Eski Türkçe Sözlük

Eski Türkçe Sözlük - Türk dilinin, öz Türkçe'nin köklerinden, bin yıl önceki halinden, güzel kapsamlı bir eski Türkçe kelimeler dizini, Divânu Lügati't-Türk dizini.


  1. FURKAN: put·I, 343 bkz> burhan, beder burhan bedez burhan ·
  2. FURHAN EVİ: put evi, puthane·I, 343,
  3. GE: zarf (mefulüileyh) edatı·III, 212,.
  4. GERÜ: . doğru III,251
  5. GEŞÜR: havuç, I, 431 bkz> gezer, gizri, sar ıg, turma
  6. GEZER: havuç, I, 431 bkz> geşür, gizri, sarıg turma
  7. GİZRİ: havuç. I, 431 bkz> geşür, gezer, sarıg turma
  8. GİNE: küçültme eki· III, 359 bkz> ·kıya, -kiye
  9. GU: fiillerin emir kipi üzerine gelerek zaman, yer ve ayg ıt ismi yapan edat· III, 211
  10. HANA: ana,I, 32 bkz> ana
  11. HATA: ata,I, 32 bkz> ata
  12. HEÇ HEÇ: atları gayrete getirmek ve sıkıştırmak çıkarılan ses I, 321; II, 282 bkz> eç eç
  13. HOÇ HOÇ: keçilergüdülüp sürülürken söylenen, ·II, 282
  14. HUKUBARI: pota yapılan çamur, lülecl çamuru· için çıkarılan ses, III, 243 bkz> çukuban
  15. HAFSI: hokka·I, 423
  16. HAKAN: Afrasyab'a verilen ungun,III, 157
  17. HAMİR: emir, bey·I, 112
  18. HAN: han, Türkler'in en büyük başbuğu, Afrasyab oğullarına verilen ungun·I, 63, 82, 199, 255, 271, 410, 427, 459;II, 3, 7,190, 273, 288; III, 60, 127, 141, 157, 266. 327, 368
  19. HANDA: nerede·I,46, 418; III, 69, 173, 218 bkz> kanda, kayda, kayuda
  20. HASNI: çocukları semirtmek için bir kese içine konularak a ğızlarına verilen bir deva, Hin-distan'dan gelir· I, 435
  21. HAYU: hangi, hani, I, 31; III, 218, 237, 367 bkz> kanu, kayu
  22. HIYAR MARAZ: ücretle çalışan adam, ırgat·I,411 bkz> maraz
  23. KIZ: kız· III, 218 bkz> kırkın, kırnak, kız
  24. KULIÑ: Çin'den getirilen birçok renkleri olan ipek kuma ş,III, 371
  25. KUMARU: andaç olarak verilen mal, ölen büyük bir adam ın malından hakana ayrılan güzel parça, uzağa giden adamın hısımlarına bıraktığı mal I, 445
  26. KUMARU: miras I, 445;III, 440
  27. KUMARULANMAK: mirasa konmak; dostunun veya ba şkasının malından kendine azık edin-mek,III, 205
  28. KUN: kaba, faydasız.III, 138
  29. KUN KARA IŞLAMAK: kaba, faydasız iş i;lemek· III, 138
  30. KÜÇÜNEK: "kırlangıç" dahi denilen benekli, güzel kokulu küçük kavun, y ılkıç·I, 488
  31. IÇGIN: kaçırmak; kaybedilmek, yok edilmek,elden gitmek; yellen^ìek.I, 253, 254;III, 307
  32. IDILMAK: salıverìlmek, boşanmak·I, 194
  33. IDINÇU SAÇ: erkeğin sonradan bırakılan saçı·I, 133
  34. IDINÇU YILKI: yük vurulmayarak bırakılan hayvan· I, 134
  35. IDIŞMAK: birbirine armağan vermek, armaganlaşmak ve bunda yarış etmek· I, 182
  36. IDMAK: salmak, gôndermek, serbest bırakmak, I, 210, 421; III, 172, 230, 343, 438 bkz> tonatmak, tonıdmak
  37. IDSAMAK: göndermek istemek·I, 276
  38. IDU: zaruret, zahmet·I, 110
  39. IDUK: kutlu ve mübarek olan; asl ında sahibininyaptığı bir adak için saklanarak yünü k ırkılmayan, sütü sagılmayan, yük vurulmayarakbaşıboş bırakılan, salıverilen her hayvana bu ad verilir.I, 65
  40. IDUK: tag geçitsiz sıra dağlar·I, 65
  41. IGLAMAK: ağlamak·I, 286, 287 bkz> yıglamak
  42. IGLAŞMAK: ağla;mak·I, 240 bkz> yıglaşmak
  43. IJMAKLANMAK: bir yerde veya bir şeyde çok şap bulunmak; kelliği artmak, azmak·I, 313bkz> ajmuk
  44. IK: soğuk su içilerek üzerine ekmek yenildikte gögsü kabartarakç ıkan bir hıçkırık, hık· I, 37
  45. IKILAÇ: asil, yüğrük at· I, 139
  46. IK TUTMAK: hıçkırık tutmak, hık tutmak· I, 37
  47. ILDURMAK: indirmek I, 224
  48. ILIG: ılık,I, 31, 64 bkz> yılıg
  49. ILIMGA: hakanın mektuplarını Türk yazısıyle yazan kimse· I, 143 bkz> al ımga
  50. ILINMAK: ilişmek, tutulmak, uğramak, takılmak·I, 204; II, 288; III, 358 bkz> ilinmek
  51. ILIŞMAK: inmekte yarış etmek, ini;mek·I, 190
  52. ILIŞMAK: blrbirine ilişmek; çatışmak; asmakta yardım etmek I, 188, 190 bkz> ilişmek
  53. ILMAK: inmek· 1.169,175;III,69,220 bkz> inmek
  54. ILSAMAK: inmek istemek·I, 278 bkz> insemek
  55. IMGA: malmüdürü, tahsildar, hazinedar.I, 128
  56. INAL: anası hatun (kökten), babası ortalık adamı olan bütün gençlere verilen ungun, I, 122
  57. INANÇ: güvenilen, inanılan, I, 133;III, 450 § ınanç beg; inanılan, güvenilen bey·I, 133, 206
  58. INANMAK: inanmak, güvenmek· I, 206; III, 161
  59. INIŞMAK: inişmek I, 190
  60. IÑAN: dişi deve· I, 120, 289 bkz> iñen
  61. IÑRAMAK: deve inlemek·I, 120
  62. IÑRANMAK: inlemek· I, 289
  63. IÑRAŞMAK: inleşmek III, 398
  64. IÑRATMAK: inletmek,II, 357, 358
  65. IR: ır, ırlama·III, 4 bkz> yır
  66. IR: utanma bildiren bir söz·I, 36 bkz> ıra, ırra, ir
  67. IRA: utanma·I, 39 bkz> ır, ırra, ir
  68. IR BULMAK: utanmak.I, 36
  69. IRGAG: donmu; olan buzu, buzluga çeklp getirmek için kullan ılan kanca,I, 141
  70. IRGALMAK: sallanmak, ırgalanmak. I, 249
  71. IRGAMAK: sallamak, ırgalamak, I, 283; III, 316, 321
  72. IRGANMAK: ırgalanmak· I, 254
  73. IRGAŞMAK: ırgalamakta yardım ve yarış etmek· II, 322
  74. IRGATMAK: ırgalatmak, sallatmak· I, 263
  75. IRK: kâhinlik, fal, yürektekini dı;arı çıkarma, I, 42
  76. IRKLAMAK: kâhinlik etmek, ırk (fal)a bakmak· III, 443
  77. IRRA: utanma· I, 39 bkz> ır, ıra, ir
  78. IRTALAMAK: erken başlamak· I, 316 bkz> ertelemek
  79. ISINMAK: ısınmak; sevmek· I, 201, 202 bkz>isinmek
  80. ISIRGAN: ısırgan, çok tsıran·I, 156
  81. ISIRMAK: ısırmak, sokmak·I, 178; II, 329
  82. ISIRTMAK: ısırtmak· III, 428
  83. ISIŞMAK: ısınmak, bir nesnenln bütün parçalar ı arasına sıcaklık yayılmak, I, 185 bkz> isişmek
  84. ISIZ: ele, avuca sığmayan, haşarı çocuk, utanmaz, arsız, ırsız, fena, kõtü· I, 122, 386; II, 117 bkz; esiz, essiz, ıssız, isiz
  85. ISIZLIK: fenalık, kötülük, haşarılık.III, 161 bkz> esizlig, ıssızlık, isizlik ıslanmak ; islenmek· I, 298 bkz> işlenmek
  86. ISRIK: çocukları perilere ve göz dokunmasına karşı afsunlamak için ilâç yap ıldığı zaman tekrarlanarak söylenir. I, 99
  87. ISRILMAK: ısırılmak, I, 247
  88. ISRIM KİŞİ: suratsız, sıkıntilı adam·I, 107
  89. ISRINMAK: öfkelenip derlenmek, toplanmak, çekilmek, büzülmek· (Bu kellme sebzelere iyice pi şmeden soğuk su konmasıyle pişme yerek çiğ kalması, sinirsek olması halinde 50/10^. Yumuşak huylu bir kimsenin ser-telmesi de bôyledir)·I, 251, 252
  90. ISRIŞMAK: ısırışmak· I, 234, 285
  91. ISRUMAK: ısırmak· I, 163
  92. ISSIZ KİŞİ: yüzsüz, lyilik bilmez adam· I, 142 bkz> esiz, essiz, ısız, isiz
  93. ISSIZLIK: , fenalık, kötülük, haşarılık. III, 161 bkz> esizlig, ısızlık, isizlik
  94. : iş·I, 47, 53, 64, 141, 146, 147, 155, 156, 157, 158, 168, 171, 179, 186, 187, 190, 193, 197, 201, 204, 209, 217, 220, 221. 230, 235, 238. 244, 255, 270, 271, 272, 295, 300, 307, 313, 315, 316, 320, 348, 368, 376, 391, 410, 428, 448, 459, 462, 470, 494, 52
  95. IŞÇI: işçi·I, 468 § tarfak ışçı; kıvrak, çalışkan işçi·I, 468
  96. IŞGUNMAK: Fársça'sı "aşhun" Arapçası el-rîbâs olan bitki·I, 18, 109
  97. IŞ KÜDÜK: iş güç·I, 391
  98. IŞLAMAK: işlemek· III, 138 bkz> işlemek
  99. IŞLAR: kadın·II, 150, .171 bkz> işiler, işler
  100. IŞLIG: i; sahibi olan (kimse).I, 495, 509 § ışlıg küdüglüg; işli, güçlü· 1. 509
  101. IT: it, kõpek·I, 35. 116, 156, 157, 164, 178, 228, 294, 308, 336, 346, 363, 365. 375, 483;II, 7, 8. 10, 16, 24, 73, 84, 177, 221. 292, 298, 305; III, 23. 70, 73, 214. 232, 255, 262, 291, 294, 300, 324, 353, 404, 405, 410, 429
  102. ITLAMAK: köpekletmek, söğmek- I, 285, 286
  103. ITLIG: itli, köpekli I, 98
  104. ITLIG YILI: Türkler'ln on Ikill yıllarından biri·I, 346
  105. IVIK: kırlarda, taşlı yerlerde yaşıyan geyik·I, 67, 239, 265
  106. IVRIK: ibrik I. 99, 100; III, 131
  107. IYINMAK: ıkınmak, I, 269
  108. ÎÇ: iç·I, 35, 91, 225, 245;II, 208
  109. İÇEGÜ: kaburga kemiklerinin iç tarafında bu·lunan şeylerin adı,II,içirik I, 137
  110. İÇ ET: ciğere bitişik olan ince et· I, 35
  111. İÇGERMEK: içeriye koymak; suçlarını sôylemek, koğlamak· I, 227
  112. İÇİ: yaşça büyük olan erkek karde ş; kocanınyaşça büyük erkek kardeşL I, 87; III, 7
  113. İÇİKMEK: savaşta kendi dileğiyle teslìm olmak· I, 192;II, 118
  114. İÇİLMEK: içilmek .I, 194
  115. İÇİN: "ara, iç" anlamını bildiren birek, I, 76, 230
  116. İÇİŞMEK: içişmek, içmekte yardım ve yarış etmek, I, 181 içkin er düşmanlardan iken bu yana geçen, kendisine dokunulmayan, baysall ık verilen kişi, mülteci· I, 108
  117. İÇKUR: iç kuşağı, uçkur, I, 35, 324
  118. İÇKÜ: içki, içilen şey,I, 128 içlemek iç geçirmek, astarlamak, I, 286
  119. İÇLENMEK: içlenmek, tanelenmek, içi olmak· I, 256, 257
  120. İÇLİK: eger keçesi, içlik, I, 102, 104
  121. İÇMEK: içmek, bir şeyi içmek veya sorup içine çekmek.I, 35, 47, 142, 164, 192;II, 6
  122. İÇMEK: kuzu derisinden yapılmış olan kürk·I, 102
  123. İÇMEKLENMEK: kuzu kürkü giymek 've buna sahip olmak, I, 314
  124. İÇRE: de, içinde, içerisinde. I, 223, 367, 393; II, 83, 250;III, 235, 247, 339, 448
  125. İÇRÜŞMEK: içirişmek, içı'rmekte yardım ve yarış etmek,I, 233
  126. İÇSEMEK: içmek 1516010^I, 20, 276
  127. İÇ SÖZ: yürekteki gizli şey, sır·I, 35
  128. İÇTONLAMAK: iç donu giymek·I, 314 bkz> iştonlanmak
  129. İÇTÜRMEK: içirmek, su içirmek,I, 218; II, 173
  130. İÇÜK: samur, tegin gibi hayvanlar ın derisinden yapılan kürk, I, 69
  131. İÇÜKLEMEK: samur, teğin gibi hayvanların kürkünden urbasına iç geçirmek, iç kaplatmak, I, 305
  132. İÇÜRGEN: çok içiren· I, 157
  133. İÇÜRMEK: içirmek I, 47, 177. 218; II, 173
  134. İDİŞ: kadeh, tas, bardak, tencere gibi her nevi kap· I, 61 bkz> idi ş
  135. İDİ: sahip, efendi; Tan^ı. I, 87. 320, 330, 410; II, 243
  136. İDİŞ: kadeh, kap; mal mülk, III, 61,131, 232 bkz> idi ş
  137. İDRİK: katı nesne· I, 102 bkz> irik
  138. İG: iğ,I, 48, 85 bkz> ik, yig, yik
  139. İG: hastalık.I, 48, 296;III, 30, 224, 278, 281
  140. İGÇİL: hasta, III, 57
  141. İGEMEK: eğelemek, gıcırdatmak, III, 254, 255
  142. İGEMEK: inat etmek, III, 255
  143. İGENMEK: benimsemek; (kısrak) gebe kalmak;çamışlaşmak, harınlaşmak; çekinmek· I, 104, , 200, 203
  144. İGEŞMEK: arka olmak, güvenmek·I, 187
  145. İGEŞMEK: eğelemekte yardım ve yarı; etmek; çarpışmak, ısırı;mak, boğufmak· I, 187, 188; II, 287
  146. İGİŞ: harınlaşan, inatlaşan hayvan, at·I, 122
  147. İGLELMEK: hastalanmak,I, 296
  148. İGLEMEK: hasta olmak·I, 287, 380
  149. İGLENMEK: bir parça hastalanmak
  150. İGLEŞMEK: hastalaşmak·I, 241
  151. İGLETMEK: hastalandırmak· I, 266
  152. İGLİG: hasta·I, 79, 196, 273; II, 351
  153. İK: iğ· III, 144 bkz> ig, yig, yik
  154. İKDİLMEK: terbiye edilmek, eğitllmek; beslenlenmek·I, 246
  155. İKDİ: ; anaları bir olan·III, 382
  156. İKDÜK: peynlr gibi süt ve yoğurttan yapılıp yenen bir azık,I, 105
  157. İKEME: bir çeşit saz, kubuz gibi çalınan bir çalgı·I, 137; III, 174 bkz> ekeme
  158. İKİ: sayıda iki; ikisi I, 49, 131, 233, 256; II, 45, 251;III, 45, 101, 244, 363, 382 bkz> ikki
  159. İKİDMEK: terbiye etmek, eğitmek, yetlştirmek, I, 213 bkz> ikitmek
  160. İKİNÇ: sayıda 1^1110.I, 131, 132; III, 449
  161. İKİNDİ: bazısı, öteki, ikinci· I, 140, 185, 186, 231, 238. 239;II, 89, 103, 203, 214, 217 bkz> ekindi
  162. İKİNDİ: ikindi,I, 140
  163. İKİRÇKÜN: tereddüt, ikircim; tereddütlü, ikircimli.III, 419
  164. İKİT: yalan·I, 51
  165. İKİTMEK: terbiye etmek, yetiştirmek .I, 213 bkz> ikidmek
  166. İKKİ: iki, birblri, ikisi, iklden her biri·I, 182, 187, 188. 189, 234, 237, 239. 268, 270, 308, 317, 410, 519;II, 17, 88, 89, 93, 98, 99, 101, 102, 104, 105, 107, 108, 109, 112, 196, 203, 206, 207, 209. 211, 215, 217, 218, 220, 221, 222, 224, 258, 287; III, 71,
  167. İKKİZ: ikiz, I, 143 § ikkiz oglan; ikiz çocuk·I, 143
  168. İKLEMEK: çiğnemek, basmak·I, 287, 380;III, 310 bkz> egle şmek, ikleşmek, yiklemek
  169. İKLEŞMEK: birbirine uyup durmak, bir şeyi ayakla çiğnemekte birbirine yardırn etmek, I, 241 bkz> egleşmek, iklemek, yiklemek
  170. İKLETMEK: çiğnetmek, bastırmak·I, 265
  171. İKTÜ: ekti, elde beslenen hayvan, I, 114
  172. İKTÜLEMEK: ot vermek; beslemek· I, 317
  173. İLEL: (beylere ve hanlara cevap verilirken) evet· I, 78
  174. İLENÇ: düşüncesinin yanlışlığı belli olan bir ki-şinin bir iş üzerine sözsöy]emesini kınama; ayıplama, tekdir, çıkışma·I, 133, 204;III, 450
  175. İLENMEK: kötü dua etmek, ilenmek; ayıplamak, tekdir etmek,I, 204, 205
  176. İLERMEK: göze ilişmek, belirmek, gôrünmek· I, 179; II, 283
  177. İLERSÜK: şalvar uçkuru·I, 152
  178. İLERTMEK: iliştirmek, iliştirtmek. III, 427, 428
  179. İLETMEK: iletmek, götürmek· I, 214, 369; II, 263
  180. İLİK: ilik I, 72. bkz> yilik
  181. İLİ KAPUG: iliştirilivermiş, anahtarsız açılabilen kapı·I, 92
  182. İLİNMEK: tutulmak, yakalanmak·I, 204, 205, 206;II, 288;III, 358 bkz> ılınmak
  183. İLİŞMEK: birbirine ilişmek; çatışmak; asmakta yardım ve yarış etmek·I, 188, 190 bkz> ılışmak
  184. İLK: ilk, her şeyin evveli· I, 43
  185. İLMEK: ilişmek I, 169
  186. İLRÜK: üzerlik tohumu, Peganum harmala· I, 105 bkz> eldrük, y ıdıg ot, yüzerlik
  187. İLTÜRMEK: iliştirtmek, astirtmak· I, 224
  188. İM: parola, orduda başbuğun askerler arasına silâh veya kuş adlarından birini belge olarak koyduğu kelimeler· I, 38
  189. İMDİ: şimdi. I, 36, 37, 41 bkz> emdi
  190. İMİR: aydınlıkla karanlığın birbirine karışması·I, 94 bkz> emir, imir, iriğir
  191. İMLELMEK: gôz kırpmakla ve buna benzer şeyle işmar olunmak·I, 296
  192. İMLEMEK: işmar etmek, işaret etmek, göstertmek· 1. 82, 287, 288;III, 84, 295, 310 bkz> yimlemek
  193. İMLEŞMEK: işaretleşmek· I, 242
  194. İMLETMEK: işaret ettirmek· I, 266
  195. İMREN: yurttaşlardan toplanan her yığnak· I, 88, 107
  196. İMTİLİ: düşünüp taçınılmadan birdenbire yapılma. I, 141
  197. İN: çukur· I, 49 bkz> en
  198. İN: yırtıcı hayvan ini.I, 49, 55 bkz> yın, yin
  199. İN: koyun pisliği·I, 49 bkz> yin
  200. İNÇ: rahat, içi sakin, yüreği dölek·I, 74;III, 437
  201. İNÇİKMEK: duygusu gitmek, bayılmak, büzülmek, titremek·I, 243, 244
  202. İNEGİL: vücut içerisinde, göbek kar şısında kulunca benzer bir hastal ık·I, 137
  203. İNİ: yaşça küçük kardeş, kocanın küçük erkek kardeşi· I, 93; III, 7
  204. İNİLMEK: inilmek.II, 130
  205. İNMEK: inmek I, 169; II, 204; III, 61 bkz> ılmak
  206. İNSEMEK: inmek istemek· I, 278 bkz> ılsamak
  207. İÑEK: 1116^I, 111; III, 91 iñek kaplumba ğanın dişisi· I, 111
  208. İÑEK KÜÇİ: küçü otu tohunnu· III, 121
  209. İÑEN: dişi deve, I, 120, 289 bkz> ıñan
  210. İÑES KİŞİ: yabancı gibi sağına, soluna bakan adam· I, 94
  211. İÑİR: aydınlıkla karanlığın birblrine karışması, alaca karanlık.l, 94 bkz> amır, emir, imir
  212. İÑLİÇ: kebapla yenir, sarımsağa benzer blr dağ otu· I, 115
  213. İPRÜK: içerisine pekllk gelene (içlni sürdürmek için) yo ğurt ile süt karıştırılarak verllen ilâç· I,101
  214. İR: yerin güney, güneşli yanı· I, 464 bkz> er
  215. İR: utanma bildiren bir söz, I, 36 bkz> ır, ıra, ırra
  216. İR BOLMAK: utanmak,I, 36
  217. İRDEMEK: aramak·III, 228
  218. İRİK: katı olan nesne·I, 71, 102 bkz> idrik
  219. İRİK: kel ve uyuzun kafası·I, 71
  220. İRİK: erpik ve eski olan her nesne, I, 70
  221. İRİK OTUÑ: odun kırıkları, kıymık I, 70
  222. İRİLMEK: kaygıdan titremek, kendi kendini yermek·I, 196 bkz> ar ılmak
  223. İR(İ)N: dudaklar, ağız· III, 74 bkz> erin iririg 11-10.I, 135;III, 59
  224. İRK: dört yaşına girmek üzere bulunan koyun·I. 43
  225. İRKEKLENMEK: dalgalanmak; erkek olmaki ür-permek·I, 315 bkz> erkeklenmek
  226. İRKEŞMEK: topla;mak.I,144 bkz> irkişmek
  227. İRKİLMEK: toplanmak, çoğalmak I, 249
  228. İRKİN: irkilen, iriken şey· I, 108 § irkin yagmur; günlerce süren ya ğmur, I, 108 § irkin suv; irkinti su· \, 108
  229. İRKİNMEK: irkmek, mal irkmek, kendisi için toplamak· I, 254, 255
  230. İRKİŞMEK: irkmekte yardım ve yarış etmek, toplaşmak· I, 238, 325 bkz> irkeşmek
  231. İRKMEK: toplamak· III, 420
  232. İRLE: yurtluk, yurt tutulan yeı\ III, 251 bkz>erle
  233. İRPELMEK: bıçkı ile biçilmek, bo2ulmak· I, 244
  234. İRPEMEK: bıçkılamak, biçmek, bozmak· I, 271
  235. İRPETMEK: bıçkı ile biçtirmek, bozdurmak. I, 260
  236. İRTELMEK: aranmak, araştırılmak; istenmek. I, 245
  237. İRTEMEK: arkasına düşmek; istemek· I, 245, 272; III, 356 bkz> istemek
  238. İRTEŞ: araştırma, irdeme; isteme; iş hususunda vaki olan bahis, dögü ş, kavga,I, 97, 402;II, 214;III, 416
  239. İRTEŞ KOPMAK: bahis kızı;mak· I, 97
  240. İRTEŞMEK: araştırmak. I, 230
  241. İRTETMEK: istetmek, aratmak, I, 260
  242. İRÜK: duvar ve duvara benzer şeylerdeki gedik· I, 70
  243. İRVİ: Hindistan'dan gelir bir ilâç·I, 128
  244. İRVİ: ince uzun·I, 128 § irvi kulak; ince uzun kulak· I, 128
  245. İSİG: sıcak· 1. 72;III, 400
  246. İSİGLEMEK: çok sıcakta gitmek·I, 306
  247. İSİGLENMEK: bir şeyi sıcak bulmak·I, 294
  248. İSİGLİK: sıcaklık.I, 152
  249. İSİGLİK: sevda· I, 152
  250. İSİG YER: uzayıp giden bozkır·I, 72
  251. İSİMEK: ısınmak·III, 253
  252. İSİNMEK: ısınmak; sevmek·I, 201, 202 bkz> ısınmak
  253. İSİRGENMEK: sıcak yüzünden isiriklenmek·I, 290
  254. İSİŞMEK: ısınmak, bir nesnenin bütün parçalar ı arasına sıcaklık yayılmak·I, 185 bkz> ısışmak
  255. İSİTMEK: ısıtrnak; ısıtmaya tutulmak· I, 209, 210
  256. İSİZ: kötü, fena· II, 91 bkz> esiz, essiz, ısız, ıssız,
  257. İSİZLENMEK: sevimsizleşmek, yaramazlaşmak·I, 293
  258. İSİZLİK: şer, kötülük I, 152 bkz> esizllg, ısızlık, ıssızlık, isizlik
  259. İSKEMEK: ditmek·I, 284
  260. İSKENMEK: (kıl, ot vb· hakkında) koparmak, yolmak, ditmek·I, 255
  261. İSRE: aşağı; sonra,I, 126
  262. İSTEK: istek; ara;tırma· I, 120
  263. İSTEK KOPMAK: istek gelmek,I, 120
  264. İSTELMEK: istenmek, aranmak, I, 246 i
  265. STEMEK: istemek, arkasına düşmek, aramak· I, 272 bkz> irtemek
  266. İSTETMEK: istetmek, aranması için arkasından adam göndermek.I, 260
  267. İŞ: is, kandil dumanı·I, 37
  268. İŞ: iş·I, 132, 253, 265; II, 166, 315; III, 68 bkz> ış
  269. İŞ BOLMAK: islenmek, klrlenmek·I, 37
  270. İŞENMEK: güvenmek, inanmak I, 202
  271. İŞİLER: kadın·I, 117 bkz> ışlar, işler
  272. İŞİLMEK: işe yatmak, işe yordam hasıl etmek· I, 197 bkz> yişilmek, yuşılmak, yuşulmak, yüşilmek, yüşülmek
  273. İŞİTMEK:
  274. İŞKÜM: saraylarda hanlar 1çin kurulan, büyük çanak gibi ayaks ız sofra·I, 107
  275. İŞLELMEK: işlenmek·I, 295
  276. İŞLEMEK: işlemek,I, 286 bkz> ışlamak
  277. İŞLENMEK: Islenmek, dumanla örtülmek, tütsülenmek; kendini i ş yapar göstermek·I, 297. 298;II, 72 bkz> ıslanmak
  278. İŞLER: kadın·I, 117, 153, 158, 314, 330, 477; III, 18, 57, 205, 432 bkz> ışlar, işiler
  279. İŞLEŞMEK: iş yapmakta yarış ve yardım etmek, I, 240
  280. İŞLETMEK: işletmek I, 265
  281. İŞTONLANMAK: iç donu giymek,I, 314, 315 bkz> içtonlanmak
  282. İTEGÜ: değirmende dönen taşın üzerlne bindirilen ağaç parçası, ünun biraz kalın olması istenirse taş, bununla biraz yukarı kaldırılır, ince olması istenirse aşağı indirilir, I, 137
  283. İTİLMEK: itilmek, defedilmek; serpilmek, büyümek; imeklemek; sürünmek I, 193; II, 139
  284. İTİNÇÜ: nerig itilen nesne, I, 133
  285. İTİNDİ: neñ itilmiş nesne, itik·I, 140
  286. İTİNMEK: itilmek, sürünmek II, 139
  287. ÍTÌŞ: itişme, iki kişi arasında elle müdafaa· I, 61
  288. İTİŞMEK: itişmek, bir şeyi müdafaada yardım ve yarış etmek I, 180
  289. İTLİNMEK: itilmek· I, 256
  290. İTLİŞMEK: itilmek, itilişmek, I, 239
  291. İTMCK: itmek.,I, 171; III, 137, 251
  292. İTSEMEK: itmek istemek, itsemek· I, 276
  293. İYTÜRMEK: büktürmek·I, 267, 268 bkz> ettürmek ·
  294. İZ: yerde ve deride uzunlamasına olan çizik, 80 bkz> az, ezik
  295. İZDERİG: balık avlanan bir çeşit ağ,I, 116
  296. İZİ: õbür yıl, gelecek yıldan sonrakl yılı, 89
  297. İZLİK: kesilen hayvanların derisinden yapılan Türk çarığı.I, 104
  298. KA: kap, akar konan kap, zarf·I, 407;III, 211 bkz> kaça, kakaça
  299. KA: kalın kelimelerde "de" anlamına zarfedatı· III, 211, 212
  300. KA: Arapça'daki "ilâ ve izafet l' ı" anlamlarına edat, III, 212
  301. KABAK(G): kabak, yaş iken yemeği yapılan bir sebze, I, 382
  302. KABAKLIK: kabak tarlası, kabak biten yer· I, 503, 505
  303. KABARGAN: vücutta kaşınmak ve sıcak yüzünden çıkan kabartı, sivilce· I, 516
  304. KABARMAK: kabarmak· II, 71
  305. KABARTGAN: kabartan, şişiren, obartan (kimse)· I, 516
  306. KABARTMAK: kabartmak, şişirmek, obartmak·III, 430
  307. KABIRÇAK: tabut, (çok kere) ölü tabutu· I, 501
  308. KAÇ: kaç, sayı soran bir edat· I, 321, 476, 498
  309. KAÇA: kap· III, 238 bkz> ka, kakaça
  310. KAÇAÇ: ipekli Çin kumaşı; cariye adı· II, 285
  311. KAÇAÇ: kir, II, 285 bkz> kakaç
  312. KAÇALAMAK: kaba koymak· III, 323
  313. KAÇAN: ne vakit, vaktaki, ne zaman·I, 352, 403, 467;II, 69;III, 207, 272
  314. KAÇAR: kaç kere·III, 247 bkz> kaçur
  315. KAÇGIN: kaçan·I, 21, 79
  316. KAÇIGAY: kaçan·III, 106 § kaçıgay er; kaçan adam, I, 106
  317. KAÇI1MAK: kaçılmak·II, 134
  318. KAÇINMAK: kaçar görünmek. II, 154, 155
  319. KAÇIŞ: halk arasındaki uyuşmazlık, döğüş, I, 369
  320. KAÇIŞMAK: kaçışmak·II, 92
  321. KAÇITMAK: kaçırtnnak·II, 300
  322. KAÇ KAÇ: cin çarpmasına karşı üzerlik ile yapılan tütsüde söylenen söz·III, 163
  323. KAÇMAK: kaçmak; gitmek, I, 12, 60, 142, 195, 235, 272, 386, 529;II, 5, 33, 87,164, 225, 234, 335; III, 40, 178, 208
  324. KAÇRUMSINMAK: kaçırır gõrünmek, II, 261, 262
  325. KAÇRUŞMAK: birbirini kaçırmak, II, 218, 225
  326. KAÇTURMAK: kaçırtmak· II, 89 kaçur kaç kere· III, 247 bkz> kaçar
  327. KAÇURGAN: her zaman kaçıran· I, 516, 517
  328. KAÇURMAK: kaçırmak. I, 47; II, 75, 87,164,166, 225, 261, 262
  329. KAÇURTMAK: kaçırtmak· III, 431
  330. KAÇUT: savaş ve kavgada yiğitlerin blrblrleriyle çarp ışmaları.I, 356
  331. KAÇUT: kısa mızrak·I, 12
  332. KADAŞ: kardeş, hısım, akraba, I, 86, 403. 407; II, 102;III, 62, 96, 143, 245, 382 bkz> kada ş
  333. KADAŞLIK: kardeşlik, hısımlık· I, 503
  334. KADGU: kaygı, III, 295, 309 bkz> kağgu kadılmak seyrekçe dikilmek· II, 134 bkz> kadumak kad ır güç, sarp, zor· I, 364; II, 54 § kad ır han; hakanlann sert ve çetin olan ı; "Hakanlı" ulusunun büyükleri· I, 364 § kadır
  335. KADIRMAK: döndürmek, reddetmek·I, 144, 508
  336. KADIŞMAK: seyrekçe (ikileme) dikiş dikmekte yardım ve yarış etmek·II, 93
  337. KADITMAK: inat etmek, dik ba;lı olmak, boyun egmemek,I, 513 bkz> kad ıtmak
  338. KADITMAK: geri dönmek, çekinmek; soğuktan ölmek.II, 301
  339. KADITMAK: seyrekçe diktirmek. II, 301
  340. KADRAK: dağ katları ve kıvnmları, yamaç, yan· I, 320, 471 § kat
  341. KADRAK: ; yan, yamaç I, 472
  342. KADRINMAK: huyunu çetinle;ir göstermek· II, 267 bkz> kad ırlanmak
  343. KADRUKLANMAK: dağın girintisi, çıkıntısı, sert yeri çok olmak· II, 275
  344. KAD: kar fırtınası, insan öldüren bora, tipl·II, 223;III, 147
  345. KADAG: kanal, ırmak· II, 190
  346. KADAŞ: kardeş glbi yakın olan hısım, akraba, I, 369; III, 23, 327 bkz> kada ş
  347. KADGU: kaygı, tasa, I, 106, 425, 486; III, 374 bkz> kadgu
  348. KADGULANMAK: kaygılanmak. III, 201
  349. KADGURMAK: kayırmak; kaygıya düşmek, kaygılanmak. II, 192, 193; III, 193. 194 bkz> kay-gurmak
  350. KADLLG: ikileme dikiş, çifte dikiş, I, 375
  351. KADIK: ağaçtan oyulmuş nesne·I, 382
  352. KADIN: kayın, dünür, hısım.I, 32, 403, 528;II, 110; III, 245 bkz> kay ın, kazın
  353. KADIN KADNAGUN: kayın ve kayınbabalar; "kayın mayın" gibi bir deyim· I, 523
  354. KADIÑ: kayın ağacı, I, 32, 356; III, 134, 151. 369bkz> kay ıñ
  355. KADIRGAK: çok çalışmak yüzünden elde peyda olan nas ır·I, 502
  356. KADIRGAN: daima egdiren, daima büktüren,I, 518;II, 74
  357. KADIRLANMAK: huyunu çetinleşir göstermek·II, 267 bkz> kadr ınmak
  358. KADIRMAK: büktürmek, eğdirmek, burdurmak; reddetmek·I, 370;II, 76, 164
  359. KADIRTMAK: bıiktnrmek.III, 431
  360. KADIŞ: kayış.I, 369, 499;III, 10, 325
  361. KADIŞLAMAK: kayış yapınak. III, 335
  362. KADITGAN: kimseye boyun egmeyen, inatç ı, dik başlı,I, 513
  363. KADITMAK: inat etmek, dik başlı olmak, kimseye boyun egmemek.I, 513 bkz> kad ıtmak
  364. KADIZ: ağaç kabuğu, I, 365
  365. KADIZLANMAK: kabuklanmak· II, 267
  366. KADMAK: tipiden ölmek· III, 440
  367. KADNAGUN: "kadın" ile birlikte kullan ılır, "kayın mayın" gibi bir deyim. I, 528
  368. KADRANMAK: kızmak, köpnrmek. II, 249
  369. KADRILMAK: bükülmek, egilmek· II, 235
  370. KADRIŞMAK: bükmekte yarış etmek; karşılıklı olarak birbirinin sözlerini reddetmek, II, 218, 219
  371. KADUMAK: seyrekçe dikmek, III, 260 bkz> kad ılmak
  372. KAFÇITMAK: kızdırmak. II, 329 bkz> kavçımak
  373. KAFGAR: safran renginde ipek kumaş· III, 438
  374. KAFTAN: kaftan, elbise; kapama. I, 435; III, 109, 287, 298
  375. KAGIL: üzüm asmaları bağlanan yaş söğüt dalı, I, 409
  376. KAG KUG: kazın çıkardığı ses· III, 128 bkz> kak kuk
  377. KAG KUG ETMEK: kaz ses vermek, III, 128
  378. KAGRULMAK: kavrulmak.II, 144, 235 bkz> kagurmak, kavrulmak, kovurmak, kugurmak, kuvurmak
  379. KAGRUŞMAK: kavruşmak· II, 219 220 bkz> kavruşmak
  380. KAGUN: kavun·I, 15, 88, 174, 214, 268, 269, 395, 410;II, 290; III, 107, 129, 146, 190, 435
  381. KAGUNLANMAK: kavun sahibi olmak, III, 206
  382. KAGUNLUG: kavunlu· I, 499
  383. KAGUNLUK: kavunluk, kavun tarlası· I, 504, 505
  384. KAGUNSAMAK: canı kavun ıstemek· I, 280
  385. KAGURMAK: kavurmak· II, 81 bkz>kagrulmak, kavrulmak, kugurmak, kuvurmak
  386. KAGUT: kavut, darıdan yapılan bir yemek,I, 406;III, 163 bkz> kavut
  387. KAH KAH: köpeği çağırmak için kullanılan söz, III, 118
  388. KAK: erik, kaysı gibl meyvelerin kurusu, II, 282; III, 155
  389. KAK: kurutulmuş nesnè· II, 282
  390. KAK: göl, kurumuş göl, su birikintisi.I, 179; II, 282. 283; III, 155
  391. KAKAÇ: kir, pas, bulaşık.I, 358;II, 285 bkz> kaçaç kakaça içine akarlar konan kap; kap kacak, III, 211, 238 bkz> ka, kaça
  392. KAKA TURMAK: kaka durmak, dürte durmak, döge durmak·I, 73
  393. KAKIG: kakıma, kızma, istemezlik, rağmen,I, 376
  394. KAKILGAN: her zaman itilip kakılan·I, 520, 525
  395. KAKILGAN SOKULGAN: itilip kakılan·I, 520. 525
  396. KAKILMAK: kakılmak.II, 135
  397. KAKILMAK SOKULMAK: itilip kakılmak· II, 135
  398. KAKIMAK: birine kızmak, danlmak. III, 269 bkz> kakumak
  399. KAKIŞMAK: birbirine kızışmak, birbirinln başına vuruşmak. II, 104, 105
  400. KAKITGAN: daima kızdıran, can sıkan· I, 514
  401. KAKITMAK: kızdırmak, canını sıktırmak· II,308
  402. KAK KUK: kazın çıkardığı ses· III, 130 bkz> kag kug
  403. KAKKUK: yarma, kurutulmuş et veya meyve. III, 130 bkz> kakuk
  404. KAKLANMAK: kurutulmak, kakaç yapılmak, su toplanmak·II, 252
  405. KAKLATMAK: kurutturmak II, 348
  406. KAKMAK: kakmak, hafifçe vurmak,I, .102; II, 293, 356
  407. KAKRAŞMAK: su çekilmek, şiş ve ur ínmek., II, 220
  408. KAKRATGU: kaçırmak için çalınan şey, II, 334
  409. KAKRATMAK: davul çalarak zararlı hayvanları,kuşları kaçırtmak· II, 334 bkz> kokratmak
  410. KAKSIMAK: kakaç olmak, kakaç olayazmak· III, 286
  411. KAKTURMAK: başına kaktırmak· II, 191
  412. KAKUK: yarma, kurutulmuş et veya meyve·III,130 bkz> kakkuk
  413. KAKUMAK: birine kızmak, darılmak· III, 269 bkz> kakımak
  414. KAKURGAN: yağla yogrulan bir ekmek hamurudur, f ırında veya tandırda pişirilir. I, 518
  415. KAL: yaşlı adam, I, 409
  416. KAL AÇ: kalın ve bekleyin anlamınadır· Halaç oymağının adı buradan gelmi; denir. III, 415
  417. KALAMAK: yığmak, sandığa koymak,III, 249 bkz> kamak
  418. KALATMAK: kaplatmak, kılıf geçirtmek, bir şeyi sargıya veya sandığa koydurmak.II, 310; 311; III, 311
  419. KALBUZ: lokma, yudum· I, 458
  420. KALBUZLAMAK: yutmak; tıkım veya lokma yapmak, I, 458'; III, 350
  421. KALDRAMAK: hışırdamak III, 447
  422. KALDRUGA: hışırtı yapan her nesne için verilen s ıfat,III, 442
  423. KALI: "eğer, hasıl, nice, artık, ne kadar, ise, olduğunda" anlamlarında bir edat·I, 82, 93, 207, 274, 425;II, 234;III, 26, 137, 158, 233, 234, 239, 272, 288
  424. KALIK: hava, gök, sema, I, 354, 383; III, 46
  425. KALIMA: güne;lik, yüksek çardak, III, 174
  426. KALIMAK: sıçramak, çamiflanmak· III, 272
  427. KALIN: kalabalık, çok, sürü, kalın, kesif, yıgarlı olan her nesne· I, 149, 371, 404, 424, 487; III, 216
  428. KALIÑ: öncül mihir olarak kadına verilen çeyiz· III, 371, 372
  429. KALIÑUK: ba;taki kepekler, kürk ve deriye yap ışkan bir şey bulaşmasıyle olan kıvrıntı· III, 383 bkz> kalñuk
  430. KALIÑULAMAK: suyun yüzüne çıkmak, şudan başını yüksek tutmak. III, 410 bkz> kalugulamak
  431. KALIŞMAK: sıçraşmak; halkı terketmekte iki kişi yarış etmek,II, 109
  432. KALITGAN: her zaman kalkıtan, sıçratan· I, 515
  433. KALITMAK: kalkıtmak, sıçratmak· I, 515
  434. KALKAN: kalkan, I, 441; II, 356; III, 82, 221, 386 bkz> kalkañ
  435. KALKAÑ: kalkan, III, 386 bkz> kalkan
  436. KALMAK: kalmak, bırakmak· I, 41, 45, 68, 85, 110, 219, 294, 362, 370, 376, 384, 409, 410;II, 25, 250; III, 30, 49, 156, 221, 222, 258, 309,367, 378, 384, 398
  437. KALNADMAK: kalınlaşmak· II, 350 bkz> kalnatmak, kalnumak
  438. KALNATMAK: kalınlaşmak· II, 350 bkz> kalnadmak, kalnumak
  439. KALÑU: suyun yüzünde durma, suyun yüzüne ç ıkma· III, 379
  440. KALÑUK: başta hasıl olan kepekler; kürk ve deri gibi şeylere yapışkan bir şey bulaşmaşsıyle olan
  441. : kıvrıntı· III, 383 bkz> kalıñuk
  442. KALÑULAMAK: suyun yüzüne çıkmak, sudan başını yüksek tutmak· III, 379 bkz> kal ıñulamak kalnumak kalınlaşmak, III, 302 bkz> kalnadmak, kalnatmak
  443. KALTUK: yaban sığırı boynuzu· I, 475
  444. KALTURMAK: geçmek, arkada bı^akmak. II, 191
  445. KALVA: öğrence oku, üzerinde temreni bulunmayan, yuvarlak bir tahta parças ı bulunan ok·I, 426, 528
  446. KAM: kam, şaman, kâhin. I, 236, 283; III, 157, 443
  447. KAMAK: kılmak, III, 231 bkz> kılmak
  448. KAMAK: yığmak; sandıga koynnak· III, 249 bkz> kalamak
  449. KAMAMAK: kamaşmak· I, 340; II, 311; III, 272
  450. KAMAŞMAK: ekşi yemeden diş kamaşmak· II, 110, 111
  451. KAMATGAN: çok kamaştıran·I, 515
  452. KAMATMAK: kamaştı^mak. II, 311 kamçı kamçı· I, 417 § kılıç kamçı; içinde kılıç olan kamçı· I, 417
  453. KAMÇI: at, deve ve sığırın erkekllk aygıtı· I, 417
  454. KAMÇIGU: ağızda ve parmaklarda ;iddetli ağrı ve sıcaklık yüzünden çıkan bir sivilce.I, 491 kamç ılamak kamçılamak, kamçı ile vurmak· III, 352
  455. KAMDU: dört arşın boyunda, bir karış eninde bir bez parçasıdır, üzerlne üygur Hanı'nın mührü basılıp alış verişte para yerine kullanılır I, 418
  456. KAMGAK: eylerin açık yerlerine ertülür, kamış gibi yüksekçe bir ot, semer otu· I, 475
  457. KAMGI: eğri büğrü, çarpık·I, 426 § kamgı yüzlüg; çarpık yüzlü·I, 426
  458. KAMGIRMAK: çarpılayazmak, eğrlleyazmak·II, 194
  459. KAMIÇ: kepçe, kaşık, I, 52, 359; II. 75
  460. KAMIÇAK: "kurbağa yavrusu" da denen su böce ği.I, 487
  461. KAMIÇLAMAK: kepçelemek, kepçeyi dald ırmak, III, 331
  462. KAMİŞ: kamış, kamışlık.I, 369, 439;III, 193, 391
  463. KAMIŞLANMAK: kamışlık olmak, II, 268
  464. KAMIŞLIG: kamışlı· I, 495
  465. KAMMAK: çok (dövüleni öldüresiye, kuvveti kesilesiye) dövmek· II, 27
  466. KAMTURMAK: bayıltmak, sesl kısılayazmak· II,191
  467. KAMUG: bütün, hep, kamu, hepsi· I, 44, 103, 179, 183, 186, 190, 191, 235, 236, 239, 241, 274, 359, 376;II, 17, 45, 92. 98, 101, 104, 110, 128, 204, 205, 206, 210, 211, 213, 214, 215, 216, 217, 220 ,221, 222, 245, 274, 283, 350;III, 6, 65, 74, 88, 102,105, 131, 1
  468. KAMULMAK: söykenmek, yana yatmak·II, 135,136
  469. KAN: kan· I, 192, 272, 498; II, 115, 128, 141,171, 184, 188, 264;III, 53, 66, 70, 77, 79, 157, 196, 270, 325, 356
  470. KANAK: kaymak· I, 383 bkz> kayak, kıyak, konak
  471. KANAMAK: kanamak, kan gelmek, kan almak· II, 323; III, 263, 273 bkz> kan ımak
  472. KANAT: kanat· I, 34, 357; II, 4, 183
  473. KANATGAN: daima kanatan·I, 515
  474. KANATLANMAK: binek sahibi olmak; uçmak, kanatlanmak, kanad ı çıkmak, bitmek, II, 267
  475. KANATMAK: kanatmak. II, 313, 323
  476. KANÇA: nereye, I, 74, 354; III, 40
  477. KANÇIK: dişi köpek; bir kadına sögülürken de böyle denir.I, 188, 475
  478. KANÇUK: nereye?, nasılş·I, 195
  479. KANDA: nerede? I, 46,418;III, 69,173, 218bkz> handa, kayda, kayuda
  480. KANDIR: sepilenmeye yarayan deri yüzüldükten sonra etin üzerinde kalan ince zar,I, 457
  481. KANDURMAK: su ve başka şeylere kandırmak·II, 192 bkz> kanturmak
  482. KANGU: nişter, kan alacak aygıt· I, 477
  483. KANI: nere? III, 237, 238
  484. KANIG: sevinç· I, 376, 377 bkz> kan ık
  485. KANIK: kanmış, kanık; sevinç· I, 46 bkz> kah ıg
  486. KANIMAK: kanamak· III, 274 bkz> kanamak
  487. KANITGAN: her zaman şevke getiren, I, 515
  488. KANITMAK: şevke getirmek, I, 515
  489. KANMAK: su ve başka şeylere kanmak, I, 377; III, 184, 261
  490. KANTURMAK: su ve ba;ka şeylere kandırmak. II, 192 bkz> kandurmak
  491. KANU: hangi, hangi şey,I, 31; III, 237 bkz> hayu, kayu
  492. KAÑ: kazın çıkardığı ses· III, 358
  493. KAÑDAŞ: babaları bir olan· III, 382 bkz> kañs ık
  494. KAÑ ETMEK: kaz ses vermek, III, 358
  495. KAÑLI: kagnı arabası (yük 1^).III, 379
  496. KAÑRAK: damak-III, 383
  497. KAÑRAK: çan,III, 383
  498. KAÑSIK: üvey·III, 383 bkz>
  499. KARİGDAŞ KAP: kap, tulum, çuval, dağarcık; zarf; anası karnında, çocuğun bulunduğu torba·I, 195, 268; II, 122,127, 128, 164,170, 189, 218, 229; III, 15, 16, 77, 81, 146, 174
  500. KAP: egreti hısım· III, 146
  501. KAPA: kaba ve yüksek olan her nesne, III, 217
  502. KAPAK: göz kapağı, I, 382
  503. KAPAK: kızın kızlığı, bekâret. I, 382
  504. KAPAKLAMAK: kız bozmak, III, 338
  505. KAPAKLIG: kız kız oğlan kız,I, 496 bkz> kapıglıg
  506. KAPÇAK: su kollarının birbirine kavuştuğu yer, I, 471
  507. KAPGA: büyük kapı, kale kapısı·I, 425
  508. KAPGAK: kapak, sadağın kapağı·I, 471
  509. KAPGAKLANMAK: kapaklanmak· II, 275
  510. KAPGUÇI: kapıcı, kapan, çalan vb· II, 50
  511. KAPIGLIG: kız oğlan kız,I, 496 bkz> kapaklıg kız
  512. KAPILMAK: kapanmak, hapsedilmek; kap ılmak·II, 120
  513. KAPINMAK: yağma eder görünmek; hastalığa kapılmak, yakalanmak· II, 154
  514. KAPIŞ: kapış, kapıp alma, yağma etme, çalma· I, 369
  515. KAPIŞMAK: kapışmak·II, 88 bkz> kapuşmak
  516. KAPLANMAK: kap sahibi olmak,III, 199
  517. KAPLIG OGUL: anne karnından torbası ile doğan çocuktur ki uğurlu olur· III, 146
  518. KAPMAK: kapmak, çalmak; dokunnnak, çarpmak, uçurmak; hücum ve defi etmek· II, 4, 90, 113; III, 33, 80, 422
  519. KAPSAMAK: kaplamak, kaplamak istemek; etraf ını kaplamak, sarmak; kapmak istemek·I, 155, 463; III, 285
  520. KAPTURMAK: kaptırmak, çaldırmak. II, 189
  521. KAPUG: kapı·I, 48, 64, 94, 150, 163, 180, 218, 239, 256, 276, 337, 375, 478, 506. 511, 520; II,11, 27, 108. 135, 203, 308;III, 49, 57, 76, 83, 94, 167, 234, 262, 268. 280, 292, 330, 345. 348, 376 § kapug sedrekmek; parmakl ıklı kapı
  522. KAPUGLUG: kapılı·I, 495
  523. KAPULGAN: daima sıkı;an·I, 520
  524. KAPULMAK: sıkş;mak·I, 520
  525. KAPUŞMAK: kapışmak·II, 113 bkz> kapışmak
  526. KAR: kar· 1. 7,186, 326, 386;II, 99,134.193, 204, 211. 305, 347; III, 39, 148, 263, 319, 324
  527. KARA: kara; karanlık,I, 7, 60, 338, 354, 382; II, 163, 223
  528. KARABAŞ: gerdek gecesi gelinle birlikte gönderilen hizmetçi kad ın, sağdıç kadın; köle ve cariyelere verilen adlardandır· "kara baş" anlamınadır.I, 150; III, 222
  529. KARAÇI: kapıları dolaşan dilenci· I, 445
  530. KARA ERMEK: kararmak, II, 163 bkz> kararmak
  531. KARA ERÜK: erik I, 69
  532. KARA ETMEK: bir çeşit ekmek·III, 222
  533. KARAGU: zaç denilen kara boya,I, 446
  534. KARAGU: kör·I, 446
  535. KARAGUNI: akşamleyin çocukların oynadıkları bir oyun.III, 243
  536. KARAK: göz bebeği, gözün renkli yeri; göz·I, 382;II,116; III, 29 § kara karak; göz karas ı, I, 382 § ürüng karak
  537. KARAKAN: dağ ağaçlarından bir çeşit ağaç· I, 448
  538. KARA KARAK: göz karası· I, 382
  539. KARAKLAMAK: yol kesip mal almak· III, 338
  540. KARAKLIG: gözlü, gözü olan her hayvan, I, 497
  541. KARAKSIZ: gözsüz. I, 497
  542. KARA KURA: yan yana söylenen iki kelime· III, 222
  543. KARAKUŞ: Müşteri, (jüpiter), Mizan yıldızı, (Libra), I, 331, 332 III, 40, 221 bkz> Erentüz, Karaku ş, yulduz
  544. KARAKUŞ: kara kuş, tavşancıl· I, 331; III, 221
  545. KARAKUŞ: deve tabanının uçları.I, 332;III, 221
  546. KARA KUŞ YULDUZ: Müşteri gezegeni, Jüpiter. III, 221 bkz> Erentüz, Karaku ş
  547. KARALAMAK: karalamak; pislemek. III, 324, 329
  548. KARAMUK: karamuk·I, 487
  549. KARAMUÑ: karakun, kara belâ·III, 33
  550. KARAÑGU: karanı, karanlık·III, 388 bkz> karañku
  551. KARAÑKU: karanlık·III, 217, 290 bkz> karañgu
  552. KARA ORUN: sin, mezar· III, 221, 222
  553. KARA OT: Hindistan'dan gelen ağılı bir bitki; baldıran otu, Aconitum· III, 222
  554. KARARMAK: kararmak· II, 77, 163 bkz> kara ermek
  555. KARARTMAK: kaı'artmak,III, 431
  556. KARA YAG: neft· III, 222
  557. KARÇAMAK: katılaşmak· III, 276
  558. KARÇ KURÇ: "hatır hutur" gibi bir ses bildirir I, 343
  559. KARÇ KURÇ YEMEK: hatır hutur yemek·I, 343
  560. KARDU: zemheri sıralarında su üzerinde yüzen fındık büyüklüğündeki buz parçaları,I, 419
  561. KARGA: karga,I, 254, 425;II, 26
  562. KARGAK: lânet, kargış,II, 288 bkz> kargış
  563. KARGAK TARMAK: bir çeşit bitki I, 467
  564. KARGALMAK: länetlenmek·II, 236
  565. KARGAMAK: lânet etmek, beddua etmek; lânetlemek·I, 284;III, 290 bkz> alkamak, kargamak arkamak, kırgamak, kızgamak kargamak
  566. KARKAMAK: lânet etmek, kötülüğü sayıp dökmek· t, 284 bkz> alkamak, kargamak, k ırgamak, kızgamak
  567. KARGANAMAK: kendine lânet etmek II, 249
  568. KARGAŞMAK: birbirine lânet etmek,II, 220
  569. KARGATMAK: lânetletmek,II, 338
  570. KARGILAÇ: kırlangıç kuşu·I, 526, 529;III, 178 bkz> karl ıgaç
  571. KARGIŞ: lânet, beddua, 1161^0.I, 274, 461 bkz> kargak § karg ış kişi; lânetlenmiî adam· I, 461
  572. KARGU: dağ tepelerine minare biçlminde yap ılan yapı olup düşman geldiği zaman herkesin hazır bulunması için üzerinde ateş yakılır·I, 426 bkz> karguy
  573. KARGUY: atmaca·III, 241 bkz> karkuy, kırguy, kırkuy § çibek karguy; atmacaya benzer bir ku ş,III, 241
  574. KARGUY: dağ doruklarında düşmanı ihbar için yapılan kuleler·III, 241 bkz> kargu
  575. KARI: yaşlı, ihtiyar; yaşlı olan herhangl bir şey· I, 425; II, 30; III, 128, 222, 223, 421
  576. KARI: karış, ölçü, bez ölçülen arşin· I, 117; III, 223 bkz> karış
  577. KARIKMAK: kardan göz kamaşmak. II, 115, 116
  578. KARI KURI: tay kısrağın arkasında geri kaldığı zaman bu sözlerle çağrılır. III, 223 bkz> kurıh kurıh, kurı kurı, kurrıh kurrıh
  579. KARILAMAK: yaşlı saymak, ihtiyarlığa nispet etmek· III, 324, 329
  580. KARILAMAK: boylamak, karışlamak, arşınlamak, ölçmek· I, 309; III, 324, 329
  581. KARILAMAK: karlamak, ses çıkararak kar getirmek, III, 324
  582. KARILMAK: karışmak, karılmak· II, 134 bkz> katılmak, katılmak karılmak
  583. KARIMAK: kocalmak, yaşlanmak, kocamak,I, 147; III, 263
  584. KARIMSINMAK: boğulur gibi olmak II, 260
  585. KARIN: karın.I, 32, 171, 226, 324, 403, 486, 514; II. 201, 202, 288, 315, 337;III,222, 244, 286. 289, 439
  586. KARIN ATMAK: hayvan boğazlandıktan sonra, işkembe nişan alınarak ok atılır, Vuran adam etinden bir parça alarak götürür.I, 403
  587. KARINÇA: karınca.I, 501; III, 375 bkz> kar ınçak
  588. KARINÇAK: karınca· I, 501 bkz> karınça
  589. KARINDAŞ: kardeş· I, 407
  590. KARINLAMAK: karına vurmak· III, 345
  591. KARINLIG: karınlı· I, 499, 500
  592. KARIŞ: karış, I, 369; II, 365 bkz> karı
  593. KARIŞ: yünlü kumaş, III, 28
  594. KARIŞLAMAK: karışlamak· III, 335
  595. KARIŞMAK: karışmak; kamaşmak; karşılanmak; karşı koymak I, 367;II, 95, 97, 98;III, 11
  596. KARIT: söğme, kufür· I, 356
  597. KARITMAK: kocatmak· II, 304
  598. KARIZAN: çok kocamış k.iy, I, 448
  599. KARKAG: çöl, suyu ve bitkisi bulunmayan k ırlar,I, 465
  600. KAR KUR: ses anlatan bir kelime·I, 324
  601. KAR KUR ETMEK: guruldamak.I, 324
  602. KARKUY: atmaca kuşu·III, 241 bkz> karguy, kırguy, kırkuy
  603. KARLAMAK: karlamak. I, 463; III, 298, 319
  604. KARLANMAK: karlanmak, kar yağmak· III, 197
  605. KARLATMAK: kar yağdırmak· II, 347
  606. KARLIGAÇ: kırlangıç· I, 527 bkz> kargılaç
  607. KARLUKLAMAK: Karluk boyundan saymak, Karluk boyuna nispet etmek· III, 351
  608. KARLUKLANMAK: Karluk kılığına girmek· II, 275, 276
  609. KARMA: yağma. I, 410, 433
  610. KARMAK: bir şeyi bir şeyle karıştırmak, katmak, karmak; boğazda su durmak, su bir yerde durmak, taîmak· I, 432;'II, 187;III, 182
  611. KARMALAMAK: yağma etmek, kapmak, yağmalamak.I, 433;III, 354
  612. KARMALAŞMAK: yağmalamakta yarış ve yardım etmek II, 221 bkz> karmaşmak
  613. KARMAŞMAK: yağmalamakta yarış ve yardım etmek, II, 221 bkz> karmalaşmak
  614. KARNAGU ER: koca karınlı adam·I, 491 bkz> karnak er
  615. KARNAK ER: koca karınlı adam· I, 473 bkz> karnagu er
  616. KARS: deve veya koyun tüyünden yap ılan elbise· I, 348
  617. KARSAK: derisinden güzel kürk yap ılan bir hayvan, bozkır tilkisi.I, 473
  618. KARS KARS: el çırpmaktan çıkan ses·I, 348
  619. KARS KARS AYA YAPMAK: el ayalarını birbirine vurarak ses çıkarmak·I, 348
  620. KARŞAG: elbisenin bir karış kadar olan parçası I, 464
  621. KARŞAMAK: karışlamak, ölçmek III, 286, 287
  622. KARŞATMAK: ölçtürmek, karışlatmak·II, 337,365
  623. KARŞI: hakan sarayı, köşk,I, 255, 423;III, 374
  624. KARŞI: karşı, zıt,I, 423 bkz> karşu
  625. KARŞI: iki bey arasındaki uyu;mazlık·I, 424
  626. KARŞU: karşı·III, 272 bkz> karşı
  627. KARŞUT: zıt·I, 451
  628. KART: yara·I, 342;II, 234, 248, 255
  629. KARTAL ET: parçalanmış et,I, 483
  630. KARTAL KOY: aklı karalı, alaca koyun·I, 483
  631. KARTALMAK: azmak, yaranın başı koparılmak·II, 234
  632. KARTAMAK: tırmalamak; sağaltmak·I, 245, 272; II, 255 bkz> kartanmak, k ırtlamak
  633. KARTANMAK: sağaltmak.II, 248, 455 bkz> kartamak, kırtlamak
  634. KART ER: huysuz adam·I, 342
  635. KART KURT: ses bildiren bir kellme.I, 342
  636. KART KURT ETMAK: çitlamak·I, 342
  637. KARTURMAK: tıkamak; kardırmak, karıştırmak·II, 190. 197
  638. KARU: ".........karşı dogru" anlamına edat·II, 83 bkz> kerü
  639. KARVAMAK: ararken bir şeye dokunmak,III, 290 bkz> karvamak
  640. KARVI: ince, yayımsı·III, 239 § karvı kaşlı kişi; yay gibi ince kaşlı adam·III, 239
  641. KARVAMAK: ararken bir şeye dokunmak·III, 290 bkz> karvamak
  642. KARVANMAK: aramak,II, 250
  643. KARVAŞMAK: aramakta yardım etmek; karanlıkta el ile bir şey aramak,II, 221
  644. KARVATMAK: gõzü ile görmeden eliyle dokunarak aratmak· II, 339
  645. KAS: kabuk, her ağacın kabuğu; sertllk, katilık, I, 356, 382; III, 134, 151, 369 bkz> kasuk, kaz
  646. KASI: hayvanlara ağaçtan yapılan ağıl·III, 224
  647. KASIG: ağzın içi, sag ve sol yanlar ı, avurt·I, 375;III, 345
  648. KASIGLAMAK: iteklemek, itmek; avurda vurmak,III, 336, 345 bkz> k ısıglamak
  649. KASIRKU: kasırga·I, 489
  650. KASNAMAK: zırıncımak, çeneleri birbirlne vurmak; titreşmek II, 223;III, 147, 302 bkz> kasnatmak, kıstaşmak
  651. KASNATMAK: titretmek·II, 350 bkz> kasnamak, kıstaşmak
  652. KASUK: ağaç kabuğu·I, 382 bkz> kas, kaz
  653. KASUK: at derisinden yapılan tulum·I, 382
  654. KASUKLUG ER: kendisinde kımız tulumu bulunan adam.I, 497
  655. KAŞ: kaş, lekesiz beyaz veya kara ta;·I, 330; III, 22, 152
  656. KA: herhangi bir şeyin kıyısı·III, 152
  657. KAŞ: göz üstündeki kaş· I, 424, 524; II, 328; III,152
  658. KAŞAK: kındıra otu, halfa·I, 383;II, 328
  659. KAŞAÑ: köleye söğmekte kullanılan bir kelime, "alçak" anlam ınadır.III, 370
  660. KAŞANMAK: (hayvan, at) i;emek·II, 155
  661. KAŞGA AT: yüzü ak, gözlerinin çevresi kara olan at, peçeli at·I, 426 § ka şga koy; başı ak, başka yerleri kara olan koyun·I, 426
  662. KAŞGALAK: ördekten küçük blr su ku şu·I, 528
  663. KAŞIK: kaşık·I, 504 bkz> kaşuk
  664. KAŞIKLAMAK: kaşıklamak,III, 338 bkz> kaşuklamak
  665. KAŞIKLIK MÜÑÜZ: kaşık yapmak içtn hazırlanan boynuz,I, 504
  666. KAŞIMAK: kaşımak·I, 438;III, 267
  667. KAŞINMAK: I, 261 kaşıtgan çok kaşitan, I, 514
  668. KAŞITMAK: kaşıtmak, II, 307
  669. KAŞLAMAK: kaş, germeç yapmak; kaşa vurmak· III, 299
  670. KAŞLIG: kaşlı· III, 239
  671. KAŞUK: kaşık· I, 383; III, 347 bkz> kaşık
  672. KAŞUKLAMAK: kaşıklamak. III, 338, 347 bkz> ka şıklamak
  673. KAŞUKLANMAK: kaşık sahibi olmak· II, 268, 269
  674. KAŞUKLUG: kaşıklı. I, 497
  675. KAT: kat· I, 320; III, 27
  676. KAT: nezd, yan· I, 64, 320; III, 240
  677. KAT: "mugaylan" dikeni meyvesi; dikenli ;eylerin meyvesl; her bir a ğacın meyvesi· II, 146, 147
  678. KATA: kere, defa, kez, I, 321, 498; III, 218
  679. KATARGAN: her zaman geri döndüren·II, 74
  680. KATARMAK: geri döndürmek, yöneltisinden döndürmek, çevirmek.II, 74;III, 193 bkz> kaytarmak
  681. KATGI: katı, sert· I, 441 bkz> katkı
  682. KATGURMAK: gülerek katilmak· II, 188,192, 201
  683. KATIG: katı, sert, sıkı, kuvvetli, I, 110, 375, 472; II, 338, 354; III, 44, 219, 287, 373
  684. KATIGLANMAK: çabalamak, uğra;mak· II, 268, 270; III, 159
  685. KATIGLIG: soysuz, katiklı· I, 496
  686. KATIGLIK: felâket· III, 233
  687. KATIK: katgı, herhangi bir nesneye kat ılan; sirke, yoğurt gibi tutmaç yemejine katılan nesne· I, 382
  688. KATILGAN KARILGAN: her işe her zaman katılan, karışan· I, 520
  689. KATILMAK: karıştırılmak; erkek kadın çiftleşmek, II, 121 bkz> karılmak, katılmak karılmak katılmak karılmak
  690. KATINMAK: sertelmek·I, 498
  691. KATINMAK: katar görünmek·II, 154
  692. KATIR: katır,I, 364, 495;III, 302
  693. KATIRTMAK: döndürmek; reddetmekle emretmek·III, 430, 431
  694. KATIŞMAK: katmakta yardım ve yan; etmek, II, 89
  695. KAT KADRAK: yan, yamaç· I, 472
  696. KATKI: katı, I, 427 bkz> katgı § katkı kişi; kimseye boyun eğmeyen adam· I, 427
  697. KATKI: (a?) ç çıyana benzer bir böcek· I, 455
  698. KATLANMAK: meyvelenmek; dikenll ağaçlar meyvelenmek .III, 196, 197
  699. KATLIŞ: katlış; su kollarının kavşıtında olan su birikintisi· I, 460
  700. KATLIŞMAK: su kolları kavu;mak·I, 460
  701. KATMAK: katmak, karıştırmak; katılaşmak, sert olmak; mihnete ve sıkıntıya düşmek, yorulmak·I, 205, 432, 440, 467;II, 295
  702. KATMAK KARMAK: katmak, karıştırmak.I, 432
  703. KATNATMAK: tekrar ettirmek·II, 349
  704. KATRUNMAK: duraklamak, çekinmek,II, 249
  705. KATTURMAK: büktürmek, katlatmak, kattırmak·II, 189, 190
  706. KATUN: kadın, hatun, Afrasyab kızlarından olanların adı· I, 138, 376 ,410;III, 240
  707. KATUNLANMAK: hanımlanmak, han karısı şekline girmek·III, 206
  708. KATURGAN: çok sevlnen, çok öğünen, çok gülen· I, 516
  709. KATURLUG OK: temreni ağıya bulaştırılmiş ok, II, 284
  710. KATURMAK: katılaştırmak.II, 74
  711. KATURMAK: sevinmek, öğünmek, gülmek.I, 516
  712. KATUT: katık,II, 284
  713. KATUT: kak, yarma·II, 284
  714. KATUT: pabuçcu çirişi·II, 284
  715. KAVIK: kepek, darı kepeği,III, 165 bkz> kavık
  716. KAVUK: mesane, sidiklik; kavuk, III, 165 bkz> kavuk
  717. KAVUT: kavut· III, 163 bkz> kagut
  718. KAVUZ: şaraptaki çôr çöp, tortu·III, 164
  719. KAV: kav-III, 155
  720. KAVÇIMAK: saldırmak, üstüne du;mek· III, 276 bkz> kafç ıtmak
  721. KAVDINMAK: acınmak, şefkat göstermek, fenalıktan kurtulması yollarını aramak· II, 249 bkz> kavdunmak
  722. KAVDUNMAK: acınmak, ;efkat göstermek, fenalıktan kurtulması yollarını aramak· II, 249 bkz> kavdınmak
  723. KAVIK: kepek, darı kepeğl; kavuz· I, 221, 383; III, 165 bkz> kav ık
  724. KAV KUV: dikişin büzülmesi, çekllmesi, elblsenin dikilirken k ırışıp büzülmesl· III, 129,155
  725. KAV KUV BOLMAK: diklllrken büzülmek, çekil ınek, kötü dikilmekten kıvrışmak.III, 129
  726. KAVRAMAK: sıkmak, kavramak· II, 82 bkz>kavurmak
  727. KAVRULMAK: kavrulmak, II, 235 bkz> kagrulmak, kagurmak, kovurmak, kugurmak, kuvurmak
  728. KAVRUŞMAK: kavurmakta yardım etmek·II, 219, 220 bkz; kagruşmak
  729. KAVŞI: ince, çatık·I, 424
  730. KAVŞUT: iki hanın, ülkelerinin baysall ıği için, buluşarak barışmaları. I, 451; II, 102
  731. KAVUK: sidiklik, mesane; kavuk, I, 383; III, 165 bkz> kavuk
  732. KAVURMAÇ: kavrulmuş buğday·I, 493 bkz> kogurmaç, kovurmaç
  733. KAVURMAK: kavramak, sıkmak,I, 518;II, 82 bkz> kavramak
  734. KAVUŞMAK: kavuşmak, yaklaşmak.II, 102, 103; III, 153, 188
  735. KAYA: kaya·I, 73;II, 7, 19, 20, 170 § yal ım kaya; sarp dağın eteği·III, 19, 20
  736. KAYAÇUK: güzel kokulu bir dağ otu· ("Safran"denen bitki olmak ihtimali vard ır).III, 177
  737. KAYAK: kaymak (yenecek)· III, 167 bkz> kanak, k ıyak, konak
  738. KAYA KÖRMEK: uzaktan görmek·III, 219 bkz> kıya körmek· kura körmek, kuya körmek kayda nerede·I, 52, 419; III, 173 bkz> handa, kanda, kayuda
  739. KAYGIK: kayık, I, 100; III, 175 bkz> kayguk
  740. KAYGUK: kayık· I, 186 bkz> kaygık
  741. KAYGURMAK: kayırmak, kaygılanmak·II, 193; III, 193, 194 bkz> kadgurmak
  742. KAYIG YER: yoldan sapa olan yer·III, 166
  743. KAYIN: kardeş, hısım ve akraba· I, 32 bkz> kadın, kazın
  744. KAYINMAK: kaynamak. III, 191 bkz> kaynamak
  745. KAYIÑ: kayın ağacı·I, 32 bkz> kağıñ
  746. KAYIR: kum, kaba topraklı yer·I, 158, 166; III, 165
  747. KAYIRLIG: düz ve kaba topraklı·III, 178
  748. KAYIŞMAK: birbirine acımak, birbirini kayırmak· III, 188 bkz> kaymak, kışmak
  749. KAYMAK: meyletmek, kaymak; caymak; acımak, kayırmak, tınmak, iltifat etmek·I, 403; II, 45;III, 182, 245, 246 bkz> kayışmak, kışmak
  750. KAYNAMAK: kaynamak; karşı gelmek, kabulden çekinmek, sözünü reddetmek· I, 166, 225, 248, 390, 441;III, 191, 280, 302 bkz> kay ınamak
  751. KAYNATMAK: kaynatmak· II, 357
  752. KAYRIŞMAK: bükmekte yarış etmek· III, 194, 195
  753. KAYTARGAN: daima geri döndüren, kaçıran.I, 516, 517
  754. KAYTARMAK: yõneltisinde döndürmek, çevirmek,III, 193 bkz> katarmak
  755. KAYTARMAK: saldırtmak,III, 429
  756. KAYTIŞMAK: birbiri ardına gitmek,III, 195
  757. KAYTURMAK: kayırttirmak, yardım ettirmek· III, 193
  758. KAYU: hangi, hani, nice·I, 31;III, 218, 237, 367 bkz> hayu, kanu
  759. KAYUDA: nerede, I, 99,419;III,173 bkz> handa, kanda, kayda
  760. KAYUKLANMAK: kaymaklanmak.III, 197, 198
  761. KAZ: kaz·I,100,104, 254, 256, 487;II,177,181, 359;III, 128, 130. 149, 332, 358, 384
  762. KAZ: her ağacın kabugu· III, 151 bkz> kas, kasuk
  763. KAZAÑKU: karma karışık, dolaşık (ip), III, 388
  764. KAZGAN: sel sularının yardığı yer· I, 18 § kazgan yer; içerisinde yarlar, batakl ıklar, çatlaklıklar bulunan yer· I, 439
  765. KAZGANÇ: kazanç· III, 386
  766. KAZGANMAK: kazanmak· II, 249, 250
  767. KAZI: etlilikten insan karnındaki girlnti ve çıkıntılar, at karnı içinden çıkan yağ· III, 223
  768. KAZILMAK: kazılmak· II, 135
  769. KAZIMAK: kazmak ve eşmek, deşmek, kazımak· III, 264
  770. KAZIN: kayın, dünür, hısım· I, 403 bkz> kadın,kayın
  771. KAZINDI TOPRAK: kazılmış toprak· I, 449
  772. KAZINMAK: kazılmak, kazmayı iş edinmek, kazar görünmek· II, 155
  773. KAZIŞMAK: kazmakta yardım ve yarı; etmek, II, 100
  774. KAZLINMAK: kazılmak, çukurlar yapılmak,II, 251
  775. KAZMAK: kazmak, at hafarılanarak ve çamışlanarak ayağıyle yerl kazmak, kazılmak·II,10, 59
  776. KAZÑUK: kazık,III, 383 bkz> kazuñuk
  777. KAZTURMAK: kazdırmak·II, 190
  778. KAZUK: kazılmış·I, 382 § kazuk arık; kazılmış ark·I, 382
  779. KAZUÑUK: kazık·III, 383 bkz> kazñuk
  780. KEBELİ: ışık etrafında geceleri uçan kelebek, pervane, evelek·I, 448
  781. KEBEZ: pamuk,I, 293, 303, 510 bkz> kepez
  782. KEBEZLİG: pamuklu, pamuk sahibi·I, 507
  783. KEBEZLİK: pamukluk, pamuk biten yer·I, 507
  784. KEBİMEK: bazı yerleri kurumak·III, 257 bkz> kepimek
  785. KEBİT: dükkân, magaza, içkl içllen yer, meyhane,I, 357 bkz> kepit
  786. KEBİTMEK: kurutmak·II, 298 bkz> kepitmek
  787. KEÇE: keçe,III, 219
  788. KEÇE: karpuz ve hıyara ben2er şeylerin taşındığı sele ve sepet·III, 220
  789. KEÇİ: keçi,III, 219 bkz> eçkü
  790. KEÇİK: köprü, geçit,I, 390;III, 191 bkz> keçi ş
  791. KEÇİLMEK: geçilmek· II, 136
  792. KEÇİŞ: geçit, ırmağın, derenin geçidi, I, 369 bkz> keçik
  793. KEÇİŞMEK: geçmekte yardım ve yarış etmek, II, 93
  794. KEÇİTMEK: geçirtnnek· II, 300
  795. KEÇMEK: geçmek, ölmek· I, 44, 79, 80, 82, 94, 245, 451;II, 5, 6, 87, 164, 225; III, 5, 9, 33, 85, 121, 288
  796. KEÇRÜMSİNMEK: geçer görünmek· II, 261
  797. KEÇRÜŞMEK: birbirini geçmek, geçirmekte yard ım etmek· II, 222, 225, 257
  798. KEÇSEMEK: geçmek istemek·I, 155
  799. KEÇSETMEK: geçmek umudunda bulundurmak· II, 336
  800. KEÇTÜRMEK: geçtirmek II, 194
  801. KEÇÜNMEK: geçer görünmek· II, 156
  802. KEÇÜRGEN: her zaman başaran·II, 521, 522
  803. KEŞÜRGEN: çok bağışlayan·I, 521
  804. KEÇÜRMEK: evirip çevirmek, başarmak; bağı;lamak,I, 47
  805. KEÇÜRSEMEK: geçirmek istemek·III, 247
  806. KEÇÜRTMEK: geçirtmek.III, 431, 432
  807. KED: bir şeyi anlatmakta obartma ve pekitme istenirse kullan ılan edat·I, 321 bkz> ked, key
  808. KEDKİRMEK: hayvan çamışlık etmek, üstüne yük vurdurmaz olmak·II, 196
  809. KEDRİM ET: derisi yüzülmüş et· I, 485
  810. KEDÜK: tulganın altına giyilen tüyden yapı1mış takke·I, 390
  811. KEDÜK: yağmurluk-I, 508 bkz> kedük
  812. KEDÜKLÜG: yağmurluk sahibi·I, 509
  813. KEDÜKLÜK KİDİZ: yağmurluk yapmak için ayrılmış, hazırlanmış keçe·I, 508
  814. KED: obartma, pekitme bildiren blr edat·I, 322 bkz> ked, key
  815. KEDGÜ: giyilecek nesne,I, 430
  816. KEDİLMEK: giyilnıek·II, 136
  817. KEDİNDİ TON: çok giyilen elbise I, 449
  818. KEDİRMEK: hayvan derisi yüzmek, bir hayvan ı kakaç (pastırma) yapmak· II, 76
  819. KEDLEMEK: çabalamak. III, 299, 300
  820. KEDMEK: giymek·I, 12, 394;II, 296;III, 20, 156, 441 bkz> ketmek
  821. KEDRİLMEK: et soyulup kurutulmak, kakaç (past ırma) yapılmak· II, 237
  822. KEDRİŞMEK: et soyup kurutmakta yardım etmek, II, 222
  823. KEDRÜLMEK: giyilmek· II, 237
  824. KEDRÜŞMEK: birbirine giydirmek, II. 222
  825. KEDÜK: kepenek, yağmurluk; elbise, giyecek, I, 390;III, 38 bkz> kedük
  826. KEDÜKLÜG: kepeneği olan kimse·III, 256
  827. KEDÜRMEK: giydirmek.II, 76, 161
  828. KEDÜRSEMEK: giydirmek istemek III, 332
  829. KEDÜT: çamaçır, giyecek, gelin ve güveyin hısımlarına armağan olarak giydlrdlkleri elbise· I, 12, 357
  830. KEFEÑ: zahire armağanı· III, 385 bkz> kefşeng
  831. KEFGEK: peltek, kekeme kimse· II, 289
  832. KEFREMEK: gevşemek, I, 103 bkz> kevremek, kövremek, küfremek
  833. KEFŞEÑ: harman temizlendikten sbnra gelen kimseye verilen zahire armagan ı. III, 385 bkz> kefeñ
  834. KEGİRMEK: geğirmek· II, 84
  835. KEK: kin, hınç, öç; sıkıntı, zahmet, mihnet I, 44, 230, 479;II, 283 bkz> kekmek, kekmen
  836. KEKLİG: kinli, hınçlı·II, 283
  837. KEKLİK: keklik·I, 479
  838. KEKMEK ER: tecrübeli adam·I, 479 bkz> kek, kekmen
  839. KEKMEN: başından geçen sıkıntı ve zahmetlerle pişmiş, pekleşmiş adam.I, 480 bkz> kek, kekmek
  840. KEKRE: develerin yediği acı bir ot·I, 422
  841. KEKTEŞMEK: hınçlaşmak, kin bağlaşmak·II, 222
  842. KEKÜK: seksek kuşu; kemiği büyü ve tılsım için kullanılır· II. 287
  843. KEKÜŞ: ;işlik iç!n sürülen blr ilâç, aks ırgan otu; "Saponaria" veya "Veratrum album"·I, 407
  844. KELDEÇİ: gelici, gelen·I, 24
  845. KELDÜGİ: geli;i.I, 36;II, 42
  846. KELDÜRMEK: getirmek.I, 20, 71, 93, 94. 97, 251, 340;II, 195; III, 144 bkz> keltürmek
  847. KELEÇÜ: söz· I, 445
  848. KELEGEN: gelen· I, 24
  849. KELEGÜ: tarla sıçanı soyundan bir hayvancık, geleni- I, 448
  850. KELEP: Türk yaylalarında biten bir ot; davarı çabuk semirtir.I, 353
  851. KELEPLENMEK: bir yer "kelep" otuna sahip olmak· 11. 269
  852. KELER: keler, kertenkeleler!n genel ad ı·I, 364
  853. KELESİ: gelme zamanı·II, 69
  854. KELGELİMET: gelmek için·I, 144, 325
  855. KELGİN: büyük ırmaklann veya denizlerin taşar gibi kabarması, med·I, 443
  856. KELGİRMEK: gele yazmak, gelmek istemek,II, 196
  857. KELGÜ: gelme zamanı, geliş, gelecek·I, 119; II, 68
  858. KELGÜÇİ: gelici, gelen·II, 54
  859. KELGÜLÜK: gelmeye hak kazanmış (kimse).I, 25
  860. KELİG: gelecek, gelecegi.I, 26;II, 41, 52, 58, 172;III, 160
  861. KELİGLİ: gelmek üzere olan·I, 25;II, 58
  862. KELİGSEK: gelmeye istekli olan;II, 55
  863. KELİGSEMEK: gelmek istemek·III, 285, 335 bkz> kelsemek
  864. KELİMSENMEK: gelir görünmek.II, 259
  865. KELİN: gelin·I, 404;III, 12, 242
  866. KELİŞ: geliş.I, 370
  867. KELİŞ BARIŞ: geliş gidiş.I, 370
  868. KELİŞLİG BARIŞLIG EV: konuk odası,I, 370
  869. KELİŞMEK: gelişmek.II, 110
  870. KELİŞMEK BARIŞMAK: birbirine gelip gitmek· II, 110
  871. KELMEK: gelmek,I, 20, 24, 26, 35, 36, 37, 53, 76, 77, 82, 87, 88. 93, 97,108, 125, 126, 129, 130, 132, 136, 165, 212, 219, 226, 315, 319, 323, 325, 328, 334, 339, 350, 387, 391, 403. 409, 417, 441, 442, 445, 462, 463, 468;II, 25, 26, 35, 38, 41, 43, 46. 59, 60, 6
  872. KELÑİZ: sel I, 343
  873. KELÑİZLEYÜ: sel gibi.I, 343
  874. KELSEMEK: gelmek istemek, gelsemek·III, 285 bkz> keligsemek
  875. KELTÜRMEK: getirtmek·II, 195 bkz> keldürmek
  876. KEM: hastalık·I, 338;II, 363
  877. KEMDÜK SÖÑÜK: sıyrılmış, eti yenmiş kemik. I, 480
  878. KEMEK: pamuktan yapılmış çubuklu ve nakışlı bir dokuma; bundan bürgü yap ılır, Kıpçaklar yagmurluk yaparlar·I, 392
  879. KEMÍ: gemi·I, 179; III, 235 bkz> kimi
  880. KEM(İ)ŞMEK: saldırmak, çıkarmak, atmak, sürmek; bir ;eyi çıkarıp atmak·I, 309, 441, 472; II, 112, 115
  881. KEMLEMEK: kötülemek, hasta olmak,III, 301 bkz> kemlenmek
  882. KEMLENMEK: hastalanmak· I, 338; II, 253 bkz> kemlemek
  883. KEMLETMEK: sıkıntı veya zarar vermek, kötületmek, hasta etmek· II, 348, 349, 363
  884. KEMRÜŞMEK: kemirişmek, kemirmekte yariş etmek· II, 224
  885. KEMÜRMEK: kemirmek. II, 85, 86
  886. KEN: dogu ülkelerinde her şehre verilen bir addır· I, 339 bkz> kend, kent
  887. KENÇ: genç, çocuk; her hayvan ın küçügü· I, 169, 278; II, 304, 307; III, 181, 270, 438
  888. KENÇEKLENMEK: Kençek kılığına girmek, Kençekleşmek II, 277
  889. KENÇLİYÜ: hanların düğünlerlnde veya bayramlarda ya ğma edilmek üzere yapılan sofra· III, 438
  890. KEND: şehir; kale·I, 22, 178, 236, 248, 302, 339, 343, 344; III, 150 bkz> ken, kent kendü
  891. KENDİ: , zat, nefs, kendisi. I, 127, 419; III, 29
  892. KENDÜK: küp gibi topraktan yapılan büyükçe bir kap, küp·I, 480;II, 129
  893. KENPE: bir ot adı·I, 416
  894. KENT: şehir·III, 34 bkz> ken, kend
  895. KENZİ: kırmızı, sarı, ye;il gibi birtakım renkleri bulunan bir Çin dokumas ı·I, 422
  896. KEÑEMEK: danışmak, görüşmek, tedbir etmek· III, 396
  897. KEÑES: sığ, az, kolay, hafif·III, 364
  898. KEÑEŞ: işlerde danışma, görüşme, düşünme,tedbir·III, 365
  899. KEÑEŞLİK: danışıklı, tedbirli,I, 232;III, 358
  900. KEÑEŞMEK: kar;ılıklı danı;mak, tedbir etmek· III, 393, 394
  901. KEÑEŞSİZ: danışıksız, tedbirsiz·I, 232
  902. KERÍGİRSİMEK: dlbi yanmak, dibl yanarak koku yükselmek·III, 409
  903. KEPEK: unda ve başta bulunan kepek,I, 390; II, 310; III, 93, 101
  904. KEPEKLİG: kepeği olan,I, 508
  905. KEPEKLİK: kepek konan yer·I, 508, 510
  906. KEPEK YİNCÜ: küçük inci·I, 390
  907. KEPEZ: pamuk-I, 293, 303, 510 bkz> kebez
  908. KEPİMEK: bazı yerleri kurumak, III, 257 bkz>kebimek
  909. KEPİT: dükkân, mağaza, meyhane·I, 357 bkz> kebit
  910. KEPİTMEK: kurutmak·II, 298 bkz> kebltmek
  911. KEREGÜ: çadır; kışlık ev,I, 404, 447, 448
  912. KEREGÜLENMEK: çadırlanmak, çadır edinmek, çadıra girmek·III, 205
  913. KEREK: gerek, olmalı, yaraşır, lâzım, ihtiyaç, gerekli. 1. 126, 152, 163, 391;III, 44, 216, 371
  914. KEREKLEMEK: yokluğu dolayısıyle aramak, araştırmak, III, 341
  915. KEREKLİG: gerekli· I, 509
  916. KEREM: izbe· I, 398
  917. KEREY: saç tıra; eden ustura,III,174 bkz> yüligü
  918. KERGEMEK: yaraşmak· I, 362
  919. KERGÜK: koyunun içerisinde, kırkbayır ile beraber bulunan şirden gibi ;ey· II, 289
  920. KERİK: geniş· I, 94
  921. KERİLGEN: her zaman gerilen, gerinen, esniyen· I, 523 kerilmek gerllmek, gerinmek, esnemek· I, 119; II, 136 kerim duvarlara örtülen, kaplanan dokuma nesneler.I, 398
  922. KERİŞ: üstüne çıkılabilen dağ tepesi·I, 370
  923. KERİŞ: atin karnı, sırtı·I, 370
  924. KERİŞ: savaşta dayanma,I, 370
  925. KERİŞ: kavga, çeki;·I, 370
  926. KERİŞMEK: uğraşmak, kavga etmek, çekişmek· I, 370;II, 99, 115
  927. KERİŞMEK: germekte yardım ve yarış etmek· II, 98
  928. KERİTMEK: havlatmak, ürdürmek· II, 305
  929. KERJÜ: tüfekte atılan yuvarlak taneler, III, 441
  930. KERKİ: dülger keseri, keser· I, 430
  931. KERMEK: germek, çeklp uzatmak; kapatmak; ürümek, havlamak· II, 8; III, 39
  932. KERPİÇ: kerpiç· I, 455; III, 119 § pışık kerpiç
  933. KERŞEGÜ AT: kürek kemiğinin altında yağırı bulunan at·I, 491
  934. KERTİK: ekmek ve ekmeğe benzer şeylerin sayısını bilmek için bir ağaçta yapılan kertik, çetele· I, 478 bkz>
  935. KERTÜK: kertilmek kenilmek; (insanlar için) horlanmak· I, 160; II, 236
  936. KERTİŞMEK: kenmekte yardım ve yarış etmek· II, 222
  937. KERTMEK: kertmek (köleyi yola getirmek için söylenir)· III, 427
  938. KERTÜK: ağaçta açılan kertik- I, 478 bkz> kertik
  939. KERTÜK KEMRÜK: kesik, gedik· I, 478
  940. KERTÜRMEK: gerdirmek, serdirmek· II, 194
  941. KERÜ: geri,. den ise·I, 205, 361; II, 133 bkz>karu
  942. KES: parça·I, 329 bkz> kesek
  943. KES: kesek, abdest bozduktan sonra bununla temizlenilir.I, 329
  944. KESEK: kesik, parça·I, 14, 391 bkz; kes
  945. KESGÜ: kesecek nesne· I, 13
  946. KESGÜK: halka, köpeğin boynuna geçirilen halka, tasma· II, 289
  947. KESİLGEN: her zaman kesilen· I, 523
  948. KESİLMEK: kesllmek· I, 339; II, 136, 137
  949. KESİNMEK: kesinmek·II, 157
  950. KESLŞMEK: kesmekte yardım ve yariş etmek· II, 101
  951. KESLEMEK: kesekle koğmak· III, 300
  952. KESLİNÇÜ: sarı keler, III, 242
  953. KESLİNMEK: kesilmek· I, 352; II, 253
  954. KESLİŞMEK: kesilip ayrılmak· II, 224
  955. KESME: enli ok 100^01^.I, 434
  956. KESME: kakül, zülüf, perçem,I,II, 233, 434
  957. KESMEK: kesmek· I.11 13, 14. 434; II. 11
  958. KESMELENMEK: zülüflenmek, kâküllenmek· III, 203
  959. KESTEM: geceleyin davetsiz gelen adamlara verilen içki ziyafeti· I, 485
  960. KESTER: saksı· I, 457
  961. KESTÜRMEK: kestirmek· II, 195
  962. KESÜRGÜ: dağarcık, kap·I, 358, 490; 111. 48
  963. KETEN: zahmet, sıkıntı,I, 404
  964. KETİŞMEK: ayrılmak, ayrışmak·II, 89, 90
  965. KETKİ AT: sırtı dar, yanları geniş at·I, 430
  966. KETMEK: giymek·II, 296 bkz> kedmek
  967. KETMEN: yeri kazmak için kullanılan aygıt·I, 444
  968. KETÜ: çolak·III, 219
  969. KETÜT: ekşi suratlı, buruşuk yüzlü· II, 284
  970. KEVÇİ: Uygur ellerine kadar Kâşgaristan'da kullanılan 10 rıtllık bir hububat ölçeği· I, 417
  971. KEVEG: burundaki kıkırdak·I, 391
  972. KEVEL: at yürüyüşlü, küheylan at, soylu at· I, 395; II, 133
  973. KEVELMEK: gevşemek, zayıflamak,I, 397 bkz> kevllmek
  974. KEVGİN AŞ: doyurmayan aş·I, 443 bkz> çivgin
  975. KEVİLMEK: gevşemek, zayıflamak·II, 131, 137, 138 bkz> kevelmek
  976. KEVLİ: ırmak ağzı, III, 442
  977. KEVMEK: gevelemek, gevmek; gevşetmek· II,16; III, 288
  978. KEVREK: gevrek, yunnu;ak (bitki)· I, 479
  979. KEVREMEK: zayıflamak; gevşemek· III, 41, 282 bkz> kefremek, kövremek, kilfremek
  980. KEVRETMEK: gevşetmek· II, 334, 335
  981. KEVRİK: gürgen ağacı· I, 479
  982. KEVŞEK: gevşek, yumuşak. I, 479 bkz> küvşek § kevşek etmek; bir çeşit ekmek· III, 287
  983. KEVŞEMEK: geviş getirmek; gevşemek, III, 287
  984. KEVŞENGEN: çok geviş getiren· II, 256
  985. KEVŞENMEK: geviş getlrmek· II, 252, 255
  986. KEVŞEŞMEK: birbirini görerek geviş getlrmek·II, 351
  987. KEVŞETMEK: gevşetmek, yurnuşatmak; geviş getirtmek· II, 338
  988. KEVTÜRMEK: gevşetmek·II, 195
  989. KEVÜRKEN: dağ soğanı· I, 525 bkz> kümürgen, kümürken, küvürken
  990. KEY: pek, gâyet, sağlam· I, 459 bkz> ked, ked
  991. KEYİK: geyik, yaban hayvanı, aslında yabanî olan her şey, eti yenen hayvanlardan ceylân, s ıgın, dağ keçisi gibi hayvanlar, yabanî (vah şî) -evcil (ehlî) karşıtı-, av hayvanı ve av, I, 26,155,157, 171, 206, 224, 228, 263, 295, 306, 311, 421; 11, 8, 10, 16, 120, 14
  992. KEYİK: maymun yapılı (insanlar için)·III, 168
  993. KEYİK SÖĞÜT: yaban sogüdü·III, 168
  994. KEYLİG: maynıun·III, 175
  995. KEYLİG KİŞİ: şaşkın veya yabanş gibi iki tarafına bakarak yürüyen adam. III, 175
  996. KEYÜK: kebe ve kepenek gibi ;eyler· III, 168
  997. KEZ: gez· I, 326; III, 106, 318
  998. KEZ: süt ve un gibi şeylerín tencere dibinde yap ışıp kalan parçaları. I, 327
  999. KEZ: ipekli bir Çin kumaşı· I, 327
  1000. KEZGERMEK: gezlenmek, geze getirmek· II, 196; III, 106
  1001. KEZİK: gezek; sıtma, nöbet, işte nöbet· I, 391
  1002. KEZİK: cesaret · I, 391
  1003. KEZİŞMEK: gezmekte yari{mak· II, 100
  1004. KEZİTMEK: gezdirmek· II, 306
  1005. KEZLEMEK: gezlemek, gezini düzeltmek, temizlemek. III, 300, 318 ·
  1006. KEZLENMEK: gezlenmek; dibi tutmak, II, 252,253
  1007. KEZLEŞMEK: gezlemekte yardım ve yarış etmek·II, 224
  1008. KEZLETMEK: gezletmek· II, 348
  1009. KEZLİK: küçük kadın bıçağı, kadınlar üst elbiselerine takarlar· I, 478
  1010. KEZMEK: gezmek, dolaşmak· II, 10
  1011. KEÇ: geç (vakit).I, 294;III, 121
  1012. KEÇE: gece, III, 219
  1013. KEÇİLMEK: geciktirilmek. III, 195
  1014. KEÇİTMEK: geciktirmek·II, 300
  1015. KEÇMEK: gecikmek·III, 180, 183
  1016. KEÇÜRMEK: geciktjrmek· III, 187
  1017. KEÑÜTMEK: genişletmek, II, 326
  1018. KETERMEK: §1(161-1116^ III, 164
  1019. KI: nida "ya"sı yerine; çağırma edati·III, 212
  1020. KI: hısımlık bildiren isimler sonuna gelerek ac ıma ve sevme anlatan bir edat·III, 212
  1021. KIÇI: hardal· III, 238
  1022. KIÇILAMAK: gıdıklamak· III, 323, 329
  1023. KIÇURMAK: kınamak, ayıplamak; başkasınm kaygısından ferah duymak· III, 187
  1024. KIDIŞMAK: kenar dilkmekte yardım etmek, değirmi bir şeyin kenarını dikmekte yardım etmek·II, 93 ,94
  1025. KIDITMAK: kenar diktlrmek, kıyılatmak·II, 301
  1026. KIDIG: kıyı, yan, kenar 1. 375, 496
  1027. KIDIGLAMAK: kıyı dikmek, kıyılamak·III, 336
  1028. KIDIGLANMAK: kıyılanmak, kenarlanmak.II, 268
  1029. KIFÇAKLAMAK: Kıpçak boyundan saymak· Kıpçak boyuna nispet etmek·III, 351
  1030. KIFÇAKLANMAK: Kıpçak kılıgına girmek· II, 279 bkz> Kıvçaklanmak
  1031. KIFTU: makas, kırkı. I, 416
  1032. KIFTULAMAK: sındı ile kırkmak, kırpmak,III, 352
  1033. KIG: topragı kabartmakta kullanılan gübre·III, 129
  1034. KIGLATMAK: fışkı ile gübreletmek; (at) sıçırtmak, tersletmek·II, 348
  1035. KIKI: gürültü·III, 227 bkz> urı kıkı
  1036. KIK(I)RMAK: yüksek sesle çağırmak, bagırmak, haykırmak,I, 441, 442;II, 83
  1037. KIKRIŞMAK: çagrışmak, bağrişmak·II, 220
  1038. KIL: kıl (insanda ve hayvanda)·I, 337
  1039. KILDRUK: buğday vb· başaklanndakl kılçık,III, 417
  1040. KILGAN: çok kılan, çok yapan· I, 470
  1041. KILGU: kılı;, yapış, kılgı· I, 494
  1042. KILIÇ: kılıç·I, 183, 321, 339, 359, 397, 417;II, 116, 129, 147, 197, 246, 281, 308. 344, 356; III, 70, 77, 135, 169. 268. 277, 296, 373, 437
  1043. KILIÇLAMAK: kılıçlamak, kılıç ile çalmak ve vurmak,III, 331, 346
  1044. KILIÇLANMAK: kılıç sahibi olnnak· II, 267
  1045. KILIG: kılış, yapış· II, 40
  1046. KILIK: huy, gldi;· I, 383; II, 230 bkz> kılk
  1047. KILINÇ: iç, amel, ahlâk, nninez, huy, fena huy,kad ın naz ve kırışması· II, 156;III, 374
  1048. KILINÇLANMAK: nazlanmak (kadın), kırışmak· III, 374
  1049. KILINMAK: tavır takınmak (kadın), nazlanmak; yapılmak, kılınmak, işlenmek I, 64, 394, 508; II, 156; III, 20
  1050. KILIŞMAK: yapmakta yardım ve yarış etmek· II, 109
  1051. KILİDE: gerdanlık· I, 432 bkz> bakan
  1052. KILK: huy, gidiş· I, 383 bkz> kılık
  1053. KIL KUDRUK: kıl kuyruk; ördeğe benzer bir kuş· I 337
  1054. KIL KUŞ: ördeğe benzer bir kuş, I, 337
  1055. KILMA: yapma, yapı;, I, 150;III, 213
  1056. KILMAK: kılmak, yapmak, etmek, eylemek, olmak· I, 36, 39. 44.74,113,114,141.171, 237. 263, 274, 321, 330, 342, 349. 350. 367. 371, 374, 376, 393, 399, 459, 462; 11. 25;III, 17, 122, 133, 159, 179, 213, 216, 224, 234, 239, 381, 432, 449 bkz> kamak
  1057. KILMIŞ: yaptıgı, I, 205, 221, 253, 407
  1058. KILTIK: başta bulunan kepek, konak·I, 475
  1059. KILTURMAK: yaptırmak·II, 191
  1060. KIMIZ: kımız.I, 365;II, 12; III, 197
  1061. KIMIZ ALMILA: ekşi elma·I, 366
  1062. KIMIZLANMAK: kımız sahibi olmak,II, 268
  1063. KIN: kın, bıçak ve kılıç kını, kılıf·I, 183, 339, 359, 397; II, 246; l1l, 140
  1064. KINAMAK: işkence etmek, cezalandırmak; bir şeye kın yapmak· III, 273
  1065. KINATMAK: işkence yaptırmak, cezalandırmak· II, 313
  1066. KINIŞMAK: istekle işe koyulmak, II, 113
  1067. KINLAMAK: kın yapmak·III, 299
  1068. KIÑIR: kızgın, şiddetli.I, 170, 183, 359
  1069. KIÑIR: aşı, yan bakış· III, 363 bkz> kıñru
  1070. KIÑRAK: et ve hamur kesilen satıra benzer büyük bıçak· III, 382
  1071. KIÑRU: yan, şaşı· III, 23 bkz> kıñır
  1072. KIR: kır, basık dağ, açık yer· I, 94, 324; III, 39
  1073. KIR: su bendi, §61-1116^I, 324
  1074. KIR: kır rengi·I, 324
  1075. KIRAGU: kırağı·I, 446
  1076. KIRBAS ER: başında saç olmayan adam·I, 459
  1077. KIRÇALMAK: değmek, değip sıyırmak·II, 234
  1078. KIRÇAMAK: amacın kenarına dokunmak, silip geçmek·III, 276
  1079. KIRÇATMAK: sıyırtmak, yaralamak, amacı delip geçmek·II, 328, 329
  1080. KIRGAG: bey ve hanın eli altındakilere kızması ve kakıması·II, 288
  1081. KIRGAG: elbisenin yanı, kenarı·II, 288
  1082. KIRGAMAK: kakımak, birine kızıp ondan yüz çevirmek, birine kızıp uzaklaştırmak (yalnız yapan insan olduğu zaman söylenir)·II, 288; III, 290 bkz> alkamak, kargamak, kargamak arkamak (Tanr ı için), kızgamak
  1083. KIRGAŞMAK: birbirinin tarafını dilemek·II, 220
  1084. KIRGATMAK: koğulamak, kızarak yüz çevirtmek· II, 338, 339
  1085. KIRGIL: kırçıl,I, 483
  1086. KIRGUY: atmaca·II, 95;III, 241 bkz> karguy, karkuy, k ırkuy
  1087. KIRILMAK: kabuğu soyulmak; malı alınmak, yoksullaşmak; kar kürünmek II, 134
  1088. KIRINDI: her şeyin kınntısı, kazıntısı, soyuntu su·I, 449
  1089. KIRINMAK: soyar veya kazır görünmek·II, 155
  1090. KIRIŞMAK: kazımakta ve sıyırmakta yardım ve yariş etmek·II, 98
  1091. KIRK: sayıda kırk,I, 349;II, 331
  1092. KIRKILMAK: kırkılmak I, 236
  1093. KIRKIN: cariye.II, 110 bkz> kız kırnak, kız
  1094. KIRKIŞMAK: kırkmakta yardım etmek·II, 221
  1095. KIRKLUM: dolusu bir klle edip oranc ıların kullandıkları bir ölçeğe verilen sıfat,III, 418
  1096. KIRKMAK: kırkmak· III, 422
  1097. KIRKUY: atmaca· III, 241 bkz> karguy, karkuy, k ırgüy
  1098. KIRLAMAK: kazmak, yerde çukurlar açmak· III, 298, 299
  1099. KIRLANMAK: kırla;mak, kıraçlaşmak, yerde çatlaklar ve hendekler meydana gelmek· II, 251
  1100. KIRLATMAK: kıyı, kenar yaptirmak· II, 347
  1101. KIRMA: söbü (mahrut) şey· I, 433 § kırma topık; herhangi söbü (mahrut) topaç· I, 434
  1102. KIRMAK: kazımak, bir şeyi kökünden çıkarmak; kırmak, II, 7. 24, 401, 406
  1103. KIRNAK: cariye·I, 473 bkz> kız, kırkın, kız
  1104. KIRT: kısa,I, 342 § kırt ot; kısa ot·I, 342
  1105. KIRTIŞ: yüz rengi; yüz·I, 460 § yer kırtışı; yeryüzü. 1. 461
  1106. KIRTIŞLAMAK: kazımak·III, 350
  1107. KIRTIŞLANMAK: güzelleşmek, güzelliği artmak· II, 272
  1108. KIRTIŞLIG: yüzlü·I, 461
  1109. KIRT KİŞİ: kötü huylu ve plnti adam·I, 342
  1110. KIRTLAMAK: kötü huylu saymak, yaray ı iyi etmek·III, 445 bkz> kartamak, kartanmak
  1111. KIRTURMAK: kazıtmak, sıyırtmak,II, 190
  1112. KIRUK: sakat·I, 382 § kıruk adak; topal·I, 382 § kıruk er; çolak·I, 382
  1113. KIRUK ADAK: topal·I, 382
  1114. KIRUK ER ÇOLAK,I, 382:
  1115. KIR YAGI: gizll düşman·I, 324
  1116. KISGA: kısa·II, 11
  1117. KISGAÇ: kısgaç·I, 455
  1118. KISGANMAK: kıskanmak; pintilik etmek, kısmırlanmak·II, 250 bkz> kısırkanmak
  1119. KISIG: kısı, hapis, sıkınti·I, 376
  1120. KISIGLAMAK: itelemek, itmek, avurduna vurmak·III, 336 bkz> kas ıglamak
  1121. KISILMAK: kısılmak, arada kalmak.II, 135
  1122. KISINMAK: kısmakcimrilik etmek; sidiği tutulmak· II, 155
  1123. KISIR: kısır, doğurmayan insan veya dört ayakl ı hayvan; kısrak· I, 236, 364; III, 88
  1124. KISIR BOLMAK: (kısraktan başka hayvan) kısır kalmak· III, 88 bkz> yozamak kısırkanmak
  1125. KISIRGANMAK: , yedirmekten çekinmek· II, 263, 264 bkz> k ısganmak
  1126. KISLINMAK: kısılmak, araya sıkışmak II, 251
  1127. KISMAK: kısaltmak, daha kısa yapmak, kısarak çalmak; kıstırmak· II, 11
  1128. KISMAK: üzenginin iki yanında bulunan kayış,ilmikli ip, kement· I, 474; II, 219
  1129. KISRAK: kısrak·I, 203, 207, 364, 474, 491, 500; II,96
  1130. KISRAKLANMAK: kısrak sahibi olmak·II, 275, 279
  1131. KISRUŞMAK: kısmakta yardım etmek,II, 219
  1132. KISTAŞMAK: titreşmek, sı2laşmak. II, 221, 222 bkz> kasnamak, kasnatmak
  1133. KISTURMAK: kıstırmak, işkence ile cezalandırmak; kısalmasını emretmek, azalmasını em-retmek· II, 190, 191
  1134. KISURMAK: kısaltmak II, 78
  1135. KIŞ: kış·I, 13, 22, 82, 170, 332;II, 26, 54, 97, 204; III, 159, 278
  1136. KIŞLAG: kışlak, kışlanacak yer,I, 13, 464; III, 88
  1137. KIŞLAGLANMAK: kışlak edinmek, kışlamak· II, 273
  1138. KIŞLAMAK: kışlamak;III, 299
  1139. KIŞLATMAK: kışlatmak, bir şeyi üzerine alıp saklamak.II, 348
  1140. KIŞLIK: kışlık, kış için hazırlanmış şey·I, 474
  1141. KIŞMAK: meyletmek, kaymak·III, 182 bkz> kay ışmak, kaymak
  1142. KIV: devlet, kut, baht·I, 301, 332 bkz> kuv
  1143. KIVAL: çekme, düzgün· I, 412 § kıval burun; çekme burun·I, 412
  1144. KIVÇAKLANMAK: Kıpçak kılığına girmek, II, 276 bkz> Kıfçaklanmak
  1145. -KIYA: küçültme eki· III, 170, 359 bkz> -gine, -kiye
  1146. KIYAK: et suyu yağı, tereyağı, kaymak, III, 32 bkz> kanak, kayak, konak
  1147. KIYA KÖRMEK: yan bakmak, arkaya bakmak, I, 369 bkz> kaya körmek, kura körmek, kuya kärmek
  1148. KIYIK: cayma, caymak; iğrilik, igri olan, sözde durmama, sõzde durmayan· I, 70; III, 167 k ıyılmak inmek; geçmek; agaç ígrilemesine
  1149. KIYILMAK: sözden dönülmek· III, 190
  1150. KIYIM: düşman gelmesi yüzünden bir vilâyet halk ının korku ve dehşete düşmesi· III, 168
  1151. KIYIŞMAK: igrilemesine ağaç kesmekte yardım ve yarış etmek·III, 189
  1152. KIYMA: kıyılmış,III, 173 § kıyma ügre hamuru serçe dili gibi iğri kesilen bir çeşit erişteIII, 173
  1153. KIYMAÇ: Çiğiller'in giydiği tiftikten yapılan beyaz başlık. III, 175
  1154. KIYMAK: sözden dönmek; kıymak, eğrilemesine doğramak· III, 246
  1155. KIYTURMAK: iğrilemesine kestirmek· III, 193
  1156. KIZ: kız, kız çocuk; cariye; pahalı nesne· I, 7, 236, 280, 291, 299, 312, 326, 382, 412, 442, 474, 496;II,10. 25, 94, 96,109, 182. 220, 272, 276, 277, 304, 340;III, 120, 137, 170, 203, 218, 259, 260, 265, 272, 289, 301, 328, 338, 371, 380, 408, 411, 450 bkz>
  1157. KIZAMAK: kızlık bozmak, III, 265
  1158. KIZARMAK: kızarmak· II, 77, 163 bkz> kızıl ermek
  1159. KIZARTMAK: kızartmak· III, 431
  1160. KIZGAMAK: (kul) kızıp uzaklaştırmak, kakımak· III,290 bkz> alkamak, kargamak, kargamak arkamak, kırgamak
  1161. KIZGUL AT: boz ile kır arasında olan at· I, 483
  1162. KIZGURMAK: işkenceye koymak, cezasını çektirmek, cezalandırmak. II, 194, 200
  1163. KIZGUT: ceza, işkence, başkaları görerek çekinmeleri için yap ılan ceza ve işkence·I, 451
  1164. KIZGUTLANMAK: suçunun cezasını görerek rüsva olduğundan bir işten çekinmek. II, 271
  1165. KIZIL: kızıl, kızıl renk, kırmızı· I, 40, 60, 362, 394, 395; II, 133; III, 20, 162, 183, 219, 325, 363
  1166. KIZIL ERMEK: kızarmak· II, 163 bkz> kızarmak
  1167. KIZILMAK: yaptığı suça bir daha dönmemek üzere ceza görmek, nedamet etmek, k ıyılmäk. II, 135, 200
  1168. KIZ KIRKIN: cariye· I, 326
  1169. KIZ KİŞİ: pinti kişi, I, 326
  1170. KIZ KUŞ: insan üzerine düşecek gibi alçaktan uçan ve tüylerinin rengi bukalemuna benzeyip aç ılınca renkten renge giren bir kuş, I, 326, 332
  1171. KIZLAMUK: kızamık, I, 528
  1172. KIZLANMAK: pahalı bulmak, II, 251; III, 198, 199
  1173. KIZLANMAK: kız edinmek, kız çocuk sahibl olmak· II, 251, 254; III, 198
  1174. KIZLAŞMAK: bahse bir kız (cariye) koymak II, 221
  1175. KIZUMAK: pahalılanmak, fiyatı yükselmek. III, 265
  1176. KİBE: az zaman, kısa zaman· III, 217 bkz> büte
  1177. KİBE BOLMAK: az zaman geçmek, III, 217
  1178. KİÇİK: küçük, küçüklük·I, 227, 390;II, 29, 95, 268;III, 87, 175 bkz> kiçük
  1179. KİÇİKLEMEK: küçük saymak, III, 341
  1180. KİÇİMEK: kaşınmak, gidişmek. III, 259
  1181. KİÇİNMEK: orospu olmak, gidişmek, ka;ınmak·II, 156
  1182. KİÇİTMEK: kaşıtmak· II, 300
  1183. KİÇÜK: küçuk· I, 93 bkz> kiçik
  1184. KİD: arka, äon, sonra· I, 200, 225; II, 142; III, 14 bkz> kid
  1185. KİD: arka, son, sonra· II, 25 bkz> kid
  1186. KİDİZ: keçe, Türkmenler'in çadır örtüleri ve göç zamanı bürgüleri gibi· I, 316, 366, 508; II, 96, 304;III, 262, 329 bkz> kiviz, küvüz
  1187. KİDİZGEK: tazeliği gidip keçeleşmiş (kavun için)· II, 290
  1188. KİDİZLİG: keçe sahibi olan·I, 507
  1189. KİDLZLİK YÜNG: keçe yapmak için hazırlanan yün·I, 507
  1190. KİKÇTİRMEK: iki klşiyi birblrine kışkırtmak, sürttürmek II, 195, 196
  1191. KİKMEK: bilemek, bir şeyi bir şey üzerine sürtmek· II, 293
  1192. KİKRÜLMEK: sokulmak, II, 237
  1193. KÌM: kim.I, 125, 192, 200, 325, 338, 353, 362, 371. 377, 425, 440, 506;II, 118. 274, 284;III, 22, 106, 123, 141, 239. 251. 288
  1194. KİMİ: gemi· III, 235 bkz> kemi
  1195. KİMİŞKE: Kaşgar'da çıkan nakışlı bir keçe· I, 490
  1196. KİMSEN: başlıklan ve kavukları süslemek için kullanılan aitın kırıntıları· I, 437
  1197. KİMÜNÇE: sivri sinek· III, 358 bkz> kümiçe
  1198. KİRİG: geniş· III, 358
  1199. KİÑİTMEK: genişletnıek· III, 396
  1200. KİÑRÜNMEK: genişlemek, bir zaman nimet içinde ya şamak. III, 400
  1201. KİÑÜMEK: genişlemek, III, 396
  1202. KİÑÜRMEK: genişletmek. III, 392
  1203. KİP: kalıp, benzer, öğür, I, 483; III, 23, 61, 119
  1204. KİPİ: gibì, I, 483; III, 23, 61, 119
  1205. KİR: kir·II, 212, 230
  1206. KİRDEŞ: bir avluda beraber oturan k6m şu· I, 461
  1207. KİRGÜ: girme zamanı, gırecek·II, 68;III, 6
  1208. KİRGÜCİ: girici, giren.II, 51
  1209. KİRİGSEMEK: girmek istemek· III, 334, 335
  1210. KİRİKMEK: kirlenmek II, 117, 119. 165 bkz> kirlenmek
  1211. KİRİLMEK: girilmek. II, 136
  1212. KİRİMSİNMEK: girer görunmek· II, 260
  1213. KİRİNMEK: girinmek, girer gôstermek, girmek· II, 156, 157, 160
  1214. KİRİŞ: kiriş, yay kirişi, yay· I, 198, 370; II, 83; III, 215
  1215. KİRİŞ: bir adamın akarlarından olan geliri· I, 370
  1216. KİRİ: ;mek glri;mek, glrlşmekte yarış etmek· II, 99
  1217. KİRİT: anahtar, kilit·I, 357;III, 345
  1218. KİRİTLEMEK: kilitlemek III, 330, 345, 348
  1219. KİRİTLİG: anahtarlı, kilit kilit ,I, 306, 506 § kiritlig kapug; killtli kap ı·I, 506
  1220. KİRKİN: boğranın, devenin kızgın zanıanı·I, 443
  1221. KİRLENMEK: klrlenmek; yumulmak.II, 252 bkz> kirikmek
  1222. KLRMEK: girmek.I, 87, 362, 395, 422, 443, 457, 488;II, 8, 18, 44, 55, 61, 67, 223;III, 65,120. 147, 212, 222, 226
  1223. KİRMİŞÇE: girmìş gibi·I, 251
  1224. KİRPİ: kirpi· I, 415
  1225. KİRPİK: kirpik. I, 478
  1226. KİRPİLENMEK: sertle;erek kirpi gibi buzülmek, yüzü as ılmak· III, 200
  1227. KİRPÜKLENMEK: gõzde kötü kıl bitmek· II, 277, 279
  1228. KİRŞEN: üstübeç; yüze sürülen düzgün. I, 437; II, 353
  1229. KİRŞENLENMEK: yüze düzgün sürünmek II, 278
  1230. KİRTGİNSEMEK: tasdik etmek istemek·I, 280
  1231. KİRTGÜNMEK: inannnak, gerçeklemek·III, 423 bkz> kirtínmek
  1232. KİRTİNMEK: inanmak I, 416 bkz> kirtgünmek
  1233. KİRTÜ: yemin, ant; gerçekllk, doğruluk· I, 416
  1234. KİRTÜÇ KİŞİ: kimseyi ;ekemeyen huysuz ki şi· I, 455
  1235. KÜRTÜLEMEK: tasdiklemek· III, 352
  1236. KİRTÜRMEK: girdirmek, II, 195
  1237. KİRÜ: geri, arka, III, 65, 245, 246
  1238. KİS: karı, I, 329. 333
  1239. KİŞ: sadak, I, 393, 457, 494; II, 275, 333; III, 126, 281
  1240. KİŞ: samur.III, 126
  1241. KİŞEMEK: kösteklemek, bağlamak· III, 268
  1242. KİŞEN: köstek· II, 13
  1243. KİŞİ: kisi, adam, insan, kimse; halk; kar ı, kadın·I, 24, 44, 45, 46, 64, 74. 87. 91, 98,106, 109, 127, 129, 140, 142, 146, 147. 152, 154,155, 156, 166, 167, 174, 179, 186, 187, 216, 240. 243, 265, 287. 296, 307, 308, 310, 317, 319, 326, 332, 342. 356, 363, 365,
  1244. KİŞİRGEK ER: evinde birini görünce can ı sıkılan, evi kendine dar gelen ki şi,II, 290
  1245. KİŞ KURMAN: ok ve yay konan kap·I, 444
  1246. KİŞ KURUGLUK: sadak, gedeleç·I, 504
  1247. KİŞNEMEK: kişnemek I, 236,III, 302
  1248. KİTERMEK: gidermek, kaldırmak.I, 440;III, 187
  1249. KİTMEK: gitmek, çekilmek.II, 296; III, 48
  1250. KİVİZ: yaygı, halı, kilim gibi şeyler· I, 366 bkz> kidiz, küvüz
  1251. -KİYE: küçültme eki, III, 170, 359 bkz> -gine,-k ıya
  1252. KİYİM KİYİM: uyuşukluk, ne çalışmak ne işi büsbütün bırakmak, gaflet, elevaylık· III,169
  1253. KİZ: kutu, misk kutusu, taht, kürsü, sand ık, kap, heybe gibi îeyler· I, 327; III, 318
  1254. KİZLEMEK: gizlemek-I, 100; II, 172, 264; III, 71, 300, 318
  1255. KİZLENÇÜ: gizli.III, 242
  1256. KİZLENMEK: saklar görünmek, kendi kendine saklamak,II, 253
  1257. KİZLEŞMEK: birbirinden gizlemek·II, 224
  1258. KİZLETMEK: gizletmek·II, 348
  1259. KOÇ: koç·I, 321; II, 184 bkz> koçñar
  1260. KOÇMAK: kucaklamak· II, 5
  1261. KOÇÑAR: koç, I, 321; II, 101;III, 102, 381, 382 bkz> koç
  1262. KOÇTURMAK: kucaklatmak, koçturmak· II, 189
  1263. KOÇU: kucaklaşma, koçuşma, I, 369
  1264. KOÇUŞMAK: kucakla;mak· II, 92; III, 188
  1265. KODI: a;ağı, aşağıya, arkası sıra· III, 46, 61, 69 bkz> kudı
  1266. KODUŞMAK: birbirine güvenmek· II, 94 ,
  1267. KODMAK: koymak, bırakmak, terk edilmek, koyuvermek· II, 29, 54, 140, 263, 295; III, 39, 172, 440 bkz> kotmak, koymak
  1268. KOG: göze veya yemeğe düşen çör çöp, pislik. III, 128
  1269. KOGIŞ: deri, II, 355 bkz> koguş
  1270. KOGŞAK: gevşek, çürük· I, 474
  1271. KOGŞAMAK: katı şey gevşek olmak· III, 287
  1272. KOGŞAMAK: koğuş ağacı dalı iIe cilâlamak, perdahlannak· III, 287 bkz> kov şamak
  1273. KOGŞAŞMAK: birlikte gevşemek, II, 350 bkz>kohşaşmak
  1274. KOGŞATMAK: kuvvetini gevşetmek, II, 337 bkz> kohşatmak
  1275. KOGURMAÇ: kavr·ulmuç buğday· I, 493 bkz> kavurmaç, kovurmaç
  1276. KOGU: ; okları perdah etmek içln koğu; (huş) ağacından yapılan aygıt· I, 369
  1277. KOGUŞ: oluk, su oluğu, değirmen oluğu, I, 369
  1278. KOGUŞ: sepili, sepisiz (tabaklanm ış, tabaklanmamiş) deri, kayı;· I, 369; II, 205. 210; III, 140, 308, 319 bkz> kogış
  1279. KOGUŞLANMAK: su fışkırmak· II, 268 koh;aşmak birlikte gevşemek, II, 350 bkz>kogşaşmak
  1280. KOĞŞUTMAK: kuvvetini gevşetmek, II, 334, 337 bkz> kogşatmak
  1281. KOKITMAK: kokutmak, II, 309, 323, 324
  1282. KOKMAK: fena kokmak, kokusu yükselmek (su) senmek, (hastal ık) sakinleşmek· II, 293, 323; III, 184
  1283. KOKRATMAK: eksiltmek, davul çalarak zararl ı hayvanları kuşları kaçırtmak,II, 334 bkz> kakratmak
  1284. KOL: kol·III, 134, 161, 288
  1285. KOL: kılıç veya bıçakta bulunan yol biçimi oyma·III, 134, 135
  1286. KOL: dağın tepesinden a;ağı inen ve derenin ortasından yüksekçe olan yer·III, 134
  1287. KOLAÇ: kulaç· I, 358 bkz> kulaç
  1288. KOLAN: kolan, bağırdak; yaban eşegi,I, 214, 263, 404, 415, 424; III, 122
  1289. KOLDAÇI: dilenci· I, 417
  1290. KOLDAŞ: koldaş, arkadaş· I, 461;III, 11
  1291. KOLDAŞLANMAK: arkadaş olmak, arkadaş saymak·II, 272
  1292. KOLGIRMAK: isteyeyazmak·II, 194
  1293. KOLMAK: rica etmek, istemek I, 274, 399;II, 25
  1294. KOLTIK: koltuk· I. 475
  1295. KOLTUKLAMAK: koltuklamak, koltuğuna almak,koltuğa vurmak·III, 351
  1296. KOLTURMAK: istetmek· II, 191
  1297. KOLUNMAK: rica etmek, kendi kendlne rica etmek, istemek .I, 22;II, 156
  1298. KOLUŞMAK: birbirinden istemek, isteşmek· II, 109, 110
  1299. KOM: deve havudu· III, 136
  1300. KOMIMAK: (bir şeye karşı) 02161110^III, 273
  1301. KOMINMAK: coşmak·II, 324
  1302. KOMITGAN: her zaman özleten, her zaman coşturan·I, 515
  1303. KOMITMAK: coşturmak, heyecana getirmek. I, 69; II, 311. 312, 324 bkz> komutmak
  1304. KOMŞUY: kanla dolmuş kene·III, 241
  1305. KOMUK: at gübresi. I, 383 bkz> kumuk
  1306. KOMUKLAMAK: pislemek, terslemek; Komuk boyuna nispet etmek·III, 339 bkz> kumuklamak
  1307. KOMUTMAK: coşturmak,I, 214 bkz> komıtmak
  1308. KON: koyun· I, 31, 309; III, 140, 244 bkz> koy
  1309. KONAK: bir çe;it kaba darı,I, 384;III, 347 bkz>koyak
  1310. KONAK: kaymak (yenecek),I, 383 bkz> kanak, kayak, k ıyak
  1311. KONAKLAMAK: darı yemek·III, 347
  1312. KONAT: birbirlerine yanaşan, toplanan insan kümesi·I, 357
  1313. KONATMAK: kondurmak, oturtmak,II, 313
  1314. KONDURMAK: kondurmak, üzerine koymak· II, 192
  1315. KONMAK: konmak, bir yere konmak·I, 319; II, 331; III, 184, 185
  1316. KONŞI: komşu, I, 435 bkz> koşnı
  1317. KONUK: konuk, misafir; ruh· I, 45, 46, 85, 332, 384, 517;II, 312
  1318. KONUKLAMAK: konuk etmek; ev sahibinin r ızası olmadan evde gecelemek· III, 339, 347
  1319. KONUKLAŞMAK: birbirine konuk olmak, II, 258
  1320. KONUGLUG: konuk sahibi olan .1, 498
  1321. KONUKLUK: konukluk, misafirlik I, 274, 504
  1322. KONUM: 'yurt, konulan yer, konak·I, 114; II, 103, 313
  1323. KOÑRAGU: çıngırak, konrak, tongurak, çan, I l, 358; III, 387, 402
  1324. KOÑRAGU: kulağın altındaki çıkıkça kemik· III, 387
  1325. KOÑRAMAK: ses kalınlaşmak; bir şey
  1326. KOÑUR: (yani kestane rengi) olmak, III, 402
  1327. KOÑUR: boğuk ses· III, 363
  1328. KOÑUR: kestane rengi· III, 363
  1329. KOÑURMAK: sökmek, kanırmak, III, 392
  1330. KOÑUZ: osurgan bõceği· III, 363
  1331. KOP: çok, pek, obartma ve pekitme edat ı·I, 319
  1332. KOP: sevinç, ferah, hop· III, 119
  1333. KOP KILMAK: sevinmek, ferahlamak, içi hop etmek· III, 119
  1334. KOPMAK: kopmak, gelmek; kalkmak; başlamak, çıkmak; baş kaldırmak· I, 88, 97, 104, 120, 142, 234, 258; II, 4; III, 128, 137, 367
  1335. KOPRUŞMAK: bir şeyi yerinden kaldırmakta yardım etmek· II, 218
  1336. KOPSAMAK: çıkmak istemek· III, 285
  1337. KOPURGAN: çok koparan, I, 517
  1338. KOPURMAK: yerinden kaldırmak, kurcalamak· II, 72
  1339. KOPURTMAK: yerinden kaldırtmak· III, 430
  1340. KOPUŞMAK: kalkışmak, kalkmakta yardm ve yarış etmek· II, 88
  1341. KOR: ziyan , III, 122
  1342. KOR: yoğurt mayası· III, 122
  1343. KORDAY: kuğu kuşu, kuğu cinsinden bir kuş,II, 177;III, 240
  1344. KORIG: koru, küçük orman·I, 17, 18, 375; II, 98
  1345. KORIMAK: korumak· III, 263
  1346. KORINMAK: sıkılık etmek, pintilik etmek,II, 155 bkz> korunmak
  1347. KORIŞMAK: korumakta yardım etmek· II, 98
  1348. KORKITMAK: korkutmak.II, 339 bkz> korkutmak
  1349. KORKLUK: korkak·III, 417
  1350. KORKMAK: korkmak· II, 312, 331; III, 282, 377,421, 422
  1351. KORKULMAK: korkulmak· II, 236
  1352. KORKUNÇ: korkunç· II, 365; III, 168, 387
  1353. KORKUNMAK: korku duymak ve korkusunu saklamak· II, 250
  1354. KORKUŞMAK: birbirinden korkmak, korku şmak II, 221
  1355. KORKUTMAK: korkutmak· II, 365 bkz> korkıtmak
  1356. KORLUK: içinde kımız biriktlrilen küçük testi· I, 473 bkz> kurluk
  1357. KORU: kendisine "demir dikeni" ad ı verilen bitkinln "putrak" veya "p ıtrak" denilen meyvesi· III, 223 bkz> yapuşgak
  1358. KORUGÇI: korucu, bir koruyu koruyucu .III, 242
  1359. KORUM: kaya,I, 398;III, 61, 105
  1360. KORUMLUG: taşlı, çakıllı· I, 498
  1361. KORUNMAK: sıkılık etmek, pintilik etmek· II, 155 bkz> kor ınmak
  1362. KOSIK: fındık I, 382;III, 347 bkz> kosuk
  1363. KOSIKLAMAK: fındıklanmak-III, 347
  1364. KOSIKLIG: fındıklı·I, 497
  1365. KOSUK: fındık III, 347 bkz> kosık
  1366. KOŞ: çift, çifte, herhangi bir şeyin çifti, eşi·I, 359;III, 126 bkz> koşa
  1367. KOŞA: çift· III, 33, 60 bkz> koş
  1368. KOŞ AT: hakan yanındaki yedek at· III, 126
  1369. KOŞLANMAK:
  1370. KOŞLUNMAK: iki şey birblrine yakın olmak, öğür kılınmak, hayvan bir araya ko şulmak· II, 251, 252
  1371. KOŞMAK: koymak, katmak; türku düzmek, II, 14
  1372. KOŞNI: komşu·I, 435;III, 220 bkz> konşı
  1373. KOŞUG: şiir, kaside·I, 376
  1374. KOŞULGAN: her zaman koşulan, katılan·I, 520
  1375. KOŞULMAK: birleşmek, katılmak, tertip edilmek, öğür kılınmak·II, 128, 135; III, 102
  1376. KOTKI: alçak gönüllü, yumuşak huylu, mütevazi I, 427
  1377. KOTKILIK: gönül alçaklığı, tevazu,II, 140
  1378. KOTMAK: bırakmak· II, 295 bkz> kodmak, koymak
  1379. KOTRULMAK: boşaltılmak· II, 234, 235
  1380. KOTRUŞMAK: boşaltmakta yardım etmek, II, 218
  1381. KOTURMAK: boşaltmak, aktarmak· II, 71, 72,164
  1382. KOTURMIIŞ: boşalmış. II, 170 § koturmuş kap; boşalmış kap, II, 170
  1383. KOVA: kova· I, 147; III, 237
  1384. KOVA: Türkler'in kullandığı gemlerde atların burnuna dogru dikilen kay ış· III, 237
  1385. KOVI: içi kof ve çürümüş olan· III, 226 bkz> kovuk, kov ı, kovuk
  1386. KOVUÇ: cin çarpması eseri, III, 163 bkz> kovuz
  1387. KOVUÇ KOVUÇ: cin çarpmasına karşı üzerlik ve ödağacı ile yapılan tütsüde cinlere "kaç, kaç"demek üzere söylenen kelimeler. III, 163
  1388. KOVUK: içi boş olan her şey·III, 164 bkz> kovı, kovı, kovuk
  1389. KOVUZ: cin çarpması eseri·III, 163 bkz> kovuç
  1390. KOVI: içi kof ve çürümüş olan· III, 225 bkz> kovı, kovuk, kovuk
  1391. KOVI: talihsiz, uğursuz, III, 226
  1392. KOVMAK: kogmak, kovalamak, sürmek. II, 16;III, 183
  1393. KOVŞALMAK: perdahlanmak, huş ağacından yapilmış aygıtla perdahlanmak· II, 236
  1394. KOVŞAMAK: koğuş ağacı dalı ile cilâlamak· III, 287 bkz> kog şamak
  1395. KOVŞAŞMAK: koğuş ağacı ile cilâlamakta yardım etmek· II,' 350, 351
  1396. KOVŞATMAK: perdahlatmak, koğu; ağacıyle perdah yaptırmak· II, 338
  1397. KOVUK: kovuk, içi boş olan her şey, I, 383; III, 164 bkz> kov ı, kovuk, kovı
  1398. KOVURMAÇ: kavrulmuş buğday·I, 493 bkz> kavurmaç, kogurmaç
  1399. KOVURMAK: kavrulmak,II, 114, 235 bkz> kagurmak, kagrulmak, kavrulmak, kugurmak, kuvurmak
  1400. KOVUŞMAK: koğmağa, tardetmege çalışmak· II, 103
  1401. KOY: koyun, I, 31, 173, 193, 199, 215, 263, 264, 284, 295, 306, 317, 326, 346, 387, 389, 392, 411, 426, 472, 483;II, 14, 15, 27, 50, 76, 90, 118, 142, 152, 184, 185, 237, 238. 310, 330,355, 359;III, 5, 60, 88, 95, 122, 126, 130,132, 142, 148, 156, 157, 167, 17
  1402. KOY: elbisenin koynu; kucak·III, 142 bkz> koyun koy derenín koyag ı, dibi, düzlüğü, III, 142 bkz> kuy
  1403. KOYAK: konak darısı· III, 167 bkz> konak
  1404. KOYAR: hayvanlara ve kölelere sö ğülen bir kelime; "ağızdan salya saçan" anlamınadır· III, 171
  1405. KOYGAŞMAK: koynuna girmek, I, 243
  1406. KOYKA: deri, kürk, III, 173
  1407. KOYKALAMAK: derinin kıllarını temizlemek, yolmak.III, 173
  1408. KOYLUŞMAK: dökülüşmek·III, 195
  1409. KOYLUŞMAK: koyula;mak, III, 195
  1410. KOYMAK: koymak, koyuvermek, bırakmak, dökmek, çalkamak·II, 45; III, 39, 171. 246 bkz; kodmak, kotmak
  1411. KOYTURMAK:
  1412. KOYU: koyu, kalın, sık· III, 367
  1413. KOYUG: (akarlarda) koyu· III, 166
  1414. KOYUGLUK: koyuluk, (akarlarda) koyuluk· III,178
  1415. KOYULMAK: akar (nesne) koyulmak· III, 190
  1416. KOYUN: koyun, kucak, II, 339, 346; III, 18, 297 bkz> koy
  1417. KOYUNMAK: kendine su koymak, dökünmek.III, 191
  1418. KOYUŞMAK: koyı·nakta yardım etmek, III, 189
  1419. KOY YILI: koyunyılı; Türkler'in on ikili yıllarından biri.I, 346;III, 142
  1420. KOZANMAK: süslenmek, bezenmek ("bezenmek" fiili ile birlikte gelir), II, 155
  1421. KÖÇ: saat, an, müddet· I, 321
  1422. KÖÇ: göç· I, 321
  1423. KÖÇMEK: göçmek· II, 5
  1424. KÖÇRÜM: belinleme, telâş, köy halkının şehre kaçışması, I, 485
  1425. KÖÇÜK: sagrı; bir hayvana binen iki adamdan arkadaki I, 390
  1426. KÖÇÜKLEMEK: sağrıya vurmak· III, 341
  1427. KÖÇÜRGEN: göçüren, uzaklaştıran·I, 522
  1428. KÖÇÜRMEK: göçürmek; yazmak, istinsah etmek, nakletmek,II, 75, 76köçürme oçak; bir yerden öbür yere göçürülebilen ocak,I, 490
  1429. KÖÇÜRME OYUN: "on dört" adı dahi verlien bir oyun·I, 491
  1430. KÖÇÜT: at·I, 357;II, 76
  1431. KÖDÜŞMEK: bekleşmek, birbirini bekleşmek, II, 94 bkz> küdüşmek
  1432. KÖDEÇ: bardak, testi·I, 360 bkz> közeç, közüç
  1433. KÖDEZMEK: saklamak, beklemek, korumak, gözetmek,II, 86, 162; III, 43, 263 bkz> köz atmak, közetmek
  1434. KÖDMEK: gözlemek; görmek· II, 87; III, 23
  1435. KÖG: şiirin vezni, aruzu, ırın ölçüsü, ırlamakta sesin yükselip alçal ışı.III, 131
  1436. KÖG: bir şehir halkı arasında bir sene içinde çıkıp gülünen şey, gülmece· III, 131
  1437. KÖG: koç veya ba;ka hayvanlar ın kı;a yakın aşması, III, 132
  1438. KÖG: ayna yüzünde meydana gelen pas; kad ınların yüzüne düşen çillik· III, 132
  1439. KÖGEN: ilmikli köstek, süt sağılacağı zaman hayvanların ayağına vurulur I, 415
  1440. KÖGERMEK: göğermek, gök rengini almak· II, 84
  1441. KÖGLEMEK: (hayvan) yeşil ot yemek· III, 300, 301
  1442. KÖGLEMEK: ırlamak, taganni etmek· II, 255; 301 bkz> köglenmek
  1443. KÖGLENMEK: yüzde çiller çıkmak; şarkı söylemek, ırlamak, taganni etmek, sesi yükselte alçalta şarkı çağırmak, I, 253; II, 253, 255; III, 131 bkz> köglemek
  1444. KÖGÜZ: göğüs· I, 366 bkz> köküs
  1445. KÖG YILKI: başıboş yayılan hayvan· III, 131
  1446. KÖK: gök, hava, sema·I, 64, 123, 139, 193, 244,338, 361, 362, 421;II, 27, 78, 81, 170, 252, 264, 283, 289, 307; III, 27, 124, 132, 282, 439
  1447. KÖK: gök rengi, gök renk, lâcivert. III, 132, 162 § kömgök; gömgök, I, 328, 338 § köpgök; gömgök· I, 328
  1448. KÖK: şehrin dõrt yanını saran yeşil bõlge, III, 132
  1449. KÖK: eğer bağı· II, 283
  1450. KÖK: kök, asıl· II, 284
  1451. KÖKDEDMEK: eğer tahtalarını diktirmek, bağlatmak- II, 328 bkz> kökletmek
  1452. KÖKEGÜN: gök sinek I 188; II, 287
  1453. KÖKLEMEK: eğer bağını sıkı bağlamak, III, 300
  1454. KÖKLENMEK: sıkı bağlanmak; asaletli veya zengin olmak· II, 253
  1455. KÖKLEŞMEK: ilişip sokulmak; eğer bağlamakta yardım etmek; hısımlıkla bağlanmak, II, 224, 225 bkz> kökteşmek
  1456. KÖKLETMEK: eğer tahtalarını diktirmek, bağlatmak· Il, 327, 328 bkz> kökdedmek
  1457. KÖKREMEK: kükremek· I, 125, 142, 354; II, 13,138; III, 282, 398
  1458. KÖKREŞMEK: gürlemek, kükremek, kişnemek, kükreşmek· II, 222, 223; III, 147
  1459. KÖKŞİN: göğümsü, gök renkte·I, 186, 437
  1460. KÖKTEŞMEK: ilişip sokulmak, eger bağlaınakta yardım etmek; hısımlıkla bağlanmak· II, 224 bkz> kökleşmek
  1461. KÖK TUBULGAN: bir kuş adı· I, 519 bkz> kök tupulgan
  1462. KÖKÜRŞGÜNLEŞMEK: güvercini öndül koyarak yar ışa gitmek.II, 226
  1463. KÖKÜRÇKÜN: güyerdn·III, 419
  1464. KÖK(Ü)S: göğüs·I, 230 bkz> kögüz
  1465. KÖKYUK: köylü ve Türkmen büyüklerine verilen ungun·III, 133
  1466. KÖL: göl, havuz, birikmiş su,I, 104; II, 79, 265; III, 135, 137, 357, 360
  1467. KÖL: denizin kendisi,III, 136
  1468. KÖLERMEK: gõl hallne gelmek, gôlermek, toplanmak, su göllenmek.I, 179; II, 84, 283
  1469. KÖLİGE: koyu gölge· I, 448; III, 174 bkz> köllk
  1470. KÖLİK: gölge·I, 409 bkz> kölige
  1471. KÖLİKLİK: gölgelik·I, 510
  1472. KÖL SUV: Karluk büyüklerine verilen ungun·I, 108
  1473. KÖLÜK: arka; gölük, yuk yükletilen herhangi bir hayvan·I, 392
  1474. KÖLÜKLÜG: gölüklü·I, 510
  1475. KÖLTİÑ: kuşların indiği su birikintisl, gölcuk· I, 73;III, 372
  1476. KÖMÇÜ: gömü, define, hazlne·I, 418 bkz> kömüç § Tavgaç kömsi; Âd ulusundan kalma hazine, I, 418
  1477. KÖMEÇ: küle gömülerek pişirilen çörek· I, 12, 360
  1478. KÖMMEK: gömmek. I, 12;II, 27
  1479. KÖMTÜRMEK: gömdürmek·II, 196
  1480. KÖMÜÇ: gömü, deflne·I, 360 bkz> kömçü
  1481. KÖMÜLDÜRÜK: at göğüslüğü.I, 17, 530 bkz> kümüldürük
  1482. KÖMÜNDİ NEÑ: gömülmüş nesne, I, 450
  1483. KOMÜNMEK: gömülmek; gömer görünmek· II, 158
  1484. KÖMÜR: kömür·I, 506
  1485. KÖMÜRLÜG: kõmür sahibi, kömürü olan·I, 506
  1486. KÖMÜRLÜK: kömür yapmak içln yakılan ağaç ve kömür konan yer,I, 506
  1487. KÖMÜŞMEK: gõmmekte yardım etmek·II, 111
  1488. KÖN: at derisi veya gönü, ham derl, gön·III, 140, 335, 353, 425
  1489. KÖNDGERMEK: doğrultmak, düzeltmek, dikmek yola kılavuzlamak; Ikrar ettirmek· II, 199; III, 423 bkz> köndgürmek, köngermek
  1490. KÖNDGÜRMEK: doğrultmak·II, 199 bkz> könd·germek, köñermek
  1491. KÖNDGÜRTMEK: dogrultmak, diktirmek· III,424
  1492. KÖNEK: matara, ibrik, su tulumu (kırba)· I,392
  1493. KÖNİ: düz, dogru; emniyetli.III, 151, 237
  1494. KÖNİKMEK: arkadaşlarından geri kalacak derecede zay ıflık. II, 165
  1495. KÖNİTMEK: dogrultmak,II, 313
  1496. KÖNMEK: düzelmek, doğrulmak; yola gelmek;inkârdan sonra ikrar etmek;yola ç ıkmak· II, 29, 30, 199
  1497. KÖÑERMEK: doğrultmak; doğru yolu göstermek, kılavuzlamak; doğruyu söyletmek· II, 196, 197 bkz> köndgermek, köndgürmek
  1498. KÖÑLEK: gomlek· III, 350, 383
  1499. KÖÑLEKLENMEK: gömleklenmek, gömlek giymek· III, 411
  1500. KÖÑÜL: gönül, kalp, yürek; anlay ış·I, 69, 89, 152, 194, 207, 212, 214, 225, 245;II, 15, 125,178, 203, 238, 243; III, 108,137, 154, 239, 245·246, 289, 295. 309, 366, 391, 419
  1501. KÖÑÜLDE: ; gönül arkadaşı,I, 407
  1502. KÖÑÜLLENMEK: gönüllenmek; (çocuk) düşünmek ve anlamak; arzu etmek,III, 408
  1503. KÖÑÜLLÜG: gönüllü .I, 63;III, 366
  1504. KÖP: çok, bütün, hep; (saç ve ağaç hakkında) gür, sık,I, 319;II, 328
  1505. KÖPÇÜK: eğerin ön ve arka yastıkları·I, 478
  1506. KÖPİTMEK: diktirmek, oyulgatmak·II, 298 bkz>kübimek, kübitmek
  1507. KÖPRÜG: köprü·I, 478
  1508. KÖPSÜN: şilte, minder·I, 437
  1509. KÖPÜK(G): kõpük,I, 390;III, 136
  1510. KÖPÜLMEK: dikilmek· II, 120 bkz> kübülmek
  1511. KÖPÜRMEK: köpürmek- II, 72
  1512. KÖPÜRTMEK: köpürtmek. III, 430
  1513. KÖPÜŞMEK: diknnekte yardım ve yarış etmek· II, 88 bkz> kübüşmek
  1514. KÖRDÜGÜÑ: gördüğün· II, 42
  1515. KÖRK: güzellik. I, 353; II, 340; III, 161
  1516. KÖRKE: ağaçtan yapılmış tabak·I, 430
  1517. KÖRKEDMEK: güzelleşmek.II, 340 bkz> körketmek
  1518. KÖRKETMEK: güzelleşmek.II, 340 bkz> körkedmek
  1519. KÖRKLÜG: iyi, güzel ve gösterişli; dostça,I, 45,319, 353. 461;III, 43
  1520. KÖRKÜTMEK: göstermek·II, 340
  1521. KÖRMEK: görmek, bakmak,I, 62, 79, 85, 108,139, 149, 167, 205, 212, 274, 281, 352, 369,373, 380, 384, 404, 420, 456, 464, 497, 528; II, 8, 17, 18. 41, 58, 82, 157, 283;III, 23, 26, 46, 60, 69. 119, 130, 137, 143, 245, 258, 265, 295, 317, 327, 339, 355, 365, 426 bk
  1522. KÖRMİŞ: görmüş· III, 125
  1523. KÖRPE: körpe, mevsimi geçtikten sonra çıkan şey; zamanından sonra dogan yeni hayyan·I, 415 § körpe ot; yeni bitmiş ot· I, 415 § korpe yemiş; vakti geçtikten sonra çıkan taze meyve, yemiş·I, 415 § körpe ogul; yazın doğan çocuk·I, 415
  1524. KÖRPELEMEK: körpe ot yernek, III, 351
  1525. KÖRPELENMEK: yeniden çıkmak, yeniden bitmek· III, 200
  1526. KÖRSEMEK: görsemek, görmek istemek, I, 281; III, 285 bkz> körügsemek
  1527. KÖRTÜRMEK: gördürmek.II, 194, 195
  1528. KÖRÜGSEMEK: görsemek, görmek veya ka· vu şmak istemek,I, 281;III, 285, 334 bkz>körsemek
  1529. KÖRÜK: kuyumcu veya demirci körüğü·I, 391
  1530. KÖRÜKLEMEK: körüklemek.III, 341, 348
  1531. KÖRÜLMEK: görülmek.I, 119; II, 136, 139
  1532. KÖRÜNÇ: görülecek şey; blr ;ey seyreden halk· I, 167;III, 373 bkz> közünç
  1533. KÖRÜNMEK: görünmek, kavuşmak,I, 75, 191; II, 157; III, 43, 126
  1534. KÖRÜŞ: bakış .I, 370
  1535. KÖRÜŞMEK: (gözle) bakmak·II, 99
  1536. KÖRÜŞMEK: güreşmek.II, 97 bkz> küreşmek
  1537. KÖSEKÇİ: yemeklere i;tahlı·I, 153
  1538. KÖSEMEK: arzu etmek·III, 265
  1539. KÖSEŞMEK: istemek, öğünmek,II, 101
  1540. KÖSGÜK: göz değmesinden sakınmak için üzüm bağlarına ve bostanlara dikllen nazarl ık·II, 289
  1541. KÖSRÜK TUŞAG: atın ön ayaklarına vurulan köstek,I, 479
  1542. KÖSÜLMEK: (ayak) uzanmak, uzatılmak·II, 137
  1543. KÖSÜRGE: köstebek, tarla sıçanı soyundan bir hayvan·I, 490 bkz> küsürge
  1544. KÖSÜRGEN: birçe;it köstebek,I, 522 bkz> kösürken
  1545. KÖSÜRKEN: bir çeşit köstebek,I, 522 bkz> kösürgen
  1546. KÖSÜRMEK: hayvanın ön ayaklarını kösteklemek·II, 78
  1547. KÖŞİGE: açık gölge, zayıf gölge, gölgemsi.I, 448;III, 174
  1548. KÖŞİK: örtü, perde, gölge·I, 409
  1549. KÖŞİKLİK: gölgelik,I, 509
  1550. KÖŞİMEK: kapatmak, örtmek,III, 267, 268
  1551. KÖŞİNMEK: gölgeye çekilmek, kendini gizlemek örtmek·II, 157 bkz> kö şünmek
  1552. KÖŞİTMEK: örtmek II, 307, 308
  1553. KÖŞÜNMEK: gólgelenmek, gölgeye çekilmek, kendini gizlemek, örtmek II, 157 bkz> kö şinmek
  1554. KÖT: göt, arka· I, 321
  1555. KÖTİ BURT: kâbus, kara basan·I, 341
  1556. KÖT İÇ: genç çocuğa söğüldüğü zaman söylenen bir kelime· I, 360
  1557. KÖTİ KIZLAK: kuyruğu kırmızı bir çeşit kaba kuş· I, 473
  1558. KÖTKİ: tepe, dağlık yer, tòprak yığını, tepecik, I, 18, 430
  1559. KÖTLEMEK: fenalık yapmak· III, 299
  1560. KÖTLETMEK: düzdurmek· II, 348
  1561. KÖTLÜK: söğmek için kullanılır; puşt, I, 478
  1562. KÖTRÜM: üzerinde oturulan kerevet, seki, dükkân· I, 485
  1563. KÖTRÜŞMEK: kaldırıp götürmekte yardım etmek, II, 222, 225
  1564. KÖTÜ: dam· I, 269, 278; III, 219
  1565. KÖTÜRGEN: her zaman götüren· I, 521
  1566. KÖTÜRGÜ: götürge, kendisiyle bir şey taşınıp götürülen nesne· I, 490
  1567. KÖTÜRMEK: götürmek, II, 44, 75, 166
  1568. KÖTÜRSEMEK: götürmek istemek· I, 280
  1569. KÖVEZ: kurumlu· I, 325 bkz> küfez, küvez
  1570. KÖVEZLİK: şımarıklık, kurumluluk· I, 507, 508, 511
  1571. KÖVREMEK: gevşemek· III, 282 bkz> kefremek, kevremek, küfremek
  1572. KÖYDE: altın ve gümüş eritilerek suzülen ocak, III, 173
  1573. KÖYMEK: yanmak; yakmak, I, 43, 448; II, 188; III, 47, 246, 435
  1574. KÖYTÜRMEK: yakmak; yaktırmak· III, 187, 193 bkz> köyürmek
  1575. KÖYÜK: yanmış, yanık· III, 168
  1576. KÖYÜRMEK: yanmak, yaktırmak, II, 133; III, 187, 188 bkz> köytürmek
  1577. KÖZ: gôz·I, 46, 55, 157. 170,178, 179, 183, 212, 222, 243, 291, 296, 299, 340, 359, 379, 464, 477, 515, 524;II, 45, 115, 130, 157, 172, 176, 228, 232, 245, 247, 252, 277, 279, 280, 306, 311, 334, 345; III, 5.14,17, 33, 42, 55, 64, 76, 83, 84, 86, 97, 124, 151,
  1578. KÖZ: ateş koru, köz, I, 337
  1579. KÖZ ATMAK: gözetmek, gözetilmek. II, 86 bkz>ködezmek, közetmek
  1580. KÖZEÇ: bardak, testi· I, 360 bkz> ködeç, közüç
  1581. KÖZEGÜ: küskü, ateş çekmek veya aktarmak için kullan ılan aygıt· I, 448
  1582. KÖZEMEK: ateş çevirmek, karıştırmak, toplamak· III, 265
  1583. KÖZEŞMEK: ateş ölçermekte ve karıştırıp altüst etmekte yardım ve yarış etmek· II, 100
  1584. KÖZETDEÇİ: gözetici, II, 318 bkz> közetteçl
  1585. KÖZETGEN: gözeten,II, 319.
  1586. KÖZETGÜ: gõzetecek· II, 321
  1587. KÖZETİGLİ: gözetmeyi düşünen .II, 320
  1588. KÖZETLGLİK: gözetmeye hak kazanan,II, 320
  1589. KÖZETİŞMEK: gözetmekte yardım ve yarış etmek·II, 322
  1590. KÖZETKÜÇİ: gözetici.II, 318
  1591. KÖZETLİG: gözetilen, saklanan, esirgenen· I, 506
  1592. KÖZETMEK: gözetmek, gözetilmek muntazır, olmak II, 86, 234, 306 bkz> ködezmek, közatmak
  1593. KÖZETMİŞ: gözetilmiş.II, 170, 320
  1594. KÖZETTEÇİ: gözetici. II, 318 bkz> közetdeçi
  1595. KÖZGERMEK: gördürmek, görüştürmek.II, 196
  1596. KÖZGİNE: gözceğiz·III, 359
  1597. KÖZİ ÇERLİG: gece görüp gündüz göremeyen, bulutlu günde görüp bulutsuz günde göremeyen kìmse; Nyctalopie'ye tutulmuş adam· I, 477
  1598. KÖZKİYE: gözceğiz,III, 359
  1599. KÖZLEMEK: göze vurmak·III, 300
  1600. KÖZLER: gözler,III, 105
  1601. KÖZLEŞMEK: görme içinde (gözlemekte) yarış etmek· II, 224
  1602. KÖZLEYÜ: göz gibi, I, 100
  1603. KÖZLÜG: gözlü· I, 521
  1604. KÖZLÜK: at kuyruğundan yapılmış bir dokumadır, göz ağrıdığı veya kamaştığı zaman üzerine konur I, 478, 530 bkz> közüldürük
  1605. KÖZMEN: közde plşirilen eknnek, közleme, gömme·I, 444;II, 27
  1606. KÖZÑÜ: ayna·III, 379 bkz> közüñü
  1607. KÖZÜÇ: çömlek·I, 506 bkz> ködeç, közeç
  1608. KÖZÜÇLÜG: çömlek sahibi,I, 506
  1609. KÖZÜÇLÜK TİTİK: çömlek yapmak için ayrılan çamur·I, 506
  1610. KÖZÜLDÜRÜK: at kuyruğundan dokunur bir bez parças ıdır,I, 529 bkz> közlük
  1611. KÖZÜNÇ: bir şey seyreden halk,III, 373 bkz> körünç
  1612. KÖZÜÑÜ: ayna,III, 45, 132, bkz> közñü
  1613. KÖZÜNMEK: görülmek.II, 157 bkz> körmek
  1614. KUBA AT: rengi kumral (konur al) lle sar ı arasında olan at· III, 217
  1615. KUBSALMAK: kubuz çalınmak
  1616. KUBURGA: baykuş·I, 489
  1617. KUBUZ: ut, kopuz, kubuz·I, 19, 365;II, 235; III, 173, 283 § buç ı kubuz; inleyen utlardan bir ut·III, 173
  1618. KUBUZLUG KİŞİ: kubuzu olan adam·I, 495
  1619. KUBZALMAK: kubuz çalınmak,II, 235 bkz> kupsalmak, kubzalmak, kupzalmak
  1620. KUBZAŞMAK: kubuz çalmakta yarış etmek·II, 220 bkz> kupzaşmak
  1621. KUÇAK: kucak·I, 382 bkz> kuçam
  1622. KUÇAKLAMAK: kucaklamak·III, 338
  1623. KUÇAM: kucak·I, 398 bkz> kuçak
  1624. KUÇGUNDI: soğan·I, 493
  1625. KUDGU: karasinek, sinek·I, 425 bkz> kudgu
  1626. KUDRUÇAK: kuyruk kemiği·III, 179 bkz> kuduçak
  1627. KUDRUK: kuyruk, göt, kıç·I, 472 bkz> kudruk
  1628. KUDUÇAK: kuyruk kemiği.III, 179 bkz> kudruçak
  1629. KUDUG: kuyu III, 122, 282 bkz> kudug, kuyug
  1630. KUDURGAK: kaftanın arka eteklerinden biri·I, 502 bkz> kudurgak
  1631. KUDURMAK: kudurmak; üstüne düşmek, çabalamak,I, 144; II, 76 bkz> kuturmak
  1632. KUDGU: sinek, III, 367 bkz> kudgu
  1633. KUDGULANMAK: sineklenmek, kendinden sinek ko ğmak· III, 201
  1634. KUDI: kuyu, çukur; a;ağı, aşağıya· I, 100, 164, 169, 190;II, 24, 83, 228;III, 46, 61, 69, 220 bkz> kodı
  1635. KUDRUK: kuyruk· I, 513; ll ,298; III, 164, 256, 367 bkz> kudruk
  1636. KUDUG: kuyu· I, 375, 456, 457;II, 155;III, 166. 226, 448 bkz> kudug, kuyug
  1637. KUDUGLUG: kuyulu·I, 496
  1638. KUDURÇUK: bebek, kukla·I, 501
  1639. KUDURGAK: kaftanın iki eteğinden biri·I, 17 bkz> kudurgak
  1640. KUDURGUN: kuskun, egerin kuskunu·I, 17, 518
  1641. KUDUZ: dul kadın·I, 365
  1642. KUDUZLANMAK: dul karı ıle evlenmek·II, 267, 268
  1643. KUGU: kuğu kuşu,III, 225, 250
  1644. KUGURMAK: kavurmak·II, 81 bkz> kagurmak, kavrulmak, kogurmak, kovurmak, kuvurmak
  1645. KUKUN: kıvılcımI, 404
  1646. KUKUNLUG: kıvılcımlı·I, 499
  1647. KUL: kul, köle·I, 27, 33.165, 276, 302, 320, 330,336, 385, 386, 475;II, 5, 10, 152, 180, 219,236, 277, 292, 294, 305, 338; III, 85, 84, 97, 263, 268, 336, 409, 421, 423, 427, 450
  1648. KULA: kula renk· III, 233
  1649. KULABUZ: kılavuz·I, 487 bkz> kulavuz
  1650. KULAÇ: kulaç·I, 358 bkz> kolaç
  1651. KULAÇLAMAK: kulaçlamak III, 330
  1652. KULAK: kulak,I, 209, 212, 220, 377, 383;II, 17, 23, 73, 133, 150, 154. 161, 337, 352; III, 31, 253, 286, 357, 358, 370.405,410 bkz> kulhak, kulkak
  1653. KULAKLAMAK: kulaga vurmak·III, 338, 339
  1654. KULAKLIG: kulaklı-I, 498
  1655. KULAK TON: yenlerl kısa elbise·I, 383
  1656. KULAVUZ: kılavuz·I, 487 bkz> kulabuk
  1657. KULHAK: kulak·I, 383 bkz> kulak, kulkak
  1658. KULKAK: kulak·I, 383 bkz> kulak, kulhak
  1659. KULNAÇI KISRAK: doğuracak kısrak,I, 491
  1660. KULNAMAK: kulunlamak, kısrak yavru dogurmak,III, 92. 302, 319 bkz> kulunlamak
  1661. KULSIG ER: kõleye benzeyen, huyu köleye benzeyen adam· I, 465; III, 128
  1662. KULUN: tay· I, 215, 404; II, 90; III, 92
  1663. KULUNLAMAK: kısrak yavru doğurmak· III, 92bkz> kulnamak
  1664. KULUNLUG: tay sahibl olan· I, 500
  1665. KUM: kum, I, 197, 222, 268, 338, 457, 484;II, 80, 212
  1666. KUM: dalga, su dalgası·III, 137
  1667. KUMA URMAK: birbirine kuvvetle vurmak·III, 382
  1668. KUMGAN: kova; ibrík; gügüm, gülsuyu şişesi·I, 432, 440;II, 353
  1669. KUMLAK: Kıpçak illerınde yetişir, yaprağı fasulye yapragına benzer sarmaşik gibi bir ot, I, 475
  1670. KUMMAK: dalgalanmak·II, 27
  1671. KUMTURMAK: dalgalandırmak·II, 192
  1672. KUMUK: at gübresi·I, 383 bkz> komuk
  1673. KUMUKLAMÄK: pislemek, terslemek; Kumuk boyuna nispet etmek·III, 339 bkz> komuklamak kumu şmak
  1674. KUNÇUY: hatundan birderece aşağı kadın, bige, prenses· III, 240
  1675. KUNDIGU: döven, harman dövenl· I, 491
  1676. KUNDIMAK: parlätgıçla blr şeyi parlatmak·III, 277
  1677. KUNDUZ: kunduz, su köpegi·I, 458
  1678. KUNDUZ KAYRI: kunduz taşağından yapılan bir ilâç,I, 458
  1679. KUNMAK: soymak, çalmak·II, 29
  1680. KUNUŞMAK: birbirine soymakta yarış ve yardım etmek, birbirini soymak, çalmak,II, 112, 113
  1681. KUÑ ET: kas, adale·III, 358
  1682. KUPSALMAK: kubuz çalınmak·II, 235 bkz> kubsalmak, kubzalmak, kupzalmak
  1683. KUPZALMAK: kubuz çalınmak·II, 235 bkz> kubzalmak, kubsalmak, kupsalmak
  1684. KUPZAMAK: kubuz çalmak·I, 19; III, 283
  1685. KUPZAŞMAK: kubuz çalmakta yarış etmek, II, 220 bkz> kubzaşmak
  1686. KUPZATMAK: kubuz ;aldırmak· II, 335
  1687. KUR: kuşak, kemer·I, 324; § iç kur; iç ku şağı, uçkur·I, 35; 11. 249, 255, 337;III, 84. 305
  1688. KUR: mertebe, a;ama·I, 324
  1689. KUR: kuru,III, 122 bkz> kurug, kuruk kura
  1690. KÖRMEK: uzaktan görmek,III, 219 bkz> kaya körmek, k ıya körmek, kuya körmek
  1691. KURAM: mertebe, aşama; sırasına göre.I, 413 § kuram kişiler; sankı hakanın yanında oturur gibi sırayla oturmuş olan kimseler· I, 413
  1692. KURARMAK: kurtarmak II, 199, 200 bkz> kutgarmak
  1693. KURASI: kuracak· II, 68
  1694. KURBAKA: kurbağa, III, 122
  1695. KURÇ: katı, içi dolu ve sorn nesne; çelik·III, 287
  1696. KURÇ EREN: dayanıklı ve yiğit adamlar·I, 343
  1697. KURÇ TEMÜR: çelik I, 343
  1698. KURDAŞMAK: bir dereceye, bir sıraya oturmak· II, 218
  1699. KURGADMAK: kuraklamak. II, 338 bkz> kurgatmak
  1700. KURGAK: kurak· III, 69
  1701. KURGALIR: kurmak üzere bulunan· II, 67
  1702. KURGAMAK: kurunnak· III, 290, 318
  1703. KURGATMAK: kuraklamak, kıtlık olmak· II, 338 bkz> kurgadmak
  1704. KURGIRMAK: kurumak, II, 193, 194 '
  1705. KURGIRMAK: zevzeklik etmek, yeğnilik etmek· II, 194
  1706. KURGU: zevzek, kararsız, huyu yeğni kişi· I, 18, 426
  1707. KURGU: kuracak· II, 68
  1708. KURGUÇI: kurucu· II, 50
  1709. KURGULANMAK: taşkınlık ve yeğnilik etmek, III, 201
  1710. KURGULUK: taşkınlık, yeğnilik, zevzeklik·I,528
  1711. KURI: bir şeyin etrafı,I, 127, 324
  1712. KURIGU: kuruyacak zaman; kurumak üzere olan nesne, I, 446 kur ıh
  1713. KURIH: tay kısrağın arkasında geri kaldığı zaman bu kelimelerle çağırılır· III, 223 bkz> karı kurı, kurı kurı, kurrıh kurrıh
  1714. KURI KURI: tay kısrağın arkasında geri kaldığı zaman bu kelimelerle çağırılır· III, 223 bkz> karı kurı, kurıh kurıh, kurrıh kurrıh
  1715. KURIMAK: kurumak, I, 12, 20;II, 188; III, 140, 263, 264 bkz> kurumak, kuz ımak
  1716. KURINMAK: kurunmak, kurulanmak,I, 505;II, 155, 160 bkz> kurunmak
  1717. KURIRMAK: kurumaya yüz tutmak· II, 77 bkz> kururmak
  1718. KURIŞMAK: kuruşmak, kurumakta yardım ve yarış etmek· II, 97 bkz> kuruşmak
  1719. KURITGAN: her zaman ve çok kurutan,I, 514, 524
  1720. KURITMAK: kurutmak, II, 304 bkz> kurutmak
  1721. KUR KUR ETMEK: guruldamak·I, 486
  1722. KURLAMAK: kuşak yapmak ve bağlamak·III, 298
  1723. KURLANMAK: acınmak, tasa, acı duymak, ziyan görmek; katılaşmak, koyulaşmak, mayalanmak, ekşimek·II, 250, 251; III, 197 bkz> korlanmak
  1724. KURLUK: içinde kımız biriktirilen küçük testi, l, 473 bkz> korluk
  1725. KURMAK: kurmak, germek, toplamak; himaye etmek· II, 7, 8, 37, 59. 61, 65, 66, 67, 83,198; III, 62, 219, 318
  1726. KURMAK YUVMAK: erişmek, varmak, mal vererek gönül almak, III, 62 bkz> yavsamak, yüvmek, yüvsemek
  1727. KURMAN: gedeleç, yaylık, yay kabı· I, 444; III, 16
  1728. KURMIŞ: kurulu· I, 198; II, 59; III, 215
  1729. KURRIH KURRIH: tayı çağırmak içln nida.I, 9 bkz; karı kurı, kurıh kurıh, kurrıh kurrıh
  1730. KURŞAG: kuşak kuşanma·I, 464
  1731. KURŞAG: tura; yünden dokunur, bel ku şağına benzer bir nesne olup çad ıra sarılır·I, 464
  1732. KURŞAMAK: kuşanmak, kuşağı bağlamak,II, 255;III, 287 bkz> kur şanmak
  1733. KURŞANMAK: kuşanmak, ku;ak kuşanmak,II, 249, 255 bkz> kurşàmak
  1734. KURŞATMAK: kuşak kuşatmak,II, 337
  1735. KURT: solucan soyundan olan hayvanlar; y ırtıcı hayvanlardan olan kurt·I, 342;III, 6
  1736. KURTANMAK: bitten kaşınmak, koyunlarda bit aramak·II, 248
  1737. KURTGA: kocakarı·III, 259
  1738. KURTLAMAK: kurt çıkarmak·III, 447
  1739. KURTULMAK: kurtulmak, doğurmak·II, 121, 233, 234, 237 bkz> kut bulmak, kutulmak
  1740. KURTURMAK: kurdurmak, toplatmak·II, 190, 198 kurug kuru; as ılsız· I, 12, 198, 375, 383;III, 82, 122 bkz> kur, kuruk
  1741. KURUG EV: içinde kimse bulunmayan ev·I, 375
  1742. KURUGJIN: kurşun·I, 512;II, 293 bkz> kuşun
  1743. KURUGLAMAK: kuru olarak kullanmak III, 336
  1744. KURUGLANMAK: kuru bulmak·II, 268
  1745. KURUGLUG: sadak, okluk, gedeleç·I, 501 bkz> kurugluk
  1746. KURUGLUG YA: kurulu, kurulmuş yay· I, 496, 500, 501
  1747. KURUGLUK: kuruluk·I, 503, 505
  1748. KURUGLUK: sadak, okluk, gedeleç·I, 504 bkz> kuruglug § ki ş kurugluk; sadak, okluk, gedeleç·I, 504
  1749. KURUGSAK: kursak, 01^6.I, 17, 502; III, 334
  1750. KURUGSIMAK: kurumaya yüz tutmak· III, 334
  1751. KURUK: kuru· I, 383 bkz> kur, kurug
  1752. KURULGAN: daima kurulan,I, 520
  1753. KURULMAK: kurulmak; büzülmek I, 195; II, 134, 138
  1754. KURUMAK: kurumak, II, 206 bkz> kurımak, kuzımak
  1755. KURUN: kurum, duvara, ocaga sıvaşmış, toplanmış olan duman eseri· 'l, 404
  1756. KURUNÇI: dumandan kirlenmiş olan keçe· II, 242
  1757. KURUNLUG: kurumlu· I, 499
  1758. KURUNMAK: kurunmak, II, 155 bkz> kurınmak
  1759. KURURMAK: kurumaya yüz tutmak· II, 77 bkz>kur ırmak
  1760. KURUŞMAK: kurmakta yardım ve yarış etmek,Il, 98, 114 bkz> kunşmak
  1761. KURUŞMAK: her tarafı kurumak, II, 98
  1762. KURUT: keş, çökelek, yağı alınmış yoğurttan yapılan lor peyniri, kurut, kuru yogurt, I, 357; II, 15, 81
  1763. KURUTLUG: çökelekli.I, 494
  1764. KURUTMAK: kurutmak·I, 19 bkz> kurıtmak
  1765. KURUTSAMAK: kurut istemek III, 332
  1766. KURVI ÇUVAÇ: hana ait yuvarlak çadır,I, 195
  1767. KUSGAÇ: küçük, kara bir hayvanc ık, insanı 1511-11-. I, 455
  1768. KUSIG: kusu, kusma,I, 376
  1769. KUSINÇIG: kusunç, iğrenç·III, 232
  1770. KUSMAK: kusmak; (boya) solmak, bezikmek· II, 10, 11
  1771. KUSTURMAK: kusturmak, (boya) soldurmak II, 190
  1772. KUŞ: kuş, I, 22, 34, 36, 156, 163, 176, 233, 253, 280, 299, 319, 331, 439, 483;II, 4, 7, 12, 17, 18, 45, 83, 173, 181,183, 192, 199, 204. 218, 239, 267,324, 331, 348, 359; III, 6, 63, 92,144, 184, 194, 232, 328, 357,358,390,397,403 § ürüñ ku ş; akdoğan· I, 331,
  1773. KUSGAÇ: serçe kuşu·I, 455
  1774. KUŞGUN: hayvanların yedlği taze kamı;·I, 440
  1775. KUŞGUN: ekşi bir çeşlt ot·I, 440 bkz> uşgun
  1776. KUŞIL: atmaca·I, 331
  1777. KUŞLAG: kuşların çok olduğu yerdir, burada av yapılır·I, 465
  1778. KUŞLAGLANMAK: kuş avlağı yapmak·II, 273
  1779. KUŞLAMAK: kuş avlamak,I, 22;III, 299 kuşlatmak kuş tutturmak, kuş avlatmak·II, 343, 348
  1780. KUŞLUK: kuşluk vaktl·I, 474
  1781. KUŞUN: kur;un,I, 513 bkz> kurugjın
  1782. KUT: kut, uğur, devlet, baht, talih, saadet, I, 85, 92, 164, 200, 272, 301, 304, 320, 384. 508; II, 177. 229 kut almak
  1783. KUTALMAK: mesut olmak·II, 121 bkz> kut almak, kutatmak
  1784. KUTANMAK: kutlu olmak, ulu nasipli olmak· II, 154
  1785. KUTARMA BÖRK: õnde arkada Iki kanadı bulunan bork. I, 490
  1786. KÜTATMAK: kutlu olmak, baht ve devlet sahlbi olmak· II, 299 bkz> kutalmak, kut almak
  1787. KUT BULMAK: baht bulmak- II, 122 bkz> kurtulmak, kutulmak
  1788. KUTGARMAK: kurtarmak.II, 192, 199, 201 bkz;kurarmak
  1789. KUTLUG: kutlu,I, 60. 82, 320, 413. 463, 464 §
  1790. KUTLUG TEGİN: ; uğurlu köle·I, 413
  1791. KUTRUŞMAK: oynamak ve sevlnmek·II, 218
  1792. KUTSUZ: kutsuz, işlerl ters giden adam·I, 457
  1793. KUTULGAN: daima kurtulan,I, 520
  1794. KUTULMAK: kurtulmak; doğurmak,II, 121, 234 bkz> kurtulmak, kut bulmak
  1795. KUTURMAK: haddini aşmak, kudurmak, azmak· I, 508; II, 74. 75 bkz> kudurmak
  1796. KUTUZ: yaban sığırı· I, 365
  1797. KUTUZ IT: kuduz köpek, kudurmuş köpek· I, 365
  1798. KUTUZLUK: yaban sığırı sahibi· I, 495
  1799. KUV: kut, saadet· I, 320 bkz> kıv
  1800. KUVURMAK: kavurmak. II, 81 bkz> kagurmak, kavrulmak, kogurmak kovurmak, kugurmak
  1801. KUY: dere; kuytu yer, dip·III, 65.106,142 bkz> koy
  1802. KUYA KÖRMEK: uzaktan görmek,III, 219 bkz> kaya körmek, k ıya körmek, kura körmek
  1803. KUYAŞ: güneş; koyu sıcak, güneşin şiddetli vurması· 1. 155; 353;II, 337;III, 172
  1804. KUYMA: bir çeşit yağlı ekmek· III, 173
  1805. KUYMA: herhangi bir madenden (çekiçle dövme ile de ğil, eritilerek dökme ile) yap ılmış havan, çırakman, çekiç gibi aygıtlar· III, 174
  1806. KUYMAK: üremek III, 246
  1807. KUYUG: küyu·III, 166 bkz> kudug, kud,ug
  1808. KUYUTMAK: ürkütmek· II, 326
  1809. KUZ: güne; gormeyen yer, gôlgeli yer· I, 325; 326; III, 124
  1810. KUZGIRMAK: kar sağnak halinde esmek· II, 193
  1811. KUZGUN: kuzgun·I, 439;III, 240
  1812. KUZI: kuzu·I, 7, 208. 303, 444, 520;II, 294, 310;III, 102, 224, 270. 408, 444 kuz ımak kurumak; yemeğe iştihası gelmek· III, 264 bkz> kurımak, kurumak
  1813. KUZUTMAK: boğazını kurutmak; yemeğe iştihasını getirmek II, 306 bkz> kurutmak
  1814. : ün, şan· III, 212
  1815. KÜBEN: deve havudunun altına konulan çul; gölüğe gerekli olan çul ve çula benzer şeyler· I, 404 klibe yarık bütun vücuda giyilen zırh· III, 15, 217
  1816. KÜBİMEK: sık dikişli dikmek. III, 257 bkz> köpitmek, kübitmek kübitmek diktirmek, oyulgatmak· II, 298 bkz> köpitmek, kübimek
  1817. KÜBÜLMEK: dikilmek, oyulgan II,120 bkz> köpülmek
  1818. KÜBÜŞMEK: kaba dikmekte ve oyulgamakta yard ım ve yarış etnnek· II,88 bkz> köpüşmek
  1819. KÜÇ: kuvvet, zor, güç; zulüm· I, 81, 167, 183, 237, 359, 381, 397;II, 13, 18, 103, 137, 138, 195, 289, 334, 335; III, 120, 239, 282, 288,412
  1820. KÜÇ: susam, künçü, III, 121
  1821. KÜÇELMEK: zulmetmek; malı zorla elinden alınmak· II, 136
  1822. KÜÇEMÇİ: zulmeden kimse· III, 121
  1823. KÜÇEMEK: zulmetmek, zorla fe'nalık etmek, III, 258, 259
  1824. KÜÇENMEK: gücü kuvveti kalmamak; zulmetmek; ag ırlaşmak, fazla yüklenmiş olmak· II,148, 156
  1825. KÜÇEŞMEK: yağmada yardım ve yarı;.etmek· II, 93
  1826. KÜÇETMEK: yağma ettirmek· II, 300
  1827. KÜÇLENMEK: kuvvetlenmek, II, 252 küçlig güçlü, kuvvetli. I, 509
  1828. KÜÇLÜG: güçlü, kuvvetli· III, 121, 161
  1829. KÜÇ TEGİN: kuvvetli tegin· I, 413
  1830. KÜDEN: düğün yemeğl, düğün, I, 404
  1831. KÜDÜK: iş güç, alış verl; (yalnız kullanılmaz, "ış" ile birlikte 86111-).I, 391 bkz> küdük § ış küdük; iş güç,I, 391
  1832. KÜDİLŞMEK: bekleşmek· II, 94 bkz> ködüşmek
  1833. KÜDEGÜ: güveyi. III, 12, 166
  1834. KÜDMEK: durmak, beklemek, gözlemek, gütmek, I, 321; III, 441 bkz> kütmek
  1835. KÜDÜK: iş güç, alı; veriş.I, 509 bkz> küdük § ışlıg küdüklüg; işli güçlü·I, 509 küfeç, gem, damakl ı gem,III, 256 bkz> küvüç
  1836. KÜFEÇLİK: gemli,III, 256
  1837. KÜFEZ: kurumlu, kasalak,I, 411 bkz> kövez, küvez
  1838. KİLFREMEK: gevşemek·I, 103 bkz> kcfremek, kevremek, kövremek
  1839. KİLFYENMEK: üstüne düşmemek. III, 196 bkz> küyfenmek
  1840. KÜJİK: perçem, zülüf·I, 391
  1841. KÜKÜ: hala·III, 232 bkz> küküy
  1842. KÜKÜY: hala,III, 232 bkz> kükü
  1843. KÜL: kül I, 129, 337
  1844. KÜLDREMEK: güldür güldür etmek-III, 448 bkz> külremek
  1845. KÜLERGEN: her zaman karnı şiş;en ve yıkılıp yere yayılan·I, 523
  1846. KÜLERMEK: yıkılıp yere yayılmak, karın şişkinliğinden ve benzeri şeylerden yere yıkılıp yayılınak.II, 84 külf gürültü (ses taklidi)·I, 348
  1847. KÜLGEN: daima gülen·II, 54
  1848. KÜLGÜ: gulüş, gülme; kalb sektesiI, 96, 430 bkz> kültgü
  1849. KÜLGUÇİ: gülücü-II, 51
  1850. KÜLİ: yarmaksızın çeklrdeğiyle kurutulan zerdali, kay ısı, ;eftali ve erik glbi meyveler· III, 234
  1851. KÜLİMEK: gömmek· III, 272
  1852. KÜLİŞMEK: gömmekte yardım etmek· II, 110
  1853. KÜLİTMEK: gömdürmek II, 311
  1854. KÜLMEK: gülmek 129;II, 26, 35, 54, 65, 192, 249, 260;III, 43
  1855. KÜLREMEK: gürlemek, güldür güldür etmek· III, 282, 283 bkz> küldremek
  1856. KÜLSİRGEN: gülümseyen-II, 256
  1857. KÜLSİRMEK: gülümsemek, gülümser görunmek· II, 196
  1858. KÜLTGÜ: kalb sektesi· I, 430 bkz> külgü
  1859. KÜLTÜRMEK: güldürmek II, 195 kültürmek (at) ba ğlatıp kö!tekletmek ve yıktırmak· II, 195
  1860. KÜLÜG: iğreti .I, 391
  1861. KÜLÜG: ünlü, şanlı .III, 212 § külüg bilge; ünlü şanlı .III, 212
  1862. KÜLÜMSİNMEK: gülümsemek, güler görünmek, gülümsenmek·I, 20;II, 259, 260
  1863. KÜLÜNÇ: gülünç,III, 374
  1864. KÜLÜNMEK: eli ayağı yorulup zayıf olmak II 158
  1865. KÜLÜŞMEK: gülü;mek, II, 110
  1866. KÜLÜT: halk arasında gülünç olan nesne· I, 357
  1867. KÜMİÇE: sivrisinek I, 445 bkz> kimünçe
  1868. KÜMÜLDÜRÜK: at göğüslüğü·I, 17, 530 bkz> kömüldürük
  1869. KÜMÜRGEN: dag soğanı·I, 522 bkz> kevürken, kümürken, küvürken
  1870. KÜMÜRKEN: däğ soğanı·I, 522, 525 bkz> kevürgen', kümürken, küvürken
  1871. KÜMÜŞ: gümüs; akça; kadın adı,I, 165, 370, 371, 413; II, 153, 181; III, 251
  1872. KÜN: gün, güneş, gündüz,I, 69, 70, 72, 82, 100 124, 165, 202, 245, 288, 320, 331, 340, 423, 515;II, 5, 9, 14, 97, 125, 128, 140, 143, 157, 163, 170, 172, 232, 293, 303, 304, 311, 313, 335; III, 52, 63, 77, 83, 86, 128, 167, 169, 182, 190, 247, 258, 267, 333, 3
  1873. KÜNÇEK: yaka, urba yakası· I, 480 bkz> künçük
  1874. KÜNÇÜK: yaka, urba yakası· I, 480 bkz> künçek
  1875. KÜNÇÜKLENMEK: yaka yapılmak. II, 277
  1876. KÜNDİ: aşağılık, kötü (sözün arkası akla gelmediği zaman söze yardım olarak kullanılır) I. 419
  1877. KÜNDÜZ: gündüz, gün ışığı, I, 458; III, 87, 288
  1878. KÜNİ: kuma· III, 237
  1879. KÜNLÜK: ,gün hesabıyle yapılan iş, gündelik. I, 480
  1880. KÜNLÜK YEM: günlük azık, I, 480
  1881. KÜN TOGSUG: doğu· I, 463
  1882. KÜN YIPAR: misk göbeği· I, 340
  1883. KÜRİĞ: cariye· II, 82, 186, 248; III, 358, 428
  1884. KÜNGRENMEK: harınlaşarak kendi kendine söylenmek· III, 399, 400
  1885. KÜÑÜZ: örenliklerde, yıkıntılarda bulunan küllük, gübre, III, 363
  1886. KÜP: küp· I, 147, 154, 209; III, 119, 246, 253, 325
  1887. KÜPE: küpe, III, 217
  1888. KÜPİK: hırka, bezin iki katı arasına pamuk koyarak dikme; seyrek diki ş, kaba dikiî, I, 408
  1889. KÜR: yiğit, sarsılmaz, pek yürekli, kabaday ı·I, 324, 325
  1890. KÜREMEK: kaçmak·III, 263
  1891. KÜREŞMEK: güreşmek·I, 474 bkz> körüşmek
  1892. KÜREŞMEK: kürümekte yardım ve yarış etmek· II, 99
  1893. KİLRETMEK: kaçırtmak,II, 305
  1894. KÜRETMEK: küretnnek·II, 305 kürgek kürek· 11. 289
  1895. KÜRİLEMEK: kebap kızartmak·III, 444 bkz> kürplemek
  1896. KÜRİMEK: eşinmek, yeri e;mek, kürümek, (hayvan) ha şarılık etmek,III, 256, 263
  1897. KÜRİN: kürün; içerisinde kavun, karpuz, hıyar gibi şeyler taçınan küfe·I, 404
  1898. KÜRK: kürk,I, 353
  1899. KÜRKÜM: safran,I, 486
  1900. KÜRLENMEK: gürlemek·II, 252
  1901. KÜRMET: pek kuvvetli·I, 325
  1902. KÜRPLEMEK: kebap kızartmak.III, 444 bkz> kürilemek
  1903. KÜRSEMEK: kanlanmak, etlenmek; hamur gibi şeyler kap içine konduktan sonra mayalan ıp taşmak.III, 421 bkz> kürsmek
  1904. KÜRSMEK: kanlanmak, etlenmek; hamur gibi şeyler kap içine konduktan sonra mayalan ıp taşmak· III, 420, 421 bkz> kürsemek
  1905. KÜRŞEK: darı özü suda veya sütte kaynat ıldıktan sonra üzerine yağ dökülerek yenen bir yemek· I, 478
  1906. KÜRT: kayın ağacı, bundan yay, kamçı, değnek gibi şeyler yapılır· I, 343
  1907. KÜRT KÜRT YEMEK: bir şeyi "kütür kütür" ses çıkararak yemek, I, 343
  1908. KÜSMEK: küsmek. II, 12
  1909. KÜSRİ: kaburga kemikleri; göğsün yanları· I, 422
  1910. KÜSÜRGE: tarla sıçanı soyundan bir hayvan· I, 490 bkz> kösürge kü şermek dolmak, taşasıya dolmak· I, 73; II, 79
  1911. KÜTMEK: gütmek, II, 264 bkz> küdmek
  1912. KÜTTÜRMEK: güttürmek· III, 187
  1913. KÜVÜÇ: küçük·III, 163 bkz> küfeç
  1914. KÜVÜÇ YÜGÜN: küçük yular, çilbir· III, 163
  1915. KÜVÜK: erkek· III, 165 bkz> küvük § küvük mu ş; erkek kedi- III, 165
  1916. KÜVÜK: saman· III, 165
  1917. KÜVÜZ: yaygı, yünden dokunmu; döşek ve yaygı gibi şeyler· III, 164 bkz> kidiz, kiviz
  1918. KÜVENMEK: öğünmek· II, 157
  1919. KÜVEZ: gurur, magrur, gururlu,I, 252;II, 140 bkz> kövez, küfez
  1920. KÜVİJ: söğüt gibi çürüyen, içi kovalan her ağaç; tadı bozulan, kaçan her ;ey,I, 366 § küvij turma; tadı bozulan, tadı kaçan turp·I, 366
  1921. KÜVLÜK: çamurdan fındık büyüklüğünde yapılan yuvarlaklar, kururnadan önce ve kuruduktan sonra zıp zıp gibi atılır,I, 479
  1922. KÜVRE: hayvan ölerek, içerisindeki nesneler çürüdükten, eti kemikler üzerinde kuruduktan sonraki kalıbı·I, 422
  1923. KÜVRÜG: kös, davuLI, 479
  1924. KÜVŞEK: gevşek, yumuşak, sölpük·I, 479 bkz> kev şek § küv;ek et; gevşek, sölpük et· I, 479
  1925. KÜVŞEK ETMEK: iyi hamurdan yapılan ekmek, I, 479
  1926. KÜVÜK: erkek·I, 391 bkz> küvük § küvük mu ş; erkek kedi· I, 391
  1927. KÜVÜRGEN: dağ soğanı. I, 522 bkz> kevürken, kümürken, küvürken
  1928. KÜVÜRKEN: dağ soğanı· I, 522 bkz> kevürken, kümürken, küvürgen
  1929. KÜYE: güve III, 170
  1930. KÜYELEMEK: güve silkmek, güveden kurtarmak ve korumak, III, 329
  1931. KÜYFENMEK: üstüne dü;memek· III, 196 bkz> küfyenmek
  1932. KÜZ: güz, güz mevslmi, sonbahar, I, 327; II, 172; III, 160
  1933. KÜZEMEK: güzlemek· III, 265
  1934. KÜZERMEK: güzleşmek II, 77
  1935. KÜZGERMEK: güzleşmek, güze doğru gitnnek· II, 196
  1936. KÜZKÜNEK: çakıra ve kelere benzer bir kuş, hava yutmakla geçlnir,I, 528
  1937. KÜZKÜNİ: bok bõceği cinsinden bir böcektir, geceleri ses vererek uçar, ate ş böceği·I, 493
  1938. KÜZÜK: çulha aygıtlarındandır, blrblri üzerine düğünnlenen birtakıın Iplikler olup, onunla üst eri ş, alt erişten ayrılır Kumaş ve kumaşa benzer şeyler dokuyanlara da bõyle denir, I, 391
  1939. KÜZÜKMEK: güzleşnìek· II, 118
  1940. KÜZÜN: kendisiyle serçe kuşu, tarla sıçanı, köstebek gibi şeyler avlanan sıçan cinsinden bir hayvan· I, 404
  1941. -LA: işin tahakkukunu ve bitmesini gösteripfiiller sonuna gelen bir ek· III, 213 veya balgam akmak. I, 127
  1942. LAÇIN: şahin; yiğit adam· I, 410
  1943. LAGUN: ölçek gibi oyulmuş bir şey olup ayran,süt gibi şeyler içilir I, 410
  1944. LATU: kar, buz gibi şeylerle sogutulup içerisine baharat konarak so ğukluk yerine yenen bir çe şit şehriye çorbası ,III, 237 bkz>
  1945. LAV: mühür mumu III, 155 bkz> avus
  1946. -LIKIN (-LİKİN): "ile" anlamına ek· II, 91
  1947. LİMGEN: sarı erik· I, 444
  1948. LİŞ: salya, balgam·III, 127 § li ş akmak salya veya balgam atmak I, 127
  1949. LİTÜ: kar buz gibi şeylerle sogutulup içerisine baharat konarak sogukluk yerine yenen bir çe şit şehriye çorbası, III, 237 bkz> latu
  1950. LİYU: kuruyunca balçık haline gelen ince kumlu çamur,III, 238
  1951. LOKTAY: üzeri sarı benekli kırmızı bir Çin İpeklisi.III, 240
  1952. LÜÇNÜT: imice; buğday ve buğdaya benzer şeyleri temizlemekte, köylülerin yard ımlaşması· I, 451;
  1953. MA: emirlerin sonuna gelen nefi eki·III, 213
  1954. MA: "al, işte" anlamına bir kelime· III, 213 bkz> mah, meh
  1955. MAH: "işte, al" anlamına bir şey verildiği zaman söylenen bir kelime, III, 118 bkz> ma, meh
  1956. MALGUNA: ılgın ağacına benzer bir ağaç· I, 492 bkz> bulguna
  1957. MAMA: harmanda ortada bulunup öteki öküzlerín etraf ında döndükleri öküz, III, 235 bkz>op
  1958. MAMU: gerdek gecesi gelinle beraber gõnderilen kad ın (öz Türkçe degil), III, 235
  1959. MANÇU: sanat sahlbine verilen ücret· I, 418, 419
  1960. MANÇUK: heybe, torba gibi at eğerine takılan îey· I, 476
  1961. MANÇUKLANMAK: elbiseyi eğer heybesine koy-mak ve heybeyi egerin arkas ına asmak, II, 276
  1962. MANDAR: ağaçlara sarılan bir bitki, sarmaşık· I, 457
  1963. MANDARLANMAK: sarmaşıklanmak II, 271
  1964. MANDU: bir çeşit sirke·I, 420
  1965. MANDÜRMAK: kuşattırmak; bandırmak·II, 197
  1966. MANGIRMAK: bandırayazmak, II, 197
  1967. MANILMAK: banılmak, II, 138
  1968. MANMAK: kuşanmak; banmak· II, 30
  1969. MAN YAŞLIG KOY: dört yaşını geçen koyun (yalnız koyun için)·III,157
  1970. MAÑA: bana·I, 20, 26, 36, 63, 69, 84. 126,132, 174, 176, 180, 182. 183, 184, 185, 187, 188, 202, 205, 210, 212, 215, 218, 221, 223, 224, 226, 231, 232, 233. 234, 235, 238, 251, 254, 261, 264, 265, 267, 269, 276, 308, 318, 354, 367, 399;II, 12, 16, 24, 28, 33, 5
  1971. MAÑIG: adım· III, 365
  1972. MAÑRAMAK: bağırmak· III, 402 bkz> müñremek
  1973. MAÑRAŞMAK: bağrışmak· III, 398 bkz> müñreşmek
  1974. MAÑRATMAK: bağırtmak. II, 358 bkz> müñretmek
  1975. MARAZ KARANLIK GECE, I, 411:
  1976. MARAZ: ücretle çalı;an adam, ırgat· I, 411 bkz> hıyar maraz
  1977. MAT: öyle, ancılayın·I, 321 § andag mat; o öyle· I, 321
  1978. MAYAK: hayvan gübresi (en çok deve için)· III, 167, 168
  1979. MAYGUK: paytak klmse; top tırnaklı hayvan-lardan tüyleri kısa olan·III, 175
  1980. MAYIL: olgun; meyvelerde çürümeye yakla şma halL III, 168
  1981. MAYILMAK: gev;emek,II, 190
  1982. MAYIŞMAK: buyurulan bir Işi yapmaktan çe-kinmek; tembellikten yere yap ışıp kalmak, III, 189 bkz> yamaşmak;
  1983. ME: oğlakların ve kuzuların seslerlni bildlren bir kelime. III, 214
  1984. MEH: "al, işte" anlamına blr kellnne·III, 213 bkz> ma, mah
  1985. MEKKEH: Çin'den getlrilen bir çeşlt mürekkep, Türk yazısı bununla yazılır·III, 424
  1986. MEJEK: pislik·I, 392 § ıt mejeki; it plsliği·I, 392
  1987. MELDEK: keçeleşen, sölpıiyen nesne·I, 480
  1988. MEN: ben·I, 20, 22, 25, 26, 31, 37, 40, 51, 52, 53, 61, 69. 80, 87, 109, 120, 125, 130, 131, 163. 166, 167, 169, 171, 174, 179, 180, 181, 184, 185, 186, 190, 198, 199, 201, 202, 204, 206, 207, 209, 211, 215, 216, 217, 223, 225. 226, 231, 233, 237, 240, 256, 26
  1989. MENDİRİ: gelin ile güveyinin ba şlarına, gece-le/in, saçı saçmak için toplanılan yer, I, 492
  1990. MEÑ: yem, tane, kuş yemi·I, 425;II, 18;III, 358
  1991. MEÑ: yüzdeki ben,III, 359
  1992. MEÑDEMEK: /olmak, ditmek·III, 401, 402 bkz> mirigdetmek
  1993. MEÑDEŞMEK: kıl yoluşmak. III, 399 bkz> mirig-deşmek
  1994. MEÑGÜ: ebedi, daima, sonsuz, ebedilîk, son-suzluk,I, 44;III, 65, 378
  1995. MEÑGÜ AJUN: sonsuz dünya, âhiret·III, 378
  1996. MEÑİLEMEK: beyin yemek; beyni için koyun kesilmek; yan ında güzel gıdalar bulunmak·III, 405, 406 bkz> mürigilemek;
  1997. MEÑ(İ)Z: beniz, yüz,I, 60, 65. 486;III, 363
  1998. MEÑİZLENMEK: benizlenmek, güzelleşmek, benzine renk gelmek·III, 407, 408
  1999. MEÑLENMEK: kendine tane toplamak·II, 290
  2000. MEÑLETMEK: yemletmek·II, 359
  2001. MEÑLİG: benli.III, 359
  2002. MEÑZEMEK: benzemek·III, 403
  2003. MEÑZETMEK: benzetmek.II, 358
  2004. MERDEK(G): ayı yavrusu, domuz yavr·usu.I, 480
  2005. MEŞİÇ ÜZÜM: kara üzüm·I, 360
  2006. MI(Mİ): yalnız füllerin üçüncü ;ahıs' sorgu şekli edatı·III, 214 bkz> mu (mü)
  2007. MIRİGAR: pınar, su gözü· III, 280, 363, 376
  2008. MIÑUY: kâğıt yapjştırılan bir çeşit hamur· III, 241
  2009. MİN: ben· I, 60, 69 bkz> ben, men
  2010. MİNDETÜ: ipek elbise- I, 491
  2011. MİÑ: sayıda bin·I, 243, 334, 417; III, 14, 360, 367
  2012. MİÑDEŞMEK: kıl yolu;mak· III, 399 bkz> meıíğ-deşmek
  2013. MİÑDETMEK: dittirnıek·II, 358 bkz> meñ-demek
  2014. MİÑEŞMEK: birlikte ^1115010^III, 399 bkz> müñe;mek
  2015. MİÑİ: beyin·II, 299
  2016. MİZ: biz·I, 327 bkz> biz
  2017. MONÇUK: boncuk, süs Için boyuna takılan değerli taşlar-I, 475;II, 123;III, 121
  2018. MONÇUK: atın boynuna takılan değerli taş, arslan tırnagı, muska gibi şeyler· I, 475
  2019. MONÇUKLANMAK: boncuklanmak· II, 276
  2020. MÖRİGMEK: ayaklarını toparlayıp tekme atmak· III, 391
  2021. MU (MÜ): soru edatı, Isim ve fül sonuna gelir·I, 88;III, 147. 154, 214, 224, 256, 437 bkz> m ı (mi)
  2022. MUGUZGAK: bal arısına benzeyen blr sinek· I, 504
  2023. MUN: hastalık, ayıp· III, 140, 141
  2024. MUNDA: bunda, burada·I, 74, 160, 219, 352, 419, 420;II, 55, 56, 57, 61; III, 54, 143, 333 mundag böyle·I, 36, 64, 160; III, 154
  2025. MUNDIN: buradan,II, 57
  2026. MUNDUZ: budala, alık,I, 458
  2027. MUNDUZ AKIN: ansızın gelen sel·I, 77, 96, 458
  2028. MUNDUZ YORIGA AT: yorga yürıiyüşten başka yürüyüş bilmeyen at·I, 458
  2029. MUNGAN: geveze, bo;boğaz·I, 440, 476
  2030. MUNI (MUNU): "işte, bu" anlamına edattır, "kanu"ya cevap olur, bu, bunu·I, 126; III, 237, 238, 372
  2031. MUN KİŞİ: yüreği dölek, gönlü selek adam· III, 140
  2032. MUNMAK: saçmalamak· II, 30
  2033. MUÑ: sıkıntı, ıztırap, bun, mihnet·I, 425; III, 33, 359, 360
  2034. MUÑADMAK: bunaltnak·II, 84
  2035. MUÑAR: buna, bunda,I, 352;III, 363, 375
  2036. MUÑKARMAK: bunaltmak, sıkıntiya sokmak, III, 397, 398
  2037. MUÑLUG: bunlu, sıkıntılı·III, 382
  2038. MUÑ TAG: kişi kendine gelip 16-17 ya şına girdiğinde çıkan di;, ergenlik dişi. III, 359
  2039. MUÑUKMAK: bunlanmak, sıkıntılanmak· III, 395
  2040. MURÇ: karabiber- I, 343; II, 186
  2041. MUŞ: kedi·I, 438;II, 14, 105;III, 127,165, 267 bkz> çetük § küvük mu;; erkek kedi,I, 391 § küvük muş; erkek kedl· III, 165
  2042. MUYAN: sevap, hayır, III, 172, 179
  2043. MUYANÇILIK: muyancılık, aracılık, barjştırıcılık. III, 179
  2044. MUYANLIK: yollarda yolcuların su Içmelerl için yapılan hayrat, III, 172
  2045. MUYAVMAK: miyavlamak· II, 14
  2046. MÜK: bükük·I, 335
  2047. MÜKİM: kadın pabucu,I, 395 bkz> büküm, mükin
  2048. MÜKİN: kadın pabucu·I, 395 bkz> büküm,mükim
  2049. MÜK TURMAK: rükû eder gibi durmak, eğilınek· I, 335
  2050. MÜN: çorba·I, 31, 36. 75, 163, 176, 198, 209,232, 245, 340;III, 122, 253, 331 bkz> bün münderü ipekle süslenmiş gelin odası· I,529 k
  2051. MÜNDÜRMEK: bindirmek. ll', 197,
  2052. MÜNELMEK: uçları ve artıkları kesilmek. II,138
  2053. MÜNEMEK: eğríliğini düzeltmek için bir şeyinuçlarını kesmek,III, 274
  2054. MÜNLEMEK: çorba içmek·III, 301 ·
  2055. MÜNMEK: binmek I, 421; III, 30, 48, 60, 177, 429
  2056. MÜNÜLMEK: binilmek· II, 138
  2057. MÜÑEŞMEK: birlikte binişnnek·III, 399 bkz miñefmek
  2058. MÜÑİLEMEK: nimet bulmak·III, 406 bkz> meñilemek
  2059. MÜNGREMEK: böğürmek·III, 403 bkz mañramak
  2060. MÜNGREŞMEK: böğrüşmek, gürültü etmek·II, 79; III, 398 bkz mañra şmak
  2061. MÜÑRETMEK: böğürtmek; büngüldetmek. II, 358 bkz> mañratmak
  2062. MÜÑÜZ: boynuz, I, 504; II, 327; III, 145, 363,364
  2063. MÜNGÜZ BAKA: kaplumbağa·III, 225, 226
  2064. MÜÑÜZGEK: çalışma yüzünden elde peyda olan kat ılık, nasır·III, 388
  2065. MÜÑÜZLENMEK: boynuzu çıkmak, boynuzlanmak· III, 408
  2066. MÜÑÜZ MÜNGÜZ: blr çe;it çocuk oyunu ve bu oyunda söylenen bir söz·III, 363, 364
  2067. NAMIJA: kadının kız kardeşinin kocası, bacanak, I, 446
  2068. NARU: bir taraf,' yan, bir yana, nereye, nere,I, 199, 352; II, 140, 193; III, 223
  2069. NE: ne, nasıl, (soru anlamıyle) ne· I, 44, 53, 72, 74, 79, 87, 94, 126, 132, 320, 406;II, 287; III, 131, 207, 214, 215, 236, 360, 364
  2070. NE: Araplar'daki şaşalama, "ma"sı yerine bir edat, III, 214 '
  2071. NECE (NEÇE): ne kadar, nice, kaç· I, 49, 63, 332, 384, 458; III, 157, 220
  2072. NEÇÜK: neden, 111^111.I, 79, 392
  2073. NE ELÜK: nasıl-I, 94 bkz> nelek, nelik, nelük
  2074. NEGÜ: "ne" anlamına edat·III, 215 bkz> nü nek timsa^1. III, 155
  2075. NE KEREK: ne gerek·I, 392 bkz> nerek
  2076. NEK YILAN: ejderha·III, 155
  2077. NEK YILI: Türkler'in on ikili yıllarından biri, timsah yılı,I, 346;III, 156
  2078. NELEK: niçin.I, 370, 498 bkz> ne elük, nelik, nelük
  2079. NELİK: niçin·III, 385 bkz> ne elük, nelek, nelük
  2080. NELÜK: niçin, neden,I, 392;III, 188, 245 bkz> ne el ılk, nelek, nelik
  2081. NEME: ne kadar,III, 38
  2082. NEME: "bilmem" anlamına bir kelime, "ne" anlamında pekitme edatı·III, 214, 215, 236
  2083. NEÑ: nesne, şey, mal· I,II, 12, 13, 14, 15, 31, 34, 50, 53, 84, 98, 126, 140, 143, 145, 147,157, 159, 162, 164, 169, 170, 177, 179, 185, 189,193,196,197,204,227,238,239,241, 245,246, 247, 251, 254. 256, 257, 258, 264, 268. 269, 270, 272, 273, 278, 281, 282, 28
  2084. NEREK: neye, I, 392 bkz> ne kerek
  2085. NETEK: nice, nasıl-I, 27, 378, 392;II, 40, 52; III, 15. 123, 366
  2086. NIJDAG: bileği taşı· I, 465
  2087. NOM: millet; şeriat, yasa· III, 137
  2088. : "ne" anlamına, "ve" yerine blr edat·III, 215 bkz> negü