اَلْقَارِعَةُۙ(١) |
(1) O korkunç ses! |
مَا الْقَارِعَةُۚ(٢) |
(2) O ne dehşetli ses! |
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الْقَارِعَةُۜ(٣) |
(3) O korku salan sesin ne olduğunu bilir misin? |
يَوْمَ يَكُونُ النَّاسُ كَالْفَرَاشِ الْمَبْثُوثِۙ(٤) |
(4) O gün insanlar sağa sola dağılmış kelebekler gibi olur. |
وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِ الْمَنْفُوشِۜ(٥) |
(5) Dağlar da atılmış renkli yüne dönüşür. |
فَاَمَّا مَنْ ثَقُلَتْ مَوَاز۪ينُهُۙ(٦) |
(6) Kimin tartılan amelleri ağır gelirse, |
فَهُوَ ف۪ي ع۪يشَةٍ رَاضِيَةٍۜ(٧) |
(7) İşte o mutlu bir hayat içinde olur. |
وَاَمَّا مَنْ خَفَّتْ مَوَاز۪ينُهُۙ(٨) |
(8) Amelleri hafif olana gelince, |
فَاُمُّهُ هَاوِيَةٌۜ(٩) |
(9) Onu kucaklayacak olan hâviyedir. |
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا هِيَهْۜ(١٠) |
(10) O nedir, bilir misin? |
نَارٌ حَامِيَةٌ(١١) |
(11) Yakıp kavuran bir ateş! |