar ile olacaktır. |
4688 |
Negü teg kılur-men bu tâat tapuğ, yapulğay maña bu sıñardın kapuğ |
Ben tâat ve ibâdetimi nasıl edâ edebilirim; bu kapı artık benim içın kapanmış olacaktır. |
4689 |
Kiçiglikte yandım karıdım bu kün, bayat tapğı birle tirildim ögün |
Gençlikten ayrıldım, bugün artık ihtiyarladım; hayatımı Tanrıya hamd u sena ve ibâdet ile geçirdim. |
4690 |
Yana yandru yanmak yavalık tapa, yararmu maña ay bağırsak apa |
Heder olacak bir hayata tekrar geri dönmek bana yakışırını, ey merhametli insan. |
4691 |
Ne edgü bilig berdi bilgi ögüz, eşitgil munı sen ayâ köñli tüz |
Bilgisi ırmak gibi gür akan âlim ne iyi söylemiş; ey temiz kalpli insan, sen bunu dinle. |
4692 |
Yegitlikte kılğıl karılık işi, karısa barır küç yetilmez kişi |
İhtiyarlıkta yapılacak işleri gençken yapmağa çalış; insan ihtiyarlayınca, kuvveti kalmaz ve bunlar yapılamaz. |
4693 |
Yegitlikte tavrat bayat tapğı kıl, karılıkta bolmaz munı yetrü bil |
Gençlikte davran, Tanrıya ibâdet kıl; ihtiyarlıkta bu yapılamaz, bunu iyice bil. |
4694 |
Kiçig oğlan erken kılınç edgü tut, uluğlukka tegse udınur bu ot |
Genç iken iyi hareket etmeğe çalış; ihtiyarlık gelince, bu ateş söner. |
4695 |
Ne edgü bolur kör yegitlik üdün, ülüg alsa özke kamuğ edgüdün |
Yiğitlik çağında her iyilikten kendisine bir hisse almak ne kadar güzel bir şeydir. |
4696 |
Ne teñsiz bolur kör karımış kişi, yava bolsa kılsa yegitler işi |
ihtiyarlamış bir kimsenin vaktini heder ederek, gençken yapılması icâp eden şeyler ile uğraşması ne kadar yakışıksız olur. |
4697 |
Tiriglik üçün boldı dünyâ neñi, tiriglik tükese tüker neñ muñı |
Dünya malı hayat için yaratılmıştır; hayat sona erince, mal derdi de ortadan kalkar. |
4698 |
Tiriglik uçuktı tirip bu neñiñ, anuk kimke kodğu kesilse tınıñ |
Mal toplaya-toplaya hayatın sonuna geldi; nefesin kesilirse, bunları kime bırakacağın bellidir. |
4699 |
Tutayın sen aymış ilig tapğını, tükel bildim iş tuş bodun kılkını |
Senin dediğin gebi, hükümdarın hizmetine girdiğimi ve eş-dost ile halkın tavır ve hareketini tam öğrendiğimi düşünelim. |
4700 |
Negü asğı âhır ölür erse öz, saña teggüsi yok meger iki böz |
Sonunda ölecek olduktan sonra, bunun faydası ne; bütün bunlardan elinde kalacak olan iki bez parçasıdır. |
4701 |
Bu munça isinmek azu tumlımak, tilek iki boldı ay ersig çomak |
Sıcakta bu kadar terleyecek ve soğukta bu kadar titreyeceksin ve neticede ıkı arzunu elde edeceksin, ey müslüman yiğit. |
4702 |
Biri dünyâ mâlın bedüse özüñ, takı bir yorık bolsa ilde sözüg |
Biri bu dünya malı ile kendini yükseltmek, biri de memlekette sözü geçen bir adam olmaktır. |
4703 |
İdi edgü erdi bu iki bulup, ölüm tutmasa kalsa meñü bolup |
Eğer bu ikisini elde ettikten sonra, ölümün pençesine düşmeyecek ve burada ebedî olarak kalacak olsa idim, bu çok güzel bir şey olurdu. |
4704 |
Ölüm aldı mendin bu iki tatığ, nerek emdi dünyâ ay bilgi batığ |
Bu iki zevki ölüm benim elimden aldıktan sonra, şimdi bu dünyanın bana ne lüzumu var; ey derin bilgili insan. |
4705 |
Kişi kutluğınıñ bolur belgüsi, küniñe yegedür anıñ edgüsi |
İnsanlar arasında saadete nail olan kimsenin nişanı olur, onun iyiliği günden-güne artar. |
4706 |
Kalı kutsuz erse kişig tumlıtur, karılık üdinde kılınç artatur |
Eğer insan talihsiz ise, o başkalarını kendisinden soğutur ve ihtiyarlık gününde ahlâkı bozulur. |
4707 |
İdi yakçı aymış bügü bilgi keñ, eşitgil munı sen ayâ kızğu eñ |
Hakîm ve bilgisi geniş olan insan çok iyi söylemiş; ey al yanaklı, sen bunu dinle. |
4708 |
Kişi kutluğı ol neçe ulğadu, baru edgü bolsa isizlik kodu |
İnsanların kutlusu yükseldikçe iyi olur ve kötülüğü bırakır. |
4709 |
Tükel belgülüg bil kişi kutsuzı, karıp yügrür erse havâsı udu |
Şunu açık olarak bil ki, ihtiyarladığı hâlde, nefsine uyarak, onun peşinde koşan kimse de insanların talihsizidir. |
4710 |
Kanı ol bu dünyâ tilep tutğuçı, öziñe temür kend tura yapğuçı |
Dünyayı isteyip, eline alan ve kendisine demirden şehir ve kale yaptıran kimse nerede. |
4711 |
Kanı ol otun ıt bu dünyâ bulup, yaşıl kökke sundı kara kuş münüp |
Bu dünyayı bulan ve kartala binerek, mâvî göğe çıkan o küstah köpek nerede. |
4712 |
Kanı ol bayat-men tegüçi otun, teñizde kodı ıdtı teñri töbün |
Ben Tanrıyım"" diyen ve sonunda Tanrının denizin dibine gönderdiği küstah nerede." |
4713 |
Kanı ol bu dünyâ neñin tergüçi, neñi birle yerde kodı barğuçı |
Bu dünya malını toplayan ve malı ile birlikte yerin dibine geçen;insan nerede. |
4714 |
Kanı ol toğardın batarka tegi, yorıp el tutuğlı bu dünyâ begi |
Doğudan batıya kadar sefer ederek, bir çok memleketleri hâkimiyeti altına alan dünya beyi nerede. |
4715 |
Kanı ol tayakı yılan bolğuçı, teñiz yarlıp ötrü yorıp keçgüçi |
Asası yılana çevirilen ve deniz yarılarak, oradan yürüyüp geçen insan nerede. |
4716 |
Kanı ol peri kuş bu yalñuk öze, uluğluk kılığlı kılınçı tüze |
Peri, kuş ve insanlara hükmeden o âdil insan nerede. |
4717 |
Kanı ol ölüg tirgürügli kişi, ölümke tutuğ boldı âhır işi |
Ölüleri dirilten insan nerede; o da nihayet ölümün esiri olmuştur. |
4718 |
Kanı ol kişide üdürmiş talu, kokuz kaldı dünyâ irildi tolu |
insanlar arasında seçilmiş olan o iyi zât nerede; dünya onsuz boş kaldı, bir tarafı eksildi. |
4719 |
Ölüm tuttı eltti bu samışlarığ, sinimü kodur kör ay kılkı arığ |
Bu saydıklarımın hepsini ölüm yakaladı ve götürdü; ey temiz kalpli insan, senimi burada bırakacaktır. |
4720 |
Bu yañlığ-turur bu ajun öñdisi, kerek öñdisi tut kerek tüñdisi |
Bu dünyanın kanunu böyledir; ister buna göre hareket et, ister aksi yolu tut. |
4721 |
Baka körgil emdi yağız yer koyı, ne yañlığ kişi kirdi tolmaz oyı |
Dikkat et, imdi bu kara toprak altına ne çeşit insanlar girmiştir; onun çukuru hâlâ dolmamıştır. |
4722 |
Açıp körse erdiñ kara yer katın, ne üdrüm talular yatur ınçıkın |
Kara toprağın altını bir az açıp baksa idin, orada ne kadar seçkin ve iyi insanların cesetlerini görürdün. |
4723 |
Ne begler yaturlar kara yer bolup, ne bilge bügü sızdı yerde ölüp |
Ne beyler kara toprak olmuş, yatarlar; ne âlim ve hakimler ölüp, toprağa karışmışlardır. |
4724 |
Begin kulda adra bilümez özüm, çığayığ bayında seçümez közüm |
Ben orada beyi kuldan seçemiyorum; gözüm fakiri zenginden ayırt edemiyor. |
4725 |
Neçe kür küvezler bir ig iglemez, kara yerke kirdi kanı tepremez |
Hayatlarında hiç bir hastalık görmeyen ne kadar cesur ve mağrur insanlar kara toprak altına girdiler; kımıldanmağa mecalleri yok. |
4726 |
Bu yañlığ kişiler töşendi yerig, ya senmü kalır sen ya menmü tirig |
Bütün bu insanlar toprağı döşendiler; burada senin ile benmi diri kalacağız. |
4727 |
Yorıyu turuğlı bu barkın kişi, uluğ yolda itmez bu ev bark işi |
Bu büyük yolda yalnız dinlenmek için bir az duran yolcu ev-bark yapmaz. |
4728 |
Özümdin kötürdüm bu ârzû tilek, kodu bir bayatım maña tap yölek |
Ben içimdeki bütün arzu ve dilekleri yok ettim; beni bırak, Tanrım bana yeter bir destektir. |
4729 |
Kişig kul kılığlı bu sukluk-turur, kiterdim bu sukluk közüm tok-turur |
İnsanı kul eden bu ihtirastır; ben ihtirası bıraktım, artık gözüm toktur. |
4730 |
Negü ter eşit dünyâ kodmış kişi, yayığ dünyâka köñli todmış kişi |
Dünyayı bırakmış ve bu dönek dünyadan bıkmış olan insan ne der, dinle. |
4731 |
Ajunda tilekin bulundı özüm, harislık özindin kiterdi közüm |
Ben bu dünyada dileğimi buldum, her türlü ihtiras gözümden silindi. |
4732 |
Özüm kodtı dünyâ tilek ârzûsın, tilekim tükendi kesidi sözüm |
Bu dünya ile ilgimi kestim ve bütün dilek ve arzuları üzerimden attım, artık dileğim kalmadı; işte bu kadar. |
4733 |
Bu dünyâ içi bir tarığlağ-turur, negü ekse munda yarın ol önür |
Bu dünya bir tarladır, burada bugün ne ekilirse, yarın o biçilir. |
4734 |
Uruğ edgü ekse öner edgülük, ol edgü bolur ol yegü kedgülük |
iyilik tohumu ekilirse, iyilik çıkar ve bu iyilik senin için yiyecek ve giyecek olur. |
4735 |
Uruğ isiz ekse isiz ök önür, ol isiz boyunka yarın yük bolur |
Fenalık tohumu ekilirse, fenalık çıkar ve bu fenalık yarın insanın boynuna bir yük olur. |
4736 |
Bu kün kodmağınça havâ ârzûlar, yarın bulğu ermez özüm edgüler |
Bugün bu nefsi ve arzuları üzerimden atmadan, benim yarın iyilik bulmama imkân yoktur. |
4737 |
Seni kodmaz erken bu dünyânı kod, saña todmaz erken sen ir aşnu tod |
Bu dünya seni terketmeden, sen onu bırak; o senden bıkmadan, sen daha önce davran, onu gözünden düşür. |
4738 |
Anı kodmasa sen seni kodğa ok, añar todmasa sen saña todğa ok |
Sen onu terketmezsen, o seni bırakacaktır; sen ondan bıkmazsan, o senden bıkacaktır. |
4739 |
Bolup kalğu erse nerek bu ajun, seni kodğu erse anı kod özün |
Böyle olduktan sonra, bu dünyanın ne lüzumu var; onun seni terketmesini beklemektense, sen onu bırak. |
4740 |
Munı kod tile ol ajunuğ turup, erejin tiril anda meñü bolup |
Bunu bırak, şimdi o dünyayı iste ve orada huzur içinde, ebedî hayat sur. |
4741 |
Takı munda yegrek tileyin tese, ikigün ajunuğ tileme usa |
Bundan daha iyisi de var; eğer yapabilirsen, bunların ikisini de isteme. |
4742 |
Yorı iki ajun idisin tile, nerek dünyâ ukbi ikigün bile |
Yürü, bu iki dünyanın sahibini iste; dünya ve âhiret, bu ikisinin de ne lüzumu var. |
4743 |
Törütgenni bulsa törümiş seniñ, yaratğannı bulsa yaratmış seniñ |
Türeteni bulursan, türeyen senindir; yaratanı bulursan, yaratılan senindir. |
4744 |
Törümişke korkma tileme tilek, törütgenke korkğıl anı tut yölek |
Türeyenden korkma ve ondan hiç bir dilekte bulunma; türetenden kork ve her şeyi ondan iste. |
4745 |
Törütgen idi tapğı evre kodup, törümişke tapmak bolurmu udup |
Türeten rabbin ibâdetini geri bırakıp, türeyene uymak ve ona hizmet etmek değermi. |
4746 |
İkide adın yok tapuğa işi, ya tapğı yarağay kötürgey başı |
Hizmetkârın şu iki şeyden başka kazancı yoktur : ya onun hizmeti makbule geçer ve başı yükselir. |
4747 |
Ya tapğı yaramağa emgekleri, yava bolğa üd kün tiriglikleri |
Yahut hizmeti ve zahmetleri makbule geçmez; vakti ve ömrü boşuna harcanmış olur. |
4748 |
Yarasa tapuğ beg kötürse anı, bolur özke erksiz bu bulmış küni |
Eğer hizmeti makbule geçer ve bey yükseltirse, aradığını bulduğu gün, o artık kendisine hâkim olamaz. |
4749 |
Ara aç ara tok yügürgü kerek, begi yatsa emgek bu körgü kerek |
Bunun için bâzan aç, bâzan tok koşmak lâzım; beyi rahat ederse, onun zahmetini hizmetkârının yüklenmesi lâzımdır. |
4750 |
Kalı siñmese kör bu kılmış tapuğ, yava boldı isiz tiriglik kamuğ |
Eğer onun bu yapmış olduğu hizmeti makbule geçmezse, bütün bir hayat, çok yazık ki, boşuna geçmiş olur. |
4751 |
Kayu ol tapuğçıkaayğıl asığ, bu tapğı içinde negü ol tatığ |
Söyle, hizmetkârın elde ettiği nedir, onun bu hizmetinde ne gibi bir zevk vardır. |
4752 |
Negü ter eşitgil ıla erkini, tapuğçı törüsin ayur kör anı |
Hizmetkârlık âdap ve erkânı hakkında ila büyüğü ne der, dinle. |
4753 |
Baka barsa ters iş bu begler işi, tapınsa telim terk yaranmaz kişi |
Dikkat edersen, bu beylerin işi ters bir iştir; insan çok çalışmakla onlara kendisini kolay-kolay beğendiremez. |
4754 |
Yarasa tapuğ özke erksiz bolur, yaramasa tapğı küniñe ilür |
Hizmeti beğenilirse, o kendi-kendisine hâkim olamaz; hizmeti beğenilmezse, o günden-güne itibardan düşer. |
4755 |
Tapuğka ınanma ay tapğı telim, tapuğ kılğa âhır başıñnı kalım |
Ey hizmeti çok olan insan, sen hizmetine güvenme; bu hizmet, sonunda, senin başına mal olur. |
4756 |
Sevindi tedükte sasıtur söker, yazıldı tedükte buşup kaş tüger |
O "memnun oldu" derken, ortalığı berbat eder, söğer; "yüzü güldü" derken, hiddetlenir, kaşlarını çatar. |
4757 |
Tükel bilse bolmaz kılıklarını, yeme alsa bolmaz alıklarını |
Onların tabiatlerini tamamiyle öğrenmek imkânsızdır; yapacakları fenalıkları da önlemek mümkün değildir. |
4758 |
Tüpi yel-turur bu ajun kör oğul, kölike-turur kör karârı yok ol |
Ey oğul, bu dünya bir kasırga rüzgârıdır; o hiç bir yerde karar etmeyen bir gölgedir. |
4759 |
Sakım ol körü barsa körnü-turur, tutayın tedükte yiter yok bolur |
Dikkat edersen, o ancak göze görünen bir seraptır; tutmak istersen, ele girmez, yok olur. |
4760 |
Kezigçe kelir kör bu devlet kurı, tezig ol yayığ hem bolur terk karı |
Bu saadet nöbeti, bak, sıra iie gelir; o dönektir, kaçmak ister, bir de çabuk ihtiyarlar. |
4761 |
Kerek bolmaz emdi bu dünyâ maña, ya devlet kezigi kezig ay toña |
Bana böyle bir dünyanın lüzumu yoktur; bu sıtmaya benzeyen saadet nöbetini de istemem, ey kahraman yiğit. |
4762 |
İdim yadı iş tap sevingü sevinç, anıñ yarlığı tap avınğu avınç |
Rabbimin zikri bana kâfi bir iştir ve yerinde bir sevinçtir; onun emirlerini yerine getirmek, benim için kâfi bir meşgaledir. |
4763 |
Sevüg bolmasa tap idim sevmişi, yağım yek-turur öz yağılamışı |
Rabbimin sevdiği işler kâfi gelmezse, mücâdele etmek için, düşmanım olan şeytan vardır. |
4764 |
Tilekim anıñdın umınçım añar, sığınğu idim ol küvençim añar |
Her arzumu Tanrıdan diler ve ona ümit bağlarım; her şeyde Tanrıya iltica eder ve ona güvenirim. |
4765 |
Tonum koy yüñi tap yegüm arpa aş, tükel boldı dünyâ maña ay kadaş |
Giymek için, koyun yünü ve yemek için, arpa aşı bana yeter; ey kardeş, bu dünyadan başka bir şey beklemiyorum. |
4766 |
Negü ter eşitgil bağırsak sözi, üñürde turuğlı sakınuk özi |
Mağarada yaşayan, merhametli ve takva sahibi insan ne der, dinle. |
4767 |
Ajunda alındım özümke öñi, kavuk sökti yem tap tonum koy yüñi |
Dünyadan kendi hissemi aldım; kepekten yiyecek ile koyun yününden elbise bana yeter. |
4768 |
Şekerde tatığlığ kavuk yür maña, çuz ol bu örüm ton ağılar teñi |
Kepek yemeği, benim için, şekerden daha tatlıdır; bu beyaz elbise, sırmalı ipeklilere bedeldir. |
4769 |
Karın todğuça ye kamuğ yem içim, kerek arpa yür tut todurğu açım |
Her yiyecek ve içecekten ancak karnı doyuracak kadar yemeli; içinde ister arpa, ister darı olsun, bu da benim karnımı doyuracaktır. |
4770 |
Toru ölmegüçe yegil ây kadaş, yeme udlayu sen taduñ bolğa baş |
Ey kardeş, sen ölmeyecek kadar bir şey ye; öküz gibi çok yeme, mizacın bozulur. |
4771 |
Tatığ sürme tatığ kını ked katığ, tatığka yanut ornı teñsiz batığ |
Zevk-safa sürme, zevkin cezası çok ağırdır; zevk karşılığında elde edilen yer berbat bir bataklıktır. |
4772 |
Açığ süçig aşlar boğuz tatğı ol, boğuz tatğı sürgen kişi yılkı ol |
Ekşi veya tatlı yemekler boğaz zevkidir; boğazına düşkün adam hayvandan başka bir şey değildir. |
4773 |
Ağı çuz kedim ton kişi kedgüsi, et öz örtgü tap kıl ay er edgüsi |
İnsanlar ipekli ve sırma elbiseler giyerler; sen ancak vücûdunu örtecek bir şeyle iktifa et, ey erkeklerin iyisi. ¦ |
4774 |
Boğuz bir todunsa iki kün barır, egin kedse bir ton iki yıl kalır |
Boğaz bir doyarsa, bu iki gün devam eder; sırta giyilen bir elbise iki yıl dayanır. |
4775 |
Bu iki üçün özüm kul kılıp, kişi tapğı kılmak yararmu bilip |
Bu iki şey için insanların hizmetine girmekle, kendini bile-bile kul etmek değer mi. |
4776 |
Ediz arşta altın serâ’ka tegi, tüzü barça muñluğ-turur bir teñi |
Yukarıda Arş'tan aşağıdaki toprağa kadar, dünyada mevcut ne varsa, bunların hepsi, istisnasız, muhtaç durumdadır. |
4777 |
Meger bir bayat ol tükel muñsuzun, muñuğ bildeçi ol bağırsak tüzün |
Her şeyden müstağni ancak bir Tanrı vardır; o ihtiyaçları bilir, merhametli ve halimdir. |
4778 |
Köñül bir bayatka uladım köni, tilekçi bolup-men tiler-men anı |
Gönlümü ihlâs ile bir olan Tanrıya ulaştırdım; ısteyici sıfatı ile yalnız onu istiyorum. |
4779 |
Barı boldı şeksiz maña belgülüg, köñül bütti yırlar tilim ülgülüg |
Onun varlığına gönülden iman ettim; gönlüm inandı ve dilim şevkle onu zikreder. |
4780 |
Barıña mukır-men tiler>
Varlığını ikrar ediyor ve gece-gündüz uyumadan, onu istiyorum; fakat onu nerede arayacağımı kendim de bilmiyorum. |
|
4781 |
İdimni tiler>
Geceleri gözlerimi kırpmıyorum, rabbimi diliyorum; nişanını buluyorum, fakat onu gören yok. |
|
4782 |
Tilegli udımaz tile tınmağıl, tilep bulmadım tep titip yanmağıl |
Arayan uyumaz, durmadan ara; arayıp ona yaklaşmışken, bulamadım diye, geri dönme. |
4783 |
Tile tutçı tınma tilep yetgü yok, tilep bulmadım tep yanın yatğu yok |
Durup-dinlenmeden ara; aramakla ona erişebilen yok; fakat arayıp da, bulamadım diye, yan yatmak da doğru değildir. |
4784 |
Tilegli yügürgü kerek tınmadı, tınıp yatğuçılar tilek bulmadı |
Arayan kimse dinlenmeden koşmalıdır; dinlenerek yatan kimseler aradıklarını bulamadılar. |
4785 |
Tilep tınmağuçı ne bulmaz bolur, tınıp yatsa ârzû tilek kim bulur |
Durmadan arayanlar neler bulmazlar; kim dinlenip-yatmakla arzusuna kavuşur. |
4786 |
Meni ol tiledi eñ aşnu sevip, anı men tiler boldum emdi ivip |
ilk önce, severek, o beni arzuladı; ben de şimdi çırpınarak, onu arar oldum. |
4787 |
Meni aşnu ol koldı erdi ezel, anın men kolur boldum emdi tükel |
Önce o beni ezelde istemiş idi; onun için şimdi ben de yalnız onu ister oldum. |
4788 |
Bu mundağ idimni kalı sevmeyin, tilep bulğuka öz kalı ivmeyin |
Böyle rabbimi nasıl sevmem; onu arayıp-bulmak için, nasıl çırpınıp durmam. |
4789 |
Muñumka takımka maña ol yarar, belâ kadğu tegse meni ol yular |
Muhtaç olduğum zaman, başım sıkıldığı zaman, bana o yardım, eder; belâ ve kaygı gelirse, beni o kurtarır. |
4790 |
Meni ol üdürdi eñ aşnu tilep, anın öz tiler boldı köñlin ulap |
ilk önce o beni isteyerek seçti; bu sebepten şimdi ben onu gönülden arzuluyorum. |
4791 |
Meni ol törütti bu ol çın sözüm, meni ol igidti bedüdi özüm |
Bu sözüm doğrudur, beni o yarattı, yetiştirdi ve ben de böylece büyümüş oldum. |
4792 |
Tüñüldüm bu halktın sığındım añar, küdezgey meni ol kamuğdın sıñar |
Ben halktan vaz geçtim, Tanrıya sığındım; o beni her şeyden korur. |
4793 |
Özüm kalsa yalñuz idim yadı tap, özüm sözlegüke idim atı tap |
Yalnız kalırsam, bana rabbimin zikri yeter; zikretmek için, bana rabbimin adı yeter. |
4794 |
Avıñum sığıñum yölekim tokum, ol ol bir idi todğu açım tokum |
Avunacağım, sığınacağım, desteğim ve dayanağım odur; açlığımda ve tokluğumda beni gözeten o bir olan rabbimdir. |
4795 |
Negü ter eşitgil süzülmiş kişi, idisi bile çın tüzülmiş kişi |
Kalbi temizlenmiş ve Tanrıya gerçekten ulaşmış olan insan ne der, dinle. |
4796 |
Köñüldeki sırrım açar-men saña, tilek ârzû birle uçar-men saña |
Gönüldeki sırrımı sana açarım, dilek ve arzu ile sana uçarım. |
4797 |
Küvengü avınğu sığınğu idim, kamuğdın üzüldüm kaçar-men saña |
Benim güvenecek, avunacak ve sığınacak rabbim sensin; her şey ile ilgimi kestim, sana sığınırım. |
4798 |
Ol ajunka ornuñ bu ajun-turur, munı kodmağınça anı kim bulur |
Senin o dünyadaki yerin bu dünyaya bağlıdır; bu dünya hava ve heveslerinden vazgeçmeden, o dünyayı kim kazanabilir. |
4799 |
Yüz utru kitergü bu dünyâ salıp, anın bolsa ukbi bulunğay alıp |
Bu dünyadan uzaklaşıp, ondan vaz geçmek lâzımdır; ancak böylelikle ukbâ elde edilebilir. |
4800 |
Yayığ dünyâ bekrü eligde tutup, negü teg bulur meñü ajun yatup |
İnsan bu dönek dünyaya sarılır ve onun zevklerine mukavemet etmezse, ebedî dünyayı nasıl bulur. |
4801 |
Hatarlığ-turur dünyâ nûşı ağu, arığın tile barça içgü yegü |
Bu dünya tehlikeler ile doludur, onun şerbeti zehirdir; sen bütün içecek ve yiyeceklerde temizlik ara. |
4802 |
Kodu bergü dünyâ tilek ârzûsın, anın bulsa ukbi orun edgüsin |
Ukbâda iyi bir yer bulabilmek için insan bu dünyanın dilek ve arzularından vazgeçmelidir. |
4803 |
Hakikat munı bil ay ögdülmişim, ayayın saña men özüm bilmişim |
Ey Öğdülmiş'im, ben sana kendi bildiklerimi söyleyeceğim; sen bunları hakikat bil. |
4804 |
Bu tört neñ tükel kodmağınça kişi, adın tört kılumaz kişi uz işi |
insan şu dört şeyden tamamen vazgeçmedikçe, diğer dört işi iyice yapamaz. |
4805 |
Bu dünyâ işin kodmağınça tükel, kılumaz bu ukbi işin ay ınal |
Bu dünya işini tamamen bırakmadıkça, insan ukbâ işini yapamaz, ey inanılır insan. |
4806 |
Kişide yırak bolmağınça kadaş, bayat tapğıña tegse bolmaz adaş |
Ey kardeş, insanlardan uzaklaşmadıkça, Tanrıya ibâdet ile meşgul olunamaz. |
4807 |
Havâ ârzû boynı sımağınça öz, könilik yolıña kirümez et öz |
Kendi nefis ve hevesinin başını ezmedikçe, vücût doğruluk yoluna giremez. |
4808 |
Köñüldin çıkarğu kamuğ dünyâsın, añar ötrü kirse bayat sevgi çın |
Gerçek Tanrı sevgisinin girebilmesi için, insan gönlünden bütün dünya arzularını çıkarıp-atmalıdır. |
4809 |
Tünek ol bu dünyâ müsülmân öze, tünekte erej kolma köñlüñ tüze |
Bu dünya müslümanlar için bir zindandır; zindanda huzur arama; gönlünü doğrult. |
4810 |
Et öz ülgi berme katığlan usa, özüñ yolka köñey anıñda basa |
Elinden geldiği kadar vücûdun isteklerini yerine getirmemeğe gayret et; ancak böylelikle kendin doğru yola girebilirsin. |
4811 |
Yava kılmağıl bu keçer üd künüñ, yana bulğu ermez keçigli tünüñ |
Bu geçici zaman ve gününü boşuna sarfetme, her geçen gecen bir daha geri dönmeyecektir. |
4812 |
Keçer kün yava bolsa öknür kedin, tiriglik yava kılsa bulmaz adın |
Geçen günün boşuna geçerse, sonunda peşiman olursun; bu hayatı boşuna harcarsan, onu tekrar elde edemezsin. |
4813 |
Negü ter eşit kör ay bilgi teñiz, özi kodkı alçak ne köñli ediz |
Dinle, bilgisi deryalar kadar geniş, mütevazı, gönülü alçak, fakat kendisi yüksek olan insan ne der. |
4814 |
Uluştın uluşka köçügli kişi, köçin öñdün ıdsa iter uz işi |
Diyardan-diyara göçen insan eşyalarını önceden gönderirse, işini daha iyi yapmış olur. |
4815 |
Bu köçmezde açnu köç ıdsa oza, köçüp barsa asğı yarutur köze |
Kendisi daha göç etmeden, göçünü önceden gönderirse, oraya varınca, onun için çok faydalı olur. |
4816 |
Kerek ıd köçüñni kerek ıdmağıl, özüñ köçgü âhır osal bolmağıl |
Göçünü ister gönder, ister gönderme; fakat sonunda kendin nasılsa göçeceksin, gafil olma. |
4817 |
Kerek erse beg bol kerek erse kul, uzun kalğu ermez ölüm tuttı yol |
ister bey ol, ister kul, burada uzun zaman kalacak değilsin; ölüm artık seni yolda bekliyor. |
4818 |
Kerek miñ yaşağıl kerek on sekiz, özüñ ölgü edgü atıñ kodğıl iz |
ister bin yıl yaşa, ister on sekiz, bir gün öleceksin; eser olarak, iyi ad bırakmağa çalış. |
4819 |
Kerek erse bay bol kerek yok çığay, tiriglikni yer bu keçer yıl kün ay |
ister zengin ol, ister yoksul ve fakir, her geçen yıl, ay ve gün hayatı kemirmektedir. |
4820 |
Başıñ kökke tegse bedüklük atın, kirip yatğu ornuñ kara yer katın |
Büyüklük ve şöhretle başın ne kadar göklere yükselirse-yükselsin, sonunda girip-yatacağın yer kara toprağın altıdır. |
4821 |
Tiriglik bulup er yava kılsa üd, özin otka attı uş ol yılkı ud |
Hayat nimetini elde edip de vaktini boşuna geçiren insan kendisini ateşe atmış demektir; o hayvandan farksızdır. |
4822 |
Esenlik bulup er yava kılsa yaş, bu körksüz tiriglik bolur ay kadaş |
insan sağlık bulup da ömrünü boşuna sarfederse, ey kardeş, bu çok çirkin bir hayat olur. |
4823 |
Meniñ kadğumı sen yeme ay kadaş, sen öz kadğuñı ye töküp közde yaş |
Ey kardeş, sen benim kaygımı yeme; sen gözünden yaş dökerek, kendi derdin ile uğraş. |
4824 |
Bu dünyâ işi bek tuzakçı-turur, tuzakka ilinme seni berkitür |
Bu dünya işi sağlam bir tuzaktır; tuzağa düşme, seni sım-sıkı yakalar. |
4825 |
Bu kün keldi devlet tilekçe yorır, ınanma añar sen yana terk barır |
Bugün sana saadet geldi, senin arzuna göre hareket eder; fakat sen ona inanma, o yine çabuk gider. |
4826 |
Usanma ölümke sakınma uzun, busuğdın çıkar teg çıkar üdsüzün |
Gafil olma, ölümü uzak sanma; onu beklemediğin bir anda, pusudan çıkan bir düşman gibi, karşında bulursun. |
4827 |
Üküş miñ osalığ ölüm basmış ol, telim yumğılarığ ölüm saçmış ol |
Binlerce gafil kimseye bu ölüm baskın yapmıştır; bir çok toplulukları bu ölüm dağıtmıştır. |
4828 |
Negü ter eşit emdi köñli oduğ, ölümke osal bolma teggey yoduğ |
Şimdi gönülü uyanık insan ne der, dinle; ölüme karşı gafil davranma, zararını görürsün. |
4829 |
Üküş ternekig kör taradı ölüm, ölümüg sakınsa akar köz yulum |
Bir çok toplulukları, bak, ölüm dağıttı; ölüm hatırıma geldikçe, göz yaşım çeşme gibi akar. |
4830 |
Menin köksegüçi meni kalmadı, asığ kılmadı sü itiglig tolum |
Ben diyerek, göklere yükselmek isteyenin benliği kalmadı; silâhlı ordular ona karşı kâr etmedi. |
4831 |
Usanma tiriglik barır belgüsüz, keçer uş bu üd kün yana yanğusuz |
Gafil olma, hayat belli etmeden gider; bu zaman ve gün bir daha geri gelmemek üzere geçer. |
4832 |
Erejke avınma yava bolğa kün, bu kutka ınanma yayığ ol otun |
Huzura dalıp, kendini avutma, yoksa günün boşuna geçer; bu saadete inanma, o dönek ve küstahtır. |
4833 |
Bedük men tegüçini tuttı ölüm, uluğ men tegüçini uttı ölüm |
Ben büyüğüm diyeni ölüm yakaladı; "ben uluyum" diyeni ölüm yendi. |
4834 |
Ölüm buzdı ordu telim kend uluş, ölüm buzdı karşı saray ev üküş |
Ölüm bir çok şehir ve memleketleri viraneye çevirdi; ölüm bir çok saray, köşk ve evleri yıktı. |
4835 |
Neçe miñ tirig öldi tolup yatur, biziñ kelgümizni küdezip yatur |
Yaşayan kaç bin insan öldü ve yerin altına girip-gizlendi; orada bizim de gelmemizi bekliyorlar. |
4836 |
Baka kör olarığ sen açğıl közüñ, begig kulda adra bilürmü özüñ |
Onlara dikkatle bak, gözünü aç; beyi kuldan ayırabilirmisın. |
4837 |
Uluğluk ölümke asığ kılmadı, ölümdin kaçığlı keçig bulmadı |
Büyüklük ölüme karşı fayda etmedi; ölümden kaçan — kaçacak bir yol bulamadı. |
4838 |
Ağır savçılarığ iletti ölüm, adın kim itügey ot em ya tolum |
Nice ulu peygamberleri ölüm götürdü; artık kim ona karşı ilâç, deva veya silâh bulabilir. |
4839 |
İnançsız-turur bu cefâçı ajun, yayığ kılkı irsel kılınçı otun |
Bu cefacı dünyaya inanılmaz, o dönektir; onun tabiatı vefasızdır, küstahça hareket eder. |
4840 |
Negü teg keçürse keçer terk küni, barır edgü isiz ne egri köni |
Nasıl geçerse-geçsin, onun günü çabuk geçer; iyisi de, kötüsü de, eğrisi de, doğrusu da fânidir. |
4841 |
Tokun ma keçer hem açın ma keçer, ne begke kılur yüz ne bay kul seçer |
insan doysa da geçer, aç kalsa da geçer; ne beye yüz verir, ne zengin, ne de kul seçer. |
4842 |
Ereji uzamaz ne emgekleri, nerek ötrü munça çoğı ün urı |
Onun ne huzuru ve ne de zahmeti uzun sürer; ey oğul, bu kadar gürültü ve patırdıya ne lüzum var. |
4843 |
İdi yakşı aymış bügü bilgi keñ, kılıkı yorıkı bile köñli teñ |
Hakîm, bilgisi geniş, düşünce ve hareketi birbirine uygun olan kimse çok iyi söylemiş. |
4844 |
Az edgüke yalñuk unıtur özin, yaşıl kökte üstün yorıtur sözin |
Küçük bir saadete erince, insan kendisini unutur; sözünü mâvî gökten daha yukarılara yükseltir. |
4845 |
Neçe kür kögüzlüg küvenür erig, ölüm yençti kögsin saçıttı közin |
Nice kabadayı, kibirli ve mağrur insanların göğüsünü ölüm ezmiş ve gözünü çıkarmıştır. |
4846 |
Bu erdi saña çın bağırsaklıkım, munu sözledim men saña ay akım |
İşte bu söylediklerim sana gerçek bağlılığımın bir nişanıdır, ey cömerdim. |
4847 |
Kim erse bu halığ bilür erse çın, arçar bolğu ermez bu dünyâ yakın |
Bu hakikate vâkıf olan insan hiç bir zaman bu dünyaya kıymet vermez. |
4848 |
Yitürdüm yegitlik yetildi yaşım, yıpar kitti kâfûr eşündi başım |
Gençliği kaybettim, yaşım ileriledi; misk yerine başım kâfur örtündü. |
4849 |
Seziksiz ölümke anunğu üdi, bu künde naru ol ay yalñuk kedi |
Ey insanların iyisi, bundan sonra artık, şüphesiz, ölüme hazırlanma zamanı gelmiştir. |
4850 |
Ölüm kadğusı tuttı ketti sevinç, ölümde kedin iş negü teg erinç |
Ölüm kaygısı sardı, sevinç artık bizden gitti; ölümden sonra, acaba, hâlimiz nice olacaktır. |
4851 |
Bu kadğu sakınç birle erken özüm, negü teg iligke barır-men tüzüm |
Ey temiz kalpli insan, ben bu kaygı ve endişe içinde kıvranırken, nasıl kalkıp, hükümdarın yanına giderim. |
4852 |
İligke meniñdin asığ bolmağay, tusulsu tese hem tusu bulmağay |
Hükümdar benden hiç istifâde edemeyecektir; kendisine faydalı olmamı istiyorsa, ona hiç bir faydam dokunamayacaktır. |
4853 |
Kalı ol ajunluk tilese meni, meni bardı saknıp yorısu köni |
Eğer beni öteki dünya için yanında istiyorsa, beni yanında farzederek, doğru yola gitsin. |
4854 |
Apa oğlını emdi erklig bayat, törütti iki iş üçün berdi at |
Kadir Tanrı insan-oğlunu iki şey için yaratmış ve bundan dolayı ona bu adı vermiştir. |
4855 |
Tamuğka ya uçmak begi bolğuka, ağırlık üçün ya uçuz kılğuka |
O ya cehennemde yanmak veya cennette bey olarak, sefa sürmek için yahud bu dünyada itibarlı veya itibarsız olmak için yaratılmıştır, |
4856 |
Ağırlık tilese ayu berdi yol, uçuzluk yolın ma seçe berdi ol |
itibarlı olmak istersen, bunun yolunu göstermiştir; itibarsızlık istiyorsan, onun da yolunu çizmiştir. |
4857 |
Kerek emdi kulka özi kullukın, tükel kılğu bulsa bayat tevfikın |
Şimdi kulun, Tanrının tevfikına mazhar olması için, kendi kulluğunu tam olarak yerine getirmesi lâzımdır. |
4858 |
Kalı bulsa tevfik bayattın kulı, kamuğ edgülükke açıldı yolı |
Eğer kul Tanrının tevfikına nail olursa, ona bütün iyiliklerin yolu açılmış demektir. |
4859 |
Katığlañu ötrü yetürgü tapuğ, tümen edgülükke açılğay kapuğ |
Bundan sonra da bütün ibâdetlerin yerine getirilmesine gayret etmelidir; böylece insanı binlerce iyiliklere götüren kapılar açılır. |
4860 |
Bu erdi munukı meniñ bilmişim, saña sözledim men ay edgü işim |
İşte benim bildiklerim bunlar idi; sana söyledim, ey iyi arkadaşım. |
4861 |
Selerke meniñdin asığ söz kerek, özümde körü bu sözüm edgürek |
Size benim faydalı sözlerim lâzımdır; benim sözlerim kendimden daha iyidir. |
4862 |
Kalı ukbi kolsa yorıkı bu hâl, kalı dünyâ kolsa bilir sen tükel |
Eğer ukbâ istersen, onun yolu böyledir; eğer dünya istersen, sen kendin bunu daha iyi bilirsin. |
4863 |
Bolu berdi eren kelü berdi kut, negü kolsa ârzû kelü berge büt |
Felek rast getirdi, sen saadete kavuştun; başka ne gibi arzuların varsa, anlar da gelecektir, buna inan. |
4864 |
Meniñde negü bar adın edgü iş, silerke asığ kılsa ay edgü iş |
Bende size faydah olacak başka ne gibi bir iyilik var, ey iyi arkadaşım. |
4865 |
Kodu bersü ilig meni teñrike, duâçı bolayın añar edgüke |
Hükümdar beni Tanrıya bıraksın; iyiliği için, ona duacı olayım. |
4866 |
Bilig aytur erse unu bilmişim, eşittiñ ayu ber negü aymışım |
Bilgi istiyorsa, işte bildiklerim bunlardır; sen işittin, sana söylediklerimi ona da naklet. |
4867 |
Sözümni tutuñlar kalı tutmasa, yarın kelge barça bu kün bütmese |
Sözümü tutunuz; eğer tutmazsanız, bugün ummadıklarınızın hepsi yarın başınıza gelecektir. |
4868 |
Bu söz yakşı aymış ay bilgi teñiz, munı işke tutsa kızartur meñiz |
Denizler kadar bilgili insan şu sözü çok iyi söylemiş; insan buna göre hareket ederse, bahtiyar olur. |
4869 |
Bu kün bu sözüm kör saña tuş bolur, yarın anda körgil saña tüş bolur |
Bu sözüm, bak, bugün sana eş olur; yarın orada bunun ecrini bulursun. |
4870 |
Usanma katığlan sözüm işke tut, kalı tutmasa sen munu uş bolur |
Gafil olma, sözüme göre hareket etmeğe gayret et; eğer sözümü tutmazsan, işte söylediklerim başına gelir. |
4871 |
İligdin kolu ber meniñ udrümi, yarağı ne erse otı kıl emi |
Hükümdardan benim için özür dile; ne yapmak lâzım ise, onu yap ve bu işi hallet. |
4872 |
Saña tegdi emgek kelü hem baru, yanutı bayat bersü kün teg yaru |
Boraya gelip-gitme zahmetine katlandığın için, Tanrı sana bunun ecrini ihsan etsin, güneş gibi parla. |
4873 |
Ağır kılma köñlüñ maña ay kadaş, yakınlık içinde meni tutma taş |
Ey kardeş benim için kendini üzme; bana karşı duyduğun sevgiyi eksik etme. |
|
Öğdülmiş cevabı Odgurmışka |
OĞDÜLMİŞ'İN ODGURMIŞ'A CEVABI |
4874 |
Yanut berdi ögdülmiş aydı tilin, özüm uktı emdi könilik yolın |
Öğdülmiş cevap verdi ve : — Şimdi ben hakikat yolunu anladım — dedi — |
4875 |
Eşittim sözüñni ögün tıñladım, sözüm kestim emdi sözüg teñledim |
Söylediklerini dikkatle dinledim; sözlerini iyice tarttım; diyecek sözüm kalmadı. |
4876 |
Köni sözlediñ söz bütünlük bu ol, munıñda narukı neçe egri yol |
Doğru söyledin, hakikat budur; bundan başkası hep eğri yoldur. |
4877 |
Seniñde-turur çın meniñde oyun, oyun kaldı çınka berür-men boyun |
Hakikat sendedir, benimki ise, oyundur; hakikate boyun eğiyorum ve oyunu bırakıyorum. |
4878 |
Barayın men emdi esen edgü kal, ikigün ajunluk ayâ edgü fâl |
Şimdi ben gideyim, sen sağ ve esen kal; ey her iki dünya saadetine kavuşan insan. |
4879 |
Bayat bersü tevfik saña küç kadaş, duâda unıtma köñül tutma taş |
Ey kardeşim, Tanrı sana tevfik ve kuvvet versin; dualarında beni de unutma, gönülden çıkarma. |
4880 |
Meni me bayattın kolu bir turup, aça bersü köñlüm bayat odğurup |
Benim için de Tanrı'ya duâ et; Tanrı beni uyandırsın ve gönül gözümü açsın. |
4881 |
Sözin kesti koptı adakın örü, esenleşti evke yüz urdı körü |
Sözünü kesti, ayağa kalktı, vedâlaştı ve evine doğru yola düştü. |
4882 |
Atın mindi evre eviñe kelip, tüşüp kirdi turdı bir ança tınıp |
Atına binip, tekrar evine geldi ve girip, bir az dinlendi. |
4883 |
Yedi içti ança sakındı özün, eşitmiş sözini bışurdı uzun |
Yedi, içti ve bir müddet düşünceye daldı; işittiği sözler üzerinde uzun-uzun durdu. |
4884 |
Yaşık badı yüzke kura yüz bağı, ajun toldı bütrü kara yer toğı |
Güneş yüzüne siyah peçe örttü, her tarafı toz-duman rengi kapladı. |
4885 |
Küjek yazdı rûmi kızı örtti yüz, kara saç boduğı ajun toldı tüz |
Rûmî kızı zülüflerini çözerek, yüzünü örttü; her taraf siyah zülüf rengini aldı. |
4886 |
Tükel zengi yüzi urundı kalık, uçar tındı kodtı yorığlı yorık |
Göğün her tarafı zenci yüzüne döndü; uçan kuşlar kondu, dolaşan mahlûklar durdu. |
4887 |
Yunup kıldı yatğu namâzın turup, töşek koldı yattı yarağın körüp |
Kalkıp, âbdest aldı ve yatsı namazını kıldı; yatak istedi ve işlerini bitirip, yattı. |
4888 |
Udıp bardı azrak odundı yana, töpüdin savılmış bakırsukuna |
Bir az uykuya daldı, tekrar uyandı; Merih yıldızı tepeden kenara kaymıştı. |
4889 |
Yana kördi ülker savılmış başı, toğardın çadan kopmış örlep tuşı |
Tekrar baktı, Ülker yıldızının başı ufka kaymış, karşısında şarktan Akrep kalkıp, yükselmişti. |
4890 |
Yana yattı ança usı kelmedi, keziglig kişi teg közin yummadı |
Tekrar bir az yattı, fakat uyuyamadı; bir nöbetçi gibi, gözünü yummadı. |
4891 |
Usuz yattı saknu bir ança oduğ, kalık kırtışı tuttı kâfûr boduğ |
Uyumadan, bir müddet yattı, düşündü; göğün derisi kâfura boyandı. |
4892 |
Abir bürkirer teg tünerdi kalık, sata koptı yerdin yadıldı butık |
Abîr serpilmiş gibi, gök alacalandı; ufuktan etrafa dallanarak, mızraklar yükseldi. |
4893 |
Yaşık örledi yerde koptı toğı, yaka keldi aşnu tokuz al tuğı |
Güneş yükseldi, yerden toz kalktı; dokuz al tuğu yaklaşmağa başladı. |
4894 |
Turup koptı yundı kör ögdülmişe, namâzın yetürdi okıp bilmişe |
Öğdülmiş kalkıp, âbdest aldı; namazını kıldı ve duâ etti. |
4895 |
Kıza baktı yerdin sata kalkanı, turup karşıka bardı kirdi köni |
Kızarmış mızraklar ile kalkan ufuktan gözükürken, kalkıp, saraya gitti ve doğruca içeri girdi. |
4896 |
Eşitti ilig kör añar kıldı yol, bu kirdi iligke kavuşturdı kol |
Hükümdar geldiğini haber alınca, onu yanına çağırttı; Öğdülmiş huzuruna girip, ellerini kavuşturdu. |
4897 |
İlig imledi berdi oldruğ orun, bu keçti orunka siliglik kurun |
Hükümdar işaret etti ve ona oturacak yer gösterdi; o edeple, vakarla gösterilen yere geçti. |
|
İlig suali Öğdülmişke |
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ |
4898 |
Bir ança turup söz ayıttı ilig, ayur sözle keldür ay kılkı silig |
Bir parça durduktan sonra, hükümdar sordu : — Ey temiz tabiatlı, söyle, ne haber — dedi — |
4899 |
Negü ter kadaşıñ ne boldı eşiñ, ne boldı tilekiñ kelirmü işiñ |
Kardeşin ne diyor, işin nasıl oldu; dileğin ne oldu, arkadaşın geliyor mu. |
|
Öğdülmiş cevabı İligke |
ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI |
4900 |
Yanut berdi ögdülmiş aydı sözi, negü teg yorımış sözi tüp tözi |
Öğdülmiş cevap verdi, onun söylediği sözleri, neler konuştuklarını, hepsini olduğu gibi anlattı. |
4901 |
İkigün arala yorımış sözüg, ötündi iligke kamuğ tüp tözüg |
İkisi arasında konuşulan sözleri hükümdara aynen arzetti. |
4902 |
Eli turdı ança sakındı özün, köñül bertti yaşı yuvuldı közün |
Hükümdar bir az durdu ve kendi-kendine düşündü; gönülü yaralandı ve gözlerinden yaş döküldü. |
|
İlig cevabı Öğdülmişke |
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI |
4903 |
Ayur ol kadaşıñ köni sözlemiş, söz ol söz-turur kim ol aymış temiş |
Hükümdar : — Kardeşin doğru söylemiş; söz onun söylediği sözdür — dedi — |
4904 |
Bu kün biz kılurmız özümizke küç, añar ma takı küç kılurmız hem öç |
Bugün biz kendimize zulüm ettiğimiz gibi, ona da zulüm ve eziyet ediyoruz. |
4905 |
Keçigli-turur bu ajun kalğusuz, bu kalmış tiriglik yeme belgüsüz |
Bu dünya geçicidir, kalmaz; bu kalan hayatın da ne kadar süreceği belli değildir. |
4906 |
Seziksiz kelir utru meñü ajun, erej erse emgek uzalmaz uzun |
Hiç şüphe yok, ebedî dünya bize doğru yaklaşmaktadır; ister bize huzur, ister zahmet getirsin, gelmesi uzun sürmez. |
4907 |
Meñilik ol ol anda bulsa ereş, bolur edgü ornı bulur edgü eş |
Nerede huzur varsa, rahat oradadır; orada insanın yeri ve yolu iyi olur. |
4908 |
Odunmış-turur ol kadaşıñ tükel, anı biz okımak idi ked muhâl |
Senin kardeşin gafletten tamâmiyle kurtulmuştur; onu çağırtmakla buraya getirmemize imkân yoktur. |
4909 |
Biziñ bu özümiz havâka bulun, yavalıkka üdlek keçip bardı kün |
Bizim bu varlığımız hava ve hevesin esiridir; zamanımız ve hayatımız boşu-boşuna geçip-gidiyor. |
4910 |
Negü ter eşit emdi köñli tirig, saña yakşı sözlep berür öt erig |
Dinle, imdi gönülü diri olan insan ne der; bak, sana iyi sözler ile öğüt ve nasihat verir. |
4911 |
Havâ nefs yağı ol kalı bulsa küç, yetürgey seziksiz saña eski öç |
Hava ve nefis sana düşmandır; imkân bulursa, hiç şüphe etme, senden eski öcünü alacaktır. |
4912 |
Havâ nefs tirilse ölür bu köñül, köñül ölse tâat kalur ay oğul |
Hava ve nefis canlanırsa, gönül ölür;gönül ölürse, ibâdet ihmâl edilir, ey oğul. |
4913 |
Biziñ köñlümiz öldi bolğa bu kün, havâ nefs me kıldı boyun ked yoğun |
Hava ve nefis boynunun bu kadar kalınlaşmış olduğuna bakılırsa, bizim gönlümüz bugün ölmüş olmalıdır. |
4914 |
Uluğluk bedüklük bu devlet küni, uzun turğu ermez ay köñli köni |
Ululuk, büyüklük ve bu saadet günleri uzun sürecek değildir, ey temiz kalpli insan. |
4915 |
Ereji az ol körse emgek üküş, baş ağrığ telim bar ma karğış söküş |
Dikkat edersen, bu dünyanın huzuru az, eziyeti çoktur; zahmeti çok olduğu gibi, üstelik bir de lanet ve bed-duâya uğramak felâketi vardır. |
4916 |
İdi yakşı aymış biliglig kişi, ajunuğ sınayu yetilmiş yaşı |
Bilgili ve dünyada tecrübeler görerek yaşı ilerilemiş olan insan çok iyi söylemiştir. |
4917 |
Uluğlukka artuk küvenme küle, uluğ bolduñ erse baş ağrığ bile |
Büyüklük ile fazla sevinme ve gururlanma; insan büyüdükçe zahmeti de artar. |
4918 |
Sevinç kayda erse soñında belâ, erej kayda erse miñ emgek bile |
Sevinç nerede ise, sonunda belâ vardır; huzur nerede ise, bin türlü eziyet de oradadır. |
|
İlig suali Öğdülmişke |
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ |
4919 |
Yana aydı ilig ay ögdülmişim, tilekim bu erdi anı kolmışım |
Hükümdar tekrar: — Ey Öğdülmiş'im — dedi— kardeşini buraya çağırmaktan maksadım, |
4920 |
Sebeb bolsa erdi maña edgüke, tirilgeymü erdi köñül ay böke |
Beni iyiliğe sevketmesi idi; ey pehlivan, acaba gönlüm tekrar canlanabilirini. |
4921 |
Tirendi unamaz berü kelgeli, ne iş tuş kadaşlar yüzin körgeli |
Direndi, buraya gelmeğe, eş-dost ve kardeşlerinin yüzünü görmeğe razı olmadı. |
4922 |
Ol aymış sözüg körse barça köni, küçese yeme bolmaz emdi anı |
Dikkat edersen, söylediklerinin hepsi doğrudur; onu şimdi zorlamak da yerinde olmaz. |
4923 |
Saña ma üküş tegdi emgek yorıp, tilin sözlediñ hem yügürdüñ arıp |
Sana da gidip-gelmek zahmet oldu; çok konuştun, çok koştun ve çok yoruldun. |
4924 |
Küdelim körelim yeme ay akı, negü ol âhır hal üd üdlek takı |
Bekleyelim, bir bakalım, ey cömert; sonu ne olacak ve zaman bize daha neler gösterecektir. |
4925 |
Kara tün içinde-turur kelgü iş, yarutur yaruk kün ayâ edgü iş |
Gelecek hâdiseler karanlık geceye bürünmüştür, ey iyi arkadaşım, ancak parlak güneş aydınlatabilir. |
4926 |
Kuruğluğ-turur bu zamâne yası, ara asğı tegrür arala yası |
"Zamane yayı kuruludur; insanlara bâzan faydası, bâzan de zararı dokunur. |
4927 |
Bayat hükmiñe kod kamuğ işlerig, üdi kelse itlür açar ay tirig |
Bütün işleri Tanrı hükmüne bırak; vakti gelince, yoluna girer ve kendiliğinden açılır, ey gönlü diri olan insan. |
4928 |
Kayu iş kılıp bulmasa ol tatığ, kodu bergü ançan ay bilgi batığ |
İnsan hangi iş ile uğraşır ve ondan netice alamazsa, onu bir müddet bir tarafa bırakmalıdır; ey derin bilgili insan. |
4929 |
Bu dünyâ yañı bu ederse kaçar, kodu berse evre saña yol açar |
Bu dünyanın huyu böyledir; peşine düşersen, senden kaçar; vaz geçsen, sana doğru gelmeğe başlar. |
4930 |
Küdelim bir ança sınalım anu, negü teg âhır hal zamâne küni |
Bir az bekleyelim ve onu tecrübe edelifn; sonu ne olacak ve önümüzdeki günler bize neler gösterecek. |
4931 |
Yana bolğa bizni tilegey turup, özi öz yegin kılğa yetrü körüp |
Olabilir ki, bir gün bizi ister; iyice düşünerek, kendisi için hangisi daha faydalı ise, onu yapar. |
4932 |
Muñar tegdi kesti sözini ilig, turup çıktı ögdülmiş akru silig |
Buraya gelince, hükümdar sözünü kesti; Öğdülmiş yavaşça kalkıp, dışarı çıktı. |
4933 |
Yeme keçti kaç kün bu sözke adın, sakındı ilig baktı ördün kedin |
Bu konuşmadan sonra yine bir kaç gün geçti; hükümdar iyice baktı, bu işin ilerisini ve gerisini düşündü. |