Orhun Yazıtları Sözlüğü
Bu mini sözlük, Orhun Yazıtları metinleri'nde geçen kelimelerin bir kısmını içerir.
AÇ: aç, karnı aç, acıkmakADRIL > AYRIL: ayrılmakAGI, AĞI: ipek, ipekli kumaş giysilerALKINMAK: eriyip tükenmek, yok olmakALTMAK: alta (aşağıya) inmekAMTI: imdi > şimdiANCA: anca, öyle, böyleANDA: o anda, oracıktaAÑIG > ANYI: kötü, fenaANTAG: On[un]dek, o gibi, öyle, öyleceANTAGININ: öyle olduğun içinAPA: ata, ecdatAR- > ARMAK: aldanmakARTUR-: aldanmak, kandırılmakARTI: artı, fazla, çokARILMAK: tükenmek, yok olmak, mahvolmakARKIŞ: mal kervanıARKUK: aksi, inatçıARMAKÇI: aldatıcı, hileciASRA: ast, alt, altta, aşağıdaAŞSIZ: aşsız, aç, yiyeceği olmayanAT: ad, isimATEŞ-SU: ateş-su gibi, zıt, birbirine düşman, hasımATI: yeğen, kardeş çocuğuATLIG: atlı, süvariAYMAK: söylemek, demekAYGIÇ > AYGUÇ: sözcü, danışman, vezirAYUG > AYUK > AYUĞU: sözü, dediği, buyruğu, emriAZKIÑA: az, azıcıkAZU: acabaBALBAL: mezar taşı, anıt taşı (ölBALIK: şehir, kasaba, yerleşim yeriBAR > VAR: var, mevcut, gitmek, ulaşmakBARMAK > VARMAK: varmak, gitmekBARK: Anıt, anıt mezarBAY: zengin, varlıklı kişiBAZ: alt, altta, altındaBAZ KILMAK: kendine bağlamak, emrine bağlamakBEG: beyBEGLİK: bey olacak, bey olmaya lâyıkBENGÜ: sonsuz, ebediBERİ: Güney, sağ tarafBEŞ BALIK: Bugün Çin Uygur bölgesinde bulunan "Jimsar County" yakınındaki tarihi bir şehir.BEZE, BEZECİ: süs, süsleyiciBİRİ: beri, güney, sağ tarafBİŞÜK: beşik, aynı beşikte yatan, akrabaBİTİG: yazıBİTİMEK: YazmakBOD > BOY: boy, halk, milletBODUN > BOYUN: boylar, halk, milletBOLÇU: Altay dağlarının güneyinde bulunan Ulungur Gölü kıyısındaki ovalık bölge olduğu düşünülmektedir. (Bolçu savaşı)BOLUNG: yan, tarafBOŞGURMAK: öğretmek, eğitmek, tembihlemek, akıl vermekBÖRİ > BÖRÜ: kurt, canavarBÖDGE: bu çağda (bu ödge)BUÇEGÜ: bu üçü (bu üçegü)BUŊ > BUNG: tasa, dert, sıkıntıBUŊSUZ: dertsizBUŊALMIŞ: bunalmış, dertliBUYRUK: buyuran kişi, komutanÇABIŞ: çavuş, komutanÇIGANY: yoksul, fakirDEMİRKAPI: Özbekistan'da Derbent geçidiDİRİLMEK: derilmek, toplanmakDOĞU BALIK: Moğolistan Tuul Vadisinde bulunan tarihi bir şehir, bu şehrin kalıntıları TİKA tarafından kazılmaktadır.DORUK: ince, zayıfEÇİ: ağabey, büyük erkek kardeşEÇÜ: amca, baba kardeşiEDİZ: yüce, değerli, saygınEDGÜ > EYGÜ: iyiEDGÜTİ: iyiceERİNÇ: gerçek, doğru, şüphesiz, belliERK, ERKLİ: güç, güçlü, hürERMEK: yaşamak, var olmakGERİ > KİRÜ: geri, arka, batı, güneşin battığı yönGÖRMEK > KÖRÜR: görmek, bakmak, bağlı olmakIÇGIN > İÇGÜN ETMEK: yitirmek, bırakmak, kaybetmek, terketmekIBRIK: bir ırmakID-: göndermekIDUK: kutsalIGAR: güçlü, kudretliİÇGER: bağımlı kılmakİÇİKMEK: bağlanmak, teba olmakİÇRE: içte, içerdeİDİ: hiç, hiç etmek, yok etmek, aslaİGİD > İĞİTMEK: beslemek, doyurmak, bakmak, yetiştirmekİL, EL: yurt, ülke, vatan, toprakİLBAŞI: ilbaşı, yönetici, idareci, valiİLGERÜ: ileri, doğu, güneşin doğduğu yön, ön tarafİLLİ: illi, vatan sahibiİLSİREMEK: ilsiz, yurtsuz, vatansız kalmakİNİ: küçük erkek kardeşİŞGİTİ: ipek, ipekli kumaşİŞİLİK, EŞİLİK: eşlik, hanımlık, eş olacak kızİTMEK, İTİNMEK: etmek, düzen etmekKABIŞMAK > KAVUŞMAK: kavuşmak, birleşmek, bir araya gelmekKADIRKAN YIŞ: Çin'in kuzeyinde İç Moğolistan vilayetinin Hingan (Khingan) dağları bölgesi.KAGAN: kağan, han, hükümdarKAĞANSIRAMAK: kağansız kalmakKALISIZ: kalısız, eksiksiz, geride kimse kalmadanKAMAG > KAMU: tümü, hepsi, herkesKAMŞAMAK: kamşamak, titremek, gevşemekKAN: han, kağanKAŊ > KANGIM: baba, babamKATIGDI: katıca, sağlamcaKATUN: kadın, hatunKENGÜ TARMAN: Kengü Tarman, Kazakistan'ın Çimkent (eski adıyla Otrar) şehri bölgesi olduğu düşünülüyorKEREKÜLÜG: çadırlı, otağlıKERGEK: gerek, ihtiyaç, yok olmak (ölmek)KEYİK: geyik, yaban hayvanıKİÇİG: küçük, az, pek azKID > KIY: kıymak, acımakKİKŞÜR-: kışkırtmak, birbirine düşürmek, arayı açmakKILINMAK: yapılmak, yaratılmak, doğurulmakKIŞ-: kılmak, yapmak, yaratmakKİSRE: sonraKITAY: Çin, ÇinlilerKIYMAK: emretmek, orduyu komuta etmekKOD > KOY: koymak, bırakmak, terketmekKÖLEK: gölek, gölet, küçük gölKOÑ > KONY: koyunKONÇUY: Kağan kızı, sultanKONTUR > KONDUR: konmak, kondurmak, yerleştirmekKÖGMEN-: Sayan Dağları, Moğolistan-Rusya sınırında bulunur.KÖR-: gör, görmek, başkasına görmek, bağımlı olmak, teba olmakKÖTÜR-: götürmek, kaldırmak, yükseltmekKUBRATMAK: derleyip toparlamak, bir araya getirmekKÜ > KÜLÜG > KÜLÜ: ün, ünlü, namlı, şanlı, şöhretliKÜNG: CariyeKÜREG: kaçakKÜRLÜG: aldatıcı, aldatanKUT: baht, talihKUTAY: ipekli kumaş, atlas kumaşKUZ: kuzeyLAĞZIN: domuzMEN: benNEŊ > MENG: hiç, hiç deOÇUK: ocakOĞUL, OĞLAN: evlatlar (erkek-kız ayırmaz)OĞUŞ: soy, evlatların soyuOLUR > OTUR: oturmak, tahta oturmak, kağan olmakOKSUZ: örgütsüz, teşkilatsız, düzensizORTU: ortaOT > OD: ateş (od, odun, odcak>ocak, otaş>ateşÖD > ÖDE: zaman, zamanaÖG > ÖK: ana, anneÖKSÜZ: anasız, annesizÖGÜM > ÖĞÜM: anam, annemÖĞİRMEK: mutlu, memnun olmakÖĞLEŞMEK: Anlaşmak, sözleşmekÖGÜZ: nehir, ırmakÖK: hep, pekiştirme edatıÖKÜNMEK: pişman olmak, uyanmak, yanlıştan dönmekÖKÜŞ: epey, pek çok, fazlaÖLÜR-: öldür, öldürmekÖMEZ: umursamazÖŊDÜN: ön, önden, doğu, doğudanÖŊRE: ön, önde, doğu, doğudaÖTÜNÇ: rica, talepÖTÜNMEK: söylemek, anlatmak, rica etmekÖYÜR > ÖYMEK: anlatmak, öğretmek, tembih etmek.ÖZ, ÖZÜM: özüm, kendimSAB > SAV: söz, sav. savımı > sözümüŞAD: yüksek bir unvanSAKINMAK: sakınmak, düşünmekSANÇMAK: süngü veya kılıç saplamak, yaralamak, sokmak, batırmak (sancı/yara), savaşta düşmanı yenmekŞANTUNG: Şantung ovası, Çin - Pekin'in güneyindeki çok geniş ovaSAV, SAVCI: sav, söz, savcı, sözcü (söz söyleyen / söz getiren)SAYU: herSELENGE: Moğolistan'ın kuzeyinde Selenge ırmağı bölgesiSEMİZ: semiz, iri, acarSENGÜN: paşa, ordu komutanıSIGIT > SIĞITÇI: yas, ağlayıcı, yasçı, ölü için yas tutanlarSIGTAMAK: ağlamak, göz yaşı dökmek, yas tutmakSIMAK: kırmak, söz kırmak, gönül kırmakSINGAR: kez, defa, katSİNGİLİ: kızkardeşSUB > SUV: suSÖKÜR-: çöktürmek, diz çöktürmekSÜ: asker, orduSÜÇ, SÜÇİ: hoş tatlı [sözler]SÜÇİG: tatlı, hoşSÜLE > SÜLEMEK: ordu / asker sürmek, sefer etmekSÜŊÜŞ > SÜNGÜ[Ş]: süngüşmek, savaşmak, savaşTABGAÇ: Tavgaç halkı, ÇinlilerTABIŞGAN: tavşanTAGIK-: dağa çıkmakTALUY: deniz, okyanusTAP, TAPA: yana, tarafaTAŞ (I): dış, dışarıTAŞ (II): taş, mezar taşıTAŞIKMAK: dışarı çıkmak, yola çıkmak, orduyu sefere çıkarmakTAŞRA: dışı, dışarı, dışarıdaTE > Tİ > DE: demek, söylemek, anlatmakTEBLİG: aldatıcı, hilekârTEG > DEK, TEGİ > DEĞİN: dek, değin, gibi, kadar, değmek, düşman ordusuna temas etmekTEGRE: daire, çevre, çepeçevreTEŊRİ > TANRI: Tanrı, gökler, semaTEZMEK: kaçmakTIŊLA > DİNLE: dinlemek, kulak vermekTİRGÜR-: yaşatmak, canlandırmakTİRİL > DERİL: derilmek, toplanmakTİRKİŞ: kervan, kafileTİZLİG: dizli (sağlam, dirençli, dayanıklı)TOD > DOY: doymakTONGTAMIŞ: yerebakan, başı eğik, ezik hal.TÖPÜ: tepeTOPUL-: delmekTOR-: açlıktan ölmekTÖRÜ: töre, yasaTÖRÜMEK: türemekTORUK > DORUK: zayıf, cılızTUG-: doğmakTÜKETİ: tüketmek, bitirmek, baştan sona, tamamıylaTÜMEN: onbin, orduda tümenTÜN > DÜN: gece, geceleyin (tünemek)TÜZ: düz, denk, uyumlu, barışıkTÜZSÜZ: düz olmayan, uyumsuzTÜZÜL > DÜZÜLMEK: düzleşmek, denkleşmek, anlaşmak, barışmakUÇMAK / UÇA VARMAK: [ruhu] uçmak, uçuvermek, ölmek, ölüvermekÜÇÜN: içinUÇUZ: ucuz, kolayUDI > UYU: uyumakUDMAK > UYMAK: uymak, izlemek, ardından gitmekUDUZ-: sevk etmekUDUZMAK > UYUZMAK: [Orduyu] yönlendirmek, yönetmekUGUŞ: soy-sop, kabile, kavimÜGÜZ: ırmakÜKÜŞ: çokULAYU: önce; veULUG: ulu, büyük, liderÜLÜG > ÜLÜĞÜM: bölük, ordu bölüğüURI: erkek evlat, soy, erkek soyuURUGSIRATMAK: erkek evlatsız, soysuz bırakmak, soyunu kurutmakÜZ > ÜZMEK: kırmak, kesmek, koparmakÜZE: üzerine, üzerindeVURMAK: vurmak, taşa vurmak, taşa yazmakYABGU: idareci, yönetici, valiYABIZ > YAVUZ: kötü, berbat, çetin, zorbaYABLAK > YAVLAK: kötü, fena, sefalet, sefil durumYADAG: yaya, piyadeYAĞI: hasım, düşman, düşman ordusuYAĞILMAK: katılmak, dahil olmak (yığılmak)YAGIZ: karaYAGUK: yakınYAGUT-: yaklaştırmakYALAŊ: yalın, çıplakYAÑ > YANY: yaymak, dağıtmak, bozguna uğratmakYAN: yan, tarafYANA: yine, yeniden, tekrarYANMAK: yoldan geri dönmekYARAK: yarıcı, kesici şey, kılıç, silah.YARAKLI: kılıçlı, eli kılıçlı asker, düşman askeri.YARLIKAMAK: [Tanrı] buyurmak, bahşetmekYAZ > YAZI: yaz, yazı, ova, ovalık düz topraklarYAZINMAK: Yabancılaşmak, düşmanlaşmakYEGİRMİ: yirmiYELMEK, YELİVERMEK: hızlanmak, koşmak, acelece gitmekYEME: yine, da / deYETİ YEGİRMİ: on yedi, (17). Eski sisteme göre böyle sayılırdı, örnek: beşotuz, 25 demektir.YETİ YÜZ: yedi yüz, (700)YİG: yeğ, daha iyisiYEĞLEMEKdaha iyisini seçmekYILKI: atlar, at sürüsüYIRI: kuzey, sol tarafYIŞ > YAŞ: Otlak, yaylak, yurt tutulan topraklarYİME: YineYİMŞAK: yumuşakYİNÇGE: inceYİT-: kaybolmak, yitmekYİTÜR-: yitirmek, kaybetmekYOG > YUĞ: yok olmak, ölümYOGÇI > YUĞCU: yuğ töreni yapan, ölen kişi için yas tutanlar, yasçıYOGLA > YUĞLAMAK: yuğ (ölüm) töreni yapmak, ölen için yas tutmakYOGUR-: nehir geçmek, aşmakYOL, YOLU: yol, kez, defaYONGŞURMAK > YOŊAŞUR: çekiştirmek, kışkırtmak, kavga ettirmekYORI > YÜRÜ: yürümek, gitmek, yaşamak, var olmak, hayatta olmak, ilerlemekYORITMAZ > YÜRÜTMEZ: yaşatmazYÜGERÜ: yukarı, yukarıyaYÜĞÜRMEK: kanı veya teri akmak, kanamak, terlemekYÜKÜNDÜRMEK: eğdirmek, baş eğdirmek, boyun eğdirmekYUTUZ: eş, karı, hanımYUYKA: yufka, ince, zayıf
