|
Eski Türkçe aslı |
Günümüze aktarımı |
VII |
Til Erdemin Münin Asığın Yasın Ayur |
Dilin Meziyetini Ve Kusurunu, Faydasını Ve Zararını Söyler |
162 |
Ukuşka biligke bu tılmaçı til, yaruttaçı erni yorık tilni bil |
Anlayış ve bilgiye tercüman olan dildir; insanı aydınlatan fasîh dilin kıymetini bil. |
163 |
Kişig til ağırlar bulur kut kişi, kişig til uçuzlar barır er başı |
insanı dil kıymetlendirir ve insan onunla saadet bulur; insanı dil kıymetten düşürür ve insanın dili yüzünden başı gider. |
164 |
Til arslanturur kür eşikte yatur, ayâ evlig er sak başıñnı yeyür |
Dil arslandır, bak, eşikte yatar; ey ev sahibi, dikkat et, senin başını yer. |
165 |
Tilin emgemiş er negü ter eşit, bu söz işke tutğıl özüñe iş it |
Dilinden eziyet çeken adam ne der, dinle; bu söze göre hareket et, onu dâima hatırda bulundur. |
166 |
Meni emgetür til idi ök telim, başım kesmesüni keseyin tilim |
Bana dilim pek çok eziyet çektiriyor; başımı kesmesinler de ben dilimi keseyim. |
167 |
Sözüñni küdezgil başıñ barmasun, tiliñni küdezgil tişiñ sınmasun |
Sözüne dikkat et, başın gitmesin; dilini tut, dişin kırılmasın. |
168 |
Biliglig bilig berdi tilke bışığ, ayâ til idisi küdezgil başığ |
Bilgili dil için özlü bir söz söyledi; ey dil sahibi, başını gözet. |
169 |
Esenlik tilese seniñ bu özüñ, tiliñde çıkarma yarağsız sözüñ |
Sen kendi selâmetini istiyorsan, ağzından yakışıksız bir söz kaçırma. |
170 |
Bilip sözlese söz biligke sanur, biligsiz sözi öz başını yeyür |
Söz, bilerek söylenirse, bilgi sayılır; bilgisizin sözü kendi başını yer. |
171 |
Üküş sözde artuk asığ körmedim, yana sözlemişte asığ bulmadım |
Çok sözden fazla fayda görmedim; amma söylemek de faydasız değildir. |
172 |
Üküş sözleme söz birer sözle az, tümen söz tügünin bu bir sözde yaz |
Sözü çok söyleme, sırasında ve az söyle; binlerce söz düğümünübu bir sözde çöz. |
173 |
Kişi söz bile koptı boldı melik, üküş söz başığ yerke kıldı kölik |
İnsan söz ile yükseldi ve sultan oldu; çok söz başı, gölge gibi, yere serdi. |
174 |
Üküş sözlese yañşadı ter bilig, yana sözlemese ağın ter tilig |
Çok konuşan kimseye bilgi "gevezelik etti" der; söylemezse de, ona "dilsiz" der. |
175 |
Kalı mundağ erse yorık utru ur, yorık utru ursa kişig yoklatur |
Mademki böyledir, sen fasîh dil kullan; dil fasih olursa, insanı yükseltir. |
176 |
Tilig ked küdezgil küdezildi baş, sözüñni kısurğıl uzatıldı yaş |
Dili iyi gözet, başın gözetilmiş olur; sözünü kısa kes, ömrün uzun olur. |
177 |
Til asğı telim bar yası ma üküş, ara ögdilür til ara miñ söküş |
Dilin faydası çok olduğu gibi, zararı da çoktur; dil bâzan öğülür, bâzan da çok söğülür. |
178 |
Kalı mundağ erse bilip sözle söz, sözüñ bolsu közsüz karağuka köz |
Mademki böyledir, sözü bilerek söyle; sözün gözsüzlere, körlere göz olsun. |
179 |
Biligsiz karağu-turur belgülüg, yorı ay biligsiz bilig al ülüg |
Bilgisiz insan, şüphesiz, kördür; ey bilgisiz, yürü; bilgiden nasip al. |
180 |
Toğuğlı ölür kör kalır belgü söz, sözüñ edgü sözle özüñ ölgüsüz |
Bak, doğan ölür; ondan, eser olarak, söz kalır; sözünü iyi söyle, ölümsüz olursun. |
181 |
İki neñ bile er karımaz özi, bir edgü kılınçı bir edgü sözi |
İnsan iki şey ile kendisini ihtiyarlamaktan kurtarır : biri — iyi iş ve diğeri — iyi söz. |
182 |
Kişi tuğdı öldi sözi kaldı kör, özi bardı yalñuk atı kaldı kör |
Bak, insan doğdu, öldü; sözü kaldı; insanın kendisi gitti, adı kaldı. |
183 |
Tiriglik tilese özüñ ölmegü, kılınçıñ sözüñ edgü tut ay bügü |
Kendin ölümsüz bir hayat dilersen, ey hakîm, işin ve sözün iyi olsun. |
184 |
Tilig ögdüm ança ara söktüküm, tilekim söz erdi saña yördüküm |
Dili bu kadar eğmekten ve arada bir söğmekten maksadım, sana sözün ne olduğunu anlatmak ıdı. |
185 |
Kamuğ sözni yığsa ukuş taplamaz, kerek sözni sözler kişi kizlemez |
Her sözü saklamağı da anlayış hoş görmez; insan lüzumlu olan sözü söyler, gizlemez. |
186 |
Sözüm oğluma sözledim men toña, oğul minde altın maña ne teñe |
Ey yiğit, ben bu sözü oğlum için söyledim; oğul benden aşağı derecededir ve bana nasıl denk olur. |
187 |
Saña sözledim men sözüm ay oğul, saña berdi bu pend özüm ay oğul |
Ey oğul, bir sözümü sana söyledim; ey oğul, bu nasihatleri ben sana verdim. |
188 |
Kümüş kalsa altun meniñdin saña, anı tutmağıl sen bu sözke teñe |
Benden sana gümüş ve altın kalırsa, sen onları bu söze denk tutma. |
189 |
Kümüş işke tutsa tüker alkınur, sözüm işke tutsa kümüş kazğanur |
Gümüşü bir işe sarfedersen, biter, tükenir; sözümü işe sarfedersen, gümüş kazanılır. |
190 |
Kişidin kişike kumaru söz ol, kumaru sözüg tutsa asğı yüz ol |
İnsandan insana, miras olarak, söz kalır; vasiyet edilen sözü tutmanın faydası çoktur. |
191 |
Bu kün tügme kaşıñ ay bilge bügü, özüm udrin aysa yeme eymenü |
Ey âlim hakîm, bugün ürkerek, kendi özrümü söylersem, bana kaşını çatma. |