Eski Türkçe Sözlük

Eski Türkçe Sözlük - Türk dilinin, öz Türkçe'nin köklerinden, bin yıl önceki halinden, güzel kapsamlı bir eski Türkçe kelimeler dizini, Divânu Lügati't-Türk dizini.


  1. A: şaşalamayı anlatan bir edat· I, 39
  2. ABA: ayı· I, 86
  3. ABA: baba· I, 86
  4. ABA: ana· I, 86 bkz> ana, apa
  5. ABA BAŞI: dağlarda yetişip dağlıların yediği hıyar gibi dikenli bir ot; yer mürveri, Cannabis sativa. I, 86
  6. ABAÇI: umacı, bununla çocuklar korkutulur; a ğır basma, kâbus· I, 136
  7. ABAKI: bostan korkuluğu, I, 136
  8. ABALI: bir şeyi az görme ve azımsama zamanında söylenen kelime· I, 137
  9. ABARÑ: "eğer" anlamına şart edatı, I, 134, 399, 442; II, 209
  10. ABIDMAK: gizlemek, saklamak· I, 216 bkz>ab ıtmak
  11. ABIMAK: gizlemek, örtmek. III, 250
  12. ABITGAN: daima gizleyen, saklayan· I, 154
  13. ABITMAK: gizlemek, saklamak, örtülmek· I, 206, 216 bkz>
  14. ABIDMAK AÇ: aç, karnı tok olmayan, I, 75, 79, 387, 452. 453, 517; II, 227
  15. : çağırma, ünde, ünlem edatı· I, 35
  16. AÇI: yaşlı kadın, hanım nine· I, 87 bkz> eçi
  17. AÇIG: nimet içinde yaşayış, I, 63
  18. AÇIG: hanın bahşışı· I, 63
  19. AÇIG: acı, acı olan her nesne; ekşi· I, 63, 279; II, 75, 299, 311; III, 272
  20. AÇIGLIG: bolluk içerisinde bulunan (kimse)· I, 147
  21. AÇIGLIG: ekşili, içine konanı ekşiten, I, 147 bkz>açıglık § açıglıg küp; içine konanı ekşiten küp, içinde ekşi bulunan küp·.I, 147
  22. AÇIKLIG TUTMAK: iyi gıdalar ile beslemek· I, 63 ,
  23. AÇIGLIK: acılık· I, 150 bkz> açıglıg
  24. AÇIGSAMAK: canı ekşi istemek· I, 279, 302
  25. AÇIGSIMAK: ekşimek, acılaşmak· I, 282
  26. AÇIK: büyük kardeş, I, 64
  27. AÇIKMAK: acıkmak· I, 21, 190
  28. AÇILMAK: açılmak· I, 193, 194; II, 71, 122 bkz> açl ınmak
  29. AÇIMAK: ekşimek, (yara, vücut) acımak· III, 252
  30. AÇINMAK: doyumluk ve yem vermek, açınmak; açılmak; açar gibi görünmek. I, 199, 200
  31. AÇIŞMAK: açmakta yardım ve yarış etmek· I, 180
  32. AÇIŞMAK: ekşimek, acılaşmak· I, 180
  33. AÇITGAN: daima ekşiten, acıtan, ekşitgen· I, 154
  34. AÇITMAK: ekşitmek; acıtmak, I, 207
  35. AÇLIK: açlık· I, 114
  36. AÇLINMAK: açılmak· I, 256, bkz> açılmak
  37. AÇLIŞMAK: açılmak .I, 239
  38. AÇMAK: açmak; aramak; fethetmek, I, 163, 354, 358; II, 188; III, 18, 217, 234, 235
  39. AÇMAK: karnı acıkmak· I, 172, 283
  40. AÇSAMAK: açmak istemek, I, 276
  41. AÇTURMAK: açtırmak, I, 218
  42. AÇUK: açık, I, 64, 94
  43. AÇUKLUG: koçak, huyu güzel· I, 147
  44. AÇUKLUK(G): açıklık, I, 150, § yüz açuklugı; yüz gülümseyişi· ı, 150 § kapug açuklugı; kapı açıklıgı. I, 150
  45. AÇURGAN: çok acıktıran, çabuk acıktıran., I, 156; III, 68
  46. AÇURMAK: acıktırmak, aç bırakmak. I, 268
  47. ADAKLIK: üzüm çardaklarına ayak yapılacak ağaç· I, 149
  48. ADAŞ: arkadaş, dost· I, 61, bkz> adaş·
  49. ADAŞLIK: dostluk, arkadaşlık; sadakat· I, 149
  50. ADGUK: kim olduğu belli olmayan sığıntı adam· I, 99 bkz> aduk, aduk, agduk
  51. ADIN: başka, diger, ayrı· I, 45, 76, 98; III, 151, 222 bkz> ad ın, adruk, ayruk, edin
  52. ADUK: tanınmayan, bilinmeyen· I, 65 bkz> adguk, aduk, agduk
  53. AD: ipekli kumaş ve benzeri glbi dokuma cinsinden sanat eseri olan her şey· I, 79, bkz> ed,
  54. AD: iyilik ve uğur belgisi· I, 79
  55. ADAK: ayak· I, 32, 53, 59, 65, 84. 165, 181, 182. 241, 268, 342, 353, 361, 380, 382, 522; II.II,16,112,131.137,142, 146, 158, 190. 195, 209, 215. 247, 327, 364; III, 97, 276, 280, 288, 296, 307, 337, 421,430, 435 bkz> ayak, azak
  56. ADAKLAMAK: ayağa vurmak· I, 304
  57. ADAKLANMAK: ayaklanmak, ayak sahibl olmak·I, 293, 294
  58. ADAKLIG: ayaklı· I, 147
  59. ADAŞ: arkadaş, dost· I, 155 bkz> adaş
  60. AD BOLMAK: iyilik getirmek· , 79
  61. ADGIR: aygır·I, 18, 95, 152, 188, 234, 236; II. 96, 109,153, bkz> ayg ır § ögütlüg adgır; dişisi bulunan aygır, I, 52
  62. ADGIRAK: kulakları ak, vücudunun öbür tarafları kara olan erkek geyik; da ğ keçisi tekesi·1, 144
  63. ADGIRLANMAK: aygırlaşnnak; aygır bulmak· I, 313
  64. ADIG: ayık· I, 63 § esrük adıg; sarhoş ayık· I, 63
  65. ADIG: ayı· I, 63, 84, 332 bkz> ayıg·
  66. ADIGLIG: ayısı çok olan· I, 147
  67. ADIG MERDEGİ: ayı yavrusu·I, 480
  68. ADIKLAMAK: şaşalamak·III, 339 bkz> aduklamak·
  69. ADILMAK: ayılmak,I, 194
  70. ADIN: başka, diğer, ayrı,I, 45, 76, 98; III, 151, 222 bkz> ad ın, adrıık, ayruk, edin
  71. ADIRMAK: ayırmak· III, 228 bkz> edirmek, ödürmek, ödürmek, udurmak, üdürmek·
  72. ADIŞMAK: apışmak, ayrılmak. I, 181
  73. ADMA: bırakılan, salıverilen, başı bo;· I, 129 § adma yılkı; yaşlı olduğundan yük vurulmayan hayvan· I, 129
  74. ADNAGU: yabancı, başkası· III, 68
  75. ADNAMAK: değişmek; bozulmak· I, 288
  76. ADRI: buğday temizlemek için kullanılan araç,yaba, çatal, çatal de ğnek· I, 126;II, 22, 331
  77. ADRI BUTLUG: bacakları açık kişi, eğri bacak, I,126
  78. ADRIK: ayrık otu, Cynodon dactylon. I, 98, 113 bkz> ayr ık
  79. ADRILMAK: ayrılmak·I, 247
  80. ADRIM: eğerin altına iki yana konan keçe, teyelti I, 107
  81. ADRIŞ: ayrılış, ikiye ayrılan yolun başı· I, 96
  82. ADRIŞMAK: ayrışmak, birbirinden ayrılmak· I, 233, 234, 270. bkz> ayr ışmak
  83. ADRUK: başka, ayrı· I, 98 bkz> adın, adın, ayruk, edin
  84. ADUK: tanınmayan, bilinnneyen, I. 65 bkz> agduk, aduk, adguk
  85. ADUKLAMAK: tanınmamak, garip görmek, yadırgamak·I, 304 bkz> adıklamak
  86. ADUT: avuç·I, 50, 83 bkz> avut
  87. ADUTLAMAK: avuçlamak·I, 298, 299
  88. AFILGU: bir deniz ağacı·III, 146 bkz> awılku
  89. AFTABI: kova·I, 432
  90. AG: iki bacak arasındaki boşluk·I, 80
  91. AGAN ER: genizden laf söyleyen insan, genzek·I, 77
  92. AGARTGU: Şerbet gibi buğdaydan yapılan içki, bir çeşit buğday birası·III, 442
  93. AGDUK: bozuk, belirsiz, değişik·I, 65 bkz> aduk, aduk, adguk § agduk (ki şi); kim olduğu belli olmayan sığınti (adam)·I, 99
  94. AGI: ipek kumaş (altın veya gümüşle işlenmiş sırmalı).I, 89;II, 153
  95. AGICI: ipek kumaşları muhafaza eden kimse,hazinedar.I, 89, 136
  96. AGIL: ağıl, koyun yatağı; koyun plsliği. I, 65, 73
  97. AGIM: çıkım, yükselim· I, 75
  98. AGIR: ağır· I, 52, 53, 99; III, 68, 247
  99. AGIRLALMAK: ikram olunmak· III, 344 bkz> agırlanmak
  100. AGIRLAMAK: ağırlamak, ikram ve ihsan etmek, I, 53, 106, 300, 301; III, 344, 347
  101. AGIRLANMAK: ağırlanmak, ikram edllmek; pahalı bulunmak·I, 291, 292;III, 344 bkz> ag ırlalmak
  102. AGIRLIG: ağırlanan;·I, 45, 146 § agırlıg kişi; ağırlanan adam· I, 52
  103. AGIRLIK: ikram ağırlayış· I, 114
  104. AGIŞ: yükseliş, ;ıkı;·I, 61
  105. AGIŞMAK: yükseli;mek, çıkıçmak, çıkmakta yarış etmek, artırışmak; koğmakta yarış etmek·I, 185
  106. AGITGAN: daima çıkartan, yükselten· I, 155,156
  107. AGITMAK: çıkarmak, yükseltmek·I, 212
  108. AGIZ: agız· I, 43, 55, 129, 193, 195, 383; II. 6, 26, 175, 188;III, 102, 110, 247, 257, 339
  109. AGIZLAMAK: ağza vurmak; ağız açmak·I, 302
  110. AGLAK: ıssız, çorak, oturulmayan yer, boş.,I, 119, 468 § aglak yér; bo ş yer· II. 365
  111. AGLAMAK: yalnız olmak, bo; olmak,III, 258
  112. AGLATMAK: savmak, uzaklaştırmak, ıraklaştırmak, boşaltmak,I, 265;III, 365
  113. AGMAK: çıkmak, belirmek; aşmak, yükselınek, ağmak; değişmek, başkala;mak, bozulmak, meyletmek, dönmek·I, 65,167,173, 309, 354; II, 43, 50, 61, 67, 68; III, 183, 219, 327
  114. AGNAMAK: (hayvanlar) yatıp debelenmek; kekemeleşmek, dili tutulmak· I, 289
  115. AGNATMAK: (hayvanları) yatırıp debelendlrmek; dili buruşturmak, dili ağırla;tırmak·I, 267
  116. AGRIG: ağrı·I, 98
  117. AGRIKANMAK: ağrısından şikâyet etmek·I, 213
  118. AGRIMAK: ağrımak,I, 46, 273, 274;III, 169
  119. AGRINMAK: ağrımak, acı duymak· I, 252
  120. AGRIŞMAK: ağrışmak, sızlaşmak, I, 235
  121. AGRITMAK: ağrıtmak· I, 261
  122. AGRUG SÜÑÜGİ: omurga kemiklerinin önce geleni, birincisi, ilki,I, 98
  123. AGRUK: pılı pırtı, ağırlık, yük·I, 99;III, 68
  124. AGRUKLANMAK: (bir iş veya yükü) ağırsınmak, ağır saymak·I, 313
  125. AGRUMAK: ağırlaşmak· I, 273
  126. AGSAMAK: (çıkmak, yükselmek, ağmak) istemek, I, 277
  127. AGTARILMAK: yere vurulmak, sarsılmak·I, 246 bkz> agtılmak
  128. AGTARMAK: aktarınak, devirmek, yenmek·II, 74 bkz> axtarmak
  129. AGTILMAK: yere vurulmak, sarsılmak,I, 246 bkz> agtarılmak
  130. AGU: agı, zehir,I, 89;III, 339
  131. AGUJ: ağız, memeli hayvanların doğurduğu zaman verdigi ilk süt·I, 55 bkz> aguz
  132. AGUJLUG: agzı, ilk sütü bulunan kişi,I, 146
  133. AGUKMAK: agılanmak. I, 191
  134. AGULAMAK: ağılamak,I, 310
  135. AĞURŞAK: ağırşak,I, 149
  136. AGUZ: agız, memeli hayvanların doğurduğu zaman verdigi ilk süt· I, 55 bkz> aguj
  137. AXLAMAK: göğüs geçirmek, ahlamak III, 118
  138. AXSAK: aksak, topal,I, 119
  139. AXSAK BUXSAK: topal ve çolaklar için söylenir. I, 465
  140. AXSAMAK: aksamak, topallamak.I, 276
  141. AXSATMAK: aksatmak,I, 262
  142. AXSUM: sarhoşlukta kavga eden·I, 116 bkz>axsuñ
  143. AXSUÑ: sarhoşlukta kavga eden· I, 116 bkz>axsum
  144. AXŞAM: akşam, I, 107
  145. AXTARMAK: aktarmak,I, 219, 516 bkz> agtarmak
  146. AJMUK: ak ;ap,I, 99 bkz> ıjmaklanmak· § ajmuk taz; başı şapla sıvanmış gibi kel I, 99
  147. AJUN: dünya, âlem·I, 41, 77, 160, 179, 407, 420,463;II, 228, 283, 303, 335; III, 41, 52, 288, 303. 378 § bu ajun
  148. AK: ak, beyaz,I, 81, 134, 258; III, 39 bkz> örüñ, ürüñ § ak at; boz renkli at· I, 81
  149. AKA TURMAK: akıp durmak·I, 73
  150. AKI: eli açık, koçak, selek, cõmert·I, 90
  151. AKILAMAK: selek (cömert) saymak; selekli ğe (cömertliğe) nispet etmek, seleklemek·I, 310; III, 329
  152. AKILIK: seleklik, cömertlik. III, 172
  153. AKILMAK: şaşırtmak, şaşalatmak· I, 39
  154. AKIM: akım, bir defada akacak kadar olan· I, 75
  155. AKIN: sel, akıntı. I, 15, 77, 96, 156, 212, 377; III, 39, 61, 398 § munduz ak ın; birden bire gelen sel, deli sel·I, 77 § akın munduzı; deli sel·I, 96
  156. AKINÇI: akıncı, geceleyin düşmanı basan asker, 1, 77, 134, 212
  157. AKINDI: akıntı
  158. AKIŞMAK: akışmak· I, 186
  159. AKITGAN: akıtan· I, 156
  160. AKITMAK: akıtmak; göndermek·I, 212
  161. AKIYAGAK: iç ceviz, iyi ceviz, I, 90
  162. AKLIŞMAK: akı;mak· I, 88, 241
  163. AKMAK: akmak,I, 15. 96, 168, 343, 377;II, 19, 45, 128, 228; III, 3, 39, 127, 159, 325. 398
  164. AKRU: yavaş· I, 114 bkz> akrun·
  165. AKRU AKRU: yavaş yavaş· I, 114
  166. AKRUN: yavaş·III, 361 bkz> akru
  167. AK SAKAL: saçı sakalı ağarmı;, kocalmış· I, 81
  168. AKTURMAK: aktırmak, akıtmak, I, 222; III, 17
  169. AKUR: ahır,I, 7
  170. AL: hile, al,I, 63, 81; II, 289; III, 412 bkz> yap, yup
  171. AL: hanlara bayrak, devlet adamlar ının atlarına eğer örtüsü yapılan turuncu ipek kumaş, I, 81
  172. AL: al renk, III, 162
  173. ALA: "acele etmeme" anlamına bir kelime·I, 92;III, 26
  174. ALA: ala, alaca; ala tenli, alaca tenli ki;l kl bir çe şit derí hastalığından vücudunda alacalar olur, apraşlık.I, 81, 91 § ala at; alaca renkli, ala, k ır at· I, 81
  175. ALA: insanın içinde olan gizli ;eyler· I, 425
  176. ALAÇU: alaçuk, çadır· I, 136
  177. ALAÇULANMAK: alaçuk edinmek· III, 205
  178. ALAÑ: alan, düz vé açık yer,I, 135 bkz> añıl § alañ yazı; düz ova· I, 135
  179. ALAÑIR: geleni, tarla faresl·I, 161
  180. ALARMAK: kamaşmak (göz); kızarmak, al olmak, ala olmak, alacala şmak, I, 179
  181. ALARTMAK: belertmek (göz), yan bakmak· III, 428
  182. ALAVAN: timsah· I, 140
  183. ALÇAK: yumuşak huylu, ince ki;i, uslu· I, 41,100
  184. ALDAMAK: aldatmak·I, 273, 472 alduzmak mal ını elinden aldırmak, soyulmak·II 87
  185. ALGU: alacak·I, 341
  186. ALIG: kötü, fena, alık,I, 64, 384
  187. ALIGSAMAK: almak istemek·I, 281 alık kuş gagası· I, 68
  188. ALIKMAK: alçalmak; bozulmak, azmak; kötüle şmek· I, 191, 192 bkz> alkmak
  189. ALIM: alacak; borç, I, 44, 75, 168,188, 209, 294;II, 72, 96,159,176,185, 214, 294; III, 184, 251,
  190. 288:
  191. ALIMÇI: alıcı, alacaklı·I, 75, 409
  192. ALIMGA: hakanın mektuplarını Türk yazısıyle yazan kimse·I, 143 bkz> ılımga
  193. ALIMLIG: alacaklı, alacağı olan adam,I, 148, 149, 240
  194. ALIMSINMAK: alır gibi görünmek·I, 20 alın alın; cephe, dağın ön cephesl·I, 78;II, 79 al ınlıg er geniş ve yüksek alınlı adam,I, 148
  195. ALINMAK: alınmak; kendi ba;ına alacağını almak.I, 22, 203;II, 159
  196. ALIŞ: borçluyu borcu yüzünden sorguya çekme. I, 62
  197. ALIŞ: su ağzı, suyun havuzdan veya suvattan döküldü ğü ağızlar.I, 62
  198. ALIŞ BERİŞ: bir hakkı alma ve verme.I, 62
  199. ALIŞGAN: alış (veriş) yapan· I, 518, 519
  200. ALIŞMAK: alacak almakta yardım etmek· I, 188
  201. ALKALMAK: alkışlanmak, övülmek·I, 249
  202. ALKAMAK: alkışlamak, övmek I, 284
  203. ALKAŞMAK: alkışlamak, alkışta yarış etmek·I, 237
  204. ALKINMAK: mahvolmak, yok olmak, bitmek, tükenmek I, 82, 195, 254
  205. ALKIŞ: alkış, övme.I, 97, 249, 284
  206. ALKIŞMAK: birbirini mahvetmek, yok etmek; , yok etmekte yar ış etmek I, 237
  207. ALKMAK: bozmak, mahvetmek, yiyip bitirmek, bat ırmak.III, 188, 419, 447 bkz> al ıkmak
  208. ALMA: elma· I, 130 bkz> almıla
  209. ALMAK: almak· I, 40, 41, 46, 51, 53, 99,114,149, 168. 175, 236, 329, 367, 373, 412, 421, 440;II, 13, 24. 87, 110, 219, 294; III, 6, 155, 161, 224, 371, 372
  210. ALMILA: elma· I, 130, 138; II, 311; III, 19, 272 bkz> alma § k ımız almıla; ekşi elma· I, 366
  211. ALP: alp, yiğit, kahraman, bahadır· I, 41, 123, 125, 139, 182, 183, 237, 239, 359, 370, 388, 413, 517;II, 223, 349; III, 65, 332, 393, 406 § alp tégin; yi ğit köle· I, 413
  212. ALPAGUT: tek başına düşmana saldıran, hiçbir yandan yakalanmayan yi ğit· I, 144; III, 422
  213. ALSAMAK: almak istemek· I, 278
  214. ALSIKMAK: alınmak, soyulmak, I, 243
  215. ALTIN: aşağı, alt· I, 108, 109
  216. ALTUN: altın, I, 52, 120, 147. 165, 185, 360, 371, 399, 504;II, 24, 153, 181, 192, 205, III, 138, 251 § altun bakan; altın halka,
  217. ALTUNLAŞMAK: altın öndül koyarak bahse girmek, II, 114
  218. ALTUN TARIM: büyük kadınlara verilen ungun·I, 396
  219. ALTURMAK: aldırmak· I, 223
  220. ALUÇ: şeftali I, 122
  221. ALUÇIN: yenilen boğumlu bir bitki· I, 138
  222. ALUK: kel, dazlak, I, 67
  223. ALUK: kaba, haşin, I, 67
  224. ALWIRMAK: atılmak, sıçramak, I, 226 bkz> el·wirmek
  225. AMAÇ: öküz; sapan ve benzerleri gibi çiftçi ayg ıtları·I, 52
  226. AMAÇ: hedef, nişan yeri, annaç·I, 52, 333;II, 329;III, 107, 276
  227. AMAÇLAMAK: nişanlamak, nişan almak,I, 299 bkz> emeçlemek
  228. AMAÇLIK: nişan yeri·I, 150
  229. AMIR: sis, kırağı·I, 54 bkı
  230. AMRULMAK: (kaynayan tencere, insan solu ğu) senmek, çekilmek· I, 53, 248, 249 bkz> em-rülmek
  231. AMRULMAK: yatıştırmak, dindirmek. III, 428 429 bkz> amurtmak, emrülmek
  232. AMŞUY: bir çeşit sarı erik·I, 115
  233. AMUÇ: doyumluktan verilen armağan· I, 140 bkz> armagan, yarmakan amul sakin, rahat, yava ş yavaş, seğnik, kımıl· damayan; yumuşak huylu adam·I, 74;III, 131
  234. AMURTMAK: yatiştirmak, dindlrmek, seğnitmek·III, 428, 429 bkz> amrulmak, emrülmek
  235. AMUŞMAK: çıkışma veya kınamadan dolayı apışıp kalmak. I, 190
  236. ANA: ana· I, 32, 93, 169, 236, 278, 508;II, 96. 175;III, 18, 33, 210, 212. 272 bkz> aba, apa
  237. ANAÇ: küçükken büyük bir anlay ış gösteren kız; anacık·I, 52
  238. ANALAMAK: ana edinnnek, ana demek·I, 311
  239. ANÇA: o kadar, öyle, öylece·I, 63, 88, 332;III, 133, 233
  240. AND: ant, yemin· I, 42, 459
  241. ANDA: orada, onda, ondan sonra· I, 109, 125, 130. 341; II, 96; III, 144, 224, 226, 240, 251
  242. ANDAG: böyle, öyle, o kadar· 1. 37,118,164, 200. 321; II, 274; III, 153, 155,186, 247, 271 andan ondan, ondan sonra, I, 108, 109, 126, 130, 223; III, 422
  243. ANDGARMAK: yemin ettirmek, ant içtirmek I, 226, 312; III, 423 bkz> añarmak
  244. ANDIG: elek, kalbur gibi şeylerln kasnağı·I, 118
  245. ANDIKMAK: ant içmek, yemln etmek·I, 42, 243
  246. ANDIN: beylerin hizmetçisi; bunlar ın adı yazılı defter,III, 77 bkz> ay
  247. ANDIN: ondan. 1. 60, 281, 317, 323;II, 12, 245,259, 345;III, 436
  248. AÑA: değersiz, kıymetsiz I, 128
  249. AÑARMAK: yemin ettirmek, ant içirmek·I, 226 bkz> andgarmak
  250. ANI: onu, ona,I, 27, 37, 40, 54, 170, 171, 172, 176, 177, 178, 192, 207, 212. 213, 216, 217, 224.225, 226. 260, 261. 262, 264, 266, 267. 268, 271, 275, 276, 282, 284, 287, 299, 301,304. 305, 307, 308, 310. 311, 312, 333, 340, 352, 354, 372, 376, 395, 407, 419,
  251. ANIN: onun, onunla, ondan·I, 155, 285, 301; II, 13, 133, 153, 172, 204;III, 183, 240
  252. ANIÑ: onun·I, 27, 47, 65, 84, 87, 97,118,126, 143, 164. 173, 176, 178, 179, 182, 184, 186, 192, 196, 197, 200, 207, 209, 211, 213, 217, 220, 223, 226, 227, 229, 231, 233, 235, 237, 242, 243, 247, 255, 264, 267, 268, 273, 283, 284, 290, 291, 296, 310, 315, 320,
  253. ANUK: hazır·I, 18, 68, 93
  254. ANUKLAMAK: hazır bulunmak· I, 305
  255. ANUKLUK: hazırlık, hazırlanma· I, 150
  256. ANUMAK: hazırlanmak· III, 256
  257. ANUMI: cüzam hastalığı, Elephantiasis· I, 137
  258. ANUNMAK: hazırlanmak·I, 114, 206;III, 161
  259. ANUTGAN: daima hazırlıklı, hazırlayan·I, 156
  260. ANUTMAK: hazırlamak· I, 215
  261. : bir kuş adı·I, 40
  262. : yanak·I, 40
  263. : yok, değil·I, 40
  264. AÑA: ona,I, 352;III, 94
  265. AÑAR: ona·I, 35, 48, 68, 69, 79, 89, 93, 94,114, 129, 131, 174, 177, 184, 201, 204, 206, 208, 214, 216, 223, 225. 232, 236, 238, .261, 265, 267, 268, 271, 274, 275, 287, 290. 296, 317, 335, 362. 407, 440, 462, 486, 494;II, 26, 61, 73, 86,117, 123,125,127,130.13
  266. AÑDIMAK: yakalamak için hile yapmak, tuzak kurmak, etraf ını sarmak I, 311, 401
  267. AÑDUZ: andız, bu otun kökü çıkarılarak atın karnı ağrıdığı zaman tedavi edilir· I, 115
  268. AÑIL: büsbütün, tamamiyle·I, 94, 135 bkz>alañ
  269. AÑILAMAK: anırmak (eşek)I, 311
  270. AÑIT: ördeğe benzer kızıl renkli bir kuş, angut, I, 93
  271. AÑITMAK: şaşırtmak, II, 274 bkz> eñitmek
  272. AÑIZ: anız, hububatın biçildikten sonra tarlada kalan köke yak ın sapları· I, 94
  273. AÑLAMAK: anlamak· I, 290
  274. AÑUT: içecek şeylerde kullanılan hunl· I, 93
  275. AP: nefi ekl gibidir· I, 34 § ap bu ap ol; ne bu ne 0. I, 34
  276. APA: ana· I, 86 bkz> aba, ana
  277. APLAN: sıçan cinsinden bir hayvanc ık· I, 120
  278. AR: kestane rengi, kumral, konural, I, 80 bkz> arsal, ars ıl· arsik
  279. ARA: ara, arasında. I, 87, 317, 511, 528; II, 17; III, 60
  280. ARALAMAK: aralamak, arasını bulmak, barıçtırmak·I, 309 bkz> arılamak
  281. ARAN: ahır, at tavlası,I, 76
  282. ARANLIG: ahırlı, ahırı olan·I, 148
  283. AR BÖRİ: sırtlan· I, 79
  284. ARÇI: heybe· I, 124, 231, 250
  285. ARDUTAL: hamamotu· I, 145 bkz> ordutal, urdutal
  286. ARGAG: balık avlamak için kullanılan ucu eğri demir, olta·I, 141
  287. ARGARMAK: yormak.I, 225 bkz> argurmak argu iki dag aras ı, uçurum·I, 127
  288. ARGUÇ: 1nsanın aldandığı nesneler·I, 95 § arguç ajun; yalanc ı (aldaticı) dünya·I, 95
  289. ARGULAMAK: arasını yarmak, geçmek·I, 317
  290. ARGUN: sıçan cinsinden, yarım arşın uzunluğunda bir hayvan· I, 120
  291. ARGURMAK: yormak, I, 486 bkz> argarmak
  292. ARGURTMAK: yordurmak· I, 229 bkz> argurturmak
  293. ARGURTURMAK: yordurmak. I, 229 bkz> argurtmak
  294. ARI: arı. I, 87; II, 329; III, 156, 276
  295. ARIG: temiz·I, 12, 18, 63, 66, 103, 230, 237.342, 376 bkz> arr ıg
  296. ARIG: epeyce, çokça,I, 241; II, 328; III, 41
  297. ARIG: ;adır örtüsü· I, 63
  298. ARIGLAMAK: iğdiş etmek; bir şey içinden iyisini seçmek ve toplamak· I, 303
  299. ARIGLIK: temizlik· I, 149
  300. ARIK: ırmak, ark, germeç, kaş, kanal, I, 7, 65, 302, 375. 382; II, 10, 59, 135. 333, 347;III, 182,299.
  301. ARIK: zayıf, cılız· I, 66
  302. ARIKLANMAK: (su) akarak ark yapmak, su yerde kendine ırmaklar glbi yol ve hendek açmak· I, 294
  303. ÁRIKLIG: nehirli, ırmaklı.I, 147
  304. ARILAMAK: aralamak, I, 308 bkz> aralamak
  305. ARILMAK: yerinmek, kaygılanmak; kendine kızılmak. 11. 123 bkz> irilmek § sar ılmak
  306. ARILMAK: kızmak, darılmak·II, 123
  307. ARIMAK: temizlemek, temiz olmak, I, 19; III, 252 bkz> ar ıtmak
  308. ARINÇU: günah· I, 134 bkz> érinçü
  309. ARINMAK: temizlenmek istemek ve yunmak; iyile şmek; ot tutunmak I, 12, 201
  310. ARIŞ: eriş, dokumanın tezgâha sarılmış olan ve uzunluğuna dikine bulunan telleri, I, 61
  311. ARIŞ ARKAG: eriş argaç, dokumanın yanlamasına atılan ipleri.I, 61
  312. ARIŞMAK: aldatmak, birbirinì aldatmak· I, 182
  313. ARIŞMAK: eriş argaç· I, 61
  314. ARITASI: arıtacak· II, 322 § tarıg arıtası yér; buğday arıtacak yer· II, 322 § tarıg arıtası neñ; buğday arıtacak nesne· II, 322 § tarıg arıtası ogur; buğday arıtacak zaman· II, 322
  315. ARITGAN: her zaman temizleyen, ayıklayan· I, 154
  316. ARITGU: arıtacak II, 321, 322§tarıg arutgu yér; buğday arıtacak yer·II, 321 § tarıg arutgu neñ; buğday arıtacak nesne, II, 322 § tarıg arutgu ogur; buğday arıtacak zaman· II, 321
  317. ARITIŞMAK: temizlemekte yardım ve yarış etmek· II, 322
  318. ARITMAK: temizlemek, I, 19, 208 bkz> arımak
  319. ARITMAK: taşağı çıkarmak, Iğdi; etmek; çocuğu sünnet etmek; erkekleşmek·I, 208 bkz> eredmek, eretmek
  320. ARI YAGI: bal,I, 87;III, 156 bkz> bal
  321. ARJU: çakal· I, 127 bkz> arzu
  322. ARJULAYU: çakal gibi·I, 127;III, 401
  323. ARK: pislik·I, 42 § temilr arkı; demir boku·I, 42
  324. ARKA: arka, sırt; sıkıntılı anlarda yardım eden kişi, yardımcı.I, 123, 128, 139
  325. ARKAÇAK: ağıza ilâç akıtmak içln kullanılan içi delik bir aygıt, akıtınaç.I, 144
  326. ARKAG: argaç; bez, halı, kilim gibi şeyler dokunurken enlemesine at ılan ip veya iplik,I, 118
  327. ARKALANMAK: arka (yani yardımcı) sahibi olmak; bir şeye sırtını vermek, dayanmak· I, 297
  328. ARKAMAK: yoklamak, arayıp taramak, I, 283, 284
  329. ARKAR: boynuzundan bı;ak yapılan dişi dağ keçisi· I, 117, 214, 421
  330. ARKAŞMAK: yük yüklemekte yardım etmek;arka arkaya gelmek (çıkmak)· I, 237, 395
  331. ARKIN: gelecek yıl, öbür yıl, I, 89 bkz> arkun
  332. ARKIN: izi gelecek yıl, öbür yıl I, 89
  333. ARKIŞ: kervan; yurdundan uzak dü;mü; olan birine gönderilen kimse, elçi, haberci, mektup·I,97
  334. ARKIŞ: büyü, afsun·I, 249 bkz> arwa ş, arwış
  335. ARKUÇI: iki kişi arasında araç olan; evlenme zamanında dünürler arasında gelip giden kişi·I, 141
  336. ARKUK: iki duvar veya iki direk aras ına çapraz olarak konulan ağaç· I, 109
  337. ARKUK: aykırı· I, 109
  338. ARKUK KİŞİ: söz dinlemez, kalp, inatçı klmse· I, 109
  339. ARKUKLANMAK: haylazlık etmek, dikbaşlılık etmek· I, 315
  340. ARKUN: yaban aygırıyle evcil kısraktan olan at·l, 107
  341. ARKUN: gelecek yıl, öbür yıl,I, 108 bkz> arkın
  342. ARKUN İZİ: gelecek yıl, öbür yıl· I, 108 bkz> arkın izi
  343. ARMAGAN: hısımlara doyumluktan verilen belek·I, 140 bkz> amuç, yarmakan
  344. ARMAK: yorulmak, dermansız kalnıak·I, 148, 149, 172
  345. ARMAK: aldatmak,I, 172;III, 62 bkz> armak tewmek, armak yuwmak
  346. ARMAK TEWMEK: hile yapmak, aldatmak·I, 172;III, 62 bkz> armak, armak yuwmak
  347. ARMAK YUWMAK: hile yapmak, aldatmak·III, 62 bkz> armak, armak tewmek
  348. ARMUT: armut·I, 95;II, 284
  349. ARMUTLANMAK: armutlanmak.I, 312
  350. ARPA: arpa,I, 123, 343;II, 121, 316
  351. ARPAGAN: arpaya benzer başağı bulunan, evini bulunmayan bir bitki, I, 140
  352. ARPALAMAK: arpa vermek· I, 316
  353. ARPALANMAK: arpalanmak, arpa sahibl olmak· I, 296
  354. ARRIG: pek temiz.I, 143 bkz> arıg
  355. ARSAL: kumral, konural, I, 105 bkz> ar, ars ıl, arsik § arsal saç; kızıla çalar saç, kumral saç· I, 105
  356. ARSALIK: hem erkekliği hem dişiliği olan bir hayvan, aslık· I, 159
  357. ARSIKMAK: aldanmak· I, 21, 242
  358. ARSIL: kestane rengi, kumral, konural· I, 80 bkz> ar, arsal, arsik
  359. ARSİK: kestane rengi, kumral, konural· I, 80 bkz> ar, arsal, ars ıl
  360. ARSLAN: arslan· I, 75, 81, 125,153, 231, 308, 409; II, 146, 289, 312; III, 5, 92, 263, 282, 412, 418
  361. ARSLANLAYU: arslan gibi, arslanımsı· I, 142; II, 13, 138
  362. ARSU: değersiz şey· I, 127
  363. ART: sırt, dag beli ve sırtı; sarp yer, yokuş; boyun, tepe· I, 42, 247, II, 27, 179; III, 4, 143, 197, 261 § art saç; arka saç· I, 42
  364. ARTAK: bozulmuş, bozuk, I, 119; II, 40
  365. ARTAMAK: bozulmak, kötüleşmek. I, 272; II, 17; III, 358
  366. ARTAŞMAK: birbirini bozmak, I, 230, II, 219
  367. ARTATMAK: bozmak, harap etmek·I, 203, 260;II, 360
  368. ARTIG: yükletilen yükün bir dengi,I, 98
  369. ARTIG: kadın mİntanı, gögüslük.I, 98
  370. ARTILMAK: yüklemek, binmek; ardılmak, bir binit üzerine başı bir tarafa ayakları bir tarafa gelmek üzere heybe gibi ardılmak; erişilmek.I, 244;II, 335
  371. ARTINMAK: yükletmek·I, 250
  372. ARTIŞMAK: bir şeyi hayvana ardmak ve yükletmekte yard ım ve yarış etmek,I, 231
  373. ARTLAMAK: enseyi tokatlamak, sille vurmak, III, 443
  374. ARTMAK: artmak· III, 425
  375. ARTUÇ: ardıç, Juniperus· I, 95, 377, 412, 424
  376. ARTUÇLANMAK: ardıçlanmak, ardıçı çok olmak·I, 312
  377. ARTUK: fazla, ziyade,I, 99;II, 137
  378. ARTUKLANMAK: aşırı gitmek,I, 313 arturmak artirmak; aşırı gitmek. I, 219
  379. ARTUT: armağan, beylere vb· büyüklere at ve benzer şeylerden verilen armağan ve belek· l, 109, 114, 182
  380. ARUBAT: temirhindi, tamarinde· I, 138
  381. ARUK: yorgun· I, 66. 148, 259, 298;II, 28
  382. ARUKLAMAK: dinlenmek·I, 304, 305
  383. ARUKLUK: yorgunluk,I, 150;II, 316
  384. ARUMDUN: boya· I, 138
  385. ARUŞMAK: erimek,I, 182 bkz> erilşmek
  386. ARUT: kuru, soluk,I, 50, 133 bkz>urut § arut ot; bir y ıl önceden artan kuru ot· I, 50;II, 133
  387. ARWALMAK: büyü yapılmak, afsunlanmak· I, 249
  388. ARWAMAK: büyü yapmak, afsunlamak· I, 283
  389. ARWAŞ: büyü, afsun· I, 283 bkz> ark ış, arwış
  390. ARWAŞMAK: birlikte büyü veya afsun tekerlemesi, duas ı söylemek· I, 236, 237
  391. ARWIŞ: büyü, afsun, I, 249 bkz> ark ış, arwa;
  392. ARZU: çakal III, 401 bkz> arju
  393. ARZULAYU: çakal gibi· III, 410
  394. AS: kakım, hermelin·I, 80 bkz> az
  395. AS: cariyelere verilen bir ad·I, 80
  396. ASIG: fayda, kazanç, kârI, 64, 494; 111. 13
  397. ASIGLIG: faydalı, kazançlı· I, 147
  398. ASILMAK: asılmak· I, 196
  399. ASILMAK: uzamak, uzatılmak,I, 196 bkz> esilmek
  400. ASINMAK: blr ;eyi çekmek, germek·I, 201 bkz>esinmek
  401. ASIŞMAK: asışmak, asmakta yardım etmek· I, 184
  402. ASLINMAK: bir şey bir şeye takılmak,I, 258, 259 bkz> eslinmek
  403. ASMAK: asmak,I, 173
  404. ASÑARMAK: haylazlaşmak, işten uzakla;mak· I, 289
  405. ASRA: alt, aşağı· I, 126
  406. ASRI: kaplan; kaplan gibl iki renkli, I, 126 bkz> esri § asr ı yışıg; iki renkli ip·I, 126
  407. ASRUŞMAK: aksırışmak. I, 234
  408. AST: sokak,I, 42
  409. ASTIN: aşağı, alt· I, 108
  410. ASTURMAK: astırmak· I, 220, 221
  411. ASURGAN: çok aksıran· I, 156
  412. ASURMAK: aksırmak· I, 178
  413. ASURTGU: aksırtan· III, 442
  414. ASURTGUK: anlayı;lı, akıllı· III, 442
  415. ASURTMAK: aksırtmak· III, 442
  416. : kenet· I, 80
  417. : yemek, aş· I, 20. 45, 75, 80. 93, 102, 156. 210, 227, 310, 318, 372. 443, 515, 516;II, 18, 73, 74, 130, 147, 158, 191, 241, 278, 299,308, 309;III, 31, 37, 61, 64, 67,116,133,185, 186, 249, 257, 261, 264, 270, 368, 382, 391, 397. 439
  418. AŞAÇ: tencere,III, 382 bkz> aşıç, eşiç
  419. AŞAK: aşağı; dağ dibi·I, 66
  420. AŞAKLAMAK: aşağılamak, küçük saymak·I, 305
  421. AŞAMAK: yemek, aş 701116^III, 253, 261
  422. AŞATMAK: yemek yedirmek· I, 210
  423. AŞBAR: saman, kepek ve ot gibi şeyler karıştırı-lıp ıslatıtarak hazırlanan hayvan yemi· I, 117;II, 351
  424. AŞGINMAK: aşınmak· I, 254
  425. AŞIÇ: tencere·I, 52,116, 223, 248, 258, 313, 323, 327, 357, 409, 411, 514, 518;II, 12, 72, 78, 178, 201, 253, 302, 333, 356, 357; III, 142,191 206, 249, 280, 409, 430 bkz> e şiç, aşaç
  426. AŞLAKA: aşlara, yemeklere. II, 54
  427. AŞLALMAK: kap kenetlenmek· I, 295
  428. AŞLAMAK: kap kenetlemek·I, 80 ,268
  429. AŞLATMAK: kap kenetletmek·I, 265
  430. AŞLIK: aş evi, mutfak, yenıeklik·I, 114, 373; II. 204 bkz> tar ıg
  431. AŞMAK: aşınak, bir tepeyi õbür yana geçmek·I, 173; III, 261
  432. AŞNU: önce, evveL I, 130
  433. AŞRULMAK: aşırılmak, tepeden aşırılmak· I, 247
  434. AŞSAMAK: tepeyi aşmak istemek; yemek yemek istemek· I, 277
  435. AŞSATMAK: yemek arzulatmak· I, 262
  436. AŞTAL OGUL: birinin en son çocuğu· I, 105
  437. AŞU: kırmızı toprak, a;ı toprağı·I, 89
  438. AŞUK: insanın aşığı, topuğu; topuk kemiği,I, 66
  439. AŞUK: demir başlık, tulga·I, 67 bkz> yaşuk, yışıklıg
  440. AŞUKMAK: özlemek . I, 191; II, 165
  441. AŞUKMAK: özlemek·I, 191; II, 165
  442. AŞUKLAMAK: aşık kemiğine vurmak· I, 305
  443. AŞULMAK: örtülmek, örtünmek· I, 197 bkz>eşülmek
  444. AŞUMAK: koşmak, aşmak·I, 123
  445. AŞUNMAK: geçmek, aşmak·I, 202
  446. AŞUTMAK: örttürmek-I, 210 bkz> eşütmek
  447. AT: ad, isim, unvart, lakap, I, 78; III, 77, 250, 367, 384
  448. AT: at·I, 16, 34, 53, 80,104, 115, 123, 147,178, 184, 201, 203, 206, 225, 244, 255, 273, 275, 276, 278, 285, 289, 292, 296, 297, 300, 322, 324, 326, 329, 338, 343, 361, 363, 390, 395, 406, 417, 426, 427, 430. 436, 446, 458, 461, 470,472,481,483,491, 507, 513,
  449. ATA: baba, ata, I, 32, 86, 206. 288, 508; II, 80; III, 87, 210, 383
  450. ATAÇ: büyüklük gösteren çocuk· I, 52; II, 80 § ataç ogul; büyliklük gösteren çocuk· I, 52
  451. ATAKI: babacığım anlamına sevgi bildiren bir sõz, I, 136, 262, 445; II, 120, 178, 196, 311; III, 87, 210, 212, 272, 291
  452. ATAMAK: takma ad (lakap) vermek·III, 250, 374
  453. ATAN: iğdi; edilmiş deve·I, 75
  454. ATANLANMAK: iğdiş deve sahibi olmak·I, 295
  455. ATANLIG: iğdiş edilmiş devesi olan kimse·I, 148
  456. ATASAGUN: hekim, doktor· I, 86, 403
  457. ATATMAK: atlaşmak, (tay) at olmak· I, 206, 207; III, 158
  458. AT BIRKIGI: atın ve eşeğln genizden ses çıkar-ması. I, 33, 35, 53, 74, 94,128,155,164,167, 173, 175, 176, 199, 225. 227. 229. 267. 291, 302. 304, 307, 309, 316, 328, 333, 363, 367, 381, 441, 461, 472, 486, 515;II, 3, 13, 20. 21, 74, 78,92,118.137,140. 149, 150, 177,
  459. ATGAK: karında blriken sarı su hastalığı, kay· gıdan yüz sararması.I, 118
  460. ATGAK: sarı renkte blr bitki,I, 118
  461. ATGARMAK: ata bindirmek·I, 225
  462. ATILMAK: atılmak; (çiçek) açılmak; herhangi bir şey büsbütün aynlmayarak aç ılmak.I, 21, 193
  463. ATIM: atıcı, nişancı,I, 75;III, 379 § atım er; nişancı, lyi atan adam,I, 75
  464. ATIM: atış, atım·III, 59
  465. ATINÇU: atılan·I, 133
  466. ATINMAK: bir tarafa atılmak, yuvarlanmak; atar gibi görünmek I, 199
  467. ATIŞ: atışma.I, 60
  468. ATIŞGAN: daima atışan,I, 157
  469. ATIŞMAK: atışmak·I, 180
  470. ATIZ: iki dere arasındaki su geçecek set·I, 54 bkz> etiz
  471. ATIZLAMAK: ark açmak; set yapmak; toprağı parçalara ayırmak, evlek yapmak,I, 301 bkz>etizlemek
  472. ATIZLANMAK: (tarla hakkında) maşalaya ayırmak, sulanmak ve ekilmek için parçalara ay ırmak·I, 292
  473. AT KAMÇISI: at siki I, 417
  474. ATLANMAK: ata binmek, atlanmak; bir şeyin üzerine çıkmak, atlaşmak, at haline gelmek, I, 255, 256, 285, 353;II, 254
  475. ATLAŞMAK: at ortaya koyarak bahse girmek, at ı õndül koyarak yarış etmek,II, 114, 226
  476. ATLIG: adlı, unvanlı; ulusun büyüğü,I, 79
  477. ATLIG: atlı, süvari.I, 97, 166;II, 175; III, 37, 64, 435
  478. ATMAK: atmak,I, 21,116,129,160, 170, 236, 237, 280, 403, 528;II, 20 26, 221, 226, 303, 306, 326;III, 106, 356, 370, 374
  479. ATSAMAK: atmak istemek, I, 275, 280
  480. ATTIRMAK: attırmak·I, 217
  481. AV: av·I, 32
  482. AV: emir verenin emrini tanımamayı bildirir bir edat,I, 40
  483. AV(Ş)N: agaç·I, 84
  484. AVLAŞMAK: toplanmak, yığılmak·I, 240 bkz> awlaşmak, ewleşmek
  485. AVUT: avuç·I, 83 bkz> adut
  486. AW: av·I, 81
  487. AWA: acımak bildiren bir kelime· I, 89
  488. AWALAMAK: (karışıklık çıktığında) toplaşmak, üşüşmek· I, 310 bkz> awmak, awlamak
  489. AWÇI: avcı· I, 63, 311, 425
  490. AWIÇGA: kocamış klşi, ihtiyar adam· I, 143
  491. AWILKU: kırmızı meyveleri olan ve meyvesinin suyu tutmaca kat ılan, göz ağnsına ilâç yapılan ve elbise boyanan bir ağaç·I, 489 bkz>afılgu
  492. AWINÇ: alışma, avunma·I, 132; III, 449
  493. AWINÇU: avunulan, alışılan· I, 134
  494. AWINMAK: alışmak, avunmak·I, 132, 202, 263
  495. AWLALMAK: avlanmak,I, 295, 296 bkz> awlanmak
  496. AWLAMAK: avlamak·I, 287, 421;II, 45
  497. AWLAMAK: toplanmak, üşüşmek·I, 287 bkz>awmak, awalamak
  498. AWLANMAK: avlanmak,I, 298 bkz> awlalmak
  499. AWLAŞMAK: toplanmak, yığılmak·I, 240 bkz> avlaşmak, ewleşmek
  500. AWLAŞMAK: evini ortaya koyup kumaroynamak,evini öndül koymak,I, 240, 241 bkz> ewle şmek
  501. AWLATMAK: avlatmak·I, 263, 265
  502. AWMAK: toplaşmak, üşüşmek; etrafını çevirmek, avlanmak,I, 174, 310;II, 137; III, 401 bkz> awalamak, awlamak
  503. AWRAN: demirci ocağı biçiminde yapılan ekmek fırını.I, 109
  504. AWRINDI: kırıntı, döküntü·I, 145
  505. AWUJGUN: deri sepilenen palamut ağacı meyvesi I, 157
  506. AWURTA: daya, süt nine· II, 144
  507. AWUS: mum, balmumu· I, 59 bkz> law
  508. AWYA: ayva· I, 114, 311
  509. AWZURI: buğday ve arpa unu glbi şeyler karıştırılarak yapılan ekmek, karışık ekmek, I,145
  510. AY: yılın on ikide biri olan zaman; gökteki ay, kamer· I, 82, 258. 259, 270. 288, 348, 507; II, 5,143; III, 33 § ay evi
  511. AY: buyruğu tanımamayı bildiren bir söz,I, 40
  512. AY: hitap edatı·I, 74
  513. AY: turuncu renkte ipek kumaş·I, 40
  514. AY: beylerin hizmetçisi, kölesi; bunlar ın adı yazılı defter·II,193; III, 77 bkz> and ın
  515. AYA: avuç içi, aya· I, 85, 348
  516. AYAG: lakap, takma ad, I, 271
  517. AYAK: çanak, kâse, kadeh,I, 80, 84, 178, 265, 286. 295, 324, 375, 497; II, 17S, 346, 446; III. 15, 143, 296. 306, 371, 397 bkz> çanak
  518. AYAK: ayak·I, 84 bkz> adak, azak
  519. AYAKÇI: kâseci, çanakçı,III, 296
  520. AYAKLIG: kaseli·III, 50
  521. AYALAMAK: el ayalarını birbirine vurmak·III, 328
  522. AYAMAK: lakap vermek; korumak·I, 271
  523. AYAS: ayaz; kõlelere verilen adlardan,I, 123
  524. AYA KÖK: açık hava,I, 123
  525. AYA YERSGÜ: yarasa·III, 433 bkz> yarısa
  526. AYBAÑ (ER): kel (adam)·I, 116
  527. AY BİTİGİ: askerin adıyle azığının yazıldığı defter·I, 40
  528. AYDIÑ: aydın, ay aydınlığl.I, 117
  529. AYGIR: aygır· III, 122 bkz> adgır
  530. AYIG: ayı,I, 84 bkz> adıg
  531. AYIG: "ne iyi, ne fena" yerine kullan ılan bir edat, iyi ve kõtüye delâlet eden kelimelerde pekitme edatı·I, 84
  532. AYIK: vaat, söz verme·I, 84;II, 45
  533. AYILMAK: söylenmek·I, 268
  534. AYITGAN: soran·III, 52
  535. AYITMAK: söylemek, sormak,I, 215, 216
  536. AYLUK AYLUK: õyle öyle· I, 113
  537. AYMAK: söylemek I, 36, 37, 52, 88, 89, 93, 94, 109, 110, 118. 174, 207. 321, 339, 352, 367, 377. 419, 492. 494;II, 45. 105; III, 80, 158, 208, 212, 218, 245, 357, 363, 368, 375
  538. AYRAN: ayran· I, 120
  539. AYRIK: ayrık otu·I, 113 bkz> adrık
  540. AYRIŞMAK: ayrışmak, birbirinden ayrılmak·I, 233. 234, 270 bkz> adr ışmak
  541. AYRU: başka,I, 126
  542. AYRUK: başka, ayrı. I, 113, 417 bkz> adın, adın, adruk, edin
  543. AYTIG: hltap; hatır sorma· I, 113 bkz> aytış
  544. AYTILMAK: sorulmak; söylenmek·I, 270
  545. AYTINMAK: sormayı kendi üstüne almak·I, 270
  546. AYTIŞ: hatır sorma· I, 113 bkz> aytıg
  547. AYTURMAK: söyletmek I, 269
  548. AZ: uzunlamasına çizlk, tırnak yarası,I, 71 bkz>ezik, iz
  549. AZ: kakım, I, 80 bkz> as
  550. AZ: az·I, 75, 80
  551. AZAK: ayak·I, 32 bkz> adak, ayak
  552. AZAK: nereden ve kimden geldiği belli olmayan ok·II, 20 bkz> azuk
  553. AZGAN: kuş burnu, yaban gülü; ağaçların en kötüsü olup gül glbl sar ı, beyaz çiçek1eri olan bir ağaçcık, küpe gibi kırmızı meyveleri olur· I, 439
  554. AZIG: azı dişi·I, 64
  555. AZIGLAMAK: azı dişlyle ısırmak; azı dişine vurmak·I, 304
  556. AZIGLIG: azı dişi belirmiş olan·I, 147
  557. AZILMAK: azılmak. I, 196
  558. AZIMAK: sızmak; gürültüden ağır duyar olmak,III, 253
  559. AZITGAN: daima yoldan çıkaran, azdıran,I, 155
  560. AZITMAK: yoldan çıkarmak, azıtmak· I, 208, 209; II, 234
  561. AZLANMAK: azımsamak, az görmek· I, 297
  562. AZMA: taşağının derisi yarıldığı için aşamayan koç· I, 130
  563. AZMAK: azmak, yoldan çıkmak·I, 93, 173
  564. AZRAK: daha az,III, 361
  565. AZU: iki şeyden birini dilemeyi anlat ır, yahut,veya· I, 88, 429
  566. AZUK: azık,I, 7, 16, 66, 342. 381
  567. AZUK: yolunu kaybeden, nereye gltti ği ve nereden geldiği belli olmayan·I, 66 bkz> azak § azuk ok; nereden geldigi ve kimin att ığı belli olmayan ok· § azuk munk; kaçan, yoldan ç ıkan, azan·I, 66
  568. AZUKLANMAK: azık sahibi olmak,I, 294
  569. AZUKLUG: azığı olan, azıklı·I, 148
  570. AZUKLUK: azıklık, azık için hazırlanmış şey·I, 150, 274
  571. BAÇAK: Isa'lıların (Hıristiyanların) orucu, pehrizi· 1, 411
  572. BAÇIG: and, sözleşme.I, 371 bkz> bıçıg, bıçgas
  573. BAÇIG KILMAK: andlaşmak, ahidleşmek. I, 371
  574. BADAR: gürültülü ses anlatan bir kelime, tekrarlanarak kullan ılır, "patır patır" gibidir· l, 360
  575. BADAR KILMAK: sesle çarpmak, itmek· I, 349
  576. BADGAMAK: güreşte ayak yakalamak, çelme vurmak, III, 288, 289 bkz> bagdamak
  577. BADIÇ: asma çardağı· I, 502 bkz> badıç
  578. BADIÇLIK YIGAÇ: üzüm asmalarına çardak yapılmak üzere ayrılan agaç, I, 502
  579. BADIÇ: asma çardağı, I, 295 bkz> badıç
  580. BADRARN: bayram, sevinç ve eğlence günü· III, 176 bkz> bedrem, beyrem
  581. BAG: bağ, düğüm, bağlanacak ip vb.; odun vb, ba ğlamları· I, 409; II, 21; III, 152, 153
  582. BAG: bağ, üzüm asması· III, 152, 212
  583. BAGDAMAK: güreşte sarmaya almak, sarmalamak, ayak yakalamak, çelme vurmak,II, 364;III, 276, 277, 289 bkz> badgamak
  584. BAGDATMAK: güreşte sarmaya aldırmak·II, 327, 364, 365
  585. BAGIR: bagır; karaciğer·I, 272, 360;III, 85, 255 § ya bagr ı; yayın orta yeri,I, 360
  586. BAGIRÇAK: eşek semeri·I, 502
  587. BAGIRDAK: kadın göğüslüğü .I, 502
  588. BAGIRLAK: "bağırtlak" denen kuş, Pterocles, 1, 503, 505
  589. BAGIRLAMAK: bağrına vurmak; yayın tutamagını düzeltmek·III, 331
  590. BAGIRLANMAK: pıhtılaşmak, akar şey koyulaşmak, II, 264
  591. BAGIRLIG: kimseyi dinlemeyen· I, 494 § bedük
  592. BAGIRLIG:
  593. BAGIRSAK: merhametli; gönül alıcı· I, 502
  594. BAGIRSAMAK: canı ciğer istemek· III, 332
  595. BAGIRSUK: bağırsak· I, 502
  596. BAGIŞ: parmakların ve başka uzuvların ek yerleri; kamış ve benzerlerinin boğumları, I, 367
  597. BAGIŞLALMAK: bağışlanmak· III, 344 bkz> bagışlanmak
  598. BAGIŞLAMAK: bağışlamak· III, 334, 355
  599. BAGIŞLANMAK: bağışlanmak· III, 344 bkz> bagışlalmak
  600. BAGLAMAK: bağlamak· III, 292, 309 bkz> boglamak
  601. BAGLANMAK: bağlanmak· II, 238 bkz> boglanmak
  602. BAGLATMAK: baglatmak, bohçalatmak, II, 341
  603. BAGNA: merdiven basamağı· I, 434
  604. BAGRAM KUM: geniş büyük kumluk yer, I, 484
  605. BAGRIKMAK: bağrı (ciğeri) göğüs kemiklerlne yapışmak· II, 227
  606. BAKA: kurbağa, I, 73; III, 226 § müriğüz baka; kaplumbağa· III, 226
  607. BAKAÇUK: bakanın küçültmesi, küçük baka;e ğe kemiği lle kol arasındaki et parçası· III, 226
  608. BAKAN: halka, toka· I, 399, 432 bkz> kılide §altun bakan; altın halka· I, 339
  609. BAKANAK: çatal tırnaklıların iki tırnakları arası ve iki tırnaktan her biri· III, 177 bkz> bakayak
  610. BAKANLIG: halkalı, tokalı,I, 499 § bakanlıg kadış; halkalı, tokalı kayış·I, 499
  611. BAKANUK: at tırnaklarının ortasındaki tümsecik et parçası·III, 177 bkz> bakayuk
  612. BAKATURMAK: baka durmak· I, 73
  613. BAKAYAK: çatal tırnaklıların iki tırnakları arası ve iki tırnaktan her blri· III, 177 bkz> bakanak
  614. BAKAYUK: at tırnaklarının ortasındaki tümsecik,et parçası·III, 177 bkz> bakanuk
  615. BAKIG: bakma, bakış· I, 373
  616. BAKILMAK: bakılmak· II, 131
  617. BAKINMAK: bir şeyin sonuna bakmak ve dü şünmek; beklemek, II, 142, 160
  618. BAKIR: Çin parası·I, 361
  619. BAKIR: bakır- I, 360
  620. BAKIRLIG: bakırlı, I, 495 § bakırlıg tag; bakırlı dag· I, 495
  621. BAKIRMAK: bağırmak· III, 186
  622. BAKIR SOKUM: Merih yıldızı·I, 361, 398;III, 40
  623. BAKIŞ: bakış, bakışma, gözle birbirine bakış·I,367
  624. BAKIŞGAN: herkese göz ucu ile bakan·I, 519
  625. BAKIŞMAK: bakışmak (göz ucu ile)I, 170, 183; II, 103
  626. BAKITMAK: baktırmak, bakıtmak· II, 308
  627. BAKKU: tepe, yüksekçe yer· III, 226 bkz> baku
  628. BAKLAN KUZI: taze ve semiz kuzu·I, 444
  629. BAKMAK: bakmak·I, 102, 192, 340, 425;II, 16, 26, 33, 144, 250. 292; III, 23, 194. 272,295, 440
  630. BAKU: tepe, yüksekçe yer, yoku ş· III, 219, 226 bkz> bakku
  631. BAKURMAK: baktırmak·II, 83
  632. BAL: bal,II, 267, 354; 111.103,156. 338 bkz> ar ı yagı
  633. BALA: kuş ve hayvan yavrusu· II, 274;III,91, 232
  634. BALA: bir adamın içlerinde (çok kere çiftlik i şlerlnde) yardımcısı, çırağı·III, 232
  635. BALALAMAK: kuş yavrulamak·III, 92
  636. BALÇIK: balçık, sıvık çamur· 1. 248, 267
  637. BALDIR: çağı başında yapı1an iş ya da ilk olarak meydana gelen şey·I, 456
  638. BALDIR: üvey·I, 456 § baldır ogul; üvey oğul·1, 456 § baldır kız; üvey kız·I, 456
  639. BALDIR: dağın burun gibi çıkan yeri·I, 456
  640. BALDIR KUZU: llk doğan kuzu·I, 456
  641. BALDIR TARIG: ilkbahar başında ekilen ekin·I,456
  642. BALDIZ: karının kendinden kilçük kız kardeşi·1, 457;III, 7
  643. BALDU: balta,I, 14, 418;III, 421
  644. BALIG: yaralı,I, 192, 242, 252, 407
  645. BALIK: çamur·I, 248 bkz>
  646. BALK BALIK: kale, şehir·I, 379
  647. BALIK: balık· 1. 73, 379;II, 216, 231, 233, 349
  648. BALIKÇIN: balıkçıl kuşu,I, 512
  649. BALIKLANMAK: balıklanmak; çamurlanmak; bir yerde kale yap ılrnak·II, 265
  650. BALIKLIG: çamurlu yer,I, 498
  651. BALIKLIG: balığı olan, balıklı·I, 498, 501
  652. BALIKMAK: yaralanmak·II, 119
  653. BALIKSAMAK: balık yemek istemek· III, 334
  654. BALK: çamur·I, 379 bkz> balık
  655. BALMAK: bağlanmak,II, 27 bkz> banmak
  656. BALU BALU: · ninni·III, 232
  657. BAMAK: bağlamak; örgü yapmak,III, 224, 247, 250
  658. BANDAL: ağaçtan omuz başı şeklinde çıkarılan parça, bunu çocuklar al ıp yakarlar, geceleyin közünü blrbirlerine atarlar, Buna "ot bandal" denir· Çevgen oyununda oynan ır.I, 482
  659. BANMAK: bağlanmak,II, 27 bkz> balmak
  660. BANZI: bağ bozulduktan sonra asmaların üzerindeki üzüm kınntıları, neferneme·I, 422
  661. BAÑ: bağırma·III, 355
  662. BAR: var, mevcut.I, 44, 47, 84. 320, 341, 360,373, 375, 427; II, 28, 40; III, 15, 147
  663. BAR: büyük·III, 147
  664. BARAGAN: çok varan, çok giden·I, 24, 33
  665. BARAK: çok tüylü kôpek· 1. 377
  666. BARAKLIG: köpeği olan kişi·I, 497, 501
  667. BARASI: varılacak, gidilecek·I, 33 § baras ı yér; gidilecek yer·I, 33
  668. BARÇA: bütün, hep·I, 210, 236, 399, 417; II, 213, 216, 312;III, 322
  669. BARÇIN: ·ipekli kumaş·I,153,175, 216, 358, 509; III, 17, 28. 143, 156, 335, 338, 394 § yolak barç ın; ; yol yol çizgili ipek kuma ş· III, 17
  670. BARDAÇI: gidici, varan· I, 24; II, 32, 48. 49
  671. BARDUKI: vardığı, varışı· II, 42; III, 309
  672. BARGALI KALDI: gideyazdı· I, 22
  673. BARGAN: mersin ağacı yemişi· I, 438 bkz> bazgan
  674. BARGAN: varan, giden, gidicl· II, 53
  675. BARGU: varılacak, gidilecek, I, 33;III, 211 §bargu yér; gidilecek yer·I, 33
  676. BARGUÇI: varıcı, gidici·II, 49, 54
  677. BARGULUK: gitmeyi hakeden (kimse)·I, 24;II, 56
  678. BARIG: kokmuş şey (yalnız kullanılmaz)·I, 372bkz> bırıg
  679. BARIG: gidiş ·I, 24, 26, 27, 371;II, 55, 57, 58
  680. BARIGLI: varmayı, gitmeyi, dileyen; varmak, gitmek üzere olan (kimse)·I, 25;II, 57
  681. BARIGSAMAK: varmak, gitmek istemek·I, 281;III, 333 bkz> barsamak
  682. BARILMAK: varılmak, gidilmek·II, 130, 139
  683. BARIMSINMAK: gider gibi görünmek·II, 258,259, 260
  684. BARINMAK: gider varır görünmek·II, 141, 158
  685. BARINMAK: aybaşı kanı boşanmak·II, 141
  686. BARIŞLIG: varılan, gidilen (yer); konuk odas ı, I, 370
  687. BARIŞMAK: birbìrine gitmek, gitmekte yard ım ve yarış etmek·II, 94
  688. BARK: bark, mülk-III, 333
  689. BARKIN KİŞİ: kendini yolundan hiç bir şeyin alıkoymadığı yolcu·I, 440
  690. BARLIG: mallı, zengln·III, 438
  691. BARMAK: peyda olmak; vermek·III, 155 bkz> bérmek
  692. BARMAK: varmak, gitmek. I, 20, 22, 24, 26, 27, 37, 38, 40, 43, 46, 66, 74, 85, 87 ,88, 96,134,167, 281, 294, 319, 327, 340, 354, 371, 384, 392. 398, 399, 403, 423, 430, 435, 445, 484; II, 6, 31, 32, 34, 35, 36, 38, 40, 42, 43, 45, 46. 47, 49, 53, 55, 58, 59, 60,
  693. BAR MU: var mış I, 430, 462
  694. BARS: pars,I, 344 bkz> pars
  695. BARS: pire, bit gibi ha/vanların ısırmasından hasıl olan kabarti·I, 348
  696. BARSAMAK: varmak, gitmek istemek,I, 281 bkz> bar ıgsamak
  697. BARS BOLMAK: kabarmak, I, 348
  698. BARS YILI: Türkler'in on ikili hayvan takvimindeki y ıllardan biri, pars yılı.I, 344, 346
  699. BART: su içilen bardak; şarap ve benzeri akıcı nesnelerin ölçüsü· I, 341 bkz> yart
  700. BART BURT TUTMAK: ansızın her yandan yakalamak,I, 341 bkz> yart yurt tutmak
  701. BARTURMAK: vardırmak, göndermek I, 20; II, 171, 179; III, 424
  702. BARUÇI: varıcı, gidici· II, 52
  703. BAR YİGDE: iri iğde, Zizypha rubra· III, 147
  704. BASA: sonra· III, 224
  705. BASAN: ölü gömüldükten sonra yenilen yemek·I, 398, 399
  706. BASAR: dağ sarımsağı· I, 360
  707. BASARLIG: tag sarımsaklı dağ· I, 494
  708. BASIG: gece baskını yapılacak olan ve ansızın düşmanın yakalanacağı yer· I, 372
  709. BASIKMAK: düşman tarafından basılmak II, 116 bkz> bassıkmak basınçak er zayıf görülen, önem verilmeyen adam· I, 501
  710. BASINMAK: zayıf görmek; basmak; kahretmek, II, 116, 142, 165
  711. BASIŞMAK: basmakta yardım etmek· II, 100,101
  712. BASMAK: basmak, üzerine çökmek, yıkrnak· I, 434,516; II, 10,74,119,165
  713. BASRUK: baskı, basrık· I, 466
  714. BASSIKMAK: basılmak, baskına uğramak, II, 116, 119, 228 bkz> bas ıkmak
  715. BASTURMAK: bastırmak; bağlamayı ve bastırmayı emretmek; bastırılmak· II, 171
  716. BASU: demir tokmak, III, 224
  717. BASURMAK: bastırmak, II, 77
  718. BASUT: yardım; arka; acıyan; yardımcı· I, 354,459
  719. BAŞ: baş· I, 59, 70, 100. 102, 107, 125, 160, 171,179, 193, 259, 273, 274, 290, 305, 307, 313, 336, 349, 384. 397, 399, 439, 492;II, 24, 105, 112, 135, 152, 153, 178, 179, 191, 233, 234, 281, 283, 293. 312, 326, 356; III, 9, 58, 64,126, 133, 151. 169, 217, 230
  720. BAŞ: yara·I, 191, 192, 272. 386;II, 72, 240, 291, 294, 317; III, 53, 62, 85, 96, 151, 283, 301,406
  721. BAŞAK: okun veya mızragın ucuna geçirilen demir, temren; ok temreni, ok ba;a ğı· I, 378; II, 14, 129, 328; III, 220
  722. BAŞAK: pabuç, I, 378; III, 417 bkz> ba şmak
  723. BAŞAKLAMAK: başak, demir uç takmak,III, 337
  724. BAŞAKLANMAK: ok temrenlemek, oka temren takılmak·II, 264. 265
  725. BAŞAKLIG: başlı, temrenli·I, 497
  726. BAŞAMAK: kertik yapmak, kertiklemek; agaçlar birbirine dayal ı olarak konmak .III, 265,266
  727. BAŞGAK: oyluk kemiklerinin üstü·I, 470
  728. BAŞGAN: 50-100 rıtl ağırlığında büyük bir balık· I, 438
  729. BAŞGIL: başı ak· I, 481 bkz> başıl § başgıl yılkı; başı ak, dört ayaklı hayvan· I, 481
  730. BAŞIL: tepesinde beyazı bulunan. I, 392 bkz>başgıl § başıl koy;tepesinde beyazı bulunan koyun· I, 392
  731. BAŞLAG: başıboş, bırakılmış· I, 461 § başlag yılkı; başıboş bırakılmış hayvan· I, 461 bkz>boş yılkı
  732. BAŞLAMAK: başlamak, kılavuzluk etmek, komutanlık etmek, III, 291, 292
  733. BAŞLANMAK: başlanmak; yönelmek; hayvan da ğa doğru sürülmek; başaklanmak·II, 238;III; 235
  734. BAŞLATMAK: başlatmak,II, 341
  735. BAŞLIG: başlı,III, 227
  736. BAŞLIG: yaralı·II, 172
  737. BAŞMAK: pabuç·I, 378, 466;III, 417 bkz> ba şak
  738. BAŞMAKLANMAK: başmak sahibi olmak, II, 274
  739. BAŞNAK ER: başında tulgası, eğninde zırhı olmayan kimse· I, 466
  740. BAŞTAR: orak·I, 455
  741. BATGA: üzerinde külâh yapmak için yünve keçe kesilen tahta·I, 424
  742. BATIG: batak; ırmak ve ırmağa benzer ;eylerin derin olan yerleri·I, 371
  743. BATLAMAK: kolalamak· III, 291 bkz> patlamak
  744. BATMAK: batmak, gözden kaybolmak,I, 528; II, 128, 293, 294
  745. BATMAN: batman· I, 444
  746. BATMUL: kara bibere benzer bir bitki, darü fülfül·I, 481 bkz> bibIi, butmul
  747. BATRAK: ucuna bir ipek parçası takılan mızrak· I, 465 bkz> bayrak
  748. BATRUŞ: bulanık, koyulaşmış (çorba vb· hakkında),I, 459 § batruş suw; bulanık su·I, 459
  749. BATRUŞMAK: birbirini batırmak, batırışmak.II, 203
  750. BATSIG: batı, garp·I, 463 § kün batsıg; gün batısı·I, 463
  751. BATURGAN: saklayan (kimse)·I, 515
  752. BATURMAK: saklamak; batırmak; bağlatnnak· II, 73;III, 192
  753. BAY: zengin, I, 349; III, 158, 239
  754. BAYA: az önce,I, 37
  755. BAYBAYUK: kelebek kuşu·III, 179
  756. BAYIK: doğru söz· III, 166
  757. BAYIN: koyu kırmızı, gelincik çiçeği rengi· III, 20 bkz> yipin, yipkil, yipkin
  758. BAYNAK: pislik, gübre. III, 175
  759. BAYRAK: bayrak· II, 205; III, 183 bkz> batrak
  760. BAYUMAK: zenginlemek, zenginleşmek. III, 274, 406
  761. BAYUTMAK: zenginletnıek· II, 325
  762. BAZ: yat, yabancı, garip. III, 148, 159 bkz> yat
  763. BAZGAN: mersin ağacının yemişi· I,''18bkz>bargan
  764. BE: koyun melemesi bildirir· III, 206
  765. BEÇEL: sünnet edilmiş kadın; hadım edilmiş erkek; iğdiş edilmiş at ve başka hayvanlar· 1. 392
  766. BEÇKEM: alâmet, belge; ipekten veya yaban sığırı kuyruğundan yapılan alâmet olup savaş günlerinde yiğitler takınırlar·I, 483 bkz> perçem
  767. BEÇKEMLENMEK: savaş gününde ve başka günlerde belge takınmak·II, 277
  768. BEÇKÜM: evin sofası·I, 484
  769. BEDÜK: büyük,I, 93, 360, 385, 499. 500 bkz>bedük
  770. BEDÜKLEMEK: büyük saymak·III, 340
  771. BEDÜMEK: büyümek·I, 319; III, 359
  772. BEDER BURHAN: heykel· I, 436 bkz> bedez burhan, burhan, furxan
  773. BEDHEZ BURHAN: heykel· I, 436 bkz> beder burhan, burhan, furxan
  774. BEDİZLİG EW: süslü ev· I, 507
  775. BEDMEK: göz zayıf görmek· III, 439
  776. BEDREM: bayram, sevinç ve eğlence günü. I, 263, 484; III, 176 bkz> badram, beyrem § bedrem yér gönül açan yer· I, 484
  777. BEDÜK: büyük· I, 94 bkz> bedük
  778. BEDÜTMEK: büyütmek, II, 300, 301
  779. BEG: bey, koca, evli erkek, I, 22, 35, 48, 49, 54, 64, 70, 78, 81, 82, 89,97,103, 168, 178, 182, 185, 199, 206, 212, 240, 249, 260, 274, 285, 287, 296, 300, 301, 302, 304, 320, 358, 362, 376, 378,421.424, 428,462,466, 486, 521;II, 8, 9, 10, 19, 21, 38, 75, 84,
  780. BEGEÇ: beyceğiz (küçültme ile birlikte ac ıma ve sevme bildirir I, 357
  781. BEGLEMEK: bey saymak, bey diye ad vermek·III, 292, 293
  782. BEGLENMEK: kadın evlenmek, koca sahibl olmak, koca edinmek·II, 239, 254
  783. BEGLİG: beylik·I, 362
  784. BEGSİK: bey gibı, beye benzer,III, 128
  785. BEK: muhkem, kavi, pek, sailam, sıkı·I, 333, 349, 455;III, 11 bkz> berk
  786. BEK BEKEÇ: tekinlerin sanı· I, 357
  787. BEKİŞMEK: pekìşmek, sağlamlaşmak. II, 105 bkz> beküşmek
  788. BEKİTMEK: pekitmek, sağlamlaştırmak II, 309 bkz> bekütmek
  789. BEKLEMEK: beklemek, gözetmek; saklamak, hapsetmek; pekitmek; kapatmak·I, 504; III, 292, 445 bkz> berklemek
  790. BEKLENMEK: bekişmek, sağlamlaşmak; kapanmak, kapatılmak; saklannnak·II, 239
  791. BEKLEŞMEK: muahede yapmak, ahitleşmek; kapatmakta y»rdım etmek; beklemekte, gözetlemekte yardım etmek,II, 203, 204
  792. BEKLETMEK: bağlatmak; hapsettirmek; bekletmek, gözettirmek·II, 341
  793. BEKMES: pekmez· I, 440, 459 bkz> pekmes
  794. BEKNİ: buğday, darı, arpa gibl şeylerden yapılan içki; boza·I, 434;III, 60, 81
  795. BEKREŞMEK: pekişmek. III, 278 bkz> bekrişmek
  796. BEKRİŞMEK: peklimek·III, 278 bkz> bekre şmek
  797. BEK TURMAK: yerinde, sağlam durmak,I, 455
  798. BEKÜMEK: berkişmek·III, 270
  799. BEKÜŞMEK: pekişmek, sağlamlaşmak.II, 105 bkz> bekişmek
  800. BEKÜT: gizli, saklı·III, 8 bkz> yaşut (yalnız kullanılmaz "yaşut" ile birlikte gelir)
  801. BEKÜTMEK: pekitmek, sağlamlaştırmak.II, 309 bkz> bekitmek
  802. BELEK: armağan, konuğun hısımlarına getirdiği armağan, bir yerden başka yere gönderilen armağan.I, 385, 408
  803. BELÉKLEMEK: armağan kılmak, vermek, hediye etmek,I, 307;III, 340 bkz> beliklemek
  804. BELELMEK: batmak, bir şeye bulanmak,III, 196
  805. BELEMEK: koyun melemek· III, 206, 270
  806. BELGÜ: alâmet, nişan, im, belge, I, 427, 428
  807. BELGÜLÜG: belli- I, 354, 384, 528; II, 40; III, 160
  808. BELGÜRMEK: meydana çıkmak, belirnnek, açığa çıkmak· 1. 387;II, 172
  809. BELİK: yara yoklamak için kullan ılan mil· I, 385
  810. BELİK: fitìl, kandil fitill· I, 267, 385; II, 323
  811. BELİKLEMEK: armağan kılmak· I, 304 bkz> beleklemek
  812. BELİKLİK KEBEZ: fitillik, fitll yapmak için hazırlanmış olan pamuk·I, 510
  813. BELİÑ: düşman gelmesi yüzünden halka dü şen ürküntü ve korku· III, 370
  814. BELİÑÇİ: çok korkak, çok ürkek· III, 371
  815. BELİÑLEMEK: belinlemek, korku ile uykusundan s ıçramak, hayvan habersizce bir şeyden korkup sıçrayarak ürkmek, III, 409
  816. BEL KILMAK: bir kimseye dileğinden çok yemek vermek· III, 133
  817. BEN: ben· I, 31, 339 bkz> men
  818. BENEK: bakır para,I, 386
  819. BENEK: tane, habbe·I, 386
  820. BERGE: kamçı,III, 323 bkz> berke
  821. BERK: muhafaza edilmiş, tahkim edilmiş, sağlam·I, 349;III, 445 bkz> bek
  822. BERKE: döğme, sürmek için kullanılan deynek, kamçı· I, 427 bkz> berge
  823. BERKİTMEK: berkitmek, sağlamlaştırmak· II, 340
  824. BERKLEMEK: saklamak, hapsetmek· III, 445, 446 bkz> beklemek
  825. BERKELENMEK: kanla dolmak; kamçı sahibi olmak, III, 201, 202
  826. BERKLETMEK: korutmak, muhafaza ettirmek, korumakla emretmek·III, 424
  827. BERTİNMEK: berelenmek; el yorgunluğu peyda etmek,II, 237
  828. BERTİŞMEK: sertleşmek, birbirini kesmek ve yaralamak,II, 203
  829. BERTLENMEK: hırkalanmak, hırka giymek·III, 200 bkz> bertülenmek
  830. BERTMEK: berelemek·III, 425
  831. BERTÜ: hırka, pardesü·I, 416 bkz> partu bertülenmek h ırkalanmak, hırka giymek· III, 200 bkz> bertlenmek
  832. BERÜ: beri, tarafına. I, 35, 219; II, 55, 259; III, 65, 212, 245
  833. BESBEL: bir tel iplik, bir söğüm iplik I, 481
  834. BEŞ: sayıda beş· I, 121. 132; III. 125, 449
  835. BEŞİNÇ: sayıda beşinci· I, 132;III, 449
  836. BEYREM: bayram, sevinç ve eğlence günü.I, 484;III, 176 bkz> badram, bedrem
  837. BEZEK: nakış, I, 385, 412; II, 99
  838. BEZELMEK: bezenmek, nakışlanmak. II, 131 bkz> bezenmek
  839. BEZEMEK: bezemek, nakışlamak.III, 263
  840. BEZENMEK: süslenmek, bezenmek·II, 142, 155 bkz> bezelmek
  841. BEZEŞMEK: nakşetmekte yardım ve yarış etmek, II, 99
  842. BEZETGEN: daima bezeten· II, 319
  843. BEZETMEK: bezetmek, süsletmek, II, 305, 318
  844. BEZGEK: titreme, tltreticl sitma·II, 289, 305 bkz> bezig
  845. BEZİG: titreme., 385 bkz> bezgek
  846. BEZİNÇ: ipek ve yün yumağı·III, 373
  847. B(E)Z(İ)NÇ: dalları ve yaprakları kızıl olup, bağlarda biten ve ilâç olarak yenen bir bitki·III, 373
  848. BEZİTMEK: Titretmek II, 305
  849. BEZMEK: titremek·I, 385;II, 8
  850. BÉG: koca·III, 133 bkz> beg bél bel, III, 133
  851. BÉLEMEK: belemek, beşige bağlamak; bu!aştırmak, III, 270
  852. BÉRGİL: borç, verecek· I, 427
  853. BÉRİGLİ: vermek isteyen, II, 58
  854. BÉRİGSEMEK: vermek istemek; vere yazmak· III, 334
  855. BÉRİLMEK: verilmek· II, 131
  856. BÉRİM: verim, borç, verecek, I, 409; II, 185, 214; III, 288
  857. BÉRİMÇİ: borçlu, I, 75, 409
  858. BÉRİMLİG: verimli; borçlu· I, 240
  859. BÉRİŞMEK: verişmek II, 94, 95
  860. BÉRMEK: vermek, gelmek bkz> barmak·I, 35, 63, 79, 97, 102. 120, 128, 130, 131, 210, 219. 243. 274, 320, 321, 354, 357, 459, 498; II, 61, 83. 249, 343; III, 14, 46, 129, 133, 145, 166, 180, 212, 217, 220, 222, 226, 333, 355, 359, 362, 364, 371, 372, 448, 449
  861. BÉRT: efendisinin köleden her yıl aldığı vergi· I, 341
  862. BÉŞİK (BEŞİK): beşik,I, 236, 248, 261, 275,408; III, 58, 78, 185
  863. BÉŞİKLİĞ URAGUT: beşikli, emzikli kadın· I, 509
  864. BÉZ: bez; etle deri arasında bulunan bez· III, 123
  865. BIÇASI: biçecek, kesecek· I, 14; II, 70 § y ıgaç bıçası neñ
  866. BIÇGAS: üluslar vb· arasında yapılan and ve bağlantı· I, 459 bkz> baçıg, bıçıg
  867. BIÇGIL: eldeki, ayaktaki çatlaklar, bıçılgın; yerdeki yarıklar ve çatlaklıklar· I, 480 bkz> bıçılgan § bıçgıl yér
  868. BIÇGU: bıçkı, bıçak, I, 13;II, 69
  869. BIÇGUÇ: makas, sındı·I, 452
  870. BIÇIG: and, sözleşme·I, 371 bkz
  871. BIÇILGAN: elde, ayakta ve yeryüzünde olan yar ıklıklar I, 519 bkz> bıçgıl
  872. BIÇILMAK: kesilmek, blçilmek· I, 15; II, 122, 356
  873. BIÇIM: kesim, dilim, I, 15, 395
  874. BIÇINMAK: kendi için doğramak; kendini dograr gibi göstermek; kendi ba şına doğramak·II, 141
  875. BIÇIŞ: büyüklerin konukluğuna, düğününe, davetine gidenlere verilen ipekll kuma ş·I, 366
  876. BIÇIŞMAK: biçmekte ve kesmekte yardım ve yarış etmek, II. 91, 92
  877. BIÇMA: biçme, kesme, I, 431 § bıçma yorınçga; biçilmiş yonca· I, 431
  878. BIÇMAK: kesmek, kestirmek I, 13, 15, 282, 338, 427, 434;II, 4, 268
  879. BIÇTURMAK: biçtirmek, kestirmek· II, 171
  880. BIÇUK: keslk, parçalanmış her çeyin yarısı, buçuk· I, 377
  881. BIDIK: bıyık, I, 377
  882. BIGRIG: çuval, dağarcık, tulum gibi ;eylerin tıka basa dolu olmasından sonra bu gibi şeylerde olan girinti ve çıkıntı· I, 461 bkz> bıgrıl,
  883. BUGRIL BIGRIL: tulum ve benzeri kapların dolunca hasıl ettiği büküntü, girinti ve çıkıntı · I, 481 bkz> bugrıl,
  884. BIGRIG BIKIN: böğür, boş böğür,I, 399
  885. BILDIR: bıldır, geçen yıl,I, 456
  886. BIRIG: kokmuş·I, 372 bkz> barıg
  887. BIRKIG: atin veya eşeğìn genizden ses çıkarması·I, 461 § at bırkıgı; atın ve eşeğin genizden ses çıkarması·I, 33
  888. BIRKIRMAK: homurdanmak, genizden ses çıkarmak·II, 171
  889. BIRUK: teşrifatçı, hakanın yanına, aşamasına göre büyükleri alan ve yer gösteren adarn ın adı· (aslı buyruktur), I, 378
  890. : kısrak, III, 88, 206. 310
  891. : "böy" denen böcek· III, 206 bkz> bög, böy
  892. BİBLİ: darü fülfül 430 bkz> batmul, butmul
  893. BİÇEK: bıçak· I, 384, 473; II, 176, 196, 231, 260, 262, 271, 293, 310, 317, 325; III, 18. 82, 91, 126, 169. 254, 270, 273, 299, 350, 420, 442
  894. BİÇEKLEMEK: bıçaklamak, bıçakla vurmak. III, 340
  895. BİÇEKLENMEK: bıçak sahibi olmak· II, 265
  896. BİÇİN: maymun· I, 346, 409
  897. BİÇİN YILI: Türkler'in on ikili yıllarından biri.I, 346, 409
  898. BİLDÜZMEK: bildirmek, öğretmek·II, 202
  899. BİLE: ile, beraber.I, 44, 82, 100, 170, 237, 242, 248, 354, 389, 417, 430, 434, 469, 528;II, 5, 22, 28, 79, 97,128,176, 212, 214, 215, 219, 226, 343; III,11, 15, 22, 66, 71, 101, 166, 392, 393, 443
  900. BİLEGÜ: bileği·I, 447
  901. BİLEK: bilek,I, 325, 385, 518;II, 148, 214
  902. BİLEKLİG: bilekli, güçlü kuvvetli· I, 509, 511
  903. BİLEMEK: bilemek, II. 260, 325;III, 270, 272
  904. BİLEMSİNMEK: biler görünmek·II, 260, 262
  905. BİLETMEK: biletmek·II, 310, 325
  906. BİLEZÜK: Wez)k,I, 518;II, 82
  907. BİLEZÜKLENMEK: bllezik takınmak· III, 205
  908. BİLGE: bilge, hakim; akıllı, bilgin, alim· I,II, 51. 88, 207, 385, 388, 419. 428; III, 45, 46, 59, 137,155,158, 212, 303, 370, 380, 440 § bilge beg; bilgin, ak ıllı ve hakim bey· I, 428 § bügü
  909. BİLGE: akıllı kişi, I, 428 § külüg bilge; ünlü ki şi· 1. 428
  910. BİLGEDMEK: akıllanmak·II, 340, 341 bkz> bilgetmek
  911. BİLGELENMEK: akıllanmak, akıllılaşmak·III, 202
  912. BİLGETMEK: akıllanmak·II, 340 bkz> bilgedmek
  913. BİLGİMSİNMEK: kendini akıllı gösternnek·III,202
  914. BİLİG: akıl, us; hikmet; bilgi·I, 61, 89, 92, 119, 140, 232, 252, 261, 385, 386, 467. 511;II, 22,148. 243; III, 81, 228, 358, 385, 393
  915. BİLİGİN: bilgi ile,II, 91
  916. BİLİGLİG: bilgili·I, 510
  917. BİLİGSEMEK: akıllanmak; akıllı olmak istemek·III, 334
  918. BİLİGSLZLİK: bilgisizlik·I, 440
  919. BİLİMSİNMEK: bilir görünmek·I, 262
  920. BİLİNÇEK: bir zaman sonra hırsızın veya başkasının elinde bulunan her çal ınmış malın adı·I, 510 § bilinçek neñ
  921. BİLİNMEK: kendi işini bilmek; itíraf etmek;bilinmek, anla şılmak· II, 23, 143, 228
  922. BİLİŞ: biliş, tanış; bilen, bilici·I, 12, 367
  923. BİLİŞMEK: bilişmek, tanışmak, II, 107;III, 71, 188
  924. BİLMEDÜK: bilinmemiş, tanınmamış, bilinmeyen, tanınmayan·III, 160
  925. BİLMEK: bilmek I,.11, 12, 22, 38, 44, 63, 127, 212, 300, 332, 394, 425, 456, 510;II, 22;III, 20, 222, 233, 259, 359, 372
  926. BİLMİŞ: bilinmiş, tanınmış, bilinen tanınan·III, 160
  927. BİLSİKMEK: bilinmek I, 21
  928. BİLTÜRMEK: ögretmek, bildirmek·II, 176
  929. BİR: bir· I, 15, 48, 50, 75, 107, 185, 186, 187, 189, 196, 219, 231, 232, 237, 239, 241, 258, 274, 283, 288, 296, 318, 321, 322, 329, 341, 349, 358, 369, 373. 382, 385, 387, 389. 391, 395, 396, 397, 398, 427, 429. 444, 523;II, 26, 42, 89, 92, 93, 94, 103, 107,
  930. BİRİN BİRİN: birer birer·III, 360
  931. BİRİNÇ: sayıda birinciIII, 373
  932. BİRLE: ile, beraber·I, 49, 61, 157, 167, 177,180. 181, 182, 184, 185, 186, 190, 221, 231, 233, 234, 235, 236, 237, 240, 242, 333, 367, 371, 414, 424, 430, 474, 518, 519, 520;II, 3, 26, 77, 87, 88, 89, 91, 92, 93, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 102, 106, 107, 108,III,
  933. BİRTEM: uzun müddet·I, 484
  934. BİSTE: tecimeni evinde konuklatıp onun mallarını satıveren ve koyunlarını toplayan ve tecimen giderken yirmi koyunda bir alan şahıs·III, 71
  935. BİSTİK: eğrilmek üzere hazırlanmış, atılmış pamuk sümeği I, 476 bkz> pistik
  936. BİSTİK: fitil-I, 476 bkz> pistik
  937. BİT: bit·I, 320,III, 291 § tarıg biti tahıl biti· I, 320
  938. BİTİ: gökten inen kitaplardan her biri.III, 217
  939. BİTİG: yazma, yazı, bkz> bitik
  940. BİTİGÜ: Türk diviti ve başka divitler. III, 174
  941. BİTİK: kitap; mektup, yazma, yazı, yazış;yazılı şey, kâğıt, |, 71, 156, 186, 197, 202, 212, 226, 232, 302, 384, 459;II, 7, 21, 39, 75, 88, 95, 113, 119. 127, 131, 133, 139, 140, 145. 149, 160, 298, 318, 320, 321, 325, 333; III, 59. 64, 94, 105, 254, 305, 353, 43
  942. BİTİK(G): muska, afsun, üfrük· I, 384; III, 164
  943. BİTİKLİG: yazı yazılacak nesne sahibi· I, 508, 511
  944. BİTİKLİK: yazı yazılmak için hazırlänan şey· I, 508
  945. BİTİLGEN: daima yazılan· I, 521
  946. BİTİLMEK: yazılmak. II, 119, 139, 160; III, 119
  947. BİTÍMEK: yazmak· II, 325
  948. BİTİNMEK: yazılmak, yazınmak, kendisi için başkasının yardımı olmaksızın yazmak, II, 139, 140, 141, 160
  949. BİTİŞMEK: yazmakta yardım ve yarış etmek·II, 88, 113
  950. BİTİŞMEK: ikrar etmek,II, 88
  951. BİTİTDECİ: yazdırıcı.II, 318
  952. BİTİTEÇİ: yazdırıcı· II, 318
  953. BİTİTGÜ: yazdıracak· II, 321 § bitíg bititgü oruñ; yaz ı' yazdıracak yer· II, 321
  954. BİTİTKÜÇİ: yazdırıcı.II, 318
  955. BİTİTMEK: yazdırmak· II, 298, 299, 312, 325
  956. BİTİTMİŞ: yazılmış·II, 320 § bititmiş bitik;yazılmış yazı, eser·II, 320
  957. BİTLEMEK: bit aramak·III, 291
  958. BİTRİK: fıstık· 1. 476 bkz> buturgak
  959. BİTRİK: kadınların avret yerinde bulunan dilcik, dılak·I, 476
  960. BİZ: biz,I, 24, 25, 46, 94, 325, 341, 452, 509; II, 61, 66. 68, 274;III, 370 bkz> miz
  961. BİZİ: ekmeğin üzerinde yanmaktan dolay ı peyda olan siyahlık·III, 223
  962. BOD: boy·I, 412 bkz> bod
  963. BODUG: renk; boya·I, 175 bkz> bodug
  964. BOD: boy, kamet· III, 121, 216 bkz> bod
  965. BOD: toy kuşu·III, 121
  966. BOD: misk ile râmek'ten yapılan şey· III, 121 §bod moncuk; cariyelerin misk ile râmekten yaparak takındıkları boncuk·III, 121
  967. BODLUG: boylu, III, 121, 138, 156
  968. BODUG: boya; kına· II,II, 304 bkz> bodug
  969. BODUMAK: boyamak; yapıştırmak· III, 260
  970. BOG: bohça, boğ, eşya konan heybe· II, 133, 141;III, 127
  971. BOGARMAK: ağaca kertik kertmek,II, 80 bkz>bogramak
  972. BOGAZ: boğaz,I, 364;II, 244 bkz> boguz
  973. BOGIM: boğum·I, 395 bkz> bogum, bogun
  974. BOGLAMAK: boğlamak, bohçalamak·III, 292 bkz>baglamak
  975. BOGLANMAK: bohçalanmak,II, 239 bkz> baglanmak
  976. BOGLUNMAK: boğulmak,II, 239
  977. BOGMAK: boğmak,I, 86;II, 14, 24, 173; III, 406
  978. BOGMAK: gömlek düğmesi. I, 466
  979. BOGMAK: gerdanlık, gelin gerdanlığı·I, 466
  980. BOGMAKLALMAK: düğmelenmek·III, 350 bkz>bogmaklamak, bogmaklanmak
  981. BOGMAKLAMAK: düğmelenmek·III, 350, 351bkz> bogmaklalmak, bogmaklanmak bogmaklanmak
  982. BOGNAKLANMAK: bulut parça parça olmak·II, 274
  983. BOGRA: her hayvanın aygırı, boğa, deve aygırı, pohur·I, 187, 188, 420, 443, 521, 11. 223, 287, 334; III, 254, 282, 293
  984. BOGRALANMAK: pohurlanmak, pohurlaşmak·III, 200, 201
  985. BOGRAMAK: ağaçta kertik kertmek· II, 80; III, 277 bkz> bogarmak
  986. BOGRUŞMAK: ağaç yontmakta yardım ve yarış etmek· II, 203
  987. BOGSUK: kölelerin boyunlanna geçirilen lâle·I, 465 bkz> bohsuk
  988. BOGTURMAK: boğdurmak, II, 171
  989. BOGULMAK: boğulmak,II, 131
  990. BOGUM: boğum·I, 399 bkz> bogım, bogun
  991. BOGUN: boğum·I, 399 bkz> bogım, bogum
  992. BOGUNDI: hayvanların sidikliği, mesane (yalnız hayvanların, insanların değil) .1, 449 bogunmak
  993. BOGURDA SAÇ: kıvırcık saç· I, 488
  994. BOGUŞMAK: birbirini boğmak· II, 101
  995. BOG(U)Z: boğaz· II, 24, 130, 290, 306; III, 264 bkz> bogaz
  996. BOXSUK: kölelerin boyunlarına geçirilen lâle· I, 465 bkz> bogsuk
  997. BOXSUKLANMAK: eli boynuna bağlanmak·II, 272
  998. BOXTAY: elbise bohçası, heybesi·III,239 bkz; boxtuy
  999. BOXTUY: elbise bohçası, heybesi·III, 239 bkz> boxtay
  1000. BOK: bok·III, 129
  1001. BOKA: boğa· II, 79; III, 226
  1002. BOKADMAK: boğalanmak, boğa olmak, II, 308 bkz> bokatmak
  1003. BOKATMAK: boğalanmak, boğa 0111^.II, 308 bkz> bokadmak
  1004. BOKLAMAK: boklamak, pislemek·III, 292
  1005. BOLGU: olma, oluş·I, 139
  1006. BOLMAGU: olmayacak (iş vb.)· § boldiñ erinç
  1007. BOLMAGU: ; olmayacak bir şey oldun· III, 245
  1008. BOLMAK: olmak· I, 26, 36, 37, 42, 47, 49, 51, 53, 54, 55, 59, 62, 64, 66, 69, 75, 79, 82, 89, 92, 93, 95,104,115, 138, 139, 186, 192, 200, 205, , 219, 243, 250, 251, 252, 288. 307, 309, 318, 322, 325, 326, 330, 333, 342, 348, 349, 358, 369, 390, 400, 402, 410, 42
  1009. BOLMIŞ: olmuş· I, 93 § bolmuş aş; olmuş (pişmiş) yemek· I, 93
  1010. BOLUŞ: sõzle yardım· I, 367
  1011. BOLUŞ KILMAK: sözle yardım etmek· I, 367
  1012. BOLUŞMAK: birinden yana çıkmak, birinin dileğine uymak· II, 108
  1013. BOR: şarap, süci·III, 119, 121
  1014. BORGUY: üflenerek öttürülen boru· III, 241
  1015. BORI: ok ucuna geçirilen temren oyu ğu halkası; hokka ve taş gibi şeylerin yarılmaması için ağızlarına geçirilen halka· III, 220
  1016. BORIK: huy, gidiş· I, 378 bkz> yorık, yoruk
  1017. BOŞ BOŞ: hür, ergin; boşanmış; sölpük, pörsük gevşek; salıverilmiş,boşaltılmış.I, 330;III, 124,125 § boş yılkı; başıboş salınmış hayvan sürüsü, I, 330 bkz> ba şlag yılkı· I, 461 § ol işler boş; o kadın boştur; ·o kadını boşadı, bıraktı, unuttu, I, 330
  1018. BOŞANMAK: (kadın) boşamak, bağı çözülmek, II, 142
  1019. BOŞATMAK: boşaltmak; çözmek, çözülmek, bırakılmak, (kadın) boşatmak· II, 306, 307
  1020. BOŞGUNMAK: boş kalmak, boş olmak, işten yorulmak· II, 238 bkz> boşunmak
  1021. BOŞ KILMAK: bırakmak, azat etmek, I, 330
  1022. BOŞLAGLANMAK: kızmak, öğüt tutmanıak·II, 272
  1023. BOŞUG: hanın, elçiye dönmesi için izin vermesi,izin·I, 372 §
  1024. BOŞUG AŞI: izin yemeği, I, 372
  1025. BOŞUGU: salıverme zamanı,I, 446
  1026. BOŞUMAK: boşalmak; boşanmak, çôzulmek, gevşemek; izln verip bırakmak; boşamak·III, 266
  1027. BOŞUNMAK: boşalmak·II,238 bkz> boşgunmak
  1028. BOŞUTGAN: çok yumuşaklık (ishal) veren, çok yumuşatan·I, 514
  1029. BOŞUTMAK: bırakmak, boş bırakmak, serbest bırakmak; yumuşaklık, (ishal) vermek,I,210
  1030. BOTU: potuk, deve yavrusu·I, 120;II, 341 bkz> botuk
  1031. BOTUK: potuk, deve yavrusu· III, 218 bkz> botu
  1032. BOY: boy, ulus, kavim, kabile, aşiret; hısım·I, 44, 51, 237, 238, 338;II, 209, 274, 316;III, 141
  1033. BOY: yenilen bir ot, poy otu· III, 141
  1034. BOYIN: boyun, tutamak,III, 169 bkz>boyun
  1035. BOYMAŞMAK: dolaşmak, açılmamak (ip gibi şeyler ve işler), karışmak· III, 194
  1036. BOYMUL: boynunda beyazlık olan hayvan, moymul·III, 176
  1037. BOYNAK: dağ boynu, belen· III, 175
  1038. BOYNAK: yılana ağı veren keler,III, 175
  1039. BOYNAMAK: kurulmak, gururlanmak, böbürlen-mek, ma ğrur olmak, dik başlı o1mak·I, 226; III. 377
  1040. BOYNATMAK: dik başlılık ettirmek·II, 357
  1041. BOYUN: boyun·I,127, 213, 370, 518;II, 3,74, 76, 164,180, 218,219, 233, 235, 236;III,194, 230, 248, 288, 325. 427, 431 bkz> boy ın
  1042. BOYUNDURUK: boyunduruk· III, 179
  1043. BOYUNLAMAK: boyuna vurmak·III, 145
  1044. BOZ: boz reflk·II, 12; III, 122, 224
  1045. BOZLAMAK: ses vermek, bağırmak; bozlamak· I, 120; III, 291
  1046. BOZLATMAK: böğürtmek,II, 341
  1047. BOZMAK: bozmak, yıkmak· II, 8
  1048. BOZUK: bozuk, kırık yıkık, I, 378
  1049. BOZULMAK: bozulmak, yıkılmak· II, 131
  1050. BOZUŞMAK: bozmakta yardım ve yarış etmek, II, 99
  1051. BÖG: bir çeşit örümcek, böğ· III, 131, 141 bkz> bi, böy
  1052. BÖGRÜL: bögrü ak olan hayvan· I, 481 § bögrül at; bö ğürleri ak olan at·I, 481
  1053. BÖGÜR: böğrek, böbrek·I, 316
  1054. BÖGÜRLEMEK: böğüre vurmak; harp safını karşılaşmadan sağ veya soldan vurup yenmek· III, 332, 345
  1055. BÖK: aşığın sırtının, tümseğinin yukarı gelmesi, III, 130 bkz> çik bök
  1056. BÖKE TURMAK: bükülmek, eğilmek III, 231
  1057. BÖKMEK: eğilerek yere kapanmak, yemekten bıkıp, doyup usanmak, bıkmak, gözü doymak, kanmak. II, 18, 19 bkz> bükmek
  1058. BÖKÜTMEK: doyurmak, bıktırmak II, 309
  1059. BÖLÜK: bölük-I, 385
  1060. BÖLÜKMEK: hayvanlar bölüklere aynlmak·II, 118
  1061. BÖÑ: iri yarı, yoğun, obur·III, 354
  1062. BÖÑ: ağır bir şeyin düşmesiyle çıkan ses·III, 354
  1063. BÖRİ: kurt·I, 36
  1064. BÖRK: başlık, külâh, börk, I, 349;II, 93, 281, 303; III, 175, 200, 336, 351, 361 § kuturma
  1065. BÖRK: önde, arkada iki kanadı bulunan külâh· I, 490 § sukarlaç börk uzun külâh· I, 493 § kad ıglıg börk kenarlı, kıyılı külãh· I, 496
  1066. BÖRKÇİ: takkeci, serpuşçu, külâh yapan ve satan· I, 26; II, 41, 52
  1067. BÖRLEYÜ: kurt gibi I, 189
  1068. BÖRÜÑ: suların yerde yaptığı yarıklar· III, 370
  1069. BÖY: bir çeşit örümcek· III, 141, 206 bkz> bi, bög
  1070. BÖZ BU: bez· I, 21, 49, 117, 152, 382, 477;II, 129, 308, 337, 345, 365; III, 51, 69, 101, 122, 198, 208, 291, 296, 352 bu·I, 34, 36, 46, 49, 64, 72, 74, 77, 94,126, 128, 132, 136, 141, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 186, 190, 193, 197, 204, 230, 235, 238, 244, 246, 253, 255, 259, 266, 270, 288, 291,
  1071. : 292, 294, 297, 313, 315, 318, 323, 326, 329, 340, 362, 373, 374, 376, 391,
  1072. BU: buğ, buhar, bugu·III, 206
  1073. BUÇ BUÇ: kuşun ötmesi için "güzel güzel" yerinde söylenen bir söz,II, 290
  1074. BUÇGAK: bucak; açı, zaviye ve benzeri·I, 465
  1075. BUÇGAK: kesilmiş hayvan derisinden çar ık yapılan uçlar·I, 465
  1076. BUÇGAK: kutur·I, 465
  1077. BUÇGAKLANMAK: köşelenmek·II, 273
  1078. BUÇI: bir çeşit kubuz; iyi ses veren, çok inleyen ut·III, 173, 219
  1079. BUÇ KUBUZ: inleyen utlardan bir ut·III, 173
  1080. BUDGAY: buğday· III, 240 bkz> bugday
  1081. BUDUN: halk, ulus kavim, I, 155, 238, 239. 241, 352, 438, 439;II, 216, 223, 250;III, 398, 420 bkz> budun, buyun § budun başkanı
  1082. BUDUNLUG BUKUNLUG: ulusu, oymağı olan·I, 499
  1083. BUDURSIN: bıldırcın·I, 513
  1084. BUDMAK: buymak, donmak ve ölmek·III, 439
  1085. BUDUN: halk, kavim, ulus·I, 45, 231. 398, 466, 512;II, 110, 127, 211, 216;III, 4, 47, 69. 75,80, 90, 147, 185 bkz> budun, buyun
  1086. BUDUŞMAK: bir şey açılmak, ayrılmak (eğri bacaklar gibi), ap;ak olmak· II, 93
  1087. BUDUTMAK: soğukta dondurarak öldürmek· II, 302 bkz> yudutmak
  1088. BUGA: Hindistan'dan getirilen bir ilâç, III, 224
  1089. BUGDAY: buğday· II, 235, 319, 363;III, 4, 73, 240, 254, 325 bkz> budgay
  1090. BUGRIL: tulum ve tuluma benzer dolu kaplar ın hasıl ettiği büküntü, girinti ve çıkıntı. I, 481 bkz> bıgrıg, bıgrıl
  1091. BUXSAMAK: kabul etmemek; zorla yapmak·III, 284
  1092. BUXSATMAK: dik başlılık ettirmek,II, 335
  1093. BUXSI: pişmiş buğday ile badem içl üzerine bal ve süt ile yap ılmı; bulamaç dökülerek meydana getirilen bir yemek·I, 423
  1094. BUXSUM: boza, darıdan yapılan bir içki·I, 485
  1095. BUJIN: "çöpleme" denilen ağılı bir ot·I, 398
  1096. BUK: içi boş şeylerin yere düşerken çıkardıkları ses·III, 129
  1097. BUKAÇ: su kabı, topraktan yapılan çömlek ve benzeri şeyler, I, 357, 411
  1098. BUKAGU: hırsızların ellerlne vurulan kelepçe· I, 446
  1099. BUKAK: kuş kursagı.II, 285
  1100. BUKMAK: bükmek, kıvırmak,II,16
  1101. BUKRAMAK: hayvan sıçramak, çamışlık etmek· III, 279 bkz> bukrımak
  1102. BUKRIMAK: hayvan sıçramak, çamışlık etmek· III, 279 bkz> bukramak
  1103. BUKUK: çiçek topluluğu; çiçek tomurcuğu.II, 285
  1104. BUKUK: boğazın iki yanında deri ile et arasında peyda olan et bezleri·II, 285
  1105. BUKUKLANMAK: tomurcuklanmak, kabarmak· I, 437;II, 285
  1106. BUKUKLUG ER: boğazı urlu adam,I, 497
  1107. BUKULMAK: bükülmek, burkulmak, toplannnak· II, 131, 132
  1108. BUKUNMAK: bükmek, kıvırmak· II, 142, 143
  1109. BUKURMAK: indirmek· II, 82, 83
  1110. BUKURSI: sapan demiri.III, 242
  1111. BULADMAK: tencere buğusunda pişirtmek·II, 310 bkz> bulatmak
  1112. BULAK AT: boyu kısa, sırtı geniş at·I, 379
  1113. BULAMAK: pişirmek·III, 270
  1114. BULAN: Kıpçak illerinde avlanan büyük bir yaban hayvan ı·I, 413
  1115. BULATMAK: tencere buğusunda pişirtmek·II, 310 bkz> buladmak
  1116. BULDUKMAK: bulunmak· II, 227
  1117. BULDUNI: içerisine yaş ya da kuru üzüm konan hoşmerim· I, 492
  1118. BULDUR BULDUR: güldür güldür, I, 456
  1119. BULDUR BULDUR ÉTMEK: güldür güldür etmek· l, 456
  1120. BULDUZMAK: buldurmak· II, 202
  1121. BULGAK: düşman gelmesi yüzünden halk aras ına düşen karışıklık· I, 467 bkz> bulga;
  1122. BULGAK: bulanık· III, 320 bkz> bulgayuk
  1123. BULGAMA: yağsız ve tatsız bulamaç· I, 491
  1124. BULGAMAK: bulandırmak, karıştırmak, bulanıp kusayaznnak; öfkelendirmek· III, 289, 320
  1125. BULGAMAK: can sıkmak (yalnız kullanılmaz).III, 291 § bulgamak telgemek can sıkmak·III, 291
  1126. BULGANMAK: bulanmak; kızmak, öfkelenmek; karışmak,II, 238, 242;III, 21
  1127. BULGAŞ: düşman gelmesi üzerine halk aras ına düşen karışıklık.I, 460 bkz> bulgak
  1128. BULGAYUK: bulanık·III, 179 bkz> bulgak
  1129. BULGUNA: ılgın ağacına benzer gevrek, kırmızı bir agaçtır, develer yer, I, 492 bkz> malguna
  1130. BULIT: bulut· I, 138,139,173,186, 212, 251. 257, 258, 354, 376;II, 222, 223; III, 50, 147, 282, 298, 319, 398 bkz> bulut
  1131. BULITLANMAK: bulutlanmak·II, 264
  1132. BULMADUK: bulunmamı;·I, 419
  1133. BULMAK: bulmak· I, 123, 215, 304, 360, 384, 398, 407, 445, 463, 508;II, 21, 22. 29, 316; III, 12, 90, 440
  1134. BULMIŞ: bulunmuş· III, 361
  1135. BULNAMAK: esir etmek, tutsak etmek·I, 60, III, 29, 301
  1136. BULNATMAK: esir ettirnnek·II, 350
  1137. BULUN: esir, tutsak,I, 215, 307, 399; II, 150, 307; III, 63, 85, 97
  1138. BULUÑ: köşe, bucak, zavlye· II, 371
  1139. BULUNMAK: bulunmak·II, 143
  1140. BULUŞ: kişinin yaptığı bir işten elde ettiği kazancı, kâr·I, 367
  1141. BULUŞMAK: buluşmak,II, 107, 110
  1142. BULUT: bulut·III, 39, 190, 217 bkz> bul ıt
  1143. BURBAG: işi uzatma, işi yarına bırakma, sürüncemede bırakma·I, 461 bkz> yurbag
  1144. BURBALMAK: karışmak, II, 228, 229
  1145. BURBAMAK: işi sallamak, savsaklamak, üzerine du şmemek· III, 275 bkz> buybamak, yubalmak, yubamak, yubanmak
  1146. BURBAŞMAK: karışmak· II, 203, 227
  1147. BURBATMAK: karıştırmak ve geciktirmek· II, 327 bkz> yap yup k ılmak, yubatmak, yubılamak, yuplamak
  1148. BURÇAK: burçak· I, 466
  1149. BURÇAK: ter taneleri· I, 466
  1150. BURÇAKLANMAK: burçaklanmak; (akar hakkında) tane tane akmak, burçak burçak olmak, l, 466; II, 273, 279
  1151. BURDUZ: bahçe, bostan· I, 457 (öz Türkçe de ğil)
  1152. BURXAN: put, buda· I, 343, 436, III, 84 bkz> beder burhan, bedez burhan, furhan
  1153. BURIŞ: deride ve elblsedeki buru şukluk, I, 367 bkz> burkug
  1154. BURKI: ekşi yüz, kırışık I, 18, 427
  1155. BURKITMAK: (yüz) buruşturmak, ekşitnnek·II, 339
  1156. BURKUG: deri ve deri gibi şeylerin büzülmesi· I, 461 bkz> bur ış
  1157. BURKURMAK: buruşmak, büzülmek. II, 171, 188
  1158. BURMAK: kokmak (iyi), buğusu yükselmek, buğulanmak· II, 6; III, 180
  1159. BURSLAN: aslında "bebür" denen hayvan; erkek ad ı·III, 418
  1160. BURT: kâbus, karabasan·I, 341; II, 10 § köti burt; kâbus,I, 341
  1161. BURTA: altın kırıntıları.I, 416
  1162. BURTALAMAK: altın varaklar veya kınntılar yapıştırmak· III, 351, 352
  1163. BURTALANMAK: altın kırıklan lle süslenmek·III, 200
  1164. BURUN: burun, öne doğru çıkınti yapan yer; önce·I, 375, 398, 412, 515. 518, 524,II, 85, 313;III, 107, 273 § kıwal burun
  1165. BURUNDUK: /ular, buruna geçirilen yular, burunduruk,I, 501; II, 16 buru ıîg ok atımı yer· llt, 370
  1166. BURUNLAMAK: buruna vurmak,III, 341, 342 buru şmak (yüz) buru;mak·II, 94 burutmak bu ğulandırmak, kokutarak yellenmek·II, 302
  1167. BUŞAK: içi sıkıntılı, mükedder I, 154, 378 bkz> buşgan, puşak
  1168. BUŞGAN: içi sıkıntılı, mükedder·I, 154 bkz> buşak, puşak
  1169. BUŞGUT: çırak·I, 451
  1170. BUŞGUTLANMAK: çırak, çömez sahibi olmak· II, 270 bkz> tuşgutlanmak
  1171. BUŞMAK: sıkılmak, can sıkılmak, usanmak· I, 373; II, 12, 145; III, 262 bkz> pu şmak
  1172. BUŞUG: can sıkıntısı.I, 373 bkz> puşug
  1173. BUŞULGAN (Ş): eli işe yatkın·III, 53
  1174. BUŞURMAK: can sıkmak·II, 78
  1175. BUT: but,I, 254;III, 120
  1176. BUT: değerli ve büyük peruze· III, 120
  1177. BUT: büyük bir adamın armağanını getirene verilen bahşiş,III, 120
  1178. BUTAK: budak, dal· I, 44, 159, 168, 277, 377; II, 264 bkz> but ık
  1179. BUTAKLAMAK: budamak· III, 336, 337 bkz> but ıklamak, butımak
  1180. BUTAKLANMAK: budaklanmak, tomurcuklanmak, kollar ı ayrılmak. II, 264, 269
  1181. BUTANMAK: budanmak· II, 141
  1182. BUTAR: hasır dokumasında kullanılan ip,I, 360
  1183. BUTIK: budak, dal, ağaç·I, 377;III, 19, 55, 58, 78, 83, 95 bkz> butak
  1184. BUTIK: küçük testi, kırba, boduç· I, 377
  1185. BUTIK: atın ayak derisi çıkarılarak yapılan tulum, I, 377
  1186. BUTIKLAMAK: budamak· III, 336, 337 bkz> butaklamak, but ımak
  1187. BUTIMAK: budamak· III, 337
  1188. BUTLAMAK: buduna varmak; budunu ısırmak, III, 291
  1189. BUTLU: devenin burnuna geçirilen burunsal ık;(deve) burnundaki yumuşak yer,I, 430;II, 16
  1190. BUTMUL: karabibere benzer bir bitki, darü fülfül I, 481 bkz> batmul, bibli
  1191. BUTURGAK: pıtrak, fıstık biçlminde çengelli bir diken-I, 502 bkz> bitrik
  1192. BUYBAMAK: savsaklamak, yüz üstü bırakmak· III, 310 bkz> burbamak, yubamak
  1193. BUYUN: kavim, ulus· III, 169 bkz> budun, budun
  1194. BUYURMAK: buyurmak, emretmek III, 186 buz buz,I, 186, 353, 425; II, 214, 346; III, 123, 297
  1195. BUZAGU: buzağı I, 59, 446, 528; III, 91
  1196. BUZAGULAMAK: buzağılamak, buzağı doğurmak· III, 91
  1197. BUZLUK: buzluk, içerisine buz konularak yaz için saklanan yer,I, 466
  1198. BUZTILI: sıçan gibi küçük bir hayvan·I, 446
  1199. BÜDİK: oynayış, zıplayış, raks·I, 412 bkz> büdik
  1200. BÜDİK: oyun, raks, III, 259 bkz> büdik
  1201. BÜDİMEK: oynamak, raksetmek, III, 259
  1202. BÜDÜŞMEK: oyunda ve raksta yarışmak. II, 93
  1203. BÜDÜTMEK: oynatmak. II, 302
  1204. BÜGDE: hançer·I, 31, 418;III, 272 bkz> bükte
  1205. BÜGDELEMEK: hançerlemek,III, 352 bkz> bükdelemek
  1206. BÜGLÜNMEK: toplanmak, birikmek.II, 239
  1207. BÜGMEK: durdurmak, hareketine mani olmak; kapanmak, sed çekilmek, toplanmak; bükülmek, I, 100;II, 19 bkz> bükmek
  1208. BÜGRİ (BUKRİ): eğri büğrü· I, 219. 420
  1209. BÜGÜ: bilgin, akıllı, hakim.I, 428;III, 228, 303 bkz> bükü
  1210. BÜGÜ BİLGE: akıllı·III, 228
  1211. BÜGÜLMEK: büğenmek, önü büğenerek toplanmak ve çoğalmak·II, 132
  1212. BÜGÜŞMEK: su büğemekte yardım ve yarış etmek,II, 105
  1213. BÜK BÜK: , sık ağaçlık·I, 245, 260, 333
  1214. BÜK: köşe, bucak,I, 333
  1215. BÜK: tomurcuk.I, 233
  1216. BÜKDELEMEK: hançerlemek.III, 352 bkz> bügdelemek
  1217. BÜKE: ejderha, büyük yılan·III, 227
  1218. BÜKEN: karpuz, hint kavunu·I, 399
  1219. BÜKİN: erliksiz, puluç,I, 399
  1220. BÜKLÜNMEK: kıvrılmak·II, 239
  1221. BÜKMEK: durdurmak, toplanmak, bükmek I, 100 bkz> bügmek
  1222. BÜKMEK: yere kapanmak, yemekten doyup, usanmak, doymak, kanmak, II, 18, 19 bkz> bökmek
  1223. BİLKSEK: kadının göğsü ile boynu arasında gerdanlık takılan yeri.I, 476
  1224. BÜKSÜKLENMEK: kızda meme tomurmak·II, 277
  1225. BÜKSÜLMEK: çatlamak, yanlmak·II, 229
  1226. BÜKTE: hançer-I, 31 bkz> bügde
  1227. BÜKTEL: orta boylu (insan hakkında); yassı arkalı, oturamaklı (at hakkında). I, 481
  1228. BÜKTİR: dağlardaki çukur ve sert yerler; da ğların inişli çıkışlı yerleri,I, 455, 456
  1229. BÜKÜ: bilgin, akıllı, hakim.III, 228 bkz> bügü
  1230. BÜKÜ BİLGE: bilgin, akıllì, hâkim.III, 228
  1231. BÜKÜLMEK: bükülmek; kesilmek·I, 437;II, 132, 285
  1232. BÜKÜM ETÜK: kadın pabucu, I, 395 bkz> mükim, mükin
  1233. BÜKÜN: kör bağırsak· I, 399
  1234. BÜKÜŞMEK: bükmekte yardım etmek, II, 105
  1235. BÜL: zaman geçerek eskiyen herhangi bir şey,1, 335 § bül at; ayaklar ı sekili olan, ayaklarında aklık bulunan at·I, 335 § bül tarıg; üzerinden yıllar geçerek tadı bozulan tahıl·I, 335
  1236. BÜN: çorba,I, 31 bkz> mün
  1237. BÜRGE: pire· I, 427
  1238. BÜRGE KİŞİ: bir yerde durmayan, zevzek, taşkın kimse I, 427
  1239. BÜRGELENMEK: öfkeden pire gibi sıçramak, pirelenmek. III, 202
  1240. BÜRME: don, torba gibi şeylerin ağı· II, 94
  1241. BÜRMEK: büzmek· II, 6
  1242. BÜRÜK: sofra başı, şalvar uçkuru gibı şeylerde bulunan yuvar-lak ip ve iplikler· I, 385
  1243. BÜRÜLMEK: buruşturulmak, bükülmek. II, 131
  1244. BÜRÜNÇÜK: bürüncük, kadın baş örtüsü· I, 510; II, 151
  1245. BÜRÜNMEK: bürünmek. II, 141
  1246. BÜRÜŞMEK: yuvarlak ;ey dikmekte yard ım etmek, II, 94
  1247. BÜSKEÇ: çörek· I, 452 bkz> püşkel
  1248. BÜSTELİ: "kara pazı" denen sebze, I, 493 bkz> püstüli
  1249. BÜŞİNÇEK: üzüm salkımı, I, 506
  1250. BÜTE: "çok" anlamına bir kelime; kısa zaman, III, 217 bkz> kibe
  1251. BÜTKÜ: kaka, büyük abdest (çocuklara söylenir)· I, 430
  1252. BÜTMEK: ses kısılmak, alçalmak; borcu veya alaca ğı gerçekleşmek; yara kapanmak; sona ermek, yok olmak; bir şeye inanmak, ikrar etmek·I, 219; II, 294; III, 137, 166. 240
  1253. BÜTMEK: bitmek (nüşvü nema), yaratılmak, doğmak· II, 294
  1254. BÜTMİŞ: kapanmış, iyileşmiş (yara)· I, 245 bkz> yetmiş
  1255. BÜTRÜŞMEK: muhâkeme olmak ve şahit getirmek.II, 203
  1256. BÜTSEMEK: iyileşmeğe yaklaşmak·III, 284
  1257. BÜTÜGE: patlıcan,I, 447
  1258. BÜTÜN: doğru, dürüst, sahih; bütün·I, 224, 398
  1259. BÜTÜNLEMEK: gerçekliğini aramak,III, 341
  1260. BÜTÜRMEK: sağaltmak, sağlam hale koymak; alacağını tanıklamak, ispat etmek·II, 72, 73 bkz> pötürmek;
  1261. CILDAY: atların gögsünde çıkan bir hastalık.III, 240 bkz> çildek
  1262. CİGİ: sağlam (dikişte)·III, 229 bkz> yi, yigi
  1263. CİNCÜ: inci.I, 31, 417;III, 30, 229 bkz> yincü yinçü, yünçü
  1264. CUGDU: devenin uzamış olan 10/11.I, 31 bkz>
  1265. YOGDU, YOGRU, YOGRUY, YUGDU,:
  1266. CÜVÜT: boya,III, 16Î
  1267. ÇA: benzetme edatı·III, 207 bkz> çe çabak Türk gölünde bulunan ufak bir bal ık· I, 381
  1268. ÇABAK ER: soysuz, mayası bozuk, sütsüz adam, I, 381
  1269. ÇAÇIR: çadır· I, 406 bkz> çaşır, çatır
  1270. ÇADAN: çiyan, kuyruğu örü, akrep· I, 409; III, 367
  1271. ÇAFLI: şahin· I, 431
  1272. ÇAG ÇUG: gürültü, çar çur· III, 128
  1273. ÇAGI: gürültü· III, 225 bkz> çogı, çugı
  1274. ÇAGIG: kamçı, sırım II, 210 bkz> çawıg
  1275. ÇAGILAMAK: bağırmak, çağırmak. III, 324 bkz>çogılamak
  1276. ÇAGILAMAK: çağlamak. III, 324 bkz> jagılamak, şagılamak
  1277. ÇAGIR: şarap, şıra· I, 363; II, 336;III, 286, 385
  1278. ÇAGIR: dar yol, küçük yol, çığır·I, 363 bkz> çıgır
  1279. ÇAGIRLAMAK: şıra yapmak; şıra içmek·III, 331
  1280. ÇAGIRLANMAK: şıra veya şarap sahibi olmak· II, 267
  1281. ÇAGIRLIG: şaraplı, şarabı olan· I, 494
  1282. ÇAGLANMAK: börtmek; yarı pişmek (et)· II, 245
  1283. ÇAGMUR: şalgam· I, 16, 457 bkz> çamgur
  1284. ÇAGRI: doğan kuşu; çakır ku;u· I, 421;II, 343; III, 332
  1285. ÇAGRUK: sertleşen, katila;an·I, 469
  1286. ÇAXA: çakmak,I, 9
  1287. ÇAXŞAK: dağ tepelerindeki taşlık yer·I, 469
  1288. ÇAXŞAK: kurutulmuş kaysı, üzüm gibi meyveler, I, 469
  1289. ÇAXŞAMAK: çağıl çuğul etmek, takılan süs eşyası ses vermek·III, 286
  1290. ÇAXŞU: "filiz herç
  1291. ÇAK: ses anlatan bir söz·I, 333
  1292. ÇAK: bir şeyin özunü, aynını bildiren kelime,"tam, işte, aynı" sözleri gibi·I, 333
  1293. ÇAK ÇUK: odun, ceviz, kemik gibi çeylerin k ırılmasından çıkan ses,I, 333
  1294. ÇAK ÇUK ETMEK: odun, ceviz, kemik gibi şeyler kırılırken ses çıkarmak·I, 333
  1295. ÇAK ETMEK: ses çıkarmak·I, 333
  1296. ÇAKILMAK: çakılmak; ateş çakmak; eri;tirilmek·II, 133
  1297. ÇAKINMAK: çakınmak, kendisi için çakmak· II, 149
  1298. ÇAKIR: gök gözlü, çakır gözlü, çakır· I, 363
  1299. ÇAKIŞMAK: çakmakta yardım ve yarış etmek·II, 104
  1300. ÇAKLANMAK: çalkamak·I, 513
  1301. ÇAKMAK: çakmak; erişmek, II, 17, 23;III, 26
  1302. ÇAKMAK: (kuş) aşağı inmek·III, 46 bkz> çokmak, çukmak
  1303. ÇAKMAK: çakmak (yakma aracı)·I, 469;II, 17, 104, 133, 149, 181;III, 26
  1304. ÇAKRAK: kel, daz, 1. 469
  1305. ÇAKRATMAK: gözü çakırlaştırmak·II, 334
  1306. ÇAKRIŞMAK: çağrışmak·II, 209
  1307. ÇAKTURMAK: çaktırmak; iki kişiyi kızı;tırmak· II, 181
  1308. ÇAL: alaca, kır· III, 156
  1309. ÇALAÑ: geveze, bağıran, çalçene·III, 371 § çalañ ba şı; çalçene, bağıran kişi· III, 371
  1310. ÇALAÑ: yanmış gibi siyah, ot bitmeyen, çorak yer· III, 371
  1311. ÇALDIR ÇALDIR: ses ifade eden bir söz·I, 457
  1312. ÇALDIR ÇALDIR ETMEK: çaldır çaldır etmek I,457
  1313. ÇALDRAMAK: ;ağıl çuğul etmek, ses vermek, III, 447, 448
  1314. ÇALGAY: ku; kanadının uçları·III, 241
  1315. ÇALIG: yitik arama; bey|erln önemli bir işi çıktığında gelmeleri için köylere, obalara gönderdi ğl haber, I, 374
  1316. ÇALINMAK: kendini yere atmak; kulağına söz erişmek; anklannnak, zayıflamak·II, 149, 150
  1317. ÇALIŞ: çelme, güreş· I, 368
  1318. ÇALIŞMAK: bir şeyin çatlakları, ekleri, araları açılmak; güreşmek. II, 108, 114
  1319. ÇALKAN: yaranın bir yerden başka blr yere yürümesi veya 20^651.I, 441
  1320. ÇALK ÇULK: itmenin çıkardıgı ses,I, 349
  1321. ÇALK ÇULK KILMAK: itmek, çarpmak·I, 349
  1322. ÇALMA: kerme, kemre, koyun ağıllarında veya deve ahırlarında toplanıp, kurutularak kışın yakmak Içln kesilen kesek, kuru tezek,I, 433
  1323. ÇALMAK: yere çalmak, vurmak, yenmek
  1324. ÇALPAK: kir, pislik· 1. 470 § çalpak i ş; karışık iş·I, 470
  1325. ÇALPAÑ: sıvık çamur·III, 385
  1326. ÇALPAŞMAK: çarpışmak, mücadele etmek; sertleşmek; bir şey kötüleşip pisleşmek·II, 207
  1327. ÇALPUŞLANMAK: yapışkan olmak, çelpeklenmek. II, 271
  1328. ÇALTURMAK: yere çeldirmek, yere çaldırmak;aratmak, aramasını emretmek; işittirmek için çağrılmak. II, 182
  1329. ÇAMGUK: koğucu, kovcu·I, 470
  1330. ÇAMGUR: şalgam,I, 457 bkz>
  1331. ÇAGMUR ÇAMI: gürültü, bağırtı (yalnız kullanılmaz, "çogı" ile gelir).III, 234
  1332. ÇAMRAK: çoluk çocuk,I, 469 bkz> çar çarmak
  1333. ÇANAK: kekez kimse, korkak, gev şek,I, 358
  1334. ÇANAK: kap kacak, çanak, tuzluk ve tuzlu ğa benzer ağaçtan oyulmuş kap·I, 84, 381; III, 32, 109 bkz ayak
  1335. ÇANAKLAMAK: birini arık (zayıf) saymak veya bulmak; arıklığa, gevşekliğe, kekezliğe nispet etmek· III, 330 ça(n)aklık kekezlik, gevşeklik, perişanlık· I, 503
  1336. ÇANÇU: erişte hamuru açılan oklava· I, 417
  1337. ÇANDIŞMAK: birbirine sertleşmek, birbirinden kaçınmak, çekinmek·II, 207, 208
  1338. ÇAÑILAMAK: döğülerek çenilemek; kötü söyleyip ba ğırmak·III, 404
  1339. ÇANKA: bir çeşit tuzak·I, 427
  1340. ÇANTURMAK: caydırmak·II, 182 bkz> çındu·turmak
  1341. ÇAP ÇAP: ses bildiren bir kelime, vurulan kamç ının ve dudağın şıpırdamasında çıkar· I,318
  1342. ÇAP ÇAP YÉMEK: şapır şupur yemek·I, 318
  1343. ÇAPGUT: çaput, ;ilte· I, 451
  1344. ÇAPILMAK: Ince, iyi yumuşak çamurla sıvamak;boynu vurulmak·II, 119
  1345. ÇAPINMAK: kamçılamak; yüzmek, II, 149
  1346. ÇAPITGAN: çok saldıran· I, 513 çapıtgan er cellât, boyun vurnn,I, 513 çap ıtmak saldırmak, vurdurmak,II, 298 çapmak yüzmek; arı çamurla sıvamak; vurmak·II, 3, 149
  1347. ÇAPSAMAK: yüzmek istemek III, 284
  1348. ÇAPTURMAK: suda yüzdürmek; çamurla sıvatmak; boyun vurdurmak,II, 180
  1349. ÇAR ÇAR: herhangi bir akarın çıkardıgı ses,I, 324 bkz> şar şar
  1350. ÇAR ÇARMAK: çoluk çocuk·I, 469;II, 148, bkz> çamrak
  1351. ÇARÇUR: abur cubur·I, 323
  1352. ÇARÇUR YEMEK: eline geçeni yemek, bir şey bırakmamak,I, 323
  1353. ÇARLAMAK: cırlamak, ağlamak, bağırmak·III, 295 bkz> çoglamak
  1354. ÇARLAŞMAK: ağlaşmak, bağrı;mak, kükremek·II, 210
  1355. ÇARLATMAK: cırlatmak, ağlatmak·II, 344
  1356. ÇARS ÇARS: ses ifade eden bir kellme·I, 348
  1357. ÇARS ÇARS URMAK: çat çat dõvmek·I, 348
  1358. ÇART: parça,I, 341
  1359. ÇART ÇURT: her şeyln ufağı, döküntusü· I, 341
  1360. ÇARUK: çarık·I, 318
  1361. ÇARUKLAMAK: çarıklamak, Türk çarığı giymek;çaruk boyuna nispet etmek, III, 337, 338
  1362. ÇARUKLANMAK: çarıklanmak·II, 266
  1363. ÇARUKLUG: çarıklı.I, 497
  1364. ÇARUKLUK: çarık yapılmak üzere yapılmış deri·I, 503
  1365. ÇARUN: çınar agacı·I, 414 bkz> çünük, şünük
  1366. ÇAŞIR: çadır·I, 406 bkz> çaçır, çatır
  1367. ÇAT: kuyu·III, 146
  1368. ÇAT ÇAT: bir şeyin düştüğü zaman çıkardığı sesi anlatır·I, 320
  1369. ÇATLLAMAK: şaklamak.III, 323
  1370. ÇATIR: çadır,I, 406 bkz> çaçır, çaşır çatır nı;adır·I, 406
  1371. ÇATMAK: kuzuyu koyuna katmak,II, 294
  1372. ÇATPA: köy muhtarının ırmak, çeşme sularının yollarını kazmaya gitmeyen kimseterden aldığı tutu,I, 416
  1373. ÇATUK: Çin'den getirilen bir balık boynuzu· III, 218
  1374. ÇAW: şöhret, ;an; ses,I, 45;II, 250
  1375. ÇAWA: delikanlılara verilen adlardan·III, 225
  1376. ÇAWAR: ateş yakmaya yarıyacak nesne, tuturak, I, 17, 411
  1377. ÇAWAR ÇUWAR: ateş yakmaya yarıyacak nesne,tuturak·I, 411
  1378. ÇAWARLIG YER: yavşan gibi tuturak yapmaya yarar odun bulunan yer· I, 495
  1379. ÇAWIG: kamçı, kamçı ucu, I, 374; II, 231 bkz>çag ıg
  1380. ÇAWJU: dalı, budağı, meyvesi kırmızı bir ağaç olup meyvesi acıdır· Kadınların parmağı kırmızılıkta buna benzetilir, I, 422
  1381. ÇAWLANMAK: sanlanmak, şöhretlenmek, ün sahibi olmakII, 245; III, 200
  1382. ÇAWLI: ateş yakılan meyve kabukları, III, 442
  1383. ÇAWUŞ: çavuş, savaşta safları düzelten ve askeri zulüm etmeğe bırakmayan kimse. I, 368 çaydam yatağa doldurulan veya yağmurluk yapılan Ince keçe· III, 176 bkz> çiydem
  1384. ÇE: benzetme edatı,III, 207 bkz> ça
  1385. ÇEÇEK: çiçek I, 119, 179, 193, 233. 388. 437; II, 122, 285
  1386. ÇEÇEKLENMEK: çiçeklenmek II, 266
  1387. ÇEÇEKLİK: çiçeklik,I, 508
  1388. ÇEÇGE: çulha tarağı,I, 429
  1389. ÇEFŞEÑ: koyun kırpılan makas, kırkı·III, 385
  1390. ÇEK: çizgili, kumaş gibi bir pamuk dokuma·III, 155
  1391. ÇEK ÇÜK: malın en değersizi, kıvır zıvır,I, 334
  1392. ÇEKEK: çiçek hastalığı,I, 388
  1393. ÇEKİK: nokta·II, 149, 181, 287 bkz> çikik
  1394. ÇEKİK: küçük çocuk çükü· II, 287 bkz> çübek
  1395. ÇEKİK: serçeye benzer alacalı bir kuş ki siyah kayalıklarda bulunur· II, 287
  1396. ÇEKİLMEK: kitap (10^^111^.II, 133, 134
  1397. ÇEKLNMEK: kendisi için kitaba nokta koymak·II, 149
  1398. ÇEKİNMEK: bohça bağlamayı üzerine almak,kendi kendine ba ğlamak,II, 149
  1399. ÇEKİŞMEK: nokta koymakta yardım ve yarışetmek·II, 107
  1400. ÇEKLEŞMEK: kur’a çekmek· II, 210
  1401. ÇEKMEK: kitap noktalamak; attan kan almak;s ıkılan oku çekmek· II, 21
  1402. ÇEKMEK: çekerek bağlamak· II, 21 bkz> çıkmak
  1403. ÇEKREK KAPA: yünden yapılan kölelerin giydigi cepsiz blr kaftan·I, 477
  1404. ÇEKTÜRMEK: noktalatmak; kan aldırmak·II, 181
  1405. ÇEKÜK: çekiç·II, 287
  1406. ÇEKÜN: ada tavşanı yavrusu, göcen·I, 402
  1407. ÇEKÜRGE: çekirge·I, 490
  1408. ÇELİÑ: çini; Çin'den gelme·III, 371 § çeliñ ayak; Çin kâsesi, III, 371
  1409. ÇELPEK: göz çapağı· I, 477
  1410. ÇELPEKLENMEK: çapaklanmak, II, 277, 279 çeu ğ zil, çalpara·III, 357 çeñel er şer adam, şerli adam·II, 290 çeıîğlik sarmaşık otu,III, 383
  1411. ÇEÑLİ MERİGLİ: birçocukoyunu; salıncak·III, 379
  1412. ÇEÑŞÜ: küçük hırka·III, 378
  1413. ÇEPİŞ: altı aylık keçi yavrusu, çepiç·I, 368
  1414. ÇEPİŞLENMEK: çepiç olmak, çepiç haline gelmek, II, 266
  1415. ÇER: vücudun ağırlığını bildiren bir kelime,I, 322
  1416. ÇER: savaşta karşılıklı duran saflar·I, 323
  1417. ÇER: vakit,I, 323
  1418. ÇERİG: asker, asker dizisi, ordu,I,123,128, 323, 388, 442, 519;II, 97, 103, 209;III, 332
  1419. ÇERİK: her şeyin karşısı; her şeyin vakti, sırası, I, 388
  1420. ÇERKEŞMEK: saf haline gelmek, sıralanmak, dizilmek, düzelmek.I, 179, 442; II, 209, 210, 283, 303
  1421. ÇERLENMEK: vücut ağırlaşmak, agrımak, hastalanmak·I, 322; 11. 244, 245
  1422. ÇERLETMEK: bozmak; ajrıtmak; ağırlık vermek·II, 345
  1423. ÇERLİK: karşı,I, 323
  1424. ÇERLİK: vakit·I, 323
  1425. ÇERMELMEK: bir ;eyln ucu kıvrılmak, bükülmek·II, 231
  1426. ÇERMEŞMEK: bükmekte yardım ve yarış etmek· II, 210
  1427. ÇERMETMEK: bir şey fltil gibi bükülmek; ördürülmek. II, 349
  1428. ÇERTİLMEK: yok edilmek; ortadan yok olmak, ölmek, kaybolmak, uzakla şmak, elden çıkmak· I, 103; II, 148, 229;III, 41
  1429. ÇEŞ: perüze, firuze·I, 330;II, 79, 192
  1430. ÇEŞKEL: çanak çömlek·I, 482
  1431. ÇETGEN: gem dizgini·I, 443
  1432. ÇETÜK: kedi·I, 388;III, 127 bkz> muş § küvük
  1433. ÇETÜK: ; erkek kedi· I, 388
  1434. ÇEWRÜLMEK: çevrilmek, döndürülmek. II, 230
  1435. ÇEWRÜŞMEK: çevrlîmek. II, 208
  1436. ÇEWŞEÑ: gözü sulu, gôzü her zaman akan ki şi·III, 385
  1437. ÇEWÜRGEN: her zaman çevlren, I, 522
  1438. ÇEWTİRMEK: çevirmek, bir şeyi sol elin baş parmagı üzerinde çevirmek· II, 82
  1439. ÇÉTMEK: eri;mek· II, 314 bkz> yetmek, yétmek
  1440. ÇIBIK: çubuk, yaş olan dal, I, 318
  1441. ÇIBIKLAMAK: taze çubukla vurmak. III, 337
  1442. ÇIBIRTMAK: çırpıçtırmak, taze ;ubukla döğmek· III, 430
  1443. ÇIÇALAK: serçe parmak, sırça parmak,I, 487
  1444. ÇIÇAMUK: yüzük parmağı·I, 487
  1445. ÇIF: hurma ve üzüm gibi şeylerin şırasının çömlek veya benzerlerinde kaynamas ından çıkan ses·I, 332
  1446. ÇIFILAMAK: çığıl çığıl ses verı·nek, şıra kaynarken ses vermek.III, 325
  1447. ÇIG: göçebelerin sele sazı (çığ otu) lle yaptıkları çadır örtüsü·III, 128
  1448. ÇIG: bir Türk arşını, Arap arşının üçte ikisi kadardır, göçebeler bununla bez ölçerler·III,128
  1449. ÇIGAN: fakir, yoksul· I, 31 bkz> çıgay
  1450. ÇIGAY: fakir, yoksul·I, 31, 214, 248, 349;III, 238, 239 bkz> ç ıgan
  1451. ÇIGIL TIGIL: ses bildiren bir söz·I, 393
  1452. ÇIGIL TIGIL KILMAK: çığıl çığıl etmek,I, 393
  1453. ÇIGILWAR OKI: bir çeşlt küçük ok·I, 493, 494
  1454. ÇIGIR: daryol, küçükyol, çığır,I, 363 bkz> çagır
  1455. ÇIGIRLAMAK: çığır açmak; çığır açmağa yönelmek; karda ayağıyla yol açmak·III, 331
  1456. ÇIGIRLANMAK: çığırlar peyda olmak·II, 267
  1457. ÇIGLAMAK: Türk arşını ile ölçmek·III, 296
  1458. ÇIGLANMAK: õlçülmek·III, 198 çıglatmak uzunluk õlçtürmek· II, 345
  1459. ÇIGMAK: dürmek, çıkınlamak, bağlamak, II, 14, 15
  1460. ÇIGRI: çıkrık, değirmen, çark, dolap gibi şeylerin çıkrığı, ip çıkrığı ve her türlü makara;değre, felek· I, 421, II, 82, 230, 241, 255. 303 § kök ç ıgrısı; felek, gõk değresi- I, 421
  1461. ÇIGRITMAK: çiğnetmek; çiğneterek sertleştirmek; işte pişirmek (insan için)· II, 333
  1462. ÇIGRUMAK: gevşek şey sertleşmek, III, 280
  1463. ÇIXANSI: nakışlı bir Çin ipeklisi· I, 489 bkz>ç ıxansı, çınaxsı
  1464. ÇIXŞANSI: nakışlı bir Çin ipeklisi·I, 489 bkz> çıxansı, çınaxsı
  1465. ÇIJMAK: binilmek veya yüklenmek istenen yag ırlı hayvan eğinmek.II, 9 bkz> çijtürmek
  1466. ÇIK: inciten ve korkutan ki şiye karşı koyamayacak adama söylenen bir korkutma deyimi·III, 130
  1467. ÇIKAN: yiğen, hala ve teyze oğlu· I, 402
  1468. ÇIKARMAK: çıkarmak· II, 83
  1469. ÇIKILMAK: çıkılmak, II, 133
  1470. ÇIKI: ; menfaat, çıkar· I, 368
  1471. ÇIKIŞMAK: çıkmakta yardım ve yarış etmek· II,104
  1472. ÇIKMAK: çıkmak· I, 81, 305, 343, 362, 420, 424; II, 17, 18, 116, 246; III, 16, 120, 144, 161 bkz> taşıkmak, tışıkmak
  1473. ÇIKMAK: çekerek bağlamak,II, 21 bkz> çekmek
  1474. ÇIKMAK: nemlenmek· III, 183, 184
  1475. ÇIKRAMAK: gıcırdamak. III, 280
  1476. ÇIKRAŞMAK: çokça gıcırdamak, çıkırdamak· II, 209
  1477. ÇIKRATMAK: gıcırdatmak (diş, kapı, kalem gibi şeyler), II, 334
  1478. ÇIKRIŞMAK: çıkarmakta yardım ve yarış etmek (bir şeyi çıkarmak, meydana çıkarmak gibi). II, 208, 209
  1479. ÇIKTURMAK: çıkartmak·II, 181
  1480. ÇIKTURMAK: ıslatmak, ıslak yere koymak· II,181
  1481. ÇILANMAK: yaşlıktan ıslanmak; at terlemek· II,150
  1482. ÇILAŞMAK: ıslatmakta yardım etmek,II, 108
  1483. ÇILATMAK: ıslattırmak, atı terletmek·II, 310 bkz> çıylatmak
  1484. ÇILDAMAK: çıldır çıldır etmek· III, 281 bkz>çılramak
  1485. ÇILRAMAK: çıldır çıldır etmek, III, 281 bkz>çıldamak
  1486. ÇILRATMAK: seslendirmek, çığıl çığıl ettirmek· II, 333
  1487. ÇIMGUKLANMAK: koğcu (dedikoducu) olmak· II, 275
  1488. ÇIN: doğru, gerçek, sahih,I, 86. 339;III, 138 § ç ın bütün kişi; kendine güvenilebilen,do ğru dürüst kişi,I, 398
  1489. ÇINAXSI: nakışlı bir Çln ipeklisi,I, 489 bkz> çıxansı, çıxşansı
  1490. ÇINDAN: sandal ağacı·I, 436; 11 ,122
  1491. ÇINDAN: at kula renkli at· I, 436 çınduturmak caydırmak· II, 182 bkz> çanturmak
  1492. ÇIÑARMAK: araştırmak, tahkik etmek·II, 182
  1493. ÇINIKMAK: gerçekleşmek· II, 117
  1494. ÇINLAMAK: tahkik etmek, gerçekliğini araştırmak·III, 296
  1495. ÇINLATMAK: gerçekleştirmek, tasdik ettirmek·II, 345
  1496. ÇIÑ: çınlama, çan ve leğen gibi ;eylerln verdiği ses,III, 357 bkz> çirig
  1497. ÇIÑ ÉTMEK: çınlamak·III, 357
  1498. ÇIÑIL ÇIÑIL: bir şeyin çingil çingil ses çıkarması, III, 366
  1499. ÇIÑIL ÇIÑIL ÉTMEK: çingil çlngil etmek·III, 366
  1500. ÇİÑRAK: gür ve pürüzsüz ses,III, 383
  1501. ÇIÑRAMAK: çınlamak III, 402
  1502. ÇIÑRATMAK: çınlatmak·II, 358
  1503. ÇIP: her ince ve yumuşak dal·I, 318
  1504. ÇIPIKAN: innap, vücutta çıkan kırmızılık· I, 448 bkz> çıpkan
  1505. ÇIPKAN: innap, Zizyphus vulgarls; vücutta ç ıkan kırmızılık· I, 448 bkz> çıpıkan
  1506. ÇIR: elbise yırtmakta, yırtılmakta çıkan ses·I, 323
  1507. ÇIRGUY: ok temreninin şişkince olan yeri· III, 241
  1508. ÇIRGUY: elbise kuşağının geçeceğl iki taraflı kõprücük· III, 241
  1509. ÇIWI: cinlerden blr bölük· III, 225
  1510. ÇIYLATMAK: ıslattırmak, at terletmek, II, 310 bkz> çılatmak
  1511. Çİ: toprakta yaşlık, yaş·III, 207
  1512. ÇİBEK KARGUY: delice doğan, moymul, at-macaya benzeı- bir ku;·I, 388; 111. 241
  1513. ÇİBEK KARKUY: delice doğan, moymul, at-macaya benzeı- bir ku;·I, 388; 111. 241
  1514. ÇİBEK KIRGUY: delice doğan, moymul, at-macaya benzeı- bir ku;·I, 388; 111. 241
  1515. ÇİBEK KIRKUY: delice doğan, moymul, at-macaya benzeı- bir ku;·I, 388; 111. 241
  1516. ÇİFŞEÑ: ekşi, ekşimiş III, 385
  1517. ÇİGİLLEMEK: Çiğil*lerden saymak, Çigil'lere nisbet etmek·III, 345
  1518. ÇİGİLLENMEK: Çiğil kılıgına girmek,II, 269
  1519. ÇİGİLMEK: düğüm sıkıştırılmak, ip düğümlenmek·II, 134 bkz> çiklişmek, çiktürmek
  1520. ÇİGİR ÇİGİR: ekmek içerisinde taş kırıntıları olduğu zaman di;in ezemeyerek çıkardığı ses, I, 363
  1521. ÇİGİT: pamuk çekirdeği·I, 356
  1522. ÇİGNE: mala, çiftçilerin "sürgü" dedikleri aygit·I, 435 bkz> çikne
  1523. ÇİJ: demir çivi, zırh çivileri ucu·III, 123, 214
  1524. ÇİJTÜRMEK: hayyan yükten belini çökertmek·II, 180 bkz> ; ıjmak
  1525. ÇİK BÖK: aşığın sırtının tüseğinin yukarı gelmesi·III, 130 bkz> bök
  1526. ÇİK ÇİK: oğlağı çağırmak ve gütmek için kullamlan bir söz· I, 334 bkz> çilik çilik
  1527. ÇİKİK: nokta· II, 107 bkz> çekik
  1528. ÇİKİN: ibrişim.I, 414
  1529. ÇİKİN: üzüm bağlarında biten hayvanların yediği başaklı bir ot·I, 414
  1530. ÇİKLİŞMEK: sıkışmak, düğüm sıkışmak· II, 210 bkz> çigilmek, çiktürmek
  1531. ÇİKNE: çiftçilerin "sürgü" dedikleri ayg ıt· III, 301 bkz> çigne
  1532. ÇİKNEMEK: sıkı dikmek, altın tellerle (yani kılaptan denen altın sarılı tellerle) ipek kumaş üzerine nakış işlemek; yere sürgü çekmek, I, 414; III, 301
  1533. ÇİKREMEK: bir şeydekl yabancı şey gıcırdamak·III, 280, 281
  1534. ÇİKTEN: eğer örtüsü· I, 435
  1535. ÇİK TURMAK: aşık oyununda aşık yan yatınca çukur tarafı yukarı gelmek· I, 334
  1536. ÇİKTÜRMEK: sıkıştırmak, düğüm sıkıştırmak, II, 180 bkz> çigilmek çikli şmek ·
  1537. ÇİL: çokluk bildiren sıfat edatı· III, 56, 57
  1538. ÇİL: bere, döğmek yüzünden deri üzerinde olan iz· I, 336; III, 134
  1539. ÇİL: çirkinlik, çil· III, 134
  1540. ÇİLDEK: atın göğsünde çıkan bir çıban·I,477 bkz>cılday
  1541. ÇİLE: õğrekteki atın yaş gübresl,III, 233
  1542. ÇİLEMEK: yaşartmak, ıslatmak·III, 271
  1543. ÇİLGÜ AT: al at·I, 430
  1544. ÇİLİK ÇİLİK: oğlağı çağırmak için kullanılan bir söz-I, 388 bkz> çik çik
  1545. ÇİM: bir şeyin çiğ veya ya; olmasında obartma istenildiği zaman kullanılan bir edat·I, 338 §çim yig et; çim çig et·I, 338 § çim öl ton; çip ıslak elbise·I, 338
  1546. ÇİM AYRIK OTU·I, 338:
  1547. ÇİNİŞTÜRÜK: bir ağaç meyvesi (fındığa benzer,kırmızımsı beyazı olur, ilk yazda yetişir, yenir),I, 530
  1548. ÇİNÜŞTÜRÜKSEMEK: canı "cinüştürük" istemek· I, 280
  1549. ÇİÑ: iyice, büsbütün.III, 357 § çiñ tolu; iyice dolu, büsbütün dolu·III, 357
  1550. ÇİÑ: leğen ve benzeri şeylerin çıkardığı ses· III, 370 bkz> çıñ
  1551. ÇİR: yag·I, 323
  1552. ÇİRT: ses ifade eden bir söz·I, 341 §çirt sudmak; di şler arasından "çirt" diye tükürük çıkamak· I, 341
  1553. ÇİŞ ÇİŞ: kadın çocuğu işetmek istediği zaman söyler; at hakkında da böyledlr, I, 331
  1554. ÇİŞEMEK: çişemek, çiş etmek, pislemek (çocuklarda)· III, 267
  1555. ÇİŞETMEK: çiş ettirmek, abdest bozdurmak· II, 307
  1556. ÇİT: kamıştan veya dikenden yapılmış duvar veya hüğ, çardak,I, 320
  1557. ÇİT: üzeri alaca nakışlı Çin ipeklisl, III. 120
  1558. ÇİWGİN: yağlı, doyurucu, besleyici· I, 443 bkz>kewgin § çiwgin a ş; besleylci yemek· I, 443 § çiwgin ot; hayvanları semirten ot·I, 443
  1559. ÇİWGÜNLENMEK: vücuda yararlı besleyici bulmak· II, 278
  1560. ÇİYDEM: yatağa doldurulan veya yağmurluk yapılan ince keçe· III, 176 bkz> çaydam
  1561. ÇOBULMAK: elmanın yarısı, blr ;akı, elma kakı,1, 503
  1562. ÇOCUK: domuz yavrusu; herşeyin küçüğu·I, 381 çodın tunç ve çözülmüş bakır, bakır· I, 409 § çoğın esiç; bakır tencere· I, 409
  1563. ÇOG: eşya konan heybe, bohça· III, 128
  1564. ÇOG: ateş alevi, ateş yalını, güneşin yalını, saçaklarL III, 128
  1565. ÇOGI: savaş· I, 41
  1566. ÇOGI: gürültü, bağırtı. III, 225, 234 bkz> çagı,çugı
  1567. ÇOGILAMAK: bağırmak, çağırmak· III, 324, 325 bkz> çagılamak
  1568. ÇOGLAMAK: fil bağırmak· III, 295 bkz> çarlamak
  1569. ÇOGLAMAK: bağlamak, bohçalamak, III, 295, 296
  1570. ÇOGLANMAK: ateş yalınlanmak, güne; yalını yere düşmek· II, 245
  1571. ÇOGLANMAK: toplanmak, akışarak toplanmak· II, 245
  1572. ÇOGLANMAK: bağlanmak, heybelenmek· III, 198
  1573. ÇOGLATMAK: bohçalatmak, sardırmak,II, 345
  1574. ÇOGMAK: sarmak, sıkı bağlamak·I, 210
  1575. ÇOGULMAK: bağlanmak, bohçalanmak·II, 133 çok kötü, alçak· III, 130
  1576. ÇOKMAK: süzülüp inmek, konmak· Il, 17; III, 46 bkz> çakmak, çukmak
  1577. ÇOKMAKLANMAK: yılan çöreklenmek II, 275, 279
  1578. ÇOKRAMAK: (pınarda su ve tencerede bir şey) kaynamak·III, 280
  1579. ÇOKRAMA YUL: suyu çok olan, fışkıran kaynak;fışkırma I, 492;III, 4
  1580. ÇOKRAŞMAK: çoğalmak ve dalgaIanmak.II, 208
  1581. ÇOKRATMAK: kaynatmak.II, 333, 334
  1582. ÇOKTURMAK: saldırtmak, üzerine indirtmek II, 181
  1583. ÇOLAK: çolak· I, 381
  1584. ÇOMAK: asâ, çomak, I, 381
  1585. ÇOMAK: üygurlar'ca ve bütün Müslüman olmayan halk taraf ından Müslümanlar'a verilen ad, Müslüman .I, 381;II, 3 § çomak eri; Müslüman.I, 381
  1586. ÇOR: avret yeri bitişik olan kadın, sarılgan bitki·III, 121, 122
  1587. ÇOWLI: tutmaç süzgeci, III, 442
  1588. ÇÖGEN: topu çekmek için kullanılan ucu eğri bir değnek, çevgen· I, 187, 223, 242, 402
  1589. ÇÖJÜLMEK: gevşek ip gerilmek; uzayıp silnmek· II, 132 bkz> çüjülmek
  1590. ÇÖK ÇÖK: deveyi ıhtırmak için kullanılır bir söz· I, 334
  1591. ÇÖKDİ: kulağın altında "kafa baltası" denen yer·I, 418
  1592. ÇÖKMEK: diz çökmek, dibe çökmek· II, 21, 33
  1593. ÇÖKTÜRMEK: çöktürmek, maden ayırıp çök-türmek· II, 181, 182
  1594. ÇÖKÜRMEK: çökermek, ıhtırmak· II, 84
  1595. ÇÖKÜT: kısa· I, 356 çökütlük kısalık, cücelik. I, 506
  1596. ÇÖMÇE: kepçe, çömçe·I, 417
  1597. ÇÖMGEN: her zaman dalan, I, 401
  1598. ÇÖMMEK: dalmak, çimmek I, 401
  1599. ÇÖÑEK: çömçe, kutu· II, 290
  1600. ÇÖP: tutmaç parçası· I, 318
  1601. ÇÖP: şarabın tortusu, her şeyin çöküntüsü, çöp, çör çöp; herhangi bir şeyin çökeli I, 318; III, 119
  1602. ÇÖP ÇEP KİŞİLER: değersiz kimseler.I, 318
  1603. ÇÖPİK: meyve yenildikten sonra at ılan şey, çör çöp· I, 390 bkz> şöpik
  1604. ÇÖREK: çörek· I, 388
  1605. ÇÖREKLEMEK: çörek yapmak· III, 340
  1606. ÇUBARTMAK: çalıp, soyup çıplak bırakmak, cıbırlatmak· III, 429, 430 bkz> çubartus ımak
  1607. ÇUBARTUSIMAK: çalıp soymak ve çıplak bırakmak, III, 430 bkz> çubartmak
  1608. ÇUFGA: çabuk gitmek isteyen bir postac ının,yoldan alıp başkasını buluncuya değin binip gittigi at· 1. 424
  1609. ÇUFGA: kılavuz, başbuğ·I, 424
  1610. ÇUGI: gürültü·III, 128 bkz> çagı, çogı
  1611. ÇUGLAN: Karluk büyüklerinnin adlar ından· I, 444
  1612. ÇUGURDAN: uçurum, yar· I, 512
  1613. ÇUH ÇUH: atı yürütnnek ve azarlamak için çıkarılan ses· III, 117, 118
  1614. ÇUKMAK: süzülüp inmek, konmak· bkz> çakmak, çokmak
  1615. ÇUKMIN: kurabiye blçlminde yapılan bir ekmek, çömlekte su bu ğusunda pişirillr·I, 444
  1616. ÇUKUBARI: pota yapılan çamur, lüleci çamuru· III, 243 bkz> hukubar ı
  1617. ÇULBUŞ: elbiseye ve ele yapi{an meyve yap ı;kanlığı· I, 460
  1618. ÇULIK: çulluk, öveyik büyüklugünde alacal ı bir su kuşu·I, 381
  1619. ÇULIMAN: su birikintisi· I, 448
  1620. ÇULUMAN IŞ: içinden çıkılamayan iş, çepreşik iş· I, 448
  1621. ÇULK: cılk, büsbütün, dibelik. I, 349 § çulk esgürük (esrük);c ılk sarhoş, bütün bütün sarhoş· I, 349
  1622. ÇULKUY: bir tarafa çarpılmı;· III, 242 § çulkuy elig; eli çolak, III, 242 § çulkuy etük; topu ğu çarpık papuç· III, 242
  1623. ÇUMALI: karınca· I, 448
  1624. ÇUMGUK: ayağı ve başı kızıl, kanadında ak tüy olan karga, ala karga· I, 33, 470 bkz> çumuk
  1625. ÇUMILI BOLMAK: sıcaktan göz kararmak, I, 448
  1626. ÇUMMAK: insan suya dalmak· II, 26
  1627. ÇUMRUŞMAK: dalmakta yardım ve yarış etmek·II, 208
  1628. ÇUMTURMAK: çimdirmek II, 182 çumuk ala karga· I, 33, 470 bkz> çumguk
  1629. ÇUMURMAK: suya daldırıp batırmak· II, 85
  1630. ÇUMUŞLUK: aptesane, ayakyolu· I, 503
  1631. ÇUMUŞMAK: suya dalmakta yarış etmek, I,441; II, 111
  1632. ÇUNMAK: yıkanmak,II, 314 bz
  1633. ÇUPAN: köy büyüğünün (muhtarının) yamağı,gizir.I, 402
  1634. ÇUPRA: eski elbise·I, 421
  1635. ÇURAM: diğerlerinden daha uzağa glden yegnl bir ok atılı;ı· I, 412 § çuram okı; dlğerlerinden daha uzağa gidecek ;ekilde atılan ok,l, 413
  1636. ÇUR ÇUR: hayvan sagılırken sütün kapta çıkardığı ses, I, 485 bkz> çür çür § tewl emgi çur çur; hayvan sağılırken sütün kapta çıkardığı ses (deve için), I, 485
  1637. ÇURNI: Türk hekimlerinin yaptiklar ı sürgünlük ilâcı· 1. 435
  1638. ÇUTUR: huyu kötü,I, 363
  1639. ÇUVAŞ: çadır·I, 195;II, 7. 190; III, 60
  1640. ÇUWI: Hotan tõresince hakandan iki derece aşağı kimselere verilen ungun· III, 225
  1641. ÇUWLAMAK: bõrtmek, iyi pişmemek· III, 296
  1642. ÇUWŞAMAK: kaynamak ve köpüklenmek; karn ı yanmak ve ekşimek· III, 286
  1643. ÇUWŞATMAK: ekşitmek, II, 336, 337
  1644. ÇUZ: yaldızlı kırmızı renkli bir Çin kumaşı·I, 325
  1645. ÇÜ(ÇU): emirde (olumlu ve olumsuz) pekitme bildiren bir edat-III, 207 bkz> şu, şü
  1646. ÇÜBEK: çocuk çükü·I, 388 bkz> çekik
  1647. ÇÜBÜR: keçi kılı-I, 363
  1648. ÇÜBÜR ÇEBÜR: abur cubur, malın kötüsü ve değersizi·I, 363
  1649. ÇÜBÜRLENMEK: keçi kıllanmak, keçinin kılı bitmek·II, 266 bkz> çüpürlenmek
  1650. ÇÜJMEK: çekerek uzatmak, uzunluğunaçekmek.II, 9
  1651. ÇÜJTÜRMEK: gerdirmek, çektirmek,II, 180
  1652. ÇÜJÜLMEK: gerilmek, gevşek ip gerilmek, sakız veya macun gibi şeyler uzayıp sünmek· II, 132 bkz> çöjülmek ;
  1653. ÇÜKREKLENMEK: yün elbise sahibi olmak ve giymek. II, 277
  1654. ÇÜLÜKMEK: bozulmak, perişanlaşmak. II, 118, 119, 166
  1655. ÇÜMERÜK KİŞİ: her zaman gözü sulanan, gözü az gören adam· I, 488
  1656. ÇÜMGEN: çimenlik, ayrıkotu, Panlcum dactylon·
  1657. ÇÜMMEK: õrdek suya iylce dalmak·II, 26
  1658. ÇÜMTÜRMEK: suya daha derin daldırmak,II,182
  1659. ÇÜMÜRMEK: suya derin daldırmak·II, 85
  1660. ÇÜMÜŞMEK: suya daha derin daldırmakta yarış etmek·II, 111
  1661. ÇİLNÜK: çınar ağacı, I, 388 bkz> çarun, şünilk
  1662. ÇÜPÜRLENMEK: keçi kıllanmak II, 266 bkz> çübürlenmek
  1663. ÇÜR: menfaat· I, 323
  1664. ÇÜR ÇÜR: süt sağılırken kapta çıkardığı ses, herhangi bir akarın çıkardığı ses· I, 323 bkz> çur çur
  1665. ÇÜRKÜ: çiş (çocuklar için).I, 430
  1666. ÇÜRLEMEK: menfaat elde etmek,I, 323
  1667. ÇÜRLENMEK: faydalanmak·II, 245 çürletmek aşırtmak.II, 345
  1668. ÇÜŞEK: ot, çayır·I, 389
  1669. ÇÜVÜT: boya.III,162 bkz> çüwüt § kızıl çüvüt;kızıl boya, zindfre, sülüğen· III, 162 § alçüvüt; al boya· 111.162 § kök çüvüt; lacivert boya· III, 162 § ya şıl çüvüt; yeşil boya· III, 162 § sarıg çüvüt; sarı boya, zırnık. III, 162
  1670. ÇÜWÜT BOYA: · III, 162 bkz> ·çüvüt
  1671. DAG: atlara ve başkalarına vurulan dağ, dağlamak· III. 153
  1672. DAG: yok, değil III,153 bkz> dag ol, dag, tegül
  1673. DAG OL: değil· I, 393, III, 153 bkz> dag, dag,tegül
  1674. DAKI: dahi, II, 195 bkz> takı
  1675. DAÑ: "dan" diye ses verme.II, 357
  1676. DANGAL: saman kesmiği·III, 384
  1677. DAÑ DUÑ ETMEK: "dan dun" diye ses vermek· III, 357 bkz> tañ tuñ étmek
  1678. -DAŞ (-DEŞ): iştirak, yakınlık gösteren bir ek· I, 407
  1679. DAVA: ılgın ağacı meyvesi.III, 237
  1680. DAVA: yün sümeği·III, 237
  1681. DEDE: baba,III, 220
  1682. DEVE: deve·II, 195; III, 225 bkz> devey, teve, tevey, tewe, tewey, téwi, tiwi
  1683. DEVEY: deve· I, 31 bkz> deve, teve, tevey,tewe, tewey, téw!, tiwi
  1684. DİDEK: gelin giderken yat kimselere görünmemek için örtülen örtü·I, 408
  1685. DİDİM: geline gerdek gecesi giydirilen taç·I, 397
  1686. DİK: dik·I, 334
  1687. DİK TURMAK: dik durmak·I, 334
  1688. DÜK: şu kadar, birkaçI, 334;III, 367 § dük miñ
  1689. DÜK URMAK: yumruğu ile yavaşçavurmak·I, 334
  1690. DÜLEK: ağzı kırık saksı ve testi,I, 389
  1691. DÜNÜŞGE: "sülüklü pancar" denen sebze·I, 490
  1692. DAG: yok, değil,III,153 bkz> dag, dag ol, tegül
  1693. EBEK: (çocuk dilinde) ekmek·I, 68
  1694. EÇ EÇ: atları gayrete getirmek ve sıkıştırmak için çıkarılan ş65.II, 282 bkz> heç heç
  1695. EÇE: büyük kız kardeş·I, 86 bkz> eke, eze
  1696. EÇİ: yaşlı kadın, hanım nine·I, 87 bkz> açı
  1697. EÇKÜ: keçi·I, 95, 128; II, 14, 117, 266 bkz> keçi
  1698. EDERMEK: aramak· III, 11 bkz> edermek
  1699. EDİN: başka, dışında. III, 11 bkz> adın, adın, adruk, ayruk
  1700. ED: ipekli kumaş ve benzeri gibi dokuma cinsinden sanat eseri olan her şey· I, 79 bkz> ad
  1701. EDER: eğer, hayvan eğeri· II, 224, 253, 283, 327; III, 300
  1702. EDERGEN: çok arıyan; hakkını arayan· I, 157
  1703. EDERLEMEK: eğerlemek·I, 300 ederlig eğerli, eğeri olan,I, 151
  1704. EDERLİK: üzerine eğer konulan ağaç·I, 151
  1705. EDERMEK: aramak, takip etmek, kovalamak· I, 447 bkz> edermek
  1706. EDGERMEK: iyi görmek, iyi bulmak, kulak asmak, dinlemek; düzeltmek, onatlamak· I, 227, 237; II, 29
  1707. EDGÜ: iyi.I, 34, 64, 79 ,114. 128. 177, 221, 319, 386, 428, 432, 458, 523. 524;II, 153; III, 43. 155, 161, 214, 367, 374, 384, 435 § edgü yawlak; iyi kötü· I, 432
  1708. EDGÜLÜG(·K): iyiIik.I, 44, 129, 158, 420; II, 26, 91, 112
  1709. EDİRMEK: ayırıp seçmek, ayırmak, I, 177, 178 bkz> adırmak, ödürmek, ödürmek,udurmak, üdürmek
  1710. EDİZ: yüksek, yüksek yer, her şeyin yükseği·I, 55, 94, 122 § ediz tag; geçit vermeyen da ğ· I, 55
  1711. EDİZLENMEK: engel ve sarp saymak· I, 292, 293
  1712. EDİZLİK: yükseklik. I, 152
  1713. EDLELMEK: ıslah olunmak; araştırılmak. I, 295
  1714. EDLEMEK: ülkü yapmak, değer vermek, ehemmiyet vermek, aklına getirmek; tesir etmek, I, 86. 286;III, 155
  1715. EDLENMEK: bir şey bir dllek için kullan ılmak, bìr şey dilek edinilmek. I, 257
  1716. EDLEŞMEK: saygı dolayısıyle birbirini aramak, I, .239
  1717. EDLETMEK: iyileştirmek, ıslah ettirnıek·I, 264
  1718. EDLİG: faydalanılan, faydalı.I, 103
  1719. EĞMEK (·ADMAK): yaradılış gösteren isimlerden fiil yapma edat ı· II, 340
  1720. EDNETMEK: değişmek, bulunduğu halden başka bir hale girmek. I, 266,
  1721. EF: ev, III, 207, 212, 266, 313, 314 bkz> ev, ew,öw, üv, üw
  1722. EGET: gerdek gecesi gelin içln gönderilen hizmetçi kad ın·I, 51
  1723. EGETLEMEK: cariye göndermek, birisi ile birlikte güveyin evine hizmetçi göndermek· I, 299 egetlenmek gelin kendisi ile birllkte gönderllen cariye sahibi olmak, I, 291
  1724. EGETLİG: cariye sahibi gelin· l· 151
  1725. EGETLİK KARA BAŞ: gerdek gecesi gelinle birlikte gönderilen hizmetçi kad ın, sağdıç kadın· I,150
  1726. EGİLGEN: daima eğilen, eğilebllen·I, 159
  1727. EGİLMEK: eğilmek I, 198; III, 215
  1728. EGİN: eğin, sırt·I, 77, 110
  1729. EGİN: eni bir buçuk karış, uzunluğu dört arşın gelen bir bez· I, 78
  1730. EGİR: karın ağrısını sağaltmak için kullanılan bir kök (ilâç), Acorus calamus·I, 53
  1731. EGİRGEN: çok eğiren·I, 158
  1732. EGİRMEK: sevketmek; dõndürmek, eğirmek,çevirmek; bir yeri kuşatmak, sarmak. I, 178, 179; II, 13, 137
  1733. EGİRSEMEK: egir (ilâç) kullanmak ıstemek·I, 302
  1734. EGİRSEMEK: eğirmek istemek, (çevirmek, bir yeri ku şatmak) istemek·I, 302
  1735. EGİRTMEK: eğirtmek; kalenin etrafını kuşatmayı emretmek·III, 428
  1736. EGİŞ: maden eritildiği zaman çıkan pislik,I, 122
  1737. EGİŞMEK: çevgen eğmekte yardım ve yarış etmek· I, 187
  1738. EGİT: nazar değmennesi için çocukların yüzüne sürülen bir ilâç, bu ilâç safrana blrtak ım şeyler katılarak yapılır. I, 51
  1739. EGLEŞMEK: birbirine uyup durmak; bir şeyi ayakla çlğnemekte birblrine yardım etmek.,I, 241 bkz> iklemek, ikleşmek, yiklemek
  1740. EGME: evin kemeri.I, 130
  1741. EGMEK: eğmek I, 100, 168
  1742. EGRİ: eğri, I, 127, 458
  1743. EGRİK: egirtilen ip, egrilmiş ip· I, 105
  1744. EGRİLMEK: kale ku;atılmak,sarılmak; ip eğrilmek,I, 248
  1745. EGRİM: düden, suyun toplanıp kaynıyarak dönerek aktığı yer·I, 107
  1746. EGRİMLENMEK: (su göllerde) eğreklenmek, kaynayarak ve akarak dönmek, düdenlenmek I, 314
  1747. EGRİNMEK: kendi için eğirmek, kendini eğirir gibi göstermek·I, 253
  1748. EGRİŞMEK: bir yeri sarmakta, kuşatmakta yar-, dım etmek, ip eğirmekte yardım ve yarış etmek·I, 186, 236
  1749. EGSEMEK: eğmek istemek·I, 277
  1750. EGTÜRMEK: eğdirmek,I, 223
  1751. EGÜRGEN: taneleri olan bir bitki, Karluklar bunu yerler·I, 158
  1752. EKDİ: sığır, koyun gibi hayvanlar ın kesildiği yer, mezbaha· I, 125
  1753. EKDÜ: kılıç kını ve benzeri şeyleri oymakta kullanılan ucu eğri bıçak,I, 125
  1754. EKE: büyük kız kardeş, koca vey» karının kendinden büyük kız kardeşi, I, 68, 90; III, 7 bkz> eçe, eze
  1755. EKEÇ: akıllı küçük kız, büyüklük eseri gösteren küçük k ız, I, 52
  1756. EKEK: ortaya düşmüş. I, 78 § ekek işler; ortaya düşmüş kadın· I, 78
  1757. EKEK İŞLERLİK: kadının arsızlığı, yüzsüzlüğü· I,153
  1758. EKEKLEMEK: söğmek, "ortaya düşmüş karı"demek, kõtülüğe nispet etmek·I, 306, 307
  1759. EKELEMEK: "abla" diye aytamak, "büyük kızkardeş, abla" demek,I, 310
  1760. EKEME: bir çeşit çalgı, III, 174 bkz> ikeme
  1761. EKİLMEK: ekilmek I, 198
  1762. EKİM: bir kez ekilecek kadar olan yer· I, 75
  1763. EKİN: çiftlik, ekin ekilen yer, I, 78
  1764. EKİNDİ: öbürü, öteki· III, 75, 103 bkz> ikindi
  1765. EKİNDİ TARIG: ekilen tohum, I, 140
  1766. EKİNMEK: ekinmek, kendisi için ekmek· I, 203
  1767. EKİŞMEK: ekmekte yardım ve yarış etmek·I, 187
  1768. EKİTMEK: ektirmek· I, 212, 213
  1769. EKLEMEK: çiğnemek, basmak·III, 443 bkz>erklemek
  1770. EKMEK: bir şey ekmek·I, 64, 168
  1771. EKSÜK: eksik,I, 105 § eksük yarmak; eksik para· I, 105
  1772. EKSÜMEK: eksilmek.I, 278, 326
  1773. EKŞİG: ekşi, I, 105
  1774. EKTÜRMEK: ektirmek,I, 223
  1775. ELDİRİ: oğlak derisi,I, 127 bkz> elri
  1776. ELDRÜK: üzerlik otu ve tohumu; Peganum harmala· III, 12, 412, bkz> ilrük, y ıdıg ot, yüzerllk
  1777. ELGELMEK: elenmek·I, 250
  1778. ELGEMEK: elemek·I, 284
  1779. ELGENMEK: kendisi içln elemek·I, 255
  1780. ELGEŞMEK: elemekte yardım ve yarı; etmek,I. 238
  1781. ELGETMEK: eletmek·I, 264
  1782. ELİG: el·I, 72, 82, 134, 164, 197, 202, 242, 253,288, 410, 448;II, 44, 78, 82, 105, 123, 134,135,147,158, 231, 237, 238, 271, 292,328,346; III, 53, 62, 63, 79,124, 134, 142,154,193, 242. 297, 307, 425 § oñ elig; sag el·I, 72 § sag elig; sa ğ el·I, 72 § sol elig;
  1783. ELİGLİG: elli, eli olan·I, 336
  1784. ELİGLİK: eldiven, elcik·I, 153
  1785. ELİKLEMEK: alay etmek, I, 307 bkz> elük·
  1786. ELKİN: yelici, koşan; konuk, misafir, yolcu, seyyah· I, 31, 44, 102; II, 242; III, 37, 85 bkz> yelkin, yélkin
  1787. ELRİ: oğlak derisi. I, 127 bkz> eldiri
  1788. ELŞEMEK: acıkmaktan dolayı göz kararmak·I, 283 bkz> ölşemek
  1789. ELŞETMEK: açlıktan gözünü karartmak,I, 263 bkz> öl şetmek
  1790. ELÜK: alay etme, maskaraya alma·I, 122 bkz>eliklemek
  1791. ELWİRMEK: sıçramak, atılmak· I, 226 bkz> alwırmak
  1792. EM: kadının dişilik aygıtı, am· I, 38, 335
  1793. EM: ilaç.I, 38, 95, 407;II, 363;III, 157
  1794. EMÇİ: ilâç yapan adam, eczacı,I, 38;III, 252
  1795. EMDİ: şimdi.I, 36, 37, 41, 46, 74, 125, 192, 200,367, 380, 442, 498;II, 110, 209, 264;III, 356, 372 bkz> imdi emeçlemek
  1796. EMEK: olmak I, 494;II, 29
  1797. EMET: evet·I, 51;III, 8 bkz> evet, ewet, yemet
  1798. EMGEK: emek, zahmet,I, 110, 205, 420; II, 121,130, 228, 233, 288;III, 372
  1799. EMGEKLENMEK: zahmetli saymak,I, 315
  1800. EMGEMEK: emek çekmek, zahmet çekmek· I, 284, 362
  1801. EMGENMEK: emenmek, zahmet çekmek· I, 255
  1802. EMGEŞMEK: birbiri yüzünden zahmet çekmek·I, 238
  1803. EMGETMEK: yordurmak, emek çektirmek· I, 264
  1804. EMİK (EMİG): meme· I, 72, 407; II, 70 § tewi emiki; deve memesi,I, 485 emik ılık, soğuduktan sonra ısınıp sıcaklığı artmayan·I, 72 § emik kün; ılık gün.I, 72
  1805. EMİKDEŞ: bir memeden emen iki çocuk, süt karde ş,I, 407
  1806. EMİKLEMEK: memesine vurmak,I, 308
  1807. EMİGLİG İŞLER: emzikli kadın·I, 153
  1808. EMİR: kırağı, sis· I, 54 bkz> amır, imir, iñir
  1809. EMİRÇGE: kıkırdak, III, 442
  1810. EMİTMEK: eğilmek, meyletmek· I, 69, 214; II, 312. 325
  1811. EMLELMEK: ilaçlanmak I, 296
  1812. EMLEMEK: ilâçlamak, sağaltmak (yalnız kullanılmaz, "samlamak" ile beraber gelir),I, 287, 380;III, 85, 295, 298
  1813. EMLENMEK: kendine ilâç etmek·I, 259
  1814. EMLEŞMEK: ilâçlanmak·I, 242
  1815. EMLETMEK: ilâçlatmak, ilâç ettirmek·I, 266; II, 363
  1816. EMMEK: emmek I, 169
  1817. EMRİMEK: kaşımak· I, 275
  1818. EMRİŞMEK: uyuz vb· şeylerden dolayı kaşınmak, deri karıncalanmak·I, 236, 463
  1819. EMRİTMEK: kaçıma ve gidiştirme yüzünden gıdıklaniTiak·I, 261, 262
  1820. EMRÜLMEK: (kaynayan tencere, insan solu ğu) senmek, çekilmek·I, 53, 248, 249 bkz> amrulmak
  1821. EMRÜLMEK: yatıştırmak, dindirmek·III, 428, 429 bkz> amrulmak, amrutmak
  1822. EM SEM: ilãç·I, 407 bkz> samlamak, sem
  1823. EMSEMEK: emmek istemek·I, 278
  1824. EMŞEN (AMŞAN): kuzu derisi, kürk yapılan deri,I, 109
  1825. EMÜRMEK: emzirmek· III, 264 bkz> emilzmek
  1826. EMÜZMEK: emzirmek I,180; II, 264 bkz> emürmek
  1827. ENDEK: satıh, bir nesnenin üst yanı; dam· I, 105
  1828. ENDİK: şaşkın·I, 106 § endik er; budala adam·I, 105
  1829. ENÜÇ: göze inen perde· I, 52
  1830. ENÜÇLEMEK: göze inen perdeye ilâç koyn ıak,I, 299, 300
  1831. ENÜÇLENMEK: göze perde inmek,I, 291
  1832. ENÜK: hayvan yavrusu, enik, arslan, s ırtlan, kurt, köpek yavrular ı.I, 72
  1833. ENÜKLEMEK: eniklemek, yavrulamak·I, 308; III. 92
  1834. ENÜKLENMEK: eniklemek, enik sahibi olmak, I, 294
  1835. ENÜKLÜG: yavrulu·I, 153
  1836. EÑEK: ağzın iki yanında, azıların bittiği yer, avurt·I, 135
  1837. EÑEK: kadınların baş örtülerini bağladıklan ip·I, 135
  1838. EÑİTMEK: şa;ırtmak· II, 274 bkz> angıtmak
  1839. EÑLİK: kadınlann yanaklarına sürdükleri allık· I, 115
  1840. EÑGMEGÜ: imtihan, sınav· I, 252
  1841. EÑMEK: şaşmak· I, 174, 252
  1842. EÑREŞMEK: canı sıkılmak, inlemek, mızmızlanmak (çocuk hakkında)· I, 258, 289; III, 39
  1843. EÑTÜRMEK: işinde şaşırtmak, dandırnnak·I, 290
  1844. EP: pekitme ve obartma edatı·I, 34
  1845. EPMEK: ekmek·I, 101
  1846. ER: er,erkek, adam· I,16, 21, 24, 33, 34, 35, 36. 37, 38, 49, 54, 63, 71, 99, 104, 124, 128, 139, 146, 147, 148, 152, 154,155,156, 157, 158, 160, 162, 164. 166, 167, 168, 169, 170, 172, 174, 178, 181, 190, 191. 192, 194, 195, 196. 198, 199, 200, 201, 205, 216
  1847. ERDEM: fazilet, edep, terbiye; hüner· I, 51, 89, 103, 107, 252; 336,II, 97, 229, 243, 343; III, 41, 133, 143, 211, 303, 440 bkz> erdem
  1848. ERDİNİ: iri 100.I, 71, 141
  1849. ERDEM: fazilet, edep, terbiye; hüner. I,482 II, 8 bkz> erdem
  1850. EREĞMEK: erkekleşmek, I, 208 bkz> arıtmak, eretmek
  1851. EREN: erin kural dışı çoğul şekli, I, 45, 74, 76,85, 149, 183, 187, 210, 229, 230, 247, 359, 362. 370. 384, 518;II, 17, 83, 101, 104, 220; III, 119. 155. 230, 378, 393, 406 § kurç eren;dayanıklı, yiğit adam· I, 343
  1852. ERENTÜZ: Terazi yıldızı; Müşteri yıldızı· I, 76; III, 40 bkz> Karakuş, Karakuş yulduz
  1853. ERETMEK: taşağı çıkarmak, iğdiş etmek; çocuğu sünnet etmek; erkekleşmek. I, 208 bkz> arıtmak, eredmek
  1854. ERGÜRMEK: eritmek.I, 227;II, 198
  1855. ERGÜRMEK: erişmek, vaktinde yetişmek·I, 227, 228
  1856. ERİK: yağ ve yağa benzer eriyen şey, erimiş.I, 70
  1857. ERİK: yüğrük.I, 139 § erik yılkı; yorga hayvan· 1, 70 § erik at; yürüyen at·I, 70 § erik er;becerikli, yürekli adam·I, 70
  1858. ERİKLİK: hayvanın istekliliği,I, 152
  1859. ERİMEK: erimek III, 367 bkz> erilmek
  1860. ERİNÇ: olur ki, belki· I, 132; III, 65, 245, 309, 449
  1861. ERİNÇİL: günah, bkz> I, 134 arınçu
  1862. ERİÑEN: ergen, bekâr·I, 117
  1863. ERİNMEK: erinmek, üşenmek·I, 201
  1864. ERİTMEK: eritmek.I, 208 bkz> erütmek
  1865. ERK: saltanat, sözü ve buyruğu geçerlik, kudret, iktidar, gücü yeterllk,I, 43
  1866. ERKEÇ: erkeç, genç teke·I, 95
  1867. ERKEK: her hayvanın erkeğl·I, 111; II, 102; III, 6, 178 § erkek takagu
  1868. ERKEN: "iken" anlamına hal bildiren edat·I, 108, 121, 376, 526;II, 68, 249, 301, 333; III, 168, 317
  1869. ERKEN: erken·I, 389
  1870. ERKİ: şüphe ve sorgu bildlren edat·I, 129
  1871. ERKLEMEK: çiğnemek, basttìak. III, 443 bkz> eklemek
  1872. ERKÜZ SUW: ilkbahara doğru karların ve buzların erimesinden hasıl olan su· I, 96
  1873. ERLENMEK: kadın evlenmek, er sahibi olmak· I, 257
  1874. ERLEŞMEK: erkeklikte yarış etmek, I, 239
  1875. ERLİK: erkeklik.I, 104
  1876. ERMEGİL: tembel, eringen· I, 42, 70, 138
  1877. ERMEGÜRMEK: tembelleşmek· III, 349
  1878. ERMEK: olmak, imek·I, 24, 25, 74, 89,109,164, 215, 384, 399, 418, 430, 458, 516;II, 56, 57, 74, 169, 256. 257, 297, 320, 361; III, 38. 44, 168, 218, 219, 315. 333, 385 bkz> érmek
  1879. ERNEK: parmak· I, 104 bkz> errigek
  1880. ERÑEK: parmak.I, 104, 121, 248; III, 130, 443 bkz> ernek
  1881. ERÑEYÜ: altı parmaklı adam· I, 136
  1882. ERÑEYÜ: çok kısa boylu, cüce·I, 136
  1883. ERRE: sidik; eşek kaşandırılmak istendiği zaman iki üç kere bu söz söylenir·I, 38
  1884. ERSEK: ortaya düşmüş azgın kadın, orospu·I, 104; II, 56
  1885. ERSEKLENMEK: kadın azgınlığından erkek isternek·I, 314
  1886. ERSİG: ere benzeyen, erkek gfbı,III, 128
  1887. ERSİNMEK: erkekleşmek I, 253
  1888. ERTİK: işlek yol, I, 103
  1889. ERTİŞMEK: geçmekte yarış etmek· I, 231
  1890. ERTMEK: geçmek-III, 233, 425, 427
  1891. ERTTİNİ ÖZÜK: bedeni inci gibi kadın,I, 141
  1892. ERTÜRMEK: vazgeçmek, bağışlamak, kabullenmek; geçirmek·I, 220
  1893. ERÜK: kendisiyle deri sepilenen nesne·I, 70
  1894. ERÜK: ;eftali, kaysı, erik gibi meyvelere verilen genel ad·I, 69, 318;II, 282 § tülüg erük
  1895. ERÜKLEMEK: sepilemek.I, 70, 306
  1896. ERNKLENMEK: eriklenmek, erik meyvesi vermek,I, 294;III, 348
  1897. ERÜKLÜK: eriklik, erik bahçesi I, 152
  1898. ERÜKSEMEK: eriksemek, canı erik istemek·I, 303
  1899. ERÜMEK: erimek.II, 198; III, 252 bkz> erimek
  1900. ERÜŞMEK: erimek; erişmek· I, 182, 186 bkz> aruşmak
  1901. ERÜTMEK: eritmek· I, 208 bkz> eritmek
  1902. ES: fenalık, kõtülük, ayıp şey; avret yeri. I, 210
  1903. ES: yırtıcı, vahşî hayvanların avı, payı·I, 17, 36; III, 46
  1904. ESBERİ: külde pişirilen bir çeşit ekmek· I, 141
  1905. ESEN: sağ, salim· I, 62, 77
  1906. ESENLEMEK: selamlamak I, 308
  1907. ESGÜRÜK: sarhoş,I, 349 bkz> esrük
  1908. ESİLMEK: uzamak, uzatılmak.I, 196 bkz> asılmak
  1909. ESİN: esinti, rüzgâr, I, 77, 165, 266, 288; II, 223; III, 147
  1910. ESİNMEK: bir şeyi çekmek, germek, uzatmak, I, 201 bkz> as ınmak
  1911. ESİRGEMEK: acımak, eseflenmek· I, 306
  1912. ESİRGENMEK: acınmak· i, 291
  1913. ESİŞMEK: ip ve benzeri şeyleri (çekmek, germek ve uzatmakta) yard ım ve yarış etmek· I, 185
  1914. ESİTMEK: uzatmak· I, 209
  1915. ESİZ: yazık, esef, III, 51 bkz> essiz, ısız, ıssız, isiz
  1916. ESİZLİG: fenalık, kötülük, haşarılık· III, 161 bkz> ısızlık, ıssızlık, isizlik
  1917. ESKİ: eski, I, 129
  1918. ESKİRMEK: eskimek,I, 228
  1919. ESKÜ: kalbur, elek,I, 129
  1920. ESLİNMEK: bir şey bir şeye takılmak· I, 258, 259 bkz> aslınmak
  1921. ESMEK: esmek; kalburlayarak savurrnak; uzatmak· I, 165
  1922. ESNEMEK: esmek; esnemek, I, 288; II, 223; III, 147
  1923. ESNETMEK: estirmek; esnetmek· I, 266, 267
  1924. ESRİ: kaplan; tekir renk, kaplan rengi·I, 126 bkz> asr ı § esri yışık; alaca, iki renkli ip· I, 126
  1925. ESRİLEMEK: nakışlamak, süslemek· I, 316
  1926. ESRÜK: sarhoş· I, 105, 194; II, 213, 289; III, 281 bkz> esgürük
  1927. ESSİZ: acınmaa·nlatır, yazık, vah·I, 143; II, 188 bkz> esiz, ısız, ıssız, isiz
  1928. ESTÜRMEK: uzattırmak, çektirmek, gerdirmek; elettirmek, I, 221
  1929. ESÜRTMEK: sarhoş etmek· III, 427
  1930. : eş, arkadaş· I, 47, 458
  1931. EŞEK: eşek· II, 246 bkz> eşgek, eşyek
  1932. EŞGEK: eşek· I,III, 114 bkz> eşek, eşyek
  1933. EŞGEKLENMEK: eşek sahibi olmak· I, 315
  1934. ESİÇ: tencere, çömlek·I, 52, 166, 223, 248, 258, 313, 323, 327, 357, 409, 411, 514, 518; II, 12, 72, 78, 178. 201, 253, 302, 333, 356, 357; III, 142. 191, 206, 249, 280, 409, 430 bkz> a şaç, aşıç § eşiç bukaç; tencere, bardak, tas· I, 357, 411
  1935. EŞİÇLENMEK: tencere sahibi olmak· I, 291
  1936. EŞİK: eşik- I, 42
  1937. EŞİKLİK: eşiklik I, 152 § eşiklik yıgaç; eşik yapmak için hazırlanan ağaç·I, 152
  1938. EŞİLGEN: daima eşilen·I, 158
  1939. EŞİLGEN: her zaman uzayan, çekılen· I, 158
  1940. EŞİLMEK: eşilmek I, 197
  1941. EŞİLMEK: uzamak· I, 158
  1942. EŞİŞMEK: toprak eşmekte yardım ve yarış et-mek, I, 185
  1943. EŞİTMEK: eştirmek, araştırmak·I, 211 bkz> üşetmek
  1944. EŞİTTÜRMEK: işittirmek· I, 222 bkz> eştlirmek
  1945. EŞKİN: uzun yol· I, 109
  1946. EŞKİNCİ: koşa koşa glden at postası· I, 109
  1947. EŞKİN TOPRAK: akıp inen, üğünen toprak· I, 109
  1948. EŞKÜRTİ: ipekli, nakı;lı Çin kuma;ı· I, 145
  1949. EŞLİG: genç kadından eşi bulunan kimse, eşli, eş sahibi I, 47
  1950. EŞMEK: eşmek; taşmak; (at hakkında) yorga yürümek· I, 166
  1951. EŞTİLMEK: işitilmek;I, 246
  1952. EŞTÜRMEK: eştirmek·I, 222
  1953. EŞTÜRMEK: işittirmek·I, 221 bkz> eşittürmek
  1954. EŞÜK: büyüklerin ölümünde mezarları üstüne serilmek üzere gönderilen ıpek kumaş; bu kumaş sonra parçalanarak fakirlere da ğıtılır, I, 72
  1955. EŞÜK: bürgü, örtü, üste giyinilen, bürünülen her nesne· I, 14, 72
  1956. EŞÜKLİG: bürgülük kumaş sahibi. I, 153
  1957. EŞÜKLİK BARÇIN: bürgu yapılmak için hazırlan-mış olan ipekli kuma;· I, 153
  1958. EŞÜLMEK: örtülmek, örtünmek· I, 197 bkz> aşulmak
  1959. EŞÜMEK: örtmek, bürümek, I, 14; III, 253, 254
  1960. EŞÜTMEK: örttürmek·I, 210 bkz> aşutmak
  1961. EŞYÉK: eşek, I,III, 114, 244, 311, 492; III, 62, 326, 330 bkz> e şek, eşgek
  1962. ET: et, I,35.36,95,169,173,177,184,196, 209, 220, 223, 236, 323, 338, 348, 379, 397, 401, 429, 444, 479, 485, 495;II, 4,15, 78,102,120, 126, 129, 141, 156, 157, 174, 211, 217, 222, 230,240, 243,245, 248, 252, 254, 281, 282,292, 293, 342, 348; III, 7, 16. 23,
  1963. ETÇİ: kasap, II, 48, 49
  1964. ETEÇ: çocukların ceviz oynadığı çukur, I, 52 bkz> etiç
  1965. ETEÇLİK: ceviz oynamak için çukur aç ılmış yer· I, 151
  1966. ETEK: etek· I, 68
  1967. ETEKLENMEK: eteklenmek· I, 294
  1968. ETEKLİG: etekli, eteği olan, I, 122
  1969. ETEKLİK: eteklik I, 152
  1970. ETETMEK: sıkıntıya koymak· I, 207
  1971. ETİÇ: çocukların ceviz oynadıkları çukur· I, 52 bkz> eteç
  1972. ETİK: pabuç, mest· III, 283 bkz> etük
  1973. ETİKMEK: (çocük) yetişmek, tombullaşmak, büyümek. I, 192
  1974. ETİLGEN: her zaman düzelen· I, 158
  1975. ETİLGEN: atlarda bulunan bir hastal ık·I, 158
  1976. ETİLGEN SAYILGAN: birçok işlere giren, çıkan, I, 158
  1977. ETİZ: iki dere arasındaki su geçecek sed·I, 54 bkz> at ız
  1978. ETİZLEMEK: ark açmak, set yapmak, topragı parçalara ayırmak, evlek yapmak·I, 301 bkz> at ızlamak
  1979. ETİZLENMEK: parçalara ayrılmak, (tarla hakkında) maşalaya ayırnnak· I, 292 bkz> atızlanmak
  1980. ETLELMEK: et yapılmak· I, 295
  1981. ETLEMEK: etlik yapmak, et yapmak, I, 284, 285
  1982. ETLENMEK: etlenmek, şişmanlamak· I, 256, 285
  1983. ETLETMEK: kestirip et haline getirtmek, I, 264
  1984. ETLİG KİŞİ: etli, şişman.I, 101
  1985. ETLİG Kİ: ;i et sahibi olan kimse·I, 101
  1986. ETLİK: et asılacak çengel, I, 101
  1987. ETLİK: kesilmek için hazırlanan koyun·I, 101 § etlik koy; etlik koyun, I, 101
  1988. ETMEK (ÉTMEK): yenecek ekmek I, 102, 166,197, 202, 211, 247, 262, 329, 391;II, 28, 30,98, 112, 138, 197, 235;III, 93, 223, 280, 287, 304, 352, 426, 428
  1989. ETMEKÇİ: ekmekçi·II, 48, 49
  1990. ETMEKLENMEK: ekmek sahibi olmak·I, 314
  1991. ETREK: rengi kızıla çalan sarı adam·I, 101
  1992. ETSEMEK: canı et istemek· I, 275, 279
  1993. ETSETMEK: ete istek getirtmek, I, 262
  1994. ETÜK: pabuç, edik, I, 68, 218, 395; II, 49, 315; III, 97, 242, 426, 430 bkz> etik § büküm
  1995. ETÜK: ; kadın ayakkabısı· I, 395
  1996. ETÜKÇİ: pabuççu, kavaf· II, 49
  1997. ETÜKLENMEK: ayakkabı, edlk sahibi olmak,I, 294;III, 348
  1998. ETÜKLÜK SAGRI: ayakkabı yapmak için ayrılan sahtiyan I, 152
  1999. ET YER: yumuşak yer· I, 35
  2000. ETYİN: vücut· I, 463
  2001. EV: ev,I, 32, 211, 516 bkz> ef, ew, öw, üv, üw § ev k ızı; aile kızı· I, 326
  2002. EVET: evet, peki· I, 51 bkz> emet, ewet, yemet
  2003. EVİN: tane,I, 84 bkz> ewin
  2004. EVLEŞMEK: evini ortaya koyup kumar oynamak,I, 240, 241
  2005. EVLİG: ev sahibi. II, 106, 176
  2006. EVLÜK: kadın,I, 251
  2007. EW: ev· I, 24, 25, 32, 33, 37, 38, 85, 104, 124, 147, 148, 169, 191, 197, 214, 225, 226, 227, 231, 251, 253, 257, 281, 283, 293, 298, 323, 343, 370, 375, 377, 378, 384, 422, 435, 446, 447, 464, 495, 496, 498, 499, 501, 504, 507, 514, 515;II, 3, 4, 6, 8. 17, 1
  2008. EWDİLMEK: ele geçirilmek, toplanmak· I, 246
  2009. EWDİMEK: toplamak· I, 273
  2010. EWDİNMEK: toplamak, toplamayı üzerlne al· mak, kendi kendisine toplamak· I, 251;II, 254
  2011. EWET: evet, peki,I, 51 bkz> emet, evet, yemet
  2012. EWİN: tane·I, 77, 84 bkz> evin
  2013. EWLENMEK: hâlelenmek; kendine ev edinmek· 1. 258, 259
  2014. EWLENMEK: evlenmek·III, 87
  2015. EWLEŞMEK: toplanmak, yığılmak·I, 240 bkz> awlaşmak
  2016. EWMEK: bir şeyin etrafına koşuşmak I, 167
  2017. EWRİŞMEK: uğraşmak, çabalaşmak, bir işin üstüne düşmek; çevirmekte ve bir şeyin altını üstne getirmekte yardım etmek, I, 235, 248
  2018. EWRÜLMEK: yönelinen yerden çevrilmek. I, 248
  2019. EWSEMEK: evini özlemek. I, 277, 279
  2020. EWSETMEK: evini özletmek, Istetmek, I, 262
  2021. EWSİNMEK: evi benimsemek, kendi evi saymak. I, 253, 258
  2022. EWŞÜK: bir adama sonradan gelen hal, hastal ık ve benzeri, arıza; evin merteği, direği·I, 105
  2023. EWŞÜKGEN TEWÜRGEN: her zaman evirip çeviren, güç işleri başaran·I, 157, 521
  2024. EWÜRGEN TEWÜRGEN: her zaman evirip çevìren·I, 521
  2025. EWÜRMEK: çevirmek, evirmek, döndürmek, alt ını üstüne getirmek, I, 178; II, 82
  2026. EWÜSGÜ: savurma aygıtı· I, 13
  2027. EWÜŞMEK: savurmak· I, 13
  2028. EWZEMEK: koğlamak, müzevirlik etmek I, 275
  2029. EYEGÜ: her hayvanın eyeğisi, eye kemiği, kaburga; yan; çadırın yanı, I, 137;III, 174, 425
  2030. EYEGÜ YÉR: dağın ortası·I, 137
  2031. EYLE: õyle· I, 113, 166; III, 186
  2032. EYMENMEK: utanmak; çekinmek·I, 270;III, 377
  2033. EZE: buyük kız kardeş,I, 90 bkz> ece, eke
  2034. EZİK: uzunlamasına çizik, tırnak yarası·I, 71 bkz> az, iz
  2035. EZİTMEK: uzunluğuna yirmek,I, 209
  2036. EZMEK: kazımak, sıyırmak·I, 165
  2037. EZTÜRMEK: yirdirmek-I, 220
  2038. ÉL: i1, vilâyet·I, 48, 106, 168, 219, 354;II, 9, 10, 18, 25. 29, 238
  2039. ÉL: atı anlatır bir isim·I, 48 él açıklık, boşluk·I, 48
  2040. ÉL: kötü, değersiz. |, 49 él iki bey arasında barışıklık·I, 49
  2041. ÉL BAŞI: ata bakan, seyis·I, 49
  2042. ÉL BOLMAK: sulh olmak, banşmak·I, 49
  2043. ÉL KUŞ: kartala benzeyen alacalı bir kuş·I, 49
  2044. ÉN: çukur; iniş.I,49;III,4 bkz> in § én yér
  2045. ÉN: en, yan tarafa olan genişlik, yan·I, 49
  2046. ÉNEMEK: enemek; kulaktan bir parças ını keserek imlemek III, 256
  2047. ÉNETMEK: enetmek; kulağın bir parçasını keserek imletmek·I, 215
  2048. ÉR: delik açmak için kullan ılan aygıt, delgiç,I, 45
  2049. ÉR: yer·I, 45 bkz> yér
  2050. ÉR: yerin güneye bakan güne şli tarafı·I, 464 bkz> ir
  2051. ÉRİLMEK: gedilmek, gedik açılmak; eksikleşmek·I, 270
  2052. ÉRİN: dudak,I, 70, 77 bkz> ir(i)n
  2053. ÉRİNÇ: iyi ya;ayı;, nimet içinde geçiniş, nimet, bolluk,I, 46, 132; III, 449 bkz> érinj
  2054. ÉRİNÇÜ: günah· I, 134 bkz> arınçu
  2055. ÉRİNJ: nimet, bolluk, I, 132; III, 449 bkz> érinç
  2056. ÉRLE: yurtluk, yurt tutulan yeı\ III, 251 bkz> irle
  2057. ÉRMEK: i.rkilmek, yalnızlık duymak; (duvar) yarmak· I, 172, 173
  2058. ÉRMEK: olmak, imek, I, 24 bkz> ermek
  2059. ÉRTE: erte· I, 124
  2060. ÉRTELEMEK: erken başlamak· I, 316 bkz> ırtalamak
  2061. ÉSİLMEK: eksilmek. I, 270
  2062. ÉŞİTMEK: işitmek. I, 212,508, bkz> işitmek
  2063. ÉTİLMEK: düzelmek; edilmek, yapılmak· I, 53, 442; II, 209
  2064. ÉTİNMEK: edlnmek, hazırlanmak· I, 82
  2065. ÉTİŞMEK: bariştırmak, beraber yapmak· I, 76
  2066. ÉTMEK: (yardımcı fiil) yapmak, etmek, eylemek, kılmak· I, 171, 324, 332, 333. 342. 361.456, 457, 486; 11. 25; 111. 128. 129, 130, 357,366, 370
  2067. ÉTTÜRMEK: büktürmek· I, 267, 268 bkz> iytürmek
  2068. ÉTTÜRMEK: onartmak, düzeltmeyi emretmek. I, 217, 218
  2069. ÉWEK: acele, ivme; aceleci, iven·I, 77, 104, 387;II, 13, 19 § éwek er; aceleci adam,I,122
  2070. ÉWEKLİK: işlerde ivme, acelecillk·I, 153
  2071. ÉWET: acele, ivnne· III, 26
  2072. ÉWİLMEK: ivilmek, acele edilmek.I, 271
  2073. ÉWİŞMEK: koşu;mak, acele edl;mek· I, 186
  2074. ÉWMEK: acele etmek, I, 167 .168;II, 12; III, 26,183
  2075. ÉWSEMEK: ivmek, acele etmek (lstemek)· I, 277