Eski Türkçe Sözlük
Eski Türkçe Sözlük - Türk dilinin, öz Türkçe'nin köklerinden, bin yıl önceki halinden, güzel kapsamlı bir eski Türkçe kelimeler dizini, Divânu Lügati't-Türk dizini.
a
: şaşalamayı anlatan bir edat· I, 39aba
: ayı· I, 86aba
: baba· I, 86aba
: ana· I, 86 bkz> ana, apaaba başı
: dağlarda yetişip dağlıların yediği hıyar gibi dikenli bir ot; yer mürveri, Cannabis sativa. I, 86abaçı
: umacı, bununla çocuklar korkutulur; a ğır basma, kâbus· I, 136abakı
: bostan korkuluğu, I, 136abalı
: bir şeyi az görme ve azımsama zamanında söylenen kelime· I, 137abarñ
: "eğer" anlamına şart edatı, I, 134, 399, 442; II, 209abıdmak
: gizlemek, saklamak· I, 216 bkz>ab ıtmakabımak
: gizlemek, örtmek. III, 250abıtgan
: daima gizleyen, saklayan· I, 154abıtmak
: gizlemek, saklamak, örtülmek· I, 206, 216 bkz>abıdmak aç
: aç, karnı tok olmayan, I, 75, 79, 387, 452. 453, 517; II, 227aç
: çağırma, ünde, ünlem edatı· I, 35açı
: yaşlı kadın, hanım nine· I, 87 bkz> eçiaçıg
: nimet içinde yaşayış, I, 63açıg
: hanın bahşışı· I, 63açıg
: acı, acı olan her nesne; ekşi· I, 63, 279; II, 75, 299, 311; III, 272açıglıg
: bolluk içerisinde bulunan (kimse)· I, 147açıglıg
: ekşili, içine konanı ekşiten, I, 147 bkz>açıglık § açıglıg küp; içine konanı ekşiten küp, içinde ekşi bulunan küp·.I, 147açıklıg tutmak
: iyi gıdalar ile beslemek· I, 63 ,açıglık
: acılık· I, 150 bkz> açıglıgaçıgsamak
: canı ekşi istemek· I, 279, 302açıgsımak
: ekşimek, acılaşmak· I, 282açık
: büyük kardeş, I, 64açıkmak
: acıkmak· I, 21, 190açılmak
: açılmak· I, 193, 194; II, 71, 122 bkz> açl ınmakaçımak
: ekşimek, (yara, vücut) acımak· III, 252açınmak
: doyumluk ve yem vermek, açınmak; açılmak; açar gibi görünmek. I, 199, 200açışmak
: açmakta yardım ve yarış etmek· I, 180açışmak
: ekşimek, acılaşmak· I, 180açıtgan
: daima ekşiten, acıtan, ekşitgen· I, 154açıtmak
: ekşitmek; acıtmak, I, 207açlık
: açlık· I, 114açlınmak
: açılmak· I, 256, bkz> açılmakaçlışmak
: açılmak .I, 239açmak
: açmak; aramak; fethetmek, I, 163, 354, 358; II, 188; III, 18, 217, 234, 235açmak
: karnı acıkmak· I, 172, 283açsamak
: açmak istemek, I, 276açturmak
: açtırmak, I, 218açuk
: açık, I, 64, 94açuklug
: koçak, huyu güzel· I, 147açukluk(g)
: açıklık, I, 150, § yüz açuklugı; yüz gülümseyişi· ı, 150 § kapug açuklugı; kapı açıklıgı. I, 150açurgan
: çok acıktıran, çabuk acıktıran., I, 156; III, 68açurmak
: acıktırmak, aç bırakmak. I, 268adaklık
: üzüm çardaklarına ayak yapılacak ağaç· I, 149adaş
: arkadaş, dost· I, 61, bkz> adaş·adaşlık
: dostluk, arkadaşlık; sadakat· I, 149adguk
: kim olduğu belli olmayan sığıntı adam· I, 99 bkz> aduk, aduk, agdukadın
: başka, diger, ayrı· I, 45, 76, 98; III, 151, 222 bkz> ad ın, adruk, ayruk, edinaduk
: tanınmayan, bilinmeyen· I, 65 bkz> adguk, aduk, agdukad
: ipekli kumaş ve benzeri glbi dokuma cinsinden sanat eseri olan her şey· I, 79, bkz> ed,ad
: iyilik ve uğur belgisi· I, 79adak
: ayak· I, 32, 53, 59, 65, 84. 165, 181, 182. 241, 268, 342, 353, 361, 380, 382, 522; II.II,16,112,131.137,142, 146, 158, 190. 195, 209, 215. 247, 327, 364; III, 97, 276, 280, 288, 296, 307, 337, 421,430, 435 bkz> ayak, azakadaklamak
: ayağa vurmak· I, 304adaklanmak
: ayaklanmak, ayak sahibl olmak·I, 293, 294adaklıg
: ayaklı· I, 147adaş
: arkadaş, dost· I, 155 bkz> adaşad bolmak
: iyilik getirmek· , 79adgır
: aygır·I, 18, 95, 152, 188, 234, 236; II. 96, 109,153, bkz> ayg ır § ögütlüg adgır; dişisi bulunan aygır, I, 52adgırak
: kulakları ak, vücudunun öbür tarafları kara olan erkek geyik; da ğ keçisi tekesi·1, 144adgırlanmak
: aygırlaşnnak; aygır bulmak· I, 313adıg
: ayık· I, 63 § esrük adıg; sarhoş ayık· I, 63adıg
: ayı· I, 63, 84, 332 bkz> ayıg·adıglıg
: ayısı çok olan· I, 147adıg merdegi
: ayı yavrusu·I, 480adıklamak
: şaşalamak·III, 339 bkz> aduklamak·adılmak
: ayılmak,I, 194adın
: başka, diğer, ayrı,I, 45, 76, 98; III, 151, 222 bkz> ad ın, adrıık, ayruk, edinadırmak
: ayırmak· III, 228 bkz> edirmek, ödürmek, ödürmek, udurmak, üdürmek·adışmak
: apışmak, ayrılmak. I, 181adma
: bırakılan, salıverilen, başı bo;· I, 129 § adma yılkı; yaşlı olduğundan yük vurulmayan hayvan· I, 129adnagu
: yabancı, başkası· III, 68adnamak
: değişmek; bozulmak· I, 288adrı
: buğday temizlemek için kullanılan araç,yaba, çatal, çatal de ğnek· I, 126;II, 22, 331adrı butlug
: bacakları açık kişi, eğri bacak, I,126adrık
: ayrık otu, Cynodon dactylon. I, 98, 113 bkz> ayr ıkadrılmak
: ayrılmak·I, 247adrım
: eğerin altına iki yana konan keçe, teyelti I, 107adrış
: ayrılış, ikiye ayrılan yolun başı· I, 96adrışmak
: ayrışmak, birbirinden ayrılmak· I, 233, 234, 270. bkz> ayr ışmakadruk
: başka, ayrı· I, 98 bkz> adın, adın, ayruk, edinaduk
: tanınmayan, bilinnneyen, I. 65 bkz> agduk, aduk, adgukaduklamak
: tanınmamak, garip görmek, yadırgamak·I, 304 bkz> adıklamakadut
: avuç·I, 50, 83 bkz> avutadutlamak
: avuçlamak·I, 298, 299afılgu
: bir deniz ağacı·III, 146 bkz> awılkuaftabı
: kova·I, 432ag
: iki bacak arasındaki boşluk·I, 80agan er
: genizden laf söyleyen insan, genzek·I, 77agartgu
: Şerbet gibi buğdaydan yapılan içki, bir çeşit buğday birası·III, 442agduk
: bozuk, belirsiz, değişik·I, 65 bkz> aduk, aduk, adguk § agduk (ki şi); kim olduğu belli olmayan sığınti (adam)·I, 99agı
: ipek kumaş (altın veya gümüşle işlenmiş sırmalı).I, 89;II, 153agıcı
: ipek kumaşları muhafaza eden kimse,hazinedar.I, 89, 136agıl
: ağıl, koyun yatağı; koyun plsliği. I, 65, 73agım
: çıkım, yükselim· I, 75agır
: ağır· I, 52, 53, 99; III, 68, 247agırlalmak
: ikram olunmak· III, 344 bkz> agırlanmakagırlamak
: ağırlamak, ikram ve ihsan etmek, I, 53, 106, 300, 301; III, 344, 347agırlanmak
: ağırlanmak, ikram edllmek; pahalı bulunmak·I, 291, 292;III, 344 bkz> ag ırlalmakagırlıg
: ağırlanan;·I, 45, 146 § agırlıg kişi; ağırlanan adam· I, 52agırlık
: ikram ağırlayış· I, 114agış
: yükseliş, ;ıkı;·I, 61agışmak
: yükseli;mek, çıkıçmak, çıkmakta yarış etmek, artırışmak; koğmakta yarış etmek·I, 185agıtgan
: daima çıkartan, yükselten· I, 155,156agıtmak
: çıkarmak, yükseltmek·I, 212agız
: agız· I, 43, 55, 129, 193, 195, 383; II. 6, 26, 175, 188;III, 102, 110, 247, 257, 339agızlamak
: ağza vurmak; ağız açmak·I, 302aglak
: ıssız, çorak, oturulmayan yer, boş.,I, 119, 468 § aglak yér; bo ş yer· II. 365aglamak
: yalnız olmak, bo; olmak,III, 258aglatmak
: savmak, uzaklaştırmak, ıraklaştırmak, boşaltmak,I, 265;III, 365agmak
: çıkmak, belirmek; aşmak, yükselınek, ağmak; değişmek, başkala;mak, bozulmak, meyletmek, dönmek·I, 65,167,173, 309, 354; II, 43, 50, 61, 67, 68; III, 183, 219, 327agnamak
: (hayvanlar) yatıp debelenmek; kekemeleşmek, dili tutulmak· I, 289agnatmak
: (hayvanları) yatırıp debelendlrmek; dili buruşturmak, dili ağırla;tırmak·I, 267agrıg
: ağrı·I, 98agrıkanmak
: ağrısından şikâyet etmek·I, 213agrımak
: ağrımak,I, 46, 273, 274;III, 169agrınmak
: ağrımak, acı duymak· I, 252agrışmak
: ağrışmak, sızlaşmak, I, 235agrıtmak
: ağrıtmak· I, 261agrug süñügi
: omurga kemiklerinin önce geleni, birincisi, ilki,I, 98agruk
: pılı pırtı, ağırlık, yük·I, 99;III, 68agruklanmak
: (bir iş veya yükü) ağırsınmak, ağır saymak·I, 313agrumak
: ağırlaşmak· I, 273agsamak
: (çıkmak, yükselmek, ağmak) istemek, I, 277agtarılmak
: yere vurulmak, sarsılmak·I, 246 bkz> agtılmakagtarmak
: aktarınak, devirmek, yenmek·II, 74 bkz> axtarmakagtılmak
: yere vurulmak, sarsılmak,I, 246 bkz> agtarılmakagu
: agı, zehir,I, 89;III, 339aguj
: ağız, memeli hayvanların doğurduğu zaman verdigi ilk süt·I, 55 bkz> aguzagujlug
: agzı, ilk sütü bulunan kişi,I, 146agukmak
: agılanmak. I, 191agulamak
: ağılamak,I, 310ağurşak
: ağırşak,I, 149aguz
: agız, memeli hayvanların doğurduğu zaman verdigi ilk süt· I, 55 bkz> agujaxlamak
: göğüs geçirmek, ahlamak III, 118axsak
: aksak, topal,I, 119axsak buxsak
: topal ve çolaklar için söylenir. I, 465axsamak
: aksamak, topallamak.I, 276axsatmak
: aksatmak,I, 262axsum
: sarhoşlukta kavga eden·I, 116 bkz>axsuñaxsuñ
: sarhoşlukta kavga eden· I, 116 bkz>axsumaxşam
: akşam, I, 107axtarmak
: aktarmak,I, 219, 516 bkz> agtarmakajmuk
: ak ;ap,I, 99 bkz> ıjmaklanmak· § ajmuk taz; başı şapla sıvanmış gibi kel I, 99ajun
: dünya, âlem·I, 41, 77, 160, 179, 407, 420,463;II, 228, 283, 303, 335; III, 41, 52, 288, 303. 378 § bu ajunak
: ak, beyaz,I, 81, 134, 258; III, 39 bkz> örüñ, ürüñ § ak at; boz renkli at· I, 81aka turmak
: akıp durmak·I, 73akı
: eli açık, koçak, selek, cõmert·I, 90akılamak
: selek (cömert) saymak; selekli ğe (cömertliğe) nispet etmek, seleklemek·I, 310; III, 329akılık
: seleklik, cömertlik. III, 172akılmak
: şaşırtmak, şaşalatmak· I, 39akım
: akım, bir defada akacak kadar olan· I, 75akın
: sel, akıntı. I, 15, 77, 96, 156, 212, 377; III, 39, 61, 398 § munduz ak ın; birden bire gelen sel, deli sel·I, 77 § akın munduzı; deli sel·I, 96akınçı
: akıncı, geceleyin düşmanı basan asker, 1, 77, 134, 212akındı
: akıntıakışmak
: akışmak· I, 186akıtgan
: akıtan· I, 156akıtmak
: akıtmak; göndermek·I, 212akıyagak
: iç ceviz, iyi ceviz, I, 90aklışmak
: akı;mak· I, 88, 241akmak
: akmak,I, 15. 96, 168, 343, 377;II, 19, 45, 128, 228; III, 3, 39, 127, 159, 325. 398akru
: yavaş· I, 114 bkz> akrun·akru akru
: yavaş yavaş· I, 114akrun
: yavaş·III, 361 bkz> akruak sakal
: saçı sakalı ağarmı;, kocalmış· I, 81akturmak
: aktırmak, akıtmak, I, 222; III, 17akur
: ahır,I, 7al
: hile, al,I, 63, 81; II, 289; III, 412 bkz> yap, yupal
: hanlara bayrak, devlet adamlar ının atlarına eğer örtüsü yapılan turuncu ipek kumaş, I, 81al
: al renk, III, 162ala
: "acele etmeme" anlamına bir kelime·I, 92;III, 26ala
: ala, alaca; ala tenli, alaca tenli ki;l kl bir çe şit derí hastalığından vücudunda alacalar olur, apraşlık.I, 81, 91 § ala at; alaca renkli, ala, k ır at· I, 81ala
: insanın içinde olan gizli ;eyler· I, 425alaçu
: alaçuk, çadır· I, 136alaçulanmak
: alaçuk edinmek· III, 205alañ
: alan, düz vé açık yer,I, 135 bkz> añıl § alañ yazı; düz ova· I, 135alañır
: geleni, tarla faresl·I, 161alarmak
: kamaşmak (göz); kızarmak, al olmak, ala olmak, alacala şmak, I, 179alartmak
: belertmek (göz), yan bakmak· III, 428alavan
: timsah· I, 140alçak
: yumuşak huylu, ince ki;i, uslu· I, 41,100aldamak
: aldatmak·I, 273, 472 alduzmak mal ını elinden aldırmak, soyulmak·II 87algu
: alacak·I, 341alıg
: kötü, fena, alık,I, 64, 384alıgsamak
: almak istemek·I, 281 alık kuş gagası· I, 68alıkmak
: alçalmak; bozulmak, azmak; kötüle şmek· I, 191, 192 bkz> alkmakalım
: alacak; borç, I, 44, 75, 168,188, 209, 294;II, 72, 96,159,176,185, 214, 294; III, 184, 251,288
:alımçı
: alıcı, alacaklı·I, 75, 409alımga
: hakanın mektuplarını Türk yazısıyle yazan kimse·I, 143 bkz> ılımgaalımlıg
: alacaklı, alacağı olan adam,I, 148, 149, 240alımsınmak
: alır gibi görünmek·I, 20 alın alın; cephe, dağın ön cephesl·I, 78;II, 79 al ınlıg er geniş ve yüksek alınlı adam,I, 148alınmak
: alınmak; kendi ba;ına alacağını almak.I, 22, 203;II, 159alış
: borçluyu borcu yüzünden sorguya çekme. I, 62alış
: su ağzı, suyun havuzdan veya suvattan döküldü ğü ağızlar.I, 62alış beriş
: bir hakkı alma ve verme.I, 62alışgan
: alış (veriş) yapan· I, 518, 519alışmak
: alacak almakta yardım etmek· I, 188alkalmak
: alkışlanmak, övülmek·I, 249alkamak
: alkışlamak, övmek I, 284alkaşmak
: alkışlamak, alkışta yarış etmek·I, 237alkınmak
: mahvolmak, yok olmak, bitmek, tükenmek I, 82, 195, 254alkış
: alkış, övme.I, 97, 249, 284alkışmak
: birbirini mahvetmek, yok etmek; , yok etmekte yar ış etmek I, 237alkmak
: bozmak, mahvetmek, yiyip bitirmek, bat ırmak.III, 188, 419, 447 bkz> al ıkmakalma
: elma· I, 130 bkz> almılaalmak
: almak· I, 40, 41, 46, 51, 53, 99,114,149, 168. 175, 236, 329, 367, 373, 412, 421, 440;II, 13, 24. 87, 110, 219, 294; III, 6, 155, 161, 224, 371, 372almıla
: elma· I, 130, 138; II, 311; III, 19, 272 bkz> alma § k ımız almıla; ekşi elma· I, 366alp
: alp, yiğit, kahraman, bahadır· I, 41, 123, 125, 139, 182, 183, 237, 239, 359, 370, 388, 413, 517;II, 223, 349; III, 65, 332, 393, 406 § alp tégin; yi ğit köle· I, 413alpagut
: tek başına düşmana saldıran, hiçbir yandan yakalanmayan yi ğit· I, 144; III, 422alsamak
: almak istemek· I, 278alsıkmak
: alınmak, soyulmak, I, 243altın
: aşağı, alt· I, 108, 109altun
: altın, I, 52, 120, 147. 165, 185, 360, 371, 399, 504;II, 24, 153, 181, 192, 205, III, 138, 251 § altun bakan; altın halka,altunlaşmak
: altın öndül koyarak bahse girmek, II, 114altun tarım
: büyük kadınlara verilen ungun·I, 396alturmak
: aldırmak· I, 223aluç
: şeftali I, 122aluçın
: yenilen boğumlu bir bitki· I, 138aluk
: kel, dazlak, I, 67aluk
: kaba, haşin, I, 67alwırmak
: atılmak, sıçramak, I, 226 bkz> el·wirmekamaç
: öküz; sapan ve benzerleri gibi çiftçi ayg ıtları·I, 52amaç
: hedef, nişan yeri, annaç·I, 52, 333;II, 329;III, 107, 276amaçlamak
: nişanlamak, nişan almak,I, 299 bkz> emeçlemekamaçlık
: nişan yeri·I, 150amır
: sis, kırağı·I, 54 bkıamrulmak
: (kaynayan tencere, insan solu ğu) senmek, çekilmek· I, 53, 248, 249 bkz> em-rülmekamrulmak
: yatıştırmak, dindirmek. III, 428 429 bkz> amurtmak, emrülmekamşuy
: bir çeşit sarı erik·I, 115amuç
: doyumluktan verilen armağan· I, 140 bkz> armagan, yarmakan amul sakin, rahat, yava ş yavaş, seğnik, kımıl· damayan; yumuşak huylu adam·I, 74;III, 131amurtmak
: yatiştirmak, dindlrmek, seğnitmek·III, 428, 429 bkz> amrulmak, emrülmekamuşmak
: çıkışma veya kınamadan dolayı apışıp kalmak. I, 190ana
: ana· I, 32, 93, 169, 236, 278, 508;II, 96. 175;III, 18, 33, 210, 212. 272 bkz> aba, apaanaç
: küçükken büyük bir anlay ış gösteren kız; anacık·I, 52analamak
: ana edinnnek, ana demek·I, 311ança
: o kadar, öyle, öylece·I, 63, 88, 332;III, 133, 233and
: ant, yemin· I, 42, 459anda
: orada, onda, ondan sonra· I, 109, 125, 130. 341; II, 96; III, 144, 224, 226, 240, 251andag
: böyle, öyle, o kadar· 1. 37,118,164, 200. 321; II, 274; III, 153, 155,186, 247, 271 andan ondan, ondan sonra, I, 108, 109, 126, 130, 223; III, 422andgarmak
: yemin ettirmek, ant içtirmek I, 226, 312; III, 423 bkz> añarmakandıg
: elek, kalbur gibi şeylerln kasnağı·I, 118andıkmak
: ant içmek, yemln etmek·I, 42, 243andın
: beylerin hizmetçisi; bunlar ın adı yazılı defter,III, 77 bkz> ayandın
: ondan. 1. 60, 281, 317, 323;II, 12, 245,259, 345;III, 436aña
: değersiz, kıymetsiz I, 128añarmak
: yemin ettirmek, ant içirmek·I, 226 bkz> andgarmakanı
: onu, ona,I, 27, 37, 40, 54, 170, 171, 172, 176, 177, 178, 192, 207, 212. 213, 216, 217, 224.225, 226. 260, 261. 262, 264, 266, 267. 268, 271, 275, 276, 282, 284, 287, 299, 301,304. 305, 307, 308, 310. 311, 312, 333, 340, 352, 354, 372, 376, 395, 407, 419,anın
: onun, onunla, ondan·I, 155, 285, 301; II, 13, 133, 153, 172, 204;III, 183, 240anıñ
: onun·I, 27, 47, 65, 84, 87, 97,118,126, 143, 164. 173, 176, 178, 179, 182, 184, 186, 192, 196, 197, 200, 207, 209, 211, 213, 217, 220, 223, 226, 227, 229, 231, 233, 235, 237, 242, 243, 247, 255, 264, 267, 268, 273, 283, 284, 290, 291, 296, 310, 315, 320,anuk
: hazır·I, 18, 68, 93anuklamak
: hazır bulunmak· I, 305anukluk
: hazırlık, hazırlanma· I, 150anumak
: hazırlanmak· III, 256anumı
: cüzam hastalığı, Elephantiasis· I, 137anunmak
: hazırlanmak·I, 114, 206;III, 161anutgan
: daima hazırlıklı, hazırlayan·I, 156anutmak
: hazırlamak· I, 215añ
: bir kuş adı·I, 40añ
: yanak·I, 40añ
: yok, değil·I, 40aña
: ona,I, 352;III, 94añar
: ona·I, 35, 48, 68, 69, 79, 89, 93, 94,114, 129, 131, 174, 177, 184, 201, 204, 206, 208, 214, 216, 223, 225. 232, 236, 238, .261, 265, 267, 268, 271, 274, 275, 287, 290. 296, 317, 335, 362. 407, 440, 462, 486, 494;II, 26, 61, 73, 86,117, 123,125,127,130.13añdımak
: yakalamak için hile yapmak, tuzak kurmak, etraf ını sarmak I, 311, 401añduz
: andız, bu otun kökü çıkarılarak atın karnı ağrıdığı zaman tedavi edilir· I, 115añıl
: büsbütün, tamamiyle·I, 94, 135 bkz>alañañılamak
: anırmak (eşek)I, 311añıt
: ördeğe benzer kızıl renkli bir kuş, angut, I, 93añıtmak
: şaşırtmak, II, 274 bkz> eñitmekañız
: anız, hububatın biçildikten sonra tarlada kalan köke yak ın sapları· I, 94añlamak
: anlamak· I, 290añut
: içecek şeylerde kullanılan hunl· I, 93ap
: nefi ekl gibidir· I, 34 § ap bu ap ol; ne bu ne 0. I, 34apa
: ana· I, 86 bkz> aba, anaaplan
: sıçan cinsinden bir hayvanc ık· I, 120ar
: kestane rengi, kumral, konural, I, 80 bkz> arsal, ars ıl· arsikara
: ara, arasında. I, 87, 317, 511, 528; II, 17; III, 60aralamak
: aralamak, arasını bulmak, barıçtırmak·I, 309 bkz> arılamakaran
: ahır, at tavlası,I, 76aranlıg
: ahırlı, ahırı olan·I, 148ar böri
: sırtlan· I, 79arçı
: heybe· I, 124, 231, 250ardutal
: hamamotu· I, 145 bkz> ordutal, urdutalargag
: balık avlamak için kullanılan ucu eğri demir, olta·I, 141argarmak
: yormak.I, 225 bkz> argurmak argu iki dag aras ı, uçurum·I, 127arguç
: 1nsanın aldandığı nesneler·I, 95 § arguç ajun; yalanc ı (aldaticı) dünya·I, 95argulamak
: arasını yarmak, geçmek·I, 317argun
: sıçan cinsinden, yarım arşın uzunluğunda bir hayvan· I, 120argurmak
: yormak, I, 486 bkz> argarmakargurtmak
: yordurmak· I, 229 bkz> argurturmakargurturmak
: yordurmak. I, 229 bkz> argurtmakarı
: arı. I, 87; II, 329; III, 156, 276arıg
: temiz·I, 12, 18, 63, 66, 103, 230, 237.342, 376 bkz> arr ıgarıg
: epeyce, çokça,I, 241; II, 328; III, 41arıg
: ;adır örtüsü· I, 63arıglamak
: iğdiş etmek; bir şey içinden iyisini seçmek ve toplamak· I, 303arıglık
: temizlik· I, 149arık
: ırmak, ark, germeç, kaş, kanal, I, 7, 65, 302, 375. 382; II, 10, 59, 135. 333, 347;III, 182,299.arık
: zayıf, cılız· I, 66arıklanmak
: (su) akarak ark yapmak, su yerde kendine ırmaklar glbi yol ve hendek açmak· I, 294árıklıg
: nehirli, ırmaklı.I, 147arılamak
: aralamak, I, 308 bkz> aralamakarılmak
: yerinmek, kaygılanmak; kendine kızılmak. 11. 123 bkz> irilmek § sar ılmakarılmak
: kızmak, darılmak·II, 123arımak
: temizlemek, temiz olmak, I, 19; III, 252 bkz> ar ıtmakarınçu
: günah· I, 134 bkz> érinçüarınmak
: temizlenmek istemek ve yunmak; iyile şmek; ot tutunmak I, 12, 201arış
: eriş, dokumanın tezgâha sarılmış olan ve uzunluğuna dikine bulunan telleri, I, 61arış arkag
: eriş argaç, dokumanın yanlamasına atılan ipleri.I, 61arışmak
: aldatmak, birbirinì aldatmak· I, 182arışmak
: eriş argaç· I, 61arıtası
: arıtacak· II, 322 § tarıg arıtası yér; buğday arıtacak yer· II, 322 § tarıg arıtası neñ; buğday arıtacak nesne· II, 322 § tarıg arıtası ogur; buğday arıtacak zaman· II, 322arıtgan
: her zaman temizleyen, ayıklayan· I, 154arıtgu
: arıtacak II, 321, 322§tarıg arutgu yér; buğday arıtacak yer·II, 321 § tarıg arutgu neñ; buğday arıtacak nesne, II, 322 § tarıg arutgu ogur; buğday arıtacak zaman· II, 321arıtışmak
: temizlemekte yardım ve yarış etmek· II, 322arıtmak
: temizlemek, I, 19, 208 bkz> arımakarıtmak
: taşağı çıkarmak, Iğdi; etmek; çocuğu sünnet etmek; erkekleşmek·I, 208 bkz> eredmek, eretmekarı yagı
: bal,I, 87;III, 156 bkz> balarju
: çakal· I, 127 bkz> arzuarjulayu
: çakal gibi·I, 127;III, 401ark
: pislik·I, 42 § temilr arkı; demir boku·I, 42arka
: arka, sırt; sıkıntılı anlarda yardım eden kişi, yardımcı.I, 123, 128, 139arkaçak
: ağıza ilâç akıtmak içln kullanılan içi delik bir aygıt, akıtınaç.I, 144arkag
: argaç; bez, halı, kilim gibi şeyler dokunurken enlemesine at ılan ip veya iplik,I, 118arkalanmak
: arka (yani yardımcı) sahibi olmak; bir şeye sırtını vermek, dayanmak· I, 297arkamak
: yoklamak, arayıp taramak, I, 283, 284arkar
: boynuzundan bı;ak yapılan dişi dağ keçisi· I, 117, 214, 421arkaşmak
: yük yüklemekte yardım etmek;arka arkaya gelmek (çıkmak)· I, 237, 395arkın
: gelecek yıl, öbür yıl, I, 89 bkz> arkunarkın
: izi gelecek yıl, öbür yıl I, 89arkış
: kervan; yurdundan uzak dü;mü; olan birine gönderilen kimse, elçi, haberci, mektup·I,97arkış
: büyü, afsun·I, 249 bkz> arwa ş, arwışarkuçı
: iki kişi arasında araç olan; evlenme zamanında dünürler arasında gelip giden kişi·I, 141arkuk
: iki duvar veya iki direk aras ına çapraz olarak konulan ağaç· I, 109arkuk
: aykırı· I, 109arkuk kişi
: söz dinlemez, kalp, inatçı klmse· I, 109arkuklanmak
: haylazlık etmek, dikbaşlılık etmek· I, 315arkun
: yaban aygırıyle evcil kısraktan olan at·l, 107arkun
: gelecek yıl, öbür yıl,I, 108 bkz> arkınarkun izi
: gelecek yıl, öbür yıl· I, 108 bkz> arkın iziarmagan
: hısımlara doyumluktan verilen belek·I, 140 bkz> amuç, yarmakanarmak
: yorulmak, dermansız kalnıak·I, 148, 149, 172armak
: aldatmak,I, 172;III, 62 bkz> armak tewmek, armak yuwmakarmak tewmek
: hile yapmak, aldatmak·I, 172;III, 62 bkz> armak, armak yuwmakarmak yuwmak
: hile yapmak, aldatmak·III, 62 bkz> armak, armak tewmekarmut
: armut·I, 95;II, 284armutlanmak
: armutlanmak.I, 312arpa
: arpa,I, 123, 343;II, 121, 316arpagan
: arpaya benzer başağı bulunan, evini bulunmayan bir bitki, I, 140arpalamak
: arpa vermek· I, 316arpalanmak
: arpalanmak, arpa sahibl olmak· I, 296arrıg
: pek temiz.I, 143 bkz> arıgarsal
: kumral, konural, I, 105 bkz> ar, ars ıl, arsik § arsal saç; kızıla çalar saç, kumral saç· I, 105arsalık
: hem erkekliği hem dişiliği olan bir hayvan, aslık· I, 159arsıkmak
: aldanmak· I, 21, 242arsıl
: kestane rengi, kumral, konural· I, 80 bkz> ar, arsal, arsikarsik
: kestane rengi, kumral, konural· I, 80 bkz> ar, arsal, ars ılarslan
: arslan· I, 75, 81, 125,153, 231, 308, 409; II, 146, 289, 312; III, 5, 92, 263, 282, 412, 418arslanlayu
: arslan gibi, arslanımsı· I, 142; II, 13, 138arsu
: değersiz şey· I, 127art
: sırt, dag beli ve sırtı; sarp yer, yokuş; boyun, tepe· I, 42, 247, II, 27, 179; III, 4, 143, 197, 261 § art saç; arka saç· I, 42artak
: bozulmuş, bozuk, I, 119; II, 40artamak
: bozulmak, kötüleşmek. I, 272; II, 17; III, 358artaşmak
: birbirini bozmak, I, 230, II, 219artatmak
: bozmak, harap etmek·I, 203, 260;II, 360artıg
: yükletilen yükün bir dengi,I, 98artıg
: kadın mİntanı, gögüslük.I, 98artılmak
: yüklemek, binmek; ardılmak, bir binit üzerine başı bir tarafa ayakları bir tarafa gelmek üzere heybe gibi ardılmak; erişilmek.I, 244;II, 335artınmak
: yükletmek·I, 250artışmak
: bir şeyi hayvana ardmak ve yükletmekte yard ım ve yarış etmek,I, 231artlamak
: enseyi tokatlamak, sille vurmak, III, 443artmak
: artmak· III, 425artuç
: ardıç, Juniperus· I, 95, 377, 412, 424artuçlanmak
: ardıçlanmak, ardıçı çok olmak·I, 312artuk
: fazla, ziyade,I, 99;II, 137artuklanmak
: aşırı gitmek,I, 313 arturmak artirmak; aşırı gitmek. I, 219artut
: armağan, beylere vb· büyüklere at ve benzer şeylerden verilen armağan ve belek· l, 109, 114, 182arubat
: temirhindi, tamarinde· I, 138aruk
: yorgun· I, 66. 148, 259, 298;II, 28aruklamak
: dinlenmek·I, 304, 305arukluk
: yorgunluk,I, 150;II, 316arumdun
: boya· I, 138aruşmak
: erimek,I, 182 bkz> erilşmekarut
: kuru, soluk,I, 50, 133 bkz>urut § arut ot; bir y ıl önceden artan kuru ot· I, 50;II, 133arwalmak
: büyü yapılmak, afsunlanmak· I, 249arwamak
: büyü yapmak, afsunlamak· I, 283arwaş
: büyü, afsun· I, 283 bkz> ark ış, arwışarwaşmak
: birlikte büyü veya afsun tekerlemesi, duas ı söylemek· I, 236, 237arwış
: büyü, afsun, I, 249 bkz> ark ış, arwa;arzu
: çakal III, 401 bkz> arjuarzulayu
: çakal gibi· III, 410as
: kakım, hermelin·I, 80 bkz> azas
: cariyelere verilen bir ad·I, 80asıg
: fayda, kazanç, kârI, 64, 494; 111. 13asıglıg
: faydalı, kazançlı· I, 147asılmak
: asılmak· I, 196asılmak
: uzamak, uzatılmak,I, 196 bkz> esilmekasınmak
: blr ;eyi çekmek, germek·I, 201 bkz>esinmekasışmak
: asışmak, asmakta yardım etmek· I, 184aslınmak
: bir şey bir şeye takılmak,I, 258, 259 bkz> eslinmekasmak
: asmak,I, 173asñarmak
: haylazlaşmak, işten uzakla;mak· I, 289asra
: alt, aşağı· I, 126asrı
: kaplan; kaplan gibl iki renkli, I, 126 bkz> esri § asr ı yışıg; iki renkli ip·I, 126asruşmak
: aksırışmak. I, 234ast
: sokak,I, 42astın
: aşağı, alt· I, 108asturmak
: astırmak· I, 220, 221asurgan
: çok aksıran· I, 156asurmak
: aksırmak· I, 178asurtgu
: aksırtan· III, 442asurtguk
: anlayı;lı, akıllı· III, 442asurtmak
: aksırtmak· III, 442aş
: kenet· I, 80aş
: yemek, aş· I, 20. 45, 75, 80. 93, 102, 156. 210, 227, 310, 318, 372. 443, 515, 516;II, 18, 73, 74, 130, 147, 158, 191, 241, 278, 299,308, 309;III, 31, 37, 61, 64, 67,116,133,185, 186, 249, 257, 261, 264, 270, 368, 382, 391, 397. 439aşaç
: tencere,III, 382 bkz> aşıç, eşiçaşak
: aşağı; dağ dibi·I, 66aşaklamak
: aşağılamak, küçük saymak·I, 305aşamak
: yemek, aş 701116^III, 253, 261aşatmak
: yemek yedirmek· I, 210aşbar
: saman, kepek ve ot gibi şeyler karıştırı-lıp ıslatıtarak hazırlanan hayvan yemi· I, 117;II, 351aşgınmak
: aşınmak· I, 254aşıç
: tencere·I, 52,116, 223, 248, 258, 313, 323, 327, 357, 409, 411, 514, 518;II, 12, 72, 78, 178, 201, 253, 302, 333, 356, 357; III, 142,191 206, 249, 280, 409, 430 bkz> e şiç, aşaçaşlaka
: aşlara, yemeklere. II, 54aşlalmak
: kap kenetlenmek· I, 295aşlamak
: kap kenetlemek·I, 80 ,268aşlatmak
: kap kenetletmek·I, 265aşlık
: aş evi, mutfak, yenıeklik·I, 114, 373; II. 204 bkz> tar ıgaşmak
: aşınak, bir tepeyi õbür yana geçmek·I, 173; III, 261aşnu
: önce, evveL I, 130aşrulmak
: aşırılmak, tepeden aşırılmak· I, 247aşsamak
: tepeyi aşmak istemek; yemek yemek istemek· I, 277aşsatmak
: yemek arzulatmak· I, 262aştal ogul
: birinin en son çocuğu· I, 105aşu
: kırmızı toprak, a;ı toprağı·I, 89aşuk
: insanın aşığı, topuğu; topuk kemiği,I, 66aşuk
: demir başlık, tulga·I, 67 bkz> yaşuk, yışıklıgaşukmak
: özlemek . I, 191; II, 165aşukmak
: özlemek·I, 191; II, 165aşuklamak
: aşık kemiğine vurmak· I, 305aşulmak
: örtülmek, örtünmek· I, 197 bkz>eşülmekaşumak
: koşmak, aşmak·I, 123aşunmak
: geçmek, aşmak·I, 202aşutmak
: örttürmek-I, 210 bkz> eşütmekat
: ad, isim, unvart, lakap, I, 78; III, 77, 250, 367, 384at
: at·I, 16, 34, 53, 80,104, 115, 123, 147,178, 184, 201, 203, 206, 225, 244, 255, 273, 275, 276, 278, 285, 289, 292, 296, 297, 300, 322, 324, 326, 329, 338, 343, 361, 363, 390, 395, 406, 417, 426, 427, 430. 436, 446, 458, 461, 470,472,481,483,491, 507, 513,ata
: baba, ata, I, 32, 86, 206. 288, 508; II, 80; III, 87, 210, 383ataç
: büyüklük gösteren çocuk· I, 52; II, 80 § ataç ogul; büyliklük gösteren çocuk· I, 52atakı
: babacığım anlamına sevgi bildiren bir sõz, I, 136, 262, 445; II, 120, 178, 196, 311; III, 87, 210, 212, 272, 291atamak
: takma ad (lakap) vermek·III, 250, 374atan
: iğdi; edilmiş deve·I, 75atanlanmak
: iğdiş deve sahibi olmak·I, 295atanlıg
: iğdiş edilmiş devesi olan kimse·I, 148atasagun
: hekim, doktor· I, 86, 403atatmak
: atlaşmak, (tay) at olmak· I, 206, 207; III, 158at bırkıgı
: atın ve eşeğln genizden ses çıkar-ması. I, 33, 35, 53, 74, 94,128,155,164,167, 173, 175, 176, 199, 225. 227. 229. 267. 291, 302. 304, 307, 309, 316, 328, 333, 363, 367, 381, 441, 461, 472, 486, 515;II, 3, 13, 20. 21, 74, 78,92,118.137,140. 149, 150, 177,atgak
: karında blriken sarı su hastalığı, kay· gıdan yüz sararması.I, 118atgak
: sarı renkte blr bitki,I, 118atgarmak
: ata bindirmek·I, 225atılmak
: atılmak; (çiçek) açılmak; herhangi bir şey büsbütün aynlmayarak aç ılmak.I, 21, 193atım
: atıcı, nişancı,I, 75;III, 379 § atım er; nişancı, lyi atan adam,I, 75atım
: atış, atım·III, 59atınçu
: atılan·I, 133atınmak
: bir tarafa atılmak, yuvarlanmak; atar gibi görünmek I, 199atış
: atışma.I, 60atışgan
: daima atışan,I, 157atışmak
: atışmak·I, 180atız
: iki dere arasındaki su geçecek set·I, 54 bkz> etizatızlamak
: ark açmak; set yapmak; toprağı parçalara ayırmak, evlek yapmak,I, 301 bkz>etizlemekatızlanmak
: (tarla hakkında) maşalaya ayırmak, sulanmak ve ekilmek için parçalara ay ırmak·I, 292at kamçısı
: at siki I, 417atlanmak
: ata binmek, atlanmak; bir şeyin üzerine çıkmak, atlaşmak, at haline gelmek, I, 255, 256, 285, 353;II, 254atlaşmak
: at ortaya koyarak bahse girmek, at ı õndül koyarak yarış etmek,II, 114, 226atlıg
: adlı, unvanlı; ulusun büyüğü,I, 79atlıg
: atlı, süvari.I, 97, 166;II, 175; III, 37, 64, 435atmak
: atmak,I, 21,116,129,160, 170, 236, 237, 280, 403, 528;II, 20 26, 221, 226, 303, 306, 326;III, 106, 356, 370, 374atsamak
: atmak istemek, I, 275, 280attırmak
: attırmak·I, 217av
: av·I, 32av
: emir verenin emrini tanımamayı bildirir bir edat,I, 40av(ş)n
: agaç·I, 84avlaşmak
: toplanmak, yığılmak·I, 240 bkz> awlaşmak, ewleşmekavut
: avuç·I, 83 bkz> adutaw
: av·I, 81awa
: acımak bildiren bir kelime· I, 89awalamak
: (karışıklık çıktığında) toplaşmak, üşüşmek· I, 310 bkz> awmak, awlamakawçı
: avcı· I, 63, 311, 425awıçga
: kocamış klşi, ihtiyar adam· I, 143awılku
: kırmızı meyveleri olan ve meyvesinin suyu tutmaca kat ılan, göz ağnsına ilâç yapılan ve elbise boyanan bir ağaç·I, 489 bkz>afılguawınç
: alışma, avunma·I, 132; III, 449awınçu
: avunulan, alışılan· I, 134awınmak
: alışmak, avunmak·I, 132, 202, 263awlalmak
: avlanmak,I, 295, 296 bkz> awlanmakawlamak
: avlamak·I, 287, 421;II, 45awlamak
: toplanmak, üşüşmek·I, 287 bkz>awmak, awalamakawlanmak
: avlanmak,I, 298 bkz> awlalmakawlaşmak
: toplanmak, yığılmak·I, 240 bkz> avlaşmak, ewleşmekawlaşmak
: evini ortaya koyup kumaroynamak,evini öndül koymak,I, 240, 241 bkz> ewle şmekawlatmak
: avlatmak·I, 263, 265awmak
: toplaşmak, üşüşmek; etrafını çevirmek, avlanmak,I, 174, 310;II, 137; III, 401 bkz> awalamak, awlamakawran
: demirci ocağı biçiminde yapılan ekmek fırını.I, 109awrındı
: kırıntı, döküntü·I, 145awujgun
: deri sepilenen palamut ağacı meyvesi I, 157awurta
: daya, süt nine· II, 144awus
: mum, balmumu· I, 59 bkz> lawawya
: ayva· I, 114, 311awzurı
: buğday ve arpa unu glbi şeyler karıştırılarak yapılan ekmek, karışık ekmek, I,145ay
: yılın on ikide biri olan zaman; gökteki ay, kamer· I, 82, 258. 259, 270. 288, 348, 507; II, 5,143; III, 33 § ay eviay
: buyruğu tanımamayı bildiren bir söz,I, 40ay
: hitap edatı·I, 74ay
: turuncu renkte ipek kumaş·I, 40ay
: beylerin hizmetçisi, kölesi; bunlar ın adı yazılı defter·II,193; III, 77 bkz> and ınaya
: avuç içi, aya· I, 85, 348ayag
: lakap, takma ad, I, 271ayak
: çanak, kâse, kadeh,I, 80, 84, 178, 265, 286. 295, 324, 375, 497; II, 17S, 346, 446; III. 15, 143, 296. 306, 371, 397 bkz> çanakayak
: ayak·I, 84 bkz> adak, azakayakçı
: kâseci, çanakçı,III, 296ayaklıg
: kaseli·III, 50ayalamak
: el ayalarını birbirine vurmak·III, 328ayamak
: lakap vermek; korumak·I, 271ayas
: ayaz; kõlelere verilen adlardan,I, 123aya kök
: açık hava,I, 123aya yersgü
: yarasa·III, 433 bkz> yarısaaybañ (er)
: kel (adam)·I, 116ay bitigi
: askerin adıyle azığının yazıldığı defter·I, 40aydıñ
: aydın, ay aydınlığl.I, 117aygır
: aygır· III, 122 bkz> adgırayıg
: ayı,I, 84 bkz> adıgayıg
: "ne iyi, ne fena" yerine kullan ılan bir edat, iyi ve kõtüye delâlet eden kelimelerde pekitme edatı·I, 84ayık
: vaat, söz verme·I, 84;II, 45ayılmak
: söylenmek·I, 268ayıtgan
: soran·III, 52ayıtmak
: söylemek, sormak,I, 215, 216ayluk ayluk
: õyle öyle· I, 113aymak
: söylemek I, 36, 37, 52, 88, 89, 93, 94, 109, 110, 118. 174, 207. 321, 339, 352, 367, 377. 419, 492. 494;II, 45. 105; III, 80, 158, 208, 212, 218, 245, 357, 363, 368, 375ayran
: ayran· I, 120ayrık
: ayrık otu·I, 113 bkz> adrıkayrışmak
: ayrışmak, birbirinden ayrılmak·I, 233. 234, 270 bkz> adr ışmakayru
: başka,I, 126ayruk
: başka, ayrı. I, 113, 417 bkz> adın, adın, adruk, edinaytıg
: hltap; hatır sorma· I, 113 bkz> aytışaytılmak
: sorulmak; söylenmek·I, 270aytınmak
: sormayı kendi üstüne almak·I, 270aytış
: hatır sorma· I, 113 bkz> aytıgayturmak
: söyletmek I, 269az
: uzunlamasına çizlk, tırnak yarası,I, 71 bkz>ezik, izaz
: kakım, I, 80 bkz> asaz
: az·I, 75, 80azak
: ayak·I, 32 bkz> adak, ayakazak
: nereden ve kimden geldiği belli olmayan ok·II, 20 bkz> azukazgan
: kuş burnu, yaban gülü; ağaçların en kötüsü olup gül glbl sar ı, beyaz çiçek1eri olan bir ağaçcık, küpe gibi kırmızı meyveleri olur· I, 439azıg
: azı dişi·I, 64azıglamak
: azı dişlyle ısırmak; azı dişine vurmak·I, 304azıglıg
: azı dişi belirmiş olan·I, 147azılmak
: azılmak. I, 196azımak
: sızmak; gürültüden ağır duyar olmak,III, 253azıtgan
: daima yoldan çıkaran, azdıran,I, 155azıtmak
: yoldan çıkarmak, azıtmak· I, 208, 209; II, 234azlanmak
: azımsamak, az görmek· I, 297azma
: taşağının derisi yarıldığı için aşamayan koç· I, 130azmak
: azmak, yoldan çıkmak·I, 93, 173azrak
: daha az,III, 361azu
: iki şeyden birini dilemeyi anlat ır, yahut,veya· I, 88, 429azuk
: azık,I, 7, 16, 66, 342. 381azuk
: yolunu kaybeden, nereye gltti ği ve nereden geldiği belli olmayan·I, 66 bkz> azak § azuk ok; nereden geldigi ve kimin att ığı belli olmayan ok· § azuk munk; kaçan, yoldan ç ıkan, azan·I, 66azuklanmak
: azık sahibi olmak,I, 294azuklug
: azığı olan, azıklı·I, 148azukluk
: azıklık, azık için hazırlanmış şey·I, 150, 274baçak
: Isa'lıların (Hıristiyanların) orucu, pehrizi· 1, 411baçıg
: and, sözleşme.I, 371 bkz> bıçıg, bıçgasbaçıg kılmak
: andlaşmak, ahidleşmek. I, 371badar
: gürültülü ses anlatan bir kelime, tekrarlanarak kullan ılır, "patır patır" gibidir· l, 360badar kılmak
: sesle çarpmak, itmek· I, 349badgamak
: güreşte ayak yakalamak, çelme vurmak, III, 288, 289 bkz> bagdamakbadıç
: asma çardağı· I, 502 bkz> badıçbadıçlık yıgaç
: üzüm asmalarına çardak yapılmak üzere ayrılan agaç, I, 502badıç
: asma çardağı, I, 295 bkz> badıçbadrarn
: bayram, sevinç ve eğlence günü· III, 176 bkz> bedrem, beyrembag
: bağ, düğüm, bağlanacak ip vb.; odun vb, ba ğlamları· I, 409; II, 21; III, 152, 153bag
: bağ, üzüm asması· III, 152, 212bagdamak
: güreşte sarmaya almak, sarmalamak, ayak yakalamak, çelme vurmak,II, 364;III, 276, 277, 289 bkz> badgamakbagdatmak
: güreşte sarmaya aldırmak·II, 327, 364, 365bagır
: bagır; karaciğer·I, 272, 360;III, 85, 255 § ya bagr ı; yayın orta yeri,I, 360bagırçak
: eşek semeri·I, 502bagırdak
: kadın göğüslüğü .I, 502bagırlak
: "bağırtlak" denen kuş, Pterocles, 1, 503, 505bagırlamak
: bağrına vurmak; yayın tutamagını düzeltmek·III, 331bagırlanmak
: pıhtılaşmak, akar şey koyulaşmak, II, 264bagırlıg
: kimseyi dinlemeyen· I, 494 § bedükbagırlıg
:bagırsak
: merhametli; gönül alıcı· I, 502bagırsamak
: canı ciğer istemek· III, 332bagırsuk
: bağırsak· I, 502bagış
: parmakların ve başka uzuvların ek yerleri; kamış ve benzerlerinin boğumları, I, 367bagışlalmak
: bağışlanmak· III, 344 bkz> bagışlanmakbagışlamak
: bağışlamak· III, 334, 355bagışlanmak
: bağışlanmak· III, 344 bkz> bagışlalmakbaglamak
: bağlamak· III, 292, 309 bkz> boglamakbaglanmak
: bağlanmak· II, 238 bkz> boglanmakbaglatmak
: baglatmak, bohçalatmak, II, 341bagna
: merdiven basamağı· I, 434bagram kum
: geniş büyük kumluk yer, I, 484bagrıkmak
: bağrı (ciğeri) göğüs kemiklerlne yapışmak· II, 227baka
: kurbağa, I, 73; III, 226 § müriğüz baka; kaplumbağa· III, 226bakaçuk
: bakanın küçültmesi, küçük baka;e ğe kemiği lle kol arasındaki et parçası· III, 226bakan
: halka, toka· I, 399, 432 bkz> kılide §altun bakan; altın halka· I, 339bakanak
: çatal tırnaklıların iki tırnakları arası ve iki tırnaktan her biri· III, 177 bkz> bakayakbakanlıg
: halkalı, tokalı,I, 499 § bakanlıg kadış; halkalı, tokalı kayış·I, 499bakanuk
: at tırnaklarının ortasındaki tümsecik et parçası·III, 177 bkz> bakayukbakaturmak
: baka durmak· I, 73bakayak
: çatal tırnaklıların iki tırnakları arası ve iki tırnaktan her blri· III, 177 bkz> bakanakbakayuk
: at tırnaklarının ortasındaki tümsecik,et parçası·III, 177 bkz> bakanukbakıg
: bakma, bakış· I, 373bakılmak
: bakılmak· II, 131bakınmak
: bir şeyin sonuna bakmak ve dü şünmek; beklemek, II, 142, 160bakır
: Çin parası·I, 361bakır
: bakır- I, 360bakırlıg
: bakırlı, I, 495 § bakırlıg tag; bakırlı dag· I, 495bakırmak
: bağırmak· III, 186bakır sokum
: Merih yıldızı·I, 361, 398;III, 40bakış
: bakış, bakışma, gözle birbirine bakış·I,367bakışgan
: herkese göz ucu ile bakan·I, 519bakışmak
: bakışmak (göz ucu ile)I, 170, 183; II, 103bakıtmak
: baktırmak, bakıtmak· II, 308bakku
: tepe, yüksekçe yer· III, 226 bkz> bakubaklan kuzı
: taze ve semiz kuzu·I, 444bakmak
: bakmak·I, 102, 192, 340, 425;II, 16, 26, 33, 144, 250. 292; III, 23, 194. 272,295, 440baku
: tepe, yüksekçe yer, yoku ş· III, 219, 226 bkz> bakkubakurmak
: baktırmak·II, 83bal
: bal,II, 267, 354; 111.103,156. 338 bkz> ar ı yagıbala
: kuş ve hayvan yavrusu· II, 274;III,91, 232bala
: bir adamın içlerinde (çok kere çiftlik i şlerlnde) yardımcısı, çırağı·III, 232balalamak
: kuş yavrulamak·III, 92balçık
: balçık, sıvık çamur· 1. 248, 267baldır
: çağı başında yapı1an iş ya da ilk olarak meydana gelen şey·I, 456baldır
: üvey·I, 456 § baldır ogul; üvey oğul·1, 456 § baldır kız; üvey kız·I, 456baldır
: dağın burun gibi çıkan yeri·I, 456baldır kuzu
: llk doğan kuzu·I, 456baldır tarıg
: ilkbahar başında ekilen ekin·I,456baldız
: karının kendinden kilçük kız kardeşi·1, 457;III, 7baldu
: balta,I, 14, 418;III, 421balıg
: yaralı,I, 192, 242, 252, 407balık
: çamur·I, 248 bkz>balk balık
: kale, şehir·I, 379balık
: balık· 1. 73, 379;II, 216, 231, 233, 349balıkçın
: balıkçıl kuşu,I, 512balıklanmak
: balıklanmak; çamurlanmak; bir yerde kale yap ılrnak·II, 265balıklıg
: çamurlu yer,I, 498balıklıg
: balığı olan, balıklı·I, 498, 501balıkmak
: yaralanmak·II, 119balıksamak
: balık yemek istemek· III, 334balk
: çamur·I, 379 bkz> balıkbalmak
: bağlanmak,II, 27 bkz> banmakbalu balu
: · ninni·III, 232bamak
: bağlamak; örgü yapmak,III, 224, 247, 250bandal
: ağaçtan omuz başı şeklinde çıkarılan parça, bunu çocuklar al ıp yakarlar, geceleyin közünü blrbirlerine atarlar, Buna "ot bandal" denir· Çevgen oyununda oynan ır.I, 482banmak
: bağlanmak,II, 27 bkz> balmakbanzı
: bağ bozulduktan sonra asmaların üzerindeki üzüm kınntıları, neferneme·I, 422bañ
: bağırma·III, 355bar
: var, mevcut.I, 44, 47, 84. 320, 341, 360,373, 375, 427; II, 28, 40; III, 15, 147bar
: büyük·III, 147baragan
: çok varan, çok giden·I, 24, 33barak
: çok tüylü kôpek· 1. 377baraklıg
: köpeği olan kişi·I, 497, 501barası
: varılacak, gidilecek·I, 33 § baras ı yér; gidilecek yer·I, 33barça
: bütün, hep·I, 210, 236, 399, 417; II, 213, 216, 312;III, 322barçın
: ·ipekli kumaş·I,153,175, 216, 358, 509; III, 17, 28. 143, 156, 335, 338, 394 § yolak barç ın; ; yol yol çizgili ipek kuma ş· III, 17bardaçı
: gidici, varan· I, 24; II, 32, 48. 49bardukı
: vardığı, varışı· II, 42; III, 309bargalı kaldı
: gideyazdı· I, 22bargan
: mersin ağacı yemişi· I, 438 bkz> bazganbargan
: varan, giden, gidicl· II, 53bargu
: varılacak, gidilecek, I, 33;III, 211 §bargu yér; gidilecek yer·I, 33barguçı
: varıcı, gidici·II, 49, 54barguluk
: gitmeyi hakeden (kimse)·I, 24;II, 56barıg
: kokmuş şey (yalnız kullanılmaz)·I, 372bkz> bırıgbarıg
: gidiş ·I, 24, 26, 27, 371;II, 55, 57, 58barıglı
: varmayı, gitmeyi, dileyen; varmak, gitmek üzere olan (kimse)·I, 25;II, 57barıgsamak
: varmak, gitmek istemek·I, 281;III, 333 bkz> barsamakbarılmak
: varılmak, gidilmek·II, 130, 139barımsınmak
: gider gibi görünmek·II, 258,259, 260barınmak
: gider varır görünmek·II, 141, 158barınmak
: aybaşı kanı boşanmak·II, 141barışlıg
: varılan, gidilen (yer); konuk odas ı, I, 370barışmak
: birbìrine gitmek, gitmekte yard ım ve yarış etmek·II, 94bark
: bark, mülk-III, 333barkın kişi
: kendini yolundan hiç bir şeyin alıkoymadığı yolcu·I, 440barlıg
: mallı, zengln·III, 438barmak
: peyda olmak; vermek·III, 155 bkz> bérmekbarmak
: varmak, gitmek. I, 20, 22, 24, 26, 27, 37, 38, 40, 43, 46, 66, 74, 85, 87 ,88, 96,134,167, 281, 294, 319, 327, 340, 354, 371, 384, 392. 398, 399, 403, 423, 430, 435, 445, 484; II, 6, 31, 32, 34, 35, 36, 38, 40, 42, 43, 45, 46. 47, 49, 53, 55, 58, 59, 60,bar mu
: var mış I, 430, 462bars
: pars,I, 344 bkz> parsbars
: pire, bit gibi ha/vanların ısırmasından hasıl olan kabarti·I, 348barsamak
: varmak, gitmek istemek,I, 281 bkz> bar ıgsamakbars bolmak
: kabarmak, I, 348bars yılı
: Türkler'in on ikili hayvan takvimindeki y ıllardan biri, pars yılı.I, 344, 346bart
: su içilen bardak; şarap ve benzeri akıcı nesnelerin ölçüsü· I, 341 bkz> yartbart burt tutmak
: ansızın her yandan yakalamak,I, 341 bkz> yart yurt tutmakbarturmak
: vardırmak, göndermek I, 20; II, 171, 179; III, 424baruçı
: varıcı, gidici· II, 52bar yigde
: iri iğde, Zizypha rubra· III, 147basa
: sonra· III, 224basan
: ölü gömüldükten sonra yenilen yemek·I, 398, 399basar
: dağ sarımsağı· I, 360basarlıg
: tag sarımsaklı dağ· I, 494basıg
: gece baskını yapılacak olan ve ansızın düşmanın yakalanacağı yer· I, 372basıkmak
: düşman tarafından basılmak II, 116 bkz> bassıkmak basınçak er zayıf görülen, önem verilmeyen adam· I, 501basınmak
: zayıf görmek; basmak; kahretmek, II, 116, 142, 165basışmak
: basmakta yardım etmek· II, 100,101basmak
: basmak, üzerine çökmek, yıkrnak· I, 434,516; II, 10,74,119,165basruk
: baskı, basrık· I, 466bassıkmak
: basılmak, baskına uğramak, II, 116, 119, 228 bkz> bas ıkmakbasturmak
: bastırmak; bağlamayı ve bastırmayı emretmek; bastırılmak· II, 171basu
: demir tokmak, III, 224basurmak
: bastırmak, II, 77basut
: yardım; arka; acıyan; yardımcı· I, 354,459baş
: baş· I, 59, 70, 100. 102, 107, 125, 160, 171,179, 193, 259, 273, 274, 290, 305, 307, 313, 336, 349, 384. 397, 399, 439, 492;II, 24, 105, 112, 135, 152, 153, 178, 179, 191, 233, 234, 281, 283, 293. 312, 326, 356; III, 9, 58, 64,126, 133, 151. 169, 217, 230baş
: yara·I, 191, 192, 272. 386;II, 72, 240, 291, 294, 317; III, 53, 62, 85, 96, 151, 283, 301,406başak
: okun veya mızragın ucuna geçirilen demir, temren; ok temreni, ok ba;a ğı· I, 378; II, 14, 129, 328; III, 220başak
: pabuç, I, 378; III, 417 bkz> ba şmakbaşaklamak
: başak, demir uç takmak,III, 337başaklanmak
: ok temrenlemek, oka temren takılmak·II, 264. 265başaklıg
: başlı, temrenli·I, 497başamak
: kertik yapmak, kertiklemek; agaçlar birbirine dayal ı olarak konmak .III, 265,266başgak
: oyluk kemiklerinin üstü·I, 470başgan
: 50-100 rıtl ağırlığında büyük bir balık· I, 438başgıl
: başı ak· I, 481 bkz> başıl § başgıl yılkı; başı ak, dört ayaklı hayvan· I, 481başıl
: tepesinde beyazı bulunan. I, 392 bkz>başgıl § başıl koy;tepesinde beyazı bulunan koyun· I, 392başlag
: başıboş, bırakılmış· I, 461 § başlag yılkı; başıboş bırakılmış hayvan· I, 461 bkz>boş yılkıbaşlamak
: başlamak, kılavuzluk etmek, komutanlık etmek, III, 291, 292başlanmak
: başlanmak; yönelmek; hayvan da ğa doğru sürülmek; başaklanmak·II, 238;III; 235başlatmak
: başlatmak,II, 341başlıg
: başlı,III, 227başlıg
: yaralı·II, 172başmak
: pabuç·I, 378, 466;III, 417 bkz> ba şakbaşmaklanmak
: başmak sahibi olmak, II, 274başnak er
: başında tulgası, eğninde zırhı olmayan kimse· I, 466baştar
: orak·I, 455batga
: üzerinde külâh yapmak için yünve keçe kesilen tahta·I, 424batıg
: batak; ırmak ve ırmağa benzer ;eylerin derin olan yerleri·I, 371batlamak
: kolalamak· III, 291 bkz> patlamakbatmak
: batmak, gözden kaybolmak,I, 528; II, 128, 293, 294batman
: batman· I, 444batmul
: kara bibere benzer bir bitki, darü fülfül·I, 481 bkz> bibIi, butmulbatrak
: ucuna bir ipek parçası takılan mızrak· I, 465 bkz> bayrakbatruş
: bulanık, koyulaşmış (çorba vb· hakkında),I, 459 § batruş suw; bulanık su·I, 459batruşmak
: birbirini batırmak, batırışmak.II, 203batsıg
: batı, garp·I, 463 § kün batsıg; gün batısı·I, 463baturgan
: saklayan (kimse)·I, 515baturmak
: saklamak; batırmak; bağlatnnak· II, 73;III, 192bay
: zengin, I, 349; III, 158, 239baya
: az önce,I, 37baybayuk
: kelebek kuşu·III, 179bayık
: doğru söz· III, 166bayın
: koyu kırmızı, gelincik çiçeği rengi· III, 20 bkz> yipin, yipkil, yipkinbaynak
: pislik, gübre. III, 175bayrak
: bayrak· II, 205; III, 183 bkz> batrakbayumak
: zenginlemek, zenginleşmek. III, 274, 406bayutmak
: zenginletnıek· II, 325baz
: yat, yabancı, garip. III, 148, 159 bkz> yatbazgan
: mersin ağacının yemişi· I,''18bkz>barganbe
: koyun melemesi bildirir· III, 206beçel
: sünnet edilmiş kadın; hadım edilmiş erkek; iğdiş edilmiş at ve başka hayvanlar· 1. 392beçkem
: alâmet, belge; ipekten veya yaban sığırı kuyruğundan yapılan alâmet olup savaş günlerinde yiğitler takınırlar·I, 483 bkz> perçembeçkemlenmek
: savaş gününde ve başka günlerde belge takınmak·II, 277beçküm
: evin sofası·I, 484bedük
: büyük,I, 93, 360, 385, 499. 500 bkz>bedükbedüklemek
: büyük saymak·III, 340bedümek
: büyümek·I, 319; III, 359beder burhan
: heykel· I, 436 bkz> bedez burhan, burhan, furxanbedhez burhan
: heykel· I, 436 bkz> beder burhan, burhan, furxanbedizlig ew
: süslü ev· I, 507bedmek
: göz zayıf görmek· III, 439bedrem
: bayram, sevinç ve eğlence günü. I, 263, 484; III, 176 bkz> badram, beyrem § bedrem yér gönül açan yer· I, 484bedük
: büyük· I, 94 bkz> bedükbedütmek
: büyütmek, II, 300, 301beg
: bey, koca, evli erkek, I, 22, 35, 48, 49, 54, 64, 70, 78, 81, 82, 89,97,103, 168, 178, 182, 185, 199, 206, 212, 240, 249, 260, 274, 285, 287, 296, 300, 301, 302, 304, 320, 358, 362, 376, 378,421.424, 428,462,466, 486, 521;II, 8, 9, 10, 19, 21, 38, 75, 84,begeç
: beyceğiz (küçültme ile birlikte ac ıma ve sevme bildirir I, 357beglemek
: bey saymak, bey diye ad vermek·III, 292, 293beglenmek
: kadın evlenmek, koca sahibl olmak, koca edinmek·II, 239, 254beglig
: beylik·I, 362begsik
: bey gibı, beye benzer,III, 128bek
: muhkem, kavi, pek, sailam, sıkı·I, 333, 349, 455;III, 11 bkz> berkbek bekeç
: tekinlerin sanı· I, 357bekişmek
: pekìşmek, sağlamlaşmak. II, 105 bkz> beküşmekbekitmek
: pekitmek, sağlamlaştırmak II, 309 bkz> bekütmekbeklemek
: beklemek, gözetmek; saklamak, hapsetmek; pekitmek; kapatmak·I, 504; III, 292, 445 bkz> berklemekbeklenmek
: bekişmek, sağlamlaşmak; kapanmak, kapatılmak; saklannnak·II, 239bekleşmek
: muahede yapmak, ahitleşmek; kapatmakta y»rdım etmek; beklemekte, gözetlemekte yardım etmek,II, 203, 204bekletmek
: bağlatmak; hapsettirmek; bekletmek, gözettirmek·II, 341bekmes
: pekmez· I, 440, 459 bkz> pekmesbekni
: buğday, darı, arpa gibl şeylerden yapılan içki; boza·I, 434;III, 60, 81bekreşmek
: pekişmek. III, 278 bkz> bekrişmekbekrişmek
: peklimek·III, 278 bkz> bekre şmekbek turmak
: yerinde, sağlam durmak,I, 455bekümek
: berkişmek·III, 270beküşmek
: pekişmek, sağlamlaşmak.II, 105 bkz> bekişmekbeküt
: gizli, saklı·III, 8 bkz> yaşut (yalnız kullanılmaz "yaşut" ile birlikte gelir)bekütmek
: pekitmek, sağlamlaştırmak.II, 309 bkz> bekitmekbelek
: armağan, konuğun hısımlarına getirdiği armağan, bir yerden başka yere gönderilen armağan.I, 385, 408beléklemek
: armağan kılmak, vermek, hediye etmek,I, 307;III, 340 bkz> beliklemekbelelmek
: batmak, bir şeye bulanmak,III, 196belemek
: koyun melemek· III, 206, 270belgü
: alâmet, nişan, im, belge, I, 427, 428belgülüg
: belli- I, 354, 384, 528; II, 40; III, 160belgürmek
: meydana çıkmak, belirnnek, açığa çıkmak· 1. 387;II, 172belik
: yara yoklamak için kullan ılan mil· I, 385belik
: fitìl, kandil fitill· I, 267, 385; II, 323beliklemek
: armağan kılmak· I, 304 bkz> beleklemekbeliklik kebez
: fitillik, fitll yapmak için hazırlanmış olan pamuk·I, 510beliñ
: düşman gelmesi yüzünden halka dü şen ürküntü ve korku· III, 370beliñçi
: çok korkak, çok ürkek· III, 371beliñlemek
: belinlemek, korku ile uykusundan s ıçramak, hayvan habersizce bir şeyden korkup sıçrayarak ürkmek, III, 409bel kılmak
: bir kimseye dileğinden çok yemek vermek· III, 133ben
: ben· I, 31, 339 bkz> menbenek
: bakır para,I, 386benek
: tane, habbe·I, 386berge
: kamçı,III, 323 bkz> berkeberk
: muhafaza edilmiş, tahkim edilmiş, sağlam·I, 349;III, 445 bkz> bekberke
: döğme, sürmek için kullanılan deynek, kamçı· I, 427 bkz> bergeberkitmek
: berkitmek, sağlamlaştırmak· II, 340berklemek
: saklamak, hapsetmek· III, 445, 446 bkz> beklemekberkelenmek
: kanla dolmak; kamçı sahibi olmak, III, 201, 202berkletmek
: korutmak, muhafaza ettirmek, korumakla emretmek·III, 424bertinmek
: berelenmek; el yorgunluğu peyda etmek,II, 237bertişmek
: sertleşmek, birbirini kesmek ve yaralamak,II, 203bertlenmek
: hırkalanmak, hırka giymek·III, 200 bkz> bertülenmekbertmek
: berelemek·III, 425bertü
: hırka, pardesü·I, 416 bkz> partu bertülenmek h ırkalanmak, hırka giymek· III, 200 bkz> bertlenmekberü
: beri, tarafına. I, 35, 219; II, 55, 259; III, 65, 212, 245besbel
: bir tel iplik, bir söğüm iplik I, 481beş
: sayıda beş· I, 121. 132; III. 125, 449beşinç
: sayıda beşinci· I, 132;III, 449beyrem
: bayram, sevinç ve eğlence günü.I, 484;III, 176 bkz> badram, bedrembezek
: nakış, I, 385, 412; II, 99bezelmek
: bezenmek, nakışlanmak. II, 131 bkz> bezenmekbezemek
: bezemek, nakışlamak.III, 263bezenmek
: süslenmek, bezenmek·II, 142, 155 bkz> bezelmekbezeşmek
: nakşetmekte yardım ve yarış etmek, II, 99bezetgen
: daima bezeten· II, 319bezetmek
: bezetmek, süsletmek, II, 305, 318bezgek
: titreme, tltreticl sitma·II, 289, 305 bkz> bezigbezig
: titreme., 385 bkz> bezgekbezinç
: ipek ve yün yumağı·III, 373b(e)z(i)nç
: dalları ve yaprakları kızıl olup, bağlarda biten ve ilâç olarak yenen bir bitki·III, 373bezitmek
: Titretmek II, 305bezmek
: titremek·I, 385;II, 8bég
: koca·III, 133 bkz> beg bél bel, III, 133bélemek
: belemek, beşige bağlamak; bu!aştırmak, III, 270bérgil
: borç, verecek· I, 427bérigli
: vermek isteyen, II, 58bérigsemek
: vermek istemek; vere yazmak· III, 334bérilmek
: verilmek· II, 131bérim
: verim, borç, verecek, I, 409; II, 185, 214; III, 288bérimçi
: borçlu, I, 75, 409bérimlig
: verimli; borçlu· I, 240bérişmek
: verişmek II, 94, 95bérmek
: vermek, gelmek bkz> barmak·I, 35, 63, 79, 97, 102. 120, 128, 130, 131, 210, 219. 243. 274, 320, 321, 354, 357, 459, 498; II, 61, 83. 249, 343; III, 14, 46, 129, 133, 145, 166, 180, 212, 217, 220, 222, 226, 333, 355, 359, 362, 364, 371, 372, 448, 449bért
: efendisinin köleden her yıl aldığı vergi· I, 341béşik (beşik)
: beşik,I, 236, 248, 261, 275,408; III, 58, 78, 185béşikliğ uragut
: beşikli, emzikli kadın· I, 509béz
: bez; etle deri arasında bulunan bez· III, 123bıçası
: biçecek, kesecek· I, 14; II, 70 § y ıgaç bıçası neñbıçgas
: üluslar vb· arasında yapılan and ve bağlantı· I, 459 bkz> baçıg, bıçıgbıçgıl
: eldeki, ayaktaki çatlaklar, bıçılgın; yerdeki yarıklar ve çatlaklıklar· I, 480 bkz> bıçılgan § bıçgıl yérbıçgu
: bıçkı, bıçak, I, 13;II, 69bıçguç
: makas, sındı·I, 452bıçıg
: and, sözleşme·I, 371 bkzbıçılgan
: elde, ayakta ve yeryüzünde olan yar ıklıklar I, 519 bkz> bıçgılbıçılmak
: kesilmek, blçilmek· I, 15; II, 122, 356bıçım
: kesim, dilim, I, 15, 395bıçınmak
: kendi için doğramak; kendini dograr gibi göstermek; kendi ba şına doğramak·II, 141bıçış
: büyüklerin konukluğuna, düğününe, davetine gidenlere verilen ipekll kuma ş·I, 366bıçışmak
: biçmekte ve kesmekte yardım ve yarış etmek, II. 91, 92bıçma
: biçme, kesme, I, 431 § bıçma yorınçga; biçilmiş yonca· I, 431bıçmak
: kesmek, kestirmek I, 13, 15, 282, 338, 427, 434;II, 4, 268bıçturmak
: biçtirmek, kestirmek· II, 171bıçuk
: keslk, parçalanmış her çeyin yarısı, buçuk· I, 377bıdık
: bıyık, I, 377bıgrıg
: çuval, dağarcık, tulum gibi ;eylerin tıka basa dolu olmasından sonra bu gibi şeylerde olan girinti ve çıkıntı· I, 461 bkz> bıgrıl,bugrıl bıgrıl
: tulum ve benzeri kapların dolunca hasıl ettiği büküntü, girinti ve çıkıntı · I, 481 bkz> bugrıl,bıgrıg bıkın
: böğür, boş böğür,I, 399bıldır
: bıldır, geçen yıl,I, 456bırıg
: kokmuş·I, 372 bkz> barıgbırkıg
: atin veya eşeğìn genizden ses çıkarması·I, 461 § at bırkıgı; atın ve eşeğin genizden ses çıkarması·I, 33bırkırmak
: homurdanmak, genizden ses çıkarmak·II, 171bıruk
: teşrifatçı, hakanın yanına, aşamasına göre büyükleri alan ve yer gösteren adarn ın adı· (aslı buyruktur), I, 378bi
: kısrak, III, 88, 206. 310bi
: "böy" denen böcek· III, 206 bkz> bög, böybibli
: darü fülfül 430 bkz> batmul, butmulbiçek
: bıçak· I, 384, 473; II, 176, 196, 231, 260, 262, 271, 293, 310, 317, 325; III, 18. 82, 91, 126, 169. 254, 270, 273, 299, 350, 420, 442biçeklemek
: bıçaklamak, bıçakla vurmak. III, 340biçeklenmek
: bıçak sahibi olmak· II, 265biçin
: maymun· I, 346, 409biçin yılı
: Türkler'in on ikili yıllarından biri.I, 346, 409bildüzmek
: bildirmek, öğretmek·II, 202bile
: ile, beraber.I, 44, 82, 100, 170, 237, 242, 248, 354, 389, 417, 430, 434, 469, 528;II, 5, 22, 28, 79, 97,128,176, 212, 214, 215, 219, 226, 343; III,11, 15, 22, 66, 71, 101, 166, 392, 393, 443bilegü
: bileği·I, 447bilek
: bilek,I, 325, 385, 518;II, 148, 214bileklig
: bilekli, güçlü kuvvetli· I, 509, 511bilemek
: bilemek, II. 260, 325;III, 270, 272bilemsinmek
: biler görünmek·II, 260, 262biletmek
: biletmek·II, 310, 325bilezük
: Wez)k,I, 518;II, 82bilezüklenmek
: bllezik takınmak· III, 205bilge
: bilge, hakim; akıllı, bilgin, alim· I,II, 51. 88, 207, 385, 388, 419. 428; III, 45, 46, 59, 137,155,158, 212, 303, 370, 380, 440 § bilge beg; bilgin, ak ıllı ve hakim bey· I, 428 § bügübilge
: akıllı kişi, I, 428 § külüg bilge; ünlü ki şi· 1. 428bilgedmek
: akıllanmak·II, 340, 341 bkz> bilgetmekbilgelenmek
: akıllanmak, akıllılaşmak·III, 202bilgetmek
: akıllanmak·II, 340 bkz> bilgedmekbilgimsinmek
: kendini akıllı gösternnek·III,202bilig
: akıl, us; hikmet; bilgi·I, 61, 89, 92, 119, 140, 232, 252, 261, 385, 386, 467. 511;II, 22,148. 243; III, 81, 228, 358, 385, 393biligin
: bilgi ile,II, 91biliglig
: bilgili·I, 510biligsemek
: akıllanmak; akıllı olmak istemek·III, 334biligslzlik
: bilgisizlik·I, 440bilimsinmek
: bilir görünmek·I, 262bilinçek
: bir zaman sonra hırsızın veya başkasının elinde bulunan her çal ınmış malın adı·I, 510 § bilinçek neñbilinmek
: kendi işini bilmek; itíraf etmek;bilinmek, anla şılmak· II, 23, 143, 228biliş
: biliş, tanış; bilen, bilici·I, 12, 367bilişmek
: bilişmek, tanışmak, II, 107;III, 71, 188bilmedük
: bilinmemiş, tanınmamış, bilinmeyen, tanınmayan·III, 160bilmek
: bilmek I,.11, 12, 22, 38, 44, 63, 127, 212, 300, 332, 394, 425, 456, 510;II, 22;III, 20, 222, 233, 259, 359, 372bilmiş
: bilinmiş, tanınmış, bilinen tanınan·III, 160bilsikmek
: bilinmek I, 21biltürmek
: ögretmek, bildirmek·II, 176bir
: bir· I, 15, 48, 50, 75, 107, 185, 186, 187, 189, 196, 219, 231, 232, 237, 239, 241, 258, 274, 283, 288, 296, 318, 321, 322, 329, 341, 349, 358, 369, 373. 382, 385, 387, 389. 391, 395, 396, 397, 398, 427, 429. 444, 523;II, 26, 42, 89, 92, 93, 94, 103, 107,birin birin
: birer birer·III, 360birinç
: sayıda birinciIII, 373birle
: ile, beraber·I, 49, 61, 157, 167, 177,180. 181, 182, 184, 185, 186, 190, 221, 231, 233, 234, 235, 236, 237, 240, 242, 333, 367, 371, 414, 424, 430, 474, 518, 519, 520;II, 3, 26, 77, 87, 88, 89, 91, 92, 93, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 102, 106, 107, 108,III,birtem
: uzun müddet·I, 484biste
: tecimeni evinde konuklatıp onun mallarını satıveren ve koyunlarını toplayan ve tecimen giderken yirmi koyunda bir alan şahıs·III, 71bistik
: eğrilmek üzere hazırlanmış, atılmış pamuk sümeği I, 476 bkz> pistikbistik
: fitil-I, 476 bkz> pistikbit
: bit·I, 320,III, 291 § tarıg biti tahıl biti· I, 320biti
: gökten inen kitaplardan her biri.III, 217bitig
: yazma, yazı, bkz> bitikbitigü
: Türk diviti ve başka divitler. III, 174bitik
: kitap; mektup, yazma, yazı, yazış;yazılı şey, kâğıt, |, 71, 156, 186, 197, 202, 212, 226, 232, 302, 384, 459;II, 7, 21, 39, 75, 88, 95, 113, 119. 127, 131, 133, 139, 140, 145. 149, 160, 298, 318, 320, 321, 325, 333; III, 59. 64, 94, 105, 254, 305, 353, 43bitik(g)
: muska, afsun, üfrük· I, 384; III, 164bitiklig
: yazı yazılacak nesne sahibi· I, 508, 511bitiklik
: yazı yazılmak için hazırlänan şey· I, 508bitilgen
: daima yazılan· I, 521bitilmek
: yazılmak. II, 119, 139, 160; III, 119bitímek
: yazmak· II, 325bitinmek
: yazılmak, yazınmak, kendisi için başkasının yardımı olmaksızın yazmak, II, 139, 140, 141, 160bitişmek
: yazmakta yardım ve yarış etmek·II, 88, 113bitişmek
: ikrar etmek,II, 88bititdeci
: yazdırıcı.II, 318bititeçi
: yazdırıcı· II, 318bititgü
: yazdıracak· II, 321 § bitíg bititgü oruñ; yaz ı' yazdıracak yer· II, 321bititküçi
: yazdırıcı.II, 318bititmek
: yazdırmak· II, 298, 299, 312, 325bititmiş
: yazılmış·II, 320 § bititmiş bitik;yazılmış yazı, eser·II, 320bitlemek
: bit aramak·III, 291bitrik
: fıstık· 1. 476 bkz> buturgakbitrik
: kadınların avret yerinde bulunan dilcik, dılak·I, 476biz
: biz,I, 24, 25, 46, 94, 325, 341, 452, 509; II, 61, 66. 68, 274;III, 370 bkz> mizbizi
: ekmeğin üzerinde yanmaktan dolay ı peyda olan siyahlık·III, 223bod
: boy·I, 412 bkz> bodbodug
: renk; boya·I, 175 bkz> bodugbod
: boy, kamet· III, 121, 216 bkz> bodbod
: toy kuşu·III, 121bod
: misk ile râmek'ten yapılan şey· III, 121 §bod moncuk; cariyelerin misk ile râmekten yaparak takındıkları boncuk·III, 121bodlug
: boylu, III, 121, 138, 156bodug
: boya; kına· II,II, 304 bkz> bodugbodumak
: boyamak; yapıştırmak· III, 260bog
: bohça, boğ, eşya konan heybe· II, 133, 141;III, 127bogarmak
: ağaca kertik kertmek,II, 80 bkz>bogramakbogaz
: boğaz,I, 364;II, 244 bkz> boguzbogım
: boğum·I, 395 bkz> bogum, bogunboglamak
: boğlamak, bohçalamak·III, 292 bkz>baglamakboglanmak
: bohçalanmak,II, 239 bkz> baglanmakboglunmak
: boğulmak,II, 239bogmak
: boğmak,I, 86;II, 14, 24, 173; III, 406bogmak
: gömlek düğmesi. I, 466bogmak
: gerdanlık, gelin gerdanlığı·I, 466bogmaklalmak
: düğmelenmek·III, 350 bkz>bogmaklamak, bogmaklanmakbogmaklamak
: düğmelenmek·III, 350, 351bkz> bogmaklalmak, bogmaklanmak bogmaklanmakbognaklanmak
: bulut parça parça olmak·II, 274bogra
: her hayvanın aygırı, boğa, deve aygırı, pohur·I, 187, 188, 420, 443, 521, 11. 223, 287, 334; III, 254, 282, 293bogralanmak
: pohurlanmak, pohurlaşmak·III, 200, 201bogramak
: ağaçta kertik kertmek· II, 80; III, 277 bkz> bogarmakbogruşmak
: ağaç yontmakta yardım ve yarış etmek· II, 203bogsuk
: kölelerin boyunlanna geçirilen lâle·I, 465 bkz> bohsukbogturmak
: boğdurmak, II, 171bogulmak
: boğulmak,II, 131bogum
: boğum·I, 399 bkz> bogım, bogunbogun
: boğum·I, 399 bkz> bogım, bogumbogundı
: hayvanların sidikliği, mesane (yalnız hayvanların, insanların değil) .1, 449 bogunmakbogurda saç
: kıvırcık saç· I, 488boguşmak
: birbirini boğmak· II, 101bog(u)z
: boğaz· II, 24, 130, 290, 306; III, 264 bkz> bogazboxsuk
: kölelerin boyunlarına geçirilen lâle· I, 465 bkz> bogsukboxsuklanmak
: eli boynuna bağlanmak·II, 272boxtay
: elbise bohçası, heybesi·III,239 bkz; boxtuyboxtuy
: elbise bohçası, heybesi·III, 239 bkz> boxtaybok
: bok·III, 129boka
: boğa· II, 79; III, 226bokadmak
: boğalanmak, boğa olmak, II, 308 bkz> bokatmakbokatmak
: boğalanmak, boğa 0111^.II, 308 bkz> bokadmakboklamak
: boklamak, pislemek·III, 292bolgu
: olma, oluş·I, 139bolmagu
: olmayacak (iş vb.)· § boldiñ erinçbolmagu
: ; olmayacak bir şey oldun· III, 245bolmak
: olmak· I, 26, 36, 37, 42, 47, 49, 51, 53, 54, 55, 59, 62, 64, 66, 69, 75, 79, 82, 89, 92, 93, 95,104,115, 138, 139, 186, 192, 200, 205, , 219, 243, 250, 251, 252, 288. 307, 309, 318, 322, 325, 326, 330, 333, 342, 348, 349, 358, 369, 390, 400, 402, 410, 42bolmış
: olmuş· I, 93 § bolmuş aş; olmuş (pişmiş) yemek· I, 93boluş
: sõzle yardım· I, 367boluş kılmak
: sözle yardım etmek· I, 367boluşmak
: birinden yana çıkmak, birinin dileğine uymak· II, 108bor
: şarap, süci·III, 119, 121borguy
: üflenerek öttürülen boru· III, 241borı
: ok ucuna geçirilen temren oyu ğu halkası; hokka ve taş gibi şeylerin yarılmaması için ağızlarına geçirilen halka· III, 220borık
: huy, gidiş· I, 378 bkz> yorık, yorukboş boş
: hür, ergin; boşanmış; sölpük, pörsük gevşek; salıverilmiş,boşaltılmış.I, 330;III, 124,125 § boş yılkı; başıboş salınmış hayvan sürüsü, I, 330 bkz> ba şlag yılkı· I, 461 § ol işler boş; o kadın boştur; ·o kadını boşadı, bıraktı, unuttu, I, 330boşanmak
: (kadın) boşamak, bağı çözülmek, II, 142boşatmak
: boşaltmak; çözmek, çözülmek, bırakılmak, (kadın) boşatmak· II, 306, 307boşgunmak
: boş kalmak, boş olmak, işten yorulmak· II, 238 bkz> boşunmakboş kılmak
: bırakmak, azat etmek, I, 330boşlaglanmak
: kızmak, öğüt tutmanıak·II, 272boşug
: hanın, elçiye dönmesi için izin vermesi,izin·I, 372 §boşug aşı
: izin yemeği, I, 372boşugu
: salıverme zamanı,I, 446boşumak
: boşalmak; boşanmak, çôzulmek, gevşemek; izln verip bırakmak; boşamak·III, 266boşunmak
: boşalmak·II,238 bkz> boşgunmakboşutgan
: çok yumuşaklık (ishal) veren, çok yumuşatan·I, 514boşutmak
: bırakmak, boş bırakmak, serbest bırakmak; yumuşaklık, (ishal) vermek,I,210botu
: potuk, deve yavrusu·I, 120;II, 341 bkz> botukbotuk
: potuk, deve yavrusu· III, 218 bkz> botuboy
: boy, ulus, kavim, kabile, aşiret; hısım·I, 44, 51, 237, 238, 338;II, 209, 274, 316;III, 141boy
: yenilen bir ot, poy otu· III, 141boyın
: boyun, tutamak,III, 169 bkz>boyunboymaşmak
: dolaşmak, açılmamak (ip gibi şeyler ve işler), karışmak· III, 194boymul
: boynunda beyazlık olan hayvan, moymul·III, 176boynak
: dağ boynu, belen· III, 175boynak
: yılana ağı veren keler,III, 175boynamak
: kurulmak, gururlanmak, böbürlen-mek, ma ğrur olmak, dik başlı o1mak·I, 226; III. 377boynatmak
: dik başlılık ettirmek·II, 357boyun
: boyun·I,127, 213, 370, 518;II, 3,74, 76, 164,180, 218,219, 233, 235, 236;III,194, 230, 248, 288, 325. 427, 431 bkz> boy ınboyunduruk
: boyunduruk· III, 179boyunlamak
: boyuna vurmak·III, 145boz
: boz reflk·II, 12; III, 122, 224bozlamak
: ses vermek, bağırmak; bozlamak· I, 120; III, 291bozlatmak
: böğürtmek,II, 341bozmak
: bozmak, yıkmak· II, 8bozuk
: bozuk, kırık yıkık, I, 378bozulmak
: bozulmak, yıkılmak· II, 131bozuşmak
: bozmakta yardım ve yarış etmek, II, 99bög
: bir çeşit örümcek, böğ· III, 131, 141 bkz> bi, böybögrül
: bögrü ak olan hayvan· I, 481 § bögrül at; bö ğürleri ak olan at·I, 481bögür
: böğrek, böbrek·I, 316bögürlemek
: böğüre vurmak; harp safını karşılaşmadan sağ veya soldan vurup yenmek· III, 332, 345bök
: aşığın sırtının, tümseğinin yukarı gelmesi, III, 130 bkz> çik bökböke turmak
: bükülmek, eğilmek III, 231bökmek
: eğilerek yere kapanmak, yemekten bıkıp, doyup usanmak, bıkmak, gözü doymak, kanmak. II, 18, 19 bkz> bükmekbökütmek
: doyurmak, bıktırmak II, 309bölük
: bölük-I, 385bölükmek
: hayvanlar bölüklere aynlmak·II, 118böñ
: iri yarı, yoğun, obur·III, 354böñ
: ağır bir şeyin düşmesiyle çıkan ses·III, 354böri
: kurt·I, 36börk
: başlık, külâh, börk, I, 349;II, 93, 281, 303; III, 175, 200, 336, 351, 361 § kuturmabörk
: önde, arkada iki kanadı bulunan külâh· I, 490 § sukarlaç börk uzun külâh· I, 493 § kad ıglıg börk kenarlı, kıyılı külãh· I, 496börkçi
: takkeci, serpuşçu, külâh yapan ve satan· I, 26; II, 41, 52börleyü
: kurt gibi I, 189börüñ
: suların yerde yaptığı yarıklar· III, 370böy
: bir çeşit örümcek· III, 141, 206 bkz> bi, bögböz bu
: bez· I, 21, 49, 117, 152, 382, 477;II, 129, 308, 337, 345, 365; III, 51, 69, 101, 122, 198, 208, 291, 296, 352 bu·I, 34, 36, 46, 49, 64, 72, 74, 77, 94,126, 128, 132, 136, 141, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 186, 190, 193, 197, 204, 230, 235, 238, 244, 246, 253, 255, 259, 266, 270, 288, 291,: 292, 294, 297, 313, 315, 318, 323, 326, 329, 340, 362, 373, 374, 376, 391,
bu
: buğ, buhar, bugu·III, 206buç buç
: kuşun ötmesi için "güzel güzel" yerinde söylenen bir söz,II, 290buçgak
: bucak; açı, zaviye ve benzeri·I, 465buçgak
: kesilmiş hayvan derisinden çar ık yapılan uçlar·I, 465buçgak
: kutur·I, 465buçgaklanmak
: köşelenmek·II, 273buçı
: bir çeşit kubuz; iyi ses veren, çok inleyen ut·III, 173, 219buç kubuz
: inleyen utlardan bir ut·III, 173budgay
: buğday· III, 240 bkz> bugdaybudun
: halk, ulus kavim, I, 155, 238, 239. 241, 352, 438, 439;II, 216, 223, 250;III, 398, 420 bkz> budun, buyun § budun başkanıbudunlug bukunlug
: ulusu, oymağı olan·I, 499budursın
: bıldırcın·I, 513budmak
: buymak, donmak ve ölmek·III, 439budun
: halk, kavim, ulus·I, 45, 231. 398, 466, 512;II, 110, 127, 211, 216;III, 4, 47, 69. 75,80, 90, 147, 185 bkz> budun, buyunbuduşmak
: bir şey açılmak, ayrılmak (eğri bacaklar gibi), ap;ak olmak· II, 93budutmak
: soğukta dondurarak öldürmek· II, 302 bkz> yudutmakbuga
: Hindistan'dan getirilen bir ilâç, III, 224bugday
: buğday· II, 235, 319, 363;III, 4, 73, 240, 254, 325 bkz> budgaybugrıl
: tulum ve tuluma benzer dolu kaplar ın hasıl ettiği büküntü, girinti ve çıkıntı. I, 481 bkz> bıgrıg, bıgrılbuxsamak
: kabul etmemek; zorla yapmak·III, 284buxsatmak
: dik başlılık ettirmek,II, 335buxsı
: pişmiş buğday ile badem içl üzerine bal ve süt ile yap ılmı; bulamaç dökülerek meydana getirilen bir yemek·I, 423buxsum
: boza, darıdan yapılan bir içki·I, 485bujın
: "çöpleme" denilen ağılı bir ot·I, 398buk
: içi boş şeylerin yere düşerken çıkardıkları ses·III, 129bukaç
: su kabı, topraktan yapılan çömlek ve benzeri şeyler, I, 357, 411bukagu
: hırsızların ellerlne vurulan kelepçe· I, 446bukak
: kuş kursagı.II, 285bukmak
: bükmek, kıvırmak,II,16bukramak
: hayvan sıçramak, çamışlık etmek· III, 279 bkz> bukrımakbukrımak
: hayvan sıçramak, çamışlık etmek· III, 279 bkz> bukramakbukuk
: çiçek topluluğu; çiçek tomurcuğu.II, 285bukuk
: boğazın iki yanında deri ile et arasında peyda olan et bezleri·II, 285bukuklanmak
: tomurcuklanmak, kabarmak· I, 437;II, 285bukuklug er
: boğazı urlu adam,I, 497bukulmak
: bükülmek, burkulmak, toplannnak· II, 131, 132bukunmak
: bükmek, kıvırmak· II, 142, 143bukurmak
: indirmek· II, 82, 83bukursı
: sapan demiri.III, 242buladmak
: tencere buğusunda pişirtmek·II, 310 bkz> bulatmakbulak at
: boyu kısa, sırtı geniş at·I, 379bulamak
: pişirmek·III, 270bulan
: Kıpçak illerinde avlanan büyük bir yaban hayvan ı·I, 413bulatmak
: tencere buğusunda pişirtmek·II, 310 bkz> buladmakbuldukmak
: bulunmak· II, 227buldunı
: içerisine yaş ya da kuru üzüm konan hoşmerim· I, 492buldur buldur
: güldür güldür, I, 456buldur buldur étmek
: güldür güldür etmek· l, 456bulduzmak
: buldurmak· II, 202bulgak
: düşman gelmesi yüzünden halk aras ına düşen karışıklık· I, 467 bkz> bulga;bulgak
: bulanık· III, 320 bkz> bulgayukbulgama
: yağsız ve tatsız bulamaç· I, 491bulgamak
: bulandırmak, karıştırmak, bulanıp kusayaznnak; öfkelendirmek· III, 289, 320bulgamak
: can sıkmak (yalnız kullanılmaz).III, 291 § bulgamak telgemek can sıkmak·III, 291bulganmak
: bulanmak; kızmak, öfkelenmek; karışmak,II, 238, 242;III, 21bulgaş
: düşman gelmesi üzerine halk aras ına düşen karışıklık.I, 460 bkz> bulgakbulgayuk
: bulanık·III, 179 bkz> bulgakbulguna
: ılgın ağacına benzer gevrek, kırmızı bir agaçtır, develer yer, I, 492 bkz> malgunabulıt
: bulut· I, 138,139,173,186, 212, 251. 257, 258, 354, 376;II, 222, 223; III, 50, 147, 282, 298, 319, 398 bkz> bulutbulıtlanmak
: bulutlanmak·II, 264bulmaduk
: bulunmamı;·I, 419bulmak
: bulmak· I, 123, 215, 304, 360, 384, 398, 407, 445, 463, 508;II, 21, 22. 29, 316; III, 12, 90, 440bulmış
: bulunmuş· III, 361bulnamak
: esir etmek, tutsak etmek·I, 60, III, 29, 301bulnatmak
: esir ettirnnek·II, 350bulun
: esir, tutsak,I, 215, 307, 399; II, 150, 307; III, 63, 85, 97buluñ
: köşe, bucak, zavlye· II, 371bulunmak
: bulunmak·II, 143buluş
: kişinin yaptığı bir işten elde ettiği kazancı, kâr·I, 367buluşmak
: buluşmak,II, 107, 110bulut
: bulut·III, 39, 190, 217 bkz> bul ıtburbag
: işi uzatma, işi yarına bırakma, sürüncemede bırakma·I, 461 bkz> yurbagburbalmak
: karışmak, II, 228, 229burbamak
: işi sallamak, savsaklamak, üzerine du şmemek· III, 275 bkz> buybamak, yubalmak, yubamak, yubanmakburbaşmak
: karışmak· II, 203, 227burbatmak
: karıştırmak ve geciktirmek· II, 327 bkz> yap yup k ılmak, yubatmak, yubılamak, yuplamakburçak
: burçak· I, 466burçak
: ter taneleri· I, 466burçaklanmak
: burçaklanmak; (akar hakkında) tane tane akmak, burçak burçak olmak, l, 466; II, 273, 279burduz
: bahçe, bostan· I, 457 (öz Türkçe de ğil)burxan
: put, buda· I, 343, 436, III, 84 bkz> beder burhan, bedez burhan, furhanburış
: deride ve elblsedeki buru şukluk, I, 367 bkz> burkugburkı
: ekşi yüz, kırışık I, 18, 427burkıtmak
: (yüz) buruşturmak, ekşitnnek·II, 339burkug
: deri ve deri gibi şeylerin büzülmesi· I, 461 bkz> bur ışburkurmak
: buruşmak, büzülmek. II, 171, 188burmak
: kokmak (iyi), buğusu yükselmek, buğulanmak· II, 6; III, 180burslan
: aslında "bebür" denen hayvan; erkek ad ı·III, 418burt
: kâbus, karabasan·I, 341; II, 10 § köti burt; kâbus,I, 341burta
: altın kırıntıları.I, 416burtalamak
: altın varaklar veya kınntılar yapıştırmak· III, 351, 352burtalanmak
: altın kırıklan lle süslenmek·III, 200burun
: burun, öne doğru çıkınti yapan yer; önce·I, 375, 398, 412, 515. 518, 524,II, 85, 313;III, 107, 273 § kıwal burunburunduk
: /ular, buruna geçirilen yular, burunduruk,I, 501; II, 16 buru ıîg ok atımı yer· llt, 370burunlamak
: buruna vurmak,III, 341, 342 buru şmak (yüz) buru;mak·II, 94 burutmak bu ğulandırmak, kokutarak yellenmek·II, 302buşak
: içi sıkıntılı, mükedder I, 154, 378 bkz> buşgan, puşakbuşgan
: içi sıkıntılı, mükedder·I, 154 bkz> buşak, puşakbuşgut
: çırak·I, 451buşgutlanmak
: çırak, çömez sahibi olmak· II, 270 bkz> tuşgutlanmakbuşmak
: sıkılmak, can sıkılmak, usanmak· I, 373; II, 12, 145; III, 262 bkz> pu şmakbuşug
: can sıkıntısı.I, 373 bkz> puşugbuşulgan (ş)
: eli işe yatkın·III, 53buşurmak
: can sıkmak·II, 78but
: but,I, 254;III, 120but
: değerli ve büyük peruze· III, 120but
: büyük bir adamın armağanını getirene verilen bahşiş,III, 120butak
: budak, dal· I, 44, 159, 168, 277, 377; II, 264 bkz> but ıkbutaklamak
: budamak· III, 336, 337 bkz> but ıklamak, butımakbutaklanmak
: budaklanmak, tomurcuklanmak, kollar ı ayrılmak. II, 264, 269butanmak
: budanmak· II, 141butar
: hasır dokumasında kullanılan ip,I, 360butık
: budak, dal, ağaç·I, 377;III, 19, 55, 58, 78, 83, 95 bkz> butakbutık
: küçük testi, kırba, boduç· I, 377butık
: atın ayak derisi çıkarılarak yapılan tulum, I, 377butıklamak
: budamak· III, 336, 337 bkz> butaklamak, but ımakbutımak
: budamak· III, 337butlamak
: buduna varmak; budunu ısırmak, III, 291butlu
: devenin burnuna geçirilen burunsal ık;(deve) burnundaki yumuşak yer,I, 430;II, 16butmul
: karabibere benzer bir bitki, darü fülfül I, 481 bkz> batmul, biblibuturgak
: pıtrak, fıstık biçlminde çengelli bir diken-I, 502 bkz> bitrikbuybamak
: savsaklamak, yüz üstü bırakmak· III, 310 bkz> burbamak, yubamakbuyun
: kavim, ulus· III, 169 bkz> budun, budunbuyurmak
: buyurmak, emretmek III, 186 buz buz,I, 186, 353, 425; II, 214, 346; III, 123, 297buzagu
: buzağı I, 59, 446, 528; III, 91buzagulamak
: buzağılamak, buzağı doğurmak· III, 91buzluk
: buzluk, içerisine buz konularak yaz için saklanan yer,I, 466buztılı
: sıçan gibi küçük bir hayvan·I, 446büdik
: oynayış, zıplayış, raks·I, 412 bkz> büdikbüdik
: oyun, raks, III, 259 bkz> büdikbüdimek
: oynamak, raksetmek, III, 259büdüşmek
: oyunda ve raksta yarışmak. II, 93büdütmek
: oynatmak. II, 302bügde
: hançer·I, 31, 418;III, 272 bkz> büktebügdelemek
: hançerlemek,III, 352 bkz> bükdelemekbüglünmek
: toplanmak, birikmek.II, 239bügmek
: durdurmak, hareketine mani olmak; kapanmak, sed çekilmek, toplanmak; bükülmek, I, 100;II, 19 bkz> bükmekbügri (bukri)
: eğri büğrü· I, 219. 420bügü
: bilgin, akıllı, hakim.I, 428;III, 228, 303 bkz> bükübügü bilge
: akıllı·III, 228bügülmek
: büğenmek, önü büğenerek toplanmak ve çoğalmak·II, 132bügüşmek
: su büğemekte yardım ve yarış etmek,II, 105bük bük
: , sık ağaçlık·I, 245, 260, 333bük
: köşe, bucak,I, 333bük
: tomurcuk.I, 233bükdelemek
: hançerlemek.III, 352 bkz> bügdelemekbüke
: ejderha, büyük yılan·III, 227büken
: karpuz, hint kavunu·I, 399bükin
: erliksiz, puluç,I, 399büklünmek
: kıvrılmak·II, 239bükmek
: durdurmak, toplanmak, bükmek I, 100 bkz> bügmekbükmek
: yere kapanmak, yemekten doyup, usanmak, doymak, kanmak, II, 18, 19 bkz> bökmekbilksek
: kadının göğsü ile boynu arasında gerdanlık takılan yeri.I, 476büksüklenmek
: kızda meme tomurmak·II, 277büksülmek
: çatlamak, yanlmak·II, 229bükte
: hançer-I, 31 bkz> bügdebüktel
: orta boylu (insan hakkında); yassı arkalı, oturamaklı (at hakkında). I, 481büktir
: dağlardaki çukur ve sert yerler; da ğların inişli çıkışlı yerleri,I, 455, 456bükü
: bilgin, akıllı, hakim.III, 228 bkz> bügübükü bilge
: bilgin, akıllì, hâkim.III, 228bükülmek
: bükülmek; kesilmek·I, 437;II, 132, 285büküm etük
: kadın pabucu, I, 395 bkz> mükim, mükinbükün
: kör bağırsak· I, 399büküşmek
: bükmekte yardım etmek, II, 105bül
: zaman geçerek eskiyen herhangi bir şey,1, 335 § bül at; ayaklar ı sekili olan, ayaklarında aklık bulunan at·I, 335 § bül tarıg; üzerinden yıllar geçerek tadı bozulan tahıl·I, 335bün
: çorba,I, 31 bkz> münbürge
: pire· I, 427bürge kişi
: bir yerde durmayan, zevzek, taşkın kimse I, 427bürgelenmek
: öfkeden pire gibi sıçramak, pirelenmek. III, 202bürme
: don, torba gibi şeylerin ağı· II, 94bürmek
: büzmek· II, 6bürük
: sofra başı, şalvar uçkuru gibı şeylerde bulunan yuvar-lak ip ve iplikler· I, 385bürülmek
: buruşturulmak, bükülmek. II, 131bürünçük
: bürüncük, kadın baş örtüsü· I, 510; II, 151bürünmek
: bürünmek. II, 141bürüşmek
: yuvarlak ;ey dikmekte yard ım etmek, II, 94büskeç
: çörek· I, 452 bkz> püşkelbüsteli
: "kara pazı" denen sebze, I, 493 bkz> püstülibüşinçek
: üzüm salkımı, I, 506büte
: "çok" anlamına bir kelime; kısa zaman, III, 217 bkz> kibebütkü
: kaka, büyük abdest (çocuklara söylenir)· I, 430bütmek
: ses kısılmak, alçalmak; borcu veya alaca ğı gerçekleşmek; yara kapanmak; sona ermek, yok olmak; bir şeye inanmak, ikrar etmek·I, 219; II, 294; III, 137, 166. 240bütmek
: bitmek (nüşvü nema), yaratılmak, doğmak· II, 294bütmiş
: kapanmış, iyileşmiş (yara)· I, 245 bkz> yetmişbütrüşmek
: muhâkeme olmak ve şahit getirmek.II, 203bütsemek
: iyileşmeğe yaklaşmak·III, 284bütüge
: patlıcan,I, 447bütün
: doğru, dürüst, sahih; bütün·I, 224, 398bütünlemek
: gerçekliğini aramak,III, 341bütürmek
: sağaltmak, sağlam hale koymak; alacağını tanıklamak, ispat etmek·II, 72, 73 bkz> pötürmek;cılday
: atların gögsünde çıkan bir hastalık.III, 240 bkz> çildekcigi
: sağlam (dikişte)·III, 229 bkz> yi, yigicincü
: inci.I, 31, 417;III, 30, 229 bkz> yincü yinçü, yünçücugdu
: devenin uzamış olan 10/11.I, 31 bkz>yogdu, yogru, yogruy, yugdu,
:cüvüt
: boya,III, 16Îça
: benzetme edatı·III, 207 bkz> çe çabak Türk gölünde bulunan ufak bir bal ık· I, 381çabak er
: soysuz, mayası bozuk, sütsüz adam, I, 381çaçır
: çadır· I, 406 bkz> çaşır, çatırçadan
: çiyan, kuyruğu örü, akrep· I, 409; III, 367çaflı
: şahin· I, 431çag çug
: gürültü, çar çur· III, 128çagı
: gürültü· III, 225 bkz> çogı, çugıçagıg
: kamçı, sırım II, 210 bkz> çawıgçagılamak
: bağırmak, çağırmak. III, 324 bkz>çogılamakçagılamak
: çağlamak. III, 324 bkz> jagılamak, şagılamakçagır
: şarap, şıra· I, 363; II, 336;III, 286, 385çagır
: dar yol, küçük yol, çığır·I, 363 bkz> çıgırçagırlamak
: şıra yapmak; şıra içmek·III, 331çagırlanmak
: şıra veya şarap sahibi olmak· II, 267çagırlıg
: şaraplı, şarabı olan· I, 494çaglanmak
: börtmek; yarı pişmek (et)· II, 245çagmur
: şalgam· I, 16, 457 bkz> çamgurçagrı
: doğan kuşu; çakır ku;u· I, 421;II, 343; III, 332çagruk
: sertleşen, katila;an·I, 469çaxa
: çakmak,I, 9çaxşak
: dağ tepelerindeki taşlık yer·I, 469çaxşak
: kurutulmuş kaysı, üzüm gibi meyveler, I, 469çaxşamak
: çağıl çuğul etmek, takılan süs eşyası ses vermek·III, 286çaxşu
: "filiz herççak
: ses anlatan bir söz·I, 333çak
: bir şeyin özunü, aynını bildiren kelime,"tam, işte, aynı" sözleri gibi·I, 333çak çuk
: odun, ceviz, kemik gibi çeylerin k ırılmasından çıkan ses,I, 333çak çuk etmek
: odun, ceviz, kemik gibi şeyler kırılırken ses çıkarmak·I, 333çak etmek
: ses çıkarmak·I, 333çakılmak
: çakılmak; ateş çakmak; eri;tirilmek·II, 133çakınmak
: çakınmak, kendisi için çakmak· II, 149çakır
: gök gözlü, çakır gözlü, çakır· I, 363çakışmak
: çakmakta yardım ve yarış etmek·II, 104çaklanmak
: çalkamak·I, 513çakmak
: çakmak; erişmek, II, 17, 23;III, 26çakmak
: (kuş) aşağı inmek·III, 46 bkz> çokmak, çukmakçakmak
: çakmak (yakma aracı)·I, 469;II, 17, 104, 133, 149, 181;III, 26çakrak
: kel, daz, 1. 469çakratmak
: gözü çakırlaştırmak·II, 334çakrışmak
: çağrışmak·II, 209çakturmak
: çaktırmak; iki kişiyi kızı;tırmak· II, 181çal
: alaca, kır· III, 156çalañ
: geveze, bağıran, çalçene·III, 371 § çalañ ba şı; çalçene, bağıran kişi· III, 371çalañ
: yanmış gibi siyah, ot bitmeyen, çorak yer· III, 371çaldır çaldır
: ses ifade eden bir söz·I, 457çaldır çaldır etmek
: çaldır çaldır etmek I,457çaldramak
: ;ağıl çuğul etmek, ses vermek, III, 447, 448çalgay
: ku; kanadının uçları·III, 241çalıg
: yitik arama; bey|erln önemli bir işi çıktığında gelmeleri için köylere, obalara gönderdi ğl haber, I, 374çalınmak
: kendini yere atmak; kulağına söz erişmek; anklannnak, zayıflamak·II, 149, 150çalış
: çelme, güreş· I, 368çalışmak
: bir şeyin çatlakları, ekleri, araları açılmak; güreşmek. II, 108, 114çalkan
: yaranın bir yerden başka blr yere yürümesi veya 20^651.I, 441çalk çulk
: itmenin çıkardıgı ses,I, 349çalk çulk kılmak
: itmek, çarpmak·I, 349çalma
: kerme, kemre, koyun ağıllarında veya deve ahırlarında toplanıp, kurutularak kışın yakmak Içln kesilen kesek, kuru tezek,I, 433çalmak
: yere çalmak, vurmak, yenmekçalpak
: kir, pislik· 1. 470 § çalpak i ş; karışık iş·I, 470çalpañ
: sıvık çamur·III, 385çalpaşmak
: çarpışmak, mücadele etmek; sertleşmek; bir şey kötüleşip pisleşmek·II, 207çalpuşlanmak
: yapışkan olmak, çelpeklenmek. II, 271çalturmak
: yere çeldirmek, yere çaldırmak;aratmak, aramasını emretmek; işittirmek için çağrılmak. II, 182çamguk
: koğucu, kovcu·I, 470çamgur
: şalgam,I, 457 bkz>çagmur çamı
: gürültü, bağırtı (yalnız kullanılmaz, "çogı" ile gelir).III, 234çamrak
: çoluk çocuk,I, 469 bkz> çar çarmakçanak
: kekez kimse, korkak, gev şek,I, 358çanak
: kap kacak, çanak, tuzluk ve tuzlu ğa benzer ağaçtan oyulmuş kap·I, 84, 381; III, 32, 109 bkz ayakçanaklamak
: birini arık (zayıf) saymak veya bulmak; arıklığa, gevşekliğe, kekezliğe nispet etmek· III, 330 ça(n)aklık kekezlik, gevşeklik, perişanlık· I, 503çançu
: erişte hamuru açılan oklava· I, 417çandışmak
: birbirine sertleşmek, birbirinden kaçınmak, çekinmek·II, 207, 208çañılamak
: döğülerek çenilemek; kötü söyleyip ba ğırmak·III, 404çanka
: bir çeşit tuzak·I, 427çanturmak
: caydırmak·II, 182 bkz> çındu·turmakçap çap
: ses bildiren bir kelime, vurulan kamç ının ve dudağın şıpırdamasında çıkar· I,318çap çap yémek
: şapır şupur yemek·I, 318çapgut
: çaput, ;ilte· I, 451çapılmak
: Ince, iyi yumuşak çamurla sıvamak;boynu vurulmak·II, 119çapınmak
: kamçılamak; yüzmek, II, 149çapıtgan
: çok saldıran· I, 513 çapıtgan er cellât, boyun vurnn,I, 513 çap ıtmak saldırmak, vurdurmak,II, 298 çapmak yüzmek; arı çamurla sıvamak; vurmak·II, 3, 149çapsamak
: yüzmek istemek III, 284çapturmak
: suda yüzdürmek; çamurla sıvatmak; boyun vurdurmak,II, 180çar çar
: herhangi bir akarın çıkardıgı ses,I, 324 bkz> şar şarçar çarmak
: çoluk çocuk·I, 469;II, 148, bkz> çamrakçarçur
: abur cubur·I, 323çarçur yemek
: eline geçeni yemek, bir şey bırakmamak,I, 323çarlamak
: cırlamak, ağlamak, bağırmak·III, 295 bkz> çoglamakçarlaşmak
: ağlaşmak, bağrı;mak, kükremek·II, 210çarlatmak
: cırlatmak, ağlatmak·II, 344çars çars
: ses ifade eden bir kellme·I, 348çars çars urmak
: çat çat dõvmek·I, 348çart
: parça,I, 341çart çurt
: her şeyln ufağı, döküntusü· I, 341çaruk
: çarık·I, 318çaruklamak
: çarıklamak, Türk çarığı giymek;çaruk boyuna nispet etmek, III, 337, 338çaruklanmak
: çarıklanmak·II, 266çaruklug
: çarıklı.I, 497çarukluk
: çarık yapılmak üzere yapılmış deri·I, 503çarun
: çınar agacı·I, 414 bkz> çünük, şünükçaşır
: çadır·I, 406 bkz> çaçır, çatırçat
: kuyu·III, 146çat çat
: bir şeyin düştüğü zaman çıkardığı sesi anlatır·I, 320çatllamak
: şaklamak.III, 323çatır
: çadır,I, 406 bkz> çaçır, çaşır çatır nı;adır·I, 406çatmak
: kuzuyu koyuna katmak,II, 294çatpa
: köy muhtarının ırmak, çeşme sularının yollarını kazmaya gitmeyen kimseterden aldığı tutu,I, 416çatuk
: Çin'den getirilen bir balık boynuzu· III, 218çaw
: şöhret, ;an; ses,I, 45;II, 250çawa
: delikanlılara verilen adlardan·III, 225çawar
: ateş yakmaya yarıyacak nesne, tuturak, I, 17, 411çawar çuwar
: ateş yakmaya yarıyacak nesne,tuturak·I, 411çawarlıg yer
: yavşan gibi tuturak yapmaya yarar odun bulunan yer· I, 495çawıg
: kamçı, kamçı ucu, I, 374; II, 231 bkz>çag ıgçawju
: dalı, budağı, meyvesi kırmızı bir ağaç olup meyvesi acıdır· Kadınların parmağı kırmızılıkta buna benzetilir, I, 422çawlanmak
: sanlanmak, şöhretlenmek, ün sahibi olmakII, 245; III, 200çawlı
: ateş yakılan meyve kabukları, III, 442çawuş
: çavuş, savaşta safları düzelten ve askeri zulüm etmeğe bırakmayan kimse. I, 368 çaydam yatağa doldurulan veya yağmurluk yapılan Ince keçe· III, 176 bkz> çiydemçe
: benzetme edatı,III, 207 bkz> çaçeçek
: çiçek I, 119, 179, 193, 233. 388. 437; II, 122, 285çeçeklenmek
: çiçeklenmek II, 266çeçeklik
: çiçeklik,I, 508çeçge
: çulha tarağı,I, 429çefşeñ
: koyun kırpılan makas, kırkı·III, 385çek
: çizgili, kumaş gibi bir pamuk dokuma·III, 155çek çük
: malın en değersizi, kıvır zıvır,I, 334çekek
: çiçek hastalığı,I, 388çekik
: nokta·II, 149, 181, 287 bkz> çikikçekik
: küçük çocuk çükü· II, 287 bkz> çübekçekik
: serçeye benzer alacalı bir kuş ki siyah kayalıklarda bulunur· II, 287çekilmek
: kitap (10^^111^.II, 133, 134çeklnmek
: kendisi için kitaba nokta koymak·II, 149çekinmek
: bohça bağlamayı üzerine almak,kendi kendine ba ğlamak,II, 149çekişmek
: nokta koymakta yardım ve yarışetmek·II, 107çekleşmek
: kur’a çekmek· II, 210çekmek
: kitap noktalamak; attan kan almak;s ıkılan oku çekmek· II, 21çekmek
: çekerek bağlamak· II, 21 bkz> çıkmakçekrek kapa
: yünden yapılan kölelerin giydigi cepsiz blr kaftan·I, 477çektürmek
: noktalatmak; kan aldırmak·II, 181çekük
: çekiç·II, 287çekün
: ada tavşanı yavrusu, göcen·I, 402çekürge
: çekirge·I, 490çeliñ
: çini; Çin'den gelme·III, 371 § çeliñ ayak; Çin kâsesi, III, 371çelpek
: göz çapağı· I, 477çelpeklenmek
: çapaklanmak, II, 277, 279 çeu ğ zil, çalpara·III, 357 çeñel er şer adam, şerli adam·II, 290 çeıîğlik sarmaşık otu,III, 383çeñli merigli
: birçocukoyunu; salıncak·III, 379çeñşü
: küçük hırka·III, 378çepiş
: altı aylık keçi yavrusu, çepiç·I, 368çepişlenmek
: çepiç olmak, çepiç haline gelmek, II, 266çer
: vücudun ağırlığını bildiren bir kelime,I, 322çer
: savaşta karşılıklı duran saflar·I, 323çer
: vakit,I, 323çerig
: asker, asker dizisi, ordu,I,123,128, 323, 388, 442, 519;II, 97, 103, 209;III, 332çerik
: her şeyin karşısı; her şeyin vakti, sırası, I, 388çerkeşmek
: saf haline gelmek, sıralanmak, dizilmek, düzelmek.I, 179, 442; II, 209, 210, 283, 303çerlenmek
: vücut ağırlaşmak, agrımak, hastalanmak·I, 322; 11. 244, 245çerletmek
: bozmak; ajrıtmak; ağırlık vermek·II, 345çerlik
: karşı,I, 323çerlik
: vakit·I, 323çermelmek
: bir ;eyln ucu kıvrılmak, bükülmek·II, 231çermeşmek
: bükmekte yardım ve yarış etmek· II, 210çermetmek
: bir şey fltil gibi bükülmek; ördürülmek. II, 349çertilmek
: yok edilmek; ortadan yok olmak, ölmek, kaybolmak, uzakla şmak, elden çıkmak· I, 103; II, 148, 229;III, 41çeş
: perüze, firuze·I, 330;II, 79, 192çeşkel
: çanak çömlek·I, 482çetgen
: gem dizgini·I, 443çetük
: kedi·I, 388;III, 127 bkz> muş § küvükçetük
: ; erkek kedi· I, 388çewrülmek
: çevrilmek, döndürülmek. II, 230çewrüşmek
: çevrlîmek. II, 208çewşeñ
: gözü sulu, gôzü her zaman akan ki şi·III, 385çewürgen
: her zaman çevlren, I, 522çewtirmek
: çevirmek, bir şeyi sol elin baş parmagı üzerinde çevirmek· II, 82çétmek
: eri;mek· II, 314 bkz> yetmek, yétmekçıbık
: çubuk, yaş olan dal, I, 318çıbıklamak
: taze çubukla vurmak. III, 337çıbırtmak
: çırpıçtırmak, taze ;ubukla döğmek· III, 430çıçalak
: serçe parmak, sırça parmak,I, 487çıçamuk
: yüzük parmağı·I, 487çıf
: hurma ve üzüm gibi şeylerin şırasının çömlek veya benzerlerinde kaynamas ından çıkan ses·I, 332çıfılamak
: çığıl çığıl ses verı·nek, şıra kaynarken ses vermek.III, 325çıg
: göçebelerin sele sazı (çığ otu) lle yaptıkları çadır örtüsü·III, 128çıg
: bir Türk arşını, Arap arşının üçte ikisi kadardır, göçebeler bununla bez ölçerler·III,128çıgan
: fakir, yoksul· I, 31 bkz> çıgayçıgay
: fakir, yoksul·I, 31, 214, 248, 349;III, 238, 239 bkz> ç ıgançıgıl tıgıl
: ses bildiren bir söz·I, 393çıgıl tıgıl kılmak
: çığıl çığıl etmek,I, 393çıgılwar okı
: bir çeşlt küçük ok·I, 493, 494çıgır
: daryol, küçükyol, çığır,I, 363 bkz> çagırçıgırlamak
: çığır açmak; çığır açmağa yönelmek; karda ayağıyla yol açmak·III, 331çıgırlanmak
: çığırlar peyda olmak·II, 267çıglamak
: Türk arşını ile ölçmek·III, 296çıglanmak
: õlçülmek·III, 198 çıglatmak uzunluk õlçtürmek· II, 345çıgmak
: dürmek, çıkınlamak, bağlamak, II, 14, 15çıgrı
: çıkrık, değirmen, çark, dolap gibi şeylerin çıkrığı, ip çıkrığı ve her türlü makara;değre, felek· I, 421, II, 82, 230, 241, 255. 303 § kök ç ıgrısı; felek, gõk değresi- I, 421çıgrıtmak
: çiğnetmek; çiğneterek sertleştirmek; işte pişirmek (insan için)· II, 333çıgrumak
: gevşek şey sertleşmek, III, 280çıxansı
: nakışlı bir Çin ipeklisi· I, 489 bkz>ç ıxansı, çınaxsıçıxşansı
: nakışlı bir Çin ipeklisi·I, 489 bkz> çıxansı, çınaxsıçıjmak
: binilmek veya yüklenmek istenen yag ırlı hayvan eğinmek.II, 9 bkz> çijtürmekçık
: inciten ve korkutan ki şiye karşı koyamayacak adama söylenen bir korkutma deyimi·III, 130çıkan
: yiğen, hala ve teyze oğlu· I, 402çıkarmak
: çıkarmak· II, 83çıkılmak
: çıkılmak, II, 133çıkı
: ; menfaat, çıkar· I, 368çıkışmak
: çıkmakta yardım ve yarış etmek· II,104çıkmak
: çıkmak· I, 81, 305, 343, 362, 420, 424; II, 17, 18, 116, 246; III, 16, 120, 144, 161 bkz> taşıkmak, tışıkmakçıkmak
: çekerek bağlamak,II, 21 bkz> çekmekçıkmak
: nemlenmek· III, 183, 184çıkramak
: gıcırdamak. III, 280çıkraşmak
: çokça gıcırdamak, çıkırdamak· II, 209çıkratmak
: gıcırdatmak (diş, kapı, kalem gibi şeyler), II, 334çıkrışmak
: çıkarmakta yardım ve yarış etmek (bir şeyi çıkarmak, meydana çıkarmak gibi). II, 208, 209çıkturmak
: çıkartmak·II, 181çıkturmak
: ıslatmak, ıslak yere koymak· II,181çılanmak
: yaşlıktan ıslanmak; at terlemek· II,150çılaşmak
: ıslatmakta yardım etmek,II, 108çılatmak
: ıslattırmak, atı terletmek·II, 310 bkz> çıylatmakçıldamak
: çıldır çıldır etmek· III, 281 bkz>çılramakçılramak
: çıldır çıldır etmek, III, 281 bkz>çıldamakçılratmak
: seslendirmek, çığıl çığıl ettirmek· II, 333çımguklanmak
: koğcu (dedikoducu) olmak· II, 275çın
: doğru, gerçek, sahih,I, 86. 339;III, 138 § ç ın bütün kişi; kendine güvenilebilen,do ğru dürüst kişi,I, 398çınaxsı
: nakışlı bir Çln ipeklisi,I, 489 bkz> çıxansı, çıxşansıçından
: sandal ağacı·I, 436; 11 ,122çından
: at kula renkli at· I, 436 çınduturmak caydırmak· II, 182 bkz> çanturmakçıñarmak
: araştırmak, tahkik etmek·II, 182çınıkmak
: gerçekleşmek· II, 117çınlamak
: tahkik etmek, gerçekliğini araştırmak·III, 296çınlatmak
: gerçekleştirmek, tasdik ettirmek·II, 345çıñ
: çınlama, çan ve leğen gibi ;eylerln verdiği ses,III, 357 bkz> çirigçıñ étmek
: çınlamak·III, 357çıñıl çıñıl
: bir şeyin çingil çingil ses çıkarması, III, 366çıñıl çıñıl étmek
: çingil çlngil etmek·III, 366çiñrak
: gür ve pürüzsüz ses,III, 383çıñramak
: çınlamak III, 402çıñratmak
: çınlatmak·II, 358çıp
: her ince ve yumuşak dal·I, 318çıpıkan
: innap, vücutta çıkan kırmızılık· I, 448 bkz> çıpkançıpkan
: innap, Zizyphus vulgarls; vücutta ç ıkan kırmızılık· I, 448 bkz> çıpıkançır
: elbise yırtmakta, yırtılmakta çıkan ses·I, 323çırguy
: ok temreninin şişkince olan yeri· III, 241çırguy
: elbise kuşağının geçeceğl iki taraflı kõprücük· III, 241çıwı
: cinlerden blr bölük· III, 225çıylatmak
: ıslattırmak, at terletmek, II, 310 bkz> çılatmakçi
: toprakta yaşlık, yaş·III, 207çibek karguy
: delice doğan, moymul, at-macaya benzeı- bir ku;·I, 388; 111. 241çibek karkuy
: delice doğan, moymul, at-macaya benzeı- bir ku;·I, 388; 111. 241çibek kırguy
: delice doğan, moymul, at-macaya benzeı- bir ku;·I, 388; 111. 241çibek kırkuy
: delice doğan, moymul, at-macaya benzeı- bir ku;·I, 388; 111. 241çifşeñ
: ekşi, ekşimiş III, 385Çigillemek
: Çiğil*lerden saymak, Çigil'lere nisbet etmek·III, 345Çigillenmek
: Çiğil kılıgına girmek,II, 269çigilmek
: düğüm sıkıştırılmak, ip düğümlenmek·II, 134 bkz> çiklişmek, çiktürmekçigir çigir
: ekmek içerisinde taş kırıntıları olduğu zaman di;in ezemeyerek çıkardığı ses, I, 363çigit
: pamuk çekirdeği·I, 356çigne
: mala, çiftçilerin "sürgü" dedikleri aygit·I, 435 bkz> çikneçij
: demir çivi, zırh çivileri ucu·III, 123, 214çijtürmek
: hayyan yükten belini çökertmek·II, 180 bkz> ; ıjmakçik bök
: aşığın sırtının tüseğinin yukarı gelmesi·III, 130 bkz> bökçik çik
: oğlağı çağırmak ve gütmek için kullamlan bir söz· I, 334 bkz> çilik çilikçikik
: nokta· II, 107 bkz> çekikçikin
: ibrişim.I, 414çikin
: üzüm bağlarında biten hayvanların yediği başaklı bir ot·I, 414çiklişmek
: sıkışmak, düğüm sıkışmak· II, 210 bkz> çigilmek, çiktürmekçikne
: çiftçilerin "sürgü" dedikleri ayg ıt· III, 301 bkz> çigneçiknemek
: sıkı dikmek, altın tellerle (yani kılaptan denen altın sarılı tellerle) ipek kumaş üzerine nakış işlemek; yere sürgü çekmek, I, 414; III, 301çikremek
: bir şeydekl yabancı şey gıcırdamak·III, 280, 281çikten
: eğer örtüsü· I, 435çik turmak
: aşık oyununda aşık yan yatınca çukur tarafı yukarı gelmek· I, 334çiktürmek
: sıkıştırmak, düğüm sıkıştırmak, II, 180 bkz> çigilmek çikli şmek ·çil
: çokluk bildiren sıfat edatı· III, 56, 57çil
: bere, döğmek yüzünden deri üzerinde olan iz· I, 336; III, 134çil
: çirkinlik, çil· III, 134çildek
: atın göğsünde çıkan bir çıban·I,477 bkz>cıldayçile
: õğrekteki atın yaş gübresl,III, 233çilemek
: yaşartmak, ıslatmak·III, 271çilgü at
: al at·I, 430çilik çilik
: oğlağı çağırmak için kullanılan bir söz-I, 388 bkz> çik çikçim
: bir şeyin çiğ veya ya; olmasında obartma istenildiği zaman kullanılan bir edat·I, 338 §çim yig et; çim çig et·I, 338 § çim öl ton; çip ıslak elbise·I, 338çim ayrık otu·I, 338
:çiniştürük
: bir ağaç meyvesi (fındığa benzer,kırmızımsı beyazı olur, ilk yazda yetişir, yenir),I, 530çinüştürüksemek
: canı "cinüştürük" istemek· I, 280çiñ
: iyice, büsbütün.III, 357 § çiñ tolu; iyice dolu, büsbütün dolu·III, 357çiñ
: leğen ve benzeri şeylerin çıkardığı ses· III, 370 bkz> çıñçir
: yag·I, 323çirt
: ses ifade eden bir söz·I, 341 §çirt sudmak; di şler arasından "çirt" diye tükürük çıkamak· I, 341çiş çiş
: kadın çocuğu işetmek istediği zaman söyler; at hakkında da böyledlr, I, 331çişemek
: çişemek, çiş etmek, pislemek (çocuklarda)· III, 267çişetmek
: çiş ettirmek, abdest bozdurmak· II, 307çit
: kamıştan veya dikenden yapılmış duvar veya hüğ, çardak,I, 320çit
: üzeri alaca nakışlı Çin ipeklisl, III. 120çiwgin
: yağlı, doyurucu, besleyici· I, 443 bkz>kewgin § çiwgin a ş; besleylci yemek· I, 443 § çiwgin ot; hayvanları semirten ot·I, 443çiwgünlenmek
: vücuda yararlı besleyici bulmak· II, 278çiydem
: yatağa doldurulan veya yağmurluk yapılan ince keçe· III, 176 bkz> çaydamçobulmak
: elmanın yarısı, blr ;akı, elma kakı,1, 503çocuk
: domuz yavrusu; herşeyin küçüğu·I, 381 çodın tunç ve çözülmüş bakır, bakır· I, 409 § çoğın esiç; bakır tencere· I, 409çog
: eşya konan heybe, bohça· III, 128çog
: ateş alevi, ateş yalını, güneşin yalını, saçaklarL III, 128çogı
: savaş· I, 41çogı
: gürültü, bağırtı. III, 225, 234 bkz> çagı,çugıçogılamak
: bağırmak, çağırmak· III, 324, 325 bkz> çagılamakçoglamak
: fil bağırmak· III, 295 bkz> çarlamakçoglamak
: bağlamak, bohçalamak, III, 295, 296çoglanmak
: ateş yalınlanmak, güne; yalını yere düşmek· II, 245çoglanmak
: toplanmak, akışarak toplanmak· II, 245çoglanmak
: bağlanmak, heybelenmek· III, 198çoglatmak
: bohçalatmak, sardırmak,II, 345çogmak
: sarmak, sıkı bağlamak·I, 210çogulmak
: bağlanmak, bohçalanmak·II, 133 çok kötü, alçak· III, 130çokmak
: süzülüp inmek, konmak· Il, 17; III, 46 bkz> çakmak, çukmakçokmaklanmak
: yılan çöreklenmek II, 275, 279çokramak
: (pınarda su ve tencerede bir şey) kaynamak·III, 280çokrama yul
: suyu çok olan, fışkıran kaynak;fışkırma I, 492;III, 4çokraşmak
: çoğalmak ve dalgaIanmak.II, 208çokratmak
: kaynatmak.II, 333, 334çokturmak
: saldırtmak, üzerine indirtmek II, 181çolak
: çolak· I, 381çomak
: asâ, çomak, I, 381çomak
: üygurlar'ca ve bütün Müslüman olmayan halk taraf ından Müslümanlar'a verilen ad, Müslüman .I, 381;II, 3 § çomak eri; Müslüman.I, 381çor
: avret yeri bitişik olan kadın, sarılgan bitki·III, 121, 122çowlı
: tutmaç süzgeci, III, 442çögen
: topu çekmek için kullanılan ucu eğri bir değnek, çevgen· I, 187, 223, 242, 402çöjülmek
: gevşek ip gerilmek; uzayıp silnmek· II, 132 bkz> çüjülmekçök çök
: deveyi ıhtırmak için kullanılır bir söz· I, 334çökdi
: kulağın altında "kafa baltası" denen yer·I, 418çökmek
: diz çökmek, dibe çökmek· II, 21, 33çöktürmek
: çöktürmek, maden ayırıp çök-türmek· II, 181, 182çökürmek
: çökermek, ıhtırmak· II, 84çöküt
: kısa· I, 356 çökütlük kısalık, cücelik. I, 506çömçe
: kepçe, çömçe·I, 417çömgen
: her zaman dalan, I, 401çömmek
: dalmak, çimmek I, 401çöñek
: çömçe, kutu· II, 290çöp
: tutmaç parçası· I, 318çöp
: şarabın tortusu, her şeyin çöküntüsü, çöp, çör çöp; herhangi bir şeyin çökeli I, 318; III, 119çöp çep kişiler
: değersiz kimseler.I, 318çöpik
: meyve yenildikten sonra at ılan şey, çör çöp· I, 390 bkz> şöpikçörek
: çörek· I, 388çöreklemek
: çörek yapmak· III, 340çubartmak
: çalıp, soyup çıplak bırakmak, cıbırlatmak· III, 429, 430 bkz> çubartus ımakçubartusımak
: çalıp soymak ve çıplak bırakmak, III, 430 bkz> çubartmakçufga
: çabuk gitmek isteyen bir postac ının,yoldan alıp başkasını buluncuya değin binip gittigi at· 1. 424çufga
: kılavuz, başbuğ·I, 424çugı
: gürültü·III, 128 bkz> çagı, çogıÇuglan
: Karluk büyüklerinnin adlar ından· I, 444çugurdan
: uçurum, yar· I, 512çuh çuh
: atı yürütnnek ve azarlamak için çıkarılan ses· III, 117, 118çukmak
: süzülüp inmek, konmak· bkz> çakmak, çokmakçukmın
: kurabiye blçlminde yapılan bir ekmek, çömlekte su bu ğusunda pişirillr·I, 444çukubarı
: pota yapılan çamur, lüleci çamuru· III, 243 bkz> hukubar ıçulbuş
: elbiseye ve ele yapi{an meyve yap ı;kanlığı· I, 460çulık
: çulluk, öveyik büyüklugünde alacal ı bir su kuşu·I, 381çulıman
: su birikintisi· I, 448çuluman ış
: içinden çıkılamayan iş, çepreşik iş· I, 448çulk
: cılk, büsbütün, dibelik. I, 349 § çulk esgürük (esrük);c ılk sarhoş, bütün bütün sarhoş· I, 349çulkuy
: bir tarafa çarpılmı;· III, 242 § çulkuy elig; eli çolak, III, 242 § çulkuy etük; topu ğu çarpık papuç· III, 242çumalı
: karınca· I, 448çumguk
: ayağı ve başı kızıl, kanadında ak tüy olan karga, ala karga· I, 33, 470 bkz> çumukçumılı bolmak
: sıcaktan göz kararmak, I, 448çummak
: insan suya dalmak· II, 26çumruşmak
: dalmakta yardım ve yarış etmek·II, 208çumturmak
: çimdirmek II, 182 çumuk ala karga· I, 33, 470 bkz> çumgukçumurmak
: suya daldırıp batırmak· II, 85çumuşluk
: aptesane, ayakyolu· I, 503çumuşmak
: suya dalmakta yarış etmek, I,441; II, 111çunmak
: yıkanmak,II, 314 bzçupan
: köy büyüğünün (muhtarının) yamağı,gizir.I, 402çupra
: eski elbise·I, 421çuram
: diğerlerinden daha uzağa glden yegnl bir ok atılı;ı· I, 412 § çuram okı; dlğerlerinden daha uzağa gidecek ;ekilde atılan ok,l, 413çur çur
: hayvan sagılırken sütün kapta çıkardığı ses, I, 485 bkz> çür çür § tewl emgi çur çur; hayvan sağılırken sütün kapta çıkardığı ses (deve için), I, 485çurnı
: Türk hekimlerinin yaptiklar ı sürgünlük ilâcı· 1. 435çutur
: huyu kötü,I, 363çuvaş
: çadır·I, 195;II, 7. 190; III, 60çuwı
: Hotan tõresince hakandan iki derece aşağı kimselere verilen ungun· III, 225çuwlamak
: bõrtmek, iyi pişmemek· III, 296çuwşamak
: kaynamak ve köpüklenmek; karn ı yanmak ve ekşimek· III, 286çuwşatmak
: ekşitmek, II, 336, 337çuz
: yaldızlı kırmızı renkli bir Çin kumaşı·I, 325çü(çu)
: emirde (olumlu ve olumsuz) pekitme bildiren bir edat-III, 207 bkz> şu, şüçübek
: çocuk çükü·I, 388 bkz> çekikçübür
: keçi kılı-I, 363çübür çebür
: abur cubur, malın kötüsü ve değersizi·I, 363çübürlenmek
: keçi kıllanmak, keçinin kılı bitmek·II, 266 bkz> çüpürlenmekçüjmek
: çekerek uzatmak, uzunluğunaçekmek.II, 9çüjtürmek
: gerdirmek, çektirmek,II, 180çüjülmek
: gerilmek, gevşek ip gerilmek, sakız veya macun gibi şeyler uzayıp sünmek· II, 132 bkz> çöjülmek ;çükreklenmek
: yün elbise sahibi olmak ve giymek. II, 277çülükmek
: bozulmak, perişanlaşmak. II, 118, 119, 166çümerük kişi
: her zaman gözü sulanan, gözü az gören adam· I, 488çümgen
: çimenlik, ayrıkotu, Panlcum dactylon·çümmek
: õrdek suya iylce dalmak·II, 26çümtürmek
: suya daha derin daldırmak,II,182çümürmek
: suya derin daldırmak·II, 85çümüşmek
: suya daha derin daldırmakta yarış etmek·II, 111çilnük
: çınar ağacı, I, 388 bkz> çarun, şünilkçüpürlenmek
: keçi kıllanmak II, 266 bkz> çübürlenmekçür
: menfaat· I, 323çür çür
: süt sağılırken kapta çıkardığı ses, herhangi bir akarın çıkardığı ses· I, 323 bkz> çur çurçürkü
: çiş (çocuklar için).I, 430çürlemek
: menfaat elde etmek,I, 323çürlenmek
: faydalanmak·II, 245 çürletmek aşırtmak.II, 345çüşek
: ot, çayır·I, 389çüvüt
: boya.III,162 bkz> çüwüt § kızıl çüvüt;kızıl boya, zindfre, sülüğen· III, 162 § alçüvüt; al boya· 111.162 § kök çüvüt; lacivert boya· III, 162 § ya şıl çüvüt; yeşil boya· III, 162 § sarıg çüvüt; sarı boya, zırnık. III, 162çüwüt boya
: · III, 162 bkz> ·çüvütdag
: atlara ve başkalarına vurulan dağ, dağlamak· III. 153dag
: yok, değil III,153 bkz> dag ol, dag, tegüldag ol
: değil· I, 393, III, 153 bkz> dag, dag,tegüldakı
: dahi, II, 195 bkz> takıdañ
: "dan" diye ses verme.II, 357dangal
: saman kesmiği·III, 384dañ duñ etmek
: "dan dun" diye ses vermek· III, 357 bkz> tañ tuñ étmek-daş (-deş)
: iştirak, yakınlık gösteren bir ek· I, 407dava
: ılgın ağacı meyvesi.III, 237dava
: yün sümeği·III, 237dede
: baba,III, 220deve
: deve·II, 195; III, 225 bkz> devey, teve, tevey, tewe, tewey, téwi, tiwidevey
: deve· I, 31 bkz> deve, teve, tevey,tewe, tewey, téw!, tiwididek
: gelin giderken yat kimselere görünmemek için örtülen örtü·I, 408didim
: geline gerdek gecesi giydirilen taç·I, 397dik
: dik·I, 334dik turmak
: dik durmak·I, 334dük
: şu kadar, birkaçI, 334;III, 367 § dük miñdük urmak
: yumruğu ile yavaşçavurmak·I, 334dülek
: ağzı kırık saksı ve testi,I, 389dünüşge
: "sülüklü pancar" denen sebze·I, 490dag
: yok, değil,III,153 bkz> dag, dag ol, tegülebek
: (çocuk dilinde) ekmek·I, 68eç eç
: atları gayrete getirmek ve sıkıştırmak için çıkarılan ş65.II, 282 bkz> heç heçeçe
: büyük kız kardeş·I, 86 bkz> eke, ezeeçi
: yaşlı kadın, hanım nine·I, 87 bkz> açıeçkü
: keçi·I, 95, 128; II, 14, 117, 266 bkz> keçiedermek
: aramak· III, 11 bkz> edermekedin
: başka, dışında. III, 11 bkz> adın, adın, adruk, ayruked
: ipekli kumaş ve benzeri gibi dokuma cinsinden sanat eseri olan her şey· I, 79 bkz> adeder
: eğer, hayvan eğeri· II, 224, 253, 283, 327; III, 300edergen
: çok arıyan; hakkını arayan· I, 157ederlemek
: eğerlemek·I, 300 ederlig eğerli, eğeri olan,I, 151ederlik
: üzerine eğer konulan ağaç·I, 151edermek
: aramak, takip etmek, kovalamak· I, 447 bkz> edermekedgermek
: iyi görmek, iyi bulmak, kulak asmak, dinlemek; düzeltmek, onatlamak· I, 227, 237; II, 29edgü
: iyi.I, 34, 64, 79 ,114. 128. 177, 221, 319, 386, 428, 432, 458, 523. 524;II, 153; III, 43. 155, 161, 214, 367, 374, 384, 435 § edgü yawlak; iyi kötü· I, 432edgülüg(·k)
: iyiIik.I, 44, 129, 158, 420; II, 26, 91, 112edirmek
: ayırıp seçmek, ayırmak, I, 177, 178 bkz> adırmak, ödürmek, ödürmek,udurmak, üdürmekediz
: yüksek, yüksek yer, her şeyin yükseği·I, 55, 94, 122 § ediz tag; geçit vermeyen da ğ· I, 55edizlenmek
: engel ve sarp saymak· I, 292, 293edizlik
: yükseklik. I, 152edlelmek
: ıslah olunmak; araştırılmak. I, 295edlemek
: ülkü yapmak, değer vermek, ehemmiyet vermek, aklına getirmek; tesir etmek, I, 86. 286;III, 155edlenmek
: bir şey bir dllek için kullan ılmak, bìr şey dilek edinilmek. I, 257edleşmek
: saygı dolayısıyle birbirini aramak, I, .239edletmek
: iyileştirmek, ıslah ettirnıek·I, 264edlig
: faydalanılan, faydalı.I, 103eğmek (·admak)
: yaradılış gösteren isimlerden fiil yapma edat ı· II, 340ednetmek
: değişmek, bulunduğu halden başka bir hale girmek. I, 266,ef
: ev, III, 207, 212, 266, 313, 314 bkz> ev, ew,öw, üv, üweget
: gerdek gecesi gelin içln gönderilen hizmetçi kad ın·I, 51egetlemek
: cariye göndermek, birisi ile birlikte güveyin evine hizmetçi göndermek· I, 299 egetlenmek gelin kendisi ile birllkte gönderllen cariye sahibi olmak, I, 291egetlig
: cariye sahibi gelin· l· 151egetlik kara baş
: gerdek gecesi gelinle birlikte gönderilen hizmetçi kad ın, sağdıç kadın· I,150egilgen
: daima eğilen, eğilebllen·I, 159egilmek
: eğilmek I, 198; III, 215egin
: eğin, sırt·I, 77, 110egin
: eni bir buçuk karış, uzunluğu dört arşın gelen bir bez· I, 78egir
: karın ağrısını sağaltmak için kullanılan bir kök (ilâç), Acorus calamus·I, 53egirgen
: çok eğiren·I, 158egirmek
: sevketmek; dõndürmek, eğirmek,çevirmek; bir yeri kuşatmak, sarmak. I, 178, 179; II, 13, 137egirsemek
: egir (ilâç) kullanmak ıstemek·I, 302egirsemek
: eğirmek istemek, (çevirmek, bir yeri ku şatmak) istemek·I, 302egirtmek
: eğirtmek; kalenin etrafını kuşatmayı emretmek·III, 428egiş
: maden eritildiği zaman çıkan pislik,I, 122egişmek
: çevgen eğmekte yardım ve yarış etmek· I, 187egit
: nazar değmennesi için çocukların yüzüne sürülen bir ilâç, bu ilâç safrana blrtak ım şeyler katılarak yapılır. I, 51egleşmek
: birbirine uyup durmak; bir şeyi ayakla çlğnemekte birblrine yardım etmek.,I, 241 bkz> iklemek, ikleşmek, yiklemekegme
: evin kemeri.I, 130egmek
: eğmek I, 100, 168egri
: eğri, I, 127, 458egrik
: egirtilen ip, egrilmiş ip· I, 105egrilmek
: kale ku;atılmak,sarılmak; ip eğrilmek,I, 248egrim
: düden, suyun toplanıp kaynıyarak dönerek aktığı yer·I, 107egrimlenmek
: (su göllerde) eğreklenmek, kaynayarak ve akarak dönmek, düdenlenmek I, 314egrinmek
: kendi için eğirmek, kendini eğirir gibi göstermek·I, 253egrişmek
: bir yeri sarmakta, kuşatmakta yar-, dım etmek, ip eğirmekte yardım ve yarış etmek·I, 186, 236egsemek
: eğmek istemek·I, 277egtürmek
: eğdirmek,I, 223egürgen
: taneleri olan bir bitki, Karluklar bunu yerler·I, 158ekdi
: sığır, koyun gibi hayvanlar ın kesildiği yer, mezbaha· I, 125ekdü
: kılıç kını ve benzeri şeyleri oymakta kullanılan ucu eğri bıçak,I, 125eke
: büyük kız kardeş, koca vey» karının kendinden büyük kız kardeşi, I, 68, 90; III, 7 bkz> eçe, ezeekeç
: akıllı küçük kız, büyüklük eseri gösteren küçük k ız, I, 52ekek
: ortaya düşmüş. I, 78 § ekek işler; ortaya düşmüş kadın· I, 78ekek işlerlik
: kadının arsızlığı, yüzsüzlüğü· I,153ekeklemek
: söğmek, "ortaya düşmüş karı"demek, kõtülüğe nispet etmek·I, 306, 307ekelemek
: "abla" diye aytamak, "büyük kızkardeş, abla" demek,I, 310ekeme
: bir çeşit çalgı, III, 174 bkz> ikemeekilmek
: ekilmek I, 198ekim
: bir kez ekilecek kadar olan yer· I, 75ekin
: çiftlik, ekin ekilen yer, I, 78ekindi
: öbürü, öteki· III, 75, 103 bkz> ikindiekindi tarıg
: ekilen tohum, I, 140ekinmek
: ekinmek, kendisi için ekmek· I, 203ekişmek
: ekmekte yardım ve yarış etmek·I, 187ekitmek
: ektirmek· I, 212, 213eklemek
: çiğnemek, basmak·III, 443 bkz>erklemekekmek
: bir şey ekmek·I, 64, 168eksük
: eksik,I, 105 § eksük yarmak; eksik para· I, 105eksümek
: eksilmek.I, 278, 326ekşig
: ekşi, I, 105ektürmek
: ektirmek,I, 223eldiri
: oğlak derisi,I, 127 bkz> elrieldrük
: üzerlik otu ve tohumu; Peganum harmala· III, 12, 412, bkz> ilrük, y ıdıg ot, yüzerllkelgelmek
: elenmek·I, 250elgemek
: elemek·I, 284elgenmek
: kendisi içln elemek·I, 255elgeşmek
: elemekte yardım ve yarı; etmek,I. 238elgetmek
: eletmek·I, 264elig
: el·I, 72, 82, 134, 164, 197, 202, 242, 253,288, 410, 448;II, 44, 78, 82, 105, 123, 134,135,147,158, 231, 237, 238, 271, 292,328,346; III, 53, 62, 63, 79,124, 134, 142,154,193, 242. 297, 307, 425 § oñ elig; sag el·I, 72 § sag elig; sa ğ el·I, 72 § sol elig;eliglig
: elli, eli olan·I, 336eliglik
: eldiven, elcik·I, 153eliklemek
: alay etmek, I, 307 bkz> elük·elkin
: yelici, koşan; konuk, misafir, yolcu, seyyah· I, 31, 44, 102; II, 242; III, 37, 85 bkz> yelkin, yélkinelri
: oğlak derisi. I, 127 bkz> eldirielşemek
: acıkmaktan dolayı göz kararmak·I, 283 bkz> ölşemekelşetmek
: açlıktan gözünü karartmak,I, 263 bkz> öl şetmekelük
: alay etme, maskaraya alma·I, 122 bkz>eliklemekelwirmek
: sıçramak, atılmak· I, 226 bkz> alwırmakem
: kadının dişilik aygıtı, am· I, 38, 335em
: ilaç.I, 38, 95, 407;II, 363;III, 157emçi
: ilâç yapan adam, eczacı,I, 38;III, 252emdi
: şimdi.I, 36, 37, 41, 46, 74, 125, 192, 200,367, 380, 442, 498;II, 110, 209, 264;III, 356, 372 bkz> imdi emeçlemekemek
: olmak I, 494;II, 29emet
: evet·I, 51;III, 8 bkz> evet, ewet, yemetemgek
: emek, zahmet,I, 110, 205, 420; II, 121,130, 228, 233, 288;III, 372emgeklenmek
: zahmetli saymak,I, 315emgemek
: emek çekmek, zahmet çekmek· I, 284, 362emgenmek
: emenmek, zahmet çekmek· I, 255emgeşmek
: birbiri yüzünden zahmet çekmek·I, 238emgetmek
: yordurmak, emek çektirmek· I, 264emik (emig)
: meme· I, 72, 407; II, 70 § tewi emiki; deve memesi,I, 485 emik ılık, soğuduktan sonra ısınıp sıcaklığı artmayan·I, 72 § emik kün; ılık gün.I, 72emikdeş
: bir memeden emen iki çocuk, süt karde ş,I, 407emiklemek
: memesine vurmak,I, 308emiglig işler
: emzikli kadın·I, 153emir
: kırağı, sis· I, 54 bkz> amır, imir, iñiremirçge
: kıkırdak, III, 442emitmek
: eğilmek, meyletmek· I, 69, 214; II, 312. 325emlelmek
: ilaçlanmak I, 296emlemek
: ilâçlamak, sağaltmak (yalnız kullanılmaz, "samlamak" ile beraber gelir),I, 287, 380;III, 85, 295, 298emlenmek
: kendine ilâç etmek·I, 259emleşmek
: ilâçlanmak·I, 242emletmek
: ilâçlatmak, ilâç ettirmek·I, 266; II, 363emmek
: emmek I, 169emrimek
: kaşımak· I, 275emrişmek
: uyuz vb· şeylerden dolayı kaşınmak, deri karıncalanmak·I, 236, 463emritmek
: kaçıma ve gidiştirme yüzünden gıdıklaniTiak·I, 261, 262emrülmek
: (kaynayan tencere, insan solu ğu) senmek, çekilmek·I, 53, 248, 249 bkz> amrulmakemrülmek
: yatıştırmak, dindirmek·III, 428, 429 bkz> amrulmak, amrutmakem sem
: ilãç·I, 407 bkz> samlamak, sememsemek
: emmek istemek·I, 278emşen (amşan)
: kuzu derisi, kürk yapılan deri,I, 109emürmek
: emzirmek· III, 264 bkz> emilzmekemüzmek
: emzirmek I,180; II, 264 bkz> emürmekendek
: satıh, bir nesnenin üst yanı; dam· I, 105endik
: şaşkın·I, 106 § endik er; budala adam·I, 105enüç
: göze inen perde· I, 52enüçlemek
: göze inen perdeye ilâç koyn ıak,I, 299, 300enüçlenmek
: göze perde inmek,I, 291enük
: hayvan yavrusu, enik, arslan, s ırtlan, kurt, köpek yavrular ı.I, 72enüklemek
: eniklemek, yavrulamak·I, 308; III. 92enüklenmek
: eniklemek, enik sahibi olmak, I, 294enüklüg
: yavrulu·I, 153eñek
: ağzın iki yanında, azıların bittiği yer, avurt·I, 135eñek
: kadınların baş örtülerini bağladıklan ip·I, 135eñitmek
: şa;ırtmak· II, 274 bkz> angıtmakeñlik
: kadınlann yanaklarına sürdükleri allık· I, 115eñgmegü
: imtihan, sınav· I, 252eñmek
: şaşmak· I, 174, 252eñreşmek
: canı sıkılmak, inlemek, mızmızlanmak (çocuk hakkında)· I, 258, 289; III, 39eñtürmek
: işinde şaşırtmak, dandırnnak·I, 290ep
: pekitme ve obartma edatı·I, 34epmek
: ekmek·I, 101er
: er,erkek, adam· I,16, 21, 24, 33, 34, 35, 36. 37, 38, 49, 54, 63, 71, 99, 104, 124, 128, 139, 146, 147, 148, 152, 154,155,156, 157, 158, 160, 162, 164. 166, 167, 168, 169, 170, 172, 174, 178, 181, 190, 191. 192, 194, 195, 196. 198, 199, 200, 201, 205, 216erdem
: fazilet, edep, terbiye; hüner· I, 51, 89, 103, 107, 252; 336,II, 97, 229, 243, 343; III, 41, 133, 143, 211, 303, 440 bkz> erdemerdini
: iri 100.I, 71, 141erdem
: fazilet, edep, terbiye; hüner. I,482 II, 8 bkz> erdemereğmek
: erkekleşmek, I, 208 bkz> arıtmak, eretmekeren
: erin kural dışı çoğul şekli, I, 45, 74, 76,85, 149, 183, 187, 210, 229, 230, 247, 359, 362. 370. 384, 518;II, 17, 83, 101, 104, 220; III, 119. 155. 230, 378, 393, 406 § kurç eren;dayanıklı, yiğit adam· I, 343Erentüz
: Terazi yıldızı; Müşteri yıldızı· I, 76; III, 40 bkz> Karakuş, Karakuş yulduzeretmek
: taşağı çıkarmak, iğdiş etmek; çocuğu sünnet etmek; erkekleşmek. I, 208 bkz> arıtmak, eredmekergürmek
: eritmek.I, 227;II, 198ergürmek
: erişmek, vaktinde yetişmek·I, 227, 228erik
: yağ ve yağa benzer eriyen şey, erimiş.I, 70erik
: yüğrük.I, 139 § erik yılkı; yorga hayvan· 1, 70 § erik at; yürüyen at·I, 70 § erik er;becerikli, yürekli adam·I, 70eriklik
: hayvanın istekliliği,I, 152erimek
: erimek III, 367 bkz> erilmekerinç
: olur ki, belki· I, 132; III, 65, 245, 309, 449erinçil
: günah, bkz> I, 134 arınçueriñen
: ergen, bekâr·I, 117erinmek
: erinmek, üşenmek·I, 201eritmek
: eritmek.I, 208 bkz> erütmekerk
: saltanat, sözü ve buyruğu geçerlik, kudret, iktidar, gücü yeterllk,I, 43erkeç
: erkeç, genç teke·I, 95erkek
: her hayvanın erkeğl·I, 111; II, 102; III, 6, 178 § erkek takaguerken
: "iken" anlamına hal bildiren edat·I, 108, 121, 376, 526;II, 68, 249, 301, 333; III, 168, 317erken
: erken·I, 389erki
: şüphe ve sorgu bildlren edat·I, 129erklemek
: çiğnemek, basttìak. III, 443 bkz> eklemekerküz suw
: ilkbahara doğru karların ve buzların erimesinden hasıl olan su· I, 96erlenmek
: kadın evlenmek, er sahibi olmak· I, 257erleşmek
: erkeklikte yarış etmek, I, 239erlik
: erkeklik.I, 104ermegil
: tembel, eringen· I, 42, 70, 138ermegürmek
: tembelleşmek· III, 349ermek
: olmak, imek·I, 24, 25, 74, 89,109,164, 215, 384, 399, 418, 430, 458, 516;II, 56, 57, 74, 169, 256. 257, 297, 320, 361; III, 38. 44, 168, 218, 219, 315. 333, 385 bkz> érmekernek
: parmak· I, 104 bkz> errigekerñek
: parmak.I, 104, 121, 248; III, 130, 443 bkz> ernekerñeyü
: altı parmaklı adam· I, 136erñeyü
: çok kısa boylu, cüce·I, 136erre
: sidik; eşek kaşandırılmak istendiği zaman iki üç kere bu söz söylenir·I, 38ersek
: ortaya düşmüş azgın kadın, orospu·I, 104; II, 56erseklenmek
: kadın azgınlığından erkek isternek·I, 314ersig
: ere benzeyen, erkek gfbı,III, 128ersinmek
: erkekleşmek I, 253ertik
: işlek yol, I, 103ertişmek
: geçmekte yarış etmek· I, 231ertmek
: geçmek-III, 233, 425, 427erttini özük
: bedeni inci gibi kadın,I, 141ertürmek
: vazgeçmek, bağışlamak, kabullenmek; geçirmek·I, 220erük
: kendisiyle deri sepilenen nesne·I, 70erük
: ;eftali, kaysı, erik gibi meyvelere verilen genel ad·I, 69, 318;II, 282 § tülüg erükerüklemek
: sepilemek.I, 70, 306ernklenmek
: eriklenmek, erik meyvesi vermek,I, 294;III, 348erüklük
: eriklik, erik bahçesi I, 152erüksemek
: eriksemek, canı erik istemek·I, 303erümek
: erimek.II, 198; III, 252 bkz> erimekerüşmek
: erimek; erişmek· I, 182, 186 bkz> aruşmakerütmek
: eritmek· I, 208 bkz> eritmekes
: fenalık, kõtülük, ayıp şey; avret yeri. I, 210es
: yırtıcı, vahşî hayvanların avı, payı·I, 17, 36; III, 46esberi
: külde pişirilen bir çeşit ekmek· I, 141esen
: sağ, salim· I, 62, 77esenlemek
: selamlamak I, 308esgürük
: sarhoş,I, 349 bkz> esrükesilmek
: uzamak, uzatılmak.I, 196 bkz> asılmakesin
: esinti, rüzgâr, I, 77, 165, 266, 288; II, 223; III, 147esinmek
: bir şeyi çekmek, germek, uzatmak, I, 201 bkz> as ınmakesirgemek
: acımak, eseflenmek· I, 306esirgenmek
: acınmak· i, 291esişmek
: ip ve benzeri şeyleri (çekmek, germek ve uzatmakta) yard ım ve yarış etmek· I, 185esitmek
: uzatmak· I, 209esiz
: yazık, esef, III, 51 bkz> essiz, ısız, ıssız, isizesizlig
: fenalık, kötülük, haşarılık· III, 161 bkz> ısızlık, ıssızlık, isizlikeski
: eski, I, 129eskirmek
: eskimek,I, 228eskü
: kalbur, elek,I, 129eslinmek
: bir şey bir şeye takılmak· I, 258, 259 bkz> aslınmakesmek
: esmek; kalburlayarak savurrnak; uzatmak· I, 165esnemek
: esmek; esnemek, I, 288; II, 223; III, 147esnetmek
: estirmek; esnetmek· I, 266, 267esri
: kaplan; tekir renk, kaplan rengi·I, 126 bkz> asr ı § esri yışık; alaca, iki renkli ip· I, 126esrilemek
: nakışlamak, süslemek· I, 316esrük
: sarhoş· I, 105, 194; II, 213, 289; III, 281 bkz> esgürükessiz
: acınmaa·nlatır, yazık, vah·I, 143; II, 188 bkz> esiz, ısız, ıssız, isizestürmek
: uzattırmak, çektirmek, gerdirmek; elettirmek, I, 221esürtmek
: sarhoş etmek· III, 427eş
: eş, arkadaş· I, 47, 458eşek
: eşek· II, 246 bkz> eşgek, eşyekeşgek
: eşek· I,III, 114 bkz> eşek, eşyekeşgeklenmek
: eşek sahibi olmak· I, 315esiç
: tencere, çömlek·I, 52, 166, 223, 248, 258, 313, 323, 327, 357, 409, 411, 514, 518; II, 12, 72, 78, 178. 201, 253, 302, 333, 356, 357; III, 142. 191, 206, 249, 280, 409, 430 bkz> a şaç, aşıç § eşiç bukaç; tencere, bardak, tas· I, 357, 411eşiçlenmek
: tencere sahibi olmak· I, 291eşik
: eşik- I, 42eşiklik
: eşiklik I, 152 § eşiklik yıgaç; eşik yapmak için hazırlanan ağaç·I, 152eşilgen
: daima eşilen·I, 158eşilgen
: her zaman uzayan, çekılen· I, 158eşilmek
: eşilmek I, 197eşilmek
: uzamak· I, 158eşişmek
: toprak eşmekte yardım ve yarış et-mek, I, 185eşitmek
: eştirmek, araştırmak·I, 211 bkz> üşetmekeşittürmek
: işittirmek· I, 222 bkz> eştlirmekeşkin
: uzun yol· I, 109eşkinci
: koşa koşa glden at postası· I, 109eşkin toprak
: akıp inen, üğünen toprak· I, 109eşkürti
: ipekli, nakı;lı Çin kuma;ı· I, 145eşlig
: genç kadından eşi bulunan kimse, eşli, eş sahibi I, 47eşmek
: eşmek; taşmak; (at hakkında) yorga yürümek· I, 166eştilmek
: işitilmek;I, 246eştürmek
: eştirmek·I, 222eştürmek
: işittirmek·I, 221 bkz> eşittürmekeşük
: büyüklerin ölümünde mezarları üstüne serilmek üzere gönderilen ıpek kumaş; bu kumaş sonra parçalanarak fakirlere da ğıtılır, I, 72eşük
: bürgü, örtü, üste giyinilen, bürünülen her nesne· I, 14, 72eşüklig
: bürgülük kumaş sahibi. I, 153eşüklik barçın
: bürgu yapılmak için hazırlan-mış olan ipekli kuma;· I, 153eşülmek
: örtülmek, örtünmek· I, 197 bkz> aşulmakeşümek
: örtmek, bürümek, I, 14; III, 253, 254eşütmek
: örttürmek·I, 210 bkz> aşutmakeşyék
: eşek, I,III, 114, 244, 311, 492; III, 62, 326, 330 bkz> e şek, eşgeket
: et, I,35.36,95,169,173,177,184,196, 209, 220, 223, 236, 323, 338, 348, 379, 397, 401, 429, 444, 479, 485, 495;II, 4,15, 78,102,120, 126, 129, 141, 156, 157, 174, 211, 217, 222, 230,240, 243,245, 248, 252, 254, 281, 282,292, 293, 342, 348; III, 7, 16. 23,etçi
: kasap, II, 48, 49eteç
: çocukların ceviz oynadığı çukur, I, 52 bkz> etiçeteçlik
: ceviz oynamak için çukur aç ılmış yer· I, 151etek
: etek· I, 68eteklenmek
: eteklenmek· I, 294eteklig
: etekli, eteği olan, I, 122eteklik
: eteklik I, 152etetmek
: sıkıntıya koymak· I, 207etiç
: çocukların ceviz oynadıkları çukur· I, 52 bkz> eteçetik
: pabuç, mest· III, 283 bkz> etüketikmek
: (çocük) yetişmek, tombullaşmak, büyümek. I, 192etilgen
: her zaman düzelen· I, 158etilgen
: atlarda bulunan bir hastal ık·I, 158etilgen sayılgan
: birçok işlere giren, çıkan, I, 158etiz
: iki dere arasındaki su geçecek sed·I, 54 bkz> at ızetizlemek
: ark açmak, set yapmak, topragı parçalara ayırmak, evlek yapmak·I, 301 bkz> at ızlamaketizlenmek
: parçalara ayrılmak, (tarla hakkında) maşalaya ayırnnak· I, 292 bkz> atızlanmaketlelmek
: et yapılmak· I, 295etlemek
: etlik yapmak, et yapmak, I, 284, 285etlenmek
: etlenmek, şişmanlamak· I, 256, 285etletmek
: kestirip et haline getirtmek, I, 264etlig kişi
: etli, şişman.I, 101etlig ki
: ;i et sahibi olan kimse·I, 101etlik
: et asılacak çengel, I, 101etlik
: kesilmek için hazırlanan koyun·I, 101 § etlik koy; etlik koyun, I, 101etmek (étmek)
: yenecek ekmek I, 102, 166,197, 202, 211, 247, 262, 329, 391;II, 28, 30,98, 112, 138, 197, 235;III, 93, 223, 280, 287, 304, 352, 426, 428etmekçi
: ekmekçi·II, 48, 49etmeklenmek
: ekmek sahibi olmak·I, 314etrek
: rengi kızıla çalan sarı adam·I, 101etsemek
: canı et istemek· I, 275, 279etsetmek
: ete istek getirtmek, I, 262etük
: pabuç, edik, I, 68, 218, 395; II, 49, 315; III, 97, 242, 426, 430 bkz> etik § bükümetük
: ; kadın ayakkabısı· I, 395etükçi
: pabuççu, kavaf· II, 49etüklenmek
: ayakkabı, edlk sahibi olmak,I, 294;III, 348etüklük sagrı
: ayakkabı yapmak için ayrılan sahtiyan I, 152et yer
: yumuşak yer· I, 35etyin
: vücut· I, 463ev
: ev,I, 32, 211, 516 bkz> ef, ew, öw, üv, üw § ev k ızı; aile kızı· I, 326evet
: evet, peki· I, 51 bkz> emet, ewet, yemetevin
: tane,I, 84 bkz> ewinevleşmek
: evini ortaya koyup kumar oynamak,I, 240, 241evlig
: ev sahibi. II, 106, 176evlük
: kadın,I, 251ew
: ev· I, 24, 25, 32, 33, 37, 38, 85, 104, 124, 147, 148, 169, 191, 197, 214, 225, 226, 227, 231, 251, 253, 257, 281, 283, 293, 298, 323, 343, 370, 375, 377, 378, 384, 422, 435, 446, 447, 464, 495, 496, 498, 499, 501, 504, 507, 514, 515;II, 3, 4, 6, 8. 17, 1ewdilmek
: ele geçirilmek, toplanmak· I, 246ewdimek
: toplamak· I, 273ewdinmek
: toplamak, toplamayı üzerlne al· mak, kendi kendisine toplamak· I, 251;II, 254ewet
: evet, peki,I, 51 bkz> emet, evet, yemetewin
: tane·I, 77, 84 bkz> evinewlenmek
: hâlelenmek; kendine ev edinmek· 1. 258, 259ewlenmek
: evlenmek·III, 87ewleşmek
: toplanmak, yığılmak·I, 240 bkz> awlaşmakewmek
: bir şeyin etrafına koşuşmak I, 167ewrişmek
: uğraşmak, çabalaşmak, bir işin üstüne düşmek; çevirmekte ve bir şeyin altını üstne getirmekte yardım etmek, I, 235, 248ewrülmek
: yönelinen yerden çevrilmek. I, 248ewsemek
: evini özlemek. I, 277, 279ewsetmek
: evini özletmek, Istetmek, I, 262ewsinmek
: evi benimsemek, kendi evi saymak. I, 253, 258ewşük
: bir adama sonradan gelen hal, hastal ık ve benzeri, arıza; evin merteği, direği·I, 105ewşükgen tewürgen
: her zaman evirip çeviren, güç işleri başaran·I, 157, 521ewürgen tewürgen
: her zaman evirip çevìren·I, 521ewürmek
: çevirmek, evirmek, döndürmek, alt ını üstüne getirmek, I, 178; II, 82ewüsgü
: savurma aygıtı· I, 13ewüşmek
: savurmak· I, 13ewzemek
: koğlamak, müzevirlik etmek I, 275eyegü
: her hayvanın eyeğisi, eye kemiği, kaburga; yan; çadırın yanı, I, 137;III, 174, 425eyegü yér
: dağın ortası·I, 137eyle
: õyle· I, 113, 166; III, 186eymenmek
: utanmak; çekinmek·I, 270;III, 377eze
: buyük kız kardeş,I, 90 bkz> ece, ekeezik
: uzunlamasına çizik, tırnak yarası·I, 71 bkz> az, izezitmek
: uzunluğuna yirmek,I, 209ezmek
: kazımak, sıyırmak·I, 165eztürmek
: yirdirmek-I, 220él
: i1, vilâyet·I, 48, 106, 168, 219, 354;II, 9, 10, 18, 25. 29, 238él
: atı anlatır bir isim·I, 48 él açıklık, boşluk·I, 48él
: kötü, değersiz. |, 49 él iki bey arasında barışıklık·I, 49él başı
: ata bakan, seyis·I, 49él bolmak
: sulh olmak, banşmak·I, 49él kuş
: kartala benzeyen alacalı bir kuş·I, 49én
: çukur; iniş.I,49;III,4 bkz> in § én yérén
: en, yan tarafa olan genişlik, yan·I, 49énemek
: enemek; kulaktan bir parças ını keserek imlemek III, 256énetmek
: enetmek; kulağın bir parçasını keserek imletmek·I, 215ér
: delik açmak için kullan ılan aygıt, delgiç,I, 45ér
: yer·I, 45 bkz> yérér
: yerin güneye bakan güne şli tarafı·I, 464 bkz> irérilmek
: gedilmek, gedik açılmak; eksikleşmek·I, 270érin
: dudak,I, 70, 77 bkz> ir(i)nérinç
: iyi ya;ayı;, nimet içinde geçiniş, nimet, bolluk,I, 46, 132; III, 449 bkz> érinjérinçü
: günah· I, 134 bkz> arınçuérinj
: nimet, bolluk, I, 132; III, 449 bkz> érinçérle
: yurtluk, yurt tutulan yeı\ III, 251 bkz> irleérmek
: i.rkilmek, yalnızlık duymak; (duvar) yarmak· I, 172, 173érmek
: olmak, imek, I, 24 bkz> ermekérte
: erte· I, 124értelemek
: erken başlamak· I, 316 bkz> ırtalamakésilmek
: eksilmek. I, 270éşitmek
: işitmek. I, 212,508, bkz> işitmekétilmek
: düzelmek; edilmek, yapılmak· I, 53, 442; II, 209étinmek
: edlnmek, hazırlanmak· I, 82étişmek
: bariştırmak, beraber yapmak· I, 76étmek
: (yardımcı fiil) yapmak, etmek, eylemek, kılmak· I, 171, 324, 332, 333. 342. 361.456, 457, 486; 11. 25; 111. 128. 129, 130, 357,366, 370éttürmek
: büktürmek· I, 267, 268 bkz> iytürmekéttürmek
: onartmak, düzeltmeyi emretmek. I, 217, 218éwek
: acele, ivme; aceleci, iven·I, 77, 104, 387;II, 13, 19 § éwek er; aceleci adam,I,122éweklik
: işlerde ivme, acelecillk·I, 153éwet
: acele, ivnne· III, 26éwilmek
: ivilmek, acele edilmek.I, 271éwişmek
: koşu;mak, acele edl;mek· I, 186éwmek
: acele etmek, I, 167 .168;II, 12; III, 26,183éwsemek
: ivmek, acele etmek (lstemek)· I, 277furxan
: put·I, 343 bkz> burxan, beder burxan bedez burxan ·furhan ewi
: put evi, puthane·I, 343,ge
: zarf (mefulüileyh) edatı·III, 212,.gerü
: . doğru III,251geşür
: havuç, I, 431 bkz> gezer, gizri, sar ıg, turmagezer
: havuç, I, 431 bkz> geşür, gizri, sarıg turmagizri
: havuç. I, 431 bkz> geşür, gezer, sarıg turmagine
: küçültme eki· III, 359 bkz> ·kıya, -kiyegu
: fiillerin emir kipi üzerine gelerek zaman, yer ve ayg ıt ismi yapan edat· III, 211hana
: ana,I, 32 bkz> anahata
: ata,I, 32 bkz> ataheç heç
: atları gayrete getirmek ve sıkıştırmak çıkarılan ses I, 321; II, 282 bkz> eç eçhoç hoç
: keçilergüdülüp sürülürken söylenen, ·II, 282hukubarı
: pota yapılan çamur, lülecl çamuru· için çıkarılan ses, III, 243 bkz> çukubanxafsı
: hokka·I, 423xakan
: Afrasyab'a verilen ungun,III, 157xamir
: emir, bey·I, 112xan
: han, Türkler'in en büyük başbuğu, Afrasyab oğullarına verilen ungun·I, 63, 82, 199, 255, 271, 410, 427, 459;II, 3, 7,190, 273, 288; III, 60, 127, 141, 157, 266. 327, 368xanda
: nerede·I,46, 418; III, 69, 173, 218 bkz> kanda, kayda, kayudaxasnı
: çocukları semirtmek için bir kese içine konularak a ğızlarına verilen bir deva, Hin-distan'dan gelir· I, 435xayu
: hangi, hani, I, 31; III, 218, 237, 367 bkz> kanu, kayuxıyar maraz
: ücretle çalışan adam, ırgat·I,411 bkz> marazxız
: kız· III, 218 bkz> kırkın, kırnak, kızxulıñ
: Çin'den getirilen birçok renkleri olan ipek kuma ş,III, 371xumaru
: andaç olarak verilen mal, ölen büyük bir adam ın malından hakana ayrılan güzel parça, uzağa giden adamın hısımlarına bıraktığı mal I, 445xumaru
: miras I, 445;III, 440xumarulanmak
: mirasa konmak; dostunun veya ba şkasının malından kendine azık edin-mek,III, 205xun
: kaba, faydasız.III, 138xun xara ışlamak
: kaba, faydasız iş i;lemek· III, 138xüçünek
: "kırlangıç" dahi denilen benekli, güzel kokulu küçük kavun, y ılkıç·I, 488ıçgın
: kaçırmak; kaybedilmek, yok edilmek,elden gitmek; yellen^ìek.I, 253, 254;III, 307ıdılmak
: salıverìlmek, boşanmak·I, 194ıdınçu saç
: erkeğin sonradan bırakılan saçı·I, 133ıdınçu yılkı
: yük vurulmayarak bırakılan hayvan· I, 134ıdışmak
: birbirine armağan vermek, armaganlaşmak ve bunda yarış etmek· I, 182ıdmak
: salmak, gôndermek, serbest bırakmak, I, 210, 421; III, 172, 230, 343, 438 bkz> tonatmak, tonıdmakıdsamak
: göndermek istemek·I, 276ıdu
: zaruret, zahmet·I, 110ıduk
: kutlu ve mübarek olan; asl ında sahibininyaptığı bir adak için saklanarak yünü k ırkılmayan, sütü sagılmayan, yük vurulmayarakbaşıboş bırakılan, salıverilen her hayvana bu ad verilir.I, 65ıduk
: tag geçitsiz sıra dağlar·I, 65ıglamak
: ağlamak·I, 286, 287 bkz> yıglamakıglaşmak
: ağla;mak·I, 240 bkz> yıglaşmakıjmaklanmak
: bir yerde veya bir şeyde çok şap bulunmak; kelliği artmak, azmak·I, 313bkz> ajmukık
: soğuk su içilerek üzerine ekmek yenildikte gögsü kabartarakç ıkan bir hıçkırık, hık· I, 37ıkılaç
: asil, yüğrük at· I, 139ık tutmak
: hıçkırık tutmak, hık tutmak· I, 37ıldurmak
: indirmek I, 224ılıg
: ılık,I, 31, 64 bkz> yılıgılımga
: hakanın mektuplarını Türk yazısıyle yazan kimse· I, 143 bkz> al ımgaılınmak
: ilişmek, tutulmak, uğramak, takılmak·I, 204; II, 288; III, 358 bkz> ilinmekılışmak
: inmekte yarış etmek, ini;mek·I, 190ılışmak
: blrbirine ilişmek; çatışmak; asmakta yardım etmek I, 188, 190 bkz> ilişmekılmak
: inmek· 1.169,175;III,69,220 bkz> inmekılsamak
: inmek istemek·I, 278 bkz> insemekımga
: malmüdürü, tahsildar, hazinedar.I, 128ınal
: anası hatun (kökten), babası ortalık adamı olan bütün gençlere verilen ungun, I, 122ınanç
: güvenilen, inanılan, I, 133;III, 450 § ınanç beg; inanılan, güvenilen bey·I, 133, 206ınanmak
: inanmak, güvenmek· I, 206; III, 161ınışmak
: inişmek I, 190ıñan
: dişi deve· I, 120, 289 bkz> iñenıñramak
: deve inlemek·I, 120ıñranmak
: inlemek· I, 289ıñraşmak
: inleşmek III, 398ıñratmak
: inletmek,II, 357, 358ır
: ır, ırlama·III, 4 bkz> yırır
: utanma bildiren bir söz·I, 36 bkz> ıra, ırra, irıra
: utanma·I, 39 bkz> ır, ırra, irır bulmak
: utanmak.I, 36ırgag
: donmu; olan buzu, buzluga çeklp getirmek için kullan ılan kanca,I, 141ırgalmak
: sallanmak, ırgalanmak. I, 249ırgamak
: sallamak, ırgalamak, I, 283; III, 316, 321ırganmak
: ırgalanmak· I, 254ırgaşmak
: ırgalamakta yardım ve yarış etmek· II, 322ırgatmak
: ırgalatmak, sallatmak· I, 263ırk
: kâhinlik, fal, yürektekini dı;arı çıkarma, I, 42ırklamak
: kâhinlik etmek, ırk (fal)a bakmak· III, 443ırra
: utanma· I, 39 bkz> ır, ıra, irırtalamak
: erken başlamak· I, 316 bkz> értelemekısınmak
: ısınmak; sevmek· I, 201, 202 bkz>isinmekısırgan
: ısırgan, çok tsıran·I, 156ısırmak
: ısırmak, sokmak·I, 178; II, 329ısırtmak
: ısırtmak· III, 428ısışmak
: ısınmak, bir nesnenln bütün parçalar ı arasına sıcaklık yayılmak, I, 185 bkz> isişmekısız
: ele, avuca sığmayan, haşarı çocuk, utanmaz, arsız, ırsız, fena, kõtü· I, 122, 386; II, 117 bkz; esiz, essiz, ıssız, isizısızlık
: fenalık, kötülük, haşarılık.III, 161 bkz> esizlig, ıssızlık, isizlik ıslanmak ; islenmek· I, 298 bkz> işlenmekısrık
: çocukları perilere ve göz dokunmasına karşı afsunlamak için ilâç yap ıldığı zaman tekrarlanarak söylenir. I, 99ısrılmak
: ısırılmak, I, 247ısrım kişi
: suratsız, sıkıntilı adam·I, 107ısrınmak
: öfkelenip derlenmek, toplanmak, çekilmek, büzülmek· (Bu kellme sebzelere iyice pi şmeden soğuk su konmasıyle pişme yerek çiğ kalması, sinirsek olması halinde 50/10^. Yumuşak huylu bir kimsenin ser-telmesi de bôyledir)·I, 251, 252ısrışmak
: ısırışmak· I, 234, 285ısrumak
: ısırmak· I, 163ıssız kişi
: yüzsüz, lyilik bilmez adam· I, 142 bkz> esiz, essiz, ısız, isizıssızlık
: , fenalık, kötülük, haşarılık. III, 161 bkz> esizlig, ısızlık, isizlikış
: iş·I, 47, 53, 64, 141, 146, 147, 155, 156, 157, 158, 168, 171, 179, 186, 187, 190, 193, 197, 201, 204, 209, 217, 220, 221. 230, 235, 238. 244, 255, 270, 271, 272, 295, 300, 307, 313, 315, 316, 320, 348, 368, 376, 391, 410, 428, 448, 459, 462, 470, 494, 52ışçı
: işçi·I, 468 § tarfak ışçı; kıvrak, çalışkan işçi·I, 468ışgunmak
: Fársça'sı "aşhun" Arapçası el-rîbâs olan bitki·I, 18, 109ış küdük
: iş güç·I, 391ışlamak
: işlemek· III, 138 bkz> işlemekışlar
: kadın·II, 150, .171 bkz> işiler, işlerışlıg
: i; sahibi olan (kimse).I, 495, 509 § ışlıg küdüglüg; işli, güçlü· 1. 509ıt
: it, kõpek·I, 35. 116, 156, 157, 164, 178, 228, 294, 308, 336, 346, 363, 365. 375, 483;II, 7, 8. 10, 16, 24, 73, 84, 177, 221. 292, 298, 305; III, 23. 70, 73, 214. 232, 255, 262, 291, 294, 300, 324, 353, 404, 405, 410, 429ıtlamak
: köpekletmek, söğmek- I, 285, 286ıtlıg
: itli, köpekli I, 98ıtlıg yılı
: Türkler'ln on Ikill yıllarından biri·I, 346ıwık
: kırlarda, taşlı yerlerde yaşıyan geyik·I, 67, 239, 265ıwrık
: ibrik I. 99, 100; III, 131ıyınmak
: ıkınmak, I, 269îç
: iç·I, 35, 91, 225, 245;II, 208içegü
: kaburga kemiklerinin iç tarafında bu·lunan şeylerin adı,II,içirik I, 137iç et
: ciğere bitişik olan ince et· I, 35içgermek
: içeriye koymak; suçlarını sôylemek, koğlamak· I, 227içi
: yaşça büyük olan erkek karde ş; kocanınyaşça büyük erkek kardeşL I, 87; III, 7içikmek
: savaşta kendi dileğiyle teslìm olmak· I, 192;II, 118içilmek
: içilmek .I, 194için
: "ara, iç" anlamını bildiren birek, I, 76, 230içişmek
: içişmek, içmekte yardım ve yarış etmek, I, 181 içkin er düşmanlardan iken bu yana geçen, kendisine dokunulmayan, baysall ık verilen kişi, mülteci· I, 108içkur
: iç kuşağı, uçkur, I, 35, 324içkü
: içki, içilen şey,I, 128 içlemek iç geçirmek, astarlamak, I, 286içlenmek
: içlenmek, tanelenmek, içi olmak· I, 256, 257içlik
: eger keçesi, içlik, I, 102, 104içmek
: içmek, bir şeyi içmek veya sorup içine çekmek.I, 35, 47, 142, 164, 192;II, 6içmek
: kuzu derisinden yapılmış olan kürk·I, 102içmeklenmek
: kuzu kürkü giymek 've buna sahip olmak, I, 314içre
: de, içinde, içerisinde. I, 223, 367, 393; II, 83, 250;III, 235, 247, 339, 448içrüşmek
: içirişmek, içı'rmekte yardım ve yarış etmek,I, 233içsemek
: içmek 1516010^I, 20, 276iç söz
: yürekteki gizli şey, sır·I, 35içtonlamak
: iç donu giymek·I, 314 bkz> iştonlanmakiçtürmek
: içirmek, su içirmek,I, 218; II, 173içük
: samur, tegin gibi hayvanlar ın derisinden yapılan kürk, I, 69içüklemek
: samur, teğin gibi hayvanların kürkünden urbasına iç geçirmek, iç kaplatmak, I, 305içürgen
: çok içiren· I, 157içürmek
: içirmek I, 47, 177. 218; II, 173idiş
: kadeh, tas, bardak, tencere gibi her nevi kap· I, 61 bkz> idi şidi
: sahip, efendi; Tan^ı. I, 87. 320, 330, 410; II, 243idiş
: kadeh, kap; mal mülk, III, 61,131, 232 bkz> idi şidrik
: katı nesne· I, 102 bkz> irikig
: iğ,I, 48, 85 bkz> ik, yig, yikig
: hastalık.I, 48, 296;III, 30, 224, 278, 281igçil
: hasta, III, 57igemek
: eğelemek, gıcırdatmak, III, 254, 255igemek
: inat etmek, III, 255igenmek
: benimsemek; (kısrak) gebe kalmak;çamışlaşmak, harınlaşmak; çekinmek· I, 104, , 200, 203igeşmek
: arka olmak, güvenmek·I, 187igeşmek
: eğelemekte yardım ve yarı; etmek; çarpışmak, ısırı;mak, boğufmak· I, 187, 188; II, 287igiş
: harınlaşan, inatlaşan hayvan, at·I, 122iglelmek
: hastalanmak,I, 296iglemek
: hasta olmak·I, 287, 380iglenmek
: bir parça hastalanmakigleşmek
: hastalaşmak·I, 241igletmek
: hastalandırmak· I, 266iglig
: hasta·I, 79, 196, 273; II, 351ik
: iğ· III, 144 bkz> ig, yig, yikikdilmek
: terbiye edilmek, eğitllmek; beslenlenmek·I, 246ikdi
: ; anaları bir olan·III, 382ikdük
: peynlr gibi süt ve yoğurttan yapılıp yenen bir azık,I, 105ikeme
: bir çeşit saz, kubuz gibi çalınan bir çalgı·I, 137; III, 174 bkz> ekemeiki
: sayıda iki; ikisi I, 49, 131, 233, 256; II, 45, 251;III, 45, 101, 244, 363, 382 bkz> ikkiikidmek
: terbiye etmek, eğitmek, yetlştirmek, I, 213 bkz> ikitmekikinç
: sayıda 1^1110.I, 131, 132; III, 449ikindi
: bazısı, öteki, ikinci· I, 140, 185, 186, 231, 238. 239;II, 89, 103, 203, 214, 217 bkz> ekindiikindi
: ikindi,I, 140ikirçkün
: tereddüt, ikircim; tereddütlü, ikircimli.III, 419ikit
: yalan·I, 51ikitmek
: terbiye etmek, yetiştirmek .I, 213 bkz> ikidmekikki
: iki, birblri, ikisi, iklden her biri·I, 182, 187, 188. 189, 234, 237, 239. 268, 270, 308, 317, 410, 519;II, 17, 88, 89, 93, 98, 99, 101, 102, 104, 105, 107, 108, 109, 112, 196, 203, 206, 207, 209. 211, 215, 217, 218, 220, 221, 222, 224, 258, 287; III, 71,ikkiz
: ikiz, I, 143 § ikkiz oglan; ikiz çocuk·I, 143iklemek
: çiğnemek, basmak·I, 287, 380;III, 310 bkz> egle şmek, ikleşmek, yiklemekikleşmek
: birbirine uyup durmak, bir şeyi ayakla çiğnemekte birbirine yardırn etmek, I, 241 bkz> egleşmek, iklemek, yiklemekikletmek
: çiğnetmek, bastırmak·I, 265iktü
: ekti, elde beslenen hayvan, I, 114iktülemek
: ot vermek; beslemek· I, 317ilel
: (beylere ve hanlara cevap verilirken) evet· I, 78ilenç
: düşüncesinin yanlışlığı belli olan bir ki-şinin bir iş üzerine sözsöy]emesini kınama; ayıplama, tekdir, çıkışma·I, 133, 204;III, 450ilenmek
: kötü dua etmek, ilenmek; ayıplamak, tekdir etmek,I, 204, 205ilermek
: göze ilişmek, belirmek, gôrünmek· I, 179; II, 283ilersük
: şalvar uçkuru·I, 152ilertmek
: iliştirmek, iliştirtmek. III, 427, 428iletmek
: iletmek, götürmek· I, 214, 369; II, 263ilik
: ilik I, 72. bkz> yilikili kapug
: iliştirilivermiş, anahtarsız açılabilen kapı·I, 92ilinmek
: tutulmak, yakalanmak·I, 204, 205, 206;II, 288;III, 358 bkz> ılınmakilişmek
: birbirine ilişmek; çatışmak; asmakta yardım ve yarış etmek·I, 188, 190 bkz> ılışmakilk
: ilk, her şeyin evveli· I, 43ilmek
: ilişmek I, 169ilrük
: üzerlik tohumu, Peganum harmala· I, 105 bkz> eldrük, y ıdıg ot, yüzerlikiltürmek
: iliştirtmek, astirtmak· I, 224im
: parola, orduda başbuğun askerler arasına silâh veya kuş adlarından birini belge olarak koyduğu kelimeler· I, 38imdi
: şimdi. I, 36, 37, 41 bkz> emdiimir
: aydınlıkla karanlığın birbirine karışması·I, 94 bkz> emir, imir, iriğirimlelmek
: gôz kırpmakla ve buna benzer şeyle işmar olunmak·I, 296imlemek
: işmar etmek, işaret etmek, göstertmek· 1. 82, 287, 288;III, 84, 295, 310 bkz> yimlemekimleşmek
: işaretleşmek· I, 242imletmek
: işaret ettirmek· I, 266imren
: yurttaşlardan toplanan her yığnak· I, 88, 107imtili
: düşünüp taçınılmadan birdenbire yapılma. I, 141in
: çukur· I, 49 bkz> énin
: yırtıcı hayvan ini.I, 49, 55 bkz> yın, yinin
: koyun pisliği·I, 49 bkz> yininç
: rahat, içi sakin, yüreği dölek·I, 74;III, 437inçikmek
: duygusu gitmek, bayılmak, büzülmek, titremek·I, 243, 244inegil
: vücut içerisinde, göbek kar şısında kulunca benzer bir hastal ık·I, 137ini
: yaşça küçük kardeş, kocanın küçük erkek kardeşi· I, 93; III, 7inilmek
: inilmek.II, 130inmek
: inmek I, 169; II, 204; III, 61 bkz> ılmakinsemek
: inmek istemek· I, 278 bkz> ılsamakiñek
: 1116^I, 111; III, 91 iñek kaplumba ğanın dişisi· I, 111iñek küçi
: küçü otu tohunnu· III, 121iñen
: dişi deve, I, 120, 289 bkz> ıñaniñes kişi
: yabancı gibi sağına, soluna bakan adam· I, 94iñir
: aydınlıkla karanlığın birblrine karışması, alaca karanlık.l, 94 bkz> amır, emir, imiriñliç
: kebapla yenir, sarımsağa benzer blr dağ otu· I, 115iprük
: içerisine pekllk gelene (içlni sürdürmek için) yo ğurt ile süt karıştırılarak verllen ilâç· I,101ir
: yerin güney, güneşli yanı· I, 464 bkz> érir
: utanma bildiren bir söz, I, 36 bkz> ır, ıra, ırrair bolmak
: utanmak,I, 36irdemek
: aramak·III, 228irik
: katı olan nesne·I, 71, 102 bkz> idrikirik
: kel ve uyuzun kafası·I, 71irik
: erpik ve eski olan her nesne, I, 70irik otuñ
: odun kırıkları, kıymık I, 70irilmek
: kaygıdan titremek, kendi kendini yermek·I, 196 bkz> ar ılmakir(i)n
: dudaklar, ağız· III, 74 bkz> érin iririg 11-10.I, 135;III, 59irk
: dört yaşına girmek üzere bulunan koyun·I. 43irkeklenmek
: dalgalanmak; erkek olmaki ür-permek·I, 315 bkz> erkeklenmekirkeşmek
: topla;mak.I,144 bkz> irkişmekirkilmek
: toplanmak, çoğalmak I, 249irkin
: irkilen, iriken şey· I, 108 § irkin yagmur; günlerce süren ya ğmur, I, 108 § irkin suw; irkinti su· \, 108irkinmek
: irkmek, mal irkmek, kendisi için toplamak· I, 254, 255irkişmek
: irkmekte yardım ve yarış etmek, toplaşmak· I, 238, 325 bkz> irkeşmekirkmek
: toplamak· III, 420irle
: yurtluk, yurt tutulan yeı\ III, 251 bkz>érleirpelmek
: bıçkı ile biçilmek, bo2ulmak· I, 244irpemek
: bıçkılamak, biçmek, bozmak· I, 271irpetmek
: bıçkı ile biçtirmek, bozdurmak. I, 260irtelmek
: aranmak, araştırılmak; istenmek. I, 245irtemek
: arkasına düşmek; istemek· I, 245, 272; III, 356 bkz> istemekirteş
: araştırma, irdeme; isteme; iş hususunda vaki olan bahis, dögü ş, kavga,I, 97, 402;II, 214;III, 416irteş kopmak
: bahis kızı;mak· I, 97irteşmek
: araştırmak. I, 230irtetmek
: istetmek, aratmak, I, 260irük
: duvar ve duvara benzer şeylerdeki gedik· I, 70irwi
: Hindistan'dan gelir bir ilâç·I, 128irwi
: ince uzun·I, 128 § irwi kulak; ince uzun kulak· I, 128isig
: sıcak· 1. 72;III, 400isiglemek
: çok sıcakta gitmek·I, 306isiglenmek
: bir şeyi sıcak bulmak·I, 294isiglik
: sıcaklık.I, 152isiglik
: sevda· I, 152isig yer
: uzayıp giden bozkır·I, 72isimek
: ısınmak·III, 253isinmek
: ısınmak; sevmek·I, 201, 202 bkz> ısınmakisirgenmek
: sıcak yüzünden isiriklenmek·I, 290isişmek
: ısınmak, bir nesnenin bütün parçalar ı arasına sıcaklık yayılmak·I, 185 bkz> ısışmakisitmek
: ısıtrnak; ısıtmaya tutulmak· I, 209, 210isiz
: kötü, fena· II, 91 bkz> esiz, essiz, ısız, ıssız,isizlenmek
: sevimsizleşmek, yaramazlaşmak·I, 293isizlik
: şer, kötülük I, 152 bkz> esizllg, ısızlık, ıssızlık, isizlikiskemek
: ditmek·I, 284iskenmek
: (kıl, ot vb· hakkında) koparmak, yolmak, ditmek·I, 255isre
: aşağı; sonra,I, 126istek
: istek; ara;tırma· I, 120istek kopmak
: istek gelmek,I, 120istelmek
: istenmek, aranmak, I, 246 istemek
: istemek, arkasına düşmek, aramak· I, 272 bkz> irtemekistetmek
: istetmek, aranması için arkasından adam göndermek.I, 260iş
: is, kandil dumanı·I, 37iş
: iş·I, 132, 253, 265; II, 166, 315; III, 68 bkz> ışiş bolmak
: islenmek, klrlenmek·I, 37işenmek
: güvenmek, inanmak I, 202işiler
: kadın·I, 117 bkz> ışlar, işlerişilmek
: işe yatmak, işe yordam hasıl etmek· I, 197 bkz> yişilmek, yuşılmak, yuşulmak, yüşilmek, yüşülmekişitmek
:işküm
: saraylarda hanlar 1çin kurulan, büyük çanak gibi ayaks ız sofra·I, 107işlelmek
: işlenmek·I, 295işlemek
: işlemek,I, 286 bkz> ışlamakişlenmek
: Islenmek, dumanla örtülmek, tütsülenmek; kendini i ş yapar göstermek·I, 297. 298;II, 72 bkz> ıslanmakişler
: kadın·I, 117, 153, 158, 314, 330, 477; III, 18, 57, 205, 432 bkz> ışlar, işilerişleşmek
: iş yapmakta yarış ve yardım etmek, I, 240işletmek
: işletmek I, 265iştonlanmak
: iç donu giymek,I, 314, 315 bkz> içtonlanmakitegü
: değirmende dönen taşın üzerlne bindirilen ağaç parçası, ünun biraz kalın olması istenirse taş, bununla biraz yukarı kaldırılır, ince olması istenirse aşağı indirilir, I, 137itilmek
: itilmek, defedilmek; serpilmek, büyümek; imeklemek; sürünmek I, 193; II, 139itinçü
: nerig itilen nesne, I, 133itindi
: neñ itilmiş nesne, itik·I, 140itinmek
: itilmek, sürünmek II, 139ítìş
: itişme, iki kişi arasında elle müdafaa· I, 61itişmek
: itişmek, bir şeyi müdafaada yardım ve yarış etmek I, 180itlinmek
: itilmek· I, 256itlişmek
: itilmek, itilişmek, I, 239itmck
: itmek.,I, 171; III, 137, 251itsemek
: itmek istemek, itsemek· I, 276iytürmek
: büktürmek·I, 267, 268 bkz> éttürmek ·iz
: yerde ve deride uzunlamasına olan çizik, 80 bkz> az, ezikizderig
: balık avlanan bir çeşit ağ,I, 116izi
: õbür yıl, gelecek yıldan sonrakl yılı, 89izlik
: kesilen hayvanların derisinden yapılan Türk çarığı.I, 104jagılamak
: çağlamak,III, 324, 325 bkz> çag ılamak, şagılamakka
: kap, akar konan kap, zarf·I, 407;III, 211 bkz> kaça, kakaçaka
: kalın kelimelerde "de" anlamına zarfedatı· III, 211, 212ka
: Arapça'daki "ilâ ve izafet l' ı" anlamlarına edat, III, 212kabak(g)
: kabak, yaş iken yemeği yapılan bir sebze, I, 382kabaklık
: kabak tarlası, kabak biten yer· I, 503, 505kabargan
: vücutta kaşınmak ve sıcak yüzünden çıkan kabartı, sivilce· I, 516kabarmak
: kabarmak· II, 71kabartgan
: kabartan, şişiren, obartan (kimse)· I, 516kabartmak
: kabartmak, şişirmek, obartmak·III, 430kabırçak
: tabut, (çok kere) ölü tabutu· I, 501kaç
: kaç, sayı soran bir edat· I, 321, 476, 498kaça
: kap· III, 238 bkz> ka, kakaçakaçaç
: ipekli Çin kumaşı; cariye adı· II, 285kaçaç
: kir, II, 285 bkz> kakaçkaçalamak
: kaba koymak· III, 323kaçan
: ne vakit, vaktaki, ne zaman·I, 352, 403, 467;II, 69;III, 207, 272kaçar
: kaç kere·III, 247 bkz> kaçurkaçgın
: kaçan·I, 21, 79kaçıgay
: kaçan·III, 106 § kaçıgay er; kaçan adam, I, 106kaçı1mak
: kaçılmak·II, 134kaçınmak
: kaçar görünmek. II, 154, 155kaçış
: halk arasındaki uyuşmazlık, döğüş, I, 369kaçışmak
: kaçışmak·II, 92kaçıtmak
: kaçırtnnak·II, 300kaç kaç
: cin çarpmasına karşı üzerlik ile yapılan tütsüde söylenen söz·III, 163kaçmak
: kaçmak; gitmek, I, 12, 60, 142, 195, 235, 272, 386, 529;II, 5, 33, 87,164, 225, 234, 335; III, 40, 178, 208kaçrumsınmak
: kaçırır gõrünmek, II, 261, 262kaçruşmak
: birbirini kaçırmak, II, 218, 225kaçturmak
: kaçırtmak· II, 89 kaçur kaç kere· III, 247 bkz> kaçarkaçurgan
: her zaman kaçıran· I, 516, 517kaçurmak
: kaçırmak. I, 47; II, 75, 87,164,166, 225, 261, 262kaçurtmak
: kaçırtmak· III, 431kaçut
: savaş ve kavgada yiğitlerin blrblrleriyle çarp ışmaları.I, 356kaçut
: kısa mızrak·I, 12kadaş
: kardeş, hısım, akraba, I, 86, 403. 407; II, 102;III, 62, 96, 143, 245, 382 bkz> kada şkadaşlık
: kardeşlik, hısımlık· I, 503kadgu
: kaygı, III, 295, 309 bkz> kağgu kadılmak seyrekçe dikilmek· II, 134 bkz> kadumak kad ır güç, sarp, zor· I, 364; II, 54 § kad ır han; hakanlann sert ve çetin olan ı; "Hakanlı" ulusunun büyükleri· I, 364 § kadırkadırmak
: döndürmek, reddetmek·I, 144, 508kadışmak
: seyrekçe (ikileme) dikiş dikmekte yardım ve yarış etmek·II, 93kadıtmak
: inat etmek, dik ba;lı olmak, boyun egmemek,I, 513 bkz> kad ıtmakkadıtmak
: geri dönmek, çekinmek; soğuktan ölmek.II, 301kadıtmak
: seyrekçe diktirmek. II, 301kadrak
: dağ katları ve kıvnmları, yamaç, yan· I, 320, 471 § katkadrak
: ; yan, yamaç I, 472kadrınmak
: huyunu çetinle;ir göstermek· II, 267 bkz> kad ırlanmakkadruklanmak
: dağın girintisi, çıkıntısı, sert yeri çok olmak· II, 275kad
: kar fırtınası, insan öldüren bora, tipl·II, 223;III, 147kadag
: kanal, ırmak· II, 190kadaş
: kardeş glbi yakın olan hısım, akraba, I, 369; III, 23, 327 bkz> kada şkadgu
: kaygı, tasa, I, 106, 425, 486; III, 374 bkz> kadgukadgulanmak
: kaygılanmak. III, 201kadgurmak
: kayırmak; kaygıya düşmek, kaygılanmak. II, 192, 193; III, 193. 194 bkz> kay-gurmakkadllg
: ikileme dikiş, çifte dikiş, I, 375kadık
: ağaçtan oyulmuş nesne·I, 382kadın
: kayın, dünür, hısım.I, 32, 403, 528;II, 110; III, 245 bkz> kay ın, kazınkadın kadnagun
: kayın ve kayınbabalar; "kayın mayın" gibi bir deyim· I, 523kadıñ
: kayın ağacı, I, 32, 356; III, 134, 151. 369bkz> kay ıñkadırgak
: çok çalışmak yüzünden elde peyda olan nas ır·I, 502kadırgan
: daima egdiren, daima büktüren,I, 518;II, 74kadırlanmak
: huyunu çetinleşir göstermek·II, 267 bkz> kadr ınmakkadırmak
: büktürmek, eğdirmek, burdurmak; reddetmek·I, 370;II, 76, 164kadırtmak
: bıiktnrmek.III, 431kadış
: kayış.I, 369, 499;III, 10, 325kadışlamak
: kayış yapınak. III, 335kadıtgan
: kimseye boyun egmeyen, inatç ı, dik başlı,I, 513kadıtmak
: inat etmek, dik başlı olmak, kimseye boyun egmemek.I, 513 bkz> kad ıtmakkadız
: ağaç kabuğu, I, 365kadızlanmak
: kabuklanmak· II, 267kadmak
: tipiden ölmek· III, 440kadnagun
: "kadın" ile birlikte kullan ılır, "kayın mayın" gibi bir deyim. I, 528kadranmak
: kızmak, köpnrmek. II, 249kadrılmak
: bükülmek, egilmek· II, 235kadrışmak
: bükmekte yarış etmek; karşılıklı olarak birbirinin sözlerini reddetmek, II, 218, 219kadumak
: seyrekçe dikmek, III, 260 bkz> kad ılmakkafçıtmak
: kızdırmak. II, 329 bkz> kawçımakkafgar
: safran renginde ipek kumaş· III, 438kaftan
: kaftan, elbise; kapama. I, 435; III, 109, 287, 298kagıl
: üzüm asmaları bağlanan yaş söğüt dalı, I, 409kag kug
: kazın çıkardığı ses· III, 128 bkz> kak kukkag kug etmek
: kaz ses vermek, III, 128kagrulmak
: kavrulmak.II, 144, 235 bkz> kagurmak, kawrulmak, kowurmak, kugurmak, kuwurmakkagruşmak
: kavruşmak· II, 219 220 bkz> kawruşmakkagun
: kavun·I, 15, 88, 174, 214, 268, 269, 395, 410;II, 290; III, 107, 129, 146, 190, 435kagunlanmak
: kavun sahibi olmak, III, 206kagunlug
: kavunlu· I, 499kagunluk
: kavunluk, kavun tarlası· I, 504, 505kagunsamak
: canı kavun ıstemek· I, 280kagurmak
: kavurmak· II, 81 bkz>kagrulmak, kawrulmak, kugurmak, kuwurmakkagut
: kavut, darıdan yapılan bir yemek,I, 406;III, 163 bkz> kavutkah kah
: köpeği çağırmak için kullanılan söz, III, 118kak
: erik, kaysı gibl meyvelerin kurusu, II, 282; III, 155kak
: kurutulmuş nesnè· II, 282kak
: göl, kurumuş göl, su birikintisi.I, 179; II, 282. 283; III, 155kakaç
: kir, pas, bulaşık.I, 358;II, 285 bkz> kaçaç kakaça içine akarlar konan kap; kap kacak, III, 211, 238 bkz> ka, kaçakaka turmak
: kaka durmak, dürte durmak, döge durmak·I, 73kakıg
: kakıma, kızma, istemezlik, rağmen,I, 376kakılgan
: her zaman itilip kakılan·I, 520, 525kakılgan sokulgan
: itilip kakılan·I, 520. 525kakılmak
: kakılmak.II, 135kakılmak sokulmak
: itilip kakılmak· II, 135kakımak
: birine kızmak, danlmak. III, 269 bkz> kakumakkakışmak
: birbirine kızışmak, birbirinln başına vuruşmak. II, 104, 105kakıtgan
: daima kızdıran, can sıkan· I, 514kakıtmak
: kızdırmak, canını sıktırmak· II,308kak kuk
: kazın çıkardığı ses· III, 130 bkz> kag kugkakkuk
: yarma, kurutulmuş et veya meyve. III, 130 bkz> kakukkaklanmak
: kurutulmak, kakaç yapılmak, su toplanmak·II, 252kaklatmak
: kurutturmak II, 348kakmak
: kakmak, hafifçe vurmak,I, .102; II, 293, 356kakraşmak
: su çekilmek, şiş ve ur ínmek., II, 220kakratgu
: kaçırmak için çalınan şey, II, 334kakratmak
: davul çalarak zararlı hayvanları,kuşları kaçırtmak· II, 334 bkz> kokratmakkaksımak
: kakaç olmak, kakaç olayazmak· III, 286kakturmak
: başına kaktırmak· II, 191kakuk
: yarma, kurutulmuş et veya meyve·III,130 bkz> kakkukkakumak
: birine kızmak, darılmak· III, 269 bkz> kakımakkakurgan
: yağla yogrulan bir ekmek hamurudur, f ırında veya tandırda pişirilir. I, 518kal
: yaşlı adam, I, 409kal aç
: kalın ve bekleyin anlamınadır· Halaç oymağının adı buradan gelmi; denir. III, 415kalamak
: yığmak, sandığa koymak,III, 249 bkz> kamakkalatmak
: kaplatmak, kılıf geçirtmek, bir şeyi sargıya veya sandığa koydurmak.II, 310; 311; III, 311kalbuz
: lokma, yudum· I, 458kalbuzlamak
: yutmak; tıkım veya lokma yapmak, I, 458'; III, 350kaldramak
: hışırdamak III, 447kaldruga
: hışırtı yapan her nesne için verilen s ıfat,III, 442kalı
: "eğer, hasıl, nice, artık, ne kadar, ise, olduğunda" anlamlarında bir edat·I, 82, 93, 207, 274, 425;II, 234;III, 26, 137, 158, 233, 234, 239, 272, 288kalık
: hava, gök, sema, I, 354, 383; III, 46kalıma
: güne;lik, yüksek çardak, III, 174kalımak
: sıçramak, çamiflanmak· III, 272kalın
: kalabalık, çok, sürü, kalın, kesif, yıgarlı olan her nesne· I, 149, 371, 404, 424, 487; III, 216kalıñ
: öncül mihir olarak kadına verilen çeyiz· III, 371, 372kalıñuk
: ba;taki kepekler, kürk ve deriye yap ışkan bir şey bulaşmasıyle olan kıvrıntı· III, 383 bkz> kalñukkalıñulamak
: suyun yüzüne çıkmak, şudan başını yüksek tutmak. III, 410 bkz> kalugulamakkalışmak
: sıçraşmak; halkı terketmekte iki kişi yarış etmek,II, 109kalıtgan
: her zaman kalkıtan, sıçratan· I, 515kalıtmak
: kalkıtmak, sıçratmak· I, 515kalkan
: kalkan, I, 441; II, 356; III, 82, 221, 386 bkz> kalkañkalkañ
: kalkan, III, 386 bkz> kalkankalmak
: kalmak, bırakmak· I, 41, 45, 68, 85, 110, 219, 294, 362, 370, 376, 384, 409, 410;II, 25, 250; III, 30, 49, 156, 221, 222, 258, 309,367, 378, 384, 398kalnadmak
: kalınlaşmak· II, 350 bkz> kalnatmak, kalnumakkalnatmak
: kalınlaşmak· II, 350 bkz> kalnadmak, kalnumakkalñu
: suyun yüzünde durma, suyun yüzüne ç ıkma· III, 379kalñuk
: başta hasıl olan kepekler; kürk ve deri gibi şeylere yapışkan bir şey bulaşmaşsıyle olan: kıvrıntı· III, 383 bkz> kalıñuk
kalñulamak
: suyun yüzüne çıkmak, sudan başını yüksek tutmak· III, 379 bkz> kal ıñulamak kalnumak kalınlaşmak, III, 302 bkz> kalnadmak, kalnatmakkaltuk
: yaban sığırı boynuzu· I, 475kalturmak
: geçmek, arkada bı^akmak. II, 191kalwa
: öğrence oku, üzerinde temreni bulunmayan, yuvarlak bir tahta parças ı bulunan ok·I, 426, 528kam
: kam, şaman, kâhin. I, 236, 283; III, 157, 443kamak
: kılmak, III, 231 bkz> kılmakkamak
: yığmak; sandıga koynnak· III, 249 bkz> kalamakkamamak
: kamaşmak· I, 340; II, 311; III, 272kamaşmak
: ekşi yemeden diş kamaşmak· II, 110, 111kamatgan
: çok kamaştıran·I, 515kamatmak
: kamaştı^mak. II, 311 kamçı kamçı· I, 417 § kılıç kamçı; içinde kılıç olan kamçı· I, 417kamçı
: at, deve ve sığırın erkekllk aygıtı· I, 417kamçıgu
: ağızda ve parmaklarda ;iddetli ağrı ve sıcaklık yüzünden çıkan bir sivilce.I, 491 kamç ılamak kamçılamak, kamçı ile vurmak· III, 352kamdu
: dört arşın boyunda, bir karış eninde bir bez parçasıdır, üzerlne üygur Hanı'nın mührü basılıp alış verişte para yerine kullanılır I, 418kamgak
: eylerin açık yerlerine értülür, kamış gibi yüksekçe bir ot, semer otu· I, 475kamgı
: eğri büğrü, çarpık·I, 426 § kamgı yüzlüg; çarpık yüzlü·I, 426kamgırmak
: çarpılayazmak, eğrlleyazmak·II, 194kamıç
: kepçe, kaşık, I, 52, 359; II. 75kamıçak
: "kurbağa yavrusu" da denen su böce ği.I, 487kamıçlamak
: kepçelemek, kepçeyi dald ırmak, III, 331kamiş
: kamış, kamışlık.I, 369, 439;III, 193, 391kamışlanmak
: kamışlık olmak, II, 268kamışlıg
: kamışlı· I, 495kammak
: çok (dövüleni öldüresiye, kuvveti kesilesiye) dövmek· II, 27kamturmak
: bayıltmak, sesl kısılayazmak· II,191kamug
: bütün, hep, kamu, hepsi· I, 44, 103, 179, 183, 186, 190, 191, 235, 236, 239, 241, 274, 359, 376;II, 17, 45, 92. 98, 101, 104, 110, 128, 204, 205, 206, 210, 211, 213, 214, 215, 216, 217, 220 ,221, 222, 245, 274, 283, 350;III, 6, 65, 74, 88, 102,105, 131, 1kamulmak
: söykenmek, yana yatmak·II, 135,136kan
: kan· I, 192, 272, 498; II, 115, 128, 141,171, 184, 188, 264;III, 53, 66, 70, 77, 79, 157, 196, 270, 325, 356kanak
: kaymak· I, 383 bkz> kayak, kıyak, konakkanamak
: kanamak, kan gelmek, kan almak· II, 323; III, 263, 273 bkz> kan ımakkanat
: kanat· I, 34, 357; II, 4, 183kanatgan
: daima kanatan·I, 515kanatlanmak
: binek sahibi olmak; uçmak, kanatlanmak, kanad ı çıkmak, bitmek, II, 267kanatmak
: kanatmak. II, 313, 323kança
: nereye, I, 74, 354; III, 40kançık
: dişi köpek; bir kadına sögülürken de böyle denir.I, 188, 475kançuk
: nereye?, nasılş·I, 195kanda
: nerede? I, 46,418;III, 69,173, 218bkz> handa, kayda, kayudakandır
: sepilenmeye yarayan deri yüzüldükten sonra etin üzerinde kalan ince zar,I, 457kandurmak
: su ve başka şeylere kandırmak·II, 192 bkz> kanturmakkangu
: nişter, kan alacak aygıt· I, 477kanı
: nere? III, 237, 238kanıg
: sevinç· I, 376, 377 bkz> kan ıkkanık
: kanmış, kanık; sevinç· I, 46 bkz> kah ıgkanımak
: kanamak· III, 274 bkz> kanamakkanıtgan
: her zaman şevke getiren, I, 515kanıtmak
: şevke getirmek, I, 515kanmak
: su ve başka şeylere kanmak, I, 377; III, 184, 261kanturmak
: su ve ba;ka şeylere kandırmak. II, 192 bkz> kandurmakkanu
: hangi, hangi şey,I, 31; III, 237 bkz> hayu, kayukañ
: kazın çıkardığı ses· III, 358kañdaş
: babaları bir olan· III, 382 bkz> kañs ıkkañ etmek
: kaz ses vermek, III, 358kañlı
: kagnı arabası (yük 1^).III, 379kañrak
: damak-III, 383kañrak
: çan,III, 383kañsık
: üvey·III, 383 bkz>karigdaş kap
: kap, tulum, çuval, dağarcık; zarf; anası karnında, çocuğun bulunduğu torba·I, 195, 268; II, 122,127, 128, 164,170, 189, 218, 229; III, 15, 16, 77, 81, 146, 174kap
: egreti hısım· III, 146kapa
: kaba ve yüksek olan her nesne, III, 217kapak
: göz kapağı, I, 382kapak
: kızın kızlığı, bekâret. I, 382kapaklamak
: kız bozmak, III, 338kapaklıg
: kız kız oğlan kız,I, 496 bkz> kapıglıgkapçak
: su kollarının birbirine kavuştuğu yer, I, 471kapga
: büyük kapı, kale kapısı·I, 425kapgak
: kapak, sadağın kapağı·I, 471kapgaklanmak
: kapaklanmak· II, 275kapguçı
: kapıcı, kapan, çalan vb· II, 50kapıglıg
: kız oğlan kız,I, 496 bkz> kapaklıg kızkapılmak
: kapanmak, hapsedilmek; kap ılmak·II, 120kapınmak
: yağma eder görünmek; hastalığa kapılmak, yakalanmak· II, 154kapış
: kapış, kapıp alma, yağma etme, çalma· I, 369kapışmak
: kapışmak·II, 88 bkz> kapuşmakkaplanmak
: kap sahibi olmak,III, 199kaplıg ogul
: anne karnından torbası ile doğan çocuktur ki uğurlu olur· III, 146kapmak
: kapmak, çalmak; dokunnnak, çarpmak, uçurmak; hücum ve defi etmek· II, 4, 90, 113; III, 33, 80, 422kapsamak
: kaplamak, kaplamak istemek; etraf ını kaplamak, sarmak; kapmak istemek·I, 155, 463; III, 285kapturmak
: kaptırmak, çaldırmak. II, 189kapug
: kapı·I, 48, 64, 94, 150, 163, 180, 218, 239, 256, 276, 337, 375, 478, 506. 511, 520; II,11, 27, 108. 135, 203, 308;III, 49, 57, 76, 83, 94, 167, 234, 262, 268. 280, 292, 330, 345. 348, 376 § kapug sedrekmek; parmakl ıklı kapıkapuglug
: kapılı·I, 495kapulgan
: daima sıkı;an·I, 520kapulmak
: sıkş;mak·I, 520kapuşmak
: kapışmak·II, 113 bkz> kapışmakkar
: kar· 1. 7,186, 326, 386;II, 99,134.193, 204, 211. 305, 347; III, 39, 148, 263, 319, 324kara
: kara; karanlık,I, 7, 60, 338, 354, 382; II, 163, 223karabaş
: gerdek gecesi gelinle birlikte gönderilen hizmetçi kad ın, sağdıç kadın; köle ve cariyelere verilen adlardandır· "kara baş" anlamınadır.I, 150; III, 222karaçı
: kapıları dolaşan dilenci· I, 445kara ermek
: kararmak, II, 163 bkz> kararmakkara erük
: erik I, 69kara étmek
: bir çeşit ekmek·III, 222karagu
: zaç denilen kara boya,I, 446karagu
: kör·I, 446karagunı
: akşamleyin çocukların oynadıkları bir oyun.III, 243karak
: göz bebeği, gözün renkli yeri; göz·I, 382;II,116; III, 29 § kara karak; göz karas ı, I, 382 § ürüng karakkarakan
: dağ ağaçlarından bir çeşit ağaç· I, 448kara karak
: göz karası· I, 382karaklamak
: yol kesip mal almak· III, 338karaklıg
: gözlü, gözü olan her hayvan, I, 497karaksız
: gözsüz. I, 497kara kura
: yan yana söylenen iki kelime· III, 222Karakuş
: Müşteri, (jüpiter), Mizan yıldızı, (Libra), I, 331, 332 III, 40, 221 bkz> Erentüz, Karaku ş, yulduzkarakuş
: kara kuş, tavşancıl· I, 331; III, 221karakuş
: deve tabanının uçları.I, 332;III, 221Kara Kuş Yulduz
: Müşteri gezegeni, Jüpiter. III, 221 bkz> Erentüz, Karaku şkaralamak
: karalamak; pislemek. III, 324, 329karamuk
: karamuk·I, 487karamuñ
: karakun, kara belâ·III, 33karañgu
: karanı, karanlık·III, 388 bkz> karañkukarañku
: karanlık·III, 217, 290 bkz> karañgukara orun
: sin, mezar· III, 221, 222kara ot
: Hindistan'dan gelen ağılı bir bitki; baldıran otu, Aconitum· III, 222kararmak
: kararmak· II, 77, 163 bkz> kara ermekkarartmak
: kaı'artmak,III, 431kara yag
: neft· III, 222karçamak
: katılaşmak· III, 276karç kurç
: "hatır hutur" gibi bir ses bildirir I, 343karç kurç yémek
: hatır hutur yemek·I, 343kardu
: zemheri sıralarında su üzerinde yüzen fındık büyüklüğündeki buz parçaları,I, 419karga
: karga,I, 254, 425;II, 26kargak
: lânet, kargış,II, 288 bkz> kargışkargak tarmak
: bir çeşit bitki I, 467kargalmak
: länetlenmek·II, 236kargamak
: lânet etmek, beddua etmek; lânetlemek·I, 284;III, 290 bkz> alkamak, kargamak arkamak, kırgamak, kızgamak kargamakkarkamak
: lânet etmek, kötülüğü sayıp dökmek· t, 284 bkz> alkamak, kargamak, k ırgamak, kızgamakkarganamak
: kendine lânet etmek II, 249kargaşmak
: birbirine lânet etmek,II, 220kargatmak
: lânetletmek,II, 338kargılaç
: kırlangıç kuşu·I, 526, 529;III, 178 bkz> karl ıgaçkargış
: lânet, beddua, 1161^0.I, 274, 461 bkz> kargak § karg ış kişi; lânetlenmiî adam· I, 461kargu
: dağ tepelerine minare biçlminde yap ılan yapı olup düşman geldiği zaman herkesin hazır bulunması için üzerinde ateş yakılır·I, 426 bkz> karguykarguy
: atmaca·III, 241 bkz> karkuy, kırguy, kırkuy § çibek karguy; atmacaya benzer bir ku ş,III, 241karguy
: dağ doruklarında düşmanı ihbar için yapılan kuleler·III, 241 bkz> kargukarı
: yaşlı, ihtiyar; yaşlı olan herhangl bir şey· I, 425; II, 30; III, 128, 222, 223, 421karı
: karış, ölçü, bez ölçülen arşin· I, 117; III, 223 bkz> karışkarıkmak
: kardan göz kamaşmak. II, 115, 116karı kurı
: tay kısrağın arkasında geri kaldığı zaman bu sözlerle çağrılır. III, 223 bkz> kurıh kurıh, kurı kurı, kurrıh kurrıhkarılamak
: yaşlı saymak, ihtiyarlığa nispet etmek· III, 324, 329karılamak
: boylamak, karışlamak, arşınlamak, ölçmek· I, 309; III, 324, 329karılamak
: karlamak, ses çıkararak kar getirmek, III, 324karılmak
: karışmak, karılmak· II, 134 bkz> katılmak, katılmak karılmakkarımak
: kocalmak, yaşlanmak, kocamak,I, 147; III, 263karımsınmak
: boğulur gibi olmak II, 260karın
: karın.I, 32, 171, 226, 324, 403, 486, 514; II. 201, 202, 288, 315, 337;III,222, 244, 286. 289, 439karın atmak
: hayvan boğazlandıktan sonra, işkembe nişan alınarak ok atılır, Vuran adam etinden bir parça alarak götürür.I, 403karınça
: karınca.I, 501; III, 375 bkz> kar ınçakkarınçak
: karınca· I, 501 bkz> karınçakarındaş
: kardeş· I, 407karınlamak
: karına vurmak· III, 345karınlıg
: karınlı· I, 499, 500karış
: karış, I, 369; II, 365 bkz> karıkarış
: yünlü kumaş, III, 28karışlamak
: karışlamak· III, 335karışmak
: karışmak; kamaşmak; karşılanmak; karşı koymak I, 367;II, 95, 97, 98;III, 11karıt
: söğme, kufür· I, 356karıtmak
: kocatmak· II, 304karızan
: çok kocamış k.iy, I, 448karkag
: çöl, suyu ve bitkisi bulunmayan k ırlar,I, 465kar kur
: ses anlatan bir kelime·I, 324kar kur etmek
: guruldamak.I, 324karkuy
: atmaca kuşu·III, 241 bkz> karguy, kırguy, kırkuykarlamak
: karlamak. I, 463; III, 298, 319karlanmak
: karlanmak, kar yağmak· III, 197karlatmak
: kar yağdırmak· II, 347karlıgaç
: kırlangıç· I, 527 bkz> kargılaçKarluklamak
: Karluk boyundan saymak, Karluk boyuna nispet etmek· III, 351Karluklanmak
: Karluk kılığına girmek· II, 275, 276karma
: yağma. I, 410, 433karmak
: bir şeyi bir şeyle karıştırmak, katmak, karmak; boğazda su durmak, su bir yerde durmak, taîmak· I, 432;'II, 187;III, 182karmalamak
: yağma etmek, kapmak, yağmalamak.I, 433;III, 354karmalaşmak
: yağmalamakta yarış ve yardım etmek II, 221 bkz> karmaşmakkarmaşmak
: yağmalamakta yarış ve yardım etmek, II, 221 bkz> karmalaşmakkarnagu er
: koca karınlı adam·I, 491 bkz> karnak erkarnak er
: koca karınlı adam· I, 473 bkz> karnagu erkars
: deve veya koyun tüyünden yap ılan elbise· I, 348karsak
: derisinden güzel kürk yap ılan bir hayvan, bozkır tilkisi.I, 473kars kars
: el çırpmaktan çıkan ses·I, 348kars kars aya yapmak
: el ayalarını birbirine vurarak ses çıkarmak·I, 348karşag
: elbisenin bir karış kadar olan parçası I, 464karşamak
: karışlamak, ölçmek III, 286, 287karşatmak
: ölçtürmek, karışlatmak·II, 337,365karşı
: hakan sarayı, köşk,I, 255, 423;III, 374karşı
: karşı, zıt,I, 423 bkz> karşukarşı
: iki bey arasındaki uyu;mazlık·I, 424karşu
: karşı·III, 272 bkz> karşıkarşut
: zıt·I, 451kart
: yara·I, 342;II, 234, 248, 255kartal et
: parçalanmış et,I, 483kartal koy
: aklı karalı, alaca koyun·I, 483kartalmak
: azmak, yaranın başı koparılmak·II, 234kartamak
: tırmalamak; sağaltmak·I, 245, 272; II, 255 bkz> kartanmak, k ırtlamakkartanmak
: sağaltmak.II, 248, 455 bkz> kartamak, kırtlamakkart er
: huysuz adam·I, 342kart kurt
: ses bildiren bir kellme.I, 342kart kurt etmak
: çitlamak·I, 342karturmak
: tıkamak; kardırmak, karıştırmak·II, 190. 197karu
: ".........karşı dogru" anlamına edat·II, 83 bkz> kerükarvamak
: ararken bir şeye dokunmak,III, 290 bkz> karwamakkarvı
: ince, yayımsı·III, 239 § karvı kaşlı kişi; yay gibi ince kaşlı adam·III, 239karwamak
: ararken bir şeye dokunmak·III, 290 bkz> karvamakkarwanmak
: aramak,II, 250karwaşmak
: aramakta yardım etmek; karanlıkta el ile bir şey aramak,II, 221karwatmak
: gõzü ile görmeden eliyle dokunarak aratmak· II, 339kas
: kabuk, her ağacın kabuğu; sertllk, katilık, I, 356, 382; III, 134, 151, 369 bkz> kasuk, kazkası
: hayvanlara ağaçtan yapılan ağıl·III, 224kasıg
: ağzın içi, sag ve sol yanlar ı, avurt·I, 375;III, 345kasıglamak
: iteklemek, itmek; avurda vurmak,III, 336, 345 bkz> k ısıglamakkasırku
: kasırga·I, 489kasnamak
: zırıncımak, çeneleri birbirlne vurmak; titreşmek II, 223;III, 147, 302 bkz> kasnatmak, kıstaşmakkasnatmak
: titretmek·II, 350 bkz> kasnamak, kıstaşmakkasuk
: ağaç kabuğu·I, 382 bkz> kas, kazkasuk
: at derisinden yapılan tulum·I, 382kasuklug er
: kendisinde kımız tulumu bulunan adam.I, 497kaş
: kaş, lekesiz beyaz veya kara ta;·I, 330; III, 22, 152ka
: herhangi bir şeyin kıyısı·III, 152kaş
: göz üstündeki kaş· I, 424, 524; II, 328; III,152kaşak
: kındıra otu, halfa·I, 383;II, 328kaşañ
: köleye söğmekte kullanılan bir kelime, "alçak" anlam ınadır.III, 370kaşanmak
: (hayvan, at) i;emek·II, 155kaşga at
: yüzü ak, gözlerinin çevresi kara olan at, peçeli at·I, 426 § ka şga koy; başı ak, başka yerleri kara olan koyun·I, 426kaşgalak
: ördekten küçük blr su ku şu·I, 528kaşık
: kaşık·I, 504 bkz> kaşukkaşıklamak
: kaşıklamak,III, 338 bkz> kaşuklamakkaşıklık müñüz
: kaşık yapmak içtn hazırlanan boynuz,I, 504kaşımak
: kaşımak·I, 438;III, 267kaşınmak
: I, 261 kaşıtgan çok kaşitan, I, 514kaşıtmak
: kaşıtmak, II, 307kaşlamak
: kaş, germeç yapmak; kaşa vurmak· III, 299kaşlıg
: kaşlı· III, 239kaşuk
: kaşık· I, 383; III, 347 bkz> kaşıkkaşuklamak
: kaşıklamak. III, 338, 347 bkz> ka şıklamakkaşuklanmak
: kaşık sahibi olmak· II, 268, 269kaşuklug
: kaşıklı. I, 497kat
: kat· I, 320; III, 27kat
: nezd, yan· I, 64, 320; III, 240kat
: "mugaylan" dikeni meyvesi; dikenli ;eylerin meyvesl; her bir a ğacın meyvesi· II, 146, 147kata
: kere, defa, kez, I, 321, 498; III, 218katargan
: her zaman geri döndüren·II, 74katarmak
: geri döndürmek, yöneltisinden döndürmek, çevirmek.II, 74;III, 193 bkz> kaytarmakkatgı
: katı, sert· I, 441 bkz> katkıkatgurmak
: gülerek katilmak· II, 188,192, 201katıg
: katı, sert, sıkı, kuvvetli, I, 110, 375, 472; II, 338, 354; III, 44, 219, 287, 373katıglanmak
: çabalamak, uğra;mak· II, 268, 270; III, 159katıglıg
: soysuz, katiklı· I, 496katıglık
: felâket· III, 233katık
: katgı, herhangi bir nesneye kat ılan; sirke, yoğurt gibi tutmaç yemejine katılan nesne· I, 382katılgan karılgan
: her işe her zaman katılan, karışan· I, 520katılmak
: karıştırılmak; erkek kadın çiftleşmek, II, 121 bkz> karılmak, katılmak karılmak katılmak karılmakkatınmak
: sertelmek·I, 498katınmak
: katar görünmek·II, 154katır
: katır,I, 364, 495;III, 302katırtmak
: döndürmek; reddetmekle emretmek·III, 430, 431katışmak
: katmakta yardım ve yan; etmek, II, 89kat kadrak
: yan, yamaç· I, 472katkı
: katı, I, 427 bkz> katgı § katkı kişi; kimseye boyun eğmeyen adam· I, 427katkı
: (a?) ç çıyana benzer bir böcek· I, 455katlanmak
: meyvelenmek; dikenll ağaçlar meyvelenmek .III, 196, 197katlış
: katlış; su kollarının kavşıtında olan su birikintisi· I, 460katlışmak
: su kolları kavu;mak·I, 460katmak
: katmak, karıştırmak; katılaşmak, sert olmak; mihnete ve sıkıntıya düşmek, yorulmak·I, 205, 432, 440, 467;II, 295katmak karmak
: katmak, karıştırmak.I, 432katnatmak
: tekrar ettirmek·II, 349katrunmak
: duraklamak, çekinmek,II, 249katturmak
: büktürmek, katlatmak, kattırmak·II, 189, 190katun
: kadın, hatun, Afrasyab kızlarından olanların adı· I, 138, 376 ,410;III, 240katunlanmak
: hanımlanmak, han karısı şekline girmek·III, 206katurgan
: çok sevlnen, çok öğünen, çok gülen· I, 516katurlug ok
: temreni ağıya bulaştırılmiş ok, II, 284katurmak
: katılaştırmak.II, 74katurmak
: sevinmek, öğünmek, gülmek.I, 516katut
: katık,II, 284katut
: kak, yarma·II, 284katut
: pabuçcu çirişi·II, 284kavık
: kepek, darı kepeği,III, 165 bkz> kawıkkavuk
: mesane, sidiklik; kavuk, III, 165 bkz> kawukkavut
: kavut· III, 163 bkz> kagutkavuz
: şaraptaki çôr çöp, tortu·III, 164kaw
: kav-III, 155kawçımak
: saldırmak, üstüne du;mek· III, 276 bkz> kafç ıtmakkawdınmak
: acınmak, şefkat göstermek, fenalıktan kurtulması yollarını aramak· II, 249 bkz> kawdunmakkawdunmak
: acınmak, ;efkat göstermek, fenalıktan kurtulması yollarını aramak· II, 249 bkz> kawdınmakkawık
: kepek, darı kepeğl; kavuz· I, 221, 383; III, 165 bkz> kav ıkkaw kuw
: dikişin büzülmesi, çekllmesi, elblsenin dikilirken k ırışıp büzülmesl· III, 129,155kaw kuw bolmak
: diklllrken büzülmek, çekil ınek, kötü dikilmekten kıvrışmak.III, 129kawramak
: sıkmak, kavramak· II, 82 bkz>kawurmakkawrulmak
: kavrulmak, II, 235 bkz> kagrulmak, kagurmak, kowurmak, kugurmak, kuwurmakkawruşmak
: kavurmakta yardım etmek·II, 219, 220 bkz; kagruşmakkawşı
: ince, çatık·I, 424kawşut
: iki hanın, ülkelerinin baysall ıği için, buluşarak barışmaları. I, 451; II, 102kawuk
: sidiklik, mesane; kavuk, I, 383; III, 165 bkz> kavukkawurmaç
: kavrulmuş buğday·I, 493 bkz> kogurmaç, kowurmaçkawurmak
: kavramak, sıkmak,I, 518;II, 82 bkz> kawramakkawuşmak
: kavuşmak, yaklaşmak.II, 102, 103; III, 153, 188kaya
: kaya·I, 73;II, 7, 19, 20, 170 § yal ım kaya; sarp dağın eteği·III, 19, 20kayaçuk
: güzel kokulu bir dağ otu· ("Safran"denen bitki olmak ihtimali vard ır).III, 177kayak
: kaymak (yenecek)· III, 167 bkz> kanak, k ıyak, konakkaya körmek
: uzaktan görmek·III, 219 bkz> kıya körmek· kura körmek, kuya körmek kayda nerede·I, 52, 419; III, 173 bkz> handa, kanda, kayudakaygık
: kayık, I, 100; III, 175 bkz> kaygukkayguk
: kayık· I, 186 bkz> kaygıkkaygurmak
: kayırmak, kaygılanmak·II, 193; III, 193, 194 bkz> kadgurmakkayıg yer
: yoldan sapa olan yer·III, 166kayın
: kardeş, hısım ve akraba· I, 32 bkz> kadın, kazınkayınmak
: kaynamak. III, 191 bkz> kaynamakkayıñ
: kayın ağacı·I, 32 bkz> kağıñkayır
: kum, kaba topraklı yer·I, 158, 166; III, 165kayırlıg
: düz ve kaba topraklı·III, 178kayışmak
: birbirine acımak, birbirini kayırmak· III, 188 bkz> kaymak, kışmakkaymak
: meyletmek, kaymak; caymak; acımak, kayırmak, tınmak, iltifat etmek·I, 403; II, 45;III, 182, 245, 246 bkz> kayışmak, kışmakkaynamak
: kaynamak; karşı gelmek, kabulden çekinmek, sözünü reddetmek· I, 166, 225, 248, 390, 441;III, 191, 280, 302 bkz> kay ınamakkaynatmak
: kaynatmak· II, 357kayrışmak
: bükmekte yarış etmek· III, 194, 195kaytargan
: daima geri döndüren, kaçıran.I, 516, 517kaytarmak
: yõneltisinde döndürmek, çevirmek,III, 193 bkz> katarmakkaytarmak
: saldırtmak,III, 429kaytışmak
: birbiri ardına gitmek,III, 195kayturmak
: kayırttirmak, yardım ettirmek· III, 193kayu
: hangi, hani, nice·I, 31;III, 218, 237, 367 bkz> hayu, kanukayuda
: nerede, I, 99,419;III,173 bkz> handa, kanda, kaydakayuklanmak
: kaymaklanmak.III, 197, 198kaz
: kaz·I,100,104, 254, 256, 487;II,177,181, 359;III, 128, 130. 149, 332, 358, 384kaz
: her ağacın kabugu· III, 151 bkz> kas, kasukkazañku
: karma karışık, dolaşık (ip), III, 388kazgan
: sel sularının yardığı yer· I, 18 § kazgan yér; içerisinde yarlar, batakl ıklar, çatlaklıklar bulunan yer· I, 439kazganç
: kazanç· III, 386kazganmak
: kazanmak· II, 249, 250kazı
: etlilikten insan karnındaki girlnti ve çıkıntılar, at karnı içinden çıkan yağ· III, 223kazılmak
: kazılmak· II, 135kazımak
: kazmak ve eşmek, deşmek, kazımak· III, 264kazın
: kayın, dünür, hısım· I, 403 bkz> kadın,kayınkazındı toprak
: kazılmış toprak· I, 449kazınmak
: kazılmak, kazmayı iş edinmek, kazar görünmek· II, 155kazışmak
: kazmakta yardım ve yarı; etmek, II, 100kazlınmak
: kazılmak, çukurlar yapılmak,II, 251kazmak
: kazmak, at hafarılanarak ve çamışlanarak ayağıyle yerl kazmak, kazılmak·II,10, 59kazñuk
: kazık,III, 383 bkz> kazuñukkazturmak
: kazdırmak·II, 190kazuk
: kazılmış·I, 382 § kazuk arık; kazılmış ark·I, 382kazuñuk
: kazık·III, 383 bkz> kazñukkebeli
: ışık etrafında geceleri uçan kelebek, pervane, evelek·I, 448kebez
: pamuk,I, 293, 303, 510 bkz> kepezkebezlig
: pamuklu, pamuk sahibi·I, 507kebezlik
: pamukluk, pamuk biten yer·I, 507kebimek
: bazı yerleri kurumak·III, 257 bkz> kepimekkebit
: dükkân, magaza, içkl içllen yer, meyhane,I, 357 bkz> kepitkebitmek
: kurutmak·II, 298 bkz> kepitmekkeçe
: keçe,III, 219keçe
: karpuz ve hıyara ben2er şeylerin taşındığı sele ve sepet·III, 220keçi
: keçi,III, 219 bkz> eçkükeçik
: köprü, geçit,I, 390;III, 191 bkz> keçi şkeçilmek
: geçilmek· II, 136keçiş
: geçit, ırmağın, derenin geçidi, I, 369 bkz> keçikkeçişmek
: geçmekte yardım ve yarış etmek, II, 93keçitmek
: geçirtnnek· II, 300keçmek
: geçmek, ölmek· I, 44, 79, 80, 82, 94, 245, 451;II, 5, 6, 87, 164, 225; III, 5, 9, 33, 85, 121, 288keçrümsinmek
: geçer görünmek· II, 261keçrüşmek
: birbirini geçmek, geçirmekte yard ım etmek· II, 222, 225, 257keçsemek
: geçmek istemek·I, 155keçsetmek
: geçmek umudunda bulundurmak· II, 336keçtürmek
: geçtirmek II, 194keçünmek
: geçer görünmek· II, 156keçürgen
: her zaman başaran·II, 521, 522keşürgen
: çok bağışlayan·I, 521keçürmek
: evirip çevirmek, başarmak; bağı;lamak,I, 47keçürsemek
: geçirmek istemek·III, 247keçürtmek
: geçirtmek.III, 431, 432ked
: bir şeyi anlatmakta obartma ve pekitme istenirse kullan ılan edat·I, 321 bkz> ked, keykedkirmek
: hayvan çamışlık etmek, üstüne yük vurdurmaz olmak·II, 196kedrim et
: derisi yüzülmüş et· I, 485kedük
: tulganın altına giyilen tüyden yapı1mış takke·I, 390kedük
: yağmurluk-I, 508 bkz> kedükkedüklüg
: yağmurluk sahibi·I, 509kedüklük kidiz
: yağmurluk yapmak için ayrılmış, hazırlanmış keçe·I, 508ked
: obartma, pekitme bildiren blr edat·I, 322 bkz> ked, keykedgü
: giyilecek nesne,I, 430kedilmek
: giyilnıek·II, 136kedindi ton
: çok giyilen elbise I, 449kedirmek
: hayvan derisi yüzmek, bir hayvan ı kakaç (pastırma) yapmak· II, 76kedlemek
: çabalamak. III, 299, 300kedmek
: giymek·I, 12, 394;II, 296;III, 20, 156, 441 bkz> ketmekkedrilmek
: et soyulup kurutulmak, kakaç (past ırma) yapılmak· II, 237kedrişmek
: et soyup kurutmakta yardım etmek, II, 222kedrülmek
: giyilmek· II, 237kedrüşmek
: birbirine giydirmek, II. 222kedük
: kepenek, yağmurluk; elbise, giyecek, I, 390;III, 38 bkz> kedükkedüklüg
: kepeneği olan kimse·III, 256kedürmek
: giydirmek.II, 76, 161kedürsemek
: giydirmek istemek III, 332kedüt
: çamaçır, giyecek, gelin ve güveyin hısımlarına armağan olarak giydlrdlkleri elbise· I, 12, 357kefeñ
: zahire armağanı· III, 385 bkz> kefşengkefgek
: peltek, kekeme kimse· II, 289kefremek
: gevşemek, I, 103 bkz> kewremek, köwremek, küfremekkefşeñ
: harman temizlendikten sbnra gelen kimseye verilen zahire armagan ı. III, 385 bkz> kefeñkegirmek
: geğirmek· II, 84kek
: kin, hınç, öç; sıkıntı, zahmet, mihnet I, 44, 230, 479;II, 283 bkz> kekmek, kekmenkeklig
: kinli, hınçlı·II, 283keklik
: keklik·I, 479kekmek er
: tecrübeli adam·I, 479 bkz> kek, kekmenkekmen
: başından geçen sıkıntı ve zahmetlerle pişmiş, pekleşmiş adam.I, 480 bkz> kek, kekmekkekre
: develerin yediği acı bir ot·I, 422kekteşmek
: hınçlaşmak, kin bağlaşmak·II, 222kekük
: seksek kuşu; kemiği büyü ve tılsım için kullanılır· II. 287keküş
: ;işlik iç!n sürülen blr ilâç, aks ırgan otu; "Saponaria" veya "Veratrum album"·I, 407keldeçi
: gelici, gelen·I, 24keldügi
: geli;i.I, 36;II, 42keldürmek
: getirmek.I, 20, 71, 93, 94. 97, 251, 340;II, 195; III, 144 bkz> keltürmekkeleçü
: söz· I, 445kelegen
: gelen· I, 24kelegü
: tarla sıçanı soyundan bir hayvancık, geleni- I, 448kelep
: Türk yaylalarında biten bir ot; davarı çabuk semirtir.I, 353keleplenmek
: bir yer "kelep" otuna sahip olmak· 11. 269keler
: keler, kertenkeleler!n genel ad ı·I, 364kelesi
: gelme zamanı·II, 69kelgelimet
: gelmek için·I, 144, 325kelgin
: büyük ırmaklann veya denizlerin taşar gibi kabarması, med·I, 443kelgirmek
: gele yazmak, gelmek istemek,II, 196kelgü
: gelme zamanı, geliş, gelecek·I, 119; II, 68kelgüçi
: gelici, gelen·II, 54kelgülük
: gelmeye hak kazanmış (kimse).I, 25kelig
: gelecek, gelecegi.I, 26;II, 41, 52, 58, 172;III, 160keligli
: gelmek üzere olan·I, 25;II, 58keligsek
: gelmeye istekli olan;II, 55keligsemek
: gelmek istemek·III, 285, 335 bkz> kelsemekkelimsenmek
: gelir görünmek.II, 259kelin
: gelin·I, 404;III, 12, 242keliş
: geliş.I, 370keliş barış
: geliş gidiş.I, 370kelişlig barışlıg ew
: konuk odası,I, 370kelişmek
: gelişmek.II, 110kelişmek barışmak
: birbirine gelip gitmek· II, 110kelmek
: gelmek,I, 20, 24, 26, 35, 36, 37, 53, 76, 77, 82, 87, 88. 93, 97,108, 125, 126, 129, 130, 132, 136, 165, 212, 219, 226, 315, 319, 323, 325, 328, 334, 339, 350, 387, 391, 403. 409, 417, 441, 442, 445, 462, 463, 468;II, 25, 26, 35, 38, 41, 43, 46. 59, 60, 6kelñiz
: sel I, 343kelñizleyü
: sel gibi.I, 343kelsemek
: gelmek istemek, gelsemek·III, 285 bkz> keligsemekkeltürmek
: getirtmek·II, 195 bkz> keldürmekkem
: hastalık·I, 338;II, 363kemdük söñük
: sıyrılmış, eti yenmiş kemik. I, 480kemek
: pamuktan yapılmış çubuklu ve nakışlı bir dokuma; bundan bürgü yap ılır, Kıpçaklar yagmurluk yaparlar·I, 392kemí
: gemi·I, 179; III, 235 bkz> kimikem(i)şmek
: saldırmak, çıkarmak, atmak, sürmek; bir ;eyi çıkarıp atmak·I, 309, 441, 472; II, 112, 115kemlemek
: kötülemek, hasta olmak,III, 301 bkz> kemlenmekkemlenmek
: hastalanmak· I, 338; II, 253 bkz> kemlemekkemletmek
: sıkıntı veya zarar vermek, kötületmek, hasta etmek· II, 348, 349, 363kemrüşmek
: kemirişmek, kemirmekte yariş etmek· II, 224kemürmek
: kemirmek. II, 85, 86ken
: dogu ülkelerinde her şehre verilen bir addır· I, 339 bkz> kend, kentkenç
: genç, çocuk; her hayvan ın küçügü· I, 169, 278; II, 304, 307; III, 181, 270, 438Kençeklenmek
: Kençek kılığına girmek, Kençekleşmek II, 277kençliyü
: hanların düğünlerlnde veya bayramlarda ya ğma edilmek üzere yapılan sofra· III, 438kend
: şehir; kale·I, 22, 178, 236, 248, 302, 339, 343, 344; III, 150 bkz> ken, kent kendükendi
: , zat, nefs, kendisi. I, 127, 419; III, 29kendük
: küp gibi topraktan yapılan büyükçe bir kap, küp·I, 480;II, 129kenpe
: bir ot adı·I, 416kent
: şehir·III, 34 bkz> ken, kendkenzi
: kırmızı, sarı, ye;il gibi birtakım renkleri bulunan bir Çin dokumas ı·I, 422keñemek
: danışmak, görüşmek, tedbir etmek· III, 396keñes
: sığ, az, kolay, hafif·III, 364keñeş
: işlerde danışma, görüşme, düşünme,tedbir·III, 365keñeşlik
: danışıklı, tedbirli,I, 232;III, 358keñeşmek
: kar;ılıklı danı;mak, tedbir etmek· III, 393, 394keñeşsiz
: danışıksız, tedbirsiz·I, 232kerígirsimek
: dlbi yanmak, dibl yanarak koku yükselmek·III, 409kepek
: unda ve başta bulunan kepek,I, 390; II, 310; III, 93, 101kepeklig
: kepeği olan,I, 508kepeklik
: kepek konan yer·I, 508, 510kepek yincü
: küçük inci·I, 390kepez
: pamuk-I, 293, 303, 510 bkz> kebezkepimek
: bazı yerleri kurumak, III, 257 bkz>kebimekkepit
: dükkân, mağaza, meyhane·I, 357 bkz> kebitkepitmek
: kurutmak·II, 298 bkz> kebltmekkeregü
: çadır; kışlık ev,I, 404, 447, 448keregülenmek
: çadırlanmak, çadır edinmek, çadıra girmek·III, 205kerek
: gerek, olmalı, yaraşır, lâzım, ihtiyaç, gerekli. 1. 126, 152, 163, 391;III, 44, 216, 371kereklemek
: yokluğu dolayısıyle aramak, araştırmak, III, 341kereklig
: gerekli· I, 509kerem
: izbe· I, 398kerey
: saç tıra; eden ustura,III,174 bkz> yüligükergemek
: yaraşmak· I, 362kergük
: koyunun içerisinde, kırkbayır ile beraber bulunan şirden gibi ;ey· II, 289kerik
: geniş· I, 94kerilgen
: her zaman gerilen, gerinen, esniyen· I, 523 kerilmek gerllmek, gerinmek, esnemek· I, 119; II, 136 kerim duvarlara örtülen, kaplanan dokuma nesneler.I, 398keriş
: üstüne çıkılabilen dağ tepesi·I, 370keriş
: atin karnı, sırtı·I, 370keriş
: savaşta dayanma,I, 370keriş
: kavga, çeki;·I, 370kerişmek
: uğraşmak, kavga etmek, çekişmek· I, 370;II, 99, 115kerişmek
: germekte yardım ve yarış etmek· II, 98keritmek
: havlatmak, ürdürmek· II, 305kerjü
: tüfekte atılan yuvarlak taneler, III, 441kerki
: dülger keseri, keser· I, 430kermek
: germek, çeklp uzatmak; kapatmak; ürümek, havlamak· II, 8; III, 39kerpiç
: kerpiç· I, 455; III, 119 § pışık kerpiçkerşegü at
: kürek kemiğinin altında yağırı bulunan at·I, 491kertik
: ekmek ve ekmeğe benzer şeylerin sayısını bilmek için bir ağaçta yapılan kertik, çetele· I, 478 bkz>kertük
: kertilmek kenilmek; (insanlar için) horlanmak· I, 160; II, 236kertişmek
: kenmekte yardım ve yarış etmek· II, 222kertmek
: kertmek (köleyi yola getirmek için söylenir)· III, 427kertük
: ağaçta açılan kertik- I, 478 bkz> kertikkertük kemrük
: kesik, gedik· I, 478kertürmek
: gerdirmek, serdirmek· II, 194kerü
: geri,. den ise·I, 205, 361; II, 133 bkz>karukes
: parça·I, 329 bkz> kesekkes
: kesek, abdest bozduktan sonra bununla temizlenilir.I, 329kesek
: kesik, parça·I, 14, 391 bkz; keskesgü
: kesecek nesne· I, 13kesgük
: halka, köpeğin boynuna geçirilen halka, tasma· II, 289kesilgen
: her zaman kesilen· I, 523kesilmek
: kesllmek· I, 339; II, 136, 137kesinmek
: kesinmek·II, 157keslşmek
: kesmekte yardım ve yariş etmek· II, 101keslemek
: kesekle koğmak· III, 300keslinçü
: sarı keler, III, 242keslinmek
: kesilmek· I, 352; II, 253keslişmek
: kesilip ayrılmak· II, 224kesme
: enli ok 100^01^.I, 434kesme
: kakül, zülüf, perçem,I,II, 233, 434kesmek
: kesmek· I.11 13, 14. 434; II. 11kesmelenmek
: zülüflenmek, kâküllenmek· III, 203kestem
: geceleyin davetsiz gelen adamlara verilen içki ziyafeti· I, 485kester
: saksı· I, 457kestürmek
: kestirmek· II, 195kesürgü
: dağarcık, kap·I, 358, 490; 111. 48keten
: zahmet, sıkıntı,I, 404ketişmek
: ayrılmak, ayrışmak·II, 89, 90ketki at
: sırtı dar, yanları geniş at·I, 430ketmek
: giymek·II, 296 bkz> kedmekketmen
: yeri kazmak için kullanılan aygıt·I, 444ketü
: çolak·III, 219ketüt
: ekşi suratlı, buruşuk yüzlü· II, 284kewçi
: Uygur ellerine kadar Kâşgaristan'da kullanılan 10 rıtllık bir hububat ölçeği· I, 417keweg
: burundaki kıkırdak·I, 391kewel
: at yürüyüşlü, küheylan at, soylu at· I, 395; II, 133kewelmek
: gevşemek, zayıflamak,I, 397 bkz> kewllmekkewgin aş
: doyurmayan aş·I, 443 bkz> çiwginkewilmek
: gevşemek, zayıflamak·II, 131, 137, 138 bkz> kewelmekkewli
: ırmak ağzı, III, 442kewmek
: gevelemek, gevmek; gevşetmek· II,16; III, 288kewrek
: gevrek, yunnu;ak (bitki)· I, 479kewremek
: zayıflamak; gevşemek· III, 41, 282 bkz> kefremek, köwremek, kilfremekkewretmek
: gevşetmek· II, 334, 335kewrik
: gürgen ağacı· I, 479kewşek
: gevşek, yumuşak. I, 479 bkz> küwşek § kewşek etmek; bir çeşit ekmek· III, 287kewşemek
: geviş getirmek; gevşemek, III, 287kewşengen
: çok geviş getiren· II, 256kewşenmek
: geviş getlrmek· II, 252, 255kewşeşmek
: birbirini görerek geviş getlrmek·II, 351kewşetmek
: gevşetmek, yurnuşatmak; geviş getirtmek· II, 338kewtürmek
: gevşetmek·II, 195kewürken
: dağ soğanı· I, 525 bkz> kümürgen, kümürken, küwürkenkey
: pek, gâyet, sağlam· I, 459 bkz> ked, kedkeyik
: geyik, yaban hayvanı, aslında yabanî olan her şey, eti yenen hayvanlardan ceylân, s ıgın, dağ keçisi gibi hayvanlar, yabanî (vah şî) -evcil (ehlî) karşıtı-, av hayvanı ve av, I, 26,155,157, 171, 206, 224, 228, 263, 295, 306, 311, 421; 11, 8, 10, 16, 120, 14keyik
: maymun yapılı (insanlar için)·III, 168keyik söğüt
: yaban sogüdü·III, 168keylig
: maynıun·III, 175keylig kişi
: şaşkın veya yabanş gibi iki tarafına bakarak yürüyen adam. III, 175keyük
: kebe ve kepenek gibi ;eyler· III, 168kez
: gez· I, 326; III, 106, 318kez
: süt ve un gibi şeylerín tencere dibinde yap ışıp kalan parçaları. I, 327kez
: ipekli bir Çin kumaşı· I, 327kezgermek
: gezlenmek, geze getirmek· II, 196; III, 106kezik
: gezek; sıtma, nöbet, işte nöbet· I, 391kezik
: cesaret · I, 391kezişmek
: gezmekte yari{mak· II, 100kezitmek
: gezdirmek· II, 306kezlemek
: gezlemek, gezini düzeltmek, temizlemek. III, 300, 318 ·kezlenmek
: gezlenmek; dibi tutmak, II, 252,253kezleşmek
: gezlemekte yardım ve yarış etmek·II, 224kezletmek
: gezletmek· II, 348kezlik
: küçük kadın bıçağı, kadınlar üst elbiselerine takarlar· I, 478kezmek
: gezmek, dolaşmak· II, 10kéç
: geç (vakit).I, 294;III, 121kéçe
: gece, III, 219kéçilmek
: geciktirilmek. III, 195kéçitmek
: geciktirmek·II, 300kéçmek
: gecikmek·III, 180, 183kéçürmek
: geciktjrmek· III, 187kéñütmek
: genişletmek, II, 326kétermek
: §1(161-1116^ III, 164kı
: nida "ya"sı yerine; çağırma edati·III, 212kı
: hısımlık bildiren isimler sonuna gelerek ac ıma ve sevme anlatan bir edat·III, 212kıçı
: hardal· III, 238kıçılamak
: gıdıklamak· III, 323, 329kıçurmak
: kınamak, ayıplamak; başkasınm kaygısından ferah duymak· III, 187kıdışmak
: kenar dilkmekte yardım etmek, değirmi bir şeyin kenarını dikmekte yardım etmek·II, 93 ,94kıdıtmak
: kenar diktlrmek, kıyılatmak·II, 301kıdıg
: kıyı, yan, kenar 1. 375, 496kıdıglamak
: kıyı dikmek, kıyılamak·III, 336kıdıglanmak
: kıyılanmak, kenarlanmak.II, 268Kıfçaklamak
: Kıpçak boyundan saymak· Kıpçak boyuna nispet etmek·III, 351Kıfçaklanmak
: Kıpçak kılıgına girmek· II, 279 bkz> Kıwçaklanmakkıftu
: makas, kırkı. I, 416kıftulamak
: sındı ile kırkmak, kırpmak,III, 352kıg
: topragı kabartmakta kullanılan gübre·III, 129kıglatmak
: fışkı ile gübreletmek; (at) sıçırtmak, tersletmek·II, 348kıkı
: gürültü·III, 227 bkz> urı kıkıkık(ı)rmak
: yüksek sesle çağırmak, bagırmak, haykırmak,I, 441, 442;II, 83kıkrışmak
: çagrışmak, bağrişmak·II, 220kıl
: kıl (insanda ve hayvanda)·I, 337kıldruk
: buğday vb· başaklanndakl kılçık,III, 417kılgan
: çok kılan, çok yapan· I, 470kılgu
: kılı;, yapış, kılgı· I, 494kılıç
: kılıç·I, 183, 321, 339, 359, 397, 417;II, 116, 129, 147, 197, 246, 281, 308. 344, 356; III, 70, 77, 135, 169. 268. 277, 296, 373, 437kılıçlamak
: kılıçlamak, kılıç ile çalmak ve vurmak,III, 331, 346kılıçlanmak
: kılıç sahibi olnnak· II, 267kılıg
: kılış, yapış· II, 40kılık
: huy, gldi;· I, 383; II, 230 bkz> kılkkılınç
: iç, amel, ahlâk, nninez, huy, fena huy,kad ın naz ve kırışması· II, 156;III, 374kılınçlanmak
: nazlanmak (kadın), kırışmak· III, 374kılınmak
: tavır takınmak (kadın), nazlanmak; yapılmak, kılınmak, işlenmek I, 64, 394, 508; II, 156; III, 20kılışmak
: yapmakta yardım ve yarış etmek· II, 109kılide
: gerdanlık· I, 432 bkz> bakankılk
: huy, gidiş· I, 383 bkz> kılıkkıl kudruk
: kıl kuyruk; ördeğe benzer bir kuş· I 337kıl kuş
: ördeğe benzer bir kuş, I, 337kılma
: yapma, yapı;, I, 150;III, 213kılmak
: kılmak, yapmak, etmek, eylemek, olmak· I, 36, 39. 44.74,113,114,141.171, 237. 263, 274, 321, 330, 342, 349. 350. 367. 371, 374, 376, 393, 399, 459, 462; 11. 25;III, 17, 122, 133, 159, 179, 213, 216, 224, 234, 239, 381, 432, 449 bkz> kamakkılmış
: yaptıgı, I, 205, 221, 253, 407kıltık
: başta bulunan kepek, konak·I, 475kılturmak
: yaptırmak·II, 191kımız
: kımız.I, 365;II, 12; III, 197kımız almıla
: ekşi elma·I, 366kımızlanmak
: kımız sahibi olmak,II, 268kın
: kın, bıçak ve kılıç kını, kılıf·I, 183, 339, 359, 397; II, 246; l1l, 140kınamak
: işkence etmek, cezalandırmak; bir şeye kın yapmak· III, 273kınatmak
: işkence yaptırmak, cezalandırmak· II, 313kınışmak
: istekle işe koyulmak, II, 113kınlamak
: kın yapmak·III, 299kıñır
: kızgın, şiddetli.I, 170, 183, 359kıñır
: aşı, yan bakış· III, 363 bkz> kıñrukıñrak
: et ve hamur kesilen satıra benzer büyük bıçak· III, 382kıñru
: yan, şaşı· III, 23 bkz> kıñırkır
: kır, basık dağ, açık yer· I, 94, 324; III, 39kır
: su bendi, §61-1116^I, 324kır
: kır rengi·I, 324kıragu
: kırağı·I, 446kırbas er
: başında saç olmayan adam·I, 459kırçalmak
: değmek, değip sıyırmak·II, 234kırçamak
: amacın kenarına dokunmak, silip geçmek·III, 276kırçatmak
: sıyırtmak, yaralamak, amacı delip geçmek·II, 328, 329kırgag
: bey ve hanın eli altındakilere kızması ve kakıması·II, 288kırgag
: elbisenin yanı, kenarı·II, 288kırgamak
: kakımak, birine kızıp ondan yüz çevirmek, birine kızıp uzaklaştırmak (yalnız yapan insan olduğu zaman söylenir)·II, 288; III, 290 bkz> alkamak, kargamak, kargamak arkamak (Tanr ı için), kızgamakkırgaşmak
: birbirinin tarafını dilemek·II, 220kırgatmak
: koğulamak, kızarak yüz çevirtmek· II, 338, 339kırgıl
: kırçıl,I, 483kırguy
: atmaca·II, 95;III, 241 bkz> karguy, karkuy, k ırkuykırılmak
: kabuğu soyulmak; malı alınmak, yoksullaşmak; kar kürünmek II, 134kırındı
: her şeyin kınntısı, kazıntısı, soyuntu su·I, 449kırınmak
: soyar veya kazır görünmek·II, 155kırışmak
: kazımakta ve sıyırmakta yardım ve yariş etmek·II, 98kırk
: sayıda kırk,I, 349;II, 331kırkılmak
: kırkılmak I, 236kırkın
: cariye.II, 110 bkz> xız kırnak, kızkırkışmak
: kırkmakta yardım etmek·II, 221kırklum
: dolusu bir klle edip oranc ıların kullandıkları bir ölçeğe verilen sıfat,III, 418kırkmak
: kırkmak· III, 422kırkuy
: atmaca· III, 241 bkz> karguy, karkuy, k ırgüykırlamak
: kazmak, yerde çukurlar açmak· III, 298, 299kırlanmak
: kırla;mak, kıraçlaşmak, yerde çatlaklar ve hendekler meydana gelmek· II, 251kırlatmak
: kıyı, kenar yaptirmak· II, 347kırma
: söbü (mahrut) şey· I, 433 § kırma topık; herhangi söbü (mahrut) topaç· I, 434kırmak
: kazımak, bir şeyi kökünden çıkarmak; kırmak, II, 7. 24, 401, 406kırnak
: cariye·I, 473 bkz> xız, kırkın, kızkırt
: kısa,I, 342 § kırt ot; kısa ot·I, 342kırtış
: yüz rengi; yüz·I, 460 § yer kırtışı; yeryüzü. 1. 461kırtışlamak
: kazımak·III, 350kırtışlanmak
: güzelleşmek, güzelliği artmak· II, 272kırtışlıg
: yüzlü·I, 461kırt kişi
: kötü huylu ve plnti adam·I, 342kırtlamak
: kötü huylu saymak, yaray ı iyi etmek·III, 445 bkz> kartamak, kartanmakkırturmak
: kazıtmak, sıyırtmak,II, 190kıruk
: sakat·I, 382 § kıruk adak; topal·I, 382 § kıruk er; çolak·I, 382kıruk adak
: topal·I, 382kıruk er çolak,I, 382
:kır yagı
: gizll düşman·I, 324kısga
: kısa·II, 11kısgaç
: kısgaç·I, 455kısganmak
: kıskanmak; pintilik etmek, kısmırlanmak·II, 250 bkz> kısırkanmakkısıg
: kısı, hapis, sıkınti·I, 376kısıglamak
: itelemek, itmek, avurduna vurmak·III, 336 bkz> kas ıglamakkısılmak
: kısılmak, arada kalmak.II, 135kısınmak
: kısmakcimrilik etmek; sidiği tutulmak· II, 155kısır
: kısır, doğurmayan insan veya dört ayakl ı hayvan; kısrak· I, 236, 364; III, 88kısır bolmak
: (kısraktan başka hayvan) kısır kalmak· III, 88 bkz> yozamak kısırkanmakkısırganmak
: , yedirmekten çekinmek· II, 263, 264 bkz> k ısganmakkıslınmak
: kısılmak, araya sıkışmak II, 251kısmak
: kısaltmak, daha kısa yapmak, kısarak çalmak; kıstırmak· II, 11kısmak
: üzenginin iki yanında bulunan kayış,ilmikli ip, kement· I, 474; II, 219kısrak
: kısrak·I, 203, 207, 364, 474, 491, 500; II,96kısraklanmak
: kısrak sahibi olmak·II, 275, 279kısruşmak
: kısmakta yardım etmek,II, 219kıstaşmak
: titreşmek, sı2laşmak. II, 221, 222 bkz> kasnamak, kasnatmakkısturmak
: kıstırmak, işkence ile cezalandırmak; kısalmasını emretmek, azalmasını em-retmek· II, 190, 191kısurmak
: kısaltmak II, 78kış
: kış·I, 13, 22, 82, 170, 332;II, 26, 54, 97, 204; III, 159, 278kışlag
: kışlak, kışlanacak yer,I, 13, 464; III, 88kışlaglanmak
: kışlak edinmek, kışlamak· II, 273kışlamak
: kışlamak;III, 299kışlatmak
: kışlatmak, bir şeyi üzerine alıp saklamak.II, 348kışlık
: kışlık, kış için hazırlanmış şey·I, 474kışmak
: meyletmek, kaymak·III, 182 bkz> kay ışmak, kaymakkıw
: devlet, kut, baht·I, 301, 332 bkz> kuwkıwal
: çekme, düzgün· I, 412 § kıwal burun; çekme burun·I, 412Kıwçaklanmak
: Kıpçak kılığına girmek, II, 276 bkz> Kıfçaklanmak-kıya
: küçültme eki· III, 170, 359 bkz> -gine, -kiyekıyak
: et suyu yağı, tereyağı, kaymak, III, 32 bkz> kanak, kayak, konakkıya körmek
: yan bakmak, arkaya bakmak, I, 369 bkz> kaya körmek, kura körmek, kuya kärmekkıyık
: cayma, caymak; iğrilik, igri olan, sözde durmama, sõzde durmayan· I, 70; III, 167 k ıyılmak inmek; geçmek; agaç ígrilemesinekıyılmak
: sözden dönülmek· III, 190kıyım
: düşman gelmesi yüzünden bir vilâyet halk ının korku ve dehşete düşmesi· III, 168kıyışmak
: igrilemesine ağaç kesmekte yardım ve yarış etmek·III, 189kıyma
: kıyılmış,III, 173 § kıyma ügre hamuru serçé dili gibi iğri kesilen bir çeşit erişteIII, 173kıymaç
: Çiğiller'in giydiği tiftikten yapılan beyaz başlık. III, 175kıymak
: sözden dönmek; kıymak, eğrilemesine doğramak· III, 246kıyturmak
: iğrilemesine kestirmek· III, 193kız
: kız, kız çocuk; cariye; pahalı nesne· I, 7, 236, 280, 291, 299, 312, 326, 382, 412, 442, 474, 496;II,10. 25, 94, 96,109, 182. 220, 272, 276, 277, 304, 340;III, 120, 137, 170, 203, 218, 259, 260, 265, 272, 289, 301, 328, 338, 371, 380, 408, 411, 450 bkz>kızamak
: kızlık bozmak, III, 265kızarmak
: kızarmak· II, 77, 163 bkz> kızıl ermekkızartmak
: kızartmak· III, 431kızgamak
: (kul) kızıp uzaklaştırmak, kakımak· III,290 bkz> alkamak, kargamak, kargamak arkamak, kırgamakkızgul at
: boz ile kır arasında olan at· I, 483kızgurmak
: işkenceye koymak, cezasını çektirmek, cezalandırmak. II, 194, 200kızgut
: ceza, işkence, başkaları görerek çekinmeleri için yap ılan ceza ve işkence·I, 451kızgutlanmak
: suçunun cezasını görerek rüsva olduğundan bir işten çekinmek. II, 271kızıl
: kızıl, kızıl renk, kırmızı· I, 40, 60, 362, 394, 395; II, 133; III, 20, 162, 183, 219, 325, 363kızıl ermek
: kızarmak· II, 163 bkz> kızarmakkızılmak
: yaptığı suça bir daha dönmemek üzere ceza görmek, nedamet etmek, k ıyılmäk. II, 135, 200kız kırkın
: cariye· I, 326kız kişi
: pinti kişi, I, 326kız kuş
: insan üzerine düşecek gibi alçaktan uçan ve tüylerinin rengi bukalemuna benzeyip aç ılınca renkten renge giren bir kuş, I, 326, 332kızlamuk
: kızamık, I, 528kızlanmak
: pahalı bulmak, II, 251; III, 198, 199kızlanmak
: kız edinmek, kız çocuk sahibl olmak· II, 251, 254; III, 198kızlaşmak
: bahse bir kız (cariye) koymak II, 221kızumak
: pahalılanmak, fiyatı yükselmek. III, 265kibe
: az zaman, kısa zaman· III, 217 bkz> bütekibe bolmak
: az zaman geçmek, III, 217kiçik
: küçük, küçüklük·I, 227, 390;II, 29, 95, 268;III, 87, 175 bkz> kiçükkiçiklemek
: küçük saymak, III, 341kiçimek
: kaşınmak, gidişmek. III, 259kiçinmek
: orospu olmak, gidişmek, ka;ınmak·II, 156kiçitmek
: kaşıtmak· II, 300kiçük
: küçuk· I, 93 bkz> kiçikkid
: arka, äon, sonra· I, 200, 225; II, 142; III, 14 bkz> kidkid
: arka, son, sonra· II, 25 bkz> kidkidiz
: keçe, Türkmenler'in çadır örtüleri ve göç zamanı bürgüleri gibi· I, 316, 366, 508; II, 96, 304;III, 262, 329 bkz> kiwiz, küwüzkidizgek
: tazeliği gidip keçeleşmiş (kavun için)· II, 290kidizlig
: keçe sahibi olan·I, 507kidlzlik yüng
: keçe yapmak için hazırlanan yün·I, 507kikçtirmek
: iki klşiyi birblrine kışkırtmak, sürttürmek II, 195, 196kikmek
: bilemek, bir şeyi bir şey üzerine sürtmek· II, 293kikrülmek
: sokulmak, II, 237kìm
: kim.I, 125, 192, 200, 325, 338, 353, 362, 371. 377, 425, 440, 506;II, 118. 274, 284;III, 22, 106, 123, 141, 239. 251. 288kimi
: gemi· III, 235 bkz> kemikimişke
: Kaşgar'da çıkan nakışlı bir keçe· I, 490kimsen
: başlıklan ve kavukları süslemek için kullanılan aitın kırıntıları· I, 437kimünçe
: sivri sinek· III, 358 bkz> kümiçekirig
: geniş· III, 358kiñitmek
: genişletnıek· III, 396kiñrünmek
: genişlemek, bir zaman nimet içinde ya şamak. III, 400kiñümek
: genişlemek, III, 396kiñürmek
: genişletmek. III, 392kip
: kalıp, benzer, öğür, I, 483; III, 23, 61, 119kipi
: gibì, I, 483; III, 23, 61, 119kir
: kir·II, 212, 230kirdeş
: bir avluda beraber oturan k6m şu· I, 461kirgü
: girme zamanı, gırecek·II, 68;III, 6kirgüci
: girici, giren.II, 51kirigsemek
: girmek istemek· III, 334, 335kirikmek
: kirlenmek II, 117, 119. 165 bkz> kirlenmekkirilmek
: girilmek. II, 136kirimsinmek
: girer görunmek· II, 260kirinmek
: girinmek, girer gôstermek, girmek· II, 156, 157, 160kiriş
: kiriş, yay kirişi, yay· I, 198, 370; II, 83; III, 215kiriş
: bir adamın akarlarından olan geliri· I, 370kiri
: ;mek glri;mek, glrlşmekte yarış etmek· II, 99kirit
: anahtar, kilit·I, 357;III, 345kiritlemek
: kilitlemek III, 330, 345, 348kiritlig
: anahtarlı, kilit kilit ,I, 306, 506 § kiritlig kapug; killtli kap ı·I, 506kirkin
: boğranın, devenin kızgın zanıanı·I, 443kirlenmek
: klrlenmek; yumulmak.II, 252 bkz> kirikmekklrmek
: girmek.I, 87, 362, 395, 422, 443, 457, 488;II, 8, 18, 44, 55, 61, 67, 223;III, 65,120. 147, 212, 222, 226kirmişçe
: girmìş gibi·I, 251kirpi
: kirpi· I, 415kirpik
: kirpik. I, 478kirpilenmek
: sertle;erek kirpi gibi buzülmek, yüzü as ılmak· III, 200kirpüklenmek
: gõzde kötü kıl bitmek· II, 277, 279kirşen
: üstübeç; yüze sürülen düzgün. I, 437; II, 353kirşenlenmek
: yüze düzgün sürünmek II, 278kirtginsemek
: tasdik etmek istemek·I, 280kirtgünmek
: inannnak, gerçeklemek·III, 423 bkz> kirtínmekkirtinmek
: inanmak I, 416 bkz> kirtgünmekkirtü
: yemin, ant; gerçekllk, doğruluk· I, 416kirtüç kişi
: kimseyi ;ekemeyen huysuz ki şi· I, 455kürtülemek
: tasdiklemek· III, 352kirtürmek
: girdirmek, II, 195kirü
: geri, arka, III, 65, 245, 246kis
: karı, I, 329. 333kiş
: sadak, I, 393, 457, 494; II, 275, 333; III, 126, 281kiş
: samur.III, 126kişemek
: kösteklemek, bağlamak· III, 268kişen
: köstek· II, 13kişi
: kisi, adam, insan, kimse; halk; kar ı, kadın·I, 24, 44, 45, 46, 64, 74. 87. 91, 98,106, 109, 127, 129, 140, 142, 146, 147. 152, 154,155, 156, 166, 167, 174, 179, 186, 187, 216, 240. 243, 265, 287. 296, 307, 308, 310, 317, 319, 326, 332, 342. 356, 363, 365,kişirgek er
: evinde birini görünce can ı sıkılan, evi kendine dar gelen ki şi,II, 290kiş kurman
: ok ve yay konan kap·I, 444kiş kurugluk
: sadak, gedeleç·I, 504kişnemek
: kişnemek I, 236,III, 302kitermek
: gidermek, kaldırmak.I, 440;III, 187kitmek
: gitmek, çekilmek.II, 296; III, 48kiwiz
: yaygı, halı, kilim gibi şeyler· I, 366 bkz> kidiz, küvüz-kiye
: küçültme eki, III, 170, 359 bkz> -gine,-k ıyakiyim kiyim
: uyuşukluk, ne çalışmak ne işi büsbütün bırakmak, gaflet, elevaylık· III,169kiz
: kutu, misk kutusu, taht, kürsü, sand ık, kap, heybe gibi îeyler· I, 327; III, 318kizlemek
: gizlemek-I, 100; II, 172, 264; III, 71, 300, 318kizlençü
: gizli.III, 242kizlenmek
: saklar görünmek, kendi kendine saklamak,II, 253kizleşmek
: birbirinden gizlemek·II, 224kizletmek
: gizletmek·II, 348koç
: koç·I, 321; II, 184 bkz> koçñarkoçmak
: kucaklamak· II, 5koçñar
: koç, I, 321; II, 101;III, 102, 381, 382 bkz> koçkoçturmak
: kucaklatmak, koçturmak· II, 189koçu
: kucaklaşma, koçuşma, I, 369koçuşmak
: kucakla;mak· II, 92; III, 188kodı
: a;ağı, aşağıya, arkası sıra· III, 46, 61, 69 bkz> kudıkoduşmak
: birbirine güvenmek· II, 94 ,kodmak
: koymak, bırakmak, terk edilmek, koyuvermek· II, 29, 54, 140, 263, 295; III, 39, 172, 440 bkz> kotmak, koymakkog
: göze veya yemeğe düşen çör çöp, pislik. III, 128kogış
: deri, II, 355 bkz> koguşkogşak
: gevşek, çürük· I, 474kogşamak
: katı şey gevşek olmak· III, 287kogşamak
: koğuş ağacı dalı iIe cilâlamak, perdahlannak· III, 287 bkz> kow şamakkogşaşmak
: birlikte gevşemek, II, 350 bkz>kohşaşmakkogşatmak
: kuvvetini gevşetmek, II, 337 bkz> kohşatmakkogurmaç
: kavr·ulmuç buğday· I, 493 bkz> kawurmaç, kowurmaçkogu
: ; okları perdah etmek içln koğu; (huş) ağacından yapılan aygıt· I, 369koguş
: oluk, su oluğu, değirmen oluğu, I, 369koguş
: sepili, sepisiz (tabaklanm ış, tabaklanmamiş) deri, kayı;· I, 369; II, 205. 210; III, 140, 308, 319 bkz> kogışkoguşlanmak
: su fışkırmak· II, 268 koh;aşmak birlikte gevşemek, II, 350 bkz>kogşaşmakkoxştmak
: kuvvetini gevşetmek, II, 334, 337 bkz> kogşatmakkokıtmak
: kokutmak, II, 309, 323, 324kokmak
: fena kokmak, kokusu yükselmek (su) senmek, (hastal ık) sakinleşmek· II, 293, 323; III, 184kokratmak
: eksiltmek, davul çalarak zararl ı hayvanları kuşları kaçırtmak,II, 334 bkz> kakratmakkol
: kol·III, 134, 161, 288kol
: kılıç veya bıçakta bulunan yol biçimi oyma·III, 134, 135kol
: dağın tepesinden a;ağı inen ve derenin ortasından yüksekçe olan yer·III, 134kolaç
: kulaç· I, 358 bkz> kulaçkolan
: kolan, bağırdak; yaban eşegi,I, 214, 263, 404, 415, 424; III, 122koldaçı
: dilenci· I, 417koldaş
: koldaş, arkadaş· I, 461;III, 11koldaşlanmak
: arkadaş olmak, arkadaş saymak·II, 272kolgırmak
: isteyeyazmak·II, 194kolmak
: rica etmek, istemek I, 274, 399;II, 25koltık
: koltuk· I. 475koltuklamak
: koltuklamak, koltuğuna almak,koltuğa vurmak·III, 351kolturmak
: istetmek· II, 191kolunmak
: rica etmek, kendi kendlne rica etmek, istemek .I, 22;II, 156koluşmak
: birbirinden istemek, isteşmek· II, 109, 110kom
: deve havudu· III, 136komımak
: (bir şeye karşı) 02161110^III, 273komınmak
: coşmak·II, 324komıtgan
: her zaman özleten, her zaman coşturan·I, 515komıtmak
: coşturmak, heyecana getirmek. I, 69; II, 311. 312, 324 bkz> komutmakkomşuy
: kanla dolmuş kene·III, 241komuk
: at gübresi. I, 383 bkz> kumukkomuklamak
: pislemek, terslemek; Komuk boyuna nispet etmek·III, 339 bkz> kumuklamakkomutmak
: coşturmak,I, 214 bkz> komıtmakkon
: koyun· I, 31, 309; III, 140, 244 bkz> koykonak
: bir çe;it kaba darı,I, 384;III, 347 bkz>koyakkonak
: kaymak (yenecek),I, 383 bkz> kanak, kayak, k ıyakkonaklamak
: darı yemek·III, 347konat
: birbirlerine yanaşan, toplanan insan kümesi·I, 357konatmak
: kondurmak, oturtmak,II, 313kondurmak
: kondurmak, üzerine koymak· II, 192konmak
: konmak, bir yere konmak·I, 319; II, 331; III, 184, 185konşı
: komşu, I, 435 bkz> koşnıkonuk
: konuk, misafir; ruh· I, 45, 46, 85, 332, 384, 517;II, 312konuklamak
: konuk etmek; ev sahibinin r ızası olmadan evde gecelemek· III, 339, 347konuklaşmak
: birbirine konuk olmak, II, 258konuglug
: konuk sahibi olan .1, 498konukluk
: konukluk, misafirlik I, 274, 504konum
: 'yurt, konulan yer, konak·I, 114; II, 103, 313koñragu
: çıngırak, konrak, tongurak, çan, I l, 358; III, 387, 402koñragu
: kulağın altındaki çıkıkça kemik· III, 387koñramak
: ses kalınlaşmak; bir şeykoñur
: (yani kestane rengi) olmak, III, 402koñur
: boğuk ses· III, 363koñur
: kestane rengi· III, 363koñurmak
: sökmek, kanırmak, III, 392koñuz
: osurgan bõceği· III, 363kop
: çok, pek, obartma ve pekitme edat ı·I, 319kop
: sevinç, ferah, hop· III, 119kop kılmak
: sevinmek, ferahlamak, içi hop etmek· III, 119kopmak
: kopmak, gelmek; kalkmak; başlamak, çıkmak; baş kaldırmak· I, 88, 97, 104, 120, 142, 234, 258; II, 4; III, 128, 137, 367kopruşmak
: bir şeyi yerinden kaldırmakta yardım etmek· II, 218kopsamak
: çıkmak istemek· III, 285kopurgan
: çok koparan, I, 517kopurmak
: yerinden kaldırmak, kurcalamak· II, 72kopurtmak
: yerinden kaldırtmak· III, 430kopuşmak
: kalkışmak, kalkmakta yardm ve yarış etmek· II, 88kor
: ziyan , III, 122kor
: yoğurt mayası· III, 122korday
: kuğu kuşu, kuğu cinsinden bir kuş,II, 177;III, 240korıg
: koru, küçük orman·I, 17, 18, 375; II, 98korımak
: korumak· III, 263korınmak
: sıkılık etmek, pintilik etmek,II, 155 bkz> korunmakkorışmak
: korumakta yardım etmek· II, 98korkıtmak
: korkutmak.II, 339 bkz> korkutmakkorkluk
: korkak·III, 417korkmak
: korkmak· II, 312, 331; III, 282, 377,421, 422korkulmak
: korkulmak· II, 236korkunç
: korkunç· II, 365; III, 168, 387korkunmak
: korku duymak ve korkusunu saklamak· II, 250korkuşmak
: birbirinden korkmak, korku şmak II, 221korkutmak
: korkutmak· II, 365 bkz> korkıtmakkorluk
: içinde kımız biriktlrilen küçük testi· I, 473 bkz> kurlukkoru
: kendisine "demir dikeni" ad ı verilen bitkinln "putrak" veya "p ıtrak" denilen meyvesi· III, 223 bkz> yapuşgakkorugçı
: korucu, bir koruyu koruyucu .III, 242korum
: kaya,I, 398;III, 61, 105korumlug
: taşlı, çakıllı· I, 498korunmak
: sıkılık etmek, pintilik etmek· II, 155 bkz> kor ınmakkosık
: fındık I, 382;III, 347 bkz> kosukkosıklamak
: fındıklanmak-III, 347kosıklıg
: fındıklı·I, 497kosuk
: fındık III, 347 bkz> kosıkkoş
: çift, çifte, herhangi bir şeyin çifti, eşi·I, 359;III, 126 bkz> koşakoşa
: çift· III, 33, 60 bkz> koşkoş at
: hakan yanındaki yedek at· III, 126koşlanmak
:koşlunmak
: iki şey birblrine yakın olmak, öğür kılınmak, hayvan bir araya ko şulmak· II, 251, 252koşmak
: koymak, katmak; türku düzmek, II, 14koşnı
: komşu·I, 435;III, 220 bkz> konşıkoşug
: şiir, kaside·I, 376koşulgan
: her zaman koşulan, katılan·I, 520koşulmak
: birleşmek, katılmak, tertip edilmek, öğür kılınmak·II, 128, 135; III, 102kotkı
: alçak gönüllü, yumuşak huylu, mütevazi I, 427kotkılık
: gönül alçaklığı, tevazu,II, 140kotmak
: bırakmak· II, 295 bkz> kodmak, koymakkotrulmak
: boşaltılmak· II, 234, 235kotruşmak
: boşaltmakta yardım etmek, II, 218koturmak
: boşaltmak, aktarmak· II, 71, 72,164koturmıış
: boşalmış. II, 170 § koturmuş kap; boşalmış kap, II, 170kova
: kova· I, 147; III, 237kova
: Türkler'in kullandığı gemlerde atların burnuna dogru dikilen kay ış· III, 237kovı
: içi kof ve çürümüş olan· III, 226 bkz> kovuk, kow ı, kowukkovuç
: cin çarpması eseri, III, 163 bkz> kovuzkovuç kovuç
: cin çarpmasına karşı üzerlik ve ödağacı ile yapılan tütsüde cinlere "kaç, kaç"demek üzere söylenen kelimeler. III, 163kovuk
: içi boş olan her şey·III, 164 bkz> kovı, kowı, kowukkovuz
: cin çarpması eseri·III, 163 bkz> kovuçkowı
: içi kof ve çürümüş olan· III, 225 bkz> kovı, kovuk, kowukkowı
: talihsiz, uğursuz, III, 226kowmak
: kogmak, kovalamak, sürmek. II, 16;III, 183kowşalmak
: perdahlanmak, huş ağacından yapilmış aygıtla perdahlanmak· II, 236kowşamak
: koğuş ağacı dalı ile cilâlamak· III, 287 bkz> kog şamakkowşaşmak
: koğuş ağacı ile cilâlamakta yardım etmek· II,' 350, 351kowşatmak
: perdahlatmak, koğu; ağacıyle perdah yaptırmak· II, 338kowuk
: kovuk, içi boş olan her şey, I, 383; III, 164 bkz> kov ı, kovuk, kowıkowurmaç
: kavrulmuş buğday·I, 493 bkz> kawurmaç, kogurmaçkowurmak
: kavrulmak,II, 114, 235 bkz> kagurmak, kagrulmak, kawrulmak, kugurmak, kuwurmakkowuşmak
: koğmağa, tardetmege çalışmak· II, 103koy
: koyun, I, 31, 173, 193, 199, 215, 263, 264, 284, 295, 306, 317, 326, 346, 387, 389, 392, 411, 426, 472, 483;II, 14, 15, 27, 50, 76, 90, 118, 142, 152, 184, 185, 237, 238. 310, 330,355, 359;III, 5, 60, 88, 95, 122, 126, 130,132, 142, 148, 156, 157, 167, 17koy
: elbisenin koynu; kucak·III, 142 bkz> koyun koy derenín koyag ı, dibi, düzlüğü, III, 142 bkz> kuykoyak
: konak darısı· III, 167 bkz> konakkoyar
: hayvanlara ve kölelere sö ğülen bir kelime; "ağızdan salya saçan" anlamınadır· III, 171koygaşmak
: koynuna girmek, I, 243koyka
: deri, kürk, III, 173koykalamak
: derinin kıllarını temizlemek, yolmak.III, 173koyluşmak
: dökülüşmek·III, 195koyluşmak
: koyula;mak, III, 195koymak
: koymak, koyuvermek, bırakmak, dökmek, çalkamak·II, 45; III, 39, 171. 246 bkz; kodmak, kotmakkoyturmak
:koyu
: koyu, kalın, sık· III, 367koyug
: (akarlarda) koyu· III, 166koyugluk
: koyuluk, (akarlarda) koyuluk· III,178koyulmak
: akar (nesne) koyulmak· III, 190koyun
: koyun, kucak, II, 339, 346; III, 18, 297 bkz> koykoyunmak
: kendine su koymak, dökünmek.III, 191koyuşmak
: koyı·nakta yardım etmek, III, 189koy yılı
: koyunyılı; Türkler'in on ikili yıllarından biri.I, 346;III, 142kozanmak
: süslenmek, bezenmek ("bezenmek" fiili ile birlikte gelir), II, 155köç
: saat, an, müddet· I, 321köç
: göç· I, 321köçmek
: göçmek· II, 5köçrüm
: belinleme, telâş, köy halkının şehre kaçışması, I, 485köçük
: sagrı; bir hayvana binen iki adamdan arkadaki I, 390köçüklemek
: sağrıya vurmak· III, 341köçürgen
: göçüren, uzaklaştıran·I, 522köçürmek
: göçürmek; yazmak, istinsah etmek, nakletmek,II, 75, 76köçürme oçak; bir yerden öbür yere göçürülebilen ocak,I, 490köçürme oyun
: "on dört" adı dahi verlien bir oyun·I, 491köçüt
: at·I, 357;II, 76ködüşmek
: bekleşmek, birbirini bekleşmek, II, 94 bkz> küdüşmekködeç
: bardak, testi·I, 360 bkz> közeç, közüçködezmek
: saklamak, beklemek, korumak, gözetmek,II, 86, 162; III, 43, 263 bkz> köz atmak, közetmekködmek
: gözlemek; görmek· II, 87; III, 23kög
: şiirin vezni, aruzu, ırın ölçüsü, ırlamakta sesin yükselip alçal ışı.III, 131kög
: bir şehir halkı arasında bir sene içinde çıkıp gülünen şey, gülmece· III, 131kög
: koç veya ba;ka hayvanlar ın kı;a yakın aşması, III, 132kög
: ayna yüzünde meydana gelen pas; kad ınların yüzüne düşen çillik· III, 132kögen
: ilmikli köstek, süt sağılacağı zaman hayvanların ayağına vurulur I, 415kögermek
: göğermek, gök rengini almak· II, 84köglemek
: (hayvan) yeşil ot yemek· III, 300, 301köglemek
: ırlamak, taganni etmek· II, 255; 301 bkz> köglenmekköglenmek
: yüzde çiller çıkmak; şarkı söylemek, ırlamak, taganni etmek, sesi yükselte alçalta şarkı çağırmak, I, 253; II, 253, 255; III, 131 bkz> köglemekkögüz
: göğüs· I, 366 bkz> köküskög yılkı
: başıboş yayılan hayvan· III, 131kök
: gök, hava, sema·I, 64, 123, 139, 193, 244,338, 361, 362, 421;II, 27, 78, 81, 170, 252, 264, 283, 289, 307; III, 27, 124, 132, 282, 439kök
: gök rengi, gök renk, lâcivert. III, 132, 162 § kömgök; gömgök, I, 328, 338 § köpgök; gömgök· I, 328kök
: şehrin dõrt yanını saran yeşil bõlge, III, 132kök
: eğer bağı· II, 283kök
: kök, asıl· II, 284kökdedmek
: eğer tahtalarını diktirmek, bağlatmak- II, 328 bkz> kökletmekkökegün
: gök sinek I 188; II, 287köklemek
: eğer bağını sıkı bağlamak, III, 300köklenmek
: sıkı bağlanmak; asaletli veya zengin olmak· II, 253kökleşmek
: ilişip sokulmak; eğer bağlamakta yardım etmek; hısımlıkla bağlanmak, II, 224, 225 bkz> kökteşmekkökletmek
: eğer tahtalarını diktirmek, bağlatmak· Il, 327, 328 bkz> kökdedmekkökremek
: kükremek· I, 125, 142, 354; II, 13,138; III, 282, 398kökreşmek
: gürlemek, kükremek, kişnemek, kükreşmek· II, 222, 223; III, 147kökşin
: göğümsü, gök renkte·I, 186, 437kökteşmek
: ilişip sokulmak, eger bağlaınakta yardım etmek; hısımlıkla bağlanmak· II, 224 bkz> kökleşmekkök tubulgan
: bir kuş adı· I, 519 bkz> kök tupulgankökürşgünleşmek
: güvercini öndül koyarak yar ışa gitmek.II, 226kökürçkün
: güyerdn·III, 419kök(ü)s
: göğüs·I, 230 bkz> kögüzkökyuk
: köylü ve Türkmen büyüklerine verilen ungun·III, 133köl
: göl, havuz, birikmiş su,I, 104; II, 79, 265; III, 135, 137, 357, 360köl
: denizin kendisi,III, 136kölermek
: gõl hallne gelmek, gôlermek, toplanmak, su göllenmek.I, 179; II, 84, 283kölige
: koyu gölge· I, 448; III, 174 bkz> köllkkölik
: gölge·I, 409 bkz> köligeköliklik
: gölgelik·I, 510köl suw
: Karluk büyüklerine verilen ungun·I, 108kölük
: arka; gölük, yuk yükletilen herhangi bir hayvan·I, 392kölüklüg
: gölüklü·I, 510költiñ
: kuşların indiği su birikintisl, gölcuk· I, 73;III, 372kömçü
: gömü, define, hazlne·I, 418 bkz> kömüç § Tawgaç kömsi; Âd ulusundan kalma hazine, I, 418kömeç
: küle gömülerek pişirilen çörek· I, 12, 360kömmek
: gömmek. I, 12;II, 27kömtürmek
: gömdürmek·II, 196kömüç
: gömü, deflne·I, 360 bkz> kömçükömüldürük
: at göğüslüğü.I, 17, 530 bkz> kümüldürükkömündi neñ
: gömülmüş nesne, I, 450komünmek
: gömülmek; gömer görünmek· II, 158kömür
: kömür·I, 506kömürlüg
: kõmür sahibi, kömürü olan·I, 506kömürlük
: kömür yapmak içln yakılan ağaç ve kömür konan yer,I, 506kömüşmek
: gõmmekte yardım etmek·II, 111kön
: at derisi veya gönü, ham derl, gön·III, 140, 335, 353, 425köndgermek
: doğrultmak, düzeltmek, dikmek yola kılavuzlamak; Ikrar ettirmek· II, 199; III, 423 bkz> köndgürmek, köngermekköndgürmek
: doğrultmak·II, 199 bkz> könd·germek, köñermekköndgürtmek
: dogrultmak, diktirmek· III,424könek
: matara, ibrik, su tulumu (kırba)· I,392köni
: düz, dogru; emniyetli.III, 151, 237könikmek
: arkadaşlarından geri kalacak derecede zay ıflık. II, 165könitmek
: dogrultmak,II, 313könmek
: düzelmek, doğrulmak; yola gelmek;inkârdan sonra ikrar etmek;yola ç ıkmak· II, 29, 30, 199köñermek
: doğrultmak; doğru yolu göstermek, kılavuzlamak; doğruyu söyletmek· II, 196, 197 bkz> köndgermek, köndgürmekköñlek
: gomlek· III, 350, 383köñleklenmek
: gömleklenmek, gömlek giymek· III, 411köñül
: gönül, kalp, yürek; anlay ış·I, 69, 89, 152, 194, 207, 212, 214, 225, 245;II, 15, 125,178, 203, 238, 243; III, 108,137, 154, 239, 245·246, 289, 295. 309, 366, 391, 419köñülde
: ; gönül arkadaşı,I, 407köñüllenmek
: gönüllenmek; (çocuk) düşünmek ve anlamak; arzu etmek,III, 408köñüllüg
: gönüllü .I, 63;III, 366köp
: çok, bütün, hep; (saç ve ağaç hakkında) gür, sık,I, 319;II, 328köpçük
: eğerin ön ve arka yastıkları·I, 478köpitmek
: diktirmek, oyulgatmak·II, 298 bkz>kübimek, kübitmekköprüg
: köprü·I, 478köpsün
: şilte, minder·I, 437köpük(g)
: kõpük,I, 390;III, 136köpülmek
: dikilmek· II, 120 bkz> kübülmekköpürmek
: köpürmek- II, 72köpürtmek
: köpürtmek. III, 430köpüşmek
: diknnekte yardım ve yarış etmek· II, 88 bkz> kübüşmekkördügüñ
: gördüğün· II, 42körk
: güzellik. I, 353; II, 340; III, 161körke
: ağaçtan yapılmış tabak·I, 430körkedmek
: güzelleşmek.II, 340 bkz> körketmekkörketmek
: güzelleşmek.II, 340 bkz> körkedmekkörklüg
: iyi, güzel ve gösterişli; dostça,I, 45,319, 353. 461;III, 43körkütmek
: göstermek·II, 340körmek
: görmek, bakmak,I, 62, 79, 85, 108,139, 149, 167, 205, 212, 274, 281, 352, 369,373, 380, 384, 404, 420, 456, 464, 497, 528; II, 8, 17, 18. 41, 58, 82, 157, 283;III, 23, 26, 46, 60, 69. 119, 130, 137, 143, 245, 258, 265, 295, 317, 327, 339, 355, 365, 426 bkkörmiş
: görmüş· III, 125körpe
: körpe, mevsimi geçtikten sonra çıkan şey; zamanından sonra dogan yeni hayyan·I, 415 § körpe ot; yeni bitmiş ot· I, 415 § korpe yémiş; vakti geçtikten sonra çıkan taze meyve, yemiş·I, 415 § körpe ogul; yazın doğan çocuk·I, 415körpelemek
: körpe ot yernek, III, 351körpelenmek
: yeniden çıkmak, yeniden bitmek· III, 200körsemek
: görsemek, görmek istemek, I, 281; III, 285 bkz> körügsemekkörtürmek
: gördürmek.II, 194, 195körügsemek
: görsemek, görmek veya ka· vu şmak istemek,I, 281;III, 285, 334 bkz>körsemekkörük
: kuyumcu veya demirci körüğü·I, 391körüklemek
: körüklemek.III, 341, 348körülmek
: görülmek.I, 119; II, 136, 139körünç
: görülecek şey; blr ;ey seyreden halk· I, 167;III, 373 bkz> közünçkörünmek
: görünmek, kavuşmak,I, 75, 191; II, 157; III, 43, 126körüş
: bakış .I, 370körüşmek
: (gözle) bakmak·II, 99körüşmek
: güreşmek.II, 97 bkz> küreşmekkösekçi
: yemeklere i;tahlı·I, 153kösemek
: arzu etmek·III, 265köseşmek
: istemek, öğünmek,II, 101kösgük
: göz değmesinden sakınmak için üzüm bağlarına ve bostanlara dikllen nazarl ık·II, 289kösrük tuşag
: atın ön ayaklarına vurulan köstek,I, 479kösülmek
: (ayak) uzanmak, uzatılmak·II, 137kösürge
: köstebek, tarla sıçanı soyundan bir hayvan·I, 490 bkz> küsürgekösürgen
: birçe;it köstebek,I, 522 bkz> kösürkenkösürken
: bir çeşit köstebek,I, 522 bkz> kösürgenkösürmek
: hayvanın ön ayaklarını kösteklemek·II, 78köşige
: açık gölge, zayıf gölge, gölgemsi.I, 448;III, 174köşik
: örtü, perde, gölge·I, 409köşiklik
: gölgelik,I, 509köşimek
: kapatmak, örtmek,III, 267, 268köşinmek
: gölgeye çekilmek, kendini gizlemek örtmek·II, 157 bkz> kö şünmekköşitmek
: örtmek II, 307, 308köşünmek
: gólgelenmek, gölgeye çekilmek, kendini gizlemek, örtmek II, 157 bkz> kö şinmekköt
: göt, arka· I, 321köti burt
: kâbus, kara basan·I, 341köt iç
: genç çocuğa söğüldüğü zaman söylenen bir kelime· I, 360köti kızlak
: kuyruğu kırmızı bir çeşit kaba kuş· I, 473kötki
: tepe, dağlık yer, tòprak yığını, tepecik, I, 18, 430kötlemek
: fenalık yapmak· III, 299kötletmek
: düzdurmek· II, 348kötlük
: söğmek için kullanılır; puşt, I, 478kötrüm
: üzerinde oturulan kerevet, seki, dükkân· I, 485kötrüşmek
: kaldırıp götürmekte yardım etmek, II, 222, 225kötü
: dam· I, 269, 278; III, 219kötürgen
: her zaman götüren· I, 521kötürgü
: götürge, kendisiyle bir şey taşınıp götürülen nesne· I, 490kötürmek
: götürmek, II, 44, 75, 166kötürsemek
: götürmek istemek· I, 280köwez
: kurumlu· I, 325 bkz> küfez, küwezköwezlik
: şımarıklık, kurumluluk· I, 507, 508, 511köwremek
: gevşemek· III, 282 bkz> kefremek, kewremek, küfremekköyde
: altın ve gümüş eritilerek suzülen ocak, III, 173köymek
: yanmak; yakmak, I, 43, 448; II, 188; III, 47, 246, 435köytürmek
: yakmak; yaktırmak· III, 187, 193 bkz> köyürmekköyük
: yanmış, yanık· III, 168köyürmek
: yanmak, yaktırmak, II, 133; III, 187, 188 bkz> köytürmekköz
: gôz·I, 46, 55, 157. 170,178, 179, 183, 212, 222, 243, 291, 296, 299, 340, 359, 379, 464, 477, 515, 524;II, 45, 115, 130, 157, 172, 176, 228, 232, 245, 247, 252, 277, 279, 280, 306, 311, 334, 345; III, 5.14,17, 33, 42, 55, 64, 76, 83, 84, 86, 97, 124, 151,köz
: ateş koru, köz, I, 337köz atmak
: gözetmek, gözetilmek. II, 86 bkz>ködezmek, közetmekközeç
: bardak, testi· I, 360 bkz> ködeç, közüçközegü
: küskü, ateş çekmek veya aktarmak için kullan ılan aygıt· I, 448közemek
: ateş çevirmek, karıştırmak, toplamak· III, 265közeşmek
: ateş ölçermekte ve karıştırıp altüst etmekte yardım ve yarış etmek· II, 100közetdeçi
: gözetici, II, 318 bkz> közetteçlközetgen
: gözeten,II, 319.közetgü
: gõzetecek· II, 321közetigli
: gözetmeyi düşünen .II, 320közetlglik
: gözetmeye hak kazanan,II, 320közetişmek
: gözetmekte yardım ve yarış etmek·II, 322közetküçi
: gözetici.II, 318közetlig
: gözetilen, saklanan, esirgenen· I, 506közetmek
: gözetmek, gözetilmek muntazır, olmak II, 86, 234, 306 bkz> ködezmek, közatmakközetmiş
: gözetilmiş.II, 170, 320közetteçi
: gözetici. II, 318 bkz> közetdeçiközgermek
: gördürmek, görüştürmek.II, 196közgine
: gözceğiz·III, 359közi çerlig
: gece görüp gündüz göremeyen, bulutlu günde görüp bulutsuz günde göremeyen kìmse; Nyctalopie'ye tutulmuş adam· I, 477közkiye
: gözceğiz,III, 359közlemek
: göze vurmak·III, 300közler
: gözler,III, 105közleşmek
: görme içinde (gözlemekte) yarış etmek· II, 224közleyü
: göz gibi, I, 100közlüg
: gözlü· I, 521közlük
: at kuyruğundan yapılmış bir dokumadır, göz ağrıdığı veya kamaştığı zaman üzerine konur I, 478, 530 bkz> közüldürükközmen
: közde plşirilen eknnek, közleme, gömme·I, 444;II, 27közñü
: ayna·III, 379 bkz> közüñüközüç
: çömlek·I, 506 bkz> ködeç, közeçközüçlüg
: çömlek sahibi,I, 506közüçlük titik
: çömlek yapmak için ayrılan çamur·I, 506közüldürük
: at kuyruğundan dokunur bir bez parças ıdır,I, 529 bkz> közlükközünç
: bir şey seyreden halk,III, 373 bkz> körünçközüñü
: ayna,III, 45, 132, bkz> közñüközünmek
: görülmek.II, 157 bkz> körmekkuba at
: rengi kumral (konur al) lle sar ı arasında olan at· III, 217kubsalmak
: kubuz çalınmakkuburga
: baykuş·I, 489kubuz
: ut, kopuz, kubuz·I, 19, 365;II, 235; III, 173, 283 § buç ı kubuz; inleyen utlardan bir ut·III, 173kubuzlug kişi
: kubuzu olan adam·I, 495kubzalmak
: kubuz çalınmak,II, 235 bkz> kupsalmak, kubzalmak, kupzalmakkubzaşmak
: kubuz çalmakta yarış etmek·II, 220 bkz> kupzaşmakkuçak
: kucak·I, 382 bkz> kuçamkuçaklamak
: kucaklamak·III, 338kuçam
: kucak·I, 398 bkz> kuçakkuçgundı
: soğan·I, 493kudgu
: karasinek, sinek·I, 425 bkz> kudgukudruçak
: kuyruk kemiği·III, 179 bkz> kuduçakkudruk
: kuyruk, göt, kıç·I, 472 bkz> kudrukkuduçak
: kuyruk kemiği.III, 179 bkz> kudruçakkudug
: kuyu III, 122, 282 bkz> kudug, kuyugkudurgak
: kaftanın arka eteklerinden biri·I, 502 bkz> kudurgakkudurmak
: kudurmak; üstüne düşmek, çabalamak,I, 144; II, 76 bkz> kuturmakkudgu
: sinek, III, 367 bkz> kudgukudgulanmak
: sineklenmek, kendinden sinek ko ğmak· III, 201kudı
: kuyu, çukur; a;ağı, aşağıya· I, 100, 164, 169, 190;II, 24, 83, 228;III, 46, 61, 69, 220 bkz> kodıkudruk
: kuyruk· I, 513; ll ,298; III, 164, 256, 367 bkz> kudrukkudug
: kuyu· I, 375, 456, 457;II, 155;III, 166. 226, 448 bkz> kudug, kuyugkuduglug
: kuyulu·I, 496kudurçuk
: bebek, kukla·I, 501kudurgak
: kaftanın iki eteğinden biri·I, 17 bkz> kudurgakkudurgun
: kuskun, egerin kuskunu·I, 17, 518kuduz
: dul kadın·I, 365kuduzlanmak
: dul karı ıle evlenmek·II, 267, 268kugu
: kuğu kuşu,III, 225, 250kugurmak
: kavurmak·II, 81 bkz> kagurmak, kawrulmak, kogurmak, kowurmak, kuwurmakkukun
: kıvılcımI, 404kukunlug
: kıvılcımlı·I, 499kul
: kul, köle·I, 27, 33.165, 276, 302, 320, 330,336, 385, 386, 475;II, 5, 10, 152, 180, 219,236, 277, 292, 294, 305, 338; III, 85, 84, 97, 263, 268, 336, 409, 421, 423, 427, 450kula
: kula renk· III, 233kulabuz
: kılavuz·I, 487 bkz> kulavuzkulaç
: kulaç·I, 358 bkz> kolaçkulaçlamak
: kulaçlamak III, 330kulak
: kulak,I, 209, 212, 220, 377, 383;II, 17, 23, 73, 133, 150, 154. 161, 337, 352; III, 31, 253, 286, 357, 358, 370.405,410 bkz> kulhak, kulkakkulaklamak
: kulaga vurmak·III, 338, 339kulaklıg
: kulaklı-I, 498kulak ton
: yenlerl kısa elbise·I, 383kulavuz
: kılavuz·I, 487 bkz> kulabuxkulhak
: kulak·I, 383 bkz> kulak, kulkakkulkak
: kulak·I, 383 bkz> kulak, kulhakkulnaçı kısrak
: doğuracak kısrak,I, 491kulnamak
: kulunlamak, kısrak yavru dogurmak,III, 92. 302, 319 bkz> kulunlamakkulsıg er
: kõleye benzeyen, huyu köleye benzeyen adam· I, 465; III, 128kulun
: tay· I, 215, 404; II, 90; III, 92kulunlamak
: kısrak yavru doğurmak· III, 92bkz> kulnamakkulunlug
: tay sahibl olan· I, 500kum
: kum, I, 197, 222, 268, 338, 457, 484;II, 80, 212kum
: dalga, su dalgası·III, 137kuma urmak
: birbirine kuvvetle vurmak·III, 382kumgan
: kova; ibrík; gügüm, gülsuyu şişesi·I, 432, 440;II, 353kumlak
: Kıpçak illerınde yetişir, yaprağı fasulye yapragına benzer sarmaşik gibi bir ot, I, 475kummak
: dalgalanmak·II, 27kumturmak
: dalgalandırmak·II, 192kumuk
: at gübresi·I, 383 bkz> komukkumuklamäk
: pislemek, terslemek; Kumuk boyuna nispet etmek·III, 339 bkz> komuklamak kumu şmakkunçuy
: hatundan birderece aşağı kadın, bige, prenses· III, 240kundıgu
: döven, harman dövenl· I, 491kundımak
: parlätgıçla blr şeyi parlatmak·III, 277kunduz
: kunduz, su köpegi·I, 458kunduz kayrı
: kunduz taşağından yapılan bir ilâç,I, 458kunmak
: soymak, çalmak·II, 29kunuşmak
: birbirine soymakta yarış ve yardım etmek, birbirini soymak, çalmak,II, 112, 113kuñ et
: kas, adale·III, 358kupsalmak
: kubuz çalınmak·II, 235 bkz> kubsalmak, kubzalmak, kupzalmakkupzalmak
: kubuz çalınmak·II, 235 bkz> kubzalmak, kubsalmak, kupsalmakkupzamak
: kubuz çalmak·I, 19; III, 283kupzaşmak
: kubuz çalmakta yarış etmek, II, 220 bkz> kubzaşmakkupzatmak
: kubuz ;aldırmak· II, 335kur
: kuşak, kemer·I, 324; § iç kur; iç ku şağı, uçkur·I, 35; 11. 249, 255, 337;III, 84. 305kur
: mertebe, a;ama·I, 324kur
: kuru,III, 122 bkz> kurug, kuruk kurakörmek
: uzaktan görmek,III, 219 bkz> kaya körmek, k ıya körmek, kuya körmekkuram
: mertebe, aşama; sırasına göre.I, 413 § kuram kişiler; sankı hakanın yanında oturur gibi sırayla oturmuş olan kimseler· I, 413kurarmak
: kurtarmak II, 199, 200 bkz> kutgarmakkurası
: kuracak· II, 68kurbaka
: kurbağa, III, 122kurç
: katı, içi dolu ve sorn nesne; çelik·III, 287kurç eren
: dayanıklı ve yiğit adamlar·I, 343kurç temür
: çelik I, 343kurdaşmak
: bir dereceye, bir sıraya oturmak· II, 218kurgadmak
: kuraklamak. II, 338 bkz> kurgatmakkurgak
: kurak· III, 69kurgalır
: kurmak üzere bulunan· II, 67kurgamak
: kurunnak· III, 290, 318kurgatmak
: kuraklamak, kıtlık olmak· II, 338 bkz> kurgadmakkurgırmak
: kurumak, II, 193, 194 'kurgırmak
: zevzeklik etmek, yeğnilik etmek· II, 194kurgu
: zevzek, kararsız, huyu yeğni kişi· I, 18, 426kurgu
: kuracak· II, 68kurguçı
: kurucu· II, 50kurgulanmak
: taşkınlık ve yeğnilik etmek, III, 201kurguluk
: taşkınlık, yeğnilik, zevzeklik·I,528kurı
: bir şeyin etrafı,I, 127, 324kurıgu
: kuruyacak zaman; kurumak üzere olan nesne, I, 446 kur ıhkurıh
: tay kısrağın arkasında geri kaldığı zaman bu kelimelerle çağırılır· III, 223 bkz> karı kurı, kurı kurı, kurrıh kurrıhkurı kurı
: tay kısrağın arkasında geri kaldığı zaman bu kelimelerle çağırılır· III, 223 bkz> karı kurı, kurıh kurıh, kurrıh kurrıhkurımak
: kurumak, I, 12, 20;II, 188; III, 140, 263, 264 bkz> kurumak, kuz ımakkurınmak
: kurunmak, kurulanmak,I, 505;II, 155, 160 bkz> kurunmakkurırmak
: kurumaya yüz tutmak· II, 77 bkz> kururmakkurışmak
: kuruşmak, kurumakta yardım ve yarış etmek· II, 97 bkz> kuruşmakkurıtgan
: her zaman ve çok kurutan,I, 514, 524kurıtmak
: kurutmak, II, 304 bkz> kurutmakkur kur étmek
: guruldamak·I, 486kurlamak
: kuşak yapmak ve bağlamak·III, 298kurlanmak
: acınmak, tasa, acı duymak, ziyan görmek; katılaşmak, koyulaşmak, mayalanmak, ekşimek·II, 250, 251; III, 197 bkz> korlanmakkurluk
: içinde kımız biriktirilen küçük testi, l, 473 bkz> korlukkurmak
: kurmak, germek, toplamak; himaye etmek· II, 7, 8, 37, 59. 61, 65, 66, 67, 83,198; III, 62, 219, 318kurmak yuwmak
: erişmek, varmak, mal vererek gönül almak, III, 62 bkz> yawsamak, yüwmek, yüwsemekkurman
: gedeleç, yaylık, yay kabı· I, 444; III, 16kurmış
: kurulu· I, 198; II, 59; III, 215kurrıh kurrıh
: tayı çağırmak içln nida.I, 9 bkz; karı kurı, kurıh kurıh, kurrıh kurrıhkurşag
: kuşak kuşanma·I, 464kurşag
: tura; yünden dokunur, bel ku şağına benzer bir nesne olup çad ıra sarılır·I, 464kurşamak
: kuşanmak, kuşağı bağlamak,II, 255;III, 287 bkz> kur şanmakkurşanmak
: kuşanmak, ku;ak kuşanmak,II, 249, 255 bkz> kurşàmakkurşatmak
: kuşak kuşatmak,II, 337kurt
: solucan soyundan olan hayvanlar; y ırtıcı hayvanlardan olan kurt·I, 342;III, 6kurtanmak
: bitten kaşınmak, koyunlarda bit aramak·II, 248kurtga
: kocakarı·III, 259kurtlamak
: kurt çıkarmak·III, 447kurtulmak
: kurtulmak, doğurmak·II, 121, 233, 234, 237 bkz> kut bulmak, kutulmakkurturmak
: kurdurmak, toplatmak·II, 190, 198 kurug kuru; as ılsız· I, 12, 198, 375, 383;III, 82, 122 bkz> kur, kurukkurug ew
: içinde kimse bulunmayan ev·I, 375kurugjın
: kurşun·I, 512;II, 293 bkz> kuşunkuruglamak
: kuru olarak kullanmak III, 336kuruglanmak
: kuru bulmak·II, 268kuruglug
: sadak, okluk, gedeleç·I, 501 bkz> kuruglukkuruglug ya
: kurulu, kurulmuş yay· I, 496, 500, 501kurugluk
: kuruluk·I, 503, 505kurugluk
: sadak, okluk, gedeleç·I, 504 bkz> kuruglug § ki ş kurugluk; sadak, okluk, gedeleç·I, 504kurugsak
: kursak, 01^6.I, 17, 502; III, 334kurugsımak
: kurumaya yüz tutmak· III, 334kuruk
: kuru· I, 383 bkz> kur, kurugkurulgan
: daima kurulan,I, 520kurulmak
: kurulmak; büzülmek I, 195; II, 134, 138kurumak
: kurumak, II, 206 bkz> kurımak, kuzımakkurun
: kurum, duvara, ocaga sıvaşmış, toplanmış olan duman eseri· 'l, 404kurunçı
: dumandan kirlenmiş olan keçe· II, 242kurunlug
: kurumlu· I, 499kurunmak
: kurunmak, II, 155 bkz> kurınmakkururmak
: kurumaya yüz tutmak· II, 77 bkz>kur ırmakkuruşmak
: kurmakta yardım ve yarış etmek,Il, 98, 114 bkz> kunşmakkuruşmak
: her tarafı kurumak, II, 98kurut
: keş, çökelek, yağı alınmış yoğurttan yapılan lor peyniri, kurut, kuru yogurt, I, 357; II, 15, 81kurutlug
: çökelekli.I, 494kurutmak
: kurutmak·I, 19 bkz> kurıtmakkurutsamak
: kurut istemek III, 332kurvı çuvaç
: hana ait yuvarlak çadır,I, 195kusgaç
: küçük, kara bir hayvanc ık, insanı 1511-11-. I, 455kusıg
: kusu, kusma,I, 376kusınçıg
: kusunç, iğrenç·III, 232kusmak
: kusmak; (boya) solmak, bezikmek· II, 10, 11kusturmak
: kusturmak, (boya) soldurmak II, 190kuş
: kuş, I, 22, 34, 36, 156, 163, 176, 233, 253, 280, 299, 319, 331, 439, 483;II, 4, 7, 12, 17, 18, 45, 83, 173, 181,183, 192, 199, 204. 218, 239, 267,324, 331, 348, 359; III, 6, 63, 92,144, 184, 194, 232, 328, 357,358,390,397,403 § ürüñ ku ş; akdoğan· I, 331,kusgaç
: serçe kuşu·I, 455kuşgun
: hayvanların yedlği taze kamı;·I, 440kuşgun
: ekşi bir çeşlt ot·I, 440 bkz> uşgunkuşıl
: atmaca·I, 331kuşlag
: kuşların çok olduğu yerdir, burada av yapılır·I, 465kuşlaglanmak
: kuş avlağı yapmak·II, 273kuşlamak
: kuş avlamak,I, 22;III, 299 kuşlatmak kuş tutturmak, kuş avlatmak·II, 343, 348kuşluk
: kuşluk vaktl·I, 474kuşun
: kur;un,I, 513 bkz> kurugjınkut
: kut, uğur, devlet, baht, talih, saadet, I, 85, 92, 164, 200, 272, 301, 304, 320, 384. 508; II, 177. 229 kut almakkutalmak
: mesut olmak·II, 121 bkz> kut almak, kutatmakkutanmak
: kutlu olmak, ulu nasipli olmak· II, 154kutarma börk
: õnde arkada Iki kanadı bulunan bork. I, 490kütatmak
: kutlu olmak, baht ve devlet sahlbi olmak· II, 299 bkz> kutalmak, kut almakkut bulmak
: baht bulmak- II, 122 bkz> kurtulmak, kutulmakkutgarmak
: kurtarmak.II, 192, 199, 201 bkz;kurarmakkutlug
: kutlu,I, 60. 82, 320, 413. 463, 464 §kutlug tégin
: ; uğurlu köle·I, 413kutruşmak
: oynamak ve sevlnmek·II, 218kutsuz
: kutsuz, işlerl ters giden adam·I, 457kutulgan
: daima kurtulan,I, 520kutulmak
: kurtulmak; doğurmak,II, 121, 234 bkz> kurtulmak, kut bulmakkuturmak
: haddini aşmak, kudurmak, azmak· I, 508; II, 74. 75 bkz> kudurmakkutuz
: yaban sığırı· I, 365kutuz ıt
: kuduz köpek, kudurmuş köpek· I, 365kutuzluk
: yaban sığırı sahibi· I, 495kuw
: kut, saadet· I, 320 bkz> kıwkuwurmak
: kavurmak. II, 81 bkz> kagurmak, kawrulmak, kogurmak kowurmak, kugurmakkuy
: dere; kuytu yer, dip·III, 65.106,142 bkz> koykuya körmek
: uzaktan görmek,III, 219 bkz> kaya körmek, k ıya körmek, kura körmekkuyaş
: güneş; koyu sıcak, güneşin şiddetli vurması· 1. 155; 353;II, 337;III, 172kuyma
: bir çeşit yağlı ekmek· III, 173kuyma
: herhangi bir madenden (çekiçle dövme ile de ğil, eritilerek dökme ile) yap ılmış havan, çırakman, çekiç gibi aygıtlar· III, 174kuymak
: üremek III, 246kuyug
: küyu·III, 166 bkz> kudug, kud,ugkuyutmak
: ürkütmek· II, 326kuz
: güne; gormeyen yer, gôlgeli yer· I, 325; 326; III, 124kuzgırmak
: kar sağnak halinde esmek· II, 193kuzgun
: kuzgun·I, 439;III, 240kuzı
: kuzu·I, 7, 208. 303, 444, 520;II, 294, 310;III, 102, 224, 270. 408, 444 kuz ımak kurumak; yemeğe iştihası gelmek· III, 264 bkz> kurımak, kurumakkuzutmak
: boğazını kurutmak; yemeğe iştihasını getirmek II, 306 bkz> kurutmakkü
: ün, şan· III, 212küben
: deve havudunun altına konulan çul; gölüğe gerekli olan çul ve çula benzer şeyler· I, 404 klibe yarık bütun vücuda giyilen zırh· III, 15, 217kübimek
: sık dikişli dikmek. III, 257 bkz> köpitmek, kübitmek kübitmek diktirmek, oyulgatmak· II, 298 bkz> köpitmek, kübimekkübülmek
: dikilmek, oyulgan II,120 bkz> köpülmekkübüşmek
: kaba dikmekte ve oyulgamakta yard ım ve yarış etnnek· II,88 bkz> köpüşmekküç
: kuvvet, zor, güç; zulüm· I, 81, 167, 183, 237, 359, 381, 397;II, 13, 18, 103, 137, 138, 195, 289, 334, 335; III, 120, 239, 282, 288,412küç
: susam, künçü, III, 121küçelmek
: zulmetmek; malı zorla elinden alınmak· II, 136küçemçi
: zulmeden kimse· III, 121küçemek
: zulmetmek, zorla fe'nalık etmek, III, 258, 259küçenmek
: gücü kuvveti kalmamak; zulmetmek; ag ırlaşmak, fazla yüklenmiş olmak· II,148, 156küçeşmek
: yağmada yardım ve yarı;.etmek· II, 93küçetmek
: yağma ettirmek· II, 300küçlenmek
: kuvvetlenmek, II, 252 küçlig güçlü, kuvvetli. I, 509küçlüg
: güçlü, kuvvetli· III, 121, 161küç tégin
: kuvvetli tegin· I, 413küden
: düğün yemeğl, düğün, I, 404küdük
: iş güç, alış verl; (yalnız kullanılmaz, "ış" ile birlikte 86111-).I, 391 bkz> küdük § ış küdük; iş güç,I, 391küdilşmek
: bekleşmek· II, 94 bkz> ködüşmekküdegü
: güveyi. III, 12, 166küdmek
: durmak, beklemek, gözlemek, gütmek, I, 321; III, 441 bkz> kütmekküdük
: iş güç, alı; veriş.I, 509 bkz> küdük § ışlıg küdüklüg; işli güçlü·I, 509 küfeç, gem, damakl ı gem,III, 256 bkz> küvüçküfeçlik
: gemli,III, 256küfez
: kurumlu, kasalak,I, 411 bkz> köwez, küwezkilfremek
: gevşemek·I, 103 bkz> kcfremek, kewremek, köwremekkilfyenmek
: üstüne düşmemek. III, 196 bkz> küyfenmekküjik
: perçem, zülüf·I, 391kükü
: hala·III, 232 bkz> küküyküküy
: hala,III, 232 bkz> kükükül
: kül I, 129, 337küldremek
: güldür güldür etmek-III, 448 bkz> külremekkülergen
: her zaman karnı şiş;en ve yıkılıp yere yayılan·I, 523külermek
: yıkılıp yere yayılmak, karın şişkinliğinden ve benzeri şeylerden yere yıkılıp yayılınak.II, 84 külf gürültü (ses taklidi)·I, 348külgen
: daima gülen·II, 54külgü
: gulüş, gülme; kalb sektesiI, 96, 430 bkz> kültgükülguçi
: gülücü-II, 51küli
: yarmaksızın çeklrdeğiyle kurutulan zerdali, kay ısı, ;eftali ve erik glbi meyveler· III, 234külimek
: gömmek· III, 272külişmek
: gömmekte yardım etmek· II, 110külitmek
: gömdürmek II, 311külmek
: gülmek 129;II, 26, 35, 54, 65, 192, 249, 260;III, 43külremek
: gürlemek, güldür güldür etmek· III, 282, 283 bkz> küldremekkülsirgen
: gülümseyen-II, 256külsirmek
: gülümsemek, gülümser görunmek· II, 196kültgü
: kalb sektesi· I, 430 bkz> külgükültürmek
: güldürmek II, 195 kültürmek (at) ba ğlatıp kö!tekletmek ve yıktırmak· II, 195külüg
: iğreti .I, 391külüg
: ünlü, şanlı .III, 212 § külüg bilge; ünlü şanlı .III, 212külümsinmek
: gülümsemek, güler görünmek, gülümsenmek·I, 20;II, 259, 260külünç
: gülünç,III, 374külünmek
: eli ayağı yorulup zayıf olmak II 158külüşmek
: gülü;mek, II, 110külüt
: halk arasında gülünç olan nesne· I, 357kümiçe
: sivrisinek I, 445 bkz> kimünçekümüldürük
: at göğüslüğü·I, 17, 530 bkz> kömüldürükkümürgen
: dag soğanı·I, 522 bkz> kewürken, kümürken, küwürkenkümürken
: däğ soğanı·I, 522, 525 bkz> kewürgen', kümürken, küwürkenkümüş
: gümüs; akça; kadın adı,I, 165, 370, 371, 413; II, 153, 181; III, 251kün
: gün, güneş, gündüz,I, 69, 70, 72, 82, 100 124, 165, 202, 245, 288, 320, 331, 340, 423, 515;II, 5, 9, 14, 97, 125, 128, 140, 143, 157, 163, 170, 172, 232, 293, 303, 304, 311, 313, 335; III, 52, 63, 77, 83, 86, 128, 167, 169, 182, 190, 247, 258, 267, 333, 3künçek
: yaka, urba yakası· I, 480 bkz> künçükkünçük
: yaka, urba yakası· I, 480 bkz> künçekkünçüklenmek
: yaka yapılmak. II, 277kündi
: aşağılık, kötü (sözün arkası akla gelmediği zaman söze yardım olarak kullanılır) I. 419kündüz
: gündüz, gün ışığı, I, 458; III, 87, 288küni
: kuma· III, 237künlük
: ,gün hesabıyle yapılan iş, gündelik. I, 480künlük yém
: günlük azık, I, 480kün togsug
: doğu· I, 463kün yıpar
: misk göbeği· I, 340küriğ
: cariye· II, 82, 186, 248; III, 358, 428küngrenmek
: harınlaşarak kendi kendine söylenmek· III, 399, 400küñüz
: örenliklerde, yıkıntılarda bulunan küllük, gübre, III, 363küp
: küp· I, 147, 154, 209; III, 119, 246, 253, 325küpe
: küpe, III, 217küpik
: hırka, bezin iki katı arasına pamuk koyarak dikme; seyrek diki ş, kaba dikiî, I, 408kür
: yiğit, sarsılmaz, pek yürekli, kabaday ı·I, 324, 325küremek
: kaçmak·III, 263küreşmek
: güreşmek·I, 474 bkz> körüşmekküreşmek
: kürümekte yardım ve yarış etmek· II, 99kilretmek
: kaçırtmak,II, 305küretmek
: küretnnek·II, 305 kürgek kürek· 11. 289kürilemek
: kebap kızartmak·III, 444 bkz> kürplemekkürimek
: eşinmek, yeri e;mek, kürümek, (hayvan) ha şarılık etmek,III, 256, 263kürin
: kürün; içerisinde kavun, karpuz, hıyar gibi şeyler taçınan küfe·I, 404kürk
: kürk,I, 353kürküm
: safran,I, 486kürlenmek
: gürlemek·II, 252kürmet
: pek kuvvetli·I, 325kürplemek
: kebap kızartmak.III, 444 bkz> kürilemekkürsemek
: kanlanmak, etlenmek; hamur gibi şeyler kap içine konduktan sonra mayalan ıp taşmak.III, 421 bkz> kürsmekkürsmek
: kanlanmak, etlenmek; hamur gibi şeyler kap içine konduktan sonra mayalan ıp taşmak· III, 420, 421 bkz> kürsemekkürşek
: darı özü suda veya sütte kaynat ıldıktan sonra üzerine yağ dökülerek yenen bir yemek· I, 478kürt
: kayın ağacı, bundan yay, kamçı, değnek gibi şeyler yapılır· I, 343kürt kürt yémek
: bir şeyi "kütür kütür" ses çıkararak yemek, I, 343küsmek
: küsmek. II, 12küsri
: kaburga kemikleri; göğsün yanları· I, 422küsürge
: tarla sıçanı soyundan bir hayvan· I, 490 bkz> kösürge kü şermek dolmak, taşasıya dolmak· I, 73; II, 79kütmek
: gütmek, II, 264 bkz> küdmekküttürmek
: güttürmek· III, 187küvüç
: küçük·III, 163 bkz> küfeçküvüç yügün
: küçük yular, çilbir· III, 163küvük
: erkek· III, 165 bkz> küwük § küvük mu ş; erkek kedi- III, 165küvük
: saman· III, 165küvüz
: yaygı, yünden dokunmu; döşek ve yaygı gibi şeyler· III, 164 bkz> kidiz, kiwizküwenmek
: öğünmek· II, 157küwez
: gurur, magrur, gururlu,I, 252;II, 140 bkz> köwez, küfezküwij
: söğüt gibi çürüyen, içi kovalan her ağaç; tadı bozulan, kaçan her ;ey,I, 366 § küvij turma; tadı bozulan, tadı kaçan turp·I, 366küwlük
: çamurdan fındık büyüklüğünde yapılan yuvarlaklar, kururnadan önce ve kuruduktan sonra zıp zıp gibi atılır,I, 479küwre
: hayvan ölerek, içerisindeki nesneler çürüdükten, eti kemikler üzerinde kuruduktan sonraki kalıbı·I, 422küwrüg
: kös, davuLI, 479küwşek
: gevşek, yumuşak, sölpük·I, 479 bkz> kew şek § küw;ek et; gevşek, sölpük et· I, 479küwşek étmek
: iyi hamurdan yapılan ekmek, I, 479küwük
: erkek·I, 391 bkz> küvük § küwük mu ş; erkek kedi· I, 391küwürgen
: dağ soğanı. I, 522 bkz> kewürken, kümürken, küwürkenküwürken
: dağ soğanı· I, 522 bkz> kewürken, kümürken, küwürgenküye
: güve III, 170küyelemek
: güve silkmek, güveden kurtarmak ve korumak, III, 329küyfenmek
: üstüne dü;memek· III, 196 bkz> küfyenmekküz
: güz, güz mevslmi, sonbahar, I, 327; II, 172; III, 160küzemek
: güzlemek· III, 265küzermek
: güzleşmek II, 77küzgermek
: güzleşmek, güze doğru gitnnek· II, 196küzkünek
: çakıra ve kelere benzer bir kuş, hava yutmakla geçlnir,I, 528küzküni
: bok bõceği cinsinden bir böcektir, geceleri ses vererek uçar, ate ş böceği·I, 493küzük
: çulha aygıtlarındandır, blrblri üzerine düğünnlenen birtakıın Iplikler olup, onunla üst eri ş, alt erişten ayrılır Kumaş ve kumaşa benzer şeyler dokuyanlara da bõyle denir, I, 391küzükmek
: güzleşnìek· II, 118küzün
: kendisiyle serçe kuşu, tarla sıçanı, köstebek gibi şeyler avlanan sıçan cinsinden bir hayvan· I, 404-la
: işin tahakkukunu ve bitmesini gösteripfiiller sonuna gelen bir ek· III, 213 veya balgam akmak. I, 127laçın
: şahin; yiğit adam· I, 410lagun
: ölçek gibi oyulmuş bir şey olup ayran,süt gibi şeyler içilir I, 410latu
: kar, buz gibi şeylerle sogutulup içerisine baharat konarak so ğukluk yerine yenen bir çe şit şehriye çorbası ,III, 237 bkz>law
: mühür mumu III, 155 bkz> awus-lıkın (-likin)
: "ile" anlamına ek· II, 91limgen
: sarı erik· I, 444liş
: salya, balgam·III, 127 § li ş akmak salya veya balgam atmak I, 127litü
: kar buz gibi şeylerle sogutulup içerisine baharat konarak sogukluk yerine yenen bir çe şit şehriye çorbası, III, 237 bkz> latuliyu
: kuruyunca balçık haline gelen ince kumlu çamur,III, 238loxtay
: üzeri sarı benekli kırmızı bir Çin İpeklisi.III, 240lüçnüt
: imice; buğday ve buğdaya benzer şeyleri temizlemekte, köylülerin yard ımlaşması· I, 451;ma
: emirlerin sonuna gelen nefi eki·III, 213ma
: "al, işte" anlamına bir kelime· III, 213 bkz> mah, mehmah
: "işte, al" anlamına bir şey verildiği zaman söylenen bir kelime, III, 118 bkz> ma, mehmalguna
: ılgın ağacına benzer bir ağaç· I, 492 bkz> bulgunamama
: harmanda ortada bulunup öteki öküzlerín etraf ında döndükleri öküz, III, 235 bkz>opmamu
: gerdek gecesi gelinle beraber gõnderilen kad ın (öz Türkçe degil), III, 235mançu
: sanat sahlbine verilen ücret· I, 418, 419mançuk
: heybe, torba gibi at eğerine takılan îey· I, 476mançuklanmak
: elbiseyi eğer heybésine koy-mak ve heybeyi egerin arkas ına asmak, II, 276mandar
: ağaçlara sarılan bir bitki, sarmaşık· I, 457mandarlanmak
: sarmaşıklanmak II, 271mandu
: bir çeşit sirke·I, 420mandürmak
: kuşattırmak; bandırmak·II, 197mangırmak
: bandırayazmak, II, 197manılmak
: banılmak, II, 138manmak
: kuşanmak; banmak· II, 30man yaşlıg koy
: dört yaşını geçen koyun (yalnız koyun için)·III,157maña
: bana·I, 20, 26, 36, 63, 69, 84. 126,132, 174, 176, 180, 182. 183, 184, 185, 187, 188, 202, 205, 210, 212, 215, 218, 221, 223, 224, 226, 231, 232, 233. 234, 235, 238, 251, 254, 261, 264, 265, 267, 269, 276, 308, 318, 354, 367, 399;II, 12, 16, 24, 28, 33, 5mañıg
: adım· III, 365mañramak
: bağırmak· III, 402 bkz> müñremekmañraşmak
: bağrışmak· III, 398 bkz> müñreşmekmañratmak
: bağırtmak. II, 358 bkz> müñretmekmaraz karanlık gece, I, 411
:maraz
: ücretle çalı;an adam, ırgat· I, 411 bkz> hıyar marazmat
: öyle, ancılayın·I, 321 § andag mat; o öyle· I, 321mayak
: hayvan gübresi (en çok deve için)· III, 167, 168mayguk
: paytak klmse; top tırnaklı hayvan-lardan tüyleri kısa olan·III, 175mayıl
: olgun; meyvelerde çürümeye yakla şma halL III, 168mayılmak
: gev;emek,II, 190mayışmak
: buyurulan bir Işi yapmaktan çe-kinmek; tembellikten yere yap ışıp kalmak, III, 189 bkz> yamaşmak;me
: oğlakların ve kuzuların seslerlni bildlren bir kelime. III, 214meh
: "al, işte" anlamına blr kellnne·III, 213 bkz> ma, mahmekkeh
: Çin'den getlrilen bir çeşlt mürekkep, Türk yazısı bununla yazılır·III, 424mejek
: pislik·I, 392 § ıt mejeki; it plsliği·I, 392meldek
: keçeleşen, sölpıiyen nesne·I, 480men
: ben·I, 20, 22, 25, 26, 31, 37, 40, 51, 52, 53, 61, 69. 80, 87, 109, 120, 125, 130, 131, 163. 166, 167, 169, 171, 174, 179, 180, 181, 184, 185, 186, 190, 198, 199, 201, 202, 204, 206, 207, 209, 211, 215, 216, 217, 223, 225. 226, 231, 233, 237, 240, 256, 26mendiri
: gelin ile güveyinin ba şlarına, gece-le/in, saçı saçmak için toplanılan yer, I, 492meñ
: yem, tane, kuş yemi·I, 425;II, 18;III, 358meñ
: yüzdeki ben,III, 359meñdemek
: /olmak, ditmek·III, 401, 402 bkz> mirigdetmekmeñdeşmek
: kıl yoluşmak. III, 399 bkz> mirig-deşmekmeñgü
: ebedi, daima, sonsuz, ebedilîk, son-suzluk,I, 44;III, 65, 378meñgü ajun
: sonsuz dünya, âhiret·III, 378meñilemek
: beyin yemek; beyni için koyun kesilmek; yan ında güzel gıdalar bulunmak·III, 405, 406 bkz> mürigilemek;meñ(i)z
: beniz, yüz,I, 60, 65. 486;III, 363meñizlenmek
: benizlenmek, güzelleşmek, benzine renk gelmek·III, 407, 408meñlenmek
: kendine tane toplamak·II, 290meñletmek
: yemletmek·II, 359meñlig
: benli.III, 359meñzemek
: benzemek·III, 403meñzetmek
: benzetmek.II, 358merdek(g)
: ayı yavrusu, domuz yavr·usu.I, 480meşiç üzüm
: kara üzüm·I, 360mı(mi)
: yalnız füllerin üçüncü ;ahıs' sorgu şekli edatı·III, 214 bkz> mu (mü)mırigar
: pınar, su gözü· III, 280, 363, 376mıñuy
: kâğıt yapjştırılan bir çeşit hamur· III, 241min
: ben· I, 60, 69 bkz> ben, menmindetü
: ipek elbise- I, 491miñ
: sayıda bin·I, 243, 334, 417; III, 14, 360, 367miñdeşmek
: kıl yolu;mak· III, 399 bkz> meıíğ-deşmekmiñdetmek
: dittirnıek·II, 358 bkz> meñ-demekmiñeşmek
: birlikte ^1115010^III, 399 bkz> müñe;mekmiñi
: beyin·II, 299miz
: biz·I, 327 bkz> bizmonçuk
: boncuk, süs Için boyuna takılan değerli taşlar-I, 475;II, 123;III, 121monçuk
: atın boynuna takılan değerli taş, arslan tırnagı, muska gibi şeyler· I, 475monçuklanmak
: boncuklanmak· II, 276mörigmek
: ayaklarını toparlayıp tekme atmak· III, 391mu (mü)
: soru edatı, Isim ve fül sonuna gelir·I, 88;III, 147. 154, 214, 224, 256, 437 bkz> m ı (mi)muguzgak
: bal arısına benzeyen blr sinek· I, 504mun
: hastalık, ayıp· III, 140, 141munda
: bunda, burada·I, 74, 160, 219, 352, 419, 420;II, 55, 56, 57, 61; III, 54, 143, 333 mundag böyle·I, 36, 64, 160; III, 154mundın
: buradan,II, 57munduz
: budala, alık,I, 458munduz akın
: ansızın gelen sel·I, 77, 96, 458munduz yorıga at
: yorga yürıiyüşten başka yürüyüş bilmeyen at·I, 458mungan
: geveze, bo;boğaz·I, 440, 476munı (munu)
: "işte, bu" anlamına edattır, "kanu"ya cevap olur, bu, bunu·I, 126; III, 237, 238, 372mun kişi
: yüreği dölek, gönlü selek adam· III, 140munmak
: saçmalamak· II, 30muñ
: sıkıntı, ıztırap, bun, mihnet·I, 425; III, 33, 359, 360muñadmak
: bunaltnak·II, 84muñar
: buna, bunda,I, 352;III, 363, 375muñkarmak
: bunaltmak, sıkıntiya sokmak, III, 397, 398muñlug
: bunlu, sıkıntılı·III, 382muñ tag
: kişi kendine gelip 16-17 ya şına girdiğinde çıkan di;, ergenlik dişi. III, 359muñukmak
: bunlanmak, sıkıntılanmak· III, 395murç
: karabiber- I, 343; II, 186muş
: kedi·I, 438;II, 14, 105;III, 127,165, 267 bkz> çetük § küvük mu;; erkek kedi,I, 391 § küwük muş; erkek kedl· III, 165muyan
: sevap, hayır, III, 172, 179muyançılık
: muyancılık, aracılık, barjştırıcılık. III, 179muyanlık
: yollarda yolcuların su Içmelerl için yapılan hayrat, III, 172muyavmak
: miyavlamak· II, 14mük
: bükük·I, 335mükim
: kadın pabucu,I, 395 bkz> büküm, mükinmükin
: kadın pabucu·I, 395 bkz> büküm,mükimmük turmak
: rükû eder gibi durmak, eğilınek· I, 335mün
: çorba·I, 31, 36. 75, 163, 176, 198, 209,232, 245, 340;III, 122, 253, 331 bkz> bün münderü ipekle süslenmiş gelin odası· I,529 kmündürmek
: bindirmek. ll', 197,münelmek
: uçları ve artıkları kesilmek. II,138münemek
: eğríliğini düzeltmek için bir şeyinuçlarını kesmek,III, 274münlemek
: çorba içmek·III, 301 ·münmek
: binmek I, 421; III, 30, 48, 60, 177, 429münülmek
: binilmek· II, 138müñeşmek
: birlikte binişnnek·III, 399 bkz miñefmekmüñilemek
: nimet bulmak·III, 406 bkz> meñilemekmüngremek
: böğürmek·III, 403 bkz mañramakmüngreşmek
: böğrüşmek, gürültü etmek·II, 79; III, 398 bkz mañra şmakmüñretmek
: böğürtmek; büngüldetmek. II, 358 bkz> mañratmakmüñüz
: boynuz, I, 504; II, 327; III, 145, 363,364müngüz baka
: kaplumbağa·III, 225, 226müñüzgek
: çalışma yüzünden elde peyda olan kat ılık, nasır·III, 388müñüzlenmek
: boynuzu çıkmak, boynuzlanmak· III, 408müñüz müngüz
: blr çe;it çocuk oyunu ve bu oyunda söylenen bir söz·III, 363, 364namıja
: kadının kız kardeşinin kocası, bacanak, I, 446naru
: bir taraf,' yan, bir yana, nereye, nere,I, 199, 352; II, 140, 193; III, 223ne
: ne, nasıl, (soru anlamıyle) ne· I, 44, 53, 72, 74, 79, 87, 94, 126, 132, 320, 406;II, 287; III, 131, 207, 214, 215, 236, 360, 364ne
: Araplar'daki şaşalama, "ma"sı yerine bir edat, III, 214 'nece (neçe)
: ne kadar, nice, kaç· I, 49, 63, 332, 384, 458; III, 157, 220neçük
: neden, 111^111.I, 79, 392ne elük
: nasıl-I, 94 bkz> nelek, nelik, nelüknegü
: "ne" anlamına edat·III, 215 bkz> nü nek timsa^1. III, 155ne kerek
: ne gerek·I, 392 bkz> nereknek yılan
: ejderha·III, 155nek yılı
: Türkler'in on ikili yıllarından biri, timsah yılı,I, 346;III, 156nelek
: niçin.I, 370, 498 bkz> ne elük, nelik, nelüknelik
: niçin·III, 385 bkz> ne elük, nelek, nelüknelük
: niçin, neden,I, 392;III, 188, 245 bkz> ne el ılk, nelek, nelikneme
: ne kadar,III, 38neme
: "bilmem" anlamına bir kelime, "ne" anlamında pekitme edatı·III, 214, 215, 236neñ
: nesne, şey, mal· I,II, 12, 13, 14, 15, 31, 34, 50, 53, 84, 98, 126, 140, 143, 145, 147,157, 159, 162, 164, 169, 170, 177, 179, 185, 189,193,196,197,204,227,238,239,241, 245,246, 247, 251, 254. 256, 257, 258, 264, 268. 269, 270, 272, 273, 278, 281, 282, 28nerek
: neye, I, 392 bkz> ne kereknetek
: nice, nasıl-I, 27, 378, 392;II, 40, 52; III, 15. 123, 366nıjdag
: bileği taşı· I, 465nom
: millet; şeriat, yasa· III, 137nü
: "ne" anlamına, "ve" yerine blr edat·III, 215 bkz> negüoba
: oba·I, 86obrak
: eskimiş· I, 118 bkz> oprakobramak
: eskimek, I, 273 bkz> opramakobratmak
: yıpratmak· I, 261 bkz> opratmakobu
: üstübeç ;.I, 86obuz
: katı olan·I, 54obuzlug
: sarp,I, 146 bkz> opuzlug § obuzlug yér; sarp, engebeli yer,I, 146oçak
: ocak,I, 64, 490oçaklanmak
: ocaklanmak·I, 293oçaklıg
: ocaklı·I, 147oçaklık titik
: ocak yapılacak çamur ve benzeri olan her nesne·I, 150 oçakl ık yer ocaklık yer·I, 150oğgarmak
: düşünme sonunda anlamak,I, 255odguç
: ateşin alevì.I, 95, 177, 248odluk
: kol kemiğinin kalın yeri· I, 98odunmak
: sönmek, I, 200 bkz> udınmak, udunmakogla
: genç, yiğit· I, 129oglagu
: bolluk içinde büyüyen· I, 138oglagu katun
: asaletli, asîl kadın, I, 138oglak
: oğlak· I, 65, 119, 468; II, 22, 266, 294; III, 102, 145oglak ay
: ükbahar, I, 347 bkz> ulug oglak ayoglan
: oğlan, oğul, çocuk, çocuklar· I, 74, 119, 143, 192, 193, 208, 209, 240, 263, 286, 289, 293, 373, 386;II, 4, 19, 26, 74, 93. 121, 154. 209, 210, 212, 218. 244, 272, 294, 300, 302, 329, 340, 341, 344, 348, 351. 354, 366; III, 80,102,108,125,145,196, 202, 25oglansıg
: çocuk gibi, çocuk huylu·III, 128oglıtmak
: üretmek, çoğaltmak· I, 265ogradaçı
: uğrayan, uğrayıcı· III, 314 ograg niyet, kurma, kas ıt; uğrama, uğrak· I, 118 ograg dağ yamacı, derenin dönemeci· III, 65 bkz> ogrug, owrugogragan
: uğrayan· I,II, 314ograglı
: uğramak isteyen· III, 315ograglık
: uğramak hakkı olan· III, 315ogragsık
: uğramak hakkı olan· III, 315ograguçı
: uğrayan, uğrayıcı· III, 314Ograklanmak
: Ograk kılığına girmek,I, 313; II, 279 bkz> Ugraklanmakogralmak
: uğranılmak· I, 247ogramak
: uğramak· I, 125, 160, 274; III, 106, 272, 311, 312, 313. 321. 372ogramsınmak
: uğrar görünmek, III, 322ograşmak
: uğraşmak· I, 170, 234, 235ogratmak
: göndermek, uğraştırmak· I, 261ogrı
: gizli, I, 380;II, 234ogrı
: hırsız; hırsızlık·I, 126, 224, 300, 483; II, 29, 171, 174, 197. 341; III, 75, 89, 423, 429ogrılamak
: çalmak, hırsızlık etmek· I, 316, 317ogrılık
: hırsızlık II, 208ogrug
: kemiğin ek yerleri, bel kemlğinln boyu-na birleştiği yer; dağ yamacı ve dağın bittiği yer; derenin dönemecl·I, 98, 118; III, 65 bkz> ograg, owrug § tag ogrug ı; dağın dönemeci· I, 98ogrulayu
: hırsız gibi· I, 102ogrulmak
: kemlk yarılıp ayrılmak. I, 247, 248ogruşmak
: kemik yarıp ayırmakta yardım ve yari{ etmek· I, 235oguk
: çizme· I, 67ogul
: ogul, çocuk, I, 37, 51, 68, 74, 86, 123, 180, 206, 220, 246, 253, 256, 262, 264, 288, 299, 319, 370, 415, 440, 515, 524;II, 14, 80, 84, 120, 143, 173, 175, 178, 183, 240, 249, 302, 311, 330. 333, 335. 343, 357;III, 33, 58. 78, 87,105, 128,137,141,146,159,ogulçuk
: ana rahmi, oğulduruk· I, 149ogulmuk
: üstüne hatıl atilmak için uzatılmış olan düz direk· I, 149ogur
: karşılık, ivaz· I, 53ogur
: bir işte imkân ve fırsat· I, 53ogur
: uğur, bereket, devlet· I, 53ogur
: vakit, zaman· I, 33, 53, 136, 273, 294; II, 68, 321, 322, 362;III, 55, 317ogur bolmak
: yol uğurlu, hayırlı olmak I, 53ogurlamak
: vaktinde yapmak; çalmak, hırsızlık etmek·I, 300ogurlanmak
: vakti yaklaşmak; uğurlanmak, uğurlu olmak; bağışlananın karşılığı verilmek·I, 292ogurlug bolmak
: sırasında ve yerinde olmak·I, 53ogurlug ış
: vaktinde ve yerinde yap ılan 1;.I, 146ogurluk
: karşılık, ivaz olan,I, 114ogurmak
: kemik yarıp ayırmak·I, 178oguş
: oymak; hısım, akraba·I, 61, 88, 114; II, 83, 103oguşlanmak
: aile, hısım sahibi olmak, I, 293oguşlug
: aile, hısım sahibi· I, 146Oguzlamak
: Oğuz saymak, Oğuzlar'dan saymak, Oğuzlar'a nispet etmek, I, 302; II, 345Oguzlanmak
: Oğuzlaşmak, Oğuz kılığını almak, Oğuz kılığına girmek, kendini Oguz'lar'dan saymak, I, 293; II, 269oxsınmak
: pişman olmak, I, 253 bkz> oxsunmakoxsunmak
: pişman olmak III, 373 bkz> oxsınmakoxşag
: benzeyen, benzer. I, 118oxşagu
: oyuncak; (mecazen) kadın·I, 138oxşamak
: okşamak, şakalaşmak; benzemek; (at) uyumak. I, 282, 283; II, 286oxşançıg
: okşanmaya deger, III, 232 oxşatmak benzetmek· I, 262ok
: ok, I,II, 21, 37,157,160,166,170,171,180,193, 199, 217, 222, 237, 267, 275, 326, 393,457, 493,494, 522ok
: paylar ve toprak hisseleri üzerine üle şmek için atılan ok, çekilen kur'a, mirasta dü şen pay· I, 37, 48ok
: hâl anlamına yakın anlamlı bir edat; fiillerde pekitme edat ı; vakit, zaman· I, 37, 71, 160; III, 16oka
: kefillik, kefâlet. I, 40oka almak
: kefil olnnak· I, 40okçı
: okçu· II, 199okılmak
: okunmak· I, 197 bkz> okınmakokımak
: okumak; çagırmak. II, 333; III, 254okınmak
: okunmak, okur görünmek· I, 202, 203 bkz> ok ılmakokışmak
: okuşmak, okumakta yardım ve yarış etmek; (ağrı;mak· I, 186, 359 bkz> okuşmakokıtgan
: çok okutan· I, 156okıtmak
: okutmak I, 212 ,okıtsamak
: okutmak istemek, çagırtmak istemek· I, 302oklug kirpi
: büyük kirpi, oklu kirpi· I, 415okluk
: sadak, I, 100 okramak yem zamanında kişnemek, homurdanmak· I, 275okraşmak
: yem zamanında birlikte ki;nemek·I, 235, 236oktam
: ok atımı; okluk, I, 107 § bir oktam yer; bir ok atim ı yer·I, 107oktamak
: ok atmak, I, 26; II, 97oktaşmak
: ok atışmak; kur'a içln ok atıçmak· I, 231oktatmak
: ok attirnnak· I, 260okta yazturmak
: ok atmakta yanıltmak· III, 95okuşmak
: çağrı;mak· I, 183; II, 103 bkz> okışmakok yılan
: kendisini insan üzerine atan yılan, I, 37;III, 29ol
: o,-dır,-dir,-dur,-dür.I, 20 21, 22, 24,25, 27, 33, 34, 36, 37, 38, 39, 40, 46, 60. 61, 71, 72, 76, 77, 97,108,126, 129, 132, 136, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 164, 165, 166, 168, 169, 170, 171, 172, 173, 174, 176 ,177, 178, 179, 180, 181, 182, 183, 184,oldañ
: pabuç altı, tabanı, mestin alt yanı· I, 116 bkz> uldañoldrum
: kötürüm, yatalak, oturum· III, 412olduk
: nalsız, yalın ayak· I, 101 bkz> uldukoldurmak
: oturmak· III, 235 bkz> olturmakolgun
: olgun· III, 167olgutmak
: oturtmak· I, 260 bkz> olhutmakolhutmak
: oturtmak·I, 260 bkz> olgutmakolma
: testi, çanak çömlek·I, 130 ,375; II, 234; III, 182 bkz> ulmaolturmak
: oturmak·I, 219, 224, 374, 413; II, 21; III, 230 bkz> oldurmakoluk
: oluk, yalak· I, 67oluk
: küçük kayık, I, 68on
: sayıda 011. I, 49, 69, 219onu
: onu· III, 238onunç
: sayıda onuncu· I, 132, 133;III, 449, 450oñ
: kolay·I, 41 bkz> oñayoñ
: sağ, solun karşıtı· I, 41 § oñ elig; sağ el·I, 41, 72oñay
: kolay·I, 41, 244, bkz> ongoñiklanmak
: zülüflü olmak, takma saçlanmak. I, 311, 312 bkz> öñlklenmekoñmak
: solmak· I, 175 bkz> oñukmakoñukmak
: solmak, rengi atmak, hastalık ve benzerlerinden dolay ı buruşmak, tazeliğlni ve parlaklığını kaybetmek· I, 175. 216;III, 394, 395 bkz> oñmakoñulmak
: iyileşmek, düzelmek, lyl olmak, 1 216, 217; III, 395op
: harman dövmek Için koşulan öküzlerin ortasında bulunan öküz· I, 34 bkz> mamaopmak
: hõpürdeterek içmek,I, 172 bkz> öpmekop op
: eşeğin ayağı kaydığında ,söylenen söz· I, 34oprak
: yıpranmış, yıpramış, eskimiş· I, 118; III, 16, 38 bkz> obrakopramak
: yıpramak· I, 273; III, 358 bkz> obramakopraşmak
: yıpraşmak, yıpranmaya başlamak· I, 231. 232opratmak
: yıpratmak·I, 261 bkz> obratmakoprı
: obruk, çukur; dere· I, 125; III, 134opruşmak
: içmekte yardım ve yarış etmek·I, 232 bkz> öprüşmekopuzlug
: sarp,I, 146 bkz> obuzlugor at
: donu al ile doru arasında bulunan at· I, 45'ordu
: hakanın oturduğu şehir.I, 124ordu
: sıçan, köstebek gibi yerde ya şayan hayvanların yuvası· I, 124ordu başı
: hakanların döşeyicisi, yaygıcısı. I, 124ordulanmak
: başşehir edinmek· I, 296 bkz> ordulanmakordutal
: hamamotu. I, 124 bkz> arğutal, urdutalordulanmak
: yurt tutmak, yerleşmek·II, 294 bkz> ordulanmakorgak
: orak· 1. 14, 119;II, 128, 244, 307;III, 45, 267orılaşmak
: bağrışmak, çağrışmak.I, 239 bkz> orlaşmak, urılamak, urılaşmak, urlamak, yurlamakorlaşmak
: bağrışmak, çağrışmak.I, 239 bkz>orılaşmak, urılaşmak, urlamak, urlaşmak, yurlamakormak
: kesmek, biçmek, vurmak, urmak·I, 14, 172; III, 45ornamak
: yerleşmek, yer tutmak, yer edinmek; (güne ş) batmak, kaybolmak.I, 288ornatmak
: yerine koymak·I, 266orpatmak
: ürpertmek, saçını dağıtmak,I, 259, 260 bkz> örpeşmek, ürpekmek, ürpermek, ürpeşmekortak
: ortak·I, 99, 439;III, 71ortaklık
: ortaklık II, 90ortu
: orta,I, 124,125 bkz> otra, otru, utru § ortu er; orta ya şlı adam·I,124 § kün ortu; ögle vakti.I, 124ortulamak
: ortalamak, ortasına varmak, I, 316oru
: şalgam, buğday ve buna benzer şeyleri saklamak için kazılan çukur,I, 87orulmak
: biçlmek I, 194, 195orum
: kesim·I, 75 § bi orum ot; bir orakta çıkarılan ot·I, 75orun
: yer, mekân, ınevki.II, 72, 177; III, 222, 430orunç
: rüşvet, gevik· III, 449 bkz> urunçorunçak
: emanet· I, 148, 149osruk
: osuruk· I, 99osruşmak
: osuruşmak· I, 234osug
: bir nesnenin bir nesneye de ğişmesi, bir nesnenin bir nesne ile kar; ılandırılması· I, 64 osuglamak hile ile kilit açmak· I, 306 bkz> üsüglemekosurgan
: osurgan, çok osuran· I, 156osurmak
: osurmak·I, 178ot
: ot, hayvan yemlerinin hepsi·I, 14, 35, 65,75, 169, 172, 195, 225, 255, 342, 415, 469; II, 79, 108, 133, 294, 330, 348, 351; III, 4, 47, 68, 122, 141, 200, 263, 277, 287, 374, 436, 442 § çiwgin ot; hayvanları semirten ot· l, 443ot
: ilâç, em, zehir. I, 35, 47, 154, 514, 515;II, 72, 116, 127, 176, 315, 345;III, 224, 252ot
: ateş, duman,I, 43, 164, 176, 177, 183, 195, 200, 202, 208, 230, 332, 400, 499, 513, 514,522;II, 78, 100, 133, 144. 176, 245, 292, 293, 299, 302, 353, 358; III, 16, 23, 63, 65, 96. 97, 265, 341, 348, 430otaçı
: hekim, ilâç yapan,I, 35, 299otag
: otag·III, 208otamak
: ısınmak, odun yakmak; ilâç yapmak·III, 252otgarmak
: otlatmak·I, 225otgun
: eğerin solunda kolanın geçirilerek dile bağlanan enli bir kayışı·I, 107ot karak
: gözün gören yeri·I, 382otlamak
: otlamak,I, 285otlanmak
: ateşlenmek, ateş kesilmek, ateş gibi olmak; öfkelenmek·I, 297otlug
: otlu·I, 98otlug
: yemlik, ahır,I, 98otra
: orta, ortada, arada,I, 125, 188, 308;II, 89, 287 bkz> ortu, otru, utruotran
: don, elbise,I, 108otru
: karşı, õn, ara, orta, ortasında·I, 68, 126, 494; II, 28, 145;III, 40, 156, 422 bkz> ortu, otra, utruotrug
: ada·I, 97otrulanmak
: yüz yüze gelmek·I, 296, 297 bkz> utrulanmakotrunmak
: karşı koymak istemek·I, 251 bkz> utrunmakotruşmak
: karşı koymak, karşı gelmek, karşılaşmak·I, 232 bkz> utru;mak ottuz say ıda otuz·I, 142otulmak
: ekini bozan bitkiler keslimek, ba şi vurulmak.I, 193 bkz> utulmakotuñ
: odun·I, 14, 67, 70, 134, 272, 449;II, 238, 341;III, 153, 187, 246, 249, 252, 292, 351 otuñluk odunluk,I, 162 ot yem karabiber, klmyon glbi tohum ve baharlar,III, 5owrug
: kemiğin ek yerlerl, bel kemiğinln boyunla birleştiği yer; dagın yamacı ve bittiği yer,I, 118 bkz> ograg, ogrugowunmak
: oğuşturmak,I, 202;II, 147 bkz> uwunmakoy
: yerdeki oyukluk, çukurluk·I, 49, 146oy
: at yagız at, I, 49oyma
: çizme yapılacak Tnrkmen keçesi· II, 100, 207oymak
: oymak, yerleştirmek, sıkıştırmak, I, 174oynagu yér
: oynanacak yer,I, 121 oynak i şler oynak kadın·I, 120oynamak
: oynamak.I, 225. 226, 240;II, 114, 226;III, 131, 377oynaş
: oynaş, başka biriyle sevişen kadın,I, 120oynatmak
: oynatmak,I, 271oy obuz
: basık, düz yer·I, 54oy obuzlug yér
: sarp, engebeli yer·I, 146 bkz> oy opuzlug yéroy opuzlug yér
: sarp, engebeli yer·I,146 bkz> oy obuzlug yéroyturmak
: oydurmak, bastırmak, sıkı;tırmak· I, 269oyuk
: hayal, belge, bostan höyügü·I, 81, 85, 384oyulmak
: oyulmak, çukurlaşmak, sıkıştırılınak· I, 268, 269 oyun oyun, yar ış,I, 85;II, 25oyuşmak
: oymakta ve basmaktä yardım ve yarış etmek· I, 268ozgan at
: çok ileri giden, başkalarını geçenat· I, 470ozıtgan
: daima ileri sürüp geçerek kazanan·1, 155ozıtmak
: ileri sürmek·I, 155ozmak
: başkasından lleri geçmek· I, 173 bkz uzmakozuk at
: koşu ve benzerlerinde lleri glden ve ba şka atları geçen at·I, 66öç
: öç, hınç, kin, 111^111.I, 41, 43, 44, 50, 230; II, 103öçeş
: yarış, t, 61öçeşmek
: yarış etmek· I, 61, 181öçlüg
: öcü ve hıncı olan,II, 283öçrüşmek
: söndürmek, yatıştırmak.I, 233öçürmek
: söndürmek, yatiîtırmak, soluğunu kesmek·I, 176, 177, 522 bkz> üçürmeköçüt
: öç, I, 50öd
: duvarda ve ağaçta delik,I, 31 bkz> ötöd
: zaman, vakit; mevsim, hava· I, 44, 330, 353; II, 77, 101; III, 125 bkz> ödöd
: sığır, ôküz, I, 45, 346 bkz> ud, udödürmek
: seçmek, üstün tutmak, III, 11 bkz>ad ırmak, edirmek, ödürmek, udurmak, üdürmeköd
: öz, kendi. f, 243 öd zaman, vakit· I, 245, 477; II, 68, 321;III, 190, 191öd
: dag arasındaki dere, geçit·I, 110 bkz> öz, öziödik
: sevgi· II, 144, 311 bkz> üdiködlek
: zaman, felek, I, 41, 82, 103;II, 196, 234, 304. 335;III, 41, 233, 425ödrülmek
: ayrılmak, seçilmek·I, 247ödrüm
: her şeyin seçilmişi.I, 107ödründi
: üründülenmiş, seçilmi;· I, 145ödrüş
: birtakım şeyler arasında muhayyerlik, seçim· I, 96ödrüşmek
: seçmekte yardım ve yarış etmek, I, 234ödürgen
: her şeyi seçen, üyürtleyen. I, 157ödürmek
: seçip ayırmak. I, 144, 370; III, 228 bkz> ad ırmak, edirmek, ödürmek udurmak, üdürmek,öfke
: öfke· I, 195 bkz> öpkeögdi
: alkış,I, 515öge
: çok akıllı, yaşlı kimse, ulusun büyüğü.I, II, 48, 90, 310, 356ögelemek
: "öge" demek, "öge" adı vermek I, 310 bkz> öklemeköge tégit
: orta halli adamların büyüklerine ve hakan çocuklar ının küçüklerine verilen ungun, I, 356ögey
: üvey· I, 123 § ögey ogulögmek
: ögmek, sena etmek·I, 174, 472; II, 38ögrenmek
: 1ögretmek
: öğretmek· I, 261ögreyük
: görenek, âdet, I, 159, 160ögsemek
: öğmek istemek·I, 277, 278ögtürmek
: öğdürmek I, 223ögülmek
: öğülmek, ögünmek·I, 198; III, 343ögünç
: ögünç, öğünme.I, 132; III, 449ögüngüçi
: kendini öğen· I, 203ögünmek
: kendini öğmek· I, 140, 203. 252, 309ögür
: koyun, geyik, bağırtlak ku;u, deve, cariye gibi şeylerín toplu bir halde bulunmas ı, bunların sürüsü, bölük· 1. 54, 236, 285, 389;II, 153;III, 6ögürlenmek
: at sürüsü, aygıra sahip olmak,başka hayvahlar sürü ve bölük hallne gelmek·I, 292ögürlüg er
: koyun ve benzerl hayvanlardan sürüsü bulunan adam·I, 152 § ögürlüg adg ır; kısrakları, eşleri bulunan aygır·I, 152ögüşmek
: öğü;mek·I, 187ögüt
: ögüt, vaaz· I, 51, 89, 102, 440;III, 46, 155, 440 bkz> ötlük, övütögütlemek
: ögüt vermek, öğütlemek I, 299ök
: akıl ve anlayış,I, 48, 96, 243 bkz> öksüzök
: orta yaşı bulup büyümüş hayvan·I, 48 § ök at; dört ya şını geçmiş at·I, 48ök
: kendi·I, 71ökil
: çok, J, 74öklemek
: "öge" adı vermek· I, 310 bkz> ögelemeköklenmek
: dinlenmek; önceden anlamay ıp sonradan anlamak; (çocuk) büyumek,I, 259, 298öklimek
: aıtmak, çoğalmak; büyümek.I, 287, 362;II, 366öklitmek
: çoğaltmak II. 366öklünmek
: yığılmak.I, 258öklüşmek
: birbiri üzerine yığılmak, toplanmak·I, 241öklütmek
: çoğaltmak, arttırmak.I, 264ökme
: yığılan her ;ey,I, 130 bkz> ökmek § ökme toprak; y ığma toprak,I,130ökmek
: yığmak, biriktirmek· I, 168ökmek
: toplanmış olan her nesne· I, 105 bkz> ökmeölsemek
: ölmek istemek I, 278ölşemek
: acıkıp gözleri kararmak, açlıktan bayılayazmak·I, 283 bkz> elşemekölşetmek
: acıktırarak gözü görmez etmek·I, 262, 263 bkz> el şetmekölüg
: ölü,I, 15, 72, 463; II, 27, 110, 127, 128, 139, 179, 311, 324;III, 272, 309, 424ölügsemek
: ölmek istemek·I, 303ölüm
: ölüm·I, 47, 75, 516;II, 74, 134;III, 327. 339ölüt
: birbirini öldürme, öldürüşme·I, 52ölütçi
: öldüren, katil·I, 52ölüt er
: kuvvetten düşmüş, yaşlı kimse·I, 52ölütlemek
: çarpı;mak, aralarında ölüm olayazmak·I, 299ömek
: düşündükten sonra anlamak.I, 11ömgen
: şah damarının iki tarafında bulunan damar, I, 1·20ömzük
: eğerin ön ve arka tarafları, 11011.I, 105ökmek
: kadınların kulaklarına taktıkları altın veya gümüşten yapılmış halka·I, 105ökmeklenmek
: küpelenmek, küpe sahibi olmak· I, 314öksemek
: yıgmak istemek I, 278öksüz
: öksüz; şaşkın, akılsız·I, 96 bkz> ököktürmek
: yığdırmak·I, 223ökülgen
: daima yığılan,I, 159ökülmek
: yığılmak, toplanmak, I, 198, 437; II, 285öküm
: yığın. I, 75 bkz> ökün § öküm toprak; bir tarafa toplanm ış toprak· I, 78ökün
: para, gül ve buna benzer şeylerin yığını· I, 75, 78 bkz> ökümökünç
: pişmanlık· I, 132;III, 449ökünmek
: pişman olmak I, 132, 200, 203; III, 361öküş
: çok I 62, 89,167,233, 467, 477, 516; II,156; III, 373, 374öküşlenmek
: çok saymak; çok sanmak· I, 303öküş yılkı
: haşarı hayvan, harın at· I, 62 390, 438, 498, 501,öküş yılkı
: haşarı hayvan,öküz
: ırmak, dere,I, 59, 513; III, 191, 341öküz
: öküz· I, 59, 446, 528; III, 421öküzlenmek
: öküz sahibi olmak I, 293öl
: ıslak, yaş, nem,I, 48, 338öldeci
: ölecek,I, 438;III, 267öldürmek
: öldürmek-I, 224, 522ölimek
: ıslanmak·II, 324;III, 256ölişmek
: nemlenmek, yaşlık yayılmak·I, 189ölitmek
: ısıtmak I, 213;II, 324ölmek
: ölmek I, 15, 38, 41, 54, 115, 228;III, 47öndürmek
: (bitki) bitirmek, yetlştirmek; yöneltmek·I, 225önmek
: (bitki) bitmek, yetişmek, neşvünema bulmak; bitmek ,I, 35, 65, 169, 424; II, 21, 204, 328; 111. 359öñ
: ön, önce, öndün.1, 40, 115öñ
: renk, bir şeyin rengi,I, 41öñdün
: öndün, önce·I, 40, 115öñdünki
: önceki, III, 14öñeyük
: bir şeye, bir kimseye mahsus olan, ayr ılan, özel I, 162öñi
: ba;ka, I, 135 bkz> öñinöñik
: kadınların takma olarak keçi kılından yaptıkları zülüf· I, 135 § öñik yörgeyek; ulanm ış zülüf·I, 135öñiklenmek
: zülüflü olınak, takma saç (zülüf) takmak. I, 311, 312 bkz> oñ ıklanmaköñin
: başka, başkası·I, 94, 135 bkz>öñi öñlenmek
: renklenmek, kızarmak, hastalıktan sonra rengi yerine gelmek·I, 289öñlüg
: renkli.I, 41öñmek
: delmek· I, 174 bkz> öñmeköñük
: yastıkların uçlarına yapılan ipek Sal kımlar, saçaklar· I, 135öpke
: akciğer, ciğer · I, 128;II, 144; III, 393öpke
: öfke, kızgınlık· I, 125, 128, 158, 164,176, 233;III, 392, 428 bkz> öfkeöpkelemek
: ciğerine vurmak; öfkelenmek,I, 317; III, 208 bkz> öpkilemeköpkliemek
: öfkelenmek, kızdığı için yüz çevirmek· i, 317 bkz> öpkelemeköpmek
: öpmek·I, 163, 280öpmek
: içmek,I, 163; III, 122 bkz> opmaköp öp
: bir kimse çok öğünüp de dediğini tanıklayamazsa, o kimse için söylenir· I, 43öprülmek
: -içiilmek 1. 245, 246öprüşmek
: içişmek, höpürdetişmek, içmekte yardım ve yarış ^ş0^I, 232 bkz> opruş-maköpsemek
: öpmek istemek·I, 275, 280öptürmek
: öptürmek I, 217öpülmek
: öpülmek .. I, 193öpüm
: yudum·I, 75öpünmek
: içer gibl görünmek·I, 198öpürgen
: daima, çok içiren I, 157öpürmek
: içirmek I, 171, 176öpürtmek
: içirtmek III, 427öpüş
: öpüş (iki kişi arasında)·I, 60öpüşmek
: õpüşmek·I, 180ör
: kaftanın koltuk altları· I, 45örçük
: örülmü; saç· I, 103 bkz> örgüf, örküçördek
: ördek·I, 103, 104, 222, 528; II, 26; III, 17, 391ören
: her şeyin kötüsü·I, 76örgen
: urgan,I, 108, 195örgüç
: kadınların başlannda bulunan saç ör-güsü, örülmü ş saç·I, 95, 103 bkz> örçük, örküçörgüçlenmek
: örgülü saç sahibi olmak·I, 312, 313örimek
: içten çürümek·III, 252, 253 bkz> ürimekörk
: yular; at tavlası, 1; 43örklemek
: örklemek, sıkı sıkıya bağlamak. III, 443örkü
: örküç, hörküç,I, 129örküç
: örülmüş saç,I, 103 bkz> örçük, örgüçörküç
: dalga·I, 95örküç
: sacayagı.I, 95örküçlenmek
: dalgalanmak.I, 95, 312örküçlenmek
: sacayaklanmak.I, 313örlenmek
: belirmek, çıkmak, yükselnìek.I, 257, 258 bkz> örmekörmek
: belirmek, çıkmak, kopmak, yükselmek (bulut).I, 139, 173, 257; III, 398 bkz>örlenmekörmek
: õrmek, I,II, 172, 173örme saç
: õrme saç, I,II, 129örpeşmek
: (tüy) ürpermek. I, 229, 230 bkz>orpatmak, ürpekmek, ürpermek, ürpe şmekört
: yangın, yanan nesne· I, 42örtelmek
: yakılmak. I, 245örtemek
: yakmak. I, 129, 245, 272; III, 356örtenmek
: yanmak, tutuşmak, kızarmak· I, 251; II, 133örteşmek
: karşılıklı birbirini yakmak; saldırışmak .I, 231; II, 219örtetmek
: yaktırmak· I, 260 örtgün samanı ayrılmış harman, çeç· III, 412, 416 bkz> örtkünörtkün
: harman, samanı ayrılmış harman, çeç; harman zamanı·I, 402, 526;II, 214; III, 412,416 bkz> örtgünörtrnek
: örtmek· II, 26; III, 425örtmen
: dam, satıh· III, 412örtük
: bir şeyin örtüsü, eğer örtüsü· I, 103örtülmek
: örtülmek, kapalı kalmak; kanşmak·,I, 139, 244; II, 237örtünmek
: örtünmek· I, 250örtüşmek
: örtmek, örtmekte yardım etmek, birbírini örteyazmak· I, 230, 231; II, 97örük
: örülmüş olan her nesne· I, 69örük
: bir yerde bir müddet kalmak· I, 69örülemek
: ayakta kesmek, boğazlamak, I, 309, 310örümçek
: örümcek, I, 152örtiñ
: gençlerin tirnakları üzerinde bulunan aklık,I, 134 bkz> ak, ürüñ § tırñak örüñi; tırnak beyazlığı· I, 134örüñ
: arpacıya (afsuncuya) verilen para· I, 134örüşmek
: belirmek, yükselmek. I, 186örüşmek
: örmekte yardım ve yarış etmek I, 183 örü tartmak birbirine yard ım etmek· III, 382östikmek
: özlemek, istek göstermek, I, 244 bkz> öztikmeköşergen
: açlık ve benzerlerinden daima gözü kararan.I, 157öşermek
: açlıktan göz kararmak. I, 178; III, 68öt
: acılık; öt kesesi·I, 43öt
: delik, çukur·I, 31, 43, 276; II, 119, 247; III, 263 bkz> ödötelmek
: çalışmak, yorulmak,I, 193ötemek
: ödemek, III, 251ötgen
: çok öten.I, 473ötgünmek
: yansılamak, takllt etmek ve bunda yar ış etmek,I, 254ötgürmek
: ötüıtmek, sürdürmek; göndermek bir şeyi bir şeyin içinden öteye geçirtmek.I, 226, 227ötgürüşmek
: bir şeyi bir şeye geçirmekte yardım ve yarış etmek; mektupla;nnak·I, 232 bkz> ötrü şmekötki
: ivaz, bedel, karşılık·I, 128ötkünç
: hikâye,I, 161 bkz> ötükünçötkünmek
: hikâye söylemek; hakana dilek sunmak· I, 161, 199 bkz> ötünmekötleşmek
: yağma zamanında eşya dellk deşik olmak. I, 238, 239ötleşmek
: savaşmak, uğraîmak,I, 239ötlüg
: delikli, delinmiş .III, 30ötlük
: ögüt,I, 102 bkz> ögüt, övütötmek
: ötmek·I, 529;II, 290;III,178,194, 240, 384ötmek
: bir şeye geçmek; delmek; boşalmak, (karın) sürmek, I, 171, 371, 424; II, 303ötmek
: (yenecek) ekmek· II, 268, 276; III, 57ötnü
: ödünçI, 130 bkz> ötünçötrüm
: müshil, sürgün ilacı I, 106, 226ötrüşmek
: göndermek, herhangi bir şeyde yardım ve yarış etmek·I, 232 bkz> ötgürüşmekötsemek
: öte geçmek istemek, delip geçmek istemek I, 276öttürmek
: öttürmek·I, 217 bkz> ötürmekötuş ötuş
: bir çeşit çocuk oyununda "arkada şını, yanındakini, it" anlamına söylenen söz·I, 61ötüg
: kusma· I, 68ötük
: hikâye; hakana sunulan dilek· I, 68, 199ötükçi
: ötüncü, hakan yanında şefaatçi .II, 144ötüglük kişi
: hakandan dileği olan kimse· I, 152 ,ötükünç
: hikaye.I, 161 bkz> ötkünçötünç
: ödünç· I, 131;III, 448 bkz> ötnüötünmek
: büyüklerden bir dilek istemek·I, 376 bkz> ötkünmek ötünmek hikâye söylemek·I, 199 bkz> ötklinmekötürmek
: hatırlatmak· I, 267ötürmek
: delmek, I, 176; II, 44ötürmek
: hatırlatmak I, 176 bkz> öttürmekötüş
: bir çeşit çocuk oyunu; bu oyunda ütme, yutma· I, 60 bkz> ütü şövüt
: öğüt, nasihat- I, 102 bkz> ögüt, ötlüköw
: ev· I, 81 bkz> ef, ev, ew, üv, üwöwmek
: ufalamak I, 166 bkz> uvmak, uwmaköyez
: öyez, övez, bir çeşit sivrisinek I, 84öyle
: öğle vakti· I, 113 bkz> özleöz
: öz, kendi, nefs; can, ruh, gönül,I, 45, 46, 63, 154, 201, 202, 203, 206.210, 243, 251, 254, 296, 298, 300, 309, 384, 433. 464, 504,513;II,141,145,146,147 ,149,150,151, 155,157, 159, 238, 240, 241, 244, 245, 248, 249,252, 254, 313, 315;III, 5, 14, 33, 43,öz
: yürek ve karnın içindeki nesne· I, 46öz
: yağ· I, 36, 45öz
: iki dağ arasında bulunan dere,I, 46 bkz> öğ, öziöz
: ağaç özü·I, 46öz
: sağır·I, 45 bkz> üz § öz kül; sağır adam· I, 45özek
: beliniç yanında bulunan damar·I, 71özeklemek
: ;ah damarını kesmek, şah damarına vurmak, I, 306özelmek
: özlemek III, 131özi
: iki dağ arasındaki yol, geçit·I, 89 bkz> öd, özöz kişi
: hısım·I, 46 özle öğle vaktl·I, 114 bkz> öyleözlemek
: külde plşlrmek, közleme yapmak, I, 286özlüg
: yağlı· I, 36, 45özlük
: hususi, hususi at· III, 438öztikmek
: õzlemek, istek gösternnek·I, 244 bkz> östlkmeközük
: kadınlara verllen ungun·I, 71 § altun özük; alt ın gibi temiz ruhlu kadın,I, 71 § ertini özük; bedeni inci gibi temiz olan kad ın· I, 71özük
: oyularak havuz yapılan her yer· I, 71özük suw
: büyük derelerden ayrılan her çay,kol· I, 71pamuk
: pamuk,I, 380;III, 346pars
: yırtıcı bir hayvan; Türkler'in onikili yıllarından 611-1.I, 344, 346 bkz> barspartu
: üste giyilen hırka, pardesü·I, 416 bkz>bertüpat
: cibre, her nesnenin çöküntüsü.I, 319pat
: ses ifade eden kelime· I, 319, 320patlamak
: kolalamak, mayalı bir tortu ile tortulamak,III, 291 bkz> batlamakpat tüşmek
: ağır bir şey düşerken ses çıkarmak· I, 320pekmes
: pekmez, I, 448 bkz> bekmesperçem
: alâmet, belge,I, 483 bkz> beçkempışıg
: pişmiş.I, 372, 373, 379, 455;II,124; III, 23, 321 bkz> p ışıkpışıg kerpiç
: pişmiş kerpiç, tuğla, kiremit· I, 373, 455pışıglamak
: pişirmek· III, 335, 336pışık
: pişmiş·I, 379;III, 23 bkz> pışıgpışmak
: pişmek, olmak, kımız tulumıınu olması için sallamak.I, 169;II, 12,120; III, 321, 382pışrılmak
: pişirilmek. III, 32pışurmak
: pişirmek, II, 78pis
: pis, dağar ve tulum gibi şeylerin dibinde kalan çöküntü, tortu· I, 328pistik
: egrilmek üzere hazırlanmı;, atılmış pamuk sümeği· I, 476 bkz> bistikpistik
: fitil· I, 476 bkz> bistikporsmuk
: porsuk· III, 417 bkz> porsukporsuk
: porsuk·III, 417 bkz> porsmukpow
: bayatsımak veya kokuşmak sonu ekmek üstünde beliren ye şillik. III, 129pötürmek
: sağlam hale koymak ispat etmek· II, 72, 73 bkz> bütürmekpus
: sis, duman· III, 124 pusarmak pusarmak, sislenmek· II, 78pus bolmak
: puslanmak, duman |nmek· III, 124pusmak
: pusu kurmak, pusuya girmek, I, 434; II, 10 bkz> püsmekpusug
: pusu· I, 372, 407 bkz> püsügpusuglug
: pusu kuran· I, 496 § pusuglug yag ı; pusu kuran düşman· I, 496pusukmak
: pusuya girmek, II, 116pusuşmak
: birbirine pusu kurmak·II, 101puşak
: kederli. I, 154, 378 bkz> bu şak, buşganpuşmak
: sıkılmak (can), usanmak· I, 373;II, 12, 145; III, 262 bkz> bu şmakpuşug
: can sıkıntısı· I, 373 bkz> buşugpürçek
: insanın kâkülü, perçeml, atın perçemi. I, 476pürçeklenmek
: pürçeklenmek, yelesi çıkmak, kâkül (perçem) çıkmak· II, 276pürkürmek
: bulutlanmak, bürünmek; püskürmek, fışkırmak.II, 170, 171pilrlenmek
: tomurcuklanmak, filizle^mek. II, 237, 238püsmek
: pusu kurmak; çok dövmek, I, 385; II, 10 bkz> pusmakpüstüli
: "karapazı" denilen, yenilen bir ot·I, 451 bkz> büstelipüsüg
: pusu,I, 385 bkz> pusugpüşkel
: yufka, pide glbl ince ekmek, çörek·I, 481 bkz> büskeçrak
: fazlalık bildiren edat·I, 7rapçat
: angarya, beyin halkın gölüklerini alıp üzerine yük yükletmesi .I, 451-sa
: şart bildiren ek,III, 207sa
: "sen" anlamına bir kelime·III, 208saban
: sapan, çift ve çiftçi takım ve aygıtları; çifçilik·I, 402;II, 214; III, 216sabanlamak
: sapanla sürmek· III, 342 bkz> sapanlamak saç saç (ba ştaki)· I, 14, 42, 69, 172, 176, 246, 319, 321, 342, 354, 403, 488;II, 126, 145, 316, 358; III, 47, 84, 85, 207, 260, 386, 401saç
: tava· III, 347saçgak kişi
: malını saçan, israf eden kişi I, 470saçgırmak
: saçtırayazmak· II, 187 bkz> saçgurmaksaçgurmak
: saçtırayazmak· II, 187 bkz> saçgırmaksaçılmak
: saçılmak· I, 258; II, 122saçındı
: nerig saçılan, yayılan şey· I, 449saçınmak
: saçmayı iş edinmek· II, 150saçıtmak
: saçtırmak, dağıtmak, dağıtmayı emretmek.. II, 299saçlanmak
: saçlanmak· II, 246saçlaşmak
: birbirinin saçlarını yakalamak. II, 215saçlıg
: saçlı· I, 464saçmak
: saçmak· I, 79, 272; II, 4saçramak
: sıçramak· II, 133saçratgu
: bir çeşit kuş tuzağı· II, 331 bkz> saçrıtgusaçratmak
: istemeksizin sıçratmak· II, 331,332 bkz> saçr ıtmaksaçrıtgu
: bir çeşit kuş tuzağı· II, 331 bkz> saçratgusaçrıtmak
: istemeksizin sıçratmak· II, 331,332 bkz> saçratmaksaçtaşmak
: birbirinin saçlarını yakalamak· II,211saçturmak
: saçtırmak, II, 183, 184saçu
: elbise ve mendil saçağı, II, 219saçuk neñ
: saçık, saçılmış nesne· I, 381saçulamak
: saçaklamak, saçak yapmak· III, 323safdıçlanmak
: sepet sahibi olmak· II, 271sag
: sağlık, esenlik· I, 89; III, 154 sag sa ğ, tatII, iyi, temiz, halis; sağ, sağlam; sıcak· III, 154 § sag yag; sade yag, sag ya ğ· III, 154, 159sag
: akıl, zeyreklik, anlayı;· III, 153, 154sag
: yün atmak ve kabartmak için kullan ılan "sağ" denen çubuklar· III, 154sagdıç
: sagdıç, dost·I, 455;III, 374sagılmak
: sağılmak·II, 124, 163sagım
: sağış, sağım· I, 397 § bir sagım süt; bir sağışta sağılan süt· I, 397sagın
: sağmal·I, 499sagınlıg
: sağmal sahibi, sağmalı olan·I, 499sagınmak
: sağar gõrünmek·II, 152sagınmak
: sanmak, zannetmek; sözle yardım etmek· II,sagır
: içerisine şarap konulan havana benzer söbü bir kap· I, 406sagışmak
: sağmakta yardım ve yarış etmek· II, 101sagız
: sakız· I, 365 bkz> sakır, sakızsagızlıg
: sakızlı, sakızı olan· I, 495sagızlıg
: çamurlu yapışkan· I, 495sagız toprak
: yapışkan toprak· I, 365saglıg
: sayılı olan her ;ey· I, 464saglık
: dişi koyun; sağmal, sağılan hayvan· I, 471, 520; II, 22; III, 102saglıklanmak
: sağmal sahlbl olmak· II, 275sagmak
: sağmak. I, 389; II, 15, 37, 43. 50, 51, 61, 66; III, 325, 339sagnagu
: kurumu; kabak·I, 491sagrak
: sürahi, kâse, kap·I, 100, 468, 471sagrı
: deri, her şeyin derisi· I, 421, 422;III, 350 § yer sagr ısı; yeryüzü·I, 422sagrılamak
: kaba derlyi sertle{tirmek·III, 353sagturmak
: sağdırmak·II, 185sagu
: ölçek· III, 225, 418sagulamak
: ölçeklemek, ölçekle ölçmek· III, 325sagurmak
: su içmek, suyu Içlrmek, suyu çektirmek, kurutmak, suyunu s ızdırarak keş haline getirmek; tükürmek· II, 18, 80, 81 bkz> sudmak, sutmaksag yag
: sade yag· III, 154, 159 saht eğerlere, kemerin ba;ına, tokalara işlenen altın veya gümüş l{leme· I, 107 bkz; üstem sak i'şte uyanık ve zeyrek olan·I, 333saka
: dağ yamacı·III, 226sakak
: çere·I, 282;II, 286sakal
: sakal·I, 230, 282, 390;II, 286;III, 228sakalduruk
: külahın başta durması ve yere düşmemesi için çene altından geçirilerek bağlanan ipekten örülmüş bir kaytan·I, 530sakalduruklanmak
: sakalduruğu bağlamak· III, 205sakıg
: ılgın, yalgın, serap·I, 191; III, 268sakımak
: hayal imiş gibi görünmek· III, 268, 269sakınç
: sakınacak şey; sıkıntı, sakınma, kaygı·I, 69, 100, 142; III, 333, 374sakınmak
: sakınmak; sanrnak, düşünmek· I, 242,419;II,153,167;III,61, 361sakır
: elbiseye bulaşan meyve suyu veya hurma pekmezi gibi nesneler· I, 365 bkz> sag ız, sakızsakırgan
: büyük sıçan, geme· I, 521 bkz> sıkırkansakırku
: kene, sakırga· I, 489sakış
: sayma, sayış, III, 247 bkz> sakmak, samak, sanamak, sanmaksakız
: elbiseye bulaşan meyve suyu veya hurma pekmezi gibi şeyler· I, 365 bkz> sagız, sakırsakızlıg
: sakızlı, yapışkan şeyler yapışmış olan· I, 495saklanmak
: saklanmak, çekinmek· II, 247saklaşmak
: saklaçmak, gizlennnek· II, 216 "saklık
: uyanıklık·I, 471sakmak
: saymak, I, 85, 384 bkz> sak ış, samak, sanamak, sanmaksak sak
: nöbetçinin, bekçinin kaleyi ve at ı koruyablimek için uyanık olmasını emreden söz·I, 333sal
: sal·III, 156sal
: kaplardaki sır· III, 157salçı
: aşçı, mutfakta bulunan kimse· III, 442 § salç ı biçek; aşçı bıçağı, III, 442salga at
: gem alınaz, başı sert, çamış at· I, 425salı
: sıva aygıtı, mala· III, 233salımlaşmak
: çarpışmak ve saldıri{mak· II, 258salındı
: atılan, çıkarılan; erkegin arkaya doğru salıverdiği saç· I, 449 bkz> sulındı § salındı otuñ; sellerin getirerek kıyıya attığı odun· I, 449salınmak
: sarkmak· II, 154salıñulamak
: yukandan aşağı sarkmak; taşlamak·III, 410salışmak
: sallaşmak, birbirini güreşte sallamak, silkişmek, birbirine sallamak; işaretleşmek, II, 109salmak
: átmak; bir ;eyle işaret etmek; göndermek, götürmek; toplamak, toplu hale getirmek· II, 24salñu
: çakıl taşı atılan sapan· III, 379salturmak
: saldırtmak; sallatmak, sallamayı emretmek; çıkarıp atmayı emretmek II, 187 samak saymak, I, 281; III, 247, 250 bkz> sak ış, sakmak, sanamak, sanmaksaman
: saman, I, 415; II, 316samanlıg
: saman sahibi olan·I, 499, 500samda
: ayağa glyilen sandal·I, 418samduy
: ılık yemek· III, 240samlamak
: ilâç etmek; sağaltmak· III, 298 bkz> em sem, semsamsıtmak
: incitmek· II, 336samursak
: sarımsak, sarmısak· I, 527 bkz> sarmusaksamurtug ış
: içinden çıkılamayan karışık i;, I, 494san
: sayı, sayma, addü itibar, III, 157, 429sanaç
: dağarcık· I, 358 § sanaç kesürgü; kırmızı dağarcık· I, 358sanamak
: saymak· III, 274 bkz> sakış,sakmak,samak, sanmaksançıkmak
: yenilmek; vurulmak, sancılmak· II, 228sançılmak
: saplanmak, sancılmak; (asker, ordu) yenilmek. II, 231sançışmak
: birbirine hançer, bıçak gibi şeyler saplamak, birbirine sanc ımak; birbirlyle savaş yapmak· II, 217sançmak
: sançmak, dürtmek, sokmak; yenmek· III, 420sandırış
: kavga, çekişme· I, 402; II, 214;III, 416 bkz> sandr ış, sandruşsandırışmak
: kavga etmeki saçmalamak·II, 214 bkz> sanr ışmak, sanruşmaksandrımak
: saçmalamak· III, 281 bkz> sanrımaksandrış
: çekişme· III, 416 bkz> sandırış, sandruşsandruş
: çekişme· III, 416 bkz> sandırış, sandrışsanduvaç
: bülbül·I, 529;III, 178, 311sangarmak
: bir şeyden saymak, bir şeye nispet etmek· II, 188, 189sanmak
: saymak, sayılmak; sanmak,I, 68;II, 28 bkz> sak ış, sakmak, samak, sanamaksanrımak
: saçmalamak.III, 281 bkz> sandrımaksanrışmak
: saçmalamak·II, 214 bkz> sandırışmak, sanruşmaksanruşmak
: saçmalamak·II, 213 bkz> sandırışmak, sanrışmaksañ
: kuş pisliği·III, 357saña
: sana·I, 391, 392, 423;II, 57, 78, 193; III ,156, 208, 272, 285, 313, 315, 322, 368, 372, 440sañan
: tadı buruk olan· III, 376sañlamak
: kuş pislemek. III, 403sañlatmak
: kuş pisletmek. II, 359sap
: sap, kılıç veya bıçak sapı· I, 384; III, 145sap
: bir söze verilecek cevapta sıra, yanut; değirmende, su!amada ve gezekte sıra· III,145sapanlamak
: sapanla sürmek, III, 342 bkz>sabanlamaksapıg
: çadırın eteği· I, 374sapılmak
: saplanmak, birisi giderken yan ına takılmak, katılmak· II, 120sapımak
: sallamak, hareket ettirmek· III, 256, 257sapınmak
: saplamayı üzerine almak, saplar gibi görünmek II, 150sapıtgan
: daima sallayan·I, 513sapıtmak
: sallamak, hareket ettirmek; sallatmak II, 298saplamak
: sap yapmak·III, 296saplatmak
: saplatmak, sap taktırmak·II, 344saplık
: saplık, kılıç ve bıçak gibi şeylere sap olmaya yarayan nesne·I, 470sapmak
: ipliği iğneye geçirmek, saplamak; bir şeyi sarmak, cinsinden eksik kalan bir şeyi başkasıyle tamannlamak· II, 3, 4sapturmak
: ördürmek, yamatmak. II, 183saraguç
: kadın yaşmağı· I, 487saraguçlanmak
: başörtüsü örtmek· III, 205saran
: hasis, cimri, II, 250saranlamak
: pinti saymak, pintilere nispet etmek· III, 345saranlık
: pintilik, cimrilik I, 504sargan
: çorak yerlerde biten bir ot·I, 438sargan kamış
: kamışı kurutan tepe·I, 439sargan yér
: "sargan"ın bittiği yer·I, 438sargarmak
: sararmak·I, 69, 486;II, 187, 188sarıçga
: çekirge, I, 489 bkz> sırıçgasarıçga er
: gevşek ve tembel adam· I, 489sarıg
: sarı, sarı renk· I, 329, 374, 395; III, 162, 224 § sapsarıg
:sarıg erük
: kayısı, zerdali·I, 69sarıg kezik
: sarılık hastalığı·I, 391sarıglamak
: sarılamak, sarı yapmak· III, 336sarıglıg
: sarılık hastalığı olan· I, 496, 500sarıglık
: sanlık· I, 503 sarıg surıg herhangi bir sarı renk· I, 374sarıg suw
: karında toplanan sarı su· I, 374sarıg turma
: havuç· I, 431 bkz> geşür, gezer, gizrisarılmak
: kırmak, darılmak· II, 123 bkz; sarmak, sermek, sürmeksarılmak
: sarılmak II, 123sarım
: ibrik, testi glbi şeylerden içilecek olan nesnenin süzülmesi Için bu kaplar ın ağzına gerilen ipek kumaş parçası· I, 397sarıñulamak
: buz ve benzeri ;eyler üstıinden kaymak. III, 409, 410 bkz> seriñülemeksarınmak
: bir şeyi sarınmak, ôrtünmek; bir işe sanlmak· II, 151sarışmak
: sarmakta yardım ve yarış etmek· II, 96sarıtmak
: sardırmak, sarmayı emretmek· II, 304 bkz> sarutmaksarkaç
: karamuk; yaban hindibasına benzer bir ot· I, 454; III, 240sarkaçlanmak
: yerde yaban hindibasına benzer bir ot bitmek, karamuk otu bitmek II, 271 bkz> surkuçlanmaksarkanık
: hayvanlardaki "kırk bayır" denen işkembe·III, 179 bkz> sarkayıksarkayık
: hayvanlardaki "kırk bayır" denen işkembe· III, 179 bkz> sarkanıksarkım
: soğuk günlerde kar glbi yağan çiğ·I, 485sarkındı suw
: iri su damlası·I, 493sarkışmak
: çok damlamak.II, 214, 215sarkıtmak
: damlatmak· II, 339sarkmak
: akar şey sızıp damlamak; uyuşmak, III, 421sarkurmak
: damlatmak· II, 189sarlamak
: sarmak,III, 296sarlanmak
: sarınmak, sarılmak.II, 246sarlaşmak
: sarmakta yardım ve yarış etmek·II, 215sarlatmak
: sardırmak, II, 346sarmaçuk
: bir çeşit şehriye .I, 527sarmak
: bir şeyi süzmek ve ayırmak; olgun hale gelmek,III, 167 bkz> sarmalmak, sarma şmak, sarmatmak, sermetmeksarmak
: kızmak, çıkışmak, sertelmek, sert söz söylemek II, 38, 39;III, 181 bkz> sar ılmak, sermek,sürmek
:sarmalmak
: süzülmek,dolanmak II, 233, 237 bkz> sarma şmak, sarmatmak, sermetmeksarmalmak
: sarılmak, dolanmak.II, 233, 237sarmaş
: sarmaş, bir şeyin bir ;eye sarılması.I, 460sarmaş bolmak
: halk birbirine kanşmak·I, 460sarmaşmak
: sarmakta yardım etmek·II, 216sarmaşmak
: karışmak; süzülmek; bir akarın içinden başka bir şey çıkmak, bunda yardım ve yarış: etmek,II, 216, 217 bkz> sarmak, sarmalmak, sarmatmak, sermetmek
sarmatmak
: sardırmak. II, 349sarmatmak
: bir şeyi sudan ayırıp çıkartmak, süzdürmek. II, 349 bkz> sarmak, sarmalmak, sarma şmak, sermetmeksarmusak
: sarmısak, sarımsak·I, 527 bkz> samursaksarnıç
: deve derisinden yapılan su tulumu; ağaçtan oyulmuş kap·I, 454sarsal
: sansar, samura benzer bir hayvanc ık· I, 483sarsıg
: katı ve sert olan her şey·I, 464 § sarsıg söz; katı söz,I, 464sarsıtmak
: sert ve kaba muarnele yaptırmak, II. 336sart
: tacir, tecimen, satıcı,I, 66, 342;III, 13sartlamak
: sart (tecimen, tacir) saymak· III, 444sart surt
: "zart zurt", "fart furt" gibi ses bildiren söz· I, 342sart surt kılmak
: "zart zurt", "fart furt" gibi ses çıkarmak· I, 342sarumak
: sarmak· III, 262sarutmak
: sardırmak, sarmayı emretmek· II, 304 bkz> sarıtmaksasıg
: kokmuş· I, 372sasıg barıg
: kokmuç, sası· I, 372sasık
: saksı· I, 382sasımak
: sasımak, kokmak· III, 265saş
: ürkek, III, 152saşturmak
: sayışmak, kesişmek· II, 185 bkz> sayışturmaksaşurmak
: arasını ayırmak· II, 79sata
: mercan, III, 218satgalmak
: çiğnenmek; borç, takas yapılmak· II, 233satgamak
: çiğnemek; bir yol bir yola çat ılmak; uğramak; ödeşmek; kar;ılaştırmak· III, 288satgan
: satan, çok satan, II, 296satgaşmak
: rastgelnnek, kavuşmak; sataşmak, saldırışmak; sayışmak, ödeşmek, II, 214satguçı
: satıcı·II, 296satguluk
: satmaya hakkı olan·II, 297satıg
: satış, satma·I, 374satıglamak
: satışmak·III, 336 bkz> satıglaşmaksatıglaşmak
: satışmak·III, 336 bkz> satıglamak,satıglı
: satmak azminde olan·II, 297satıglık
: satılık·I, 503satıgsak
: satmak isteyen·II, 296, 297satıgsamak
: satmak Istennek·III, 333satılmak
: satılmak II, 121satınmak
: satar görünmek· II, 150satır
: "piç, aslı belirsiz" anlamına sövme .I,406satışgan alışgan
: daima alıp satan,I, 518, 519satışgan tawışgan
: daima satan ve tasarruf eden; daima alan satan· I, 519satışmak
: satmakta yardım ve yarış etmek, karşılıklı alış veriş etmek II, 89;III, 71satlanmak
: cesaret göstermek, cüret etmek, at ılmak· II, 248satma
: kulübe, bağ bekçisinin geceleri bar ınmak için ağaç üzerinde yaptığı çardak· I, 433satmak
: satmak. I, 519; II, 193, 219, 294, 295, 296satsamak
: satmak istemek· III, 284sattaçı
: satıcı· II, 296satturmak
: sattirmak· II, 183satulamak
: faydasız söz söylemek, gevezelik etmek· III, 194, 323saturmak
: saydırmak· III, 186, 187, 192saw
: şöhret, san·III, 43saw
: söz, haber, salık; mektup; risale; atalar sözü, darb ımesel; kıssa, hikâye, tarihsel şeyler,I, 97, 207, 362, 409, 471, 508, 523, 524; II, 20; III, 154, 155, 158, 441sawaşmak
: sava;mak, çarpı;mak·II, 102sawçı
: elçi, peygamber; hısım ve dünürler ara sındaki elçi·III, 154, 441sawdıç
: sepet, sele, I, 173, 455sawılmak
: savulmak; (güneş) inmek I, 106; II, 170 bkz> sawulmaksawlamak
: söylemek, atalar sözü söylemek· III, 297sawlanmak
: atalar sözu söylemek· III, 199sawlaşmak
: birbirine sav söylemek; sal ık vermek; herhangi bir şey üzerine konuşmak, II, 215, 216sawramak
: savulmak; azalmak, seyrekle şmek, savsamak, gevşemek; savmak, sağalmak· III, 41, 278, 281 bkz> sawrımak, sewremeksawrımak
: azalmak, seyrekleşmek, III, 278 bkz> sawramak, sewremeksawrukmak
: savrulmak, akan su köpüre kö-püre dalgalanarak çalkalanmak, II, 172, 228sawrulmak
: savrulmak, saçılmak· II, 232sawruşmak
: savurmakta yardım etmek·II, 212, 213sawulmak
: bulunduğu halden ayrılmak, bir yana eğilmek, batmak; savulmak, gitmek II, 125, 163;III, 80 bkz> sawılmaksawurmak
: savurmak, saçmak·I, 330;II, 82sawurtmak
: savurtmak III, 431say
: kara taşlık yer· III, 158say
: vücuda giyilen zırh, III, 158 § say yarık; demir göğüslük III, 15, 158saygırmak
: yer kara taşlı olayazmak. III, 193sayıkmak
: yer kara taşlı 0111^.III, 189, 190sayılgan étilgen
: birçok işlere giren çıkan· I, 158sayış
: ödenek· III, 126 bkz> seyşsayışturmak
: sayışmak, kesişmek, II, 185 bkz> saşturmaksaypamak
: israf etmek III, 310, 311saypatmak
: israf ettirmek II, 357sayramak
: şakımak, ötüşmek; saçmalamak, hezeyan etmek,I, 467;III, 240, 311sayramlanmak
: su azalmak, sığ bir hal almak, su biraz çekilmek· III, 205sayram suw
: topuktan yukarı çıkmayan sığ su II,.111, 176sayratmak
: çok söyletmek II, 357sazınçı taşı
: alçı taşı· III, 375seçe
: serçe kuşu· III, 219seçişmek
: saçmakta yardım ve yarış etmek·II, 92sedretmek
: seyrek hale getirmek; seyretmek. II, 332sedrek(g)
: seyrek,I, 384, 477 § sedrek böz; seyrek bez·I, 477sedrek kapug
: parmaklıklı kapı·I, 478sedremek
: incelmek, seyremek, seyrekle şmek; elbise erpimek.III, 167, 277sedreşmek
: seyrekleşmek. II, 211sefinç
: memnun olma, sevinç· III, 377 bkz> sewinçsegirtmek
: segirtmek, koşturmak II, 274; III, 429 bkz> sekirtmeksegremek
: seğirtmek·I, 142 bkz> sekremek, sekrimeksegrişmek
: seğrişmek, koşuşmak, seğirtmekte yardım ve yarış etmek· I, 214; II, 225 bkz> sekri şmeksekirtmek
: seğirtmek, koşturmak· II, 274; III, 429, 431, 432 bkz> segirtmeksekitmek
: sektirmek· II, 310sekiz
: sayıda sekiz·I, 365 bkz> sekkizsekiz on
: sayıda seksen·I, 437 bkz> seksünsekkiz
: sayıda sekiz·I, 365 bkz> sekizsekremek
: seglrtmek,I, 142 bkz> segremek, sekrimeksekrimek
: seğirtmek· I, 354; III, 281 bkz>.segremek, sekremeksekrişmek
: seğrişmek, koşuşmak, sejlrtmekte yardım ve yariş etmek I, 214; II, 225 bkz> segri şmeksekritmek
: sıçratmak, atlatmak· II, 333seksün
: sayıda seksen·I, 437 bkz> sekiz onsekü
: dükkân; seki·III, 230Selçük sü-başı
: Selçuk hanlannın dedesi olan kişi-I, 478sem
: ilâç·III, 157 bkz> em sem, samlamaksemiz
: semiz· I, 365 bkz> semüzsemizlik
: semızlik. I, 507semrimek
: semirmek, yağlanmak· II, 365; III, 281semrişmek
: semizleşmek II, 213semritmek
: semirtmek.II, 333semürgük
: bülbüle benzer bir kuş·II, 290semüz
: semiz·I, 285 bkz> semizsen
: sen·1, 36, 43, 74, 76, 79,87,110, 126, 134, 207, 281, 339, 353. 365, 391, 403, 412, 462, 529;II, 40, 42, 69, 167, 185, 204, 347; III, 26, 124,131,138,145,147,154,173,178,179. 207, 208, 214, 222, 233, 234, 256, 349, 357, 367, 440-senkeç
: fındık küçüklüğünde akı ve kırmızısı olan bır çeşit tatlı elma.I, 455 bkz> señeçsenlemek
: "sen" diye aytamak, küçük say ılmak III, 298senletmek
: "sen" ile aytatmak·II, 346, 347señeç
: fındık gibi küçük ve tatlı bir elma·III, 381 bkz> senkeçseñek
: su içilen testi; ağaçtan oyulmuş su kabı, III, 367señil
: insanın yüzünde çıkan siyil, ergenselik; yüzde olan çi ğit hastalığı· I, 483señir
: dağ çıkıntısı, dağ burnu; herhangi bir duvarın ucu .III, 360, 362señregü
: her zaman burnundan sümük akan çocu ğa sövmede kullanılan kelime·III, 387señregü at
: engi hastalığına tutulmuş olup burnundan irln gibi sümük akan at·III, 387sep
: gelinin malı olan çeyiz·I, 319septürmek
: çeyizlemek, çeyizle güveyin evine gönderme ği enrıretmek· II, 182sergek
: sarhoşun, sarhoşluk yüzünden iki tarafa sallan ınası· II, 289sergeklemek
: yalpalanmak, iki yana sallanmak II, 289serilmek
: sarsılmak, sendelemek, yalpa ile dü şeyazmak· 1. 196; II, 123serinmek
: sabretmek,II, 167; III, 233seriñülemek
: buz ve benzeri şeyler üstünden kaymak· III, 400, 410 bkz> sar ıñulamakserk
: saksı ve saksı kırıkları·I, 353serker
: haydut, yol kesen·I, 457sermek
: sabretmek·II, 7, 38sermek
: kızmak, çıkışmak, sertelmek, sert ve kaba söz söylemek,II, 38, 39;III, 181 bkz> sar ılmak, sarmak, sürmeksermetmek
: bir şeyi sudan åyırıp çıkartmak, süzdürmek. II, 349 bkz> sarmak, sarmalmak, sarma şmak, sarmatmakserü
: evlerde üzerine eşya konan raf· III, 221sesinmek
: niyetlenmek, hazırlanmak; (at) bağından çõzülmek üzere olmak· II, 152 bkz> se şilmek, seşlinmek, seşümekseşilgen
: daima çözülen·I, 524, 525seşilmek
: çözülmek, ayrılmak.II, 124; III, 102 bkz> sesinmek, se şlinmek, seşümekseşlinmek
: çözülmek, bagından boşanmak. II, 247 bkz> sesinmek, se şilmek, seşümekseşmek
: çözmek· II, 13, 14 bkz> şeşmekseştürmek
: çözdürmek, II, 184, 185, 187 bkz> şeştürmekseşük
: çözük, çözülmüş· I, 390seşümek
: gevşemek, çözüleyazmak. III, 267· bkz> sesinmek, se şilmek, 'seşlinmek,sewinç
: sevinç, I, 12; III, 373, 374 bkz> sefinçsewinmek
: sevinmek. I, 12. 100, 142, 285, 419; II, 167, 268; III, 87, 159 bkz> sewünmeksewişmek
: sevişmek· II, 102sewmek
: sevmek· II, 15; III, 175, 385sewremek
: seyremek· I, 103 bkz> sawramak, sawr ımaksewritmek
: eşyayı boşaltmak, işi bitirmek ve işten vaz geçmek II, 332, 333, 335sewtıirmek
: sevdirmek.II, 185sewük
: sevgili, seviIen. I, 94, 390sewüklük
: sevgi- II, 172sewüksüz
: sevgisiz· II, 250sewünmek
: sevinmek. II, 153 bkz>sewinmek sey
: ; ödenek· III, 126 bkz> say ışsezinmek
: sezinmek, sanmak· I, 419; II, 152sézik
: seziş, sezme· I, 408; II, 152sézikmek
: sezmek· II, 117sıbızgu
: düdük, boru·I, 217, 246, 489 bkz> s ıbuzgusıbuzgu
: düdük, boru·I, 176 bkz> sıbızgusıçgak
: sıçırgan, sık sık sıçan· I, 470sıçgan
: sıçan, fare· I, 75, 345, 409, 438; II, 263; III, 263, 267. 282, 412sıçgan yılı
: Türkler'in onikili yıllarından biri· I, 345, 438sıçıtmak
: sıçırtmak·II, 300sıçmak
: sıçmak,I, 343;II, 4sıçturmak
: sıçtırmak .II, 184sıdırgak
: çatal tırnaklı olan sığır, geyik gibi hayvanlar ın tırnakları· I, 502sıdrım
: sırım.I, 485 bkz> sıdrımsıdrım ışlıg er
: işlediği işi bitiren, başkasına bırakmayan adann·I, 485sıdrışmak
: sıyırmakta, kar kürümekte yardım etmek II, 211 bkz> sıdrışmaksıdıg
: kaftanın göğse kadar olan iki eteğinden biri.I, 374, 389 bkz> sidigsıdıg
: diş etleri arasındaki a(iklık·I, 374 bkz> sıgzagsıdırgan
: sıyırmak yaratilışında olan, daima sıyıran·I, 517sıdırmak
: sıyırmak· I, 517sıdrılmak
: sıyrılıp kaçmak, kaymak; bütün kıvrıntı ve büküntüleriyle yola bak ılmak ve düşünülmek. II, 231, 232sıdrım
: sıyrım; sırım· I, 517 bkz> sıdrımsıdrışmak
: sıyırmakta ve kar kürümekte yardım etmek· II, 211 bkz> sıdrışmak-sıg (·sig)
: isim sonuna getirilen benzetme eki, III, 128sıgan saç
: sığanmış saç, kıvırcık olmayan saç· I, 403sıgdatmak
: ağlatmak· II, 327 bkz> sıgtatmak, sıhtatmaksıgınmak
: sığınmak· II, 152, 160sıgır
: hanların halk ile beraber yaptığı sürgün avı- I, 364sıgır
: sığır· I, 364; II, 79, 189 § suwsıgırı
: ; manda· I, 368sıgırçık
: sığırcık kuşu· I, 501 bkz> sıgırçuksıgırçuk
: sığırcık kuşu·I, 505 bkz> sıgırçıksıgırlamak
: sığırdan saymak, sığıra nispet etmek,III, 331sıgırlıg
: sığırlı, sığır sahibi· I, 495sıgıt
: ağlama, ağlayı;·I, 356 bkz> sıhıtsıgmak
: sığmak; tesir etmek, dokunmak, koymak·I, 183, 359, 397; II, 15sıgra
: iki dağ arasındaki geniş dere·I, 422sıgruşmak
: 51^5111-11^.II, 212sıgtamak
: ağlamak. III, 275, 355 bkz> sıhtamaksıgtaşmak
: ağlaşmak. II, 211 bkz> sıhtaşmaksıgtatmak
: ağlatmak, II, 360 bkz> sıgdatmak,sıxtatmaksıgturmak
: sığdırmak· II, 185sıgun
: yaban sığırı, dağ keçisi tekesi· I, 409sıgun ot
: kökü insana benzeyen, çiftle;me kuvveti kalmayanlarca kullan ılıp erkeğl ve dişisi bulunan ve erkeği erkeğe, dişisi kadına verilen bir ot·I, 409sıgurmak
: sığdırmak.II, 81sıgzag
: dişlerin arasındaki açıklık,I, 464 bkz> sıdıgsıgzalmak
: bir şeyi bir şeye sığdırmak, sıkıştırmak·II, 232, 233sıgzamak
: dişek ve hilâl ile diş kurcalamak; papuçta diki ş arasına parça koyarak sızgı yapmak, iki şeyin arasına bir şey sıkıştırıp koymak,III, 283sıgzıg
: mest ve ayakkabı gibi şeylerde iki dikiş arasına konulan sahtiyan·I, 464sıgzıg
: iki şeyi birleştiren kenet·I, 464sıxıt
: aglama·III, 275 bkz> sıgıtsıxtamak
: ağlamak.III, 275 bkz> sıgtamaksıxtaşmak
: aglaşmak·II, 211 bkz> sıgtaşmaksıxtatmak
: aglatmak,II, 327 bkz> sıgdatmak, sıgtatmaksık
: az,III, 130sıkamak
: el ile sığamak· III, 269sıkılmak
: sıkılmak· II, 125sıkırkan
: büyük sıçan, geme, I, 521;II, 263 bkz> sak ırkansıkırmak
: ıslık çalmak·II, 83sıkış
: itişme, çarpışma·I, 368sıkışmak
: sıkışmak, sıkmakta yardım ve yarış etmek·II, 104sıklışmak
: sıkışmak, sıkılmak.,II, 216sıkmak
: sıkmak·II, 18sıkman
: üzüm sıkma zarnanı·I, 444sıkrışmak
: birlikte ıslık çalmak,II, 213sıkturmak
: sıktırmak, sıkılnmak,II, 186sımak
: kırmak; bozmak; yenmek, galebe etmek, I, 282, 382, 473; III, 249sımsımrak
: bir çeşit yemek· III, 136sın
: boy, bos· III, 138sın
: mezar·III, 65, 138sınalmak
: sınanmak·II, 126sınamak
: denemek, sınamak· I, 242; III, 273sınatmak
: sınatmak, tecrübe 0111^0^II, 312, 313sınçgan
: mugaylan dikeni, Lycium europeum· III, 146sındu
: makas· I, 418sınlıg
: boylu poslu· III, 138sınmak
: kırılmak, bozulmak, incitmek I, 254; II, 19, 29; III, 365sınuk
: sınık, kırılmı;· III, 365 bkz>sıñuk
: sııîgar bir şeyin tarafı, yanı· III, 375sıñarlamak
: yalnız ve yardımcısız bulduğu için zayıf görüp ôç almak· III, 409sıñarsuk
: iki kişi bir ata bindiğinde ikincinin oturduğu yer, III, 388sıñılamak
: soğuktan zırıncımak, donacak halde soğumak; çınlamak· III, 405sıñuk
: sınık, kırılmış· III, 365 bkz> sınuksıp
: iki yaşına girmiş olan tay· I, 207, 319;III, 158sıp akur
: hayvan torbası· I, 487 § sıp akurı; hayvan torbası; ikl yaşındaki tayın yem yedigi yer· I, 487sır
: kendisiyle Çin kâseleri dlâlan ıp üzerine nakış yapılan macun, sır· I, 324sır
: ağustos böceginin, kalem ve kaleme benzer şeylerin çıkardığı sesi anlatan bir kelime. I, 324sır étmek
: (agustos böcegi) ötmek· I, 324sırıçga
: sırça· I, 489sırıçga
: çekirge· I, 489 bkz> sarıçgasırıçga er
: gevşek ve tembel adam, I, 489sırılmak
: bulaşmak, yapı;mak· II, 123, 124sırımak
: pislemek, siymek; sık dlkişle dlkmek· III, 262sırışmak
: sık dikmekte yardım etmek·II, 96sırıtmak
: sık diktirmek·II, 304sırlamak
: sırlamak, sır vurmak·III, 296sırlanmak
: (işe) hazırlanmak; sırlanmak·II, 246, 247sırlatmak
: sırlatmak·II, 346sırlıg
: sırlı, nakışlı.I, 324 § sırlıg ayak; sırlı kâse·I, 324sırmak
: eşek palanındaki teyeltl·I, 471sırt
: kıl, kalın kıl; bayır, yokuş, sırt, küçük dere· I, 342sırtıg
: herhangi bir sözün izeridir kl hepsl de ğil bir parçası anla;ılabilır·I, 463 sırtıg bulmak sözün izerini bulmak·I, 463sırtlamak
: kuyruğu iple bükmek; küçük bir dereden yukar ı çıkmak.III, 444sıruk
: sırık, çadır direği. I. 381sırukluk
: sırıklık,I, 503, 505sış
: şiş, tutmaç şişi.I, 331;II, 15, 174; III, 125bkz> şışsiş
: şişmiş olan her nesne, yumru· III, 125, 184 bkz> s ışılmak, sişsışılmak
: kabına sığmayacak kadar su ile şişmek, II, 124 bkz> sış, sişsıtgalmak
: sığanmak, sığanılmak II, 233sıtgamak
: sığamak·I, 325; 111. 288sıtganmak
: sığanmak·II, 245, 246sıtgaşmak
: sıgaşmak, sığamakta yardım ve yarış etmek·II, 214sıturmak
: kestirmek, kıydırmak, kırdırmak. III, 187sıyumak
: yenmek, bozmak, yarmak.I, 123, 128sızgurmak
: sızdırmak, eritm·ek; arıklatmlak, zayıflatmak· II, 188sızıtmak
: sızdırmak, I, 374; II, 305, 306sızlag
: soğuk su içmekten veya buz çi ğnemekten dişlerin üşüyerek uyuşması, I, 464sızlamak
: sızlamak, ağrımak. III, 297sızlatmak
: sızlatmak, soğuktan ağrı veya 'sızı duyurmak· II, 346sızlatsı(-si)
: sónu sâkin kelimelerde izafet edat ı· III, 209, 210sızmak
: sızmak, erimek; (güneş) belirmek, ucu görünmek; arıklamak, zayıflamak· II, 9, 10; III, 182sibek
: değirmen taşının üzerinde döndüğü demir.I, 389sibek
: sübek, çocuğun içine işemesi için beşiğe konan kamış,I, 389sibiz kişi
: alık, dalgın adam,I, 406sidük
: sidik·I, 389 bkz> sidüksidig
: kaftanın iki yanından, sağ ve sol taraflarından birisi,I, 389 bkz> sıdıgsiditmek
: işetmek·II, 302sidmek
: işemek, siymek,II, 295;III, 321, 440 bkz> sitmeksidtürmek
: işetmek, siydirmek·II, 183 bkz> sittürmeksidük
: sidik, III, 321 bkz> sidüksigil
: siyil·I, 394sigrig
: dağda atlamakla geçilen yer·I, 478 bkz> sikrigsik
: sik,I, 201, 334sikilmek
: sikilmek II, 126sikiş
: sikiş, I, 369sikişmek
: sikişmek· II, 107sikitmek
: düzdürmek, siktirmek II, 309sikken
: her zaman siken·I, 401sikmek
: sikmek· I, 401; II, 22sikrig
: dağda atlamakla geçilen yer· I, 478 bkz> sigrigsiktürmek
: siktirmek II, 186sil
: her yemekten tiksinen, bogazs ız insan; az yem yiyen hayvan· III, 134silig
: temiz, ince, yakışıklı, tatlı dilli. I, 390silkmek
: silkmek, III, 422, 423silkinmek
: silkinmek; ürpermek· II, 246sin
: sen· III, 138sinçü
: somunla yufka arası bir çeşit ekmek, pide. I, 417siñ
: çınlama, vızlama sesi· III, 358siñdürmek
: sindirmek, hazmettirmek; saklamak· III, 397 bkz> siñirmek, singürmeksiñ étmek
: çınlamak, vızlamak· III, 358siñek
: sinek, sivrlsinek, karaslnek. II, 13, 352;III, 100, 367siñi
: içe sinen, hazmolunan, III, 368siñil
: kocanın kendinden küçük kız kardeşi I,57;III, 7, 366siñillenmek
: kız kardeş edinmek.III, 408siñir
: 51^1-.I, 520;III, 362siñirlemek
: sinir sarmak·III, 409siñirlenmek
: sinirlenmek, siniri çoğalmak, sinir sarılmak.III, 407siñirmek
: sindirmek, emdirmek III, 392 bkz> siñdürmek, siñürmeksiñişmek
: çekilmek; başkasının parçaları arasına sinip sızmak (akarlar için) III, 394siñmek
: sinmek, hazmedilmek; işlemek, girmek; saklanmak, sahibine sormadan bir yere girip sinmek III, 155. 391siñürmek
: yutmak, hazmetmek. III, 392, 397bkz> siñdürmek, siñirmeksiñüt
: karşılığına bir şey verilmeyen ve geri gönderilmeyen arma ğan. III, 362 bkz> süñütsipüt
: karabiber, kimyon gibi yemeğe katılan bir ot· I, 356sirke
: sirke,I, 191, 207, 209, 430;II, 30, 138, 295, 337; III, 121, 252, 284sirke
: bit yumurtası, sirke· I, 430sirkelemek
: (bir şeye) sirke katmak; (baştan) sirke toplamak III, 353sirkelenmek
: sirkelenmek, (baş) bit yavrusu (sirke) ile dolmak·III, 202siş
: şişmiş olan her nesne, yumru. bkz> sış, sışılmaksitmek
: işemek II, 295 bkz> sidmeksittürmek
: işetmek, siydirmek·II, 183 bkz>sidtürmeksiz
: siz, büyük ve sayılan kişilere "sen" yerinde aytanan sôz,I, 25, 339, 365. 376,407;II, 347; III, 124sizlemek
: aytarken büyüklemek· III, 298sizletmek
: "siz" diye aytatmak, hitap ettirmek II, 347sogan
: soğan, I, 409 bkz> sogunsogan yılan
: tulum gibi irl bir yılan· I, 409sogımak
: soğumak. III, 268soglımak
: aramak için elini koynuna sokmak· III, 297 bkz> sogl ıtmak, sogratmak, sugratmaksoglıtmak
: aramak için elini koynuna sokturmak II 346 bkz> sogl ımak, sogratmak, sugratmaksogmak
: elde etmek, edinmek· II, 15 bkz> sogratmak, sogurmak, sugratmaksograşmak
: sormak, emmek,II, 212sogratmak
: aratmak, aratarak her şeyi görmek·II, 332 bkz> sogl ımak, soglıtmak, sogmak, sogurmak, sugratmak ;soguk
: soguk·I, 503soguklanmak
: soguk bulmak veya soğuk saymak·II, 266, 267sogukluk
: sogukluk için hazırlanmış·I, 503sogulgan
: daima çabuk soğulan, sızıp kaybolan. I, 520sogulmak
: (su) topraga sızıp kaybolmak, (su, süt) çekilmek, azalmak.II, 124, 125, 139, 163, 170sogun
: sogan. I, 409 bkz> sogansogunlug
: soğanlı, I, 499sogunmak
: üşümek; sidikten ve benzerlerinden temizlenmek. II, 152sogur
: ada tavşanı, kelere benzer bir çeşit ada tavşanı.I, 363;II, 227 bkz> sugursogurlug
: tavşanı çok ve bol olan·I, 494sogurmak
: elde etmek, edinmek·II, 15 bkz> sogmak, sogratmak, sugratmaksoguşmak
: soğumağa yüz tutmak· II, 101sogut
: bumbar dolması, bumbar yemeği·I, 356 bkz> soktusogut
: ekşi sütten yapılan peynir,I, 356sok
: aç gözlü; alçak·III, 130 bkz> suk § sok er; aç gözlü; alçak adam· III, 130sokar
: boynuzsuz hayvan; başı saçsız adam, I, 411 § sokar koy; boynuzsuz koyun,I, 411sokım
: bir agaç parçasıdır ki çam kozası şeklinde kesilerek içi oyulur, üç taraf ından delinerek okun üzerine konur,I, 397sokku
: havan·III, 226 bkz> sokusokluk
: oburluk.I, 471soklunmak
: sokulmak·II, 247sokluşmak
: birbirine sokulmak ve yerle şmek II, 216sokmak
: sokmak, delmek, döverek inceltmek, toplamak I, 425;II,18; III, 142 bkz> sukmaksokru
: izinsiz, gizlice. I, 422soktu
: sucuk; karaciğer, et ve baharat karıştirılarak doldurulan ve pi;irildikten sonra yenen bağırsak dolması·I, 416 bkz> sogutsokturmak
: sokturmak; bir nesneyi dövdü rerek inceltt ırmek.II, 185, 186soku
: havan. III, 226 bkz> sokkusokulmak
: bir şeyin içine sokulmak; dövülerek inceltilmek II, 125sokuşmak
: döverek inceltmekte yard ım ve yarış etmek,II, 104sol
: sol.I, 72;III, 134solamuk
: solak, I, 487soluşmak
: solmak; yaş meyve veya sebze tazeliğini kaybetmek. II, 109son'
: som, içi dolu madenden olan şey·III, 138soñ
: bir adamın çolugu çocuğu; her şeyin ve her işin sonu, sonra·III, 357soñdamak
: arkasından kovalamak.III, 400, 401soñkur
: sonkur kuşu, yırtıcı kuşlardan biri. II, 95;III, 381soñramak
: kabulde tembellik etmek ve sözü ikircimlemek III, 402soñuk
: son, bir şeyin sonu·III, 107sorgu
: hacamat aygıtı, kendlsiyle kan alınacak ve emilecek aygıt ve şişe·I, 16, 425; II, 69sorışmak
: yüzü ek;inıek·II, 96sorıtmak
: emdirmek; buruşturmak, sorutmak,II, 304sormak
: emmek, sormak·I, 16; II, 70; III, 181sormak
: (sorgu) sormak, aramak. III, 181sorturmak
: sordurmak (sorgu) sordurmak; emdirmek II, 184sorug
: sorma, soru, arama; kaybolan şey, aranan şey, I, 374; II, 184sorugçı
: sorucu, kaybolan şeyi arayıcı· III, 242sorukmak
: kaybolan ;eyin arandıktan sonra haberí alınmak, aranıp sorularak salık almak·II, 115soruşmak
: (suyu veya teri) sormak II, 96sowuşgan
: solucan yüzünden olan sar ılık has talıgı·I, 519soymak
: soymak; deri yıizmek.III, 244soysukmak
: soyguna uğramak·I, 21 bkz> soyukmaksoyukmak
: malı soyulınak· III, 189 bkz> soysukmaksoyulmak
: açılmak, dağılmak, (deri veya elbise) soyulmak. III, 190soyuşmak
: bir şeyi soymakta yardım etmek, III, 188söbi
: uzun veya sivri nesne (yuvarlak olmayan). III, 217 bkz> sub ısöge turmak
: sövmekte devam etmek,III, 230sögmek
: söğmek, sövmek I, 27;III, 184 bkz> sökmeksögtürmek
: sövdürmek.II, 186 bkz> söktürmeksögük
: küfür, sövme. I, 27sögüş
: sövme, sövüşme· I, 368sögüş
: kebap etmeye yarar oğlak veya kuzu· I, 369sögüşmek
: sövüşmek II, 89, 107sögüt
: sögüt ağacı·I, 319, 356;III, 134, 168. 369 bkz> söküt § keyiksögüt
: ; yaban söğüdü, III, 168sögütlenmek
: söğütlük olmak, II, 266sögütlüg
: söğüt sahibi olan, I, 506sögütlük
: söğütlük, sögüt ağacı biten yer, I, 506, 510söke
: diz üstü çökmek, III, 230sökel
: hasta, II, 10, 40, 216, 394; III, 181, 286, 395söke olturmak
: diz çökerek oturrT>ak. II, 21; III, 230söke turmak
: diz üstü oturmak III, 230söklünçü
: kebap,II, 309;III, 242söklünmek
: kebap edilmek, kebap etmek, kendi kendine et kebap etmek II, 248, 254sökmek
: sövmek·I, 27 bkz> sögmeksökmek
: sökmek, yarmak, yırtmak; diz çökmek,I, 444;II, 21, 22sökmen
: yiğitlere verilen ungun· I, 444sökmenlenmek
: kahramanlaşmak, kendini kahraman saymak· II, 278sökti
: kepek, I, 416söktürmek
: sövdürmek II, 186 bkz> sögtürmeksöktürmek
: sõktürmek. II, 186sökülmek
: sõkülmek, bozulmak. II, 125, 126sökülmek
: kızartılmak, kebap 0(^010^II, 126sökünmek
: diz çökmek; söker görünmek II, 154söküşmek
: sökmekte ve yıkmakta yardım ve yarış etmek· II, 90, 107söküt
: söğüt ağacı· I, 319, 356; III, 134,168, 369 bkz> sögütsömrüşmek
: sömrüşmek ve bunda yarış et-mek, II, 213sömürgen
: daima sömüren·I, 523, 525sömürmek
: sömürmek,II, 85söwlemek
: söylemek, III, 278söwlenmek
: fısıldamak,III, 278söz
: söz,I, 35, 92, 96, 122, 156, 174, 197, 215, 216, 221, 223, 227, 228, 229, 230, 243, 246, 267, 268, 269, 270, 275, 277, 290, 305, 319, 374, 383, 428, 463, 464, 515, 525;II, 9, 15, 16, 17, 23, 73, 76, 84,86,112,117, 118, 130, 133,150, 218,247, 312,315,325,3sözeñri
: saçma sapan söyleyen·III, 389sözkeli
: söze,III, 145sözkiye
: sözceğiz. III, 359sözlemek
: söylemek, konuşmak· I, 339, 402; III, 208, 296, 297sözlenmek
: söylemek, sözü açıklamak· II, 247sözleşmek
: söyleşmek, konuşnnak· II, 215;III, 104sözletmek
: söyletmek,II, 346subı
: uzun ve sivri nesne (yuvarlak olmayan)· III, 217 bkz> söbisubılamak
: enll şeyi söbü yapmak, ucunu sivriltmek, yanlar ını daraltmak· III, 323subımak
: uzamak, incelmek, söbüleşmek· III, 257subıtmak
: sivriltmek, söbütmek·II, 298suburgan
: maşatlık·I, 516 bkz> subuzgansubuzgan
: maşatlık .I, 516 bkz> suburgansuç
: suç, cürüm, bir çeyin sapmas ını bildirir.I,321suçgurmak
: sıçrayayazmak· II, 187suçımak
: sıçramak. III, 258, 279 § suçımak burkımak; sıçramak· III, 279suçıtmak
: sıçratmak· II, 300suç kılmak
: sapmak, kesmemek,I, 321suç kılmak
: işl üzerine almaktan çekinmek. I, 321suçlunmak
: sıyrılmak, bir şey yerlnden çekilip çıkarılmak II, 246suçluşmak
: bir şeyi dışarı çekip çıkarmakta yardım ve yarış etmek·II, 215suçulmak
: (çiçek) açılmak, çıkmak; (elbise) çıkarmak, soyunmak; (koyun) yıizülmek. II, 122suçuşmak
: sıçraşmak, kalkı;mak· II, 92sudmak
: tükurmek, II, 81, 295; III, 132, 321, 439 bkz> sagurmak, sutmaksudturmak
: tükürtmek II, 183 bkz> sutturmaksuduk
: tükrük, I, 381;III, 102, 321suf
: su, III, 427, 431 bkz> suwsuf
: yün ipliklerinden elie örülen ku şak,III, 129sufsamak
: fısıldamak, okuyup üflemek·III, 286 bkz> suf şamak, şuwşaşmak, şuwşatmaksufşamak
: fısıldamak, okuyup üflemek·III, 286 bkz> sufsamak, şuwşaşmak, şuwşatmaksugdıç
: kışın dostlar arasında sıra ile yapılan şölen·I, 455sugratmak
: aratmak, aratarak her şeyi görmek·II, 332 bkz> sogl ımak, soglıtmak, sogmak, sogratmak, sogurmaksugur
: kelere benzer bir çeşit ada tavşanı.I, 363 bkz> sogursuk
: aç gözlü; alçak,III,130 bkz> sok § suk ersukak
: sığın, geyik, be/az geyik· I, 214;II, 287sukaklıg
: geyikli, geyiği çok olan·I, 498sukarlaç börk
: uzun külâh, börk,I, 493suk erıñek
: işaret (şahadet) parnnağı·III, 130sukımak
: parmağıyla gıdıklamak· III, 269sukınmak
: yıkanmak· II, 153, 154sukmak
: delmek· I, 425 bkz> sokmaksuk yalñus er
: kendine yardım eden bir kimsesi ve arkada şı bulunmayan, yapyalnız adam· I, 333sulak
: dalak· I, 411 bkz> talaksulındı
: erkeğin arkaya doğru salıverdiği saç· I, 449 bkz> salındısuluk
: sarık·III, 262 bkz> suwluksuma
: önce ıslatılıp sonra kurutularak öğüdülen ve bulamaç, ekmek gibi şeyler yapılan bugday, aynı suretle hazırlanıp şerbet hamurunda kullanılan arpa·III, 234sumak
: itaat etmek; bükülmek üzere sümek göndermek III, 248. 249sumlım
: Türkçe bilmeyen kimse.I, 486;II, 347sumlımak
: Türkçe'den başka bir dille konuşmak,III, 298sumlım Tat
: hiç Türkçe bilmeyen Farslı·I, 486 sumlışmak yabancı dil konuşmak·II, 216 bkz> sumluşmaksumlıtmak
: yabancı dil ile söyletmek,II, 347sumluşmak
: yabancı dil konuşmak.II, 216 bkz> sumlışmaksundılaç
: yund kuşu, çayır kuşu,I, 526, 529; III, 178sundırı
: deniz· I, 492 bkz> sundurısundurı
: deniz. I, 492 bkz> sundırısunı
: evin kirişleri .III, 236sun kişi
: yumuşak huylu, yüreği selek adam· III, 138sunmak
: sunmak· II, 28sunu
: çörek otu, Nigella sativa· III, 238sunuşmak
: birbirine sunmak· II, 112sunzı
: pire soyundan bir hayvan· I, 422suramak
: kullanmak· I, 428surçıtmak
: sürçtürmek· II, 328 bkz> sürçitmek, silrçmeksurkaç
: lök agacı zamkı· I, 454 bkz> surkuçsurkuç
: lõk ağacı zamkı, I, 454 bkz> surkaçsurkuçlamak
: lõk macunu ile sap peklştirmek· III, 350surkuçlanmak
: lök macunu ile sıkiştırılmak, berkitilmek. II, 271surkuçlanmak
: yerde yaban hindibasına ben-zer bir ot bitmek, karamuk otu bltmek· II, 271 bkz> sarkaçlanmaksurplamak
: kur'a çekmek·III, 443, 444. 446 bkz> sürllemeksur sur
: dudağın çıkardığı ses·III, 122sur sur öpmek
: şarul şurul içmek· III, 122suruş
: buğday başaklarındaki taneler sertleş-meden õnce başak alevde ütülür, sonra dövülerek yenir, ütme, firik I, 368suruşlamak
: başak ütmek, başak kavurmak·III, 335susgak
: susak, kendisiyle su ve benzeri ;eyler dald ırılarak alınan nesne·I, 470susık
: kova·I, 382sutmak
: tükürmek·II, 295 bkz> sagurmak, sudlmaksutturmak
: tukürtmek,II, 183 bkz> suğturmaksuvık
: sıvık, cıvık, sulu, durultularak akar haline getirilen her şey; ağaç ve kuyruk gibi şeylerin upuzun ve çırıl çıplak kalmış hali· III, 164 bkz> suvuk, suw ıglanmak § suvık kudruk; katır kuyruğu gibi kılsız ve uzun kuyruk·III, 164suvuk
:suw
: su· I, 15, 20, 31, 73, 75, 79, 95, 140, 144, 155, 164, 168, 172, 177, 179. 186, 191, 194, 212, 218, 222. 246. 258, 276, 294, 312, 314. 315, 325, 369, 374, 375, 379, 387, 389, 396, 401, 424. 440, 443, 449. 450, 459, 560, 492, 493, 520, 525, 528;II, 3, 4, 5suwalmak
: sulanmak, su verilmek, su saç ıltnak· II, 125, 162; III, 240suwalmak
: (çamur vb.) sıvanmak. II, 125suwarmak
: sulamak, suvarmak· I, 498suwaşmak
: (çamur vb.) sıvamakta yardım veyarış etmek, II, 102suwgardaçı
: sulayan, sulayıcı· II, 256suwgarguçı
: sulayan, sulayıcı, su veren· II,50, 256sawgarguluk
: sulamak hakkı olan· II, 256suwgarıglı
: sulayan· II, 257suwgarıgsak
: sulamak dileğind·e, azminde olan, II, 257suwgarımsınmak
: sular görünmek, suvarır gôrünmek. II, 202, 261suwgarışmak
: sulamakta yardım etmek·II, 201suwgarmak
: sulamak, su vermek.II, 44, 188, 199, 255 bkz> suwrarmaksuwgartmak
: sulatmak, sulatmak için birini göndermek· II, 256suwgarunmak
: sular görünmek II, 202suwıglanmak
: sulu bulmak,II, 267 bkz> suv ık, suvuksuwışmak
: sıvıklaşmak, cıvıkla;mak·II, 102suw katlışmak
: su kollarının kavşıtında su birbirine karışmak·I, 460suwlag
: hayvan sulanacak yer, yalak,I, 464suwlamak
: sulanmak, su içmek; suland ırmak, su koymak·III, 297 bkz> suwulmaksuwlañ
: dalı budağı olmayan ağaç; kıvırcık olmayıp düz olan saç,III, 386suwlanmak
: sulanmak, sulu olmak II, 247suwlatmak
: sulatmak·II, 346suwluk
: sarık, mendil ve benzerleri.·I, 201, 471; II, 96, 151, 215, 246, 304, 346; III, 296, 323 bkz> suluksuwrarmak
: sulatmak .II, 199, 200 bkz> suwgarmaksuwsamak
: susamak· I, 281; tII, 284suwsatmak
: susatmak· II, 336suw sıgırı
: manda, dombay· I, 364, 368suwsımak
: sùlanmak, sulu olmak· I, 282; III, 284suwsuş
: buğdayın kuvveti gittikten sonra al ınan son suyu; üzerine su kat ılmış ayran, I, 460suw tirkeşi
: dere kolları suyunun toplandığı yer· I, 460suwulmak
: 511^01^^III, 80 bkz> suwlamaksuyagu
: horozun ayağındaki mahmuz·III, 174suyran
: minare ve buna benzer şeyler gibi uzun olan her nesne, I, 436sü
: asker I, 69,144,195, 249, 307, 321, 353, 371, 399, 443, 490, 516, 521; II, 5, 7, 19, 29, 190, 209, 231. 239, 245. 274, 312;III, 59, 77, 78, 81, 94, 104, 105, 114, 180, 192,208, 249, 260, 292, 305, 339sücinmek
: tadını bulmak, mahzuz olmak·II, 150 bkz> süçünmeksüçik
: tatlı; içilecek şey, şarap· I, 154,157, 211, 282, 338, 373, 408; III, 164,166, 397, 427 bkz> süçük § kızılsüçik
: şarap·I, 408süçimek
: tatlılanmak ve güzelleşmek III, 258süçirmek
: tatlılaşmak, tatlanmak·II, 75süçişmek
: tatlılanmak,II, 92 bkz> süçüşmeksüçitmek
: iyileştirmek, tatlılandırmak·II, 299, 300süçük
: şarap·II, 190 bkz> süçlksüçünmek
: tadını bulmak, mahzuz olmak, II, 150 bkz> süçinmeksüçüşmek
: tatlılanmakII, 92 bkz> süçişmek·süglin
: sülün,I, 444 bkz> süwlinsügrüg
: kadının avret yeri·I, 478süken
: eşek yükünün bir tarafında olan sepet, sele gibi şeyler, seklem·I, 403süknegü
: et ile tirnak arasında çıkan sivilce I, 491silknemek
: siğile ilãç yapmak, sağaltmak·III, 301, 302süksük
: "dağdağan" denilen bir agaç, Kaloxylon ammodendron· I, 486sükül
: siğil· III, 301 sül ette ve ağaçta olan yaşlık ve tazelik· I, 1, 356; III, 134, 369sülemek
: düşmana karşı asker göndermek, savaş yapmak,III, 271, 272süllüg
: çiğ, pişmemiş. III, 134sümsüçik
: tap tatlı, pek tatlı nesne·I, 338süñiş
: savaşta saldırma ve süngü durtme·III, 365 bkz> süñü şsüñü
: süngü, mızrak, kargı·I, 349, 441, 497; II, 264; III, 337, 368süñük(g)
: kemik. I, 178, 235, 247, 380;II, 85, 224;III, 52, 297, 367süñüklenmek
: kemiklenmek, büyümek.III, 408süñülemek
: süngülemek, süngü ile dürtmek III, 405, 406süñüş
: savaşta saldırma ve süngü dürtme·III, 365 bkz> süñi şsüñüşmek
: çarpmak, süngüleşmek, savaşta süngüleşmek·III, 393, 394süñüt
: karşılıgına bir şey verilmeyen ve geri gönderilmeyen arma ğan .III, 362 bkz> siñütsüprük
: süprüntü; bir adama kızıldığında sõğme olarak kullanılır·II, 231süprülmek
: süpürülmek. II, 231süpründi
: sıiprıintıi.I, 493süpürgü
: süpürge,I, 490süpürmek
: süpürmek·II, 85sürçek
: gece toplantısı, müsamere·I, 478 bkz>sürçüksürçitmek
: sürçtürmek·II, 328 bkz> surçıtmak, sürçmeksürçmek
: sürçmek, ayak kaymak·III, 420 bkz>surç ıtmak, sürçitmeksürçük
: gece toplantısı, müsamere·I, 478 bkz>sürçeksürgüci
: sürücü·II, 51sürilemek
: kur'a çekmek, III, 443, 444,446 bkz>surplamaksürk
: soğuktan donma, katıla;ma,I, 353sürkilemek
: kovalamak, sürmek, kovalay ıp sürerek üzerine saldırmak.III, 353 bkz> sürkülemeksürkülemek
: kovalamak, sürmek, kovalay ıp sürerek üzerine saldırmak,III, 353 bkz> sürkilemeksürmek
: sürmek, kovmak, sürgün etmek; devam etmek·II, 7, 39, 51, 90,177; III, 217 bkz> sar ılmak, sarmak, sermeksürsemek
: sürmek istemek III, 284sürtmek
: sürtmek; sürmek,III, 426, 427sürtük
: ezilen, sürüştürülen her şey·I, 477 § sürtük işler; sürüştüren, kendis!ne sürüştürülen kadın; sevici kadın·I, 477sürtülmek
: sürtülmek, dövülmek; ezilmek II, 231; III, 303sürtünmek
: sürtünmek, 3111-11^6^ II, 245sürtürmek
: sürdürmek, sürttürmek·II, 184sürtüşmek
: sürmek ve sürtmekte yardım ve yariş etmek· II, 210, 211sürüg
: sürü, I, 389; III, 102sürülgen
: her zaman, her yerden sürülen· I, 523, 525sürülmek
: sürülmek; ezllmek, II, 123süründi er
: her yerden sürülen, sürüntü adam· I, 449sürünmek
: kendini kaşımak; sert bir şey dövülerek ezilmek·II, 151sürüşmek
: (aygır aşmak Istediğinde kısrağı) dişleyerek sürüklemek; itiçmek; borcu alacakla ödemek II, 96, 97süsgen (süsegen)
: çok süsen· III, 364süsgirmek
: süsmek istemek, süsmeğe saldırmak· II, 189 bkz> süsgürmeksüşgürmek
: süsmek istemek, süsmeğe saldırmak· II, 189 bkz> süsgirmeksüsmek
: süsmek·II, 293 süst(irmek süstürmek, tos yapt ırmak,II, 184 süslinmek (başını) vurur gibi görünmek· II, 152süsilşmek
: süsüşmek, II, 101süt
: süt·I, 157, 180, 181. 193, 218, 397. 398, 449, 468. 523;II,13, 37. 43, 51, 61. 66, 72. 85,101, 124, 139;III, 102, 120, 129, 167, 181, 195, 197. 198, 264sütgermek
: süt gibl sulu, duru yapmak,II, 189süt ötrüm
: mercimeğe benzer ishal veren bir ot·I, 107süwün
: sülün· I, 444, 447; III, 11 bkz> sügünsüwri
: sivri·I, 422süwritmek
: sivriltmek·II, 332süzgün
: rengi kara, dikenli bir da ğ ağacı·I, 443süzlünmek
: süzülmek·II, 247süzlüşmek
: süzülmek·II, 215süzme
: "keş" denilen yağsız kuru peynlr, ayran süzmesi· I, 433süzmek
: süzmek,I, 450;II, 9süztürmek
: süzdürmek·II, 184süzuk
: süzük, süzülmü;· I, 389süzülmek
: süzülnnek· II, 124, 139süzündi suw
: süzülmüş su· I, 449, 450süzünmek
: süzülür glbi görünmek· 11. 151,152şa
: alacalı bir kuş, III, 211 § erdemsiz şaşagılamak
: çağlamak· III, 324 bkz> çagılamak, , jagılamakşalaşu
: bir çeşit Çin dokuması· I, 446.şamuşa
: yenilen bir ot, poy otu· I, 446şap şap
: vurmada çıkan ses, yemekte ağızda çıkan şapırtı, III, 145, 146şar şar
: yağrnurun sağnak halinde yağmasından çıkan ses, herhangi bir akar ın çıkardığı ses· I, 324 bkz> çar çarşat
: cüret, cesaret· I, 320 ·şaw
: üç'ta biten ve elbise temizlenen çöven gibi bir ot· III, 155şebeng
: demirden yapılmış baston, cop·III, 354 bkz> şebingşebiñ
: küçük demir çomak, demir baston, III, 369 bkz> şebeñşebük
: çabuk·I, 147şekirtük
: fıstık, I, 507şel şül
: udumsuz, yöntemsiz· I, 336şenbuy
: ba;ka bir davetten sonra geceleyin gidilen içki ziyaføti· lil, 239şep
: ivmeyi, aceleyi anlatan bir edat· I, 319şep kelmek
: çabuk gelmek,I, 319şeşmek
: çözmek·II, 293 bkz> seşmekşeştilrmek
: çözdürmek·II,187 bkz> se;tilrmekşın
: taht; sedir, III, .140şış
: şiş, tutmaç yedikleri ş1ş.II, 179, 282 bkz> sışşi
: Çin hakanlarının selâmlandığı bir kelime. III, 211şöpik
: meyve yenildlkten sonra at ılan şey, çör çöp,I, 390 bkz> çöpikşu
: emir ve nehiyde sona gelerek pekitme bildiren "çu" yerine kullan ılan bir kelıme.III, 211 bkz> çu, çü, şüşuglu
: tilki üzümü, Solanum nigrum·I, 431şutı
: kırkayak, örümcek, çıyan glbi bir böcek, III, 218şuwşaşmak
: gizli söz fısıldaşmak· II, 350 bkz> sufsamak, suf şamak, şuwşatmakşuwşatmak
: fısıldatmak, II, 337 bkz> sufsamak, suf şamak, ;uwşaşmakşü
: emir ve nehiyde sona gelerek pekitme bildiren "çü" yerine kullan ılan bir kellme· III, 211 bkz> çu, çü, şuşük
: susturma edati· I, 335şük turmak
: sükut etmek, I, 335şünük
: çınar ağacı· I, 390 bkz> çarun, çünükşüñle
: Argu diyarında biten ve kökü yenen bir ot, III, 379şüt
: soy, asıl· III, 120şiltük
: sığır boynuzundan yapılan divit·I, 390 şütük sakal köse sakal,I, 390taba
: yan, taraf, cihet; "...e, ...e dogru. e yan ına" aniamlarına ve Arapça "ila" ve "rağmen" karşılığında bir edat ve kelime·I, 94, 214. 425, 445; II, 103, 312; lil, 23, 216, 235, 272tabalamak
: kınamak, ayıplamak· III, 322, 327taban
: taban; deve tabanı· I, 400, 405tabanlamak
: (deve) tepmek, III, 342tabanlıg
: tabanlı,I, 499tabaru
: "...ya dogru, „.ya karşı" anlamına edat· I, 445;III, 69, 440 tabızmak bilmece söylemek ve sormak·II, 164 bkz> tabuzmak, tapuzmaktablag
: rıza, muvafakat· I, 462 bkz> taplagtabuzgu(neñ)
: bilmece.l, 489 bkz> tabuzguk, tapzug, tapzuguktabuzguk
: bilmece· I, 502; II, 164 bkz> tabuzgu, tapzug, tapzuguktabuzmak
: bilmece söylemek veya sormak, I, 462; II, 86 bkz> tab ızmak, tapuzmaktada
: on adımdan görülebilen yer parças ı· III, 220 bkz> tatatadgun
: Fırat ve ona benzer akan dere· I, 438tadu
: insanın tab'ı ve tabiatı· III, 220tadun
: bir yaşındaki buzağı, III, 171tadun
: tosuñ, iki yaşında olan sığır I, 400tafarçı
: yük taşıyan·III, 149tafrak
: çabuk, acele, kıvrak, çalı;kan·I, 468 bkz> tawrak, tofrak § tafrak i şçi; kıvrak, çalışkan işçi·I, 468tag
: dag,I,89,100,148.156, 160,169, 173, 179. 185, 186, 190, 212, 224, 256, 277, 278, 292, 297, 312, 325, 398, 424, 451, 466, 494, 495, 498, 499;II, 43, 50, 61, 67, 68, 77, 103, 130, 157, 238, 275, 278, 283, 288, 294, 296, 355, 357; III, 18, 106, 124. 153, 195tagar
: çuval, dağarcık, içerisine buğday ve başka şeyler konan nesne, harar· I, 17, 244, 411; II, 147, 306tagay
: dayı·III, 238tagıkmak
: dağa çıkmak, daga kaçmak, yozlaşmak·I, 192;II, 117tagılmak
: (bıçak gibi keskin ;eyler) körle şmek·II, 129 bkz> tıgmak, tigmektaglamak
: dağlamak· III, 294 tàglatmak daglatmak· II, 344tagna yawa
: kasnı ağacı püsresi olup yogurtla kari ştırılarak tutmaca katilan ve ona renk veren bir deva·I, 434taguzmak er
: etine dolgun, bodur ki;i·I, 504 bkz> takuzmaktahçek
: bir çeçit Çin ipeği.'I, 476 bkz> taxtutah tah
: salındıktan sonra doğanı veya ;ahini çagırmak için bir nida·I, 9;III, 117, 118taxtu
: eğrilmeıniş ham ipek, I, 416 bkz> tahçektakagu
: tavuk (cins adı)· I, 217, 447; III,II, 97 bkz> takuk § t ışı takagu; tavuk· I, 447takagu yılı
: Türkler'in on ikili yıllarından biri I, 346, 447takı
: dahi. I, 73, 274, 412, 456, 468, 494;II, 110, 118, 177, 195, 263, 335, 356; III, 188, 226, 278, 378, 398 bkz> dakıtakılmak
: takılmak, dizilmek·II, 129 takır takır ses blldiren bir kellme, I, 361 bkz> tíkir tíkirtakmak
: takmak· II, 16, 17takturmak
: taktırmak, dizdirmek· II, 174takuk
: horoz, tavuk· II, 286; III, 114 bkz> takagu § takuk yal ıgıtakuklug
: tavuklu,I, 497takuzmak er
: etlne dolgun, bodur kişi·I, 504 bkz> taguzmaktal
: dal, yaş dal,I, 412; 11. 105; III. 156talagu
: çabuk õldüren ağı; iç ağrısı·I, 447talak
: dalak·I, 411 bkz> sulaktalas
: at yarı;ında, top ve çevgen oyununda çizilmi ş sınır ve gerilmiş ip·I, 366, 392 bkz> tasaltalbınmak
: (kuş) dalbınmak, çırpınmak·II, 239, 240 bkz> talpınmak, talpırmak, talpışmaktal bodlug
: boyu düzgünce kişi; (en çok) ince uzun cariyeler için kullan ılır·III, 156talgag
: Insanı öldürecek derecede şiddetli tipi, II, 288talgan ig
: sara, tutarık, I, 438talgırmak
: kar tipisi kopmak· II, 179 bkz> talgurmaktalguç
: hayvan sırtına yükletilen yükü sıkiştirmak için kullanılan agaç, I, 453talguk
: baltanın sapını sıkıştırmak Içln çakılan çivi· I, 469talgurmak
: kar tipisi kopmak·II, 179 bkz> talgırmaktalgurmak
: (mide, iç) bulanmak, karışnrtak· II, 178, 179talıg
: tat, lezzet·I, 408talka
: koruk·I, 179, 427 bkz> tarkatalkalanmak
: koruklanmak, salkım koruk olmak, III, 201 talkan kavut, kavrulmu; dövülmü ş arpa·I, 440;II, 89, 154, 189, 190talkıg
: dağların çatıçtığı yer· I, 463talkıg
: işleri sürüncemede bırakma· I, 463talkılmak
: itilmek, kakılmak, defedilmek, savulmak· II, 230talkımak
: ayıp sayılnnak. II, 304talkışmak
: dürmekte ve bükmekte yardım etmek, II, 207talkıtmak
: işi geciktirmek; yükü çarp ıtmak, çarpık yapmak; yükle ip arasına bir ağaç parçası koyarak yükü düzeltmek için bük türmek, II, 339 bkz> t ılkatmaktalkmak (talkamak)
: zarar vermek· I, 506talku
: eğrilmiş, bükülmü; nesne· I, 427 § talku yışıgtalpınmak
: (kuş) dalbınmak, çırpınmak· II, 239, 240 bkz> talbınmak, talpırmak, talpışmaktalpırmak
: kanat çırpmak, dalbınmak· II, 173 bkz> talbınmak, talpınmak, talpışmaktalpışmak
: kanat çırpışmak, dalpışmak, dalgalanmak.II, 204, 205 bkz> talb ınmak, talpınmak, talpırmaktalu
: seçme· III, 232 talulamak seçmek· III, 326, 347talwır
: keklik- II, 173 tam duvar, dam, kale· I, 153, 172, 176, 214, 270, 307, 348, 398;II, 13, 22, 44, 108, 146, 147, 152, 174, 177, 231, 232, 242. 325, 354; III, 32, 54, 57, 74, 81, 82, 89, 93,111,137,157, 267, 306 § tam ul ıtamak
: boğaz, I, 33 bkz> tamgak tamar damar· l„362; III, 201 bkz> tamır, tamurtama tama
: damlaya damlaya· III, 360tamçırmak
: damlamak, serpilmek· II, 201 bkz> tamçurmaktamçurmak
: sepelemek· II, 175 bkz> tamçırmaktamdu
: kuvvetli, alevli ateş, tuturuk· I, 418 bkz> tamduktamduk
: kuvvetli, alevli ate;, tuturuk·I, 418 bkz> tamdutamdurmak
: yaktışmak. II, 176 bkz> tamturmaktamga
: denize ,göle veya dereye dökülen suyun bir kolu; gemilerin demlr att ıkları ìskele veya liman·I, 424tamga
: damga, hakanın ve başkalarının damgası, 1. 424tamgak
: boğaz, damak·I, 33; 467, 469 bkz> tamaktamgaklamak
: boğaza vurmak III, 351tamgalamak
: hakanın damgasını (turasını) vurmak, III, 353tamgalıg
: blr kişilik sofra; küçük ibrik; hakan ın damgası bulunan eşya· I, 527 bkz> tamgalıktamgalık
: küçük ibrlk; bir kişilik sofra; hakanın damgası bulunan eşya·I, 527 bkz> tamgalıgtamgırmak
: dannlayayaznıak·II,179 bkz> tamgurmaktamgurmak
: damlayayazmak. II, 179 bkz> tamgırmaktamındı sıw
: su damlası, I, 450tamınmak
: yağ çıkarmak, taktir etmek· II, 149tamır
: damar, sinir ,I, 495 bkz> tamar, tamurtamırlıg
: damarlı·I, 495tamışmak
: damlaşmak·II, 110, 111tamıtmak
: damlatmak· II, 311tammak
: damlamak· I, 60, 376; II, 26. 87; III, 123, 360tamturmak
: damlattirmak, damzııtmak. II, 175tamturmak
: yaktırmak· II, 176 bkz> tamdurmaktamu
: cehennem· III, 234tamu
: hele, cümlenln anlamını pekitme için gelen bir edat· I, 420tamulamak
: sıkılamak, sıkıştırmak, pekitmek· III, 327tamur
: damar· I, 362 bkz> tamar, tamırtamurgan
: her zaman kanayan, damlayan· I, 518, 524 bkz> yamurgantamurmak
: (burun) kanamak, damlamak. II, 85 bkz> yamurmaktamuzmak
: damlatmak, damzırmak· II, 86, 164tan
: sabah, ak;am esen serin esinti· III, 157tançamak
: bozulmak, çürümek· III, 303 bkz> tançgamak, tançımak, tınçamak, tınçımak,tunçımaktançgamak
: bozulmak, çürümek· III, 303 bkz>tançamak, tançımak, tınçımak, tunçımaktançımak
: bozulmak, çürümekIII, 303 bkz> tançamak, tançgamak t ınçamak, tınçımak, tunçımaktançışmak
: bozulup kokuşmak II, 217tançu
: lokma, tıkım, III, 392 bkz> tunçutançulamak
: (ağızda) çiğnemek, III, 352tanışmak
: birbirine karşı borçlarını inkâr etmek· II, 112tanmak
: inkâr etmek·III, 184tanturmak
: inkâr ettirmek· II, 176tanuk
: şahit, tanık, I, 18, 380; II, 37; III, 166tanukluk
: şahitlik, tanıklık; tutak· I, 503tanulmak
: söz söylenmek, söz geçilmek; işaret edilmek II, 130tanumak
: danışmak; işaret etmek; söylemek, emretmek; tavsiye etmek· II, 112; III, 273 bkz> tanıışmak tanuşmaktanutmak
: başkasına söz eriştirmeyi tavsiye ve emretmek· II, 312tañ
: şaşacak, şaşılacak nesne, danılacak şey, acayip şey, I, 62; III, 355tañ
: tan, sabah vakti. I, 170, 251;III, 355, 356 tañ eski zamanlardan kalm ış olan yapı·III,356tañ
: elek,III, 355tañ atmak
: tan yeri ağarmak.III, 356tañılmak
: iple sarılmak.III, 395tañınmak
: bir sargı ile sarmak; bir işi başlı başına yapmak.III, 395tañızmak
: şişmek.III, 392, 393tañlamak
: danlamak, taaccüp etmek III, 403tañlaşmak
: şaşmak, taaccüp etmek,I, 395; III, 398tañlatmak
: danlatmak, şaşırtmak·II, 350, 359tañmak
: bir şey ile sarmak,III, 390tañsuk
: şaşılacak, acayip; nefis·III, 382tañ tuñ étmek
: "tan tan" diye ses vermek· III, 357 bkz> dañ duñ étmektañuk
: hakanlara sefer ve benzeri zamanlarda yemek ve ipek kuma ş gibi şeylerden verilen armağan·III, 365tañuk
: çevgen oyünunda topu gerilen ipten geçirebilene verilen ipek kuma ş·III, 365tañuk
: savaşta mızrakların ve bayrakların uçlarına takılan ipek kuma;·III, 365 tap elverir, yeter,I, 318tap
: yaralama veya dövme izleri .III, 145tap bolmak
: elvermek, yetmek· I, 318tapçan
: erişilemeyen üzüm salkımlarını kesmek için toplayının üzerlne çıktığı sofra biçiminde üç ayaklı bir nesne· I, 435 bkz> tapçañtapçañ
: eri;ilemeyen üzüm salkımlarını kesmek için toplayanın üzerlne çıktığı sofra biçiminde üç ayaklı bir nesne· III, 385 bkz> tapçantapçurmak
: tapşırmak, ulaştırmak, teslim etmek· II, 175 bkz> tapşurmaktapı
: bir şeye razı olma· III, 216tapı
: ne uzun ne kısa, orta· III, 216tapındaçı
: tapan, tapınan· II, 168tapıngan
: tapınan, daima tapan, II, 168tapınguçı
: tapan, tapınan, II, 168tapınguluk
: tapınmaya hakkı olan· II, 169tapınıglı
: tapan, tapınan. II, 169tapınmak
: tapmak, tapınmak, hizmet etmek· II, 140, 160, 161, 167, 168tapış
: iki kişinin işlerini birbirine tapşırması, vekilleşme, yekeleşme· I, 367taplag
: rıza, muvafakat· I, 462 bkz> tablagtaplamak
: kabul etmek, razı olmak· III, 293taplaşmak
: bir işe razı olmak, uzlaşmak II, 206 bkz> tepleşmektaplatmak
: razı etmek·II, 341tapluk
: yer yarıkları· I, 467tapmak
: tapmak, hizmet etmek; bulmak, sezmek· I,425; II, 3; III, 222tapraşmak
: sıçraşmak (yalnız deve için ).II, 217taprımak
: sıçramak (yalnız deve için)III, 277tapşurmak
: tapşırmak, ulaştırmak, teslim etmek,II, 175 bkz> tapçurmaktap tap
: çabuk çabuk· III, 145tapug
: hizmet, tapma, tapı· I, 373, 376; II, 168; III, 58, 251tapugçı
: hizmetçi· I, 376tapuglug
: devamlı hizmeti olan· I, 495tapugsak
: hizmet eden, hizmet etmeyl seven· II, 168; III, 377tapulmak
: (kaybolan şey) bulunmak, II, 119tapuzmak
: bilmece sormak ve säylemek·I, 462 bkz> tab ızmak, tabuzmaktapzug
: bilmece·I, 462 bkz> tabuzgu, tabuzguk, tapzuguktapzuguk
: halkın birbirini sınamaya çektikleri bilmece·I, 462, bkz> tabuzgu, tabuzguk, tapzugtar
: dar·III, 97, 148. 259tar
: kelek, (ırmaklarda) sal, III, 148, 157tar
: yağ tortusu· III, 148taralmak
: taranmak, II, 126taramak
: taramak, dağıtılmak,I, 14taranmak
: taranmak, kendini yardımsız taramak. II, 145taraslamak
: bir şeyi kuvvet ile dağitmak· III, 332targak
: tarak, I, 14, 467targıl
: (attan ba;ka her hayvan için) alaca· I, 15, 482 § targ ıl yılkı; alaca hayvan·I, 482tarhan
: islamlık'tan önce verilmi; olan bir add ır, "bey" demektir.I, 436tandaçı
: çiftçi·II, 51 bkz> tarıgçıtarıg
: ekin, bitki, arpa, buğday, tane, tohum, zahire.I, 19, 140, 154, 165, 168, 187, 193. 194, 198,203. 208, 212, 213, 223, 256, 293. 302, 320, 373, 499, 509, 514;II, 49, 74, 81, 82, 106, 124, 125. 126, 145, 159. 162, 204, 212, 219,232,238,240, 259,263,307,319,tarıg biti
: tahıla düşen ufak hayvan· I, 320tarıgçı
: çiftçi, ekinci. II, 49. 51; III, 242 bkz> tar ıdaçıtarıglag
: tohum ekilecek yer, tarla, ekerge· I, 496, 500tarıglanmak
: ekin sahibi olmak· Il, 269tarıglıg
: ek!n bulunan yer, ambar· I, 496 § tarıglıg ew; buğdaylı ev· I, 501tarıglıg yér
: ambar·I, 496, 501tarıglık
: ambar·I, 503tarıkmak
: daralmak·II, 115tarılmak
: (bir nesne, õtekisi içine) da ğılmak, yayılmak; ayrtlmak· I, 15; II, 126. 209; III, 6tarılmak
: ekilmek· II, 126 tarım tekinlere ve Afrasyab soyundan olan hatunlara ve bunlar ın çocuklarına karşı söylenen bir kelime, Hakanl ı hanları oğullarından başkasına söylenmez·I,: 396 § altun ta rım; büyük kadınların ungunu·I, 396
tarım
: göllere, kumluklara dökülen çay kollar ı·I, 396tarımak
: (ekin) ekmek·III, 262tarımlamak
: ırmağı bir adadan öbür adaya atlamak suretiyle geçmek·III, 341tarımsınmak
: ekin eker görünmek· II, 259tarınmak
: yalnız başına ekmek; ekin eker görünmek II, 145, 159tarırku
: otları birbirine karışmamı; olan yer, otu az yer· I, 489tarıtgan
: ekincilik eden· I, 514;II, 319tarıtgu
: (ekin) ekecek· II, 321tarıtıglı
: çiftçllik etmek üzere olan· II, 320tarıtıglık
: çiftçllik yapmak hakkı olan· II, 320tarıtıgsak
: çiftçiliğe düşkün olan· II, 319tarıtmak
: eklncilik etmek, ektirmek·I, 514tarka
: koruk- I, 427 bkz> talkatarmak
: dağıtmak, yaymak, ayırmak·I, 399; III, 180, 260 bkz> taramaktarmak
: yırtıcı hayvanların pençesi.I, 467tarmaklanmak
: kol kol kuş pençesi glbl akın etmek; pençe sahibi olmak (ku ş); kol kol olmak (su)·II, 274 bkz> tarmutlanmaktarmamak
: tirmalamak·II, 364tarmaşmak
: tirmalaşmak, birlikte kaşınmak·II, 207 bkz> tırmaşmaktarmatmak
: tırmalatmak·II, 349, 364tarmaz
: ;en hıyarı·I, 457 bkz> turmuztarmut
: dağların tepelerl, derelerl,I, 451tarmutlanmak
: (su) kollara ayrılmak· II, 270 bkz> tarmaklanmaktartar
: kumruya benzer bir kuş· I, 485tartıg
: yük ipi, denk sargısı; blr iş çıkması üzerine hakanın adamlarını çağırması·I, 462tartıgçı
: davetçi·I, 462tartılmak
: tartılmak; gerllemek vé çekilmek· II. 229, 237tartın
: ylyecek, başka bir yerden getirilen zahire·I, 435;III, 426tartınmak
: 6zlemek; acınmak; götürür görünmek,II, 240tartışmak
: tartışmak, taıtmada yardım etmek; germekte yardım etmek; birblrinl cezbetmekte ve çekmekte ve kurmakta yardımetmek; sızlamak,I, 230;II, 205;III, 255tartmak
: tartmak; cezbetmek; çekmek, uzatmak, germek; getirmek, almak, ç ıkarmak, III, 426tarumak daralmak·III, 261 262
:tarunmak
: canı sıkılmak, usannnak, sıkılmak· II, 145tarus
: evin çatısı· I, 366; II, 105taruslamak
: çatı yapmak, III, 332tarutmak
: darla;tırmak·II, 302 ·tas
: her nesnenin kötüsü, baya ğısı,I, 329tasal
: çevgen oyununda çlzilmlş sınır·I, 392 bkz> talastasgamak
: tokatlamak·III, 287, 288tasgaşmak
: tokatlaşmak; tokatlamakta yardım ve yarış etmek,II, 220 bkz> yasgaşmaktasgatmak
: tokatlatmak,II, 338tàş
: taş, kaya,I,135,163, 254, 256, 276, 517;II, 7, 14, 23, 129, 133.184, 234; III, 58,152,187, 280. 282. 286, 372, 375. 426. 435, 447, 448taş
: dış, taşra, gurbet; geniş açıklık; yazı; yabancı yer·I, 91, 435;II, 74;III, 152taşak
: erkeklik aygıtı.I, 380, 438;III, 267taşaklıg
: taşaklı·I, 497taşgurn
: -ıak taşayazmak,II, 178, 201taşıkmak
: dışarı çıkmak· II, 116 bkz> çıkmak,tışıkmaktaşırkan közlüg
: patlak gözlü, lokma gözlü· I, 521taşırmak
: tafirmak· I, 521taşıtgan
: daima taşıtan, taşınan· I, 514taşıtmak
: taşitmak· II, 307taşlamak
: taşlamak; gurbete gitmek, dışarılıklı olmak, III, 294taşlatmak
: taşlatmak; taşràya yollamak. II, 343taşmak
: taşmak·II, 12taşra
: dışarı·I, 424taşug
: taşınabilen mal, eşya, menkul mal·I, 411taşumak
: taşımak; çıkarıp atmak, kovmak· I, 102; III, 266taşurgan
: daima ta;ıran· I, 518taşurmak
: taşırmak, II, 78taşutmak
: taşitmak·I, 210tat
: tat, yabancı; müslüman olmayan; üygur, Farslı, Acem, Farsça konuşan·I, 36, 349, 454, 483, 486;II, 3, 216, 280, 281, 294tat
: kılıç ve benzeri îeylerin üzerine çöken pas· II, 281 bkz> tuttata
: on adımdan görülebilecek yer parças ı, III, 220 bkz> tadatatganmak
: tatlı bulmak, tat almak·II, 241tatıg
: tat, lezzet·I, 408tatıglanmak
: tatlanmak· II, 265tatıglıg
: tatlı· I, 495, 496tatıgmak
: tat, lezzet· I, 408tatıgsamak
: canı tatlı istemek, I, 279; III, 332, 333tatıg talıg
: tat, lezzet, I, 408Tatıkmak
: Tatlaşmak; Farslaşmak· II, 116, 281tatıkmak
: paslannnak· II, 281 bkz> tutukmaktatılmak
: tadılmak, tadına bakılmak, II, 120tatımak
: tat vermek· III, 257tatındı süt
: bol süt· I, 449tatınmak
: tadar görünnnek·II, 158tatırga
: "tirşe" denen sepilenmiş beyaz deri· I, 489tatırlıg yér
: toprağı düz ve sert olan yer, bozkır, I, 494tatır yér
: kıraç yer, I, 361 tatıtmak tadılmak, tadına tesir etmek, tat vermek, II, 299Tatlamak
: Fars, vé Farslı saymak· III, 293Tatlaşmak
: Farsça veya üygurca konu şmak, II, 206, 207ıtatlıg
: tatlı· I, 45, 529; III, 178, 194tatruşmak
: birbirine tattırmak· II, 217Tat Tawgaç
: üygur ve Çinli; Farslı ve Türk· I, 454;II, 280taturgan
: daima tattıran·I, 515, 516;II, 74taturmak
: tattırmak·II, 73;III, 186tavar
: mal, davar·I, 79, 234, 235, 238, 264, 265, 300. 303, 362;III, 310, 334, 338, 419, 420, 445, 447 bkz> tawartavuş
: duygu ve kımıldanma· III, 165 bkz> tawış,tawuftawar
: mal, mülk, eîya· I, 22. 79, 86, 114, 189, 210, 238, 255, 261, 264, 284, 291, 295, 362, 411, 498, 514;II, 17, 19, 29, 50, 55. 58, 61, 81, 87, 89. 93, 101, 112, 113, 121, 125, 136, 153, 154, 155, 156, 158. 183. 189, 224, 237, 249, 250, 253, 295, 296, 297, 3tawarlıg
: mallı, mal sahibi. I, 495tawarluk
: mal konan yer, hazine. I, 503tawarsak
: mal sever· II, 56tawgaç edi
: Araplar'ın "Âd ulusunun izeri" dedikleri büyük ve eski yap ılara verilen ad· I, 454Tawgaçlarmak
: Maçinli saymak·III, 350Tawgaçlanmak
: Maçin halkı kılığına girmek II, 271tawgaç yudası
: susam çiçeğinin (urfağının) yaprağına benzer yaprakları bulunup ilaç için kullan ılan bir: ağaç· I, 454
tawılguç
: tabarhun; innap dediklerl meyve; kızıl ağaç; bakam ağacı; tarhun denen sebze; kızıl sõğüt, I, 488, 489 bkz> tawılkutawılku
: tabarhun· I, 489 bkz> tawılguçtawış
: duygu ve kımıldanma. III, 165 bkz> tavuş, tawuştawışgan
: tavşan·I, 513, 525tawışganlaşmak
: öndül olarak tavşan koyup yarış (bahis) etmek· II, 226tawışgan yılı
: Türkler'in on ikili yıllarından biri.I, 346, 513tawmak
: tasarruf etmek,I, 519tawrak
: çabuk, acele, kıvrak, çalışkan, çabukluk· I, 156, 468, 520; III, 46, 69, 258 bkz> tafraktawramak
: davranmak; büyümek, kuvyetlenmek,I, 103; III, 41, 279 bkz> tuwramaktawran
: şalvar uçkuru ve sapan kolu yapmak için örülmü ş ip,I, 436tawranmak
: davranmak·II, 240tawratası
: davrandıracak·II, 362 § tawratası yér; davrandıracak yer·II, 362tawratgan
: daima acele ettiren, daima davrand ıran·II, 360tawratgu
: davranılacak.II, 362 § tawratgu ogur; davran ılacak zaman·II, 362tawratguçı
: acele ettiren, davrandıran.II, 360tawratıglı
: acele ettiren ve işe başlatmak üzere olan·II, 361tawratıglık
: davrandırma, acele ettirme hakkı olan, II, 361tawratıgsak
: acele ettirmek, davrandırmak isteyen II, 360, 361tawratıgsı
: davrandırına, acele ettirme hakkı olan. II, 361tawratışmak
: ivmekte ve yürüyüşte yarış etmek, II, 363tawratma
: davrandırrria. II, 360tawratmak
: acele etmek, acele ettirmek, davrand ırmak; (ip) eğirmek· II, 330, 335, 336, 360 tawratmış kıvratılmış. II, 362 § tawratmış yıp; kıvratılmış ip, II, 362tawrattaçı
: acele ettiren, davrandıran· II, 360tawuş
: duygu ve kımıldanma· I, 367 bkz> tavuş, tawıştawuşlamak
: kımıldanma, duyu ve hareket belirtmek III, 335tay
: tay,I, 206, 207, 313; III, 71, 158tayagu
: taş ve tezek parçası· III, 174tayak
: dayak, dayangaç·I, 417; III, 166tayaklanmak
: dayak, baston sahibi olan III, 197 ,198tayamak
: dayak koymak, dayak dikmek, dayamak, III, 274tayanmak
: dayanmak, III, 161, 190, 191, 380tayañu
: mabeyinci, perdeci· III, 380taygan
: tazı, av köpeği. I, 421; II, 15, 343; III, 174, 175tayıg
: kaygın· III, 165tayışmak
: kaymakta yarış etmek· III, 188tayıtmak
: kaydırmak· II, 325, 326 bkz> tayturmaktaylañ er
: ince, kibar, güzel, boylu boslu, rengi parlak, elbisesi temiz adam (en çok gençlerde kullanılır)· III, 386 bkz> tayuk § taylañ yigit; dalyan (daylan) gibi genç, III, 386taymak
: kaymak· III, 166, 243, 244tayturmak
: kaydırmak, 2iyındırmak· III, 192 bkz> tayıtmaktayuk er
: ince, kibar genç· III, 166 bkz> taylañtayuklanmak
: dayılanmak, kibarlanmak. III, 197, 198taz
: kel, daz, boynuzsuz, bitkisiz, çorak· I, 26, 313; II, 41, 52; III, 148, 149 § taz koy; kel koyun, boynuzsuz koyun, III, 148 § taz yér; bitkisi az olan çorak yer, kel toprak·III, 148tazarmak
: kelle;mek· II, 77 bkz> tazgarmak, tazg ırmaktaz at
: alacalı at· III, 148tazgarmak
: kelleşmek, dazlaşmak, II, 178 bkz> tazarmak, tazgırmaktazgırmak
: dazlaşmak, kelle;mek· II, 178 bkz> tazarmak, tazgarmaktazlamak
: birine kel demek, birini kel saymak. III, 293tebiz
: çorak yer; haset eden· I, 19, 365;II, 208tebizlik(g)
: çekememezlik, haset·I, 506tef
: dek, al, hile·I, 332 bkz> tewtefçitmek
: sıkıca geçmeli olarak diktlrmek· II, 329 bkz> tewçimektegdeg
: sebep,I, 160 bkz> tıldagtegdi
: ziyaretçi.III, 230 bkz> tekitegilmek
: şaşıla;mak, tek gözlü olmak,II, 130tegin
: değin I, 349teginmek
: bir büyük adamın yanına gelmek veya oradan gitmek. II, 143tegiñ
: tekin, samur·III, 370tegir
: değer, kıymet·I, 352;II, 82tegirme
: çörek, değirmen taşı, para gibi değirmi olan her nesne·I, 490tegirmek
: yaklaştırmak·II, 148tegirmek
: deve üzerine ikl taraflı atılarak içerisine bìnilen sepetle, sepete benzer nesne· I, 506 bkz> ügürmektegirmen
: değirmen, değirmen taşı· I, 369; II, 128; III, 266. 267, 282, 355tegiş
: değişme. I, 368tegişmek
: muhakeme olmak; (bir yere) değmek; dürüm dürüşmek. II, 105, 106tegme
: değme, her, her bir, türlü türlü·I, 157, 241, 296, 433, 434, 437, 523;II, 156, 285; III, 26 tegmek değmek, dokunmak, ermek, erişmek, varmak, yakalamak, dü;mek; hücum etmek· I, 48, 104, 167, 319, 363, 375, 410, 429, 471, 472, 522;II,19, 20,91 ,129;III,44,4tegre
: etraf, çevre, daire, değre,I, 310, 421, 424; II, 13, 45, 137; III, 285, 401, 422tegrek(g)
: herhangi bir şeyin halkası, değresi· I, 477tegü
: kadar, dek,III, 237tegül
: değil.I, 329, 393;II, 57, 68;III, 153 bkz>dag, dag ol, dagtegürgen
: daima degiren, eriştiren . I, 522tegürmek
: eriştirmek, dokundurmak, değirmek· I, 207, 335, 376; II, 84; III, 134, 158Tejik
: Tacık, Farslı· I, 387Tejiklemek
: Farslı saymak, Farslılığa nispet etmek,III, 340tek
: tek, sadece, bir şey dilemeyerek; gibi, benzetme edat ı,I, 334, 353, 354, 490, 497;III, 155teke
: teke, boynuzundan yay yap ılan' erkek geyik· III, 102, 228 § teke sakal; teke sakall ı, köse adam· III, 228teki
: ziyaretçi· III, 230 bkz> tegditekiş
: her şeyin sonu, bitimi.I, 368tekne
: tekne·I, 434tekşüt
: değişit, karşılık, bedel·I, 451tek turmak
: susmak· I, 334teküz
: atın alnındaki akıtma,I, 507 bkz> tüküzteküzlig
: akıtmalı.I, 507telgemek
: sıkmak, can sıkmak,III, 291telgenmek
: kızmak, içlenmek· II, 242telik
: delik· I, 388telim
: çok, pek çok, bol, fazla, daima, hep, pek· I, 44, 73, 110, 132, 156, 157, 166, 167, 200, 235, 249, 255, 397, 427, 467, 514, 515, 520, 521, 522, 523;II, 38, 179, 241, 260, 315, 342; III, 20, 52, 159, 194, 297, 311, 323, 404telinmek
: delinmek· II, 147, 148telişmek
: delmekte yardırn ve yarış etmek, II, 108telmek
: delmek; sıirüye katmak· II, 22telmirmek
: sağa sola bakınmak (bir şey istemek için).II, 179, 180teltürmek
: deldirmek. II, 174, 175telü
: deli,çılgın III, 156, 232 bkz> telwetelwe
: deli, I, 426 bkz> telütem
: tırkaz· I, 337temen
: büyük iğne, çuvaldız, I, 402; III, 35, 367 bkz> tümen § temen yiñne; büyük i ğne, çuvaldız· I, 402 § temen yigne; büyük igne, çuvald ız, III, 35temlemek
: tırkazlamak· I, 337temregü
: temregi· I, 491temür
: demir. I, 42, 187, 361, 520; II,II, 21; III, 253temıirçi
: demirci· III, 268temürgen
: ok temreni .I, 522 bkz> temürkentemür kazñuk (kazuñuk)
: kutup yıldızı; demir kazık·III, 383 bkz> temür kazuktemür kazuk
: kutup yıldızı; demir kazık,III, 40 bkz> temür kazñuktemürken
: ok tenıreni·I, 522 bkz> temürgentemürlüg
: demir sahibi·I, 506temürlük
: demir eritllen ve süzülen yer·I, 506ten
: vücut·II, 307tençmek
: ısırmak, kötüleşmek, yoksullaşmak· II, 281;III, 303 bkz> yençimek, yunç ımaktene
: tane; susam, mışmiş gibi şeyler·III, 44, 236tenrimek
: uyuyamamaktan baş dönmek,III, 282teñğ
: imkân, fırsat, sıra·II, 103; III, 355 terig gõl, batakl ık·I, 528teñ
: denk, ögür, akran·III, 355 § teñtuş
: denk, eş, küfüv·III, 355teñek
: hava·III, 366teñelgüç
: dölengeç kuşu·III, 388 bkz> terigelgünteñelgün
: dölengeç kuşu·III, 388 bkz> teñelgüçteñermek
: iki şeyi birbirine denklemek, denkle ştirmek·III, 398teñeşmek
: denkleşmek, ikl şey birbirine denk olmak III, 393teñil
: ön ayakları çizgili·III, 366Teñirgen
: Tanrıya tapınan bilgin.III, 389 bkz> Teñrigenteñitmek
: havaya doğru yükseltmek·III, 396 bkz> tüñitmekteñiz
: deniz·I, 100; II, 45; III, 136, 363, 370teñlemek
: Iki şeyi birblrine denklemek, denk etmek, denkle ştirmek. I, 427, III, 403teñlenmek
: işi düşünmek, çare düşünmek· III, 400teñleşmek
: iki şey birbirine denkle;mek, III, 398teñmek
: havalanmak, havaya yük şelmek, göz-den kaybolmak, III, 390teñri
: gök, sema· III, 377teñri
: büyük bir dağ, büyük bir ağaç gibi göze ulu görünen Her şey· III, 377Teñri
: Tanrı. I, 53, 68, 150, 171, 206. 212, 225, 266, 280, 300, 301, 304, 373, 416, 461, 472, 475;II, 3, 77, 140, 152, 160, 161, 162, 167, 169, 173, 179, 185, 192, 200, 201, 288, 294, 303, 315, 316, 324, 325, 347, 356,III, 52, 53, 84, 95, 137, 271, 273, 290, 34Teñrigen
: Tanrı'ya tapınan bilgin, bilgin kimse· III, 377, 389 bkz> TeñirgenTeñrigerü
: Tanrı'ya doğru, Tanrı'ya yõnelerek, III, 251 bkz> TeñrikeriTeñrikeri
: Tanrı'ya doğru, Tanrı'ya yônelerek. III, 251 bkz> Teñrigerüteñtürmek
: elindekini havaya do ğru saldırmak, yükseltmek, III, 397teñüç
: saçayağı gibi yarım arşın yüksekliğinde olan her şey· III, 381teñürmek
: havaya doğru yükselip kaybolmak, yükselen bir ;eyl sal ıvermek. III, 392tepik
: tepiş, tepme· I, 27, 386tepilmek
: tepilmek· II, 119tepinmek
: tepmek, bir şeyi ayakla kımıldatmak· II, 140tepişmek
: tepişmek, II, 87, 113tepleşmek
: bir işe razı olmak, uzlaşmak· II, 206 bkz> taplaşmaktepmek
: dövmek, vurmak, tepmek, I, 27, 178, 386, 526; II, 3, 33, 113tepremek
: tepremek, kımıldamak III, 277teprenmek
: teprenmek,II, 240tepreşmek
: oynamak, tepreşmek, kaynaşmak· I, 88;II, 204tepretesi
: tepretilecek.II, 362 § tepretesi yér; tepretilecek yer·II, 362tepretgen
: çok tepreten·II, 360tepretgü
: tepretilecek,II, 362 § tepretgü ogurtepretgüçi
: tepreten,II, 360tepretíglik
: tepretme hakkı olan·II, 361tepretigsek
: tepretmek dlleğinde olan· II, 360. 361tepretigsi
: tepretmek hakkı olan ve tepretmekte acele eden· II, 362tepretişmek
: tepretmekte yardım ve yarış etmek· II, 363tepretme
: teprendirme. II, 360tepretmek
: tepretmek, teprendirmek, kımıldatmak, saldırmak; (yalnız deve için) sıçratmak, II, 329, 330, 360tepretmiş
: tepretilmiş, II, 362 § tepretmiş neñtepretteci
: tepreten· II, 360tepsemek
: haset etmek, günülemek, çekememek· I, 463; III, 283 bkz> tepzemektepsetmek
: haset ettirmek· II, 336 bkz> tepzetmektepük
: kurşun eritilerek iğ ağırşağı şeklinde dökülür, üzerine keçi kılı veya başka bir şey sarılır,: çocuklar bunu teperek oynarlar· I, 386
tepzemek
: haset etmek, günülemek, çekememek, I, 19; III, 283 bkz> tepsemektepzeşmek
: hasetleşmek· II, 206 tepzetmek haset ettirn şek, II, 335, 336, bkz> tepsetmekter
: ter, I, 181, 322, 466; 11. 96, 273, 279, 303, 336;III, 148, 196ter
: ücret, çalışana verilen para· III, 148, 212ter atmak
: beden teri dışarı atrnak·II, 303teritmek
: teri ötmekter bolmak
: terlemek, utanmak, mahcup olmak·I, 322terçi
: ücretle çalışan, ırgat·I, 417; III, 148tergüşi
: deren, toplayan·II, 51teri
: deri, I, 70, 165, 306; II, 149, 229, 231, 303, 354; III, 188, 190, 221, 244, 392terigsek
: dermeyi, toplamayı dileyen· II, 55terinçek
: iki parçadan yapılan kadın carı· I, 510teriñ
: (yalnız su için) engin, geniş, derin, her derin ve çok şey· III, 370teringüklenmek
: (su) derlnlemek, ;oğalmak· III, 411teri ötmek
: ter derlden geçmek,II, 303 bkz> ter atmak, teritmekteritmek
: terlemek·II, 303, 304 bkz> ter atmak, teri ötmekterk
: tez, çabuk,I, 350, 441 bkz> terkinterken
: egemen, hükümdar, mellk; vilâyet üzerine vali olan kimseye kar şı hakanlann aytası; "kendisine itaat edilen" anlam ına I, 376, 441, 442; 11. 209terkin
: toplu olan, toplanmiî olan her şey· I. 442, 443;II, 209terkin
: tez, çabuk,I, 441 bkz> terkterk kelmek
: tez gelmek· I, 350terk kılmak
: çabuk olmak· I, 350terklemek
: ivmek, acele etmek· III, 445terlemek
: terlemek; kaşağılamak, gebrelemek, silmek· III, 293terlenmek
: terlemek, II, 242, 254terletmek
: terletmek· II, 342terlik
: teri çekmek için eğerln veya palanın altına konulan keçe·I, 476terñek
: su sızıntısı, su blrikintísi; kaynak, II, 291, 328 bkz> terñükterñük
: kaynak· II, 6 bkz> terñekters
: güç olan her nesne· I, 348tersinmek
: terslemek, kızmak; (yara kapandıktan sonra) azmak· II, 240, 241ters ters urmak
: her yanından, her yanına vurmak· I, 348tes
: obanma edatı·I, 328 § tesdegirme; des- değirmi·I, 328teşik
: obur, karnı dolduğu halde gözü dolmayan kişi·I, 387 bkz> teşüklemekteşilmek
: yarılmak, değilmek II, 127, 128teşrüm
: eğrilmiş ip yumağı· I, 485 bkz> tüşrümteşük
: taşagı yarık; deşik, yarık, I, 387teşüklemek
: obur, aç gözlü saymak, III, 340 bkz> teşiktetik
: akıllL III, 33 bkz> teytiktetrü
: her şeyin tersine dönüşü· I, 420tetrülmek
: çevrilmek, ters olmak, kötü olmak, kötüle şmek·II, 229, 230teve
: deve·III, 139 bkz> deve, devey, tevey, tewe, tewey, tewi, téwi, tiwitevey
: deve· III, 314, 342,447 bkz> deve, devey, tewe, tewey, tewi, téwi, tiwitew
: al, hile, aldatma,I, 332 bkz> teftewçimek
: oyulkamak, seyrekçe dikmek·III, 276 bkz> tefçitmektewe
: deve·II, 181 bkz> deve, devey, teve, tevey, tewey, tewl, téwi, tiwitewey
: deve, I, 31; II, 84, 195, 206, 217, 255, 256, 329, 351;III, 49, 60, 67, 113, 136, 140, 168, 186, 200, 225, 309 bkz> deve, devey teve, tevey, tewe, tewi, téwi, tiwitewgen
: her zaman 0126^I, 401tewi
: deve· 1. 127, 385, 485;II, 21, 75, 246, 252, 338; III, 139, 277. 287 bkz> deve, devey, teve, tevey, tewe, tewey, téwi, tiwitewinmek
: tasalanmak, utanmak, sıkılmak, II, 147tewişmek
: şişe et dizmekte yardım ve yarış etmek· II, 102 bkz> tüwi;mektewlüg
: alcı, aldatıcı· I, 477; III, 33 bkz> tewlüktewlüglenmek
: kendini hileci saymak, hileci olmak, II, 277 bkz> tewlüklenmektewlük
: alcı, hileci, aldatıcı, III, 33 bkz; tewlügtewlüklenmek
: kendini hileci saymak, hileci olmak, II, 277 bkz> tewlüglenmektewmek
: eti şişe saplamak, dizmek. I, 401; II, 15tewsi
: tepsi, sofra· I, 423; III, 50tewşelmek
: ufalanmak; karışmak. II, 235, 236 bkz> tewşülmektewşemek
: karı;mak, dolaşmak (ip), III, 286tewşetmek
: karıştırmak, dolaştırmak (ip); birinin terini burçaklat ıncaya kadar yormak, II, 336tewşinmek
: çalışmak, çırpınmak. II, 241 bkz> tewşünmektewşülmek
: karışmak· II, 236 bkz> tewşelmektewşünmek
: çalışmak, çırpınmak· II, 241 bkz> tewşinmektewürgen
: her zaman çeviren·I, 521 § ewürgen tewilrgen; her zaman evirlp çeviren· I, 521tewürmek
: çevirmek·II, 82 § ewürdi tewürdi; evirip çevirdi, alt üst etti; tasarruf etti· II, 81teyitilmek
: akıllanmak, zekile;mek· II, 121teytik
: akıllı, zeki· III, 33 bkz> tetiktezek
: tezek, at gübresi· I, 386tezeklemek
: pislemek. III, 340tezgek (er)
: işten ve işe benzer şeylerden kaçan, çekingen· II, 289 bkz> teziktezgi
: düşman gelmesi yüzünden halk aras ında olan ürkuntü, panik· I, 429 bkz> teziktezgi bolmak
: düşman gelmesi yüzünden ürküntü meydana gelmek, I, 429tezginç
: dağ dönemeci, dağ büklümü· III, 387 bkz> yörgençtezginç yol
: büküntülü, kıvrımlı yol- III, 387tezginmek
: dönmek, tavaf etmek; çevrilmek· II, 241, 255, 303, 312tezik
: halk arasında ürküntü, panik, I, 387 bkz> tezgitèzik (kişi)
: işten kaçan kimse· I, 387 bkz>tezgektezinmek
: kaçar görünmek.II, 146tezişmek
: blrbirinden kaçışmak, II, 99tezitmek
: kaçırmak, II, 305tezmek
: kaçmak, tezlkrnek· II, 8tégin
: aslında "köle" anlamına; sonraları hakan okullarına verilen ungun· I, 355, 357, 413; III, 368 bkz> tigin § kümüş tégin; rengi gümüş gibi saf köle· I, 413 § alp tégin; yi ğit köle I, 413 § kutlug tégin; uğurlu köle. I, 413tégit
: "tegin" kelimesinin çoğul şekli.I, 355, 356témek
: demek, söylemek·I, 43, 74, 79, 87, 127, 178, 403;II, 287; III, 214, 215, 233. 245, 247, 259 bkz> timektémin
: demin·I, 409térgelir
: dermek, toplamak üzere o1an· II, 67térgeşmek
: arka arkaya gelerek derle şmek· II, 206 bkz> tirkeşmektérgi
: sofra, I, 429; II, 54 bkz> térgütérgü
: sofra üzerindeki çeîitli yemek; sıra, dizi·I, 428 bkz> térgitérig
: derme, derl{; dernek, derge,I, 388; II, 41 bkz> tiriktérilgen
: her zaman derilen, toplanan·I, 521, 523térilmek
: derilmek, toplanmak· II, 127; III, 6térimsinmek
: derer gibi görünmek· II, 261térinmek
: kendisine dermek, II, 146térişmek
: toplanmak, toplamakta ve dermekte yard ım ve yarış etmek· I, 107; II, 95, 96térkek
: bohça· II, 21térmek
: dermek, toplamak· II, 39, 44, 62, 66, 83; III, 181térnek
: dernek, işlerini konuşmak için ulusun toplandığı yer· I, 477tétürmek
: söyletmek, dedirtmek. III, 186téwi
: deve· I, 389,499 bkz> deve, devey, teve, tevey, tewe, tewey, tewi, tiwitıdış
: engellik, engel oluş· I, 407tıdıglıg neñ
: kendisine varılması yasak edilmiş nesne· I, 496tıdıgmak
: bir şeyden alıkoyma, engel o1ma· I, 373tıdılmak
: kaçınmak, çekinmek, alıkoymak, engel olmäk·II, 126 bkz> t ıdınmaktıdın
: vakit bildiren bir kelime· III, 171tıdındı
: nerig esirgenen, yasak edilen şey·I, 449tıdınmak
: kaçınmak, esirgenmek, yasak edilmek I, 449;II, 144, 145 bkz> t ıdılmaktıdışmak
: engel olmakta, alıkoymakta yarış etmek· II, 93tıdlınmak
: kaçınmak, tıyınmak; söz söylerken duraklamak. II, 242tıdmak
: geri koymak, men etmek· II, 292; III, 244, 439 bkz> t ıtmak, tıymaktıg
: al ile doru arası at rengi, konur al· III, 127tıgdamak
: diğrek, sert, katı olmak III, 278 bkz> tıgramak, yawramaktıgmak
: eğmek; değmek; bir yere değerek keskinliği gitmek, körleşmek I, 307;II, 14, 83;III, 231 bkz> tagılmak, tigmektıgrak
: yılmaz; yiğit, bahadır· I, 468; II, 212tıgrak
: elçi, haberci, postacı· III, 65tıgraklanmak
: yiğitlik göstermek, yiğitlenmek· II, 274tıgramak
: diğrek, katı, sert olmak· III, 277, 278 bkz> t ıgdamak, yawramaktıgraşmak
: gürbüzleşnıek, bahadırlaşmak. II, 212tıgratmak
: sıkıştırmak; becerikli, tıgrak yapmak, II, 330tıkılamak
: "tık" diye ses vermek· III, 326 bkz> tiki, tíkilemektıkıtmak
: tıkılmak, sıkışmak,II, 129tıkınmak
: teperek tıkmak, doldurmak, fazla yemek· II, 147tıkışmak
: tikılmak, sıkı;mak· II, 104tıkıtmak
: tıktırmak, sıkı;tırmak· II, 308tıkma (üzüm)
: sıkışık, birbirine girmiş (üzürn)· II, 16tıkmak
: tıkmak, doldurmak·II, 16tıkturmak
: tıktırmak, bastırmak· II, 174tıl
: dil, söz, lûgat·I, 107, 335, 336, 429;II, 20; III, 43, 133, 134, 161tıl
: durumunu öğrenmek için düşmandan yakalanan tutsak, ça şıt, casus· I, 336; III, 134tılak
: kadının kadınlık aygıtı, avret yeri,I, 335, 411tıldag
: bahane, I, 160, 462 bkz> tegdegtılıkmak
: konuşmak, haber vermek; dile düşmek· II, 116, 117tılkatmak
: işi geciktirmek; yükü çarpitmak, çarp ık yapmak; yükle ip arasına ağaç parçası koyarak yükü düzeltmek için büktürmek. II, 339 bkz> talk ıtmaktıllıg
: dilli· III, 313tıl tegürmek
: dil uzatmak, söz dökundurmak, dille (sözle) incitmek.I, 336tıl tutmak
: düşmanın durumunu õğrenmek üzere blr adam yakalamak·I, 336;III, 134tın
: ruh, nefes, soluk· I, 164, 177. 179. 192, 249, 339;II, 118, 283 bkz> t ınıgtın
: dinmiş; haylaz, işslz; tembelleşmiş, harın- lafmış III, 138tınçamak
: bozulmak, çürümek, III, 303 bkz>tançamak, tançgamak, tanç ımak, tınçımak, tunçımaktınçımak
: bozulmak, çürümek, III, 276, 303 bkz> tançamak, tançgamak, tanç ımak, tınçamak, tunçımaktındurmak
: rahatettirmek, dinlendirmek,11,176tınıg
: nefes alma, soluk alma· II, 40 bkz> t ıntınılmak
: dinlenilmek, rahat edilmek. II, 130, 131tınma
: susma· II, 28tınmak
: dinlenmek, solumak, nefes almak; dinmek, sonu gelmek,I, 206, 207, 529; II. 28, 40, 176, 204, 316;III, 158 tıntııt
: sus·II, 28tıñılamak
: agır bir şey yere düşerek ses vermek,III, 404 bkz> tiñilemektıñlamak
: dinlemek·III, 403 bkz> tlñlemektiñlaşmak
: dinlemekte yarış etmek·III, 398tiñlatmak
: dinletmek-II, 359tırmalmak
: tırmalamak II, 230tırmaşmak
: tırmaşmak, kaşınmak·II, 207 bkz> tarmaşmaktırñak
: tırnak.I, 134, 177;III, 382tırt
: tekrarlanarak "cart" diye ses vermek·I, 341tış
: diş,I, 464;II, 20, 97, 110,III, 209, 311, 334; III, 25, 73, 125, 216, 254, 270, 272, 280, 283, 297tış
: sapan demiri·III, 125tış
: alın akıntisı gözü önüne varıp kulaklarına çıkmayan ve burnuna inmeyen ikìsi ortas ı kalan at·III, 125tışı
: dişi, her hayvanın dişisi; kadın· I, 396, 400, 447, 529; II, 102; III, 6, 178, 224, 229 bkz>tí şi tışıkmak dışarı çıkmak·II, 116 bkz> çıkmak, taşıkmaktışı takagu
: tavuk·I, 447tışlatmak
: dişletmek.II, 343, 344tıt
: dağda biten çam fıstığı ağacı, Pinuslarix. III, 120tıtılmak
: didilmek II, 120tıtışmak
: ditmekte yardım etmek, yırtılmak· II, 89 bkz> titişmektıtlanmak
: çamlanmak, çam sahibi olmak· III, 199tıtmak
: geri koymak men etmek· II, 292 bkz> t ıdmak, tıymaktıtmak
: ditmek, ziyadesiyle parçalanmak, II, 292tıymak
: men etmek· III, 244 bkz> tıdmak, tıtmaktigin
: aslında "köle" anlamına iken sonra hakan oğullarına verilen ungun· I, 355 ,357, 413; III, 368 bkz> tégintigmek
: egmek, III, 231 bkz> tagılmak, tıgmaktigretmek
: ses çıkartarak, hışıldatarak yürütmek,II, 330, 331 bkz> tikretmektikemek
: dikmege gücü yetmek· I, 117tiken
: diken·I, 204, 400;II, 215, 280;III, 44 bkz> tikkentiki
: geceleri işitilen ses,III, 230 bkz> t ıkılamak,tikilemektikiglig
: dikilmiş (elbise),I, 509 bkz> tikikligtikiklig
: dikilmiş.I, 509 bkz> tikigligtikilemek
: ses, hışırtı çıkarmak,III, 326 bkz> tıkılamak, tikitikilmek
: dikilmek, (ağaç) dikilmek, bir şeyi dikine koymak,II, 130tikim
: parça, I, 396 bkz> tikkü, tikü tikirtikir
: at nalının çıkardığı sesi bildiren bir kelime. I, 361 bkz> tak ır takırtikişmek
: (agaç, elbise) dikmekte yard ım etmek, II, 106, 113tikken
: diken, I, 401 bkz> tikentikkü
: parça, lokma· III, 229 bkz> tlkim, tikütiklinmek
: (ağaç ve benzeri) dikilmek. II, 244tiklişmek
: (ağaç ve benzeri) dikilrnek. II, 207tikme
: (neıíğ) dikilmiş (nesne), I, 433tikmek
: bir şeyi delmek, dürtmek, sokmak, (a ğaç) dikmek, bir şeyi dikey hale getirmek; (diki ş) dikmek. I, 195, 201; II, 20; III, 25, 367 § tikmeginçe; dikilmedikçe· II, 21tikremek
: ses vermek; gelişmek, yeti;mek. II, 280tikreşmek
: ses vermek; büyüyüp serpilmek. II, 209tikretmek
: ses çıkartmak, hışıldatarak yürümek·II, 330, 331 bkz> tigretmektiktürmek
: (dikiş) diktirmek· II, 174tikü
: parça, lokma·III, 229 bkz> tikim, tikkütiküç
: ekmekçilerin ekmek üzerine nak ış yapmak için kullandıkları nesne, kuş yeleği·I, 358tikülemek
: lokma lokma vermek; rüşvet vermek·III, 326tildürmek
: dildirmek· 11.176 bkz> tiltürmektilek
: dilek,I, 412;II, 148; III, 90tilemek
: dilemek, istemek; beklemek, aramak·I, 21, 36, 51, 126, 252, 459;II, 8, 112, 260, 262; III, 87, 90, 143, 271tilemsinmek
: diler, ister gibi görünmek·II, 259, 261tilenmek
: aranmak, dilenmek· I, 407; III, 43tileşmek
: dilemekte yanş etmek·II, 108tiletmek
: istetmek, diletmek. II, 310tilge
: dilim, uzunlamasına kesilen her şey·I, 429 bkz> tilimtili
: ok temreni üzerine sarılan sırım,III, 233tilim
: dilim.I, 397 bkz> tílgetilimsinmek
: dilim yapar görünmek·II, 262tilinmek
: uzunlamasına dilinmek·II, 149tillşmek
: dilmekte yardım ve yarış etmek· II, 108tilki
: tilki· II, 343 bkz> tilkütilkü
: tilki.I, 54, 421, 429; II, 15; III, 5, 175, 244 bkz> tilkitilkülenmek
: tilkilik etmek, yaltaklanmak· III, 202tilmek
: dilmek, uzunluğuna yarmak veya kesmek, II, 23tiltürmek
: dildirmek. II, 175 bkz> tildürmektim
: şarap dolu tulum; şarap satan, III, 136timci
: şarap satan, meyhaneci·III, 136timek
: demek· III, 231 bkz> témektin
: yular I, 339;III, 138 § tin tizgin; yular dizgin· I, 339tiñ
: dik- III, 356tiñilemek
: ağır bir şey yere düşerek ses vermek· III, 404 bkz> t ıñılamak ,tiñlemek
: dinlemek .I, 96 bkz> tıñlamaktiñ turmak
: dik durmak·I, 356tiregü
: direk, kendisine bir ;ey dayan ılan ve kendisiyle bir şey durdurulan her nesne, direcen ve buna benzer şeyler,I, 447tirek
: direk; kavak·I, 387, 412tireklig
: direk sahibi. I, 509tireklik
: direklik ağaç yetişen yer, kavaklık; direklik· I, 509, 511tiremek
: dayak veya direk dikmek· III, 262tirenmek
: dayanmak; direnmek, çekinmek· II, 14S, 146;III, 233tireşmek
: direşmek, çekinmek, diremek, şıkıntidan yürümez olmak (hayvan); çeki şmek· I, 414; II, 95, 96tirgürmek
: diriltmek II, 179, 200, 324; III, 424tirig
: diri, canlı, yaîayan· I, 14, 62, 386; III, 333 § tirigle; diri iken, hayatta iken. III, 257tirik
: derme, deriş; dernek, derge· I, 388 bkz> térigtirilgen
: her zaman yaşayan· I, 523, 524tirilmek
: dirilmek, yaşamak· I, 14; II, 127, 139, 200, 324; III, 6, 65tiriñ
: kulağın tınlamasına benzer sesi bildiren kelime. III, 370tiriñ étmek
: tın etmek· III, 370tiriñ éttürmek
: tın etmek III, 370tirkeş
: yığlışma; kalabalık yüzünden yürümekte güçlük·I, 460 § suw tirke şi; dere kollarının suyunun toplandığı yer·I, 460tirkeşmek
: toplanmak, toplaşmak, derleşmek·I,149,459; III, 65 bkz> térgeşmektirsgek
: göz kapaklarında çıkan sivilce, it dirseği, arpacı·k. III, 424tirsgek
: dirsek· III, 424tişek
: şişek, iki yaşını bitirerek üçüne basmış olan koyun· I, 387tişelmek
: bilenmek, di;enmek· II, 128tişemek
: dişemek· III, 266, 267tişetmek
: dişetnnek, II, 307tişi
: dişi, her hayvanın dişisi; kadın·I, 396, 400,447, 529;II, 102; III, 6, 178, 224. 229 bkz> t ışıtişlemek
: dişlemek, dişle ısırmak· III, 294tişlenmek
: dişlenmek; dişenmek, bilenmek II, 244titig
: (yara, ağrı) acıma, acıyı;·I, 386titik
: çamur·I, 386, 506;III, 297 § oçakl ıktitik
: çamur ve çamura benzer ocak yap ılacak her nesne·I, 150titinmek
: dayanmak, direnmek, dik bakmak· II, 144títinü bakmak
: dik, keskin bakmak, II, 144titir
: dişi deve·I, 361; III, 291titişmek
: ditmekte yardım ve yarış etmek; yırtılmak.II, 89 bkz> tıtışmaktitiz
: tadı hel;le glbi kekremsi olan·I, 365titizlik
: kek^elik.I, 506titmek
: (yara) acımak·I, 386titmek
: direnmek, karşı koymak; dik bakmak·II, 292titreşmek
: titreşmek II, 217, 218titrü bakmak
: dik bakmak, keskin gözle bakmak, II, 292; III, 272tiwi
: deve,III, 139 bkz> deve, devey, teve, tevey, tewe, tewey, tewi, téwitiz
: yüksek yer· II, 344; III, 123 § tarıg art tiz; Kaşgar'a yakın bir yayla· III, 123tíz
: diz,III, 123tizgin
: dizgin, I, 339, 424tizig (tizik)
: sıra, saf, dizi. I, 214, 387tizildürük
: çedik ve mest gibi çeylerin ucuna tak ılan pullar·I, 529tizilmek
: dizilmek·I, 233, 331;II, 127;III, 131tizim
: dizi· I, 396tizinmek
: dizinmek. II, 146tizişmek
: dizmekte yardım ve yarış etmek·II, 100tizlemek
: dizle ezmek, çiğnemek III, 293, 294tizletmek
: dizletmek, dizle teptirmek·II, 342tizlinmek
: dizilmek·II, 243tizme
: alvarın uçkurluğu, torbanın bağı ve buna benzer nesneler·I, 433tizmek
: dizmek·II, 9, 31to
: bulamaç gibi pişirllen blr un· III, 207todunmak
: doyar gibi gõrünmek· II, 144 tod toy ku şu· III, 142 bkz> toh, toytodgurdaçı
: doyuran, doyurucu· II, 256todgurgan
: her zaman doyuran· I, 517; II, 256 bkz> todurgantodgurçı
: doyuran· II, 256 todgurguluk doyurmak hakk ı olan,II, 256todgurmak
: doyurmak, bıktırmak·I, 261; II, 76, 176, 177, 255, 324; III, 424 bkz> to ğurmaktodgurmış
: doyurulmu;· II, 257todgurtmak
: doyurtmak. II, 256todguruglı
: doyuran·II, 257todgurumsınmak
: doyurur görünmek·II, 263 bkz> todgurunmaktodgurunmak
: doyurur görünmek.II, 202 bkz> todgurumsınmaktodguruşmak
: doyurmada yarış etmek·II, 201todmak
: doymak.I, 32;II, 324;III, 244, 439 bkz> toymaktodurgan
: her zaman doyuran·I, 517;II, 256 bkz> todgurgantodurmak
: doyurmak·II, 76;III, 68 bkz> todgurmaktog
: at ayaklarının kazdıgı çukurlardan çıkan toz, toz,III, 127toga
: hastalık, iç ağırlIğı. III, 224togmak
: doğmak, meydana çıkmak, belirmek; yükselmek, havalanmak, gö ğe ağmak· I, 65, 96, 301, 332, 340, 429, 456;II, 14, 80, 128; III, 183,194, 247, 282, 333, 378 § kün togs ıg dogu·I, 463togradaçı
: dograyan, dograyıcı. III, 314 bkz> tograguçıtogragan
: daima dograyan·III, 314togragı
: doğrama· III, 317tograglı
: doğramayı düşünen. III, 315tograglık
: dogramak hakkı olan·III, 315 bkz; tograksıktogragsak
: dogramak isteyen,III, 314togragsık
: dogramak hakkı olan·III, 315 bkz> tograglıktogragu
: doğranacak· III, 317tograguçı
: dograyan, dograyıcı.III, 314 bkz> togradaçıtograk
: kavak agacı· I, 468togralmak
: doğranmak, parçalanmak, (ayakta ve dokumada) yar ıklar peyda olmak· II, 230tograma
: dograına. III, 311togramadaçı
: doğramayıcı. III, 316togramaglı
: dograyan. III, 316togramak
: dogramak· I, 125; II, 278; III, 277, 278, 311, 312, 313, 316togramış
: doğranmış,III, 316togranmak
: dograr görünmek. II, 240tograşmak
: doğramakta yardım etmek, parçalanmak ve yarılmak.II, 211, 212togratmak
: dogratmak,II, 330togrıl
: yırtıcı ku;lardan bir kuş, bin kaz öldürür, bir tanesini yer; erkek ad ı da olur· I, 482;III, 381togrıl
: et ve baharatla doldurulan ba ğırsak, bumbar dolması,I, 482togrumak
: doğrulmak, yönelmek.II, 80togruşmak
: yola duruşmak, yürümekte yariş etmek,II, 212togturmak
: dogurtmak· II, 173 bkz> togurtturmaktogurmak
: doğurmak· II, 80togurtturmak
: doğurtmak·II, 173 bkz> togturmaktoh
: toy kuşu, III, 142 bkz> tod, toytok
: tok, aç olmayan; saçsız insan; boynuzsuz hayvan,I, 79, 332, 358, 387;III, 239 § tok er; başında Türkler gibi saçı olmayan, Türkler gibi saç bırakmayan·I, 332, 358 § tok yılkı; boynuzsuz hayvan·I, 332tokılmak
: dövülmek, dokunmak, adam dövülmek I, 21; II, 129 bkz> tokulmaktokımak
: (insan) dövmek, (demir) dövmek, vurmak, çarpmak; dokumak; dokunmak; götürmek ve batirmak· I, 12. 21; III, 268tokımak
: tokmak, çamaşır tokmaêı·III, 177tokınmak
: (insan) dövülmek; çarpmak; dövülerek sertle ştirmek; dokunmak·II, 147; III, 12tokış
: savaş, cenk· I, 367; III, 172 bkz> tokuştokışmak
: çarpışmak, harp etmek,I, 359; II, 103; III, 183 bkz> tokuşmaktokıtmak
: vurdurmak, dövdürmek; dokutmak, II, 308toklı
: toklu, altı aylık kuzu· I, 106, 431tokluk
: tokluk; insanın ba;ı saçsız ve hayvanın başı boynuzsuz olması·I, 469toksun
: sayıda doksan·I, 437 bkz> tokuz ontok tok bolmak
: arada geçimsizlik olmak· I, 333tok tok étmek
: taşın taşa vurmasından çıkan ses gibl ses çıkarmak·I, 332toku
: toka, kemer tokası,III, 226tokuç
: çörek·I, 358tokulamak
: toka yapmak,III, 325, 326tokulmak
: dövülmek, dokunmak; adam dövülmek,II, 129 bkz> tok ılmaktokum
: boğazlanacak, kesilecek hayvan; bo ğazlanan, kesilen hayvan ın derisi. I, 396, 472; II, 147 bkz> tugumtokunmak
: hayvan kesmek, boğazlanmak·II, 147tokurka
: ibrik ve benzeri şeylerin emzigi· I, 489 bkz> tütektokuş
: savaş, II, 83 bkz> tokıştokuşgan
: her zaman çarpışan, kavgacı· I, 519tokuşmak
: vuruşmak, ;arpı;mak, harp etmek· I, 170, 183; 11. 103 bkz> tok ışmaktokuşmak
: yayılmak, bulaşmak·III, 74 bkz>yukuşmaktokuz
: sayıda dokuz·III, 127tokuz on
: sayıda doksan· I, 437 bkz> toksuntolarsuk
: ayak ökçesi I, 502tolgag
: kadın küpesi·II, 288tolgag
: sıkıntı, kulunç ve iç ağrısı·II, 288tolgamak
: takınmak, dolamak; ağrı tutmak, iç bulanmak, burulmak.II, 288;III, 289tolganmak
: dolanmak, kendine dolamak, içi bulan ıp kusma gelmek·II, 241tolgaşmak
: dolaşmak, dolamakta ve bükmek-te yan ş etmek, burulmak· II, 220, 221tolı
: gökten yağan dolu·I, 139, 354; III, 233tolmak
: 811-010^I, 431tolturmak
: 00^1-1113^II, 175tolu
: dolu, boş olmayan· I, 100; III, 232, 357tolum
: silah·I, 183, 215, 359, 397;II, 30tolumlanmak
: silahlanmak II, 266tolumlug
: silahlı I, 498tolun
: ayın on dördü, dolun·I, 82, 288, 402; III, 33 § tolun ay; ay ın on dördü.I, 402tomrum yıgaç
: ağaçtonnruğu üzerinde pabuçla-rın sahtiyan ve gön gibi şeyleri kesilen ağaç kütük·I, 485tomruşmak
: tomruk yapmakta yardım ve yarış etmek·II, 213tomşuk
: kuş gagası·I, 469tomurmak
: tomruk yapmak, kesmek·II, 85; III, 69 bkz> yamurmak, yemilrmekton
: elbise·I, 19, 37, 41, 45, 48, 118, 129, 152, 181, 204, 213, 228 ,231, 261, 268, 271, 273, 294, 305, 320,323,338,341,358,383,449,495, 509, 524; 11. 4, 20, 23, 24, 76, 77, 88, 89, 93, 96,106,107,113,117,119, 120, 122, 125,134, 136,138,154,161,163,165,171,17tonatmak
: giydirmek, donatmak, II, 312 bkz> tonıdmaktonığmak
: elbise göndermek, donatmak,II, 312 bkz> tonatmaktonluk
: elbiselik· II, 11toñ
: içi boş olmayan, sonn olan, III, 356toñ
: (soğuktan) donmuş, don· III, 356toña
: bebür, kaplan cinsinden bir hayvan; ki şi adı· III, 368toñalamak
: yiğit ve kuvvetlilerin yapt ığı işi yapmak· III, 405toñ kamış
: halfa, kandıra otu· III, 356toñmak
: soğuktan donmak· III, 390, 391toñ tuñ étmek
: katı blr şey sert blr şey üzerine düşerek ses vermek· ·III, 353toñuşmak
: gözlerini dikerek bir şeye saldırmak; bir işi kabulden çekinmek; emreden ki şiye, gözlerlni dikerek, iğrenerek, bakmak· III, 394 bkz> töñüşmektoñuz
: domuz·I, 304, 346;II, 343;III, 363, 394 § toñuz merdegi; domuz yavrusu·I, 480toñuz yılı
: Türkler'in on ikili yıllarından biri.I, 346; 363top
: buğday su ile kaynatılır, arpa hamuru ile yoğrularak bir keçeye sarılır, sıcak bir yere bırakılır, eridikten sonra yenir.I, 318top
: top· I, 318;III, 119 bkz> topıktopık
: topuk; top, çevgenle vurulan top, topaç· I, 190, 318, 380; 11. 22, 88, 113; III, 61, 74, 80, 96, 112, 119, 306 bkz> toptopık süñük
: topuk kemiğinden yapılan yemek, paça·I, 380toprak
: toprak,I, 15, 185, 198, 267, 278, 467, 514;II, 305; III, 19, 22, 80, 183, 434 §ag ız topraktopramak
: kurumak- III, 277topraşmak
: kuruyup tozlaşmık, toz olayazmak· II, 206topratmak
: (hayvan) yeri kurutasıya dek otunu yemek· II, 330 bkz> töpretmektopulgak
: kulunç· I, 502topulgak
: yaraya konulan bir ot, topalak otu, Cyperus· I, 502topurgan
: ayak basıldıgında tozıyan yumuşak toprak· I, 516 § topurgan yér; ayak bas ıldığında tozıyan yumuşak toprak·I, 516topuz yük
: üzerinde durulamayan, üstüne binilemeyen hayvan yükü· I, 365tor
: tuzak, ağ· III, 39, 57, 121torıg at
: doru renkli at· I, 374 bkz> torugtorku
: ipek kumaş· I, 18, 427; III, 72, 380 bkz> turkutorug
: at rengi, doru renk·I, 373 bkz> torıg § tüm torug at; düz, tamamlyle doru at· I, 338torum
: torum, deve yavrusu,I, 396 § tışı torum; dişi torum·I, 396torumlug
: torumlu,I, 498tosun
: haşarı (atlar içın), tosun tay·II, 30;III, 429toşgurmak
: taşarak doldurmak·II, 178;III, 32tovıl
: davul, avda doğan kuşu íçin çalınan davul, III, 165toy
: ordu kuragı, I, 522; III, 141toy
: ilâç yapılan bir ot·III, 141toy
: çanak yapılan çamur.III, 141 § toy eşiç; toprak tencere·III, 142toy
: toy kuşu,III, 142 bkz> tod ,tohtoyın
: toyın, (islâm olmayan Türkler'de) Buda dininin, din ulusu·I, 274;III, 84, 169, 377toymak
: doymak, III, 244 bkz> todmaktoz
: toz· I, 296; III, 123, 186 bkz> törtoz
: yaylara sarıtan sırım.III, 123tozarmak
: tozacmak, toz yükselmek. III, 186 bkz> tozmaktozgırmak
: tozarmak, toz kalkar gibi olmak· II, 178tozıtgan
: çok tozutan,I, 514tozıtmak
: tozutmak· II, 305tozlug
: tozlu, III, 16tozmak
: tozarmak, toz ynkselmek. III, 186 bkz> tozarmaktögi
: darının kabuğu çıkarıldıktan sonra kalan oz, III, 229tögmek
: döğmek, dövmek, inceltmek III, 184tögün
: dağ, dağlama, dögün.I, 414 bkz> tüküntögüşmek
: döğmekte yardım ve yarış etmek· II, 106 bkz> töküşmektökleşmek
: dökülüp akmak, II, 207töklünmek
: dökülmek, II, 244tökmek
: dökmek·II, 19töktürmek
: döktürmek, II, 174töküglüg
: dökölmüş. I, 509 bkz> töküklügtöküklüg
: dökülmüş.I, 509 bkz> töküglügtökülmek
: dökülmek.II, 129töküşmek
: döğmekte ve dökmekte yardım ve yarış etmek, II, 106, 107 bkz> tögüşmektöl
: yavrulama zamanı, yavru, döl.III, 133tölek
: dölek, gönlıi sakin kişi·I, 387tölemek
: döllenmek, kuzulamak,III, 271 bkz> tülemektönmek
: dönmek. III, 184töñdermek
: döndermek, altını üstüne getirmek, III, 397töñülmek
: ümidini kesmek, vaz geçmek,I, 74;III, 395töñüşmek
: gözlerini dikerek bir şeye saldırmak; işi kabulden çekinmek; emreden ki şiye, gözlerini dikerek, igrenerek bakmak,III, 394 bkz> toñu şmaktöpretmek
: (hayvan) yeri kurutasıya dek otunu yemek,II, 330 bkz> topratmaktör
: evin veya odanın en lyi, en önemli yeri, sediri·III, 121 bkz> töretör
: toz·I, 301, 456 bkz> toztöre
: evin önemli yeri ve sediri III, 221 bkz> törtörpig
: törpü, keser·I, 476 bkz> törplgütörpigü
: agaç yontacak keser,I, 476, 491 bkz> törpigtörpimek
: yontmak, törpülemek· III, 275törpitmek
: törpülettirmek. II, 327törpülmek
: yontulmak, törpülenmek· II, 229törpüşmek
: törpülemekte yardım ve yarış etmek· II, 204tört
: sayıda döıt·I, 132, 341; III, 449törtgül (törtgil)
: dört köşeli, murabba· III, 417törtünç
: sayıda dördüncü·I, 132; III, 449törü
: düzen, nizam, görenek, âdet· I, 106;II, 18, 25;III, 120, 121törümek
: yaratılmak·III, 262törütmek
: yaratmak; bir şey takdlr veya ıslah edilmek·II, 303 bkz> türütmektöş
: döş, göğsün başı,III, 125, 346töşek
: döşek. I, 387, 511; II, 128, 147, 162, 307; III, 49, 50, 70, 93, 266, 305töşeklig
: döşeli, döşennıi;·I, 511töşeklig
: döşekli, döşek sahibi.I, 509töşeklik
: döşeklik, döşek ve benzeri şeyleri yapmak üzere hazırlanıp ayrılmış olan·I, 509, 511 § töşeklik barçıntöşelmek
:töşemek
: döşemek·III, 266töşenmek
: döşenmek, kendi kendine döşemek. II, 147töşetmek
: döşetmek· II, 307töşlemek
: döşe, göğse vurmak. III, 346töşletmek
: döşüne vurdurmak, II, 342tözmek
: soğuktan acıkmak· III, 182tublu
: mezar· I, 430, 431 bkz> tuplutubulgan
: her zaman yarıp yırtan, delen·I, 519 § kök tubulgan; bir ku ş adı, I, 519tubulmak
:tubun
: yemekte bulunan çör çöp parçalar ı; bugday kesmigi.I, 400, 405 bkz> tupun,tübün tubunlugtarıg
: kesmikli buğday, 1. 499 bkz> tupunlug tarıgtuç
: tunç·II, 353;III, 120tudrıç
: fışkı· I, 453tudun
: kõyün büyüğü, tanınmışı, köylülere kaynaktan Içme su/u da ğıtan adam, su beyi·I. 400;III, 171tug
: hakan yanında çalınan kös ve davul, nöbet davulu; tuğ; bayrak, sancak· I, 194; III, 127 tug herhangi bir nesnenin tıkacı, kapağı; su bendi, büvet, germeç III, 127tugaklık
: süzgeç yapılacak ağaç· I, 503 bkz> tukaklıktuglamak
: suyun gedigini, yarığını kapatmak, III, 294tuglug
: bayraklı, sancaklı· III, 127tugrag
: tuğra·I, 462tugrag
: dõnüşte geri alınmak üzere savaş zamanında askerin binmesi için hakan taraf ından verilen at·I, 462 bkz> tugzagtugraglanmak
: alay ve biniş günlerinde han tarafından sonra alınmak üzere at verilmek, atlandırmak; tuğra ile mühürlenmek II, 272, 273 bkz> tugzaglanmaktugru
: parazvana, kılıç, bıçak, hançer gibi şeylerin saplarının içlerlne geçirilen ince demir· I, 421tugsak
: dul kadın, I, 468 bkz> tultugum
: kesilecek hayvan· III, 59 bkz> tokumtugzag
: dönüşte geri alınmak üzere savaş za-manında askerin binmesi için hakan taraf ından verilen at·I, 462 bkz> tugragtugzaglanmak
: alay ve biniş günlerinde han tarafından sonra geri alınmak üzere at veril-mek, atlandırmak; tuğra ile mühürlenmek· II, 272, 273 bkz> tugraglanmaktukaklık
: süzgeç yapılacak ağaç, süzeklik·I, 505 bkz> tugaklık§ tukaklık yıgaç; süzek yapmak içln ayrılmış ağaç·I, 505tul
: dul,III,133 bkz> tugsak § tul tugsak; dul kad ın·I, 468tuldramak
: herhangi bir şey her yanından dağılmak·III, 447tuldurmak
: çarpmak,II, 175tulkuk
: tulum, örülmüş ve şişirilmiş tuluk· II, 289tulkuklanmak
: tulum gibi şişmek, II, 351tulmak
: topa vurmak, II, 22, 23tulun
: kulakla ağız arasındaki kemlk; gemin iki yan ında bulunan parçalar, I, 401 bkz>tuluñ tuluñ
: dulun, kulak altı; gemde kulak altında bulunan bir halka· III, 371 bkz> tulun tuluñlamak duluna, kulak altına vurmak· III, 409tum
: soğuk· I, 338, 463 bkz> tumlıg, tumlugtuma buhsun
: küpte bulunan darı şarabının köpüren, fışkıran kısmı·III, 234tumagu
: nezle, ingi, dumağı·I, 447tumak
: kapatmak, tıkamak·III, 247tuman
: duman, sis·I, 139, 236, 414;II, 6tumlıg
: soğuk·I, 463;II, 8, 217, 221 bkz> tum, tumlugtumlımak
: soğumak.III, 294, 295tumlıtmak
: akarları soğutmak·II, 344 bkz> tumlutmak;tumlug
: soğuk, soğuk nesne·I, 119, 211, 338, 463; II, 54, 301, 302, 305, 350;III, 107,182, 302, 400, 439 bkz> tum, tumlıgtumluglanmak
: soğuk bulmak; soğuk davranmak, surat asnnak· II, 273tumlutmak
: sogutmak, II, 344 bkz> tumlıtmaktun
: dinlenme, dölenme· III, 137tun
: kadının ilk çocuğu; kadının ilk kocası· III, 137tunçımak
: kokmak, bozulmak. II, 281 bkz> tançamak, tançgamak, tanç ımak, tınçamak, tınçımaktunçu
: tıkım, lokma .I, 417 bkz> tànçutunçukmak
: kaygıdan soluyamaz olmak; hayvan kış için inlne girip bahara dek çıkamamak.II, 227, 228tunmak
: kapanmak, tıkanmak; bulutlanmak.II, 27tunturmak
: kapatmak, örtmek·II, 176tungra
: bedendeki kir· III, 378tuñra tüşmek
: yüz üstü düşmek, III, 378 bkz> uñra yatmak tuñu sa ğır· III, 368tuplu
: mezar· I, 430, 431 bkz> tublutuplunmak
: delinmek. II, 242 bkz> tubulmak, tupulmaktupulgan
: her zaman yarıp yırtan, delen· I, 519 § köktupulgan
: blr kuş adı· I, 519tupulmak
: delinmek· I, 520 bkz> tubulmak, tuplunmaktupun
: buğday kesmiği. I, 499 bkz> tubun, tübüntupunlug tarıg
: buğdaylı· I,499 bkz> tubunlug tarıgtura
: kalkan, siper; düşmandan gizlenmek için kullan ılan şey· II, 356; III, 106, 221turag
: sığnak·II, 152turası
: duracak· I, 33; II, 68 § turası yér; duracak yer,I, 33turbı
: yardımcı, yaver, uyuntu; tosun·I, 415turbınlamak
: araştirmak, kıyas etmek, ölçümlemek· I, 435 bkz> turbunlanmakturbun
: araştırma, ölçme, kıyas etme·I, 435turbunlanmak
: bir şeş hakkında araştirmalarda bulunmak·II, 278 bkz> turbınlamakturdaçı
: durucu, duran·II, 32, 48, 49 bkz> turguçıturdukı
: durduğu, kalktıgı· Jl, 42 § turdukı turmadukı bir; kalktığı, kalkmadıgı bir· II, 42turgu
: duracak·I, 16. 33, 420;II, 68;III, 211 § turgu ogur; duracak zaman· II, 33turguçı
: durucu, duran· II, 49 bkz> turdaçıturguluk
: durmak hakkı olan,durmayı dileyen· II, 56 bkz> turıgsakturgurmak
: durdurmak; kaldırmak, dikmek, yapmak, inşa etmek; zayıflatmak, yordurmak, durgunlaştırmak· I, 486; II, 177, 178, 198; III, 295, 355turıga
: turga kuşu, bir çeşit serçe· III, 174turıgsak
: durmayı seven, durınak dileğinde olan, II, 55 bkz> turgulukturk
: bir cismin uzunluğu, boyu, I, 349turkıglanmak
: üstelemekten çekinmek, gocunmak, sayg ı göstermek· II, 272 bkz> turkuglanmakturkınmak
: utanmak, sıkılmak, çekinnıek·II, 241 bkz> turkunmakturklamak
: ölçmek III, 445turku
: ipek kumaş·I, 18, 427; III, 72, 380 bkz>torkuturkug
: hayâ, utatnma. I, 462turkug bolmak
: utanır olmak, I, 462turkuglanmak
: üstelemekten çekinmek, gocunmak, sayg ı göstermek. II, 272 bkz> turkıglanmakturkun
: durgun, I, 440turkunmak
: utanmak; duraklamak· II, 255 bkz> turkınmakturlak
: zayıf, her hayvanın arığı, insanın ihtiyarlayışında zayıflıgı· I, 467turma
: turp, I, 366, 431turmak
: toplanmak· I, 139 bkz> türümekturmak
: durmak; çıkmak, yükselmek; ayakta durmak, kalkmak, kalk ımak; zayıflamak· I, 20, 73, 139,: 149, 214, 236, 334, 335, 361,455, 494;II, 6, 7, 31, 32, 35, 36, 38, 42, 43, , 49, 55, 58, 61, 64, 65, 67, 170,198, 206, 297; III, 26, 180, 181, 219, 230, 231, 233, 25
turmuz
: bir çeşit hıyar· I, 343 bkz> tarmazturna
: durna, turna kuşu· III, 239turplamak
: örnegini yapmak, ölçümlemek III, 443turşu turşu
: eşegi durdurınak için söylenen kelimeler·III, 224 bkz> tu şu tuşuturuçı
: durucu, durmayı iş edlnen,II, 52turugı
: durıuşu,II, 52turug
: dağlarda sığınılacak yer·I, 373turuglag
: durulan, durulacak yer·I, 496, 500turuglı
: durmayı düşünen, tasarlayan·II, 57turugsak
: durmayı seven, durmak dileğinde olan·II, 57turugsamak
: durmak istemek·III, 333, 334turuk
: zayıf,I, 380turuklamak
: durgunlaştırmak, arık saymak· III, 337turuklanmak
: durgun, argın saymak.II, 265, 266turukluk
: durgunluk, cılızlık I, 503, 505turııkmak
: durmak; toplanmak·I, 192; II, 115turulmak
: usanmak, bıkmak· II, 126turum
: durum, birinin boyu kadarınca olan uzunluk· I, 396turumlamak
: suyun derinliğini boyu lle ölçmek· III, 341turumsınmak
: kalkar görünmek· II, 260turumtay
: yırtıcı bir ku;; erkek adı· II, 110; III, 243turunmak
: dayatmak, durup direnmek; arıklaşmak; duruklamak.II, 145, 146turur
: -dır, mazisi ve mastarı olmayan bir fiil. III, 180, 181, 316turuşgan
: daima karşı koyan·I, 182, 518;II, 95 turuşmak ayaga kalkışmak, duru;mak, karşı durmak,I, 20;II, 95tus tus
: keçe ve elbise gibi her yumu;ak şeye vurmaktan çıkan ses·I, 329;III, 124tus tus urmak
: tıp tıp vurmak.I, 329tusu
: menfaat; ;ifa·III, 224tusu bolmak
: yaramak, fayda vermek·II, 127 bkz> tusulmaktusukmak
: iyi gelmek, faydası olmak, yaraşmak, II, 116tusulmak
: yaramak, fayda Yermek· II, 127 bkz> tusu bolmaktuş
: denk, öğür, benzer·III, 125tuş
: karşı, bir şeyin kar;ısı, III, 125tuş
: kemer kayışları ucuna takılan altın veya gümüş toka,III, 125tuşag
: köstek, at ayagına vurulan bukagı·I, 411 bkz> tuşagutuşagu
: köstek·I, 446 bkz> tuşagtuşalmak
: dolaşmak, , kösteklenmek·II, 146 bkz> tuşanmaktuşanmak
: dolaşmak, kõsteklenmek·II, 146, 147 bkz> tuşalmaktuşgurmak
: kavuşturmak·II, 178 bkz> tuşmak, tuşurmaktuşgutlanmak
: çırak, çömez sahibi olmak· II, 270 bkz> bu şgutlanmaktuşiamak
: hizasına, karşısına durmaktuş kılmak
: kavuşmak, inmek· III, 17 bkz> tüş kılmak, tüşlenmektuşlanmak
: yönelmek, karşılaşmak· II, 243, 344tuşlatmak
: karşısına gelecek surette durdurmak, II, 342, 343tuşmak
: kavuşmak, rastlamak, yetişmek· I, 26; II, 12, 13 bkz> tuşgurmak, tuşurmaktuşnamak
: karşılaşmak, harekete geçmek, I, 236tuşurmak
: kavuşturmak· II, 78, 178 bkz> tuşgurmak, tuşmaktuşu tuşu
: eşeği durdurmak için söylenen kelimeler· III, 224 bkz> tur şu turşutut
: kılıç ve benzeri şeylerin üzerine çöken pas, II, 281 bkz> tattutaşı
: yakın, komşu; her zaman, daima, muttasıl, I, 423 bkz> tutçı, tutşıtutçı
: daima, her vakit, durmadan; komşu, yakın· I, 159, 376, 423, 515, 518, 520, 521, 523, 524; III, 53, 54, 55, 378 bkz> tuta şı,tutşıtutgak
: geceleyin düşmanın gözcülerini ve ileri karakollar ını yakalamak için çıkanlan atlı bölük·I, 467tutgan
: daima tııtan·II, 296tutguç
: kahvaltı, bir parça yemek·I, 453tutguçı
: tutucu,II, 296 bkz> tuttacıtutguluk
: tutmak hakkı, isteği olan·II, 297tutgun
: tutgun, yakalanan, esir, tutsak·I, 194, 205, 438; II, 219tutma aç
: tutmaç I, 453 bkz> tutmaçtutmaç
: herkesçe bilinen bir Türk yeme ği.I, 452;II, 233, 349;III, 119, 289 bkz> tutma açtutmak
: tutmak, yakalamak· I, 37, 45, 63, 68, 81, 93, 125, 133, 195, 230, 325, 333, 336, 341, 372, 376, 399, 421, 428, 452, 504;II, 12, 24, 28. 33, 68, 74, 97, 118, 172, 289, 291, 292, 296; III,11, 12, 15, 39, 71, 118, 133, 134, 156, 359, 412, 429tutrug
: vasiyet·I, 79 bkz> tutsugtutsug
: vasiyet·I, 462 bkz> tutrugtutsukmak
: tutulmak, yakalanmak·II, 227tutşı
: yakın, komşu·I, 423 bkz> tutaşı, tutçıtuttacı
: tutucu·II, 296 bkz> tutguçıtutturmak
: tutturmak, yakalatmak·II, 174tutug
: efsun, büyü tutması· I, 373tutug
: rehin, tutu· I, 373; III, 63tutuglı
: tutmaya azmeden· II, 297tutuglug yér
: tekln olmayan yer, cin çarpan yer, I, 496tutugsak
: tutmak isteyen· II, 296, 297tutuk
: enenmlş, iğdi; edllmiş·I, 380tutuklamak
: enemek, enenmişliğe nispet etmek,III, 337tutuklanmak
: hadım köle sahibi olmak·II, 265tutukmak
: paslanmak,II, 116, 281 bkz> tatıkmaktutulmak
: tutulmak, yakalanma'<· II, 120tutunçu ogul
: evlâtlığa alınmış çocuk· III, 375tutunmak
: tutulmak, edinmek, tutmak, yalnız başına tutmak, tutuşnìak· II, 23, 143, ,144 bkz> tütünmektuturgu
: buyrulması ve tutulması haklı olan şey,I, 489tuturkan
: pirinç, döğü·I, 521tutuş
: çıkışma, çekişme· I, 367tutuşmak
: tutuşmak·I,170; II, 88 bkz> tütüşmektutuzmak
: emretmek· I, 462; II, 86tuwırmak
: kulak dikmek, kulak kabartmak· II, 73 bkz> tuwurmaktuwramak
: davranmak; büyümek, kuvvetlenmek I, 103; III, 279 bkz> tawramaktuwurmak
: kulak dlkmek, kulak kabartmnak. II, 73, 162 bkz> tuw ırmaktuwuz
: büyük, iri III, 279tuy
: halk·III, 447tuyag
: at tırnağı, hayvan tırnagı, tuynak·II, 96;III, 165tuyaglı
: tırnaklı III, 178tuyın
: pinti; sıkıntılı III, 169tuymak
: duymak. I, 44; III, 244tuysukmak
: duyar gibi olmak· III, 195tuyturmak
: duyurmak; anlatmak, III, 192tuyuk
: sisli, puslu, kapalı; canı sıkılmış III, 166, 167tuz
: tuz· II, 18, 104, 106. 299; III, 31, 123, 184. 359tuz
: güzellik. I, 296tuzak
: tuzak· I, 380tuzak
: sevgili, sevgi için söylenen sö ı· I, 380 bkz> tuzakıtuzakı
: sevgili. I, 380 bkz> tuzaktuzamak
: tuzlamak, I, 206, 358, 380, 425; II, 234; III, 304 bkz> tuzlamaktuzgu
: yoldan geçen hısımlara veya tanıdıklara armağan olarak çıkarılan yemek·I, 424tuzgulanmak
: yemek hediye etmek·III, 201tuzgun
: armağan·I, 419tuzkıya
: sevgili, güzel III, 359tuzlamak
: tuzlamak· III, 263, 293 bkz> tuzamaktuzlanmak
: tuzlanmak· II, 243tuzlatmak
: tuzlatmak. II, 342tuzlug
: tuzlu· I, 209tü
: tüy, kıl, saç; renk, at tonu· I, 406; II, 24; III, 207tüb
: dip, asıl, kõk· I, 52, 73 bkz> tüptüblüg
: asaletli III, 40tübiln
: yemekte bulunan çör çöp parçalar ı; buğday kesmiği· I, 400, 405 bkz> tubun, tupunTübütlemek
: Tibet'li saymak, Tibet'e nispet etmek, III, 330Tübütlenmek
: Tibet'li kılığına girmek, II, 265tüdeş
: birbirine benzeyen, aynı renkte olan, I, 406, 407; III, 207tüge
: düğe, iki yaşına girmiş olan buzağı, III, 229tüglünmek
: düğümlenmek, düğülmek II, 244tüglüşmek
: birbiriyle düğümlenmek II, 207tügme
: düğme .I, 433tügmek
: düğmek, düğümlemek, bağlamak·I, 472;II, 20, 243tügmelenmek
: düğmelenmek, ilikleri ilikle mek·III, 202, 203tügsin
: dört köşeli düğümlenen bir çeşit düğüm .I, 436, 437;II, 285tüğülgen
: her zaman duğülen, her zaman can sıkıntısından kaşıgözü düğülen, çatılan·I, 524tügülmek
: düğülmek, dügümlenmek; yemek boğazda kalmak.I, 198, 437; II, 130, 162, 285; III, 215tügün
: düğüm· I, 400, 437, 524, 525;II, 20,106, 124, 130, 134, 142, 143, 162, 180, 184, 187, 210, 285, 293, 307; III, 59, 73, 78, 95, 105, 110,III, 112, 266, 267, 270tügünmek
: kendi başına düğüm yapmak, II, 143tügüşmek
: düğüm düğmekte yardım ve yanş etmek· II, 106tükek
: halka, yük yükletilirken yükü s ıkıştırmaya yarayan ve Ipe takılan halka· II, 287tükel
: tamamen, büsbütün· I, 60, 214, 456; II, 24, 223, 228;III, 147tükemek
: tükenmek, bitmek; yetmek, kifâyet etmek, III, 270tüketmek
: tüketmek, bitirmek II, 309tüklüg
: kör·I, 477tüknemek
: yara dağlamak·III, 301tüksin
: halktan olup handan üç kat aşağı bulunan kişi,I, 437tükün
: dağlama, dağ döğün·I, 414 bkz> tögüntükü tükü
: kõpek enlğlni çağırmak için kullanılan kelime, III, 229tüküz
: atın alnındaki akıtma· I, 367 bkz> teküz § tilküz at; aln ında bir parça beyaz olan at· I, 365tülek(g)
: dört ayaklı hayvanların tüylerlnl atıp dõktükleri sıra, koyun kırkımı I, 387 § tülek yılkı; tüliyen, kış tüyünü dõken hayvan, I, 412tülemek
: tüyünü dökmek· III, 270, 271tülemek
: döllemek, kuzulamak·III, 271 bkz> tölemektületmek
: kuzulatmak, doğurtmak· II, 310tülfir
: kumaştan ve ipekten yapılan örtü ve perde, I, 457 bkz> tülwirtülüg
: tüylü· I, 406; III, 207 § tülüg yad ım; tüylü yaygı, halı· III, 19tülüg erük
: feftali·I, 69, 318;II, 282tülüg yadım
: tüylü yaygı, halı,III, 19tülwir
: gelin odası tülleri .III, 100 bkz> tülfirtüm
: at tonlannda düz renk· I, 338tümen
: tümen tümen, pek çok· I, 233, 402 § tilmen mi ıíg; bin kere bin, I, 402tümen
: büyük iğne· III, 367 bkz> tementümilemek
: timbildemek, sekerek koşmak· III, 326, 327, 330 bkz> tümilenmektümilenmek
: timbildemek, sekerek koşmak· III, 327 bkz> tümilemektümrük
: dümrük, def, I, 478tümse
: minber· I, 423tün
: gece· I, 82, 100, 245, 331, 339, 423; 11. 77, 97, 232, 303;III, 247, 258, 288, 377tünek
: hapishane, zından,I, 408tünemek
: gecelemek.III, 273tünermek
: karanlık olmak, kararmak, gece olmak-II, 86tünerik
: karanlık; mezar,I, 488tünetmek
: geceletmek·II, 312tünle
: geceleyin.I, 251, 339, 434; II, 5; 111. 87tüñitmek
: eğmek·II, 326 bkz> tüñütmek,tüñitmek
: yukarıya doğru yükseltmek·II, 326 bkz; teñitmektüñlük
: pencere, ocak, baca gibi evdekl delikler,II, 18;III, 120, 127, 383tüñşü
: şamdan. III, 378tüñür
: dünür, karının hısımları· II, 110;III, 362, 372tüñürlemek
: birinl· kendlne dünür saymak, dünürlü ğe nispet etmek,III, 408tüñürlenmek
: kendini birine dünür salmak· III, 407tüñüşmek
: baş eğmek-III, 393, 394 bkz>tüñütmek, tüñütmektüñütmek
: eğmek-III, 396 bkz> tüñitmek, tüñüşmektüp
: asıl, kök, dip, temel, herhangi bir şeyin aslı, kõkü, insanın aslı·I, 52, 73;II, 280;III, 119, 123 bkz> tübtüpçil
: tipisi çok olan yer, III, 56tüpi
: tipi· I, 219;II, 4, 71; III, 57, 97, 216, 217, 324tüpirmek
: rüzgâr eserek toprağı savurtnnak· II, 71 bkz> tüpürmektüpkermek
: araştırmak, izine düşmek. II, 179tüplemek
: diplemek, kökten aramak, III, 293tüplenmek
: kökleşmek; zenginle;mek· II, 242tüpleşmek
: aslını araştırmak· II, 206tüpletmek
: aratmak, II, 342tüplüg
: asaletli III, 40, 119 § tüplüg yıldızlıg; asaletli, köklü· III, 40tüpü
: tepe, insanın başının üst tarafı· I, 309; II, 79; III, 216tüpülemek
: tepelemek, tepesine vurmak·III, 322, 323, 327tüpürmek
: rüzgâr eserek toprağı savurtmak. II, 71 bkz> tüpirmektürçimek
: başlamak. III, 275, 276türçitmek
: başlatmak. II, 329türgek
: bohça- II, 289 bkz> türkektüri
: tadı kekre olan; huyu sert olan·I, 47; III, 220 bkz> türütürk
: "vakit" anlamına gelen bir kelime·I, 353 § türk kuya ş ödi; gün ortası·I, 353 § türk üzüm ödi; üzümün olgunluk vakti· I, 353 § türk yigit; gençlik ça ğının ortasında olan genç·I, 353türkek
:türkeklenmek
: dürülmek, bohçaya sarılmak·II, 351Türklemek
: Türkler'den saymak (Araplar'a gôre) Acem, yani Arap'tan ba şka, saymak· III, 446 türkün oymakların, hısımlann toplandığı yer; ana baba evi·I, 441, 442; II, 209türkünlenmek
: kendini bir yerden saymak ve o yerì kendinin say ıp oturmak· II, 278türlüg
: türlü.I, 119, 296, 402, 476, 477;II, 122türlünmek
: dürülmek, bükülmek· II, 243türmek
: dürmek· II, 7, 39türmek
: kadınbudu denllen yemek, dürüm. I, 396, 477; II, 106türmeklenmek
: dürüm yapılmak· II, 276türtmek
: sürtmek, sıvamak, çalmak· III, 425, 426türtülmek
: sürulmek· I, 486; II, 229türtünmek
: (yag) sürünrnek, sürünür görünmek, II, 240türtüşmek
: (yağ) sürmekte yanş etmek·II, 205türü
: tadı kekre olan, buruşturan·I, 47 bkz>türitürülmek
: dürülmek.II, 127türümek
: toplanmak·I, 139 bkz> turmaktürünmek
: kendi başına dürmek. II, 145türüşmek
: dürmekte yardım ve yarış etmek,II, 95türütmek
: yaratmak; blr ;ey takdir veya ıslah edilmek,II, 303 bkz> törütmektüş
: eğlek, durak, yolculukta dinlenilecek yer ve konulacak zaman,I, 330tüş
: düş, rüya, düş azması, ihtilam,III, 18, 125, 266tüşemek
: düş görmek, ihtilam olmak, düşü azmak- III, 266tüş kılmak
: inmek, toplanmak .III, 17 bkz> tuş kılmak, tilşlenmektüşkün
: dikenli kitre ağaçcığı·I, 443 bkz> tüşürküntüşkünlenmek
: dağda kitre ağacı çoğalmakII, 278tüşlenmek
: inmek, toplanmak,I, 222;II, 242 bkz> tuş kılmak, tüş kılmaktüşlük
: konulacak yer·I, 477tüşlük ödi
: dinlenmek için yolcular ın gece yarısından sonraki konak vakltleri·I, 477tüşmek
: düşmek; inmek I, 320, 456;II, 13, 81, 137; III, 5, 14, 65, 122, 129, 132, 378, 439tüş ödi
: konulacak zaman, kuşluk vakti· I, 330; III, 125tüşrüm
: eğrilmlş ip yumağı·I, 485 bkz> teşrümtüşük
: işten güçten kalan, haylaz, dü şkün.I, 387tüşürgü
: çayın ırmağa karışan agzı, degirmenin blr ırmağa olan savağı·I, 490tüşürkün
: kitre ağaçcığı·I, 522 bkz> tüşküntüşürmek
: düşürmek, indirmek·II, 78, 79, 316tütek
: ibrik ve benzeri şeylerin emziği I, 386 bkz> tokurgatütetmek
: tütütmek·II, 299 bkz> tütitmektütitmek
: tütütmek·II, 299 bkz> tütetmektütkürmek
: saldııtmak, kışkırtmak·II, 73 bkz> tütürmektütsük
: kinci .I, 476 § tütsük ki şi; kinci adam, yaman düşman·I, 476tütü
: türlü·I, 179; II, 283tütün
: duman I, 400;II, 72, 299; III. 16tüt(ü)nmek
: duman tütmek, II, 23 bkz> tutunmaktütürmek
: saldırtmak, kışkırtmak II, 73 bkz> tütkürmektütüşmek
: kavga etmek, tutuşmak, çekişmek, avı yakalamağa yardım ve yarış etmek,II, 71, 88, 89 bkz> tutuşmaktüwek
: patlangıç·I, 388tüweklik
: patlangıç için oyulan ağaç dalı·I, 508tüwişmek
: şişe et dizmekte yardım ve yarış etmek·II, 102 bkz> tewişmektüwşemek
: ter, tane tane olmal<· III, 286tüz
: halk, reayâ· III, 123tüz
: asıl, kök, soy sop, III, 123tüz
: düz· I, 60, 121, 325, 376, 433; III, 123tüzermek
: düzelmek· II, 77tüzeşmek
: düzlemekte yardım ve yariş etmek· II, 99, 100 bkz> tüzüşmektüzgermek
: armağan vermek, II, 179 bkz> tüzgürmektüzgürmek
: amnağan vermek·II, 179 bkz> tilzgermektüzlinmek
: düzelmek, rnüsavileşmek· I, 349 bkz> tüzlünmek, tüzülmektüzlünmek
: düzeltmek· II, 243 bkz> tüzlinmek, tüzülmektüzmek
: düzmek, düzeltmek· II, 9tüzülmek
: düzelmek, tertip ve tanzim edilmek.II, 71, 127, 243;III, 131 bkz> tüzlinmek, tüzlünmektilzün
: yumuşak huylu·I, 221, 414tüzünlüg
: yumuşaklık.III, 188 bkz> tüzünlüktüzünlük
: yumuşaklık II, 250 bkz> tüzünlügtüzüşmek
: düzlemekte yardım ve yarış etmek· II, 99 bkz> tüzeşmeku
: uyku·III, 247 bkz> ud, uduubanmak
: gizlenmek·I, 198uç
: Türkler'in kalem yaptıkları bir ağaç· I, 35uç
: bir nesnenin tükenmesi, bitmesi; uç, kenar· I, 44, 319; III, 426 § uç él; s ınır, sınırdaki il·I, 44uça
: sırt, arka, uca· I, 87uçan
: iki yelkenli gemi· I, 122uçguk
: uçuk, ingi, dumagu· I, 98uçlanmak
: uç peyda etmek, I, 257uçmak
: uçmak, cennet· I, 118, 119; III, 374uçmak
: uçmak· I, 163, 164, 483; II, 45, 324; III, 240uçruşmak
: uçurmakta yardım ve yarış etmek I, 233, 529;III, 178uçukmak
: sonuna varmak·I, 191uçun
: sebep bildiren bir edat, için· I, 76, 86; II, 290; III, 358uçurgan
: çok uçuran· I, 156uçurmak
: uçurmak; düşürmek I, 176; II, 199, 324uçursamak
: uçurmak istemek· I, 280; III, 247uçuz
: ucuz, hor ve alçak, değersiz· I, 54uçuzlamak
: hor ve alçak görmek, hakaret etmek·I, 54, 301uçuzlanmak
: ucuz bulmak, ucuz saymak· I, 292uçuzluk
: değersizlik, küçüklük, ucuzluk· I, 149ud
: sığır, öküz·I, 45, 346 bkz> öd, ududukluk
: insanın bir ;eyden gafleti ve dalg ınlığı,I, 149 bkz> uduglukud yılı
: Türkler'in on ikili yıllarından biri· I, 45, 346ud
: uyku, I, 46, 200 bkz> u, uduud
: sığır, öküz· II, 358udgarmak
: uyandırmak, uyarmak·I, 46 bkz> udgurmak, uygurmakudgırmı
: uyanmış·II, 257udgurgan
: daima uyandıran·II, 256udgurguçı
: uyandıran·II, 50udgurmak
: uyandırmak, uyarmak·I, 46, 225, 260;II, 44, 193, 255 bkz> udgarmak, uygurmakudık er
: uyuklayan kişi·I, 65udıklamak
: uyuklamak·III, 349 bkz> uduklamakudım
: arkası sıra, ard, arka, müteaklp·III, 401 bkz> uduudımak
: uyumak I, 39;III, 259, 260 bkz> udumakudınmak
: sönmek,III, 26 bkz> odunmak, udunmakudışmak
: uyumakta yarış etmek; uyuşmak, katılaşmak,-pıhtılaşmak.I, 181, 182 bkz> uduşmakudıtgan
: çok uyutan, hep uyutan·I, 154udıtma
: yaş peynir, taze peynir,I, 143udıtmak
: uyutmak; katilaştirmak, peynlr yapmak; sõndürmnek. I, 207, 208udlaşmak
: birbiri ardınca yürümek·I, 239 bkz> üdle şmekudlatmak
: uydurmak, arkasına düşürmek I, 264, 265udluk
: sığır glbl hayvanların ahırda yattığı yer, I, 98udmak
: uyan, çırak, şâkirt; uşak, ırgat·I, 99udmaklanmak
: uşak ve ırgat sahlbl olmak·I, 313udu
: uyku· I, 39; II, 193; III, 247 bkz> u, ududu
: art, arka, arkası sıra, müteaklp, arkasında; yüzünden, dolayı· I, 87, 110, 167, 272, 399; II, 17, 303; III, 80, 231, 309. 401 bkz> ud ımudu
: tepe, I, 87 § kumudu
: kum yığını· I, 87udug
: uyanık, I, 63 § udug köñüllilg er;uyan ık gõnüllü, anlayışlı adam· I, 63udugluk
: işlere karşı (^111^1^I, 149 bkz> uduklukuduklamak
: uyuklamak, III, 339 bkz> udıklamakudukmak
: ardına dü;mek, kovalatmak· III, 231udulamak
: uymak· I, 308udumak
: uyumak· I, 39 bkz> udımakudunmak
: uyanmak. I, 200; III, 194udunmak
: uyanmak I, 200 bkz> odunmak, ud ınmakudurmak
: seçip ayırmak·I, 370;III, 228 bkz> adırmak, edirmek, ödürmek, ödürmek, üdürmekuduşmak
: uyumakta yarış etmek; uyuşmak, katılaçmak, pıhtila;mak·I,181 bkz> udışmakuduz
: uyuş I, 54, 55;II, 300; 111. 5, 63, 74uduzlamak
: uyuzuna ilâç yapmak·I, 301uduzlug
: uyuzlu·I, 146ufut
: hayâ, utanma, ut· I, 309 bkz> uvut, uwutufut bolmak
: utanmak, I, 309; III, 208 ,231ug
: çadırın üst yanındaki köşelerden her biri I, 48ugan
: her şeye gıicü yeten, kadir, I, 77 § ugan Teñri; gücü yeten Tanr ı· I, 77ugança
: gücü yetinceye kadar· I, 44ugarat
: alnındaakı olanat· I, 53uglı
: Kaşgar'da yetişen ve yenen beyaz ve tatlı bir havuç· I, 129Ugraklanmak
: Ograk kılığına girmek, I, 313 bkz> Ograklanmakugut
: içki yapılan bir çeşit hamur· I, 50uxak
: kaysı, erik gibi meyvelarin sıkılmış suyu· I, 122ujlañ
: kaya keleri, I, 116ukımak
: kusmak, III, 254ukmak
: anlamak .I, 168; II, 228; III, 20, 46ukruk
: kement· I, 100; III, 215uksamak
: anlamak istemek· I, 277ukturmak
: anlatmak I, 223ukulmak
: bilinmek, anlaşılmak ,I, 197uku
: anlayı;· I, 62ukuşlug
: anlayı;lı· I, 62, 147ukuşmak
: anlamak· I, 186 ul duvar temeli· I, 48ula
: kırda belge, alâmet· I, 92ulag
: ulak, beyin emriyle koşa koşa giden postacının başka bir ata erişip bininceye değin bindiği at· I, 122ulag
: yama, elbise yaması· I, 122ulaga
: savaş atı, III, 172ulagu
: neriğ kendisiyle bir şey ulanan nesne·I, 136ulamak
: ulamak, eklemek; ulaşmak ve buluşmak III, 255ulanmak
: ulanmak, vasıta olmak,I, 64, 204ular
: erkek keklik·I, 122; II, 213ularlıg
: kekliği çok olan· I, 148ulas köz
: süzgün ve yakışıklı göz· I, 59, 60ulaşmak
: ulaşmak, bitişmek· I, 189ulatmak
: ulatmak· I, 213ulatu
: burun temizlemek için koyunda ta şınan ipek kumaş parçası· I, 136uldañ
: pabuç altı, tabanı, mestin alt yanı,I, 116 bkz> oldañuldımak
: yalın ayak, nalsız kalmak; ayağı ya-ralanmak, ayağı aşınmak·I, 104, 273ulduk
: nalsız, yalın ayak· I, 101 bkz> oldukulgadmak
: büyümek, ulu olmak, I, 263, 505; II, 268; III, 87 bkz> ulgatmakulgatmak
: büyümek· I, 263; II, 366 bkz> ulgadmakulıç
: erkek çocuklara sevgi bildirmek içln söylenen bir kelime I, 52; II, 250ulıgu
: uluyacak zaman· I, 136ulımak
: ulumak·III, 255ulınç yol
: kıvrımlı yol, iğri, büğrü, büküntülü yol, düz olmayan yol·I, 133;III, 450ulınmak
: usanmak, bıkmak; kıvrılmak, dolanmak,I, 204, 205;II, 241 bkz> ulunmakulışmak
: ulaşmak I, 189ulıtgan
: çok ulutan·I, 156ulıtmak
: ulutmak·I, 213ulıtmak
: eğdirmek, büktürmek·I, 213ulma
: testi, çanak çömlek·I, 130, 371; II, 234; III, 182 bkz> olmaulmak
: erpimek, eriyecek ve dağılacak halegelmek, eskiyerek y ıpranıp yırtılmak. I, 169ulnatmak
: altını üstüne getirerek düzelttirmek, çevirtmek.I, 267ulturmak
: erpitmek, yıpratmak·I, 223, 224ulug
: ulu, büyük, yüce, büyüklük, ululuk·I, 51,64, 301, 304, 324, 347, 348, 367; 11. 19, 28, 40. 54. 95, 328; III, 69, 70, 175ulug ay
: senenin "ulug oglak ay"dan sonra gelen parças ı, yaz ortası·I, 348uluglamak
: yüceltmek·I, 304ulugluk
: büyükluk, ululuk, Irilik; ya şça kocalık·I, 64, 150, 352, 505; II, 91ulug oglak ay
: senenin "oglak ay"dan sonra gelen ve o ğlakların büyüduğü parçası·I, 347 bkz> oglak ayulugsamak
: bir şeyin büyüğünü istemek,I, 302, 303uluk
: atın onnuzbaşı·I, 68uluk (ton)
: eskimiş, yıpranmış (elblse)·I, 67 ulun temrensiz ok,I, 78 ulunlug (er) temrensiz, yeleksiz okları bulunan (kişi)·I, 148ulunmak
: usanmak, bıkmak; kıvrılmak, dolanmak· I, 204 bkz> ul ınmakuluş
: köy, şehir, I, 62ulyan
: kokulu bir bitklnin köküdür ki yenllir·I, 121um
: karın şişkinliği, kursak bozukluğu, I, 49uma
: ana· I, 92uma
: eve gelen konuk· I, 92, 93, 106; II, 316umak
: geciktirmek,I, 93umak
: kudreti olmak, gücü yetmek·I,44, 77umay
: son, kadın doğurduktan sonra karnından çıkan sonu·I, 123um bolmak
: kursak bozulmak, çok yemekten kursak bozulmak, bulanmak· I, 49umdu
: istek, dilek; tamah· I, 125umduçı
: dilençi. I, 125, 141umdurmak
: umdurmak· II, 54ummak
: ummak· I, 169umunç
: umma, umut etme· I, 133; III, 450umunçlug
: umulan, umutlu· I, 155umunmak
: umunmak, umutlanmak, unnmak·I, 206; III, 429un
: un, I, 49, 174, 238, 250, 255, 264, 268, 269,284, 286;II, 15, 16, 71, 81, 102, 129, 174;III, 40, 102, 107, 340, 436unamak
: razı olmak, kabul etmek, I, 215; III, 256unaşmak
: uyuşmak, kabullenmek· I, 190 bkz>ona şmakunatmak
: razı etmek, I, 125unıtgan
: çok unutan· I, 156, 525unıtmak
: unutmak, I, 215; II, 325 bkz> unutmakunutmak
: unutmak·I, 215 bkz> unıtmakunutmış
: unutulmuş· I, 228uñamuk (er)
: solak (adam)· I, 162uñra yatmak
: sırt üstü yatmak·III, 378 bkz> tuñra tüşmekuragan
: daima uran·I, 33 bkz> uranuragun
: Hindistan'dan gelir bir ilaç·I, 138uragut
: kadın, avrat· I, 138, 153, 178, 180, 201,250, 253, 255, 257, 259, 275, 302, 306, 308,311, 314, 401, 509;II, 9, 22, 56, 80, 107, 121,126, 141, 142, 146, 151, 153, 155, 156, 233,239, 254, 265, 278, 302, 304, 307, 309, 317,330, 355; III, 36, 50, 58, 64, 85,uran
: daima uran· I, 33 bkz> uraganurdı tokıdı
: vurdu, dövdü· III, 268urdutal
: hamamotu· I, 124 bkz> ardutal, ordutalurga
: büyük ağaç· I, 128urgu
: kendisiyle bir şeye vurulacak nesne veya ayg ıt. I, 13; II, 69urı
: ses, gürültü· I, 87, 88urı
: erkek evlât· I, 88, 251 § ur ı oglan; erkek çocuk· I, 88urı
: dere, yol, III, 370 § teriñ urı; geniş dere ve yol· III, 370urı kıkı
: gürültü, haykırı;· III, 227 bkz> kıkıurılamak
: bağırmak, sesini ynkseltmek. I, 309 bkz> or ılaşmak, orlaşmak, urılaşmak, urlamak, yurlamakurılamak
: kendini õvmek, kendini övmekte ileri gitmek I, 309urılaşmak
: bağrışmak, çağrışmak·I, 239 bkz>orılaşmak, orlaşmak, urılamak, urlaşmak, yurlamakurışmak
: vuruşmak·I, 367 bkz> uruşmakurk
: ip, urgan,I, 42, 258 bkz> urukurlamak
: bağırmak, ulumak·I, 189 bkz> orılaşmak, orlaşmak, urılamak, urlaşmak, yurlamak urlaşmak bağrışmak, çağrışmak· I, 239 bkz>orılaşmak, orlaşmak, urılaşmak, urlamak, yurlamakurmak
: urmak, vurmak, dövmek; koymak, yapmak; takmak, I, 12, 13. 20, 27, 93, 164,165, 177, 213. 242, 320, 329, 333, 334, 348,386, 407, 483;II, 54, 61, 138, 152, 174, 191,358; III, 120, 124, 127, 145, 260 bkz> ürimekurra
: erkeklerde olan kasık yarıklığı, kavlıç· I, 39ursamak
: vurmak istemek, I, 276ursukmak
: dövmede, dövüşte yenilmek, dövülmek. I, 242, 243urt
: ìğne deüği, iğne yurdu· I, 42urug
: tane, tohum, evin· I, 53, 64, 449urug
: dövüş, vuruş· I, 27, 386uruglamak
: çekirdeğini çıkarmak, çekirdekten ayırmak· I, 303, 304; III, 346uruglanmak
: tane tutmak· I, 293uruglug (altun)
: para olarak kesilmiş, urulmuş (altın)· I, 147urugluk (buğday)
: tohumluk için saklanmış (buğday)· I, 146urug turıg
: hısımlar·I, 64uruk
: ip, urgan·I, 42, 66, 209, 221; II, 136, 205; III, 110, 330 bkz> urkuruklug (kova)
: ipli (kova)· I, 147urukluk (yüñ)
: ip yapmak için hazırlanmış(yün)· I, 150urulmak
: vurulmak, dövülmek; kurulmak· I, 194, 195; II, 138urulmak
: (ip ve benzeri) örülmek I, 195urumday
: kendisiyle ağının zararı giderilen bir taş· I, 159urunç
: rüşvet, gevik, I, 132, 354; III, 217, 449 bkz> orunçurunmak
: pişman olup vurunmak, dövünmek;sar ınmak, örtünmek I, 201urunmak
: dikilmek, kalkmak· I, 201uruş
: urma, sava;, vuruş, vuruşma·I, 61, 221, 414; II, 83uruşmak
: vuru;mak· I, 20, 182;II, 89 bkz>uru şmakuruş tokuş
: uğraşma ve savaşma·I, 12urut
: kuru (geçen yıldan kalma ot için). II, 79 bkz> ar ııturu yazmak
: vurayazmak, döveyazmak· III,59us
: hayır ve şerri ayırt ediş, I, 36us
: kerkes kuşu, I, 36, 228; III, 46usal kişi
: gafil, iş bilmeyen·I, 122usayuk (er)
: gafil (adam)· I, 160usıtgan
: çok susatan, I, 155usıtmak
: susatmak· I, 209uslamak
: anlamak, hayrı şerden ayırt etmek·I, 286uslayu
: kerkes kuşu gibi, II, 17usmak
: susamak; sanmak· I, 166; II, 165usnatmak
: benzetmek, I, 267 bkz> üsnemekusrık
: uyuklayan adam. I, 99usukmak
: susamak· I, 191; II, 165usuz
: uykusuz, I, 122uş
: şimdi, işte, §161.I, 36;II, 45, 128uş
: agaç, dal, boynuz gibi şeylerin özü· I, 36 §müñüz uşı; boynuz özü·I, 36uşak
: küçük, ufak,I, 67;III, 279 § uşak oglan; küçük çocuk·I, 67 § uşak otuñuşak
: koğuculuk, koğu, dedikodu, kogucu· I,122; II, 20 § uşak söz; kogu olarak söylenen söz· I, 122uşaklamak
: koğlamak· I, 305uşaklık
: işte gösterilen çocukluk·I, 150uşalmak
: ufalanmak· I, 197 bkz> uşatmak, uwşatmak, üşelmek, üşetmekuşatmak
: ufalatmak· I, 211, 262 bkz> uşalmak, uwşatmak, üşelmek, üşetmekuşgun
: ekşi bir çeşit ot, poy otu·I, 440 bkz>ku şgunuşun
: omuz başı, çigin başı·I, 77uş uş
: öküzü suvarmak için söylenen 502.I, 36utamak
: yapraklarını, başağını kesrnek, ekin biçilmek, budamak·III, 250, 251utanç
: (ış) utanılacak (1;).III, 448 bkz> utunçutanmak
: utanmak,I, 199, 291 bkz> uwutlanmakutmak
: oyunda yutmak, oyunda ütmek I,170, 200; II, 103utru
: önce; karşı, orta I, 68, 494; II, 145; III, 40 bkz> ortu, otra, otruutrulanmak
: yüz ytize gelmek· I, 296, 297 bkz> otrulanmakutrulmak
: kesilmek, kırkılmak, kısaltılmak.I, 246, 247utrunmak
: dayatmak ve karşı koymak istemek; yönelmek. I, 251 bkz> otrunmakutruşmak
: karşı koymak, kaı·şi gelmek, karşılaşmak.I, 232 bkz> otruşmakutruşmak
: makasla kesmekte yardım etmek· I, 233utsukmak
: oyunda yutulmak·I, 242utulmak
: (ekini bozan bitkiler) kesilmek, ba şı vurulmak I, 193 bkz> otulmakutun
: degersiz, alçak, küstah· I, 123, 414utunç
: (ış) utanılacak (iş)· I, 131; III, 448 bkz>utançuturmak
: (saç ve elbise) kesmek· I, 176utuşmak
: oyunda yutu;mak· I, 180uva
: çagıran kişiye cevap için "ne buyuruyorsun?" anlam ında bir edat· I, 40uva
: içine şeker ufalanan bir çeşit yemek· I,II bkz> uwauvmak
: ufalamak, I, 11 bkz> öwmek, uwmakuvut
: ut, hayâ, ar· I, 83 bkz> ufut, uwutuwa
: soğukluk olarak yenen bir çe şit şekerli pirinç yem'egi· I, 90 bkz> uvauwmak
: ufalamak·I, 166 bkz> öwmek, uvmakuwşatmak
: ufalatmak· I, 262 bkz> uşalmak,uşatmak, üşelmek, üşetmekuwulmak
: ufalanmak, ezilmek· I, 197;II, 6uwunmak
: kendi kendine ufalamak,I, 202uwunmak
: ovuşturmak.I, 202;II, 147 bkz>owunmakuwurgarmak
: utandırmak· I, 290uwuş
: ufalanmış nesne· I, 61uwuş etmek
: ufalanmış ekmek·I, 61uwuşmak
: ufalamakta yardım ve yariş etmek,I, 185uwut
: utanma, hayâ, ut, ar· I, 51, 83, 116, 131,469 bkz> ufut, uvutuwut
: yemege veya beyin yanına çağırma, davet·I, 51uwutlanmak
: utahmak· I, 291 bkz> utanmakuwutlug
: utanan, utangaç· I, 146uya
: kuş yuvası, I, 85uya
: hısım, kardeş, I, 85, 86uyadsılık
: utanan, utangaç· I, 160uyadmak
: utanmak· I, 55, 216 bkz> uyatmakuyalamak
: yuva yapmak,III, 328uyalmak
: çekinmek, utanmak·I, 269uyatmak
: utanmak·I, 216 bkz> uyadmakuygurmak
: uyarmak,I, 269, 270 bkz> udgarmak, udgurmakuymak
: uymak, birine bağlı olmak·III, 146uyuglug
: kemerli. III, 50uz
: usta, mahir·I, 46 § uz kişi; eli uz, eli işe yaraşıklı, udumlu kişi I, 46uza
: geçmiş zaman,I, 88, 89, 385uzak
: uzun; eski, uzak·I, 66, 380 § uzak ış;uzayan bitmeyen iş·I, 66uzaklık
: işte ağırlık.I, 150uzatmak
: uzatmak; geciktirmek I, 209;II, 234 bkz> uzutmakuzlanmak
: ustalaşmak·I, 297uzluk
: sanat·I, 253uzmak
: başkasından ileri geçmek·I, 88 bkz> ozmakuzsamak
: koparmak istemek,I, 276, 277 bkz> üzsemekuzun
: uzun,I, 77, 448;II,'11, 78; III, 36, 89,121uzutgan
: her zaman uzatan· I, 155uzutmak
: uzatmak·I, 155 bkz> uzatmakübgük
: ibibik kuşu·I, 78, 110 bkz> übüpübüp
: ibibik kuşu, I, 78 bkz> übgük ,üç
: sayıda üç·I, 35;II, 283üçgil
: müselles, üçgen, üç köşeli şe/·I, 105üçgül
: müselles, üçgen, üç köşeli şey,I, 105üçlenmek
: üç olmak, üçlenmek·I, 256üçlüç
: başları bir demirle birleştirilerek üç çubukla yap ılan tavşan tuzağı·I, 95üçükmek
: sesi, soluğu, nefesi kesilmek·I, 192; II, 118üçünç
: sayıda üçüncü· I, 131; III, 448üçürgen
: çok söndüren, I, 522üçürmek
: söndürmek· I, 176, 177 bkz> öçürmeküdürmek
: seçmek, üstün tutmak, III, 11 bkz> a ğırmak, edirmek, ödürmek, ödürmek, udurmaküdermek
: uymak, izince gitmek· I, 178üdik
: aşk ve sevgi coşması, sevda, hasret· I, 69, 212; II, 144, 188, 311; III, 258 bkz> ödiküdlenmek
: kösnemek, erkek istemek· I, 257üdleşmek
: birbiri ardınca yürü;mek· I, 239 bkz> udla şmäküdrek
: artan, az iken artan şey,I, 103üdremek
: üremek, çoğalmak ,I, 273üdreşmek
: artmak·I, 232üdretmek
: üretmek, çoğaltmak·I, 261ügi
: baykuş· I, 9, 161;III, 118, 238 bkz> ühi, yabakülakügimek
: öğütmek· III, 254ügit
: buğday ve benzeri şeyleri öğütme. I, 51ügitçi
: un öğüten kimse· I, 51ügitmek
: öğüttürmek· I, 213ügitsemek
: öğütmek istemek·I, 302ügre
: tutmaca benzer ve ondan daha sulu şehriye çorbası, erişte.I, 127; III, 173ügrilmek
: sallanmak· I, 248ügrimek
: sallanmak, kımıldatmak; birisine karşı yaltaklanarak hilesini saklamak, I, 275, 354ügrişmek
: sallamakta yardınn etmek, I, 236ügritmek
: sallatmak, I, 261ügrük
: çocugun beşigini sallama·I, 105ügür
: darı.I, 54;II,121; III, 9 bkz> yügür § yag ügüri; susam· I, 54ügürlüg
: darı sahibi olan· I, 152ügürlük
: dan konulan yer·I, 152ügürmek
: deve üzerine iki taraflı yükletilerek içerisine binilen sepet ve benzeri ;ey· I, 507 bkz> tegirmekügüşmek
: öğütmekte yardım ve yarış etmek· I, 187ühi
: baykuş ,I, 9, 161; III, 118, 238 bkz> ügi, yabakulaküjme
: dut ağacı· I, 130üjük
: hece, harf, I, 71, 72üjüklemek
: hecelemek, I, 71üjümlenmek
: dutlanmak, dut vermek,I, 297ükek
: tabut, sandık·I, 78ükek
: şehrin etrafında savaş için hazırlanmış olan burç·I, 78ükeklemek
: burç yapmak; sandık yapmak·I, 307ükeklig tam
: burçları bulunan kale·I, 153ükeklik
: sandık yapmak için ayrılan ağaç· I, 153ülemek
: dağıtmak, yaymak, üleştirmek· I, 51;III, 255üleşmek
: paylaşmak, üleşmek I, 189ületmek
: paylaştırmak, dagıtmak, I, 214ülike
: ökse otu·I, 137Ülker
: Ülker yıldızı, Süreyya yıldızı.I, 95; III, 40ülker çerig
: harp usulünde bir hile tarzı·I, 95 ,ülkü
: ahit, peyman.I, 129ülüg
: pay, nasip, hlsse,I, 62, 72 bkz> ülük, ülü şülüglüg
: üleştirilmiş, pay edilmiş, dağıtılmı;· I, 511ülük
: pay, naslp, hisse· I, 62, 72 bkz> ülüg, ülü şülü
: pay, halk arasında taksim, hisse· I, 62 bkz> ülüg, ülüküm
: şalvar, don· I, 38, 117, 203ümglik
: imik, çocukların tepesinde bulunan yumuşak yer I, 110ümleşmek
: şalvarını ortaya koyarak kumar oynamak· I, 242ünlüg
: şalvarlı,I, 224ün
: ses; ün, san·I, 38, 49. 219;II, 294;III, 194, 240, 402ündemek
: ünlemek, çagırmak.I, 273;III, 69ündeşmek
: çağırı;mak·I, 231üñmek
: delmek· I, 174 bkz> öñmeküñtürmek
: deldirmek I, 290üñüjin
: çölde insanı öidüren umacı, gulyabani·I, 145üñülmek
: oyulmak III, 395üñür
: in, mağara·I, 94üp
: renkte pekitme edatı·I, 34 § üpürüng; apak·I, 34üplelmek
: yağma edilmek·I, 295üplemek
: yağma etmek·I, 284üplenmek
: yağmalanmak·I, 255;III, 90üpleşmek
: yağma edişmek, yağmalaşmak.I,238üpletmek
: yağma edilmek I, 264ürimek
: takmak, urmak,III, 120 bkz> urmakürimek
: içten çürümek III, 252, 253 bkz> örimekürkmek
: ürkmek,III, 420ürkülmek
: ürkülmek·I, 250ürkünç
: ürküntü, kargaşalık,I, 250 bkz> ürkünmekürkünçe
: üfleyeceğine,I, 337ürkünmek
: düşman yüzünden ulus arasına düşen ürküntü, telâşla kalelere ve sığınaklara kaşışma·I, 108 bkz> ürkünçürküşmek
: ürküşmek,I, 155ürkütmek
: ürkütmek I, 263, 264ürmek
: üflemek; ürmek,'havlamak·I, 55, 164, 337; III, 5ürñek
: kireç· I, 121ürñermek
: ağarmak· I, 289ürpek
: tüyleri ürpermiş insan ve hayvan·I,103ürpekmek
: (tüy) ürpermek. I, 229, 230 bkz> orpatmak, örpe şmek, ürpermek, ürpeşmek ürpermek (tüy) ürpermek I, 217 bkz> orpatmak, örpe şmek, ürpekmek, ürpeşmek ürpeşmek birbirine karşı kabarmak, I, 229, 230 bkz> orpatmak, örpe şmek, ürpekmek, ürpermekürülgen
: her zaman şişen, kabaran· I, 158ürülmek
: şişmek, kabarmak, üflenmek, şişirilmek I, 195ürüñ
: ak olan nesne, ak, beyaz, gençlerin t ırnakları üzerinde bulunan aklık· I, 134, 330,382;II, 12 bkz> ak, örüñ § tırñgak ürüñ; tırnak beyazlığı. I, 134ürüñ karak
: göz akı, I, 382ürüñ kuş
: akdoğan· I, 331ürüşmek
: üflemekte yardım ve yarış etmek I, 183üske(n-t)eç
: kuru üzüm· I, 159üsnemek
: benzemek· I, 288; II, 223; III, 147 bkz> usnatmaküstek
: üstelik, ziyadelik.I, 120üstelmek
: artmak, çoğalmak, artırılmak.I, 246üstem
: eğerlere, kemerin başına, tokalara işlenen altın ve gümüş·I, 107 bkz> saxtüstermek
: üstün gelmek için yarış etmek; inkâr etmek I, 221üstün
: üstün· I, 108 § andan üstün; ondan üstün·I, 108üsüglemek
: hile ile kilit açmak.I, 306 bkz>osuglamaküşelmek
: arannìak· I, 197üşelmek
: ufalanmak, II, 235 bkz> uşalmak, uşatmak, uwşatmak, üşetmeküşemek
: yer ve benzeri şeyleri aramak üzere eşmek III, 253üşerig (taş)
: düz (kaya), I, 135 bkz> yüşeırgüşetmek
: araştırmak.I, 211 bkz> eşltmeküşetmek
: ufalatmak·I, 211 bkz> uşalmak, uşatmak, uwşatmak, üşelmeküşgürmek
: üşürmek, kışkırtmak; ıslık çalmak· I, 228 bkz> üşkürmeküşik
: yemişleri kavurarak büyümekten al ıkoyan soğuk·I, 72üşiklemek
: üşümüşken yakalamak·I, 306, 307üşimek
: soğuktan üşümek II, 137; III, 254 bkz> üşümeküşkürmek
: üşürnnek, kışkırtmak; ıslık çalmak· I, 228 bkz> üşgürmeküşkürmek
: hatırlamak· I, 228, 229üşkürtmek
: hatırlatmak.I, 229 bkz> üşkürtürmeküşkürtürmek
: hatırlatmak.I, 229 bkz> üşkürtmeküşmek
: üşmek, üşüşmek, toplanmak; delgiç ile delmek,I, 166üştürmek
: deldirmek, delik delmeyi emretmek, dar deli ği genişletmek·I, 222üşümek
: üşümek,I, 463 bkz> üşimeküşütmek
: üşütmek, soğutmak için soğuğa koymak·I, 211ütimek
: (kıl) ütülemek· III, 252ütmek
: (kıl) yakmak, ütmek·I, 171ütrük
: hileci, ütücü adam,I, 101ütüg
: kusma,I, 68 bkz> ütükütük
: ütü,I, 68ütük
: kusma·I, 68 bkz> ütügütülmek
: yanmak, (kıl) ütülenmek,I, 193ütüş
: bir çeşit çocuk oyunu; bu oyunda utme, yutma·I, 60, 61 bkz> ötü şüy
: ev, I, 81 bkz> ef, ev, ew, öw, üwüw
: ev·I, 81 bkz> ef, ev, ew, öw, üvüyük
: tepe gibi yüksek olan yerler·I, 85üyük (yér)
: sulu ve buna benzer yerlerde ayak bas ıldığı zaman kaybolan ve ayağı çıkarması güç olan kumluk (yer)·I, 85üyükmek
: (ayak) gömülmek, incinmek, burkulmak·I, 268üz
: sağır·I, 45 bkz> öz § üz kişi; sağır adam· I, 45üze
: üstünde, üzerinde, üzere, üzerine, üzerindeki .I, 44, 66, 149, 197, 219, 237, 241, 244, 258, 331, 343. 456, 461, 468, 469;II, 23, 72, 192, 249, 288, 303, 328, 331, 356; III, 131, 161 üzelmek yorulmak, sıkılmak, ögüç işe düşmek·I, 196, 233üzitmek
: çok söylemekten kulak sa ğır (ağır) olmak; sirke küpten ekşiliğinden dolayı sızmak· I, 209üzlenmek
: yemekte yağ üste çıkmak, kabarmak· I, 258üzlünmek
: (ip) üzülmek, kopmak· I, 258üzlüşmek
: üzüşmek, kopmak; (kan, koca) ayrılmak; alacaklı borçludan ilişilgi kesmek, I, 240 üzmek (ip ve benzeri şeyleri) kesmek· I, 165, 522üznemek
: kar;ı koymak, söz dinlememek·I, 288üzsemek
: koparmak 1510^6^I, 276, 277 bkz>uzsamaküztürmek
: üzdürmek, kopartmak·I, 220üzüklük
: kesilme·I, 152üzülgen
: daima üzülen·I, 158üzülmek
: üzülmek, kesilmek·I, 196üzüm
: üzüm. I, 75, 88, 180, 184, 282, 289. 353.360, 514;II, 16, 18, 104, 125. 186, 265;III, 8, 119, 201, 265, 331, 410üzümlenmek
: üzümlenmek.I, 295üzüşmek
: üzüm toplamakta yardım ve yarı; etmek; ip ve beñzeri şeyleri kesmekte ve üzmekte yard ım ve yarış etmek·I, 184üzütlemek
: birini pinti görnıek·I, 299üzütlük
: bir şeyde pintilik·I, 150va
: "vay" anlamına söz söyleyen veya emreden kimsenin emrini inkâr yerine bir söz,III, 215 bkz> yaya
: "va" edatı gibi "vay" anlamına inkâr edatı III, 215 bkz> vaya
: ok, yay· I, 280, 496, 500, 501;II, 7, 37, 5059, 61, 65, 66, 67, 68, 97, 98, 114, 134, 138,190, 198, 205; III, 16, 50, 59, 73, 78, 215, 219, 239, 318, 331, 370, 407, 409 § ya bagr ı; yayın orta yeri· I, 360,yaba
: yaş ve ıslak olan herhangi bir ;ey· III, 24yabaku
: yün ve yapağı yoluntusu· III, 36yabaku bolmak
: baştaki saç keçelenmek· III,36yabakulak
: baykuş· III, 56 bkz> ügí, ühiyabı
: eğerin üstüne ve altına konan keçe, eğer yastığı· III, 24yabıtak
: çıplak, egersiz· III, 48, 177 bkz> yap ıtakyaçanmak
: utanmak, ocunmak, sıkılmak· III, 83yadag
: yayan, yaya· III, 28 bkz> yadagyadıñ
: yere yayılmış olan az şey· III, 372yadag
: yaya, yayan· I, 381 bkz> yadagyadaglık
: yayalık, yaya yürüyüş· III, 51yadıglıg
: yayılı, yayılmış· III, 49, 50yadılmak
: yayılmak, dağılmak, ayrılmak·I, 442;III, 77, 148, 159, 192 bkz> yay ılmakyadım
: döşek, yaygı, sergi. I, 15, 119; III, 19yadınmak
: yayılmak. III, 83yadışmak
: yaymakta yardım ve yarı; etmek· III, 70yadlışmak
: dağılışmak, yayılı;mak· III, 104, 105yadmak
: döşemek, yaymak, sermek· I, 15, 45; II, 313, 314; III, 434 bkz> yatmakyadsamak
: yaymak ve dağıtmak istemek· III, 305yadturmak
: yaydırmak, III, 93 bkz> yaturmakyadturmak
: bir şeyi bohça veya benzeri içinde saklatmak· III, 94 bkz> yatturmak, yittürmekyafa
: kolgan dikeni· III, 24 bkz> yava, yawayafa
: sıcak, kuytu (yer)· III, 24, 27 bkz> yava,yawayafaş
: yavaş, yumuşak huylu· III, 12 bkz> yawa şyafgu
: halktan olup hakandan iki derece aşağı bulunan kişiye verilen ungun· III, 32yafışgu
: "kızılcık" veya "güren" denen da ğ yemi;l· III, 48 bkz> yumuşgayafuz
: her şeyin kötüsü, fenası· III, 10 bkz> yawuzyag
: yağ, iç yagı·I,182, 208, 227, 326;II, 9, 89. 123, 149, 154. 188, 189. 190, 197, 198, 205. 210, 229, 231, 240, 245. 293, 305, 354; III, 63, 77, 119, 157,182. 223, 252, 307, 319, 392, 425, 426, 435 § kara yagyagak
: ceviz.I, 90, 267, 417;III, 8, 29yagaklıg
: cevizli·III, 50yagaklık
: cevizlik, ceviz biten yer·III, 51yagan
: fil· III, 29 bkz> yañan, § Yagan Téginyaganlık
: filli olan, filci· III, 50yagı
: düşmün I, 41, 88. 168, 205, 206, 215, 234, 251, 273, 305. 336. 397, 441, 456, 496, 516, 517, 520, 522;II, 6, 10, 29, 74. 83, 116, 165, 204, 227, 228, 329; III, 24, 44, 134, 237, 271, 272. 301. 322, 328, 339, 395, 400, 420yagıkmak
: düşmanlaşmak· III, 76yagılamak
: düşmanlık etmek, düşmanla savaşmak, çarpişmak· III, 325, 328 bkz'yagılmak
: yağdırılmak.III, 79yag(ı)r
: at, katır ve eçek gibi hayvanlar ın sır-tında semer, eger ve yük vurmasından meydana gelen yara, yagır·I, 58, 370;III, 9yagırlamak
: yağırı sağaltmak, iyi etmek·III, 342yagırlanmak
: yağırlanmak, yağırı çoğalmak, yağırdan kaşınmak·III, 113, 114yagırlıg
: yağırlı, sırtı yaralı·II, 9;III, 9, 49yagış
: putlara kesilen kurban·III, 10yagıtgan
: her zaıpan yağdıran·III, 53yagıtgan
: her zaman dü;manlık eden·III, 53yagıtmak
: yağdırmak·II, 316yagıtmak
: düşmanlık etmek, III, 53 bkz> yagılamak, yaguşmakyagız
: yağız, kızıl ile kara arası renk· III, 10yagku
: yağmurluk· III, 25, 227 bkz> yakuyaglamak
: yağlamak· III, 308, 319yaglanmak
: yağlanmak· III, 111yaglatmak
: yağlatmak· II, 355yaglıg
: yağlı· I, 70; II, 309; III, 121, 156, 306. 392yagmak
: yağmak,I, 139, 376, 457, 494;II,122; III, 60, 61Yagmalanmak
: Yağma kılığına girmek, onların huyu ile huylanmak· III, 203yagmur
: yağmur. I, 16, 272, 354; Il, 28, 122,175, 316, 352; III, 38, 39, 53, 79, 93, 95, 380, 436 bkz> yamguryagmurçıl
: yağmuru çok olan (yer)· III, 56yagrımak
: yağır olmak, I, 104 yagrınlamak yarnına, sırta, vurmak· III, 343 bkz> yarınlamak yagrıtmakyagru
: çevre, yakı^lık. III, 13 bkz> yakruyagsamak
: yağ istemek. III, 305, 306 bkz> yags ımakyagsımak
: yağ tadını almak, III, 305, 306 bkz> yagsamakyagturmak
: yağdırmak· III, 95yaguk
: yakın, 1113101.I, 433;III, 23, 29, 76, 255 § yak yaguk; (115101^1-.III, 29 § yaguk yér; yak ın yer·III, 29yagumak
: yaklaşmak·II, 148; III, 89 bkz> yaguşmakyaguşmak
: düşmanlık etmek· II, 90 bkz> yagılamak, yagıtmakyaguşmak
: birbirine yakla;mak· III, 73 bkz> yagumakyagutgan
: daima yaklaştıran· III, 52yagutmak
: yaklaştırn-ıak. II, 316yag ügüri
: susam· I, 54yah
: "evet, peki" anlamına bir kelime· III, 118 bkz> yehyaxsınmak
: kollarını yenlerine sokmadan, belini iliklemeden, elbiseyi e ğinine (sırtına) almak, III, 109yahşı
: iyi; güzel, her şeyin güzeli I, 64; III, 32yak
: çanak ve kap bulaşığı· III, 4 bkz> yak yuk, yok, yok yak, yuk, yuk yakyaka
: yaka, elbise yakası·I, 189, 253; III, 24, 307yakıg
: (şişkinlik ve benzeri şeylere yakılan) yakı· I, 407;III, 13, 62, 74, 96yakılmak
: dokunulmak, yaklaşılmak· III, 81yakın
: yakın. III, 22, 23yakışmak
: yaklaşmak, dokunmak, yakına gelmek; yakı yakmakta yardım etmek I, 170, 383; II, 103; III, 74yakı yukı (er)
: alçak gönüllü ve yaltaklan ıcı (adam)· III, 25yakmak
: yaklaşmak, dokunmak; yakmak·I, 456;II, 69;III, 22, 62, 63yakrı
: yağ, iç yağı, yağlı· 11.105; III, 31, 32, 204; 306yakrıkan
: fındık büyüklüğünde kırmızı meyvesi olan bir bitki·III, 56yakrıkan
: buz yağı·III, 56yakrılanmak
: yağlanmak·III, 203, 204yakru
: çevre, yakınltk.III, 31 bkz> yagruyakturmak
: dokundurmak; (yakı) yaktırmak; (ateş) yaktırmak· ÌII, 96yaku
: yağmurluk. III, 25, 226 bkz> yagkuyakurmak
: yaklaştirmak· III, 68yakurmak
: sık sık solumak, yüksek bir solumaya tutulmak, III, 68yak yuk
: kaptaki 611^. III, 143, 160 bkz> yak, yok, yok yak, yuk, yuk yokyal
: at yelesi·III, 13, 160 bkz> yal ıg, yılyala
: töhmet, itham, birl hakkında kötü sanıda bulunma. III, 25, 82yalaçı
: insanı her şeyde çarçabuk suçlu gibi gören, itham eden, III, 36yalaçı (yuga)
: bir çeşit ince katmerli (ekmek, yufka)· III, 25, 35yalafar
: insanlar arasında elçi, hakanın gönderdiği elçi II, 288; III. 47yalalmak
: tõhmetlenmek, itham edilmek,III,82yalamak
: töhmetlennek·III, 89yalavaç
: elçi, peygamber·I, 66, 83, 97;III, 47, 266, 438 bkz> yalawaçyalawaç
: elçi, peygamber·I, 83;III, 47 bkz>yalavaçyalbı
: yassı, enli, derinliğl olmayan·III, 30yaldramak
: az ışımak, az parlamak·III, 437 bkz> yaldr ımakyaldrımak
: az ışımak, az parlamak·III, 437 bkz> yaldramakyaldr(ı-u)k
: cilâlı, parlak, süslü·III, 432 bkz> yoldruk, yuldrukyalfatmak
: yalatmak·II, 354 bkz> yalgatmakyalgamak
: yalamak.I, 253;III, 306, 307 bkz> yalwamakyalgan
: yalan·III, 37yalgandurmak
: yalanlamak·III, 116yalganmak
: yalanmak· III, 109, 110yalgaşmak
: yalaşmak· III, 103yalgatmak
: yalatmak ve yutturmak. II, 354 bkz> yalfatmakyalgıl
: yelesi ak, ak yeleli· III, 228yalgu
: ahmak, beyinslz adam· III, 33yalıg
: at yelesi; ibik; eğer kaşı, II, 327; III, 13, 14 bkz> yal, yılyalıglanmak
: horoz ıbiklenmek; at yelelenmek· III, 114yalım
: sarp, dik, yalçın, III, 19, 20yalıman
: dağınık şekilde yapılan çapul·III, 38 bkz> yélimenyalın
: alev·III, 23yalınçga
: (aş) tadı, tuzu, yağı olmayan yemek, III, 433 bkz> yılınçgayalındak
: çıplak,III, 51yalınmak
: soyunmak III, 85yalıñ
: çıplak, kından çıkmış veya kınından çıkarılmış III, 373yalıñuk
: insan I, 44, 195, 230, 395;II, 303, 315, 335; III, 65, 141, 222, 262, 384, 385 bkz> yalñukyalıñulamak
: iple, salıncakla, oynamak, III, 411 bkz> yalñuyalışmak
: töhmetlemek, itham etmek· III, 75 bkz> yılışmakyalkmak
: kanmak, bıkmak, yağlı yemekten bıkmak· III, 435, 447yalma
: kaftan, kalın kaftan, yağmurluk. III, 34yalmak
: yalınmak, alevlenmek; (yara) iltihaplanmak; güne ş yüzü yalıyarak çalıp karartmak- III, 63yalmak
: yanmak· III, 65 bkz> yandurmak, yanmak, yundurmak, yunmakyalñu
: cariyelerin oynadığı bir oyun, salıncak oyunu· III, 380 bkz> yalñulamakyalñuk
: insan kişi, insanlara verilen genel ad, âdem; Âdem atam ız·I, 44, 195, 230, 395; II, 303, 315, 335;III, 65, 141, 222, 262, 384, 385 bkz> yal ıñukyalñuk
: cariye· III, 385yalñus
: yalnız, kimsesiz. I, 333; II, 133, 384yalpatmak
: (ot, saman ve yem) ıslatmak, II, 351, 352 bkz> yelpetmek, yélpetmekyalratmak
: parlatmak, yalabıtmak. II, 353 bkz> yalrıtmak, yolratmak, yolrıtmakyalrıtmak
: parlatmak, yalabıtmak· II, 353 bkz> yalratmak, yolratmak, yolr ıtmakyalt
: yalçın, sert· III, 7yaltga
: bir şeyle alay etme· III, 432 bkz> yoltga, yultgayaltga kılmak
: alay etmek, maskanaya almak, III, 432yalturmak
: ateşi alevlendirmek· III, 97yalu
: tayları bağlamak için kullanılan ip, örk, III, 26yalwamak
: yalamak, III, 307 bkz> yalgamakyalwanmak
: dilini çıkarmak, dili ağız içinde dolaştırmak. III, 110yalwarmak
: yalvarmak, dileğinin yapılmasını istemek I. 494, 498;III, 99, 100yalwı
: büyü, sihir. III, 33, 359 bkz> yelwiyalwıçı
: büyücü, sihirbaz· III, 33yalwırmak
: yelpimek, III, 100 bkz> yélvirmekyam
: çör çöp, pislik, çapak, göze ve ba;ka yere kaçan çör çöp· III, 5, 160yamag
: yama· II, 21; III, 28yamaglıg
: yamalı, yaması olan· III, 49yamaglık
: yamalık, yama olmak üzere hazılanmış .III, 51yamagu
: yamanması gerekli· III, 36yamalmak
: yamanmak. III, 82yamamak
: yanıannak·III, 91yaman
: kötü, her şeyin kötüsü·III, 30 § yamanig; yaman hastallk, miskinlik hastal ığı·III, 30yamanmak
: kendi kendine yamamak·III, 85yamaşmak
: yamamakta yardım ve yarış etmek, III, 75yamaşmak
: tembelliğinden yere yapı;ıp kalmak, buyurulan işi yapmaktan çekinmek· III, 189 bkz> mayışmakyamata
: yağlı tavuk veya yağlı et kızartılacağı zaman yağın dışarı sızmaması içln içine sarılan kadayıf hamuru gibi ince bir hamur· I, 445yamdu
: kasık· III, 31yamgur
: yağmur, III, 38 bkz> yagmuryamız
: kasığın iki tarafı, kalçanın ıç yandan uçları.III, 10yamlamak
: silmek, süpürmek· III, 84, 310yamlan
: bir çeşit sıçan, geme,III, 37yamlaşmak
: süpürmekte yardım etmek,III, 105yamlatmak
: sıipürtmek. II, 356yamlıg (·köz)
: içerisine çör çöp kaçmış olan (göz)· III, 42yamraşmak
: kuzular anaları ile karışmak. III, 102, 103yamu
: fiilin anlamında pekitme yapan bir edat, III, 236 bkz> yanuyamurgan
: her zaman damlayan, kanayan· I, 524 bkz> tamurganyamurmak
: damlamak; kanamak. II, 85 bkz> tamurmakyamurmak
: tomruk yapmak, kesrnek, III, 69 bkz> tomurmak, yemürmekyan
: yan· II, 19yan
: uca kemiği, uca kemlğinin başı· III, 160yana
: gene, yine, tekrar, ikinci defa olarak; geri dönme bildiren edat·I, 60, 119, 144, 441, 472, 508;II, 285;III, 6, 26, 170yançık
: torba, kese,II, 250 bkz> yançukyançılmak
: incinmek, ezilmek·I, 188;II, 287; III,107yançuk
: torba, kese (para-tütün). II, 6; III, 45 bkz> yanç ıkyandak çeker
: havadan çiğ gibi yagan kudret helvas ı· III, 44yandak
: tiken geven dikeni· III, 44yandık
: soysuz, III, 44yandru
: tekrar, III, 406yandrumak
: döndürmek; kusmak; korkutmak· III, 98, 99 bkz> yalmak, yanmak, yundurmak, yunmakyanıg
: kusma; korkutma, tehdit· III, 14yanlık
: çoban çantası· III, 45yanmak
: dönmek, döndürmek; korkutmak,tehdit etmek; kusmak; yanrnak· III, 14, 64, 65, 98 bkz> yalmak, yandurmak, yundurmak, yunmakyanu
: fiilin sonuna gelip anlamında pekitme yapan bir edat· III, 236 bkz> yamuyanulmak
: ele sürtülerek bilenmek· III, 82yanumak
: bilemek, el üzerlnde kılağılamak· III, 91yanut
: karşılık, bedel, ıvaz, cevap· III, 8, 28yanutmak
: biIetmek, bilemeği veya el üzerlnde kılağılamayı emretmek, II, 317 bkz>yıtıtmakyañ
: bir şeyin merkezi; kalıbı. III, 361yaña
: herhangi bir ırmağın, bir yanı, geçesi.III, 369yañak
: yan, taraf· I, 241, 434yañak
: ağzın iki yanında dişlerin oturduğu kemik; kapı söğesi; her şeyin yanı, III, 376yañalduruk
: kukuleta, başlık, kepenek arkasına dikilen blr keçe parças ı, III, 389yañan
: alaca karga, yalnız başı ak olan karga·III, 240, 376yañan
: fiL II, 210; III, 295, 376 bkz> yagan,yañı
: yeni· I, 376; III, 369 bkz> yengiyañıla
: yeniden, tekrar, ikinci defa· III, 381yañılamak
: yenilemek. III, 407yañılgan
: her zaman yanılan, unutan· III, 388yañılmak
: yanılmak· III, 59, 380yañku
: sesin geri gelmesi, yank ı, aksi savt, aksi seda· III, 379, 380yañkulamak
: ses vermek, yankılamak, ses gelmek, III, 410, 411yañkurmak
: ses duymuş gibi sağına soluna bakmak, III, 400yañluk
: işte, sözde ve benzeri şeylerde ve yerlerde yapılan yanlışlık· III, 385yañrak
: dağ kıvrımı ve büküntüsü·III, 384yañramak
: saklanması gerekenl açığa vurmak, söylemek·III, 404 bkz> yañzatmakyañşak
: yanşak, geveze·I, 467;III, 384yañşatmak
: bir klmsenin ba;ını çok sözle, yanşaklıkla ağrıtmak·II, 359yañzatmak
: saklanması gerekeni söyletmek, ikrar ettirmek·II, 359 bkz> yañramakyap
: değirmi olan herhangi bir şey·III, 3 § yap yarmak; değirmi para, sağ para,III, 3yap
: yapağı·III, 3 § yung yap; yün yapa ğı·III, 3yap
: hile, al·III, 142, 159 bkz> al, yupyapçan
: yavşan otu· III, 37 bkz> yawçanyapçınmak
: yapıştırılmak· III, 108 bkz> yapçunmak, yapçurmak, yap şunmak, yapşurmak, yawçunmak, yawçurmakyapçunmak
: yapı;tırılmak,III, 108 bkz> yapçınmak, yapçurmak, yapşunmak, yapşurmak, yawçunmak, yawçurmakyapçurmak
: yapıştırmak·III, 97, 98 bkz>yapçınmak, yapçunmak, yapşunmak, yapşurmak, yawçunmak, yawçurmakyapgak
: kuş avlanan blr çeşit tuzak·III, 42yapguç
: eşek ve benzeri hayvanları sürmekte kullanılan değnek,III, 39yapgut
: yün veya kıl d!dintilerl doldurulmuş minder ve benzerl şeyler·III, 38yapıglık
: kapalı, kapanmı;·III, 49yapınmak
: örtünmek, kendl başına kapamak·III, 82, 83yapışmak
: yapişmak· IH, 70 bkz> yapuşmakyapıtak
: çıplak, eğersiz·III, 177 bkz> yabıtakyapmak
: örtmek, kapamak; kurmak, yapmak, I, 348, 374; III, 33, 57yapratmak
: at, blr ;eyden korktuğu veya bir çeye tekme ataca ğı zaman kulağını dikmek·II, 352yaprı
: düz ve enli (yer); sarkık (kulak), III, 31yaprulmak
: yapışmak; yıpranmak· III, 107yapruşmak
: yer düzlennekte yardım etmek, III, 101yapsamak
: (örtmek, kapamak, yapmak) istemek· I, 463; II, 172; III, 304yapşunmak
: yapı;tirılmak· III, 109 bkz> yapçınmak, yapçunmak, yapçurmak, yap şurmak, yawçunmak, yawçurmakyapşurmak
: yapıştırmak· III, 99 bkz> yapçınmak, yapçunmak, yapçurmak, yap şunmak, yawçunmak, yawçurmakyaptaç
: yağmur ve karda çobanların giydiği küçük bir kepenek, kebe· III, 38 yapturmak kapatmak; yaptırmak· III, 93 yapulmak kapanmak, örtulmek· III, 76yapurgak
: yaprak (agaç, bjtki, kltap)·III, 51yapurgan
: daima gizleyen, saklayan·III, 53 yapurmak parlatmak, süpürtmek; gizlemek·III, 67 yapurtmakyapuşgak
: dikenli bir ot, pitrak; her söylenen i şe karışan kimse· 1)1, 51 bkz> koruyapuşgan
: daima yapışan, yapışkan·III, 53yapuşmak
: yapışmak·III, 53 bkz> yapışmakyap yup
: hile, al ("yup" kelimesi yaln ız kullanılmaz, her zaman "yap" ile birlikte gelir)·III, 142, 159, 328yap yup kılmak
: hile kılmak, al etmek·III, 159 bkz> yub ılamak, yuplamakyar
: yar, suların açtığı uçurum· I, 375; III, 34, 142, 152, 355yar
: salya·II, 81; III, 3yarag
: yarık, gedik·III, 294yarag
: fırsat, imkân, tav·I, 300;II, 90, 234; III, 13,28, 355yaraglıg
: mümkün .III, 49yaraglıg
: zırhlı, cebeli·III, 49yaramak
: yaramak, uygun gelmek, yaraşmak· III, 38, 87 § yol yarasınyaramak
: yarmak·II, 356yaramak
: karşı koymak, uzaklaşmak·III, 422 bkz> yıramakyaramsınmak
: dalkavukluk etmek,II, 263yaranmak
: yaranmak, yaltaklık etmek; koşakta koşturularak alıştırılmak,I, 394;III, 20, 83yaraşmak
: uyuşmak, anlaşmak, yaraşmak·II, 105;III, 11. 71, 72yaratgan
: yaratan· III, 52yaratmak
: yaratmak, oranlamak, oranlayıp yapmak, kendinden uydurmak· I, 330; II, 315yarıgsamak
: yarlıganmak istemek· III, 333yarık
: oylukların çenetlere bitiştiği yer, oyluk kemikleri ba şı· III, 15yarık
: zırh, zırh ve kalkana verilen genel ad, III, 15,158, 217 § say yar ık; demirgögüslük. III, 15,: 158
yarıklanmak
: zırhlanmak· III, 114, 115yarıklaşmak
: zırh õndül koyarak bahse girmek, II, 258yarılmak
: yarılmak, yirilmek, açılmak·I, 119; III, 15, 77, 78yarım
: yarım, bir şeyin yarısı, herhangi bir şeyin ikiye ayrılmış olan parçalardan her birisi III, 19yarımlamak
: yarılamak· III, 343yarımlanmak
: yarımlanmak. III, 115yarın
: yarın· II, 250yarın
: kürek kemigi, çigin kemlğl· III, 21yarındak
: kayı;, sırım, Türk sırımı· II, 23, 108, 175, 262; III, 51yarınlamak
: yarnına, sırta vurmak·III, 343 bkz> yagrınlamakyarınmak
: kendi kendine yarmak, yarınmak· III, 83, 84yarısa
: yarasa·III, 433 bkz> aya yersgilyarış
: yarı;, at yarişi·II, 191; III, 10yarış
: iki adam arasında mal üleşme·III, 10yarışmak
: yarışmak, yariş etmek, at yarişi yapmak; yarı yarıya üleşmek I, 367, 474; II, 226;III, 10, 72yarlamak
: tükürmek III, 308 bkz> yarsıtmak, yarsudmakyarlıg
: emir, hakanın mektubu, fermanı, buyruğu·I, 87;III, 42yarlıg
: fakir, yoksul, acınan, yarlıganmış.I, 93;III, 42yarma
: uzunlamasına yarılan herhangi bir ;ey· III, 34yarmak
: yarmak, bir şeyl keserek zorla yarmak, parçalamak; yere s ınır çizmek,I, 399, 437;III, 33, 57. 58yarmak
: para·I, 20. 22. 35, 75, 130, 131, 142,143, 168, 175, 180, 214, 219, 223, 242, 281, 297, 298, 303, 321, 322, 334. 341. 377. 397,398, 402;II, 22, 39, 41, 44, 51, 62, 66, 67, 78, 92. 122, 127, 131, 103, 229, 237. 249, 250, 260;III, 3. 43. 67. 80, 84. 94, 121yarmakan
: armağan·I, 140 bkz> amuç, armaganyarmaklanmak
: para sahibi olmak· II, 279;III, 116yarmanmak
: tırmanmak.III, 111yarmaş
: iri ögüdülmüş bulgur ve buna benzer şeyler·III, 40 § yarmaş un; ince un,III, 40yarma (yuga)
: blr çeşit katmer·III, 34yarp
: sağlam·III, 6yarp
: insan sevinince yüzüne gelen parlakl ık, yalabıklık·III, 6yarpadmak
: iyileşmek, ayağa kalkmak, serpilip büyümek·II, 351 bkz> yarpatmakyarpatmak
: iyileşmek, ayağa kalkmak; serpilip büyümek,II, 351 bkz> yarpadmakyarpuz
: güzel kokulu b!r ot, kır nanesl, Majoran,III, 39yarpuz
: yılan yiyen bir hayvan, firavun s ıçanı,ichneumon·III, 39, 40yarsgag
: dagda ve başka yerde ayağın kayabilecegl yer·III, 433yarsıkmak
: birbirinden ayrı dü;mek,III, 105. 106yarsımak
: murdar bulmak ve iğrenmek, III,305yarsınçıg
: murdar, pis iğrenç· III, 56yarsıtmak
: tiksindirmek II, 353 bkz> yorlamak, yars ğumakyarsudmak
: tiksindiği şey yüzünden tükürmek· II, 353 bkz> yarlamak, yars ıtmakyarşı
: bir şeyi yarıya bõlen kimse; bir ;eyin yar ısı, yarı yarıya ortak·III, 32yarşım
: bir yarışlık yer·III, 47yart
: su içilen bardak,I, 341 bkz> bartyartım
: ayrılmiş· III, 46yartmak
: para· III, 432 bkz> yarmakyartu
: yonga, talaş, III, 30yartu
: üzerine bir şey yazılan levha, tahta· III, 30yarturmak
: yardırmak· III, 94, 95yart yurt tutmak
: ansızın her yandan yakalanmak· I, 341 bkz> bart burt tutmakyaruk
: yerde, duvarda, dağda, sırçada ve benzer şeylerde yarık· III, 15yaruk
: ışık, aydınlık, parlak·I, 46, 96;III, 15, 194 § yapyaruk; çok ayd ınlık. III, 15yarukluk
: nur, ışık, aydınlık; rahatlık· II, 316; III, 51. 194yaruk yélim
: balık tutkalı· III, 20 bkz> yaru yélimyaruk yulduzı
: tan yıldızı· I, 96yarumak
: ışımak· I, 96; III, 86, 87, 89yarumak yaşumak
: keyiflenmek. sevinmek· III, 89yarutgan
: her zaman aydınlatan· III, 52yarutmak
: aydınlatmak· III, 52yaru yélim
: balık tutkalı· III, 24 bkz> yaruk yélimyas
: zarar, 2iyan· III, 159yas
: ölüm, helâk· III, 159yasgaç
: yastıgaç, hamur tahtası· III, 38 bkz> yası yıgaçyasgaşmak
: tokatlaşmak ve bunda yardım ve yarış etmek· II, 220 bkz> tasgamak, tasgaşmakyası
: yassı, enli· III, 24 bkz> yasulyasıç
: yassı ve uzun temren, III, 8yasıglıg
: gedeleçli· III, 50yasık
: gedeleç· III, 16 bkz> kurmanyasılamak
: yassılamak, yaymak; sözü açık,geniş ve kinayesiz söylemek· III, 328yasılmak
: dağılmak; terk olunmak, bırakılmak· III, 78, 79yasıman
: su boşaltilırken boğazı "gır gır" eden testi, III, 38yası yıgaç
: yastıgaç, hamur tahtası· III, 38 bkz> yasgaşyasmak
: dağıtıp yaymak, çõzmek· III, 59, 60yastalmak
: dayanmış olmak; amacın bir yanına ilmek· III, 107yastamak
: yastık dayamak, yaslanmak; söz dokundurmak· III, 302, 303, 320yastuk
: yastık, III, 43, 107, 302, 320yasul
: yassı, yayvan, yassı ve engln olan her yer· III, 18, 19 bkz> yas ıyaş
: yaş, taze nesne, zerzevat, sebze, ye şillik; yaş (gözden gelen); yaş (insanın yaşadığı).I, 316; II, 109, 172. 228, 232; III, 4, 47, 83, 84,159,433 §ya şotyaşagu
: yaşamağa haklı· III, 36yaşamak
: yaşamak· III, 89yaşañurmak
: (göz) yaşarmak, yaşlı olmak·III, 407yaşarmak
: yeşermek· II, 79; III, 18, 68yaşartmak
: ye;ertmek· III, 436yaşıkmak
: (göz) yaçlanmak, kamaşmak·III, 76yaşıl
: yeşil. I, 41, 330, 394, 395; III, 19. 20,143, 162 § yapya şılyaşıl yuşul
: yeşil meşil· III, 19yaşın
: şimşek,I, 236;II, 356;III, 22, 310, 319yaşınlıg
: şimşekli· III, 50yaşlamak
: yaş ot yemek· III, 308yaşlıg
: yaşlı, genç olmayan· III, 42yaşlıg
: yaşlı, yaşı olan (gõz)· III, 42yaşmak
: gizlemek, saklamak· I, 425; III, 60, 208yaşnamak
: şimşek çakmak, parlamak· I, 236; III, 310, 319yaşnatmak
: şimçek çaktırmak, parlatmak·II, 356yaşru
: gizli·III, 31yaşruşmak
: gizlemekte birlefmek· III, 101yaşsamak
: gizlemek istemek·III, 305yaşuk
: demir başlık, tulga·I, 67 bkz> aşuk,yışıklıgyaşumak
: keylflenmek, sevinmek,III, 89yaşurgan
: her zaman gizleyen·III, 53yaşurmak
: örtmek, örtülmek, gizIemek.II,79;III, 68yaşut
: gizli·II, 228;III, 8 bkz> bekütyat
: yabancı-I,433;III, 43, 148, 159 bkz> bazyat
: taşlarla yagmur ve rüzgâr için yap ılan kamlık, yadataşı ile yapılan bir türlü kamlık, kâhinlik. III, 3, 159yat baz
: yabancı· III, 148, 159yatçı
: ;aman· III, 307yatgak
: hakanın ve ülkenin koruyucusu, muhaf ızı· III, 42yatgaşmak
: yatışmak, birlikte yatmak. III, 103yatgaşuk
: bir yerde başkası ile yatan· III, 55yatgaşuk ogrı
: yatsı, yatma 2amanı. III, 55yatgurmak
: yatırmak, uyutmak· III, 99yatıg
: uyku; yatılacak yer· III, 12 bkz> yat ıkyatık
: uyku; yatacak yer· III, 15 bkz> yat ıgyatıkmak
: yabancılaşmak, yadlaşmak·III, 76yatlamak
: yada taşı ile afsun yapmak; yabanc ı saymak·III, 307, 308yatlatmak
: yada taşı ile okutmak·II, 355yatmak
: yatmak·I, 36, 233, 243, 386;II, 313; III, 42, 378yatmak
: yaymak, sermek, II, 313 bkz> yadmakyatsamak
: yatmak veyä uyumak istemek III,304yatturmak
: yaydırmak·III, 93, 94 bkz> yadturmak, yittürmekyatuk
: atılan, unutulan her şey; tembel; şehirlerden· çıkmayan bir kısım Oğuzlar·III,14yatuk
: iki cins iplikten (eri şi yünden, argacı pamuktan) dokunan bir dokuma· III, 14yaturmak
: yaydırmak, III, 93 bkz> yadturmakyava
: kolgan dikeni; hint ayvas ı; suyu tutmaca renk veren bir bitki I, 84;III, 26 bkz> yafa, yawayava
: sıcak, kuytu (yer)·III, 27 bkz> yafa, yawayawa
: kolgan dikeni; hint ayvas ı; suyu tutmaca renk veren bir bitki I, 84;III, 27 bkz> yafa, yavayawa
: sıcak, kuytu (yer),III, 27 bkz> yafa, yavayawalmak
: yavaşlamak,I, 397yawa
: ; yavaş, yumuşak huylu·III, 10, 11 bkz> yafa şyawaşlanmak
: yavaşlanmak, dölekleşmek, yumuşak huylu olmak· III, 114yawçan
: yavşan 0111.III, 37 bkz> yapçanyawçunmak
: yapıştırılmak·III, 109 bkz> yapçınmak, yapçunmak, yapçurmak, yap şunmak, yapşurmak, yawçurmakyawçurmak
: yapıştımak. III, 98 bkz> yapçınmak, yapçunmak, yapçurmak, yap şunmak, yapşıırmak, yawçurmakyawgan
: yavan. III, 37yawganlanmak
: yavan bulmak· III, 116, 117yawlak
: kötü, fena, değersiz, yavuz, dü;kün, her şeyin kötüsü· I, 177, 432, 516, 519;II, 74, 204;III, 43, 44, 133 § yawlak kişiyawramak
: digrek, sert, kati olmak, III, 278 bkz> t ıgdamak, tıgramakyawrımak
: hali kötüleşmek, yoksulluk veya hastal ık yüzünden arıklamak· III, 304yawrıtmak
: kõtületmek, zayıflatmak, arıklatmak, I, 139; II, 352, 353yawsamak
: gönül almak istemek, III, 306 bkz> yüwsemekyawug
: sel suyunun yüksekten yuvarlad ığı kaya parçası· III, 13yawuz
: kötü, fena·I, 84, 85, 103, 227, 248. 439, 483 bkz> yafuzyawuzlamak
: kötü bulmak·III, 342yawuzlanmak
: kötü bulmak·III, 114yay
: ilkbahar, yaz, I, 13. 82, 96, 170, 463; II, 97; III, 160, 161, 188yaya
: insanın kuyruk sokumu bölgesl, kıçı (yalnız insanlarda)· III, 26, 170yaygaru
: yaza doğru, III, 278yayguk
: kısrağın meme uçları, III, 27 bkz> yazgukyayıg
: huyu dönek· III, 23 bkz> yay ıkyayık
: huyu dönek· III, 23 bkz> yay ıgyayıkmak
: yaz olmak, baharla;mak· III, 191yayılgan
: yayılan, durmayan· III, 55 § yayılgan kişi; bir kararda durmayan, bir işte sebat etmeyen kimse· III, 55yayılmak
: ırgalanmak, yayılmak, salınmak· I, 412; III, 108, 191,192bkz>yad ılmak,yazılmakyayınmak
: kendi kendıne yaymak· III, 86yaykalmak
: çalkanrnak; her ;eye gönlü meyil göstermek· III, 108yaylag
: yayla, yaylak, yazlanan yer, I, 13, 214; II, 355; III, 47, 265yaylamak
: yaylamak· III, 311yaylatmak
: yaylatmak. II, 357yaymak
: çalkamak, kımıldatmak, sallamak, meyletmek, meylettirmek III, 245, 246, 247yaysamak
: haset etmek, çekememek,I, 155yayturmak
: çırptırmak, kımıldatmak.III, 100yaz
: ilk yaz, yaz· II, 172, 285; III, 159, 285yazak
: otlak,III, 16yazamak
: yazlamak, yazı geçirmek· III, 88yazguk
: kısrağın meme uçlan· III, 28 bkz> yaygukyazı
: kır, ova, yazı, boş ve açık yer, boşluk,açıklık, alan·I, 94, 135, 329, 447; III,II, 24,255 yaz ıkçı yazıcı, hısımlar arasında mektup getirip götüren elçi· III, 55yazıglıg
: çözülmüş, bağından çözülmüş· III,49, 50 bkz> yazukyazıkmak
: yaz olmak III, 76 bkz> yayıkmakyazılmak
: açılmak, yayılmak; yalabımak, güzelleşmek; çözülmek·I, 195, 233, 409; II, 285; III, 6, 78,112 bkz> yadılmak, yayılmakyazınmak
: kendi kendine çõzmek, çözünmek, çözülmek III. 84, 112yazışmak
: (çözmekte ve yaydan kirlşi çıkarmakta) yardım ve yarış etmek, III, 73yazlatmak
: yazlatmak, yazı geçirtmek, yaylatmak·II, 355yazlınmak
: çôzülmek·III, 110, 112, 228yazlışmak
: çözülmek III, 105yazmak
: şaşmak, yanılmak; çözmek; yazmak· I, 92; II, 20; IIl, 59, 111yazmas
: şaşmayan, yanılmayan· III, 59, 379yazok et
: pastırma· III, 16,yazsamak
: çözmek istemek, III, 305yazturmak
: çõzdürmek; yanıltmak· III, 95yazuk
: boşanmış, bağından çözülmü;· III, 16bkz> yazıglıgyazuk
: günah, suç· I, 16, 203, 220, 521; II, 75,135, 143, 169, 222, 261; III, 16yazuklamak
: suçu yüzünden yakalamak·III, 342, 343yazuklug
: günahlı,III, 50yazuksuz
: günahsız·I, 400;III, 16yebeñ
: kumlu, batak· III, 372yeh
: evet· III, 26, 118 bkz> yahyeh mü
: "tamam mı" anlamına bir kelime·III,26 bkz> ye mü?yek
: şeytan·I, 267;II, 236, 338;III, 156, 160yel
: cin; cin çarpması· III, 144, 163yelim
: tutkal, kendisiyle tüy ve tüye benzer şeyler yapıştırılan tutkal· III, 20, 70, 99, 108bkz> yélim,yilim
: yelimlenmek tutkallanmak· III, 115 bkz> yélimlenmekyelkin
: yelici, koşucu; misafir, yolcu, konuk·I· 31; III, 33, 37, 288, 309 bkz> elkin, yélkinyelnemek
: memesi dolup sarkmak· III, 310, 319 bkz> yélnemekyelpetmek
: (ot, saman ve yem) ıslatmak, II, 351, 352 bkz> yalpatmak, yélpetmekyelpetmek
: yelpazeletmek· II, 352 bkz> yélpetmekyelpirmek
: rüzgâr esmek, cin tutmuş gibi sağa sola sallanmak; nemlenmek, yeri ıslatmak·III, 93yelwi
: büyü, sihir, III, 33, 359 bkz> yalw ıyelwlçi
: büyücü, sihirbaz III, 33yem
: baharat· Itl, 5 ("yem" kellmesl yaln ız kullanılmaz, "ot" ile birlikte gelir)·yeme
: hep, bütün, tamamiyle; yine, dahi, I, 47,106,144, 459; II, 75,118; III, 41, 278. 366. 435 yemeçük buğday taşınan küçük çuval· III,48yemek
: yemek, yeylp telef etmek,I, 55, 66, 79, 88, 116, 318, 323, 342, 343, 504;II, 69,70. 311; III, 9, 16, 31, 67, 146, 159, 220, 222, 249yemet
: evet· I, 51;III, 8 bkz> emet, evet,ewetyemiş
: meyve,I, 251, 263 bkz> yémişyemrü
: ;mek ağaç sökmekte yardım etmek· III, 103ye mü
: "bu sôzü kabul ettin mi? söyledi ğimi yapmak için kafana koydun mu?" anlam ına bir kelime.III, 26 bkz> yehmü?yemürgen
: dalma söken, koparan,III, 54yemürmek
: kesmek·III, 54 bkz> tomurmak,yamurmak
: yençimek ısırmak, kötüleîmek·III, 303 bkz> tençmek, yençmek, yunç ımakyençmek
: ısırmak, yere vurup ayağıyle ezmek, dişle ısırarak parçaları birbirine katmak, kõtüleşmek·III, 303. 435 bkz> tençmek,yençimek, yunç ımakyenig
: yeğni, hafif·III, 92 bkz> yénikyenigü
: doğurmak üzere olan,III, 36yenimek
: doğurmak (yalnız kadın için),III,91, 92yenitmek
: doğurtrnak· II, 317yeñeç
: yengeç· III, 384yeñek
: heybe, bohça· III, 70 bkz> yetgekyeñge
: yenge, büyük kardeşin karısı· III, 380yeñi
: yenl· I, 376;III, 369 bkz> yangiyeñmek
: yenmek, alt etmek·III, 391yeñşürmek
: sıcağa soğuk karı;tirarak ılıştırmak, III, 400 bkz> yiñşürmekyerçü
: sın, mezar· III, 30yerde
: hemşeri. I, 407; III, 40yer kırtışı
: yeryüzü· I, 461yerküç
: tahtadan yapılmış kılıç gibi uzunca,enli bir ağaç parçasıdır, fırındaki ekmeği çevirmek için kullanılır·I, 452yermek
: yirmek, yaf bir şeyi demirle kesmeksizin uzunlamas ına yirmek, kolayca yarmak·III, 58 bkz> yırmak, yirmekyer sagrısı
: yeryüzü; yer yaygısı·I, 422yertürmek
: yirdirmek.III, 95yerük
: yirilmiş, uzunlamasına yirilmiş ve güzelligi gitmiş olan her şey, yirik, gedik· III, 18 bkz> yirükyeten
: ok atılan tahta yay; atımcı yayı, hallaç yayı·III, 21 bkz> yeteñyeteñ
: yün atılıp kabartılan atımcı yayı· III, 372 bkz> yetenyetgek
: heybe, bohça· III, 70, 77, 344 bkz> yerigekyetigen
: "yedi kardeşler" adı verilen yıldız, III, 37, 40, 247 bkz> yetikenyetiken
: "yedi kardeşler" adı verilen yıldız, III, 247 bkz> yetigenyetilmek
: güdülmek, yedilmek. I, 106 bkz> yétilmekyet(i)şmek
: yetişmek, erişmek. III, 183 bkz·yetiz
: enli, enine geniş şey· III, 10yetizlik
: genişlik, bir şeyin eni· III, 52yetmek
: yetişmek, erişmek II, 314 bkz> çétmek, yétmekyetmek
: yetmek, yedeğinde götürmek· II, 314yetmiş
: kapanmış, iyileşmiş (yara)· I, 245 bkz>bütmişyetrülmek
: eriştirilmek; ilhak edilmek.III,107 bkz> yétrülmekyetrüm
: bırakılmış, salınmış·III, 47yetrüm saç
: bırakılmış, salınmış saç·III, 47 bkz> yetüt saçyetrüşmek
: birbirine erişmekte yardım etmek III, 101 bkz> yétrüşmekyetti
: sayıda yedi· III, 27 bkz> yétiyetüt
: askere imdat .II, 287yetüt saç
: sonradan bırakılan saç,II, 287 bkz> yetrüm saçyewtilmek
: erişmek; olgı^nlaşmak.III, 81, 356 bkz> yıgılmak, yuwulmakyezek
: asker öncüsü, III, 88 bkz> yizekyezemek
: aramak üzere dolaşmak, III, 88, 89yezne
: büyük kız kardeşin kocası· III, 35yédişmek
: kenar dikmekte yardım etmek·III, 70, 71 bkz> yédilmek, yédmek, yidmekyédilmek
: dikilmek ve içine eşya konulmak· III, 77 bkz> yédi şmek, yédmek, yidmekyédmek
: bohça veya heybeyi toparlamak, uçlar ını birleştirmek III, 434 bkz> yédişmek, yédilmek, yidmekyég
: yeğ, üst, üstün, daha lyl, lyl, hay ırlı·I, 59, 337, 384;III, 43, 133, 144, 160yél
: yel, rüzgâr, esinti· I, 95, 251. 319, 354;II, 4,154.192,229, 298; III, 93, 98, 108,144,161, 226, 247. 268, 360yéldirmek
: estirmek, ësmek·III, 98yélim
: tutkal, kendlsiyle tüy ve tüye benzer şeyler yapı;tırılan tutkal, ökse·III, 20, 70, 99, 108 bkz> yelim, yilimyélimen
: dağınık şeklide yapılan çapul·III, 38 bkz> yal ımanyélimlemek
: yelek yapıştırmak; yolu araştırmak III, 343yélimlenmek
: tutkallanmak,III, 115 bkz> yelimlenmekyélin
: kısrak memesi, tırnaklı hayvan memesi·III, 23yéliñ
: yeli çok olan, III, 373yélkin
: yelic!, ko;ucu; müafir, 'yolcu, konuk·I, 31;III, 33, 37, 288, 309 bkz> elkin, yikinyélmek
: koşmak,III, 64yélmek
: (aş, yemek) yenmek, yenilmek·III, 64, 185yélnemek
: memesi dolup sarkmak· III, 310, 319 bkz> yelnemekyélpetmek
: (ot, saman ve yem) ıslatmak, II, 351, 352 bkz> yalpatmak, yelpetmekyélpetmek
: yelpazeletmek· II, 352 bkz> yelpetmekyélpik
: cin ve yel çarpması· III, 46yélpinmek
: yele, cine çarpılmak, yel çarpmak, cin çarpmak; yelpazelenmek· III, 108, 144yélpişmek
: nem çekmek, nem almak, taneler yaşlıktan yapışmak; yelpazelemekte yardım etmek· III, 100, 101yélwirmek
: yelpimek· III, 100 bkz> yalwırmakyém
: azık, yemek, taam· I, 468, 480; III, 144yémiş
: meyve·I, 251, 263;II, 12, 95, 146, 254; III, 12 bkz> yemi şyémişlenmek
: yemi;lenmek, yemiş, meyve vermek, meyvelenmek.II, 269;III, 114, 197yémsinmek
: yenneksizin yer gibl göri ınınek. III, 109yémşen
: Kıpçak ülkeslnde blten blr kır yemişi· III, 37yénik
: yeğni, hafif·III, 18 bkz> yenigyén
: giyen, elbise; yenì.II, 109, 187, 233; III, 362yér
: yer, yeryüzü, toprak· I, 15, 16, 33, 75, 97,107, 119, 139, 146, 147, 150, 164, 219. 234, 247, 265, 268,287.288,292,296.301,309,313,325. 361, 364. 416. 422, 423, 429, 438, 439,461, 465, 466, 468. 469, 488. 489, 494, 495, 496, 498, 509, 510, 517. 523, 525;Iyér
: kumaşın veya ağacın bir yüzü. III, 142yére
: yöre, çevre· III, 24 bkz> yöre, yüreyéretmek
: yerinmek, tembellik etmek· II, 315, 316yérgü
: hakir, yerilmiş.II, 29yérmek
: yermek, beğenmemek, iğrenmek,zemmetmek, hakir görmek·I, 149, 419;III, 185yérsinmek
: bir yeri yurt 001111110^III, 109yéti
: sayıda yedi· III, 227 bkz> yettiyétik
: işlerinde becerikII, güç işleri başaran·III, 18yétilmek
: erişilmek, yetişilmek III, 77yétilmek
: güdülmek, yedilmek·I, 106 bkz>yetilmekyét(i)şmek
: yetişmek, erişmek .III, 183 bkz> yet(i)şmekyétmek
: yetişmek, erişmek· I, 192, 421, 424; II, 274, 314; III, 406 bkz> çétmek, yetmekyétrülmek
: eriştirilmek; ihkak edilmek III, 107 bkz> yetrülmekyétrüşmek
: birbirine érişmekte yardım etmek III, 101 bkz> yetrüşmekyétsemek
: yetişeyazmak· III, 304yétsikmek
: erişilmek; ya;lanmak, kocalıp düşkünle;mek· I, 21; III, 106yéysemek
: yemek istemek· I, 20; III, 304yıdışmak
: bir şeyin parçaları birbiri içinde çürüşmek, yıpraşmak. III, 70yıd
: koku· III, 48 bkz> yidyıdıg
: kötü kokan her şey, III, 12yıdıglık
: kokmuşluk, yıpranmışlık· III, 51yıdıg ot
: üzerlik otu, III, 12 bkz> eldrük, ilrük, yüzerükyıdımak
: kötü, fena kokmak, bozulmak· III, 86, 260yıdlamak
: koklamak, III, 308yıdlanmak
: kokmak, bozulmak· III, 110yıdlaşmak
: koklaşmak· III, 104yıgaç
: ağaç, ağaç parçası; erkegin erkeklik ayg ıtı; fersah (eskl bir yer ölçüsü)· I, 14, 18, 152, 174, 198, 219, 244, 249, 251, 254, 260, 263, 271, 283, 290, 294, 297, 312, 319, 439, 485, 502, 503, 505, 511; 11.II, 20, 24, 29, 37, 69, 70, 80, 85, 91, 101, 122, 1yıgaçlanmak
: ağaçlanmak· III, 113yıgaçlık
: ağaçlık, ağaçlı olan yer, kereste bulunan yer, III, 51yıgdaçı
: yığan, toplayan; engel· olan, al ıkoyan· III, 106yıgılgan
: daima yığılan· III, 54yıgılmak
: toplanmak; çeklnmek, kaçınnìak· III, 79, 80yıgılmak
: erişmek, olgunlaşmak· III, 81 bkz>yewülmek, yuwulmakyıgım
: yığılmı;· III, 19 bkz> yıgınyıgın
: yığın, küme, yığılmış·I, 15; III, 19, 22 bkz> yıgımyıgınmak
: kendi kendine yığınmak· III, 84yıgışmak
: yığışmak, yığmakta yardım ve yarış etmek· III, 73yıglamak
: ağlamak I, 272, 504;II, 232;III, 258, 309, 321 bkz> ıglamakyıglaşmak
: ağlaşmak· III, 322 bkz> ıglaşmakyıglatmak
: ağlatmak· II, 355yıglışmak
: toplaşmak· III, 105yıgmak
: yığmak, toplamak; bir şeye engel olmak, alıkoymak. I, 15, 399, 504; III, 61yıgrılmak
: kötüleşmek, büzülmek, titremek I, 248;III, 107, 108yıgturmak
: yıgdırmak; bir şeyden alıkoydurmak· III, 95, 96yıkılgan
: daima yıkılan, yıkılgan· III, 54yıkılmak
: yıkılmak·I, 348;III, 81, 82yıkışmak
: yıkmakta yardım etmek· III, 74yıkmak
: yıkmak, yıkılmak· I, 85, 343, 384;III, 20, 63yıksamak
: yıkmak istennek· III, 306yıkturmak
: yıktırmak· III, 97yıl
: yıl, sene· I, 345, 346, 349, 447, 513; II, 118, 331; III, 5, 7, 69,76, 131, 162yıl
: at yelesi· III, 13 bkz> yal, yal ıgyılan
: yılan· I. 17, 228;II, 18; 20, 275, 279;III,29, 39, 367 § nek y ılan; ejderha·III, 155 § ok yılan; kendini insan ve başka şeyler üzerine atan bir yılan·I, 37;III, 29 § sogan yılan; tulum gibi iri bir yılan·I, 409yılan yılı
: Türkler'in on ikili yıllarından biri ,I, 346;III, 30yıldız
: ağacın kökü, damarı,III, 40yıldızlanmak
: köklenmek, bir yere yerleşmek, soylanmak·III, 116yıldızlıg
: köklü· III, 40 § tüplilgyıldızlıg
: asaletli, köklü, III, 40yılgın
: ılgın, ılgın ağacı, Tamariska· III, 37yılgınlanmak
: ılgın ağacına sahip olmak, III, 117yılıg
: ılık, sıcakla soğuk arası, I, 31, 64; III, 14, 51 bkz> ılıgyılımak
: ılımak· III, 91yılınçga (aş)
: tadı, tuzu, yağı olmayan yemek, III, 433 bkz> yal ınçgayılırmak
: ılımak, az ışınmak·I, 179; II, 283yılışmak
: ılıçmak, ılıklaşmak· III, 74, 75yılışmak
: birbirini töhmetlemek, itham etmek· III, 75 bkz> yal ışmakyılıtmak
: sıtma tutmak, sıtınadan vücudu ısınmak; ılıtmak, II, 316, 317yılkı
: hayvan, yılkı, hayvan sürüsü, dört ayakl ı hayvanlara verilen genel ad· I, 21, 91, 241, 257, 285, 330, 332, 412, 461, 481, 482;II, 96; III, 34, 76, 90, 104, 131, 178, 292, 300yımırtga
: damarsız olan her türlü yeşillik; hıyar gibi gevşek olan her nesne· III, 433yın
: in· III, 6 bkz> in, yinyınçge
: ince· III, 380 bkz> yinçgeyıp
: ip, tel kendisiyle at ba ğlanan uzun örk· I,158, 165, 178, 185, 213, 220, 236, 253, 302,414, 523, 524;II, 8, 9, 98, 120, 132, 180, 189,194, 207, 227, 236, 244, 330, 334, 354, 362; III, 3, 104, 255, 286, 388, 426, 428, 444yıpar
: misk I, 327;II, 4, 6, 122; III, 7, 28, 48, 96. 180, 308 bkz> yiparyıparlıg
: misk kokan, miski, anberi olan· III, 48, 50yıplamak
: ip üzerinde oynamak, cambazlık etmek, III, 308yıplamak
: iple kıl aldırmak· III, 307yıplaşmak
: iple birbirinden kıl yolu;mak· III, 104yıplatmak
: ipletmek, iple kıl yoldurmak· II, 355yır
: koşma, türkü, hava, ır, musikide ırlama, gazel· II, 14, 135;III, 3, 131, 143yıragu
: çalgıcı, şarkıcı, çağırıcı· III, 36yırak
: uzak, ırak· I, 97, 309, 456; III, 28, 29yıraklanmak
: uzak bulmak· III, 115yıraklık
: uzaklık, ıraklık· III, 51yıramak
: uzakla;mak, ırak olnnak·III, 88, 366, 422 bkz> yaramakyıratmak
: uzaklaştirmak·II, 315yırlamak
: şarkı, gazel söylemek, ırlamak III, 3, 308yırmak
: yirmek·III, 58 bkz> yermek, yirmekyırtılmak
: yırtılmak.I, 41; III, 106, 107yırtınmak
: yırtar görünmek.III, 108yırtışmak
: yırtmakta yardım etmek,III, 101yırtmak
: yırtmak·I, 323, 341; III, 435yiş
: sıkışma· III, 4 bkz> yuşyış
: iniş, yokuş· III, 4, 143 § artyış
: yokuş iniş· III, 4yış bolmak
: sıkı;mak· III, 4yışıg
: ip; kayıştan örülmüş bağ; boyundurukkayışı·I, 126, 158, 165, 183, 196, 209, 276,427;II, 123, 216, 349; III. 13yışıglıg
: ipli, ipi olan· III, 49yışıklıg
: tulgalı, tulga giymi;· III, 50 bkz> aşuk,yaşukyıtıtmak
: biletmek· II, 317 bkz> yanutmakyi
: sık ve birbirine girmiş; elbisenin yivi, diki şi, dikiş, pabuç diki;l; dağ yivi; diş ve ağaçların birbirine girınesi.III, 25, 216, 229, 283 bkz> cigi, yigiyiçi
: terziII, 3;III, 216yid
: koku,III, 48 bkz> yıdyidmek
: bohça veya heybeyi toparlamak, uçlar ını birleştirmek III,443 bkz> yédişmek, yédilmek, yédmekyig
: iğ,I, 48, 85 bkz> ig, ik, yikyig
: gemin damağa gelen parçası·III, 144yig
: çiğ, pişmemiş. I, 338; III, 144 bkz> yikyigde
: iğde· I, 31; III, 31, 147 bkz> yikteyigi
: sık, birbirine girmiş, sıralanrnış, (dikişte)sağlam. III, 25, 216, 229 bkz> cigi, yiyigirme
: sayıda yirmi. III, 48 bkz> yigirmiyigirmi
: sayıda yirmi· III, 48 bkz> yigirmeyigirminç
: sayıda yirminci. I, 132;III, 449yigit
: yiğit, genç, her şeyln genci·I, 25, 263, 400;II, 113; III, 8, 16, 917, 356, 386. 420yigitlik
: yiğitlik, gençlik,I, 143, 511; III, 51yigne
: ìgne,II, 3, 120, 150;III, 35yigrenmek
: tüyü ürperrnek, iğrenmek III, 109yigtürmek
: bir şeyle iyilik etmek, III, 96 bkz> yiktürmek, yüftürmek, yüwmekyigtürmek
: incitmek III, 97yik
: iğ·III, 144 bkz> ig, ik, yigyik
: çiğ, pişmemiş·I, 338 bkz> yigyiken
: hasır yapılan kovalak otu·III, 23yiklemek
: çiğnemek·III, 309, 310 bkz> egle şmek, iklemek, ikleşmekyikte
: iğde, I, 31 bkz> yigdeyiktürmek
: bir şeyle iyilik etmek·III, 96 bkz>yigtürmek, yüftürmek, yüwmekyilik
: ilik·I, 72, 119 bkz> ilikyiliklig
: ilikli, iliği olan, III, 52yilim
: tutkal II, 20, 70, 99, 108 bkz> yelim,yélimyilmirmek
: ılımak, ılır gibi olmak·III, 100yimlemek
: gözle işaret etmek, III, 310 bkz>imlemekyin
: beden, vücut, insan bedeni· I, 179, 261, 275; II, 151; III,92, 145, 154, 278yin
: tüy, £101-1.I, 167, 217, 315; III, 109yin
: koyun pisliği, davar tersi, hayvan pisli ği· I, 49; III, 5 bkz> in § koy yini; koyun 101-51. III, 5yin
: in, hayvan ini·I, 49;III, 5 bkz> in, y ınyincü
: inci·I, 31 bkz> cinçü, yinçü, yünçüyinçge
: ince·III, 380 bkz> yınçge § yinçge turku; ince ipek kunìa ş·III, 380yinçge kız
: odalık kız·III, 380 bkz> yinçke kızyinçge kişi
: Tanrı'ya ibadet eden, tapan·III, 380yinçgelemek
: ince saymak, inceltilek III, 411yinçgelenmek
: alçak gönüllülük etmek; odal ık edinmek; Tanrı'ya karşı küçüklük göstermek, tapmak, ibadet etmek· III, 450yinçke kız
: yatağa alınacak, yetişkin cariye ve kız, kız oğlan kız· I, 326 bkz> yinçge kızyinçü
: inci; cariye· I, 31, 273, 387, 390. 396,419;II, 9, 31, 79, 100, 122, 127, 146, 154, 243, 288; III, 30, 229, 289 bkz> cincü, yincü, yünçüyindmek
: aramak, sormak· III, 66· bkz> yinmekyindürmek
: kayıbı arattırmak. III, 99yinedmek
: sağalmak; yeğnilmek· II, 317 bkz>yinetmekyinetmek
: sağalmak; yeğnilınek· II, 317 bkz>yinedmekyinmek
: arannak, sormak- III, 66 bkz> yindmèkyiñ
: sümük· II, 326; III, 362yiñ atmak
: sümkürmek· II, 326 bkz> yiñitmekyiñdegü
: sümüklü (çocuklara bununla sövülür)· III, 387yiñitmek
: sümkürmek II, 326 bkz> yiñ atmakyiñşürmek
: sıcağa soğuk karı;tırarak ıliştırmak, III, 400 bkz> yeñşürmekyipar
: misk·I, 327; 11; 4. 6, 122;III, 7, 28.48, 96, 180, 308 bkz> y ıparyipin
: koyu kırmızı, kızıl·III, 21 bkz> bayın, yipkil, yipkinyipkil
: erguvan renginde olan· III, 46, 47 bkz> bay ın, yipin, yipkln,yipkin
: menekşe rengi, erguvan renginde olan, konur, koyu k ırmızı·I, 395;III, 37, 47 bkz> bayın, yipln, yipkilyirilgen
: daima çatlayan, yarılan, yirilen.III, 55yirişmek
: yirişmek, ylrilmek, ayrılmak; gülümsemek; kuvvetsizle şmek·III, 72, 73yirmek
: yirmek,III, 58 bkz> yermek, yırmakyirük
: yirilmiş, uzunlamasına ylrilmiş ve güzelliği gitmiş olan her ;ey, yirik, gedik·III,18 bkz> yerükyişilmek
: eli işe yatışmak, udumlaşmak· III 79 bkz> işilmek, yuşılmak, yuşulmak,yüşilmek, yüşülmekyişim
: soğukta dizlere giyilen nesne, bir çe şit çakşır·III, 19yişimlenmek
: yişim giynnek, tozluk giymek·III, 115yitik
: keskin, bilenmiş·I, 384;III, 18yitik
: yitik şey,kaybolan şey, II, 182 bkz> tiyül, yitükyİtiklemek
: kaybolanı aramak, III, 343yitim
: keten tohumıı· III, 24yitmek
: kaybolmak, yitmek. I, 467; II, 314yittilrmek
: kaybettirmek,' bìr şeyi bohça ve bohçaya benzer şeylerde saklatmak· III, 94 bkz> yağturmak, yatturmak ;yitük
: kaybolan şey, yıtik. II, 115, 182;III, 18, 181 bkz> yitíkyitüklig
: bir şey yitiren, kaybeden,III, 18yitürmek
: kaybetmek, yitirmek. III, 67yiz
: sele otu, çiğ otu, sele sazı, Artemlsìa abrotonon (kamı;tan daha ince ve yumuşak olup göçebelerce çadır örtüsü yapılır)·III, 135, 143yizek
: askerin önde giden bölü ğü, öncül· III, 18 bkz> yezekyodluşmak
: silinmek III, 105yoğmak
: silmek, bozmak, mahvetnnek· III, 434yoğsamak
: silmek Istemek· III, 305yodturmak
: sildirmek III, 94 bkz> yutturmakyodulmak
: silinmek, yok edilmek·III, 77yodunmak
: sllinmek·III, 83yoduşmak
: (leke, kitapta yanlı; vb.) silmek ve gidermek işinde yardım etmek,III, 70yog
: matem, yas, ölü gömülmesinden sonra üç veya yedi güne kadar verilen yemek.III, 143yog basan
: ölü gömüldükten sonra verilen yemek·I, 399yogdu
: devenin çenesi altındaki uzun tüyler III, 30 bkz> cugdu, yogru, yogruy, yugduyoglamak
: ölü için yemek vermek.III, 309yogrı
: çanak,III, 31, 32yogru
: deve tüyünün uzunları .III, 31 bkz> cugdu, yogdu, yogruy, yugduyogrulmak
: yogrulmak. I, 248; III, 107yogrum
: bir defada yoğrulacak kadar olan· III, 47yogruşmak
: yogruşmak, yoğrulmak, yoğurmakta yardım etmek·II, 122;III, 102yogruy
: deve tüyünün uzun olanlar ı .III, 31 bkz> cugdu, yogdu, yogru, yugduyogun
: yogun, şişkin, kalın·III, 29yogurguç
: şehriye ve benzeri şeylerin açılmasında kullanılan oklağı·I, 493yogurkan
: yorgan·I, 197, 210;II, 137, 141; III, 54, 110, 253yogurmak
: yogurmak·II, 102yogurt
: yogurt, I, 182, 208;II, 189, 295;III, 164, 190yogurtmak
: yogurtmak·III, 436yok
: çanak bulaşıgı,III, 4 bkz> yak, yak yuk, yok yak, yuk, yuk yakyok
: yok·I, 68, 70, 323, 360, 368, 420;II, 28; III, 3, 143, 147, 151, 154, 239yokadmak
: yok olmak,III, 384yokar
: yukarı·I, 142, 320 bkz> yokaru, yukaruyokaru
: yukarı· II, 4, 6, 35, 81, 198, 260;III, 285 bkz> yokar, yukaruyoklamak
: yükselmek, çıkmak·III, 212, 221yoklatmak
: yükseltmek, dağa çıkartmak·II, 355yok yak
: çanak bulaşıgı·III, 4 bkz> yak, yak yuk, yok, yuk, yuk yakyok yér
: yokuş yer·III, 4yol
: yol, sefer, ani yola çıkma·I, 53, 63, 66, 92,155, 173, 196, 204, 208. 247, 292, 332, 342, 458;II, 8, 29, 98, 176, 197, 212, 214, 232; III, 64, 87, 144, 187, 288, 292, 343, 387, 423, 450yolak
: çay· I, 222; III, 17 bkz> yul, yulakyolak
: çıgır, çılga, kırlardaki küçük yol; yol yol çizgili olan her ;ey· III, 17 § yolak barç ın; yol yol çizgileri bulunan ipek kuma ş· III, 17yoldramak
: (maden ve cevher) parlamak· III, 437 bkz> yoldr ımak yoldrımak (maden ve cevher) parlamak· III, 437 bkz> yöldramakyoldruga
: kılıç gibi uzunca bir bitki, III, 433 bkz> yoldurgayoldruk
: cilâlı, parlak, süslü, III, 432 bkz> yaldruk, yuldrukyoldurga
: kılıç glbi uzunca blr bltki· III, 433 bkz> yoldrugayolgırmak
: yolda rastlamak· II, 193yolıç
: keçi kıllarrnın diplerinde bulunan yumuşak ince yün·III, 27 bkz> yovl ıç, yulıçyolıtmak
: yagma ettirmek·II, 316 bkz> yolu şmak, yolutmak, yulıtmak, yulumak,yuluşmak, yulutmak yolkaşmakyolkmak
: sıyırmak; çatlatmak; yolmak, bir şeyden herhangi bir şeyi çıkarmak, soymak; faydalanmak, elde etmek,III, 435, 436yolkunmak
: sıyrılmak,III, 110yolkuşmak
: birbirinden kâr veya fayda elde etmek,III, 103, 10yolmak
: yolmak, yolmak için kaynar suya bırakmak; kurtarmak, bırakmak, salıvermek; istinsah etmek,II, 24;III, 63, 64yolratmak
: parlatmak·II, 353 bkz> yalratmak, yalr ıtmak, yolrıtmakyolrıtmak
: alevlernek, parlatmak·II, 353 bkz> yalratmak, yalr ıtmak, yolratmakyolsuz
: yolunu azıtan kimse·III, 40yoltga
: bir ;eyle alay etme·III, 432 bkz> yaltga, yultgayoltga
: kılmak alay etmek, maskaraya almak· III, 432yolturmak
: para verdirèrek köleyi azat ettirmek; yoldurmak.III, 97yolug
: fidye, feda, kurban·I, 210, 243, 399; III, 13, 333yoluglug
: fidyeli, fidyesi verilmiî olan· III, 49yolunmak
: yolunmak; azat edllmek, bırakılmak, bo;anmak·III, 85yoluşmak
: yağnıala{mak·III, 75 bkz> yolıtmak, yolutmak, yulıtmak, yulumak yuluşmak, yulutmakyolutmak
: yağma ettirrnek·II, 316 bkz> yolıtmak, yoluşmak, yulıtmak, yulumak, yuluşmak, yulutmakyonak
: hayvanların sennerleri altına konan şey,çul çuval parçası III, 29yonındı
: yonuntu, talaş,III, 30yonınmak
: yonar göstermek,III, 86 bkz> yo-nunmakyonulmak
: yonulmak,III, 82yonumak
: yonmak I, 384yonunmak
: yonar göstermek·III, 86 bkz> yon ınmakyonuş
: yontmakta yardım ve yarış etmek· III, 75yoñag
: beye birini geçme, gammazlık etme·III, 376yoñamak
: beye birini geçmek, gammazlık etmek, yanılmak, şikâyet etmek III, 397yoñatmak
: koğulamak,II, 326, 327yorçı
: usta kılavuz,III, 30yorıdaçı
: hısımlar, dünürler arasında gelip giden adam·II, 51yorıga
: yorga yürüyen (at için)· III, 174yorıgçı
: hısımlar, dunürler arasında gelip giden adam· II, 51yorıglı
: yürümeyi düşünen· I, 326yorıgu
: yürünecek yer ve zarnan· III, 36yorık
: akma, yürüme, gidiş, huy· I, 378; II, 40; III, 15 bkz> bor ık, yorukyorık
: tabir (rüya vb.) sözün gidişi, anlaşılışı III, 18 bkz> yormak, yörükyorık
: uz dilli· III, 15yorık tıl
: fasih dil III, 15yorımak
: yürümek, gitmek, varmak; ismi varıp yayılmak; yürüyüp yorulmak· I, 167; II, 41; III, 31, 87, 219, 375 bkz> yormakyorınça
: yonca·III, 375 bkz> yorınçgayorınçga
: yonca·I, 431; III, 433 bkz> yor ınçayorışmak
: yürüşmek; yol yol olmak, yıpramak· III, 72yorıtmak
: yürütmek, (ilâç) içini sürdürmek I, 115; III, 315yormak
: tabir etmek, yorrnak· III, 125 bkz> yor ık, yör(ikyormak
: yürümek. I, 456; III, 87 bkz> yor ımakyortmak
: dört nala koşturmak, bir işe başlamak üzere yürümek, III, 356, 435yortug
: savaş gününde veya bir yere giderken hakan ın yanında bulunan kimseler· III, 42yortuşmak
: at yürütmekte yarış etmek· III, 101yoruk
: gidiş, huy,I, 27 bkz> borık, yorıkyorulmak
: çözülmek.III, 78 bkz> yörmekyorutgan
: çok osuran, osurgan·III, 52yorutmak
: osurmak,III, 52yotturmak
: sildirmek·III, 94 bkz> yoddurmakyovlıç
: keçl kıllarının diplerindeki yumuşak ince yün·III, 27 bkz> yol ıç, yulıçyozamak
: (kısraktan başka hayvan) kısır kalmak·III, 88 bkz> kısır bolmakyozmak
: çok aknnak·I, 192 bkz> yilzmekyök
: kuş tüyü, kuş yeleği, ok yelegi. 111. 143 bkz> yüg, yük, yüñyökletmek
: oka yelek taktırmak.II, 356 bkz> yükletmekyöre
: yöre, çevre, bir ;eyin etraf ı·III, 24 bkz> yére, yüreyörgek
: örtü·II, 289yörgek bolmak
: örtülmek, gök kara dumanla örtülmek II, 289yörgemeç
: işkembe ve bağırsağın incecik kıyılarak bağırsak içinde kızartılması veya pişirilmesi suretiyle yapılan yemek·III, 55yörgemek
: sarmak,III, 307yörgenç
: dağ dönemed, dağ büklümü, buküntülü, kıvrık·III, 387 bkz> tezginçyörgenç
: ağaçlara sarılıp onları kurutan bir çeşit bitki, sarmaşık·III, 387yörgençü
: sargı, dolak·II, 346; 111. 296yörgenmek
: örtülmek, sarılmak.I, 331; II, 303; III, 110 bkz> yörkenmek, yürgenmekyörgeşmek
: sarılmak, birbirlne girmek, dolaşmak, karışmak.I, 395, 437;II, 285;III, 104 bkz> yörke şmek, yürgeşmek ;yörgetmek
: sardırmak· II, 354yörgeyek
: ulanmış, I, 135yörkenmek
: örtülmek, sarılmak. I, 331; II, 303; III, 110 bkz> yörgenmek, yürgenmekyörkeşmek
: sarılmak, birbirine girmek, dolaşmak, karışmak.I, 395, 437;II, 285;III, 104 bkz> yörge şmek, yürgeşmek ;yörmek
: çözmek III, 58,185 bkz> yorulmakyörük
: tabir (rüya vb.) sözün gıdişi, anlaşılışı· III, 18 bkz> yorık, yormakyu
: kadınların bir şeyden utandıkları zaman söyledikleri bir kelime· III, 215yubagu
: üzerinde durulmayan, yapılmaması gereken, III, 36yubakulak
: sıtmadan titreme· III, 56yubalmak
: ihmal edilmek, yüzüstü bırakılmak, üzerinde durulnnamak· III, 76yubalmak
: karışmak· III, 76 bkz> burbàşmak, yubanmakyubamak
: ihmal etmek, yüzüstü bırakmak, üstüne düşmemek. III, 86 bkz> burbamak, buybamakyubanmak
: karışnnak· III, 83 bkz> burbaşmak, yubalmakyubanmak
: çekinmek, bırakmak· III, 83yubatmak
: savsaklatmak, savsaklamay ı emretmek· Asıl anlamı burbatmak, yap yup kılmak, yubılamak, yuplamak,yubılamak
: aldatmak, hile yapmak, al etmek., II, 315; III, 327, 328 bkz> burbatmak, yap yup k ılmak, yubatmak, yuplamakyudkı
: karanlık, ekşi· II, 250yudruklanmak
: elini yumruk yapmak· III, 116yudruk
: yumruk.III, 42, 43yudug
: başkasının suçu yüzünden kendine sötgelen kimse-III, 12yudug
: çocuklara sövülen bir kelime· III, 13bkz> yud ııtyudurmak
: almak, yükleırıek· I, 371 bkz> yüdürmekyudut
: hayırsız, kendine hayrı olmayan; bir çeşit küfür (sövme)·III, 8, 13 bkz> yud ııgyudutmak
: soğukta dondurarak öldürmek· II, 302 bkz> budutmakyufga
: ogulluk, oğulluğa alınmış· lll; 32yufgadmak
: yozlaşmak, dik ba;lı olmak· II, 354 bkz> yufgatmak, yuwgalanmakyufgatmak
: yozlaşmak, dik başlı olmak II, 354 bkz> yufgadmak, yuwgalanmakyufka
: ince, yufka, ucuz, II, 294, 350; III, 34, 204, 302 bkz> yupka, yuwgayufkalanmak
: yaltaklanmak, yavuncımak· III, 203, 204yufluşmak
: yuvarlanmak. III, 105 bkz> yuwlu şmakyufuşmak
: yardımlaşmak, birbiriyle dost olmak,III, 73 bkz> yüfü şmekyuga
: katmer, yuka, yufka·III, 27, 34, 35 bkz> yuvga § katma yuga; ya ğda pişirilen ufalanmış ekmek I, 433yugaç
: bir dere veya ırmagın karşı tarafı·III, 8, 9 bkz> yuguçyugak
: su kuşu·I, 222;III, 17yugçı
: yuyucu, yıkayıcı· II, 171yugdu
: devenin uzamış olan tüyleri .I, 31;III, 30 bkz> cugdu, yogdu, yogru, yogruyyugruş
: Türkler'ce halktan vezirlik derecesine ç ıkan adann, hakandan bir derece aşağıdır,yalnız Türkler'e özgedir·III, 41yuguç
: ırmak ve derenin arkası· I, 18 bkz> yugaçyuk
: çanak bulaşığı, kaptaki bulaşık· III, 4, 143 bkz> yak, yak yuk, yok, yok yak, yuk yak yukaru yukarı· III, 180 bkz> yokar, yokaruyukmak
: bulaşmak, sıvanmak, sirayet etmek· III, 63yukturmak
: sürdürmek, bulaştırmak,III, 96yukulmak
: bulaşmak, sıvanmak·III, 81yukuşmak
: bulaşmak, yayılmak·III, 24, 74 bkz> tokuşmakyuk yak
: çanak bulaşiğı, kaptaki bulaşık·III, 4 bkz> yak, yak yuk, yok, yok yak, yukyul
: kaynak, çay, pınar, su pınarı, kaynağı, gözü·111, 4, 144 bkz> yolak, yulak § yul yulakî küçük küçük bir çok su pınarları. III, 17yula
: kandil· I, 200; III, 25, 26yulak
: küçük küçük birçok su pınarları. III, 17 bkz> yolak, yulyulaklanmak
: pınarlanmak, pınarlar çogalmak, III, 115yular
: at yuları. III, 9, 28 yularlamak yularlarnak, baglamak. III, 9yularlanmak
: yularlanmak, yular takılmak. III, 114yularlıg
: yularlı, yularlanmış· III, 49yuldruk
: cilâlı, parlak, süslü· III, 432 bkz> yaldruk, yoldrukyulduz
: yıldız, yıldızların genel adı· I, 96; II, 303; III, 40, 149, 378yulıç
: keçi kıllarının diplerlnde bulunan yumuşak ince yün· III, 27 bkz> yol ıç, yovlıçyulıtmak
: yagma ettirmek II, 316 bkz> yolıtmak, yoluşmak, yolutmak, yulumak, yuluşmak, yulutmakyulkunmak
: sıyrılmak·III, 110 bkz> yolkunmakyultga
: bir şeyle alay etme·III, 432 bkz> yaltga, yoltgayultga kılmak
: alay etmek, maskaraya almak. III, 432yulumak
: birine yardım etmek; birini yağma etmek,III, 90, 91 bkz> yolıtmak, yoluşmak, yolutmak, yulıtmak, yuluşmak,yulutmakyulun
: murdar ilik, kokar ilik ,III, 23yuluşmak
: yağmalaşmak·III, 75 bkz> yolıtmak, yoluşmak, yolutmak, yulıtmak, yulumak, yulutmakyulutmak
: yağma ettirmek·II, 316 bkz> yolıtmak, yoluşmak, yolutmak, yulıtmak, yulumak, yuluşmakyul yulak
: küçük küçük birçok su pınarlan III, 17yumak
: yıkamak.III, 45, 66, 157, 249yumdarmak
: toplamak· III, 98yumgak
: yumak, yuvarlanan ve yuvarlak olan her şey, III, 44 § yumgak tene; yuvarlak tane, ki şniş. III, 44yumgaklanmak
: yumak, yuvarlak yapılmak· III, 116yumgı
: toplu, çok,III, 35yumgın
: toplu olarak, toptan, hep birden,bütün·II, 294;III, 240yumınmak
: yumar gibi görünmek III, 86 bkz> yumunmakyumıtgan
: daima toplanan·III, 53yumıtmak
: toplanmak·I, 69;II, 312, 317 bkz> yumutmakyumız (er)
: etli, tiknaz (adam), III, 10 bkz> yumuz eryumluşmak
: yumulmak· III, 105yummak
: yummak· III, 64 bkz> yümmekyumşak
: yumuşak· II, 74, 295; III, 44, 276, 320yumşaklanmak
: yumıışamak, yaltaklannnak· III, 116yumşamak
: yumuşamak, I, 110, 441; III, 306, 320yumşatmak
: sepiletmek, yumuşatmak, sözü veya kitabı çabuk çabuk söylemek ve okumak· II, 354yumulgan
: daima yumulan, III, 55yumulmak
: yumulmak· III, 55 bkz> yümülmekyumunmak
: yumar gibi görünmek III, 86 bkz> yum ınmakyumur
: hayvanların göden bağırsağı.III, 9yumurlamak
: yumru yapmak, toplarrıak·I, 389yumurlanmak
: toplanmak,II, 270;III, 114yumurtga
: yumurta, bütün kuşların yumurtaları, insanların ve hayvanların taşakları. II, 313; III, 433yumuş
: hizmet, vazife, elçilik, iki ve ikiden art ık kimse arasında elçilik I, 484;III, 12yumuşçı
: melek, III, 12yumuşga
: "kızılcık" veya "güren" denilen dag yemi şi· III, 48 bkz> yafışguyumutmak
: toplanmak· I, 214 bkz> yumıtmakyumuz (er)
: etli, tıknaz (adam)· III, 10 bkz> yumız eryunçıg
: kederlenmiş, bitap, düşkün, kötü, zayıf, cılız, arık, hali fena çürüklüğünden ele alınamayan.I, 93yunçımak
: kötüleşmek, yoksullaşmak, yoksulluktan kötüleşmek; ısırmak·II, 281; III, 303 bkz> tençmek, yençimek, yençmekyunçırmak
: kötülemek· III, 98yunçıtmak
: incitmek. II, 352 bkz> yunçutmak, yünçitmek, yilnçiltmekyunçutmak
: incitmek· II, 352 bkz> yunç ıtmak, yünçitmek, yünçütmekyund
: at (cins adı), atlar, at sürüsü .I, 235, 292, 389;II, 153; III, 7, 9, 223yundak
: at fışkısı, at gübresi, III, 44, 168yundı
: yemek yendikten sonra kab ın yıkantısı· III, 31yundurmak
: döndürmek; kusmak; korkutmak· III, 98, 99 bkz> yalmak, yandurmak,yanmak, yunmakyund yılı
: Türkler'in on ikili yıllarından birì· I, 346; III, 7yungak
: çögen, kôkü sabun gibi köpüren bir bitki· III, 44, 45yun kuş
: tavus kuşu· III, 144yunmak
: yunmak, yıkanmak· II, 314; IIII, 66 bkz> çunmakyunmak
: döndürmek; kusmak; korkutmak· III, 98 bkz>yandurmak, yanmak, yundurmak yuñ yün, yün sümeği I, 150, 284, 507;II, 89, 147, 220. 221, 236, 241;III, 3, 248, 289, 361, 362 bkz> yüñ yuñ ciğere bitişik bezli bir et (yalnız kadınlar yer)· III, 361yuñlamak
: yün kırpmak· III, 404yuñlatmak
: yünletmek, yün kırktırmak· II,359, 360yuñ yap
: yün yapağı, III, 3yup
: hile, al· III, 142,159 bkz> al, yapyupka
: yufka· III, 34 bkz> yufka, yuwgayuplamak
: hile yapmak, al etmek· III, 142 bkz> burbatmak, yap yup k ılmak,yubatmak, yubılamakyurbag
: sürünceme, lşl uzatma, i;i yarına bırakma, I, 461 bkz> burbagyurbaş (ış)
: neresinden çıkılacağı belli olmayan karişik (iş)· I, 459yurç
: karının küçük erkek kardeşl, küçuk kayın· III, 7yurlamak
: haykırmak· I, 189 bkz> orılaşmak, orlaşmak, urılamak, urlamak, urlaşmakyurt
: delik· I, 93yurt
: yurt; eski izerler, ören· III, 7, 258yurun
: ipek kuma; parçası· III, 22 § yurunyuka (yaka)
: ipek yaka· III, 22yurunlug
: ipek kumaş parçası olan· III, 50yuş
: yeşillik, III, 4, 143yuş
: sıkışma,III, 4 bkz> yışyuş bolmak
: sıkışmak·III, 4yuşılmak
: udumlaşmak, eli işe yatışmak; emzikten akıtilmak·III, 79 bkz> işilmek, yişllmek, yuşulmak, yüşilmek, yüşülmekyuşmak
: emzikten akıtmak·III, 60 bkz> yüşmekyuşul
: yeşil·III, 19 § yaşıl yu;ul; yeşil mişil·III, 19yuşulgan
: daima akan·III, 53yuşulmak
: eli işe yatkın olmak,III, 53yuşulmak
: akıp dökülmek, fışkırmak·II, 128; III, 79, 102 bkz> işilmek, yişilmek, yuşılmak, yüşilmek, yüşıilmekyut
: kışın soğukta hayvanları öldüren felâket· III, 142yutıkmak
: yutamak, soguktan hayvan telef olmak· III, 76 bkz> yutukmakyutmak
: yutmak. II, 313yutturmak
: sildirmek III, 94 bkz> yodturmakyutukmak
: kuraklıktan arıklamak, ölüm haline gelmek,I, 21 bkz> yut ıkmakyuvga
: katmer, yuka, III, 27 bkz> yugayuvmak
: yuvarlamak III, 393 bkz> yuwmakyuvug
: sellerin dağdan yuvarladıgı kaya parçaları.III, 164 bkz> yuwugyuwalmak
: yuvarlanmak· I, 397 bkz> yuwulmakyuwga
: zayıf, ince, yufka, âciz· II, 6; III, 80, 156 bkz> yufka, yupkayuwgalanmak
: yaramazlaşmak.III, 203 bkz>yufgadmak, yufgatmakyuwılmak
: yumşamak.I, 441 bkz> yuwulmakyuwka
: her şeyin incesi, yuka, III, 33yuwlunmak
: yuvarlanmak, kendi kendine yuvarlanmak. III,111, 112, 113yuwluşmak
: yuvarlanmak III, 105 bkz> yırfluşmakyuwmak
: koşmak· III, 62yuwmak
: yuvarlamak· III, 61, 112, 113 bkz>yuvmakyuwsamak
: yuvarlamak istemek III, 306yuwturmak
: yuvarlatmak.III, 96yuwug
: sellerin dağdan yuvarladıgı kaya parçaları,III, 164 bkz> yuvugyuwulmak
: uslandırılmak; akıtılmak; yuvarlanmak; toplanmak·I, 397;III, 80, 112, 113 bkz> yuwalft ıakyuwulmak
: erişmek, olgunlaşmak,III, 81, 356 bkz> yewülmek, yıgılmakyuwuşmak
: yuvarlaşmak· III, 74yüdrük
: yüklük, üzerine eşya ve elbise konan şey, dolap, masa ve benzerı şeyler·· III, 45yüd
: yüz, II, 250 bkz> yüzyüdmek
: yüklemek, yüklenmek· I, 404; III, 434yüdürmek
: yüklemek.I, 371; III, 67, 68 bkz>yudurmakyüdüşmek
: yükleşmek, yüklemekte yardım ve yarış etmek· III, 71yüftürmek
: bir şeyle iyilik etmek- III, 96 bkz>yigtürmek, yiktürmek, yüwmekyüfüş
: hısımların (çok kere gerdeğe konulan gelini çeyiz sahibi etmek üzere) elbise veya mal ile yardımlaşması. III, 11yüfüflüg
: armağanlı. III, 12yüfüfmek
: yardımlaşmak; birbiriyle dost olmak· III, 73 bkz> yufu şmakyüg
: ok yeleği III, 45, 70. 97, 143 bkz> yök, yük, yüñyubanmak
: karışnnak· III, 83 bkz> burbaşmak, yubalmakyubanmak
: çekinmek, bırakmak· III, 83yubatmak
: savsaklatmak, savsaklamay ı emretmek· Asıl anlamı burbatmak, yap yup kılmak, yubılamak, yuplamak,yubılamak
: aldatmak, hile yapmak, al etmek., II, 315; III, 327, 328 bkz> burbatmak, yap yup k ılmak, yubatmak, yuplamakyudkı
: karanlık, ekşi· II, 250yudruklanmak
: elini yumruk yapmak· III, 116yudruk
: yumruk.III, 42, 43yudug
: başkasının suçu yüzünden kendine sötgelen kimse-III, 12yudug
: çocuklara sövülen bir kelime· III, 13bkz> yud ııtyudurmak
: almak, yükleırıek· I, 371 bkz> yüdürmekyudut
: hayırsız, kendine hayrı olmayan; bir çeşit küfür (sövme)·III, 8, 13 bkz> yud ııgyudutmak
: soğukta dondurarak öldürmek· II, 302 bkz> budutmakyufga
: ogulluk, oğulluğa alınmış· lll; 32yufgadmak
: yozlaşmak, dik ba;lı olmak· II, 354 bkz> yufgatmak, yuwgalanmakyufgatmak
: yozlaşmak, dik başlı olmak II, 354 bkz> yufgadmak, yuwgalanmakyufka
: ince, yufka, ucuz, II, 294, 350; III, 34, 204, 302 bkz> yupka, yuwgayufkalanmak
: yaltaklanmak, yavuncımak· III, 203, 204yufluşmak
: yuvarlanmak. III, 105 bkz> yuwlu şmakyufuşmak
: yardımlaşmak, birbiriyle dost olmak,III, 73 bkz> yüfü şmekyuga
: katmer, yuka, yufka·III, 27, 34, 35 bkz> yuvga § katma yuga; ya ğda pişirilen ufalanmış ekmek I, 433yugaç
: bir dere veya ırmagın karşı tarafı·III, 8, 9 bkz> yuguçyugak
: su kuşu·I, 222;III, 17yugçı
: yuyucu, yıkayıcı· II, 171yugdu
: devenin uzamış olan tüyleri .I, 31;III, 30 bkz> cugdu, yogdu, yogru, yogruyyugruş
: Türkler'ce halktan vezirlik derecesine ç ıkan adann, hakandan bir derece aşağıdır,yalnız Türkler'e özgedir·III, 41yuguç
: ırmak ve derenin arkası· I, 18 bkz> yugaçyuk
: çanak bulaşığı, kaptaki bulaşık· III, 4, 143 bkz> yak, yak yuk, yok, yok yak, yuk yak yukaru yukarı· III, 180 bkz> yokar, yokaruyukmak
: bulaşmak, sıvanmak, sirayet etmek· III, 63yukturmak
: sürdürmek, bulaştırmak,III, 96yukulmak
: bulaşmak, sıvanmak·III, 81yukuşmak
: bulaşmak, yayılmak·III, 24, 74 bkz> tokuşmakyuk yak
: çanak bulaşiğı, kaptaki bulaşık·III, 4 bkz> yak, yak yuk, yok, yok yak, yukyul
: kaynak, çay, pınar, su pınarı, kaynağı, gözü·111, 4, 144 bkz> yolak, yulak § yul yulakî küçük küçük bir çok su pınarları. III, 17yula
: kandil· I, 200; III, 25, 26yulak
: küçük küçük birçok su pınarları. III, 17 bkz> yolak, yulyulaklanmak
: pınarlanmak, pınarlar çogalmak, III, 115yular
: at yuları. III, 9, 28 yularlamak yularlarnak, baglamak. III, 9yularlanmak
: yularlanmak, yular takılmak. III, 114yularlıg
: yularlı, yularlanmış· III, 49yuldruk
: cilâlı, parlak, süslü· III, 432 bkz> yaldruk, yoldrukyulduz
: yıldız, yıldızların genel adı· I, 96; II, 303; III, 40, 149, 378yulıç
: keçi kıllarının diplerlnde bulunan yumuşak ince yün· III, 27 bkz> yol ıç, yovlıçyulıtmak
: yagma ettirmek II, 316 bkz> yolıtmak, yoluşmak, yolutmak, yulumak, yuluşmak, yulutmakyulkunmak
: sıyrılmak·III, 110 bkz> yolkunmakyultga
: bir şeyle alay etme·III, 432 bkz> yaltga, yoltgayultga kılmak
: alay etmek, maskaraya almak. III, 432yulumak
: birine yardım etmek; birini yağma etmek,III, 90, 91 bkz> yolıtmak, yoluşmak, yolutmak, yulıtmak, yuluşmak,yulutmakyulun
: murdar ilik, kokar ilik ,III, 23yuluşmak
: yağmalaşmak·III, 75 bkz> yolıtmak, yoluşmak, yolutmak, yulıtmak, yulumak, yulutmakyulutmak
: yağma ettirmek·II, 316 bkz> yolıtmak, yoluşmak, yolutmak, yulıtmak, yulumak, yuluşmakyul yulak
: küçük küçük birçok su pınarlan III, 17yumak
: yıkamak.III, 45, 66, 157, 249yumdarmak
: toplamak· III, 98yumgak
: yumak, yuvarlanan ve yuvarlak olan her şey, III, 44 § yumgak tene; yuvarlak tane, ki şniş. III, 44yumgaklanmak
: yumak, yuvarlak yapılmak· III, 116yumgı
: toplu, çok,III, 35yumgın
: toplu olarak, toptan, hep birden,bütün·II, 294;III, 240yumınmak
: yumar gibi görünmek III, 86 bkz> yumunmakyumıtgan
: daima toplanan·III, 53yumıtmak
: toplanmak·I, 69;II, 312, 317 bkz> yumutmakyumız (er)
: etli, tiknaz (adam), III, 10 bkz> yumuz eryumluşmak
: yumulmak· III, 105yummak
: yummak· III, 64 bkz> yümmekyumşak
: yumuşak· II, 74, 295; III, 44, 276, 320yumşaklanmak
: yumıışamak, yaltaklannnak· III, 116yumşamak
: yumuşamak, I, 110, 441; III, 306, 320yumşatmak
: sepiletmek, yumuşatmak, sözü veya kitabı çabuk çabuk söylemek ve okumak· II, 354yumulgan
: daima yumulan, III, 55yumulmak
: yumulmak· III, 55 bkz> yümülmekyumunmak
: yumar gibi görünmek III, 86 bkz> yum ınmakyumur
: hayvanların göden bağırsağı.III, 9yumurlamak
: yumru yapmak, toplarrıak·I, 389yumurlanmak
: toplanmak,II, 270;III, 114yumurtga
: yumurta, bütün kuşların yumurtaları, insanların ve hayvanların taşakları. II, 313; III, 433yumuş
: hizmet, vazife, elçilik, iki ve ikiden art ık kimse arasında elçilik I, 484;III, 12yumuşçı
: melek, III, 12yumuşga
: "kızılcık" veya "güren" denilen dag yemi şi· III, 48 bkz> yafışguyumutmak
: toplanmak· I, 214 bkz> yumıtmakyumuz (er)
: etli, tıknaz (adam)· III, 10 bkz> yumız eryunçıg
: kederlenmiş, bitap, düşkün, kötü, zayıf, cılız, arık, hali fena çürüklüğünden ele alınamayan.I, 93yunçımak
: kötüleşmek, yoksullaşmak, yoksulluktan kötüleşmek; ısırmak·II, 281; III, 303 bkz> tençmek, yençimek, yençmekyunçırmak
: kötülemek· III, 98yunçıtmak
: incitmek. II, 352 bkz> yunçutmak, yünçitmek, yilnçiltmekyunçutmak
: incitmek· II, 352 bkz> yunç ıtmak, yünçitmek, yünçütmekyund
: at (cins adı), atlar, at sürüsü .I, 235, 292, 389;II, 153; III, 7, 9, 223yundak
: at fışkısı, at gübresi, III, 44, 168yundı
: yemek yendikten sonra kab ın yıkantısı· III, 31yundurmak
: döndürmek; kusmak; korkutmak· III, 98, 99 bkz> yalmak, yandurmak,yanmak, yunmakyund yılı
: Türkler'in on ikili yıllarından birì· I, 346; III, 7yungak
: çögen, kôkü sabun gibi köpüren bir bitki· III, 44, 45yun kuş
: tavus kuşu· III, 144yunmak
: yunmak, yıkanmak· II, 314; IIII, 66 bkz> çunmakyunmak
: döndürmek; kusmak; korkutmak· III, 98 bkz>yandurmak, yanmak, yundurmak yuñ yün, yün sümeği I, 150, 284, 507;II, 89, 147, 220. 221, 236, 241;III, 3, 248, 289, 361, 362 bkz> yüñ yuñ ciğere bitişik bezli bir et (yalnız kadınlar yer)· III, 361yuñlamak
: yün kırpmak· III, 404yuñlatmak
: yünletmek, yün kırktırmak· II,359, 360yuñ yap
: yün yapağı, III, 3yup
: hile, al· III, 142,159 bkz> al, yapyupka
: yufka· III, 34 bkz> yufka, yuwgayuplamak
: hile yapmak, al etmek· III, 142 bkz> burbatmak, yap yup k ılmak,yubatmak, yubılamakyurbag
: sürünceme, lşl uzatma, i;i yarına bırakma, I, 461 bkz> burbagyurbaş (ış)
: neresinden çıkılacağı belli olmayan karişik (iş)· I, 459yurç
: karının küçük erkek kardeşl, küçuk kayın· III, 7yurlamak
: haykırmak· I, 189 bkz> orılaşmak, orlaşmak, urılamak, urlamak, urlaşmakyurt
: delik· I, 93yurt
: yurt; eski izerler, ören· III, 7, 258yurun
: ipek kuma; parçası· III, 22 § yurunyuka (yaka)
: ipek yaka· III, 22yurunlug
: ipek kumaş parçası olan· III, 50yuş
: yeşillik, III, 4, 143yuş
: sıkışma,III, 4 bkz> yışyuş bolmak
: sıkışmak·III, 4yuşılmak
: udumlaşmak, eli işe yatışmak; emzikten akıtilmak·III, 79 bkz> işilmek, yişllmek, yuşulmak, yüşilmek, yüşülmekyuşmak
: emzikten akıtmak·III, 60 bkz> yüşmekyuşul
: yeşil·III, 19 § yaşıl yu;ul; yeşil mişil·III, 19yuşulgan
: daima akan·III, 53yuşulmak
: eli işe yatkın olmak,III, 53yuşulmak
: akıp dökülmek, fışkırmak·II, 128; III, 79, 102 bkz> işilmek, yişilmek, yuşılmak, yüşilmek, yüşıilmekyut
: kışın soğukta hayvanları öldüren felâket· III, 142yutıkmak
: yutamak, soguktan hayvan telef olmak· III, 76 bkz> yutukmakyutmak
: yutmak. II, 313yutturmak
: sildirmek III, 94 bkz> yodturmakyutukmak
: kuraklıktan arıklamak, ölüm haline gelmek,I, 21 bkz> yut ıkmakyuvga
: katmer, yuka, III, 27 bkz> yugayuvmak
: yuvarlamak III, 393 bkz> yuwmakyuvug
: sellerin dağdan yuvarladıgı kaya parçaları.III, 164 bkz> yuwugyuwalmak
: yuvarlanmak· I, 397 bkz> yuwulmakyuwga
: zayıf, ince, yufka, âciz· II, 6; III, 80, 156 bkz> yufka, yupkayuwgalanmak
: yaramazlaşmak.III, 203 bkz>yufgadmak, yufgatmakyuwılmak
: yumşamak.I, 441 bkz> yuwulmakyuwka
: her şeyin incesi, yuka, III, 33yuwlunmak
: yuvarlanmak, kendi kendine yuvarlanmak. III,111, 112, 113yuwluşmak
: yuvarlanmak III, 105 bkz> yırfluşmakyuwmak
: koşmak· III, 62yuwmak
: yuvarlamak· III, 61, 112, 113 bkz>yuvmakyuwsamak
: yuvarlamak istemek III, 306yuwturmak
: yuvarlatmak.III, 96yuwug
: sellerin dağdan yuvarladıgı kaya parçaları,III, 164 bkz> yuvugyuwulmak
: uslandırılmak; akıtılmak; yuvarlanmak; toplanmak·I, 397;III, 80, 112, 113 bkz> yuwalft ıakyuwulmak
: erişmek, olgunlaşmak,III, 81, 356 bkz> yewülmek, yıgılmakyuwuşmak
: yuvarlaşmak· III, 74yüdrük
: yüklük, üzerine eşya ve elbise konan şey, dolap, masa ve benzerı şeyler·· III, 45yüd
: yüz, II, 250 bkz> yüzyüdmek
: yüklemek, yüklenmek· I, 404; III, 434yüdürmek
: yüklemek.I, 371; III, 67, 68 bkz>yudurmakyüdüşmek
: yükleşmek, yüklemekte yardım ve yarış etmek· III, 71yüftürmek
: bir şeyle iyilik etmek- III, 96 bkz>yigtürmek, yiktürmek, yüwmekyüfüş
: hısımların (çok kere gerdeğe konulan gelini çeyiz sahibi etmek üzere) elbise veya mal ile yardımlaşması. III, 11yüfüflüg
: armağanlı. III, 12yüfüfmek
: yardımlaşmak; birbiriyle dost olmak· III, 73 bkz> yufu şmakyüg
: ok yeleği III, 45, 70. 97, 143 bkz> yök, yük, yüñyüglüg ok
: yelekli ok,III, 217yügmek
: toplamk· II, 243yügrük
: koşucu, geçici, yüğrük· I, 110;III, 45, 175yügrük
: bilge bilgin akıllı, erdemIi, udumlu kişi .III, 45yügrüm
: bir koşuluk yer·III, 47yügrüşmek
: koşuşmak· III. 102, 367yügün
: gem,III,144, 366. 371 § küvüç yügün; küçük yular, çilbir· III, 163yügür
: darı, III, 9 bkz> ügüryügürgen
: Çin'den İslam diyarín·gelen kervan ın müjdecisi; her zaman koşan, koşucu·II, 15;III, 54yügürgen
: (at) koşucu yüğrük at· III, 54yügürgün
: darı gibi kırmızı taneli bir bitki· III, 54yüg(ü)rmek
: (at) koşmak, yüğrükçe koşmak, geçmek, seğirtmek; beze erlş yïpmak.I, 360;II, 13, 133, 137;III, 68. 69yügürtmek
: koşturmak,II, 274;III, 437yük yük
: bohça·I, 75, 138. 210, 237, 247, 280, 365, 521;II, 44, 75, 149, 166, 180, 222, 225,230, 246. 339, 355;III, 4. 67, 309. 314, 316, 322, 434yük
: kuş tüyü, kuş yeleği, ok yeleğl,III, 45, 70, 97. 143 bkz> yük, yüg, yürigyüklegsek
: yüklemek isteyen· III, 314yüklemedeçi
: yüklemeyici, yüklemeyen·III, 316yüklemegli
: yüklemek dileğinde, azminde olan·III, 316yüklemek
: yüklemek, III, 309yüklemsinmek
: yükler görünmek·III, 322yükletmek
: yükletmek, yüklettirmek·II, 355, 356yükletmek
: oka yelek taktırmak·II, 356 bkz>yökletmekyüklüg ok
: yelekli ok·III, 217yüksek
: yüksek· II, 294; III, 45, 46yüksek
: terzi yüksüğü·III, 46 bkz> yüksükyüksemek
: yükselmek, uzamak,I, 320;III, 306yüksetmek
: yükseltmek·II, 354yüksük
: terzi yüksüğü·III, 46 bkz> yüksekyükünç
: namaz, ibadet; baş eğme·I, 171;II, 25;III, 375yükündeçi
: ibadet eden, baş eğen,II, 168yüküngen
: her zaman yükünen·II, 168yüküngüçi
: ibadet eden, baş eğen· II, 168yükünmek
: secde etmek, ibadet etmek, namaz kılmak, büyük önünde eğilmek, ba; eğmek· II, 167; III, 84, 167, 375yülegü
: destek, dayak,III, 36yüleklig
: dayanmış, söykenmiş .III, 52yülelmek
: direk dikilmek,III, 82yülemek
: desteklemek, destek vurmak; güvenmek·III, 89, 90yilligü
: saç tıraş eden ustura·III, 174 bkz> kereyyülilmek
: yolunmak·III, 82yülimek
: yülümek, tıraş etmek·III, 90yülitmek
: yülütmek, tıraş ettirmek·II, 316bkz> yülütmekyüliltmek
: yülütmek, tıraş ettirmek II, 316 bkz> yülitmekyümmek
: (göz) yummak· III, 64 bkz> yummakyümtilrmek
: yumdurmak· III, 97yümülgen
: dalma yumulan· III, 55yümülmek
: yumulmak· III, 55 bkz> yumulmakyünçitmek
: incitmek·II, 352 bkz> yunç ıtmak,yunçutmak, yünçütmekyünçü
: inci III, 279 bkz> cincü, yincü, yinçüyünçütmek
: incitmek·II, 352 bkz> yunç ıtmak, yunçutmak, yünçitmekyüñ
: yün, yün sümeği; pamuk·I, 150, 284, 507; II, 89, 147, 220, 221, 236, 241; III, 248, 289, 361, 362 bkz> yurig yüñ kuş yeleği, III, 97 bkz> yök, yüg, yükyüre
: çevre, muhit· II, 45 bkz> yére, yöreyürek(g)
: yürek, I, 41, 325;II, 144;III, 18, 33yüreklenmek
: cesaret göstermek, yiğitlenmek- III, 115yüreklig
: yüreği pek, yiğit, cesur, yıirekll. III, 18, 51yürgenmek
: örtülmek, sarılmak· I, 331; II, 303; III, 110 bkz> yörgenmek, yörkenmek yürge şmek sarılmak, birbirine girmek, dolaşmak, karışmak.I, 395, 437; 11. 285; III 104 bkz> yörgeşmek, yörkeşmekyürgeyek
: ulaşmış·I, 135yüşeñ
: (taş) düz cilalı.I, 135;III, 372 bkz>üşengyüşilmek
: eli işe yatişmak, udumlaşmak; em zikten akıtılmak. 111. 79 bkz> işilmek, yişilmek, yu;ılmak, yuşulmak, yüşülmekyüşmek
: akitmak,III, 60 bkz> yuşmakyüşülmek
: eli işe yatişmak, udumlaşmak; emzikten akıtılmak.III, 79 bkz> işilmek, yişilmek, yuşılmak, yuşulmak, yüşilmekyüwmek
: blr şeyle yardım etmek·III, 172 bkz> yigtürmek, yiktürmek, yüftürmekyüwsemek
: gönül almak istemek· III, 306 bkz>yawsamakyüz
: yüz, çehre, veçhe· I, 47, 60, 69, 102, 150,173, 216, 226, 243, 250, 256, 366, 422, 463, 486; II, 8, 81, 96, 144.171.183 ,188,194, 230,253, 295, 304, 339. 349, 353, 355, 363; III,33.43, 63, 104, 132, 143, 307, 308, 327. 394, 434, 439 bkz> yü ğyüz
: sayıda yüz· I, 80yüzer1ik
: üzerlik otu, Peganum harnnala·III, 12 bkz> eldrük, ilrük, y ıdıg otyüzkeşmek
: yüze çıkmak, I, 395yüzlenmek
: yüzünü dönmek; saygı sahlbi olmak; halktan hizmet istemek III, 110, 111yüzlüg
: yüzlü, I, 426; III, 45yüzmek
: yüzmek, soymak; yayılmak ve dağılmak, çok akmak· I, 472; III, 59 bkz> yozmakyüztürmek
: yüzdürmek, III, 95yüzük
: yüzük (parmağa takılan)· III, 18zak zak
: koçları tos yapmağa kışkırtmak Için kullanılan bir söz·I, 333zanbı
: gece öten çekirgeye benzer bir böcek,orak ku şu· III, 441zap zap
: çabuk çabuk yürümede çıkan ses· I, 319zap zap barmak
: zıp zıp koşmak, çabuk gitmek·I, 319-zargunçmud
: bir çeşit güzel kokulu ot, fesleğen·I, 17, 530zerenze
: "yaban mersini" veya "durdabak" denilen bir ot·I, 449 §zerenze urugı
: bu bitkinin tohumu· I, 449zünküm
: bir çeşit Çin ipekllisi·I, 485