Eski Türkçe Sözlük
Eski Türkçe Sözlük - Türk dilinin, öz Türkçe'nin köklerinden, bin yıl önceki halinden, güzel kapsamlı bir eski Türkçe kelimeler dizini, Divânu Lügati't-Türk dizini.
FURKAN
: put·I, 343 bkz> burhan, beder burhan bedez burhan ·FURHAN EVİ
: put evi, puthane·I, 343,GE
: zarf (mefulüileyh) edatı·III, 212,.GERÜ
: . doğru III,251GEŞÜR
: havuç, I, 431 bkz> gezer, gizri, sar ıg, turmaGEZER
: havuç, I, 431 bkz> geşür, gizri, sarıg turmaGİZRİ
: havuç. I, 431 bkz> geşür, gezer, sarıg turmaGİNE
: küçültme eki· III, 359 bkz> ·kıya, -kiyeGU
: fiillerin emir kipi üzerine gelerek zaman, yer ve ayg ıt ismi yapan edat· III, 211HANA
: ana,I, 32 bkz> anaHATA
: ata,I, 32 bkz> ataHEÇ HEÇ
: atları gayrete getirmek ve sıkıştırmak çıkarılan ses I, 321; II, 282 bkz> eç eçHOÇ HOÇ
: keçilergüdülüp sürülürken söylenen, ·II, 282HUKUBARI
: pota yapılan çamur, lülecl çamuru· için çıkarılan ses, III, 243 bkz> çukubanHAFSI
: hokka·I, 423HAKAN
: Afrasyab'a verilen ungun,III, 157HAMİR
: emir, bey·I, 112HAN
: han, Türkler'in en büyük başbuğu, Afrasyab oğullarına verilen ungun·I, 63, 82, 199, 255, 271, 410, 427, 459;II, 3, 7,190, 273, 288; III, 60, 127, 141, 157, 266. 327, 368HANDA
: nerede·I,46, 418; III, 69, 173, 218 bkz> kanda, kayda, kayudaHASNI
: çocukları semirtmek için bir kese içine konularak a ğızlarına verilen bir deva, Hin-distan'dan gelir· I, 435HAYU
: hangi, hani, I, 31; III, 218, 237, 367 bkz> kanu, kayuHIYAR MARAZ
: ücretle çalışan adam, ırgat·I,411 bkz> marazKIZ
: kız· III, 218 bkz> kırkın, kırnak, kızKULIÑ
: Çin'den getirilen birçok renkleri olan ipek kuma ş,III, 371KUMARU
: andaç olarak verilen mal, ölen büyük bir adam ın malından hakana ayrılan güzel parça, uzağa giden adamın hısımlarına bıraktığı mal I, 445KUMARU
: miras I, 445;III, 440KUMARULANMAK
: mirasa konmak; dostunun veya ba şkasının malından kendine azık edin-mek,III, 205KUN
: kaba, faydasız.III, 138KUN KARA IŞLAMAK
: kaba, faydasız iş i;lemek· III, 138KÜÇÜNEK
: "kırlangıç" dahi denilen benekli, güzel kokulu küçük kavun, y ılkıç·I, 488IÇGIN
: kaçırmak; kaybedilmek, yok edilmek,elden gitmek; yellen^ìek.I, 253, 254;III, 307IDILMAK
: salıverìlmek, boşanmak·I, 194IDINÇU SAÇ
: erkeğin sonradan bırakılan saçı·I, 133IDINÇU YILKI
: yük vurulmayarak bırakılan hayvan· I, 134IDIŞMAK
: birbirine armağan vermek, armaganlaşmak ve bunda yarış etmek· I, 182IDMAK
: salmak, gôndermek, serbest bırakmak, I, 210, 421; III, 172, 230, 343, 438 bkz> tonatmak, tonıdmakIDSAMAK
: göndermek istemek·I, 276IDU
: zaruret, zahmet·I, 110IDUK
: kutlu ve mübarek olan; asl ında sahibininyaptığı bir adak için saklanarak yünü k ırkılmayan, sütü sagılmayan, yük vurulmayarakbaşıboş bırakılan, salıverilen her hayvana bu ad verilir.I, 65IDUK
: tag geçitsiz sıra dağlar·I, 65IGLAMAK
: ağlamak·I, 286, 287 bkz> yıglamakIGLAŞMAK
: ağla;mak·I, 240 bkz> yıglaşmakIJMAKLANMAK
: bir yerde veya bir şeyde çok şap bulunmak; kelliği artmak, azmak·I, 313bkz> ajmukIK
: soğuk su içilerek üzerine ekmek yenildikte gögsü kabartarakç ıkan bir hıçkırık, hık· I, 37IKILAÇ
: asil, yüğrük at· I, 139IK TUTMAK
: hıçkırık tutmak, hık tutmak· I, 37ILDURMAK
: indirmek I, 224ILIG
: ılık,I, 31, 64 bkz> yılıgILIMGA
: hakanın mektuplarını Türk yazısıyle yazan kimse· I, 143 bkz> al ımgaILINMAK
: ilişmek, tutulmak, uğramak, takılmak·I, 204; II, 288; III, 358 bkz> ilinmekILIŞMAK
: inmekte yarış etmek, ini;mek·I, 190ILIŞMAK
: blrbirine ilişmek; çatışmak; asmakta yardım etmek I, 188, 190 bkz> ilişmekILMAK
: inmek· 1.169,175;III,69,220 bkz> inmekILSAMAK
: inmek istemek·I, 278 bkz> insemekIMGA
: malmüdürü, tahsildar, hazinedar.I, 128INAL
: anası hatun (kökten), babası ortalık adamı olan bütün gençlere verilen ungun, I, 122INANÇ
: güvenilen, inanılan, I, 133;III, 450 § ınanç beg; inanılan, güvenilen bey·I, 133, 206INANMAK
: inanmak, güvenmek· I, 206; III, 161INIŞMAK
: inişmek I, 190IÑAN
: dişi deve· I, 120, 289 bkz> iñenIÑRAMAK
: deve inlemek·I, 120IÑRANMAK
: inlemek· I, 289IÑRAŞMAK
: inleşmek III, 398IÑRATMAK
: inletmek,II, 357, 358IR
: ır, ırlama·III, 4 bkz> yırIR
: utanma bildiren bir söz·I, 36 bkz> ıra, ırra, irIRA
: utanma·I, 39 bkz> ır, ırra, irIR BULMAK
: utanmak.I, 36IRGAG
: donmu; olan buzu, buzluga çeklp getirmek için kullan ılan kanca,I, 141IRGALMAK
: sallanmak, ırgalanmak. I, 249IRGAMAK
: sallamak, ırgalamak, I, 283; III, 316, 321IRGANMAK
: ırgalanmak· I, 254IRGAŞMAK
: ırgalamakta yardım ve yarış etmek· II, 322IRGATMAK
: ırgalatmak, sallatmak· I, 263IRK
: kâhinlik, fal, yürektekini dı;arı çıkarma, I, 42IRKLAMAK
: kâhinlik etmek, ırk (fal)a bakmak· III, 443IRRA
: utanma· I, 39 bkz> ır, ıra, irIRTALAMAK
: erken başlamak· I, 316 bkz> ertelemekISINMAK
: ısınmak; sevmek· I, 201, 202 bkz>isinmekISIRGAN
: ısırgan, çok tsıran·I, 156ISIRMAK
: ısırmak, sokmak·I, 178; II, 329ISIRTMAK
: ısırtmak· III, 428ISIŞMAK
: ısınmak, bir nesnenln bütün parçalar ı arasına sıcaklık yayılmak, I, 185 bkz> isişmekISIZ
: ele, avuca sığmayan, haşarı çocuk, utanmaz, arsız, ırsız, fena, kõtü· I, 122, 386; II, 117 bkz; esiz, essiz, ıssız, isizISIZLIK
: fenalık, kötülük, haşarılık.III, 161 bkz> esizlig, ıssızlık, isizlik ıslanmak ; islenmek· I, 298 bkz> işlenmekISRIK
: çocukları perilere ve göz dokunmasına karşı afsunlamak için ilâç yap ıldığı zaman tekrarlanarak söylenir. I, 99ISRILMAK
: ısırılmak, I, 247ISRIM KİŞİ
: suratsız, sıkıntilı adam·I, 107ISRINMAK
: öfkelenip derlenmek, toplanmak, çekilmek, büzülmek· (Bu kellme sebzelere iyice pi şmeden soğuk su konmasıyle pişme yerek çiğ kalması, sinirsek olması halinde 50/10^. Yumuşak huylu bir kimsenin ser-telmesi de bôyledir)·I, 251, 252ISRIŞMAK
: ısırışmak· I, 234, 285ISRUMAK
: ısırmak· I, 163ISSIZ KİŞİ
: yüzsüz, lyilik bilmez adam· I, 142 bkz> esiz, essiz, ısız, isizISSIZLIK
: , fenalık, kötülük, haşarılık. III, 161 bkz> esizlig, ısızlık, isizlikIŞ
: iş·I, 47, 53, 64, 141, 146, 147, 155, 156, 157, 158, 168, 171, 179, 186, 187, 190, 193, 197, 201, 204, 209, 217, 220, 221. 230, 235, 238. 244, 255, 270, 271, 272, 295, 300, 307, 313, 315, 316, 320, 348, 368, 376, 391, 410, 428, 448, 459, 462, 470, 494, 52IŞÇI
: işçi·I, 468 § tarfak ışçı; kıvrak, çalışkan işçi·I, 468IŞGUNMAK
: Fársça'sı "aşhun" Arapçası el-rîbâs olan bitki·I, 18, 109IŞ KÜDÜK
: iş güç·I, 391IŞLAMAK
: işlemek· III, 138 bkz> işlemekIŞLAR
: kadın·II, 150, .171 bkz> işiler, işlerIŞLIG
: i; sahibi olan (kimse).I, 495, 509 § ışlıg küdüglüg; işli, güçlü· 1. 509IT
: it, kõpek·I, 35. 116, 156, 157, 164, 178, 228, 294, 308, 336, 346, 363, 365. 375, 483;II, 7, 8. 10, 16, 24, 73, 84, 177, 221. 292, 298, 305; III, 23. 70, 73, 214. 232, 255, 262, 291, 294, 300, 324, 353, 404, 405, 410, 429ITLAMAK
: köpekletmek, söğmek- I, 285, 286ITLIG
: itli, köpekli I, 98ITLIG YILI
: Türkler'ln on Ikill yıllarından biri·I, 346IVIK
: kırlarda, taşlı yerlerde yaşıyan geyik·I, 67, 239, 265IVRIK
: ibrik I. 99, 100; III, 131IYINMAK
: ıkınmak, I, 269ÎÇ
: iç·I, 35, 91, 225, 245;II, 208İÇEGÜ
: kaburga kemiklerinin iç tarafında bu·lunan şeylerin adı,II,içirik I, 137İÇ ET
: ciğere bitişik olan ince et· I, 35İÇGERMEK
: içeriye koymak; suçlarını sôylemek, koğlamak· I, 227İÇİ
: yaşça büyük olan erkek karde ş; kocanınyaşça büyük erkek kardeşL I, 87; III, 7İÇİKMEK
: savaşta kendi dileğiyle teslìm olmak· I, 192;II, 118İÇİLMEK
: içilmek .I, 194İÇİN
: "ara, iç" anlamını bildiren birek, I, 76, 230İÇİŞMEK
: içişmek, içmekte yardım ve yarış etmek, I, 181 içkin er düşmanlardan iken bu yana geçen, kendisine dokunulmayan, baysall ık verilen kişi, mülteci· I, 108İÇKUR
: iç kuşağı, uçkur, I, 35, 324İÇKÜ
: içki, içilen şey,I, 128 içlemek iç geçirmek, astarlamak, I, 286İÇLENMEK
: içlenmek, tanelenmek, içi olmak· I, 256, 257İÇLİK
: eger keçesi, içlik, I, 102, 104İÇMEK
: içmek, bir şeyi içmek veya sorup içine çekmek.I, 35, 47, 142, 164, 192;II, 6İÇMEK
: kuzu derisinden yapılmış olan kürk·I, 102İÇMEKLENMEK
: kuzu kürkü giymek 've buna sahip olmak, I, 314İÇRE
: de, içinde, içerisinde. I, 223, 367, 393; II, 83, 250;III, 235, 247, 339, 448İÇRÜŞMEK
: içirişmek, içı'rmekte yardım ve yarış etmek,I, 233İÇSEMEK
: içmek 1516010^I, 20, 276İÇ SÖZ
: yürekteki gizli şey, sır·I, 35İÇTONLAMAK
: iç donu giymek·I, 314 bkz> iştonlanmakİÇTÜRMEK
: içirmek, su içirmek,I, 218; II, 173İÇÜK
: samur, tegin gibi hayvanlar ın derisinden yapılan kürk, I, 69İÇÜKLEMEK
: samur, teğin gibi hayvanların kürkünden urbasına iç geçirmek, iç kaplatmak, I, 305İÇÜRGEN
: çok içiren· I, 157İÇÜRMEK
: içirmek I, 47, 177. 218; II, 173İDİŞ
: kadeh, tas, bardak, tencere gibi her nevi kap· I, 61 bkz> idi şİDİ
: sahip, efendi; Tan^ı. I, 87. 320, 330, 410; II, 243İDİŞ
: kadeh, kap; mal mülk, III, 61,131, 232 bkz> idi şİDRİK
: katı nesne· I, 102 bkz> irikİG
: iğ,I, 48, 85 bkz> ik, yig, yikİG
: hastalık.I, 48, 296;III, 30, 224, 278, 281İGÇİL
: hasta, III, 57İGEMEK
: eğelemek, gıcırdatmak, III, 254, 255İGEMEK
: inat etmek, III, 255İGENMEK
: benimsemek; (kısrak) gebe kalmak;çamışlaşmak, harınlaşmak; çekinmek· I, 104, , 200, 203İGEŞMEK
: arka olmak, güvenmek·I, 187İGEŞMEK
: eğelemekte yardım ve yarı; etmek; çarpışmak, ısırı;mak, boğufmak· I, 187, 188; II, 287İGİŞ
: harınlaşan, inatlaşan hayvan, at·I, 122İGLELMEK
: hastalanmak,I, 296İGLEMEK
: hasta olmak·I, 287, 380İGLENMEK
: bir parça hastalanmakİGLEŞMEK
: hastalaşmak·I, 241İGLETMEK
: hastalandırmak· I, 266İGLİG
: hasta·I, 79, 196, 273; II, 351İK
: iğ· III, 144 bkz> ig, yig, yikİKDİLMEK
: terbiye edilmek, eğitllmek; beslenlenmek·I, 246İKDİ
: ; anaları bir olan·III, 382İKDÜK
: peynlr gibi süt ve yoğurttan yapılıp yenen bir azık,I, 105İKEME
: bir çeşit saz, kubuz gibi çalınan bir çalgı·I, 137; III, 174 bkz> ekemeİKİ
: sayıda iki; ikisi I, 49, 131, 233, 256; II, 45, 251;III, 45, 101, 244, 363, 382 bkz> ikkiİKİDMEK
: terbiye etmek, eğitmek, yetlştirmek, I, 213 bkz> ikitmekİKİNÇ
: sayıda 1^1110.I, 131, 132; III, 449İKİNDİ
: bazısı, öteki, ikinci· I, 140, 185, 186, 231, 238. 239;II, 89, 103, 203, 214, 217 bkz> ekindiİKİNDİ
: ikindi,I, 140İKİRÇKÜN
: tereddüt, ikircim; tereddütlü, ikircimli.III, 419İKİT
: yalan·I, 51İKİTMEK
: terbiye etmek, yetiştirmek .I, 213 bkz> ikidmekİKKİ
: iki, birblri, ikisi, iklden her biri·I, 182, 187, 188. 189, 234, 237, 239. 268, 270, 308, 317, 410, 519;II, 17, 88, 89, 93, 98, 99, 101, 102, 104, 105, 107, 108, 109, 112, 196, 203, 206, 207, 209. 211, 215, 217, 218, 220, 221, 222, 224, 258, 287; III, 71,İKKİZ
: ikiz, I, 143 § ikkiz oglan; ikiz çocuk·I, 143İKLEMEK
: çiğnemek, basmak·I, 287, 380;III, 310 bkz> egle şmek, ikleşmek, yiklemekİKLEŞMEK
: birbirine uyup durmak, bir şeyi ayakla çiğnemekte birbirine yardırn etmek, I, 241 bkz> egleşmek, iklemek, yiklemekİKLETMEK
: çiğnetmek, bastırmak·I, 265İKTÜ
: ekti, elde beslenen hayvan, I, 114İKTÜLEMEK
: ot vermek; beslemek· I, 317İLEL
: (beylere ve hanlara cevap verilirken) evet· I, 78İLENÇ
: düşüncesinin yanlışlığı belli olan bir ki-şinin bir iş üzerine sözsöy]emesini kınama; ayıplama, tekdir, çıkışma·I, 133, 204;III, 450İLENMEK
: kötü dua etmek, ilenmek; ayıplamak, tekdir etmek,I, 204, 205İLERMEK
: göze ilişmek, belirmek, gôrünmek· I, 179; II, 283İLERSÜK
: şalvar uçkuru·I, 152İLERTMEK
: iliştirmek, iliştirtmek. III, 427, 428İLETMEK
: iletmek, götürmek· I, 214, 369; II, 263İLİK
: ilik I, 72. bkz> yilikİLİ KAPUG
: iliştirilivermiş, anahtarsız açılabilen kapı·I, 92İLİNMEK
: tutulmak, yakalanmak·I, 204, 205, 206;II, 288;III, 358 bkz> ılınmakİLİŞMEK
: birbirine ilişmek; çatışmak; asmakta yardım ve yarış etmek·I, 188, 190 bkz> ılışmakİLK
: ilk, her şeyin evveli· I, 43İLMEK
: ilişmek I, 169İLRÜK
: üzerlik tohumu, Peganum harmala· I, 105 bkz> eldrük, y ıdıg ot, yüzerlikİLTÜRMEK
: iliştirtmek, astirtmak· I, 224İM
: parola, orduda başbuğun askerler arasına silâh veya kuş adlarından birini belge olarak koyduğu kelimeler· I, 38İMDİ
: şimdi. I, 36, 37, 41 bkz> emdiİMİR
: aydınlıkla karanlığın birbirine karışması·I, 94 bkz> emir, imir, iriğirİMLELMEK
: gôz kırpmakla ve buna benzer şeyle işmar olunmak·I, 296İMLEMEK
: işmar etmek, işaret etmek, göstertmek· 1. 82, 287, 288;III, 84, 295, 310 bkz> yimlemekİMLEŞMEK
: işaretleşmek· I, 242İMLETMEK
: işaret ettirmek· I, 266İMREN
: yurttaşlardan toplanan her yığnak· I, 88, 107İMTİLİ
: düşünüp taçınılmadan birdenbire yapılma. I, 141İN
: çukur· I, 49 bkz> enİN
: yırtıcı hayvan ini.I, 49, 55 bkz> yın, yinİN
: koyun pisliği·I, 49 bkz> yinİNÇ
: rahat, içi sakin, yüreği dölek·I, 74;III, 437İNÇİKMEK
: duygusu gitmek, bayılmak, büzülmek, titremek·I, 243, 244İNEGİL
: vücut içerisinde, göbek kar şısında kulunca benzer bir hastal ık·I, 137İNİ
: yaşça küçük kardeş, kocanın küçük erkek kardeşi· I, 93; III, 7İNİLMEK
: inilmek.II, 130İNMEK
: inmek I, 169; II, 204; III, 61 bkz> ılmakİNSEMEK
: inmek istemek· I, 278 bkz> ılsamakİÑEK
: 1116^I, 111; III, 91 iñek kaplumba ğanın dişisi· I, 111İÑEK KÜÇİ
: küçü otu tohunnu· III, 121İÑEN
: dişi deve, I, 120, 289 bkz> ıñanİÑES KİŞİ
: yabancı gibi sağına, soluna bakan adam· I, 94İÑİR
: aydınlıkla karanlığın birblrine karışması, alaca karanlık.l, 94 bkz> amır, emir, imirİÑLİÇ
: kebapla yenir, sarımsağa benzer blr dağ otu· I, 115İPRÜK
: içerisine pekllk gelene (içlni sürdürmek için) yo ğurt ile süt karıştırılarak verllen ilâç· I,101İR
: yerin güney, güneşli yanı· I, 464 bkz> erİR
: utanma bildiren bir söz, I, 36 bkz> ır, ıra, ırraİR BOLMAK
: utanmak,I, 36İRDEMEK
: aramak·III, 228İRİK
: katı olan nesne·I, 71, 102 bkz> idrikİRİK
: kel ve uyuzun kafası·I, 71İRİK
: erpik ve eski olan her nesne, I, 70İRİK OTUÑ
: odun kırıkları, kıymık I, 70İRİLMEK
: kaygıdan titremek, kendi kendini yermek·I, 196 bkz> ar ılmakİR(İ)N
: dudaklar, ağız· III, 74 bkz> erin iririg 11-10.I, 135;III, 59İRK
: dört yaşına girmek üzere bulunan koyun·I. 43İRKEKLENMEK
: dalgalanmak; erkek olmaki ür-permek·I, 315 bkz> erkeklenmekİRKEŞMEK
: topla;mak.I,144 bkz> irkişmekİRKİLMEK
: toplanmak, çoğalmak I, 249İRKİN
: irkilen, iriken şey· I, 108 § irkin yagmur; günlerce süren ya ğmur, I, 108 § irkin suv; irkinti su· \, 108İRKİNMEK
: irkmek, mal irkmek, kendisi için toplamak· I, 254, 255İRKİŞMEK
: irkmekte yardım ve yarış etmek, toplaşmak· I, 238, 325 bkz> irkeşmekİRKMEK
: toplamak· III, 420İRLE
: yurtluk, yurt tutulan yeı\ III, 251 bkz>erleİRPELMEK
: bıçkı ile biçilmek, bo2ulmak· I, 244İRPEMEK
: bıçkılamak, biçmek, bozmak· I, 271İRPETMEK
: bıçkı ile biçtirmek, bozdurmak. I, 260İRTELMEK
: aranmak, araştırılmak; istenmek. I, 245İRTEMEK
: arkasına düşmek; istemek· I, 245, 272; III, 356 bkz> istemekİRTEŞ
: araştırma, irdeme; isteme; iş hususunda vaki olan bahis, dögü ş, kavga,I, 97, 402;II, 214;III, 416İRTEŞ KOPMAK
: bahis kızı;mak· I, 97İRTEŞMEK
: araştırmak. I, 230İRTETMEK
: istetmek, aratmak, I, 260İRÜK
: duvar ve duvara benzer şeylerdeki gedik· I, 70İRVİ
: Hindistan'dan gelir bir ilâç·I, 128İRVİ
: ince uzun·I, 128 § irvi kulak; ince uzun kulak· I, 128İSİG
: sıcak· 1. 72;III, 400İSİGLEMEK
: çok sıcakta gitmek·I, 306İSİGLENMEK
: bir şeyi sıcak bulmak·I, 294İSİGLİK
: sıcaklık.I, 152İSİGLİK
: sevda· I, 152İSİG YER
: uzayıp giden bozkır·I, 72İSİMEK
: ısınmak·III, 253İSİNMEK
: ısınmak; sevmek·I, 201, 202 bkz> ısınmakİSİRGENMEK
: sıcak yüzünden isiriklenmek·I, 290İSİŞMEK
: ısınmak, bir nesnenin bütün parçalar ı arasına sıcaklık yayılmak·I, 185 bkz> ısışmakİSİTMEK
: ısıtrnak; ısıtmaya tutulmak· I, 209, 210İSİZ
: kötü, fena· II, 91 bkz> esiz, essiz, ısız, ıssız,İSİZLENMEK
: sevimsizleşmek, yaramazlaşmak·I, 293İSİZLİK
: şer, kötülük I, 152 bkz> esizllg, ısızlık, ıssızlık, isizlikİSKEMEK
: ditmek·I, 284İSKENMEK
: (kıl, ot vb· hakkında) koparmak, yolmak, ditmek·I, 255İSRE
: aşağı; sonra,I, 126İSTEK
: istek; ara;tırma· I, 120İSTEK KOPMAK
: istek gelmek,I, 120İSTELMEK
: istenmek, aranmak, I, 246 iSTEMEK
: istemek, arkasına düşmek, aramak· I, 272 bkz> irtemekİSTETMEK
: istetmek, aranması için arkasından adam göndermek.I, 260İŞ
: is, kandil dumanı·I, 37İŞ
: iş·I, 132, 253, 265; II, 166, 315; III, 68 bkz> ışİŞ BOLMAK
: islenmek, klrlenmek·I, 37İŞENMEK
: güvenmek, inanmak I, 202İŞİLER
: kadın·I, 117 bkz> ışlar, işlerİŞİLMEK
: işe yatmak, işe yordam hasıl etmek· I, 197 bkz> yişilmek, yuşılmak, yuşulmak, yüşilmek, yüşülmekİŞİTMEK
:İŞKÜM
: saraylarda hanlar 1çin kurulan, büyük çanak gibi ayaks ız sofra·I, 107İŞLELMEK
: işlenmek·I, 295İŞLEMEK
: işlemek,I, 286 bkz> ışlamakİŞLENMEK
: Islenmek, dumanla örtülmek, tütsülenmek; kendini i ş yapar göstermek·I, 297. 298;II, 72 bkz> ıslanmakİŞLER
: kadın·I, 117, 153, 158, 314, 330, 477; III, 18, 57, 205, 432 bkz> ışlar, işilerİŞLEŞMEK
: iş yapmakta yarış ve yardım etmek, I, 240İŞLETMEK
: işletmek I, 265İŞTONLANMAK
: iç donu giymek,I, 314, 315 bkz> içtonlanmakİTEGÜ
: değirmende dönen taşın üzerlne bindirilen ağaç parçası, ünun biraz kalın olması istenirse taş, bununla biraz yukarı kaldırılır, ince olması istenirse aşağı indirilir, I, 137İTİLMEK
: itilmek, defedilmek; serpilmek, büyümek; imeklemek; sürünmek I, 193; II, 139İTİNÇÜ
: nerig itilen nesne, I, 133İTİNDİ
: neñ itilmiş nesne, itik·I, 140İTİNMEK
: itilmek, sürünmek II, 139ÍTÌŞ
: itişme, iki kişi arasında elle müdafaa· I, 61İTİŞMEK
: itişmek, bir şeyi müdafaada yardım ve yarış etmek I, 180İTLİNMEK
: itilmek· I, 256İTLİŞMEK
: itilmek, itilişmek, I, 239İTMCK
: itmek.,I, 171; III, 137, 251İTSEMEK
: itmek istemek, itsemek· I, 276İYTÜRMEK
: büktürmek·I, 267, 268 bkz> ettürmek ·İZ
: yerde ve deride uzunlamasına olan çizik, 80 bkz> az, ezikİZDERİG
: balık avlanan bir çeşit ağ,I, 116İZİ
: õbür yıl, gelecek yıldan sonrakl yılı, 89İZLİK
: kesilen hayvanların derisinden yapılan Türk çarığı.I, 104KA
: kap, akar konan kap, zarf·I, 407;III, 211 bkz> kaça, kakaçaKA
: kalın kelimelerde "de" anlamına zarfedatı· III, 211, 212KA
: Arapça'daki "ilâ ve izafet l' ı" anlamlarına edat, III, 212KABAK(G)
: kabak, yaş iken yemeği yapılan bir sebze, I, 382KABAKLIK
: kabak tarlası, kabak biten yer· I, 503, 505KABARGAN
: vücutta kaşınmak ve sıcak yüzünden çıkan kabartı, sivilce· I, 516KABARMAK
: kabarmak· II, 71KABARTGAN
: kabartan, şişiren, obartan (kimse)· I, 516KABARTMAK
: kabartmak, şişirmek, obartmak·III, 430KABIRÇAK
: tabut, (çok kere) ölü tabutu· I, 501KAÇ
: kaç, sayı soran bir edat· I, 321, 476, 498KAÇA
: kap· III, 238 bkz> ka, kakaçaKAÇAÇ
: ipekli Çin kumaşı; cariye adı· II, 285KAÇAÇ
: kir, II, 285 bkz> kakaçKAÇALAMAK
: kaba koymak· III, 323KAÇAN
: ne vakit, vaktaki, ne zaman·I, 352, 403, 467;II, 69;III, 207, 272KAÇAR
: kaç kere·III, 247 bkz> kaçurKAÇGIN
: kaçan·I, 21, 79KAÇIGAY
: kaçan·III, 106 § kaçıgay er; kaçan adam, I, 106KAÇI1MAK
: kaçılmak·II, 134KAÇINMAK
: kaçar görünmek. II, 154, 155KAÇIŞ
: halk arasındaki uyuşmazlık, döğüş, I, 369KAÇIŞMAK
: kaçışmak·II, 92KAÇITMAK
: kaçırtnnak·II, 300KAÇ KAÇ
: cin çarpmasına karşı üzerlik ile yapılan tütsüde söylenen söz·III, 163KAÇMAK
: kaçmak; gitmek, I, 12, 60, 142, 195, 235, 272, 386, 529;II, 5, 33, 87,164, 225, 234, 335; III, 40, 178, 208KAÇRUMSINMAK
: kaçırır gõrünmek, II, 261, 262KAÇRUŞMAK
: birbirini kaçırmak, II, 218, 225KAÇTURMAK
: kaçırtmak· II, 89 kaçur kaç kere· III, 247 bkz> kaçarKAÇURGAN
: her zaman kaçıran· I, 516, 517KAÇURMAK
: kaçırmak. I, 47; II, 75, 87,164,166, 225, 261, 262KAÇURTMAK
: kaçırtmak· III, 431KAÇUT
: savaş ve kavgada yiğitlerin blrblrleriyle çarp ışmaları.I, 356KAÇUT
: kısa mızrak·I, 12KADAŞ
: kardeş, hısım, akraba, I, 86, 403. 407; II, 102;III, 62, 96, 143, 245, 382 bkz> kada şKADAŞLIK
: kardeşlik, hısımlık· I, 503KADGU
: kaygı, III, 295, 309 bkz> kağgu kadılmak seyrekçe dikilmek· II, 134 bkz> kadumak kad ır güç, sarp, zor· I, 364; II, 54 § kad ır han; hakanlann sert ve çetin olan ı; "Hakanlı" ulusunun büyükleri· I, 364 § kadırKADIRMAK
: döndürmek, reddetmek·I, 144, 508KADIŞMAK
: seyrekçe (ikileme) dikiş dikmekte yardım ve yarış etmek·II, 93KADITMAK
: inat etmek, dik ba;lı olmak, boyun egmemek,I, 513 bkz> kad ıtmakKADITMAK
: geri dönmek, çekinmek; soğuktan ölmek.II, 301KADITMAK
: seyrekçe diktirmek. II, 301KADRAK
: dağ katları ve kıvnmları, yamaç, yan· I, 320, 471 § katKADRAK
: ; yan, yamaç I, 472KADRINMAK
: huyunu çetinle;ir göstermek· II, 267 bkz> kad ırlanmakKADRUKLANMAK
: dağın girintisi, çıkıntısı, sert yeri çok olmak· II, 275KAD
: kar fırtınası, insan öldüren bora, tipl·II, 223;III, 147KADAG
: kanal, ırmak· II, 190KADAŞ
: kardeş glbi yakın olan hısım, akraba, I, 369; III, 23, 327 bkz> kada şKADGU
: kaygı, tasa, I, 106, 425, 486; III, 374 bkz> kadguKADGULANMAK
: kaygılanmak. III, 201KADGURMAK
: kayırmak; kaygıya düşmek, kaygılanmak. II, 192, 193; III, 193. 194 bkz> kay-gurmakKADLLG
: ikileme dikiş, çifte dikiş, I, 375KADIK
: ağaçtan oyulmuş nesne·I, 382KADIN
: kayın, dünür, hısım.I, 32, 403, 528;II, 110; III, 245 bkz> kay ın, kazınKADIN KADNAGUN
: kayın ve kayınbabalar; "kayın mayın" gibi bir deyim· I, 523KADIÑ
: kayın ağacı, I, 32, 356; III, 134, 151. 369bkz> kay ıñKADIRGAK
: çok çalışmak yüzünden elde peyda olan nas ır·I, 502KADIRGAN
: daima egdiren, daima büktüren,I, 518;II, 74KADIRLANMAK
: huyunu çetinleşir göstermek·II, 267 bkz> kadr ınmakKADIRMAK
: büktürmek, eğdirmek, burdurmak; reddetmek·I, 370;II, 76, 164KADIRTMAK
: bıiktnrmek.III, 431KADIŞ
: kayış.I, 369, 499;III, 10, 325KADIŞLAMAK
: kayış yapınak. III, 335KADITGAN
: kimseye boyun egmeyen, inatç ı, dik başlı,I, 513KADITMAK
: inat etmek, dik başlı olmak, kimseye boyun egmemek.I, 513 bkz> kad ıtmakKADIZ
: ağaç kabuğu, I, 365KADIZLANMAK
: kabuklanmak· II, 267KADMAK
: tipiden ölmek· III, 440KADNAGUN
: "kadın" ile birlikte kullan ılır, "kayın mayın" gibi bir deyim. I, 528KADRANMAK
: kızmak, köpnrmek. II, 249KADRILMAK
: bükülmek, egilmek· II, 235KADRIŞMAK
: bükmekte yarış etmek; karşılıklı olarak birbirinin sözlerini reddetmek, II, 218, 219KADUMAK
: seyrekçe dikmek, III, 260 bkz> kad ılmakKAFÇITMAK
: kızdırmak. II, 329 bkz> kavçımakKAFGAR
: safran renginde ipek kumaş· III, 438KAFTAN
: kaftan, elbise; kapama. I, 435; III, 109, 287, 298KAGIL
: üzüm asmaları bağlanan yaş söğüt dalı, I, 409KAG KUG
: kazın çıkardığı ses· III, 128 bkz> kak kukKAG KUG ETMEK
: kaz ses vermek, III, 128KAGRULMAK
: kavrulmak.II, 144, 235 bkz> kagurmak, kavrulmak, kovurmak, kugurmak, kuvurmakKAGRUŞMAK
: kavruşmak· II, 219 220 bkz> kavruşmakKAGUN
: kavun·I, 15, 88, 174, 214, 268, 269, 395, 410;II, 290; III, 107, 129, 146, 190, 435KAGUNLANMAK
: kavun sahibi olmak, III, 206KAGUNLUG
: kavunlu· I, 499KAGUNLUK
: kavunluk, kavun tarlası· I, 504, 505KAGUNSAMAK
: canı kavun ıstemek· I, 280KAGURMAK
: kavurmak· II, 81 bkz>kagrulmak, kavrulmak, kugurmak, kuvurmakKAGUT
: kavut, darıdan yapılan bir yemek,I, 406;III, 163 bkz> kavutKAH KAH
: köpeği çağırmak için kullanılan söz, III, 118KAK
: erik, kaysı gibl meyvelerin kurusu, II, 282; III, 155KAK
: kurutulmuş nesnè· II, 282KAK
: göl, kurumuş göl, su birikintisi.I, 179; II, 282. 283; III, 155KAKAÇ
: kir, pas, bulaşık.I, 358;II, 285 bkz> kaçaç kakaça içine akarlar konan kap; kap kacak, III, 211, 238 bkz> ka, kaçaKAKA TURMAK
: kaka durmak, dürte durmak, döge durmak·I, 73KAKIG
: kakıma, kızma, istemezlik, rağmen,I, 376KAKILGAN
: her zaman itilip kakılan·I, 520, 525KAKILGAN SOKULGAN
: itilip kakılan·I, 520. 525KAKILMAK
: kakılmak.II, 135KAKILMAK SOKULMAK
: itilip kakılmak· II, 135KAKIMAK
: birine kızmak, danlmak. III, 269 bkz> kakumakKAKIŞMAK
: birbirine kızışmak, birbirinln başına vuruşmak. II, 104, 105KAKITGAN
: daima kızdıran, can sıkan· I, 514KAKITMAK
: kızdırmak, canını sıktırmak· II,308KAK KUK
: kazın çıkardığı ses· III, 130 bkz> kag kugKAKKUK
: yarma, kurutulmuş et veya meyve. III, 130 bkz> kakukKAKLANMAK
: kurutulmak, kakaç yapılmak, su toplanmak·II, 252KAKLATMAK
: kurutturmak II, 348KAKMAK
: kakmak, hafifçe vurmak,I, .102; II, 293, 356KAKRAŞMAK
: su çekilmek, şiş ve ur ínmek., II, 220KAKRATGU
: kaçırmak için çalınan şey, II, 334KAKRATMAK
: davul çalarak zararlı hayvanları,kuşları kaçırtmak· II, 334 bkz> kokratmakKAKSIMAK
: kakaç olmak, kakaç olayazmak· III, 286KAKTURMAK
: başına kaktırmak· II, 191KAKUK
: yarma, kurutulmuş et veya meyve·III,130 bkz> kakkukKAKUMAK
: birine kızmak, darılmak· III, 269 bkz> kakımakKAKURGAN
: yağla yogrulan bir ekmek hamurudur, f ırında veya tandırda pişirilir. I, 518KAL
: yaşlı adam, I, 409KAL AÇ
: kalın ve bekleyin anlamınadır· Halaç oymağının adı buradan gelmi; denir. III, 415KALAMAK
: yığmak, sandığa koymak,III, 249 bkz> kamakKALATMAK
: kaplatmak, kılıf geçirtmek, bir şeyi sargıya veya sandığa koydurmak.II, 310; 311; III, 311KALBUZ
: lokma, yudum· I, 458KALBUZLAMAK
: yutmak; tıkım veya lokma yapmak, I, 458'; III, 350KALDRAMAK
: hışırdamak III, 447KALDRUGA
: hışırtı yapan her nesne için verilen s ıfat,III, 442KALI
: "eğer, hasıl, nice, artık, ne kadar, ise, olduğunda" anlamlarında bir edat·I, 82, 93, 207, 274, 425;II, 234;III, 26, 137, 158, 233, 234, 239, 272, 288KALIK
: hava, gök, sema, I, 354, 383; III, 46KALIMA
: güne;lik, yüksek çardak, III, 174KALIMAK
: sıçramak, çamiflanmak· III, 272KALIN
: kalabalık, çok, sürü, kalın, kesif, yıgarlı olan her nesne· I, 149, 371, 404, 424, 487; III, 216KALIÑ
: öncül mihir olarak kadına verilen çeyiz· III, 371, 372KALIÑUK
: ba;taki kepekler, kürk ve deriye yap ışkan bir şey bulaşmasıyle olan kıvrıntı· III, 383 bkz> kalñukKALIÑULAMAK
: suyun yüzüne çıkmak, şudan başını yüksek tutmak. III, 410 bkz> kalugulamakKALIŞMAK
: sıçraşmak; halkı terketmekte iki kişi yarış etmek,II, 109KALITGAN
: her zaman kalkıtan, sıçratan· I, 515KALITMAK
: kalkıtmak, sıçratmak· I, 515KALKAN
: kalkan, I, 441; II, 356; III, 82, 221, 386 bkz> kalkañKALKAÑ
: kalkan, III, 386 bkz> kalkanKALMAK
: kalmak, bırakmak· I, 41, 45, 68, 85, 110, 219, 294, 362, 370, 376, 384, 409, 410;II, 25, 250; III, 30, 49, 156, 221, 222, 258, 309,367, 378, 384, 398KALNADMAK
: kalınlaşmak· II, 350 bkz> kalnatmak, kalnumakKALNATMAK
: kalınlaşmak· II, 350 bkz> kalnadmak, kalnumakKALÑU
: suyun yüzünde durma, suyun yüzüne ç ıkma· III, 379KALÑUK
: başta hasıl olan kepekler; kürk ve deri gibi şeylere yapışkan bir şey bulaşmaşsıyle olan: kıvrıntı· III, 383 bkz> kalıñuk
KALÑULAMAK
: suyun yüzüne çıkmak, sudan başını yüksek tutmak· III, 379 bkz> kal ıñulamak kalnumak kalınlaşmak, III, 302 bkz> kalnadmak, kalnatmakKALTUK
: yaban sığırı boynuzu· I, 475KALTURMAK
: geçmek, arkada bı^akmak. II, 191KALVA
: öğrence oku, üzerinde temreni bulunmayan, yuvarlak bir tahta parças ı bulunan ok·I, 426, 528KAM
: kam, şaman, kâhin. I, 236, 283; III, 157, 443KAMAK
: kılmak, III, 231 bkz> kılmakKAMAK
: yığmak; sandıga koynnak· III, 249 bkz> kalamakKAMAMAK
: kamaşmak· I, 340; II, 311; III, 272KAMAŞMAK
: ekşi yemeden diş kamaşmak· II, 110, 111KAMATGAN
: çok kamaştıran·I, 515KAMATMAK
: kamaştı^mak. II, 311 kamçı kamçı· I, 417 § kılıç kamçı; içinde kılıç olan kamçı· I, 417KAMÇI
: at, deve ve sığırın erkekllk aygıtı· I, 417KAMÇIGU
: ağızda ve parmaklarda ;iddetli ağrı ve sıcaklık yüzünden çıkan bir sivilce.I, 491 kamç ılamak kamçılamak, kamçı ile vurmak· III, 352KAMDU
: dört arşın boyunda, bir karış eninde bir bez parçasıdır, üzerlne üygur Hanı'nın mührü basılıp alış verişte para yerine kullanılır I, 418KAMGAK
: eylerin açık yerlerine ertülür, kamış gibi yüksekçe bir ot, semer otu· I, 475KAMGI
: eğri büğrü, çarpık·I, 426 § kamgı yüzlüg; çarpık yüzlü·I, 426KAMGIRMAK
: çarpılayazmak, eğrlleyazmak·II, 194KAMIÇ
: kepçe, kaşık, I, 52, 359; II. 75KAMIÇAK
: "kurbağa yavrusu" da denen su böce ği.I, 487KAMIÇLAMAK
: kepçelemek, kepçeyi dald ırmak, III, 331KAMİŞ
: kamış, kamışlık.I, 369, 439;III, 193, 391KAMIŞLANMAK
: kamışlık olmak, II, 268KAMIŞLIG
: kamışlı· I, 495KAMMAK
: çok (dövüleni öldüresiye, kuvveti kesilesiye) dövmek· II, 27KAMTURMAK
: bayıltmak, sesl kısılayazmak· II,191KAMUG
: bütün, hep, kamu, hepsi· I, 44, 103, 179, 183, 186, 190, 191, 235, 236, 239, 241, 274, 359, 376;II, 17, 45, 92. 98, 101, 104, 110, 128, 204, 205, 206, 210, 211, 213, 214, 215, 216, 217, 220 ,221, 222, 245, 274, 283, 350;III, 6, 65, 74, 88, 102,105, 131, 1KAMULMAK
: söykenmek, yana yatmak·II, 135,136KAN
: kan· I, 192, 272, 498; II, 115, 128, 141,171, 184, 188, 264;III, 53, 66, 70, 77, 79, 157, 196, 270, 325, 356KANAK
: kaymak· I, 383 bkz> kayak, kıyak, konakKANAMAK
: kanamak, kan gelmek, kan almak· II, 323; III, 263, 273 bkz> kan ımakKANAT
: kanat· I, 34, 357; II, 4, 183KANATGAN
: daima kanatan·I, 515KANATLANMAK
: binek sahibi olmak; uçmak, kanatlanmak, kanad ı çıkmak, bitmek, II, 267KANATMAK
: kanatmak. II, 313, 323KANÇA
: nereye, I, 74, 354; III, 40KANÇIK
: dişi köpek; bir kadına sögülürken de böyle denir.I, 188, 475KANÇUK
: nereye?, nasılş·I, 195KANDA
: nerede? I, 46,418;III, 69,173, 218bkz> handa, kayda, kayudaKANDIR
: sepilenmeye yarayan deri yüzüldükten sonra etin üzerinde kalan ince zar,I, 457KANDURMAK
: su ve başka şeylere kandırmak·II, 192 bkz> kanturmakKANGU
: nişter, kan alacak aygıt· I, 477KANI
: nere? III, 237, 238KANIG
: sevinç· I, 376, 377 bkz> kan ıkKANIK
: kanmış, kanık; sevinç· I, 46 bkz> kah ıgKANIMAK
: kanamak· III, 274 bkz> kanamakKANITGAN
: her zaman şevke getiren, I, 515KANITMAK
: şevke getirmek, I, 515KANMAK
: su ve başka şeylere kanmak, I, 377; III, 184, 261KANTURMAK
: su ve ba;ka şeylere kandırmak. II, 192 bkz> kandurmakKANU
: hangi, hangi şey,I, 31; III, 237 bkz> hayu, kayuKAÑ
: kazın çıkardığı ses· III, 358KAÑDAŞ
: babaları bir olan· III, 382 bkz> kañs ıkKAÑ ETMEK
: kaz ses vermek, III, 358KAÑLI
: kagnı arabası (yük 1^).III, 379KAÑRAK
: damak-III, 383KAÑRAK
: çan,III, 383KAÑSIK
: üvey·III, 383 bkz>KARİGDAŞ KAP
: kap, tulum, çuval, dağarcık; zarf; anası karnında, çocuğun bulunduğu torba·I, 195, 268; II, 122,127, 128, 164,170, 189, 218, 229; III, 15, 16, 77, 81, 146, 174KAP
: egreti hısım· III, 146KAPA
: kaba ve yüksek olan her nesne, III, 217KAPAK
: göz kapağı, I, 382KAPAK
: kızın kızlığı, bekâret. I, 382KAPAKLAMAK
: kız bozmak, III, 338KAPAKLIG
: kız kız oğlan kız,I, 496 bkz> kapıglıgKAPÇAK
: su kollarının birbirine kavuştuğu yer, I, 471KAPGA
: büyük kapı, kale kapısı·I, 425KAPGAK
: kapak, sadağın kapağı·I, 471KAPGAKLANMAK
: kapaklanmak· II, 275KAPGUÇI
: kapıcı, kapan, çalan vb· II, 50KAPIGLIG
: kız oğlan kız,I, 496 bkz> kapaklıg kızKAPILMAK
: kapanmak, hapsedilmek; kap ılmak·II, 120KAPINMAK
: yağma eder görünmek; hastalığa kapılmak, yakalanmak· II, 154KAPIŞ
: kapış, kapıp alma, yağma etme, çalma· I, 369KAPIŞMAK
: kapışmak·II, 88 bkz> kapuşmakKAPLANMAK
: kap sahibi olmak,III, 199KAPLIG OGUL
: anne karnından torbası ile doğan çocuktur ki uğurlu olur· III, 146KAPMAK
: kapmak, çalmak; dokunnnak, çarpmak, uçurmak; hücum ve defi etmek· II, 4, 90, 113; III, 33, 80, 422KAPSAMAK
: kaplamak, kaplamak istemek; etraf ını kaplamak, sarmak; kapmak istemek·I, 155, 463; III, 285KAPTURMAK
: kaptırmak, çaldırmak. II, 189KAPUG
: kapı·I, 48, 64, 94, 150, 163, 180, 218, 239, 256, 276, 337, 375, 478, 506. 511, 520; II,11, 27, 108. 135, 203, 308;III, 49, 57, 76, 83, 94, 167, 234, 262, 268. 280, 292, 330, 345. 348, 376 § kapug sedrekmek; parmakl ıklı kapıKAPUGLUG
: kapılı·I, 495KAPULGAN
: daima sıkı;an·I, 520KAPULMAK
: sıkş;mak·I, 520KAPUŞMAK
: kapışmak·II, 113 bkz> kapışmakKAR
: kar· 1. 7,186, 326, 386;II, 99,134.193, 204, 211. 305, 347; III, 39, 148, 263, 319, 324KARA
: kara; karanlık,I, 7, 60, 338, 354, 382; II, 163, 223KARABAŞ
: gerdek gecesi gelinle birlikte gönderilen hizmetçi kad ın, sağdıç kadın; köle ve cariyelere verilen adlardandır· "kara baş" anlamınadır.I, 150; III, 222KARAÇI
: kapıları dolaşan dilenci· I, 445KARA ERMEK
: kararmak, II, 163 bkz> kararmakKARA ERÜK
: erik I, 69KARA ETMEK
: bir çeşit ekmek·III, 222KARAGU
: zaç denilen kara boya,I, 446KARAGU
: kör·I, 446KARAGUNI
: akşamleyin çocukların oynadıkları bir oyun.III, 243KARAK
: göz bebeği, gözün renkli yeri; göz·I, 382;II,116; III, 29 § kara karak; göz karas ı, I, 382 § ürüng karakKARAKAN
: dağ ağaçlarından bir çeşit ağaç· I, 448KARA KARAK
: göz karası· I, 382KARAKLAMAK
: yol kesip mal almak· III, 338KARAKLIG
: gözlü, gözü olan her hayvan, I, 497KARAKSIZ
: gözsüz. I, 497KARA KURA
: yan yana söylenen iki kelime· III, 222KARAKUŞ
: Müşteri, (jüpiter), Mizan yıldızı, (Libra), I, 331, 332 III, 40, 221 bkz> Erentüz, Karaku ş, yulduzKARAKUŞ
: kara kuş, tavşancıl· I, 331; III, 221KARAKUŞ
: deve tabanının uçları.I, 332;III, 221KARA KUŞ YULDUZ
: Müşteri gezegeni, Jüpiter. III, 221 bkz> Erentüz, Karaku şKARALAMAK
: karalamak; pislemek. III, 324, 329KARAMUK
: karamuk·I, 487KARAMUÑ
: karakun, kara belâ·III, 33KARAÑGU
: karanı, karanlık·III, 388 bkz> karañkuKARAÑKU
: karanlık·III, 217, 290 bkz> karañguKARA ORUN
: sin, mezar· III, 221, 222KARA OT
: Hindistan'dan gelen ağılı bir bitki; baldıran otu, Aconitum· III, 222KARARMAK
: kararmak· II, 77, 163 bkz> kara ermekKARARTMAK
: kaı'artmak,III, 431KARA YAG
: neft· III, 222KARÇAMAK
: katılaşmak· III, 276KARÇ KURÇ
: "hatır hutur" gibi bir ses bildirir I, 343KARÇ KURÇ YEMEK
: hatır hutur yemek·I, 343KARDU
: zemheri sıralarında su üzerinde yüzen fındık büyüklüğündeki buz parçaları,I, 419KARGA
: karga,I, 254, 425;II, 26KARGAK
: lânet, kargış,II, 288 bkz> kargışKARGAK TARMAK
: bir çeşit bitki I, 467KARGALMAK
: länetlenmek·II, 236KARGAMAK
: lânet etmek, beddua etmek; lânetlemek·I, 284;III, 290 bkz> alkamak, kargamak arkamak, kırgamak, kızgamak kargamakKARKAMAK
: lânet etmek, kötülüğü sayıp dökmek· t, 284 bkz> alkamak, kargamak, k ırgamak, kızgamakKARGANAMAK
: kendine lânet etmek II, 249KARGAŞMAK
: birbirine lânet etmek,II, 220KARGATMAK
: lânetletmek,II, 338KARGILAÇ
: kırlangıç kuşu·I, 526, 529;III, 178 bkz> karl ıgaçKARGIŞ
: lânet, beddua, 1161^0.I, 274, 461 bkz> kargak § karg ış kişi; lânetlenmiî adam· I, 461KARGU
: dağ tepelerine minare biçlminde yap ılan yapı olup düşman geldiği zaman herkesin hazır bulunması için üzerinde ateş yakılır·I, 426 bkz> karguyKARGUY
: atmaca·III, 241 bkz> karkuy, kırguy, kırkuy § çibek karguy; atmacaya benzer bir ku ş,III, 241KARGUY
: dağ doruklarında düşmanı ihbar için yapılan kuleler·III, 241 bkz> karguKARI
: yaşlı, ihtiyar; yaşlı olan herhangl bir şey· I, 425; II, 30; III, 128, 222, 223, 421KARI
: karış, ölçü, bez ölçülen arşin· I, 117; III, 223 bkz> karışKARIKMAK
: kardan göz kamaşmak. II, 115, 116KARI KURI
: tay kısrağın arkasında geri kaldığı zaman bu sözlerle çağrılır. III, 223 bkz> kurıh kurıh, kurı kurı, kurrıh kurrıhKARILAMAK
: yaşlı saymak, ihtiyarlığa nispet etmek· III, 324, 329KARILAMAK
: boylamak, karışlamak, arşınlamak, ölçmek· I, 309; III, 324, 329KARILAMAK
: karlamak, ses çıkararak kar getirmek, III, 324KARILMAK
: karışmak, karılmak· II, 134 bkz> katılmak, katılmak karılmakKARIMAK
: kocalmak, yaşlanmak, kocamak,I, 147; III, 263KARIMSINMAK
: boğulur gibi olmak II, 260KARIN
: karın.I, 32, 171, 226, 324, 403, 486, 514; II. 201, 202, 288, 315, 337;III,222, 244, 286. 289, 439KARIN ATMAK
: hayvan boğazlandıktan sonra, işkembe nişan alınarak ok atılır, Vuran adam etinden bir parça alarak götürür.I, 403KARINÇA
: karınca.I, 501; III, 375 bkz> kar ınçakKARINÇAK
: karınca· I, 501 bkz> karınçaKARINDAŞ
: kardeş· I, 407KARINLAMAK
: karına vurmak· III, 345KARINLIG
: karınlı· I, 499, 500KARIŞ
: karış, I, 369; II, 365 bkz> karıKARIŞ
: yünlü kumaş, III, 28KARIŞLAMAK
: karışlamak· III, 335KARIŞMAK
: karışmak; kamaşmak; karşılanmak; karşı koymak I, 367;II, 95, 97, 98;III, 11KARIT
: söğme, kufür· I, 356KARITMAK
: kocatmak· II, 304KARIZAN
: çok kocamış k.iy, I, 448KARKAG
: çöl, suyu ve bitkisi bulunmayan k ırlar,I, 465KAR KUR
: ses anlatan bir kelime·I, 324KAR KUR ETMEK
: guruldamak.I, 324KARKUY
: atmaca kuşu·III, 241 bkz> karguy, kırguy, kırkuyKARLAMAK
: karlamak. I, 463; III, 298, 319KARLANMAK
: karlanmak, kar yağmak· III, 197KARLATMAK
: kar yağdırmak· II, 347KARLIGAÇ
: kırlangıç· I, 527 bkz> kargılaçKARLUKLAMAK
: Karluk boyundan saymak, Karluk boyuna nispet etmek· III, 351KARLUKLANMAK
: Karluk kılığına girmek· II, 275, 276KARMA
: yağma. I, 410, 433KARMAK
: bir şeyi bir şeyle karıştırmak, katmak, karmak; boğazda su durmak, su bir yerde durmak, taîmak· I, 432;'II, 187;III, 182KARMALAMAK
: yağma etmek, kapmak, yağmalamak.I, 433;III, 354KARMALAŞMAK
: yağmalamakta yarış ve yardım etmek II, 221 bkz> karmaşmakKARMAŞMAK
: yağmalamakta yarış ve yardım etmek, II, 221 bkz> karmalaşmakKARNAGU ER
: koca karınlı adam·I, 491 bkz> karnak erKARNAK ER
: koca karınlı adam· I, 473 bkz> karnagu erKARS
: deve veya koyun tüyünden yap ılan elbise· I, 348KARSAK
: derisinden güzel kürk yap ılan bir hayvan, bozkır tilkisi.I, 473KARS KARS
: el çırpmaktan çıkan ses·I, 348KARS KARS AYA YAPMAK
: el ayalarını birbirine vurarak ses çıkarmak·I, 348KARŞAG
: elbisenin bir karış kadar olan parçası I, 464KARŞAMAK
: karışlamak, ölçmek III, 286, 287KARŞATMAK
: ölçtürmek, karışlatmak·II, 337,365KARŞI
: hakan sarayı, köşk,I, 255, 423;III, 374KARŞI
: karşı, zıt,I, 423 bkz> karşuKARŞI
: iki bey arasındaki uyu;mazlık·I, 424KARŞU
: karşı·III, 272 bkz> karşıKARŞUT
: zıt·I, 451KART
: yara·I, 342;II, 234, 248, 255KARTAL ET
: parçalanmış et,I, 483KARTAL KOY
: aklı karalı, alaca koyun·I, 483KARTALMAK
: azmak, yaranın başı koparılmak·II, 234KARTAMAK
: tırmalamak; sağaltmak·I, 245, 272; II, 255 bkz> kartanmak, k ırtlamakKARTANMAK
: sağaltmak.II, 248, 455 bkz> kartamak, kırtlamakKART ER
: huysuz adam·I, 342KART KURT
: ses bildiren bir kellme.I, 342KART KURT ETMAK
: çitlamak·I, 342KARTURMAK
: tıkamak; kardırmak, karıştırmak·II, 190. 197KARU
: ".........karşı dogru" anlamına edat·II, 83 bkz> kerüKARVAMAK
: ararken bir şeye dokunmak,III, 290 bkz> karvamakKARVI
: ince, yayımsı·III, 239 § karvı kaşlı kişi; yay gibi ince kaşlı adam·III, 239KARVAMAK
: ararken bir şeye dokunmak·III, 290 bkz> karvamakKARVANMAK
: aramak,II, 250KARVAŞMAK
: aramakta yardım etmek; karanlıkta el ile bir şey aramak,II, 221KARVATMAK
: gõzü ile görmeden eliyle dokunarak aratmak· II, 339KAS
: kabuk, her ağacın kabuğu; sertllk, katilık, I, 356, 382; III, 134, 151, 369 bkz> kasuk, kazKASI
: hayvanlara ağaçtan yapılan ağıl·III, 224KASIG
: ağzın içi, sag ve sol yanlar ı, avurt·I, 375;III, 345KASIGLAMAK
: iteklemek, itmek; avurda vurmak,III, 336, 345 bkz> k ısıglamakKASIRKU
: kasırga·I, 489KASNAMAK
: zırıncımak, çeneleri birbirlne vurmak; titreşmek II, 223;III, 147, 302 bkz> kasnatmak, kıstaşmakKASNATMAK
: titretmek·II, 350 bkz> kasnamak, kıstaşmakKASUK
: ağaç kabuğu·I, 382 bkz> kas, kazKASUK
: at derisinden yapılan tulum·I, 382KASUKLUG ER
: kendisinde kımız tulumu bulunan adam.I, 497KAŞ
: kaş, lekesiz beyaz veya kara ta;·I, 330; III, 22, 152KA
: herhangi bir şeyin kıyısı·III, 152KAŞ
: göz üstündeki kaş· I, 424, 524; II, 328; III,152KAŞAK
: kındıra otu, halfa·I, 383;II, 328KAŞAÑ
: köleye söğmekte kullanılan bir kelime, "alçak" anlam ınadır.III, 370KAŞANMAK
: (hayvan, at) i;emek·II, 155KAŞGA AT
: yüzü ak, gözlerinin çevresi kara olan at, peçeli at·I, 426 § ka şga koy; başı ak, başka yerleri kara olan koyun·I, 426KAŞGALAK
: ördekten küçük blr su ku şu·I, 528KAŞIK
: kaşık·I, 504 bkz> kaşukKAŞIKLAMAK
: kaşıklamak,III, 338 bkz> kaşuklamakKAŞIKLIK MÜÑÜZ
: kaşık yapmak içtn hazırlanan boynuz,I, 504KAŞIMAK
: kaşımak·I, 438;III, 267KAŞINMAK
: I, 261 kaşıtgan çok kaşitan, I, 514KAŞITMAK
: kaşıtmak, II, 307KAŞLAMAK
: kaş, germeç yapmak; kaşa vurmak· III, 299KAŞLIG
: kaşlı· III, 239KAŞUK
: kaşık· I, 383; III, 347 bkz> kaşıkKAŞUKLAMAK
: kaşıklamak. III, 338, 347 bkz> ka şıklamakKAŞUKLANMAK
: kaşık sahibi olmak· II, 268, 269KAŞUKLUG
: kaşıklı. I, 497KAT
: kat· I, 320; III, 27KAT
: nezd, yan· I, 64, 320; III, 240KAT
: "mugaylan" dikeni meyvesi; dikenli ;eylerin meyvesl; her bir a ğacın meyvesi· II, 146, 147KATA
: kere, defa, kez, I, 321, 498; III, 218KATARGAN
: her zaman geri döndüren·II, 74KATARMAK
: geri döndürmek, yöneltisinden döndürmek, çevirmek.II, 74;III, 193 bkz> kaytarmakKATGI
: katı, sert· I, 441 bkz> katkıKATGURMAK
: gülerek katilmak· II, 188,192, 201KATIG
: katı, sert, sıkı, kuvvetli, I, 110, 375, 472; II, 338, 354; III, 44, 219, 287, 373KATIGLANMAK
: çabalamak, uğra;mak· II, 268, 270; III, 159KATIGLIG
: soysuz, katiklı· I, 496KATIGLIK
: felâket· III, 233KATIK
: katgı, herhangi bir nesneye kat ılan; sirke, yoğurt gibi tutmaç yemejine katılan nesne· I, 382KATILGAN KARILGAN
: her işe her zaman katılan, karışan· I, 520KATILMAK
: karıştırılmak; erkek kadın çiftleşmek, II, 121 bkz> karılmak, katılmak karılmak katılmak karılmakKATINMAK
: sertelmek·I, 498KATINMAK
: katar görünmek·II, 154KATIR
: katır,I, 364, 495;III, 302KATIRTMAK
: döndürmek; reddetmekle emretmek·III, 430, 431KATIŞMAK
: katmakta yardım ve yan; etmek, II, 89KAT KADRAK
: yan, yamaç· I, 472KATKI
: katı, I, 427 bkz> katgı § katkı kişi; kimseye boyun eğmeyen adam· I, 427KATKI
: (a?) ç çıyana benzer bir böcek· I, 455KATLANMAK
: meyvelenmek; dikenll ağaçlar meyvelenmek .III, 196, 197KATLIŞ
: katlış; su kollarının kavşıtında olan su birikintisi· I, 460KATLIŞMAK
: su kolları kavu;mak·I, 460KATMAK
: katmak, karıştırmak; katılaşmak, sert olmak; mihnete ve sıkıntıya düşmek, yorulmak·I, 205, 432, 440, 467;II, 295KATMAK KARMAK
: katmak, karıştırmak.I, 432KATNATMAK
: tekrar ettirmek·II, 349KATRUNMAK
: duraklamak, çekinmek,II, 249KATTURMAK
: büktürmek, katlatmak, kattırmak·II, 189, 190KATUN
: kadın, hatun, Afrasyab kızlarından olanların adı· I, 138, 376 ,410;III, 240KATUNLANMAK
: hanımlanmak, han karısı şekline girmek·III, 206KATURGAN
: çok sevlnen, çok öğünen, çok gülen· I, 516KATURLUG OK
: temreni ağıya bulaştırılmiş ok, II, 284KATURMAK
: katılaştırmak.II, 74KATURMAK
: sevinmek, öğünmek, gülmek.I, 516KATUT
: katık,II, 284KATUT
: kak, yarma·II, 284KATUT
: pabuçcu çirişi·II, 284KAVIK
: kepek, darı kepeği,III, 165 bkz> kavıkKAVUK
: mesane, sidiklik; kavuk, III, 165 bkz> kavukKAVUT
: kavut· III, 163 bkz> kagutKAVUZ
: şaraptaki çôr çöp, tortu·III, 164KAV
: kav-III, 155KAVÇIMAK
: saldırmak, üstüne du;mek· III, 276 bkz> kafç ıtmakKAVDINMAK
: acınmak, şefkat göstermek, fenalıktan kurtulması yollarını aramak· II, 249 bkz> kavdunmakKAVDUNMAK
: acınmak, ;efkat göstermek, fenalıktan kurtulması yollarını aramak· II, 249 bkz> kavdınmakKAVIK
: kepek, darı kepeğl; kavuz· I, 221, 383; III, 165 bkz> kav ıkKAV KUV
: dikişin büzülmesi, çekllmesi, elblsenin dikilirken k ırışıp büzülmesl· III, 129,155KAV KUV BOLMAK
: diklllrken büzülmek, çekil ınek, kötü dikilmekten kıvrışmak.III, 129KAVRAMAK
: sıkmak, kavramak· II, 82 bkz>kavurmakKAVRULMAK
: kavrulmak, II, 235 bkz> kagrulmak, kagurmak, kovurmak, kugurmak, kuvurmakKAVRUŞMAK
: kavurmakta yardım etmek·II, 219, 220 bkz; kagruşmakKAVŞI
: ince, çatık·I, 424KAVŞUT
: iki hanın, ülkelerinin baysall ıği için, buluşarak barışmaları. I, 451; II, 102KAVUK
: sidiklik, mesane; kavuk, I, 383; III, 165 bkz> kavukKAVURMAÇ
: kavrulmuş buğday·I, 493 bkz> kogurmaç, kovurmaçKAVURMAK
: kavramak, sıkmak,I, 518;II, 82 bkz> kavramakKAVUŞMAK
: kavuşmak, yaklaşmak.II, 102, 103; III, 153, 188KAYA
: kaya·I, 73;II, 7, 19, 20, 170 § yal ım kaya; sarp dağın eteği·III, 19, 20KAYAÇUK
: güzel kokulu bir dağ otu· ("Safran"denen bitki olmak ihtimali vard ır).III, 177KAYAK
: kaymak (yenecek)· III, 167 bkz> kanak, k ıyak, konakKAYA KÖRMEK
: uzaktan görmek·III, 219 bkz> kıya körmek· kura körmek, kuya körmek kayda nerede·I, 52, 419; III, 173 bkz> handa, kanda, kayudaKAYGIK
: kayık, I, 100; III, 175 bkz> kaygukKAYGUK
: kayık· I, 186 bkz> kaygıkKAYGURMAK
: kayırmak, kaygılanmak·II, 193; III, 193, 194 bkz> kadgurmakKAYIG YER
: yoldan sapa olan yer·III, 166KAYIN
: kardeş, hısım ve akraba· I, 32 bkz> kadın, kazınKAYINMAK
: kaynamak. III, 191 bkz> kaynamakKAYIÑ
: kayın ağacı·I, 32 bkz> kağıñKAYIR
: kum, kaba topraklı yer·I, 158, 166; III, 165KAYIRLIG
: düz ve kaba topraklı·III, 178KAYIŞMAK
: birbirine acımak, birbirini kayırmak· III, 188 bkz> kaymak, kışmakKAYMAK
: meyletmek, kaymak; caymak; acımak, kayırmak, tınmak, iltifat etmek·I, 403; II, 45;III, 182, 245, 246 bkz> kayışmak, kışmakKAYNAMAK
: kaynamak; karşı gelmek, kabulden çekinmek, sözünü reddetmek· I, 166, 225, 248, 390, 441;III, 191, 280, 302 bkz> kay ınamakKAYNATMAK
: kaynatmak· II, 357KAYRIŞMAK
: bükmekte yarış etmek· III, 194, 195KAYTARGAN
: daima geri döndüren, kaçıran.I, 516, 517KAYTARMAK
: yõneltisinde döndürmek, çevirmek,III, 193 bkz> katarmakKAYTARMAK
: saldırtmak,III, 429KAYTIŞMAK
: birbiri ardına gitmek,III, 195KAYTURMAK
: kayırttirmak, yardım ettirmek· III, 193KAYU
: hangi, hani, nice·I, 31;III, 218, 237, 367 bkz> hayu, kanuKAYUDA
: nerede, I, 99,419;III,173 bkz> handa, kanda, kaydaKAYUKLANMAK
: kaymaklanmak.III, 197, 198KAZ
: kaz·I,100,104, 254, 256, 487;II,177,181, 359;III, 128, 130. 149, 332, 358, 384KAZ
: her ağacın kabugu· III, 151 bkz> kas, kasukKAZAÑKU
: karma karışık, dolaşık (ip), III, 388KAZGAN
: sel sularının yardığı yer· I, 18 § kazgan yer; içerisinde yarlar, batakl ıklar, çatlaklıklar bulunan yer· I, 439KAZGANÇ
: kazanç· III, 386KAZGANMAK
: kazanmak· II, 249, 250KAZI
: etlilikten insan karnındaki girlnti ve çıkıntılar, at karnı içinden çıkan yağ· III, 223KAZILMAK
: kazılmak· II, 135KAZIMAK
: kazmak ve eşmek, deşmek, kazımak· III, 264KAZIN
: kayın, dünür, hısım· I, 403 bkz> kadın,kayınKAZINDI TOPRAK
: kazılmış toprak· I, 449KAZINMAK
: kazılmak, kazmayı iş edinmek, kazar görünmek· II, 155KAZIŞMAK
: kazmakta yardım ve yarı; etmek, II, 100KAZLINMAK
: kazılmak, çukurlar yapılmak,II, 251KAZMAK
: kazmak, at hafarılanarak ve çamışlanarak ayağıyle yerl kazmak, kazılmak·II,10, 59KAZÑUK
: kazık,III, 383 bkz> kazuñukKAZTURMAK
: kazdırmak·II, 190KAZUK
: kazılmış·I, 382 § kazuk arık; kazılmış ark·I, 382KAZUÑUK
: kazık·III, 383 bkz> kazñukKEBELİ
: ışık etrafında geceleri uçan kelebek, pervane, evelek·I, 448KEBEZ
: pamuk,I, 293, 303, 510 bkz> kepezKEBEZLİG
: pamuklu, pamuk sahibi·I, 507KEBEZLİK
: pamukluk, pamuk biten yer·I, 507KEBİMEK
: bazı yerleri kurumak·III, 257 bkz> kepimekKEBİT
: dükkân, magaza, içkl içllen yer, meyhane,I, 357 bkz> kepitKEBİTMEK
: kurutmak·II, 298 bkz> kepitmekKEÇE
: keçe,III, 219KEÇE
: karpuz ve hıyara ben2er şeylerin taşındığı sele ve sepet·III, 220KEÇİ
: keçi,III, 219 bkz> eçküKEÇİK
: köprü, geçit,I, 390;III, 191 bkz> keçi şKEÇİLMEK
: geçilmek· II, 136KEÇİŞ
: geçit, ırmağın, derenin geçidi, I, 369 bkz> keçikKEÇİŞMEK
: geçmekte yardım ve yarış etmek, II, 93KEÇİTMEK
: geçirtnnek· II, 300KEÇMEK
: geçmek, ölmek· I, 44, 79, 80, 82, 94, 245, 451;II, 5, 6, 87, 164, 225; III, 5, 9, 33, 85, 121, 288KEÇRÜMSİNMEK
: geçer görünmek· II, 261KEÇRÜŞMEK
: birbirini geçmek, geçirmekte yard ım etmek· II, 222, 225, 257KEÇSEMEK
: geçmek istemek·I, 155KEÇSETMEK
: geçmek umudunda bulundurmak· II, 336KEÇTÜRMEK
: geçtirmek II, 194KEÇÜNMEK
: geçer görünmek· II, 156KEÇÜRGEN
: her zaman başaran·II, 521, 522KEŞÜRGEN
: çok bağışlayan·I, 521KEÇÜRMEK
: evirip çevirmek, başarmak; bağı;lamak,I, 47KEÇÜRSEMEK
: geçirmek istemek·III, 247KEÇÜRTMEK
: geçirtmek.III, 431, 432KED
: bir şeyi anlatmakta obartma ve pekitme istenirse kullan ılan edat·I, 321 bkz> ked, keyKEDKİRMEK
: hayvan çamışlık etmek, üstüne yük vurdurmaz olmak·II, 196KEDRİM ET
: derisi yüzülmüş et· I, 485KEDÜK
: tulganın altına giyilen tüyden yapı1mış takke·I, 390KEDÜK
: yağmurluk-I, 508 bkz> kedükKEDÜKLÜG
: yağmurluk sahibi·I, 509KEDÜKLÜK KİDİZ
: yağmurluk yapmak için ayrılmış, hazırlanmış keçe·I, 508KED
: obartma, pekitme bildiren blr edat·I, 322 bkz> ked, keyKEDGÜ
: giyilecek nesne,I, 430KEDİLMEK
: giyilnıek·II, 136KEDİNDİ TON
: çok giyilen elbise I, 449KEDİRMEK
: hayvan derisi yüzmek, bir hayvan ı kakaç (pastırma) yapmak· II, 76KEDLEMEK
: çabalamak. III, 299, 300KEDMEK
: giymek·I, 12, 394;II, 296;III, 20, 156, 441 bkz> ketmekKEDRİLMEK
: et soyulup kurutulmak, kakaç (past ırma) yapılmak· II, 237KEDRİŞMEK
: et soyup kurutmakta yardım etmek, II, 222KEDRÜLMEK
: giyilmek· II, 237KEDRÜŞMEK
: birbirine giydirmek, II. 222KEDÜK
: kepenek, yağmurluk; elbise, giyecek, I, 390;III, 38 bkz> kedükKEDÜKLÜG
: kepeneği olan kimse·III, 256KEDÜRMEK
: giydirmek.II, 76, 161KEDÜRSEMEK
: giydirmek istemek III, 332KEDÜT
: çamaçır, giyecek, gelin ve güveyin hısımlarına armağan olarak giydlrdlkleri elbise· I, 12, 357KEFEÑ
: zahire armağanı· III, 385 bkz> kefşengKEFGEK
: peltek, kekeme kimse· II, 289KEFREMEK
: gevşemek, I, 103 bkz> kevremek, kövremek, küfremekKEFŞEÑ
: harman temizlendikten sbnra gelen kimseye verilen zahire armagan ı. III, 385 bkz> kefeñKEGİRMEK
: geğirmek· II, 84KEK
: kin, hınç, öç; sıkıntı, zahmet, mihnet I, 44, 230, 479;II, 283 bkz> kekmek, kekmenKEKLİG
: kinli, hınçlı·II, 283KEKLİK
: keklik·I, 479KEKMEK ER
: tecrübeli adam·I, 479 bkz> kek, kekmenKEKMEN
: başından geçen sıkıntı ve zahmetlerle pişmiş, pekleşmiş adam.I, 480 bkz> kek, kekmekKEKRE
: develerin yediği acı bir ot·I, 422KEKTEŞMEK
: hınçlaşmak, kin bağlaşmak·II, 222KEKÜK
: seksek kuşu; kemiği büyü ve tılsım için kullanılır· II. 287KEKÜŞ
: ;işlik iç!n sürülen blr ilâç, aks ırgan otu; "Saponaria" veya "Veratrum album"·I, 407KELDEÇİ
: gelici, gelen·I, 24KELDÜGİ
: geli;i.I, 36;II, 42KELDÜRMEK
: getirmek.I, 20, 71, 93, 94. 97, 251, 340;II, 195; III, 144 bkz> keltürmekKELEÇÜ
: söz· I, 445KELEGEN
: gelen· I, 24KELEGÜ
: tarla sıçanı soyundan bir hayvancık, geleni- I, 448KELEP
: Türk yaylalarında biten bir ot; davarı çabuk semirtir.I, 353KELEPLENMEK
: bir yer "kelep" otuna sahip olmak· 11. 269KELER
: keler, kertenkeleler!n genel ad ı·I, 364KELESİ
: gelme zamanı·II, 69KELGELİMET
: gelmek için·I, 144, 325KELGİN
: büyük ırmaklann veya denizlerin taşar gibi kabarması, med·I, 443KELGİRMEK
: gele yazmak, gelmek istemek,II, 196KELGÜ
: gelme zamanı, geliş, gelecek·I, 119; II, 68KELGÜÇİ
: gelici, gelen·II, 54KELGÜLÜK
: gelmeye hak kazanmış (kimse).I, 25KELİG
: gelecek, gelecegi.I, 26;II, 41, 52, 58, 172;III, 160KELİGLİ
: gelmek üzere olan·I, 25;II, 58KELİGSEK
: gelmeye istekli olan;II, 55KELİGSEMEK
: gelmek istemek·III, 285, 335 bkz> kelsemekKELİMSENMEK
: gelir görünmek.II, 259KELİN
: gelin·I, 404;III, 12, 242KELİŞ
: geliş.I, 370KELİŞ BARIŞ
: geliş gidiş.I, 370KELİŞLİG BARIŞLIG EV
: konuk odası,I, 370KELİŞMEK
: gelişmek.II, 110KELİŞMEK BARIŞMAK
: birbirine gelip gitmek· II, 110KELMEK
: gelmek,I, 20, 24, 26, 35, 36, 37, 53, 76, 77, 82, 87, 88. 93, 97,108, 125, 126, 129, 130, 132, 136, 165, 212, 219, 226, 315, 319, 323, 325, 328, 334, 339, 350, 387, 391, 403. 409, 417, 441, 442, 445, 462, 463, 468;II, 25, 26, 35, 38, 41, 43, 46. 59, 60, 6KELÑİZ
: sel I, 343KELÑİZLEYÜ
: sel gibi.I, 343KELSEMEK
: gelmek istemek, gelsemek·III, 285 bkz> keligsemekKELTÜRMEK
: getirtmek·II, 195 bkz> keldürmekKEM
: hastalık·I, 338;II, 363KEMDÜK SÖÑÜK
: sıyrılmış, eti yenmiş kemik. I, 480KEMEK
: pamuktan yapılmış çubuklu ve nakışlı bir dokuma; bundan bürgü yap ılır, Kıpçaklar yagmurluk yaparlar·I, 392KEMÍ
: gemi·I, 179; III, 235 bkz> kimiKEM(İ)ŞMEK
: saldırmak, çıkarmak, atmak, sürmek; bir ;eyi çıkarıp atmak·I, 309, 441, 472; II, 112, 115KEMLEMEK
: kötülemek, hasta olmak,III, 301 bkz> kemlenmekKEMLENMEK
: hastalanmak· I, 338; II, 253 bkz> kemlemekKEMLETMEK
: sıkıntı veya zarar vermek, kötületmek, hasta etmek· II, 348, 349, 363KEMRÜŞMEK
: kemirişmek, kemirmekte yariş etmek· II, 224KEMÜRMEK
: kemirmek. II, 85, 86KEN
: dogu ülkelerinde her şehre verilen bir addır· I, 339 bkz> kend, kentKENÇ
: genç, çocuk; her hayvan ın küçügü· I, 169, 278; II, 304, 307; III, 181, 270, 438KENÇEKLENMEK
: Kençek kılığına girmek, Kençekleşmek II, 277KENÇLİYÜ
: hanların düğünlerlnde veya bayramlarda ya ğma edilmek üzere yapılan sofra· III, 438KEND
: şehir; kale·I, 22, 178, 236, 248, 302, 339, 343, 344; III, 150 bkz> ken, kent kendüKENDİ
: , zat, nefs, kendisi. I, 127, 419; III, 29KENDÜK
: küp gibi topraktan yapılan büyükçe bir kap, küp·I, 480;II, 129KENPE
: bir ot adı·I, 416KENT
: şehir·III, 34 bkz> ken, kendKENZİ
: kırmızı, sarı, ye;il gibi birtakım renkleri bulunan bir Çin dokumas ı·I, 422KEÑEMEK
: danışmak, görüşmek, tedbir etmek· III, 396KEÑES
: sığ, az, kolay, hafif·III, 364KEÑEŞ
: işlerde danışma, görüşme, düşünme,tedbir·III, 365KEÑEŞLİK
: danışıklı, tedbirli,I, 232;III, 358KEÑEŞMEK
: kar;ılıklı danı;mak, tedbir etmek· III, 393, 394KEÑEŞSİZ
: danışıksız, tedbirsiz·I, 232KERÍGİRSİMEK
: dlbi yanmak, dibl yanarak koku yükselmek·III, 409KEPEK
: unda ve başta bulunan kepek,I, 390; II, 310; III, 93, 101KEPEKLİG
: kepeği olan,I, 508KEPEKLİK
: kepek konan yer·I, 508, 510KEPEK YİNCÜ
: küçük inci·I, 390KEPEZ
: pamuk-I, 293, 303, 510 bkz> kebezKEPİMEK
: bazı yerleri kurumak, III, 257 bkz>kebimekKEPİT
: dükkân, mağaza, meyhane·I, 357 bkz> kebitKEPİTMEK
: kurutmak·II, 298 bkz> kebltmekKEREGÜ
: çadır; kışlık ev,I, 404, 447, 448KEREGÜLENMEK
: çadırlanmak, çadır edinmek, çadıra girmek·III, 205KEREK
: gerek, olmalı, yaraşır, lâzım, ihtiyaç, gerekli. 1. 126, 152, 163, 391;III, 44, 216, 371KEREKLEMEK
: yokluğu dolayısıyle aramak, araştırmak, III, 341KEREKLİG
: gerekli· I, 509KEREM
: izbe· I, 398KEREY
: saç tıra; eden ustura,III,174 bkz> yüligüKERGEMEK
: yaraşmak· I, 362KERGÜK
: koyunun içerisinde, kırkbayır ile beraber bulunan şirden gibi ;ey· II, 289KERİK
: geniş· I, 94KERİLGEN
: her zaman gerilen, gerinen, esniyen· I, 523 kerilmek gerllmek, gerinmek, esnemek· I, 119; II, 136 kerim duvarlara örtülen, kaplanan dokuma nesneler.I, 398KERİŞ
: üstüne çıkılabilen dağ tepesi·I, 370KERİŞ
: atin karnı, sırtı·I, 370KERİŞ
: savaşta dayanma,I, 370KERİŞ
: kavga, çeki;·I, 370KERİŞMEK
: uğraşmak, kavga etmek, çekişmek· I, 370;II, 99, 115KERİŞMEK
: germekte yardım ve yarış etmek· II, 98KERİTMEK
: havlatmak, ürdürmek· II, 305KERJÜ
: tüfekte atılan yuvarlak taneler, III, 441KERKİ
: dülger keseri, keser· I, 430KERMEK
: germek, çeklp uzatmak; kapatmak; ürümek, havlamak· II, 8; III, 39KERPİÇ
: kerpiç· I, 455; III, 119 § pışık kerpiçKERŞEGÜ AT
: kürek kemiğinin altında yağırı bulunan at·I, 491KERTİK
: ekmek ve ekmeğe benzer şeylerin sayısını bilmek için bir ağaçta yapılan kertik, çetele· I, 478 bkz>KERTÜK
: kertilmek kenilmek; (insanlar için) horlanmak· I, 160; II, 236KERTİŞMEK
: kenmekte yardım ve yarış etmek· II, 222KERTMEK
: kertmek (köleyi yola getirmek için söylenir)· III, 427KERTÜK
: ağaçta açılan kertik- I, 478 bkz> kertikKERTÜK KEMRÜK
: kesik, gedik· I, 478KERTÜRMEK
: gerdirmek, serdirmek· II, 194KERÜ
: geri,. den ise·I, 205, 361; II, 133 bkz>karuKES
: parça·I, 329 bkz> kesekKES
: kesek, abdest bozduktan sonra bununla temizlenilir.I, 329KESEK
: kesik, parça·I, 14, 391 bkz; kesKESGÜ
: kesecek nesne· I, 13KESGÜK
: halka, köpeğin boynuna geçirilen halka, tasma· II, 289KESİLGEN
: her zaman kesilen· I, 523KESİLMEK
: kesllmek· I, 339; II, 136, 137KESİNMEK
: kesinmek·II, 157KESLŞMEK
: kesmekte yardım ve yariş etmek· II, 101KESLEMEK
: kesekle koğmak· III, 300KESLİNÇÜ
: sarı keler, III, 242KESLİNMEK
: kesilmek· I, 352; II, 253KESLİŞMEK
: kesilip ayrılmak· II, 224KESME
: enli ok 100^01^.I, 434KESME
: kakül, zülüf, perçem,I,II, 233, 434KESMEK
: kesmek· I.11 13, 14. 434; II. 11KESMELENMEK
: zülüflenmek, kâküllenmek· III, 203KESTEM
: geceleyin davetsiz gelen adamlara verilen içki ziyafeti· I, 485KESTER
: saksı· I, 457KESTÜRMEK
: kestirmek· II, 195KESÜRGÜ
: dağarcık, kap·I, 358, 490; 111. 48KETEN
: zahmet, sıkıntı,I, 404KETİŞMEK
: ayrılmak, ayrışmak·II, 89, 90KETKİ AT
: sırtı dar, yanları geniş at·I, 430KETMEK
: giymek·II, 296 bkz> kedmekKETMEN
: yeri kazmak için kullanılan aygıt·I, 444KETÜ
: çolak·III, 219KETÜT
: ekşi suratlı, buruşuk yüzlü· II, 284KEVÇİ
: Uygur ellerine kadar Kâşgaristan'da kullanılan 10 rıtllık bir hububat ölçeği· I, 417KEVEG
: burundaki kıkırdak·I, 391KEVEL
: at yürüyüşlü, küheylan at, soylu at· I, 395; II, 133KEVELMEK
: gevşemek, zayıflamak,I, 397 bkz> kevllmekKEVGİN AŞ
: doyurmayan aş·I, 443 bkz> çivginKEVİLMEK
: gevşemek, zayıflamak·II, 131, 137, 138 bkz> kevelmekKEVLİ
: ırmak ağzı, III, 442KEVMEK
: gevelemek, gevmek; gevşetmek· II,16; III, 288KEVREK
: gevrek, yunnu;ak (bitki)· I, 479KEVREMEK
: zayıflamak; gevşemek· III, 41, 282 bkz> kefremek, kövremek, kilfremekKEVRETMEK
: gevşetmek· II, 334, 335KEVRİK
: gürgen ağacı· I, 479KEVŞEK
: gevşek, yumuşak. I, 479 bkz> küvşek § kevşek etmek; bir çeşit ekmek· III, 287KEVŞEMEK
: geviş getirmek; gevşemek, III, 287KEVŞENGEN
: çok geviş getiren· II, 256KEVŞENMEK
: geviş getlrmek· II, 252, 255KEVŞEŞMEK
: birbirini görerek geviş getlrmek·II, 351KEVŞETMEK
: gevşetmek, yurnuşatmak; geviş getirtmek· II, 338KEVTÜRMEK
: gevşetmek·II, 195KEVÜRKEN
: dağ soğanı· I, 525 bkz> kümürgen, kümürken, küvürkenKEY
: pek, gâyet, sağlam· I, 459 bkz> ked, kedKEYİK
: geyik, yaban hayvanı, aslında yabanî olan her şey, eti yenen hayvanlardan ceylân, s ıgın, dağ keçisi gibi hayvanlar, yabanî (vah şî) -evcil (ehlî) karşıtı-, av hayvanı ve av, I, 26,155,157, 171, 206, 224, 228, 263, 295, 306, 311, 421; 11, 8, 10, 16, 120, 14KEYİK
: maymun yapılı (insanlar için)·III, 168KEYİK SÖĞÜT
: yaban sogüdü·III, 168KEYLİG
: maynıun·III, 175KEYLİG KİŞİ
: şaşkın veya yabanş gibi iki tarafına bakarak yürüyen adam. III, 175KEYÜK
: kebe ve kepenek gibi ;eyler· III, 168KEZ
: gez· I, 326; III, 106, 318KEZ
: süt ve un gibi şeylerín tencere dibinde yap ışıp kalan parçaları. I, 327KEZ
: ipekli bir Çin kumaşı· I, 327KEZGERMEK
: gezlenmek, geze getirmek· II, 196; III, 106KEZİK
: gezek; sıtma, nöbet, işte nöbet· I, 391KEZİK
: cesaret · I, 391KEZİŞMEK
: gezmekte yari{mak· II, 100KEZİTMEK
: gezdirmek· II, 306KEZLEMEK
: gezlemek, gezini düzeltmek, temizlemek. III, 300, 318 ·KEZLENMEK
: gezlenmek; dibi tutmak, II, 252,253KEZLEŞMEK
: gezlemekte yardım ve yarış etmek·II, 224KEZLETMEK
: gezletmek· II, 348KEZLİK
: küçük kadın bıçağı, kadınlar üst elbiselerine takarlar· I, 478KEZMEK
: gezmek, dolaşmak· II, 10KEÇ
: geç (vakit).I, 294;III, 121KEÇE
: gece, III, 219KEÇİLMEK
: geciktirilmek. III, 195KEÇİTMEK
: geciktirmek·II, 300KEÇMEK
: gecikmek·III, 180, 183KEÇÜRMEK
: geciktjrmek· III, 187KEÑÜTMEK
: genişletmek, II, 326KETERMEK
: §1(161-1116^ III, 164KI
: nida "ya"sı yerine; çağırma edati·III, 212KI
: hısımlık bildiren isimler sonuna gelerek ac ıma ve sevme anlatan bir edat·III, 212KIÇI
: hardal· III, 238KIÇILAMAK
: gıdıklamak· III, 323, 329KIÇURMAK
: kınamak, ayıplamak; başkasınm kaygısından ferah duymak· III, 187KIDIŞMAK
: kenar dilkmekte yardım etmek, değirmi bir şeyin kenarını dikmekte yardım etmek·II, 93 ,94KIDITMAK
: kenar diktlrmek, kıyılatmak·II, 301KIDIG
: kıyı, yan, kenar 1. 375, 496KIDIGLAMAK
: kıyı dikmek, kıyılamak·III, 336KIDIGLANMAK
: kıyılanmak, kenarlanmak.II, 268KIFÇAKLAMAK
: Kıpçak boyundan saymak· Kıpçak boyuna nispet etmek·III, 351KIFÇAKLANMAK
: Kıpçak kılıgına girmek· II, 279 bkz> KıvçaklanmakKIFTU
: makas, kırkı. I, 416KIFTULAMAK
: sındı ile kırkmak, kırpmak,III, 352KIG
: topragı kabartmakta kullanılan gübre·III, 129KIGLATMAK
: fışkı ile gübreletmek; (at) sıçırtmak, tersletmek·II, 348KIKI
: gürültü·III, 227 bkz> urı kıkıKIK(I)RMAK
: yüksek sesle çağırmak, bagırmak, haykırmak,I, 441, 442;II, 83KIKRIŞMAK
: çagrışmak, bağrişmak·II, 220KIL
: kıl (insanda ve hayvanda)·I, 337KILDRUK
: buğday vb· başaklanndakl kılçık,III, 417KILGAN
: çok kılan, çok yapan· I, 470KILGU
: kılı;, yapış, kılgı· I, 494KILIÇ
: kılıç·I, 183, 321, 339, 359, 397, 417;II, 116, 129, 147, 197, 246, 281, 308. 344, 356; III, 70, 77, 135, 169. 268. 277, 296, 373, 437KILIÇLAMAK
: kılıçlamak, kılıç ile çalmak ve vurmak,III, 331, 346KILIÇLANMAK
: kılıç sahibi olnnak· II, 267KILIG
: kılış, yapış· II, 40KILIK
: huy, gldi;· I, 383; II, 230 bkz> kılkKILINÇ
: iç, amel, ahlâk, nninez, huy, fena huy,kad ın naz ve kırışması· II, 156;III, 374KILINÇLANMAK
: nazlanmak (kadın), kırışmak· III, 374KILINMAK
: tavır takınmak (kadın), nazlanmak; yapılmak, kılınmak, işlenmek I, 64, 394, 508; II, 156; III, 20KILIŞMAK
: yapmakta yardım ve yarış etmek· II, 109KILİDE
: gerdanlık· I, 432 bkz> bakanKILK
: huy, gidiş· I, 383 bkz> kılıkKIL KUDRUK
: kıl kuyruk; ördeğe benzer bir kuş· I 337KIL KUŞ
: ördeğe benzer bir kuş, I, 337KILMA
: yapma, yapı;, I, 150;III, 213KILMAK
: kılmak, yapmak, etmek, eylemek, olmak· I, 36, 39. 44.74,113,114,141.171, 237. 263, 274, 321, 330, 342, 349. 350. 367. 371, 374, 376, 393, 399, 459, 462; 11. 25;III, 17, 122, 133, 159, 179, 213, 216, 224, 234, 239, 381, 432, 449 bkz> kamakKILMIŞ
: yaptıgı, I, 205, 221, 253, 407KILTIK
: başta bulunan kepek, konak·I, 475KILTURMAK
: yaptırmak·II, 191KIMIZ
: kımız.I, 365;II, 12; III, 197KIMIZ ALMILA
: ekşi elma·I, 366KIMIZLANMAK
: kımız sahibi olmak,II, 268KIN
: kın, bıçak ve kılıç kını, kılıf·I, 183, 339, 359, 397; II, 246; l1l, 140KINAMAK
: işkence etmek, cezalandırmak; bir şeye kın yapmak· III, 273KINATMAK
: işkence yaptırmak, cezalandırmak· II, 313KINIŞMAK
: istekle işe koyulmak, II, 113KINLAMAK
: kın yapmak·III, 299KIÑIR
: kızgın, şiddetli.I, 170, 183, 359KIÑIR
: aşı, yan bakış· III, 363 bkz> kıñruKIÑRAK
: et ve hamur kesilen satıra benzer büyük bıçak· III, 382KIÑRU
: yan, şaşı· III, 23 bkz> kıñırKIR
: kır, basık dağ, açık yer· I, 94, 324; III, 39KIR
: su bendi, §61-1116^I, 324KIR
: kır rengi·I, 324KIRAGU
: kırağı·I, 446KIRBAS ER
: başında saç olmayan adam·I, 459KIRÇALMAK
: değmek, değip sıyırmak·II, 234KIRÇAMAK
: amacın kenarına dokunmak, silip geçmek·III, 276KIRÇATMAK
: sıyırtmak, yaralamak, amacı delip geçmek·II, 328, 329KIRGAG
: bey ve hanın eli altındakilere kızması ve kakıması·II, 288KIRGAG
: elbisenin yanı, kenarı·II, 288KIRGAMAK
: kakımak, birine kızıp ondan yüz çevirmek, birine kızıp uzaklaştırmak (yalnız yapan insan olduğu zaman söylenir)·II, 288; III, 290 bkz> alkamak, kargamak, kargamak arkamak (Tanr ı için), kızgamakKIRGAŞMAK
: birbirinin tarafını dilemek·II, 220KIRGATMAK
: koğulamak, kızarak yüz çevirtmek· II, 338, 339KIRGIL
: kırçıl,I, 483KIRGUY
: atmaca·II, 95;III, 241 bkz> karguy, karkuy, k ırkuyKIRILMAK
: kabuğu soyulmak; malı alınmak, yoksullaşmak; kar kürünmek II, 134KIRINDI
: her şeyin kınntısı, kazıntısı, soyuntu su·I, 449KIRINMAK
: soyar veya kazır görünmek·II, 155KIRIŞMAK
: kazımakta ve sıyırmakta yardım ve yariş etmek·II, 98KIRK
: sayıda kırk,I, 349;II, 331KIRKILMAK
: kırkılmak I, 236KIRKIN
: cariye.II, 110 bkz> kız kırnak, kızKIRKIŞMAK
: kırkmakta yardım etmek·II, 221KIRKLUM
: dolusu bir klle edip oranc ıların kullandıkları bir ölçeğe verilen sıfat,III, 418KIRKMAK
: kırkmak· III, 422KIRKUY
: atmaca· III, 241 bkz> karguy, karkuy, k ırgüyKIRLAMAK
: kazmak, yerde çukurlar açmak· III, 298, 299KIRLANMAK
: kırla;mak, kıraçlaşmak, yerde çatlaklar ve hendekler meydana gelmek· II, 251KIRLATMAK
: kıyı, kenar yaptirmak· II, 347KIRMA
: söbü (mahrut) şey· I, 433 § kırma topık; herhangi söbü (mahrut) topaç· I, 434KIRMAK
: kazımak, bir şeyi kökünden çıkarmak; kırmak, II, 7. 24, 401, 406KIRNAK
: cariye·I, 473 bkz> kız, kırkın, kızKIRT
: kısa,I, 342 § kırt ot; kısa ot·I, 342KIRTIŞ
: yüz rengi; yüz·I, 460 § yer kırtışı; yeryüzü. 1. 461KIRTIŞLAMAK
: kazımak·III, 350KIRTIŞLANMAK
: güzelleşmek, güzelliği artmak· II, 272KIRTIŞLIG
: yüzlü·I, 461KIRT KİŞİ
: kötü huylu ve plnti adam·I, 342KIRTLAMAK
: kötü huylu saymak, yaray ı iyi etmek·III, 445 bkz> kartamak, kartanmakKIRTURMAK
: kazıtmak, sıyırtmak,II, 190KIRUK
: sakat·I, 382 § kıruk adak; topal·I, 382 § kıruk er; çolak·I, 382KIRUK ADAK
: topal·I, 382KIRUK ER ÇOLAK,I, 382
:KIR YAGI
: gizll düşman·I, 324KISGA
: kısa·II, 11KISGAÇ
: kısgaç·I, 455KISGANMAK
: kıskanmak; pintilik etmek, kısmırlanmak·II, 250 bkz> kısırkanmakKISIG
: kısı, hapis, sıkınti·I, 376KISIGLAMAK
: itelemek, itmek, avurduna vurmak·III, 336 bkz> kas ıglamakKISILMAK
: kısılmak, arada kalmak.II, 135KISINMAK
: kısmakcimrilik etmek; sidiği tutulmak· II, 155KISIR
: kısır, doğurmayan insan veya dört ayakl ı hayvan; kısrak· I, 236, 364; III, 88KISIR BOLMAK
: (kısraktan başka hayvan) kısır kalmak· III, 88 bkz> yozamak kısırkanmakKISIRGANMAK
: , yedirmekten çekinmek· II, 263, 264 bkz> k ısganmakKISLINMAK
: kısılmak, araya sıkışmak II, 251KISMAK
: kısaltmak, daha kısa yapmak, kısarak çalmak; kıstırmak· II, 11KISMAK
: üzenginin iki yanında bulunan kayış,ilmikli ip, kement· I, 474; II, 219KISRAK
: kısrak·I, 203, 207, 364, 474, 491, 500; II,96KISRAKLANMAK
: kısrak sahibi olmak·II, 275, 279KISRUŞMAK
: kısmakta yardım etmek,II, 219KISTAŞMAK
: titreşmek, sı2laşmak. II, 221, 222 bkz> kasnamak, kasnatmakKISTURMAK
: kıstırmak, işkence ile cezalandırmak; kısalmasını emretmek, azalmasını em-retmek· II, 190, 191KISURMAK
: kısaltmak II, 78KIŞ
: kış·I, 13, 22, 82, 170, 332;II, 26, 54, 97, 204; III, 159, 278KIŞLAG
: kışlak, kışlanacak yer,I, 13, 464; III, 88KIŞLAGLANMAK
: kışlak edinmek, kışlamak· II, 273KIŞLAMAK
: kışlamak;III, 299KIŞLATMAK
: kışlatmak, bir şeyi üzerine alıp saklamak.II, 348KIŞLIK
: kışlık, kış için hazırlanmış şey·I, 474KIŞMAK
: meyletmek, kaymak·III, 182 bkz> kay ışmak, kaymakKIV
: devlet, kut, baht·I, 301, 332 bkz> kuvKIVAL
: çekme, düzgün· I, 412 § kıval burun; çekme burun·I, 412KIVÇAKLANMAK
: Kıpçak kılığına girmek, II, 276 bkz> Kıfçaklanmak-KIYA
: küçültme eki· III, 170, 359 bkz> -gine, -kiyeKIYAK
: et suyu yağı, tereyağı, kaymak, III, 32 bkz> kanak, kayak, konakKIYA KÖRMEK
: yan bakmak, arkaya bakmak, I, 369 bkz> kaya körmek, kura körmek, kuya kärmekKIYIK
: cayma, caymak; iğrilik, igri olan, sözde durmama, sõzde durmayan· I, 70; III, 167 k ıyılmak inmek; geçmek; agaç ígrilemesineKIYILMAK
: sözden dönülmek· III, 190KIYIM
: düşman gelmesi yüzünden bir vilâyet halk ının korku ve dehşete düşmesi· III, 168KIYIŞMAK
: igrilemesine ağaç kesmekte yardım ve yarış etmek·III, 189KIYMA
: kıyılmış,III, 173 § kıyma ügre hamuru serçe dili gibi iğri kesilen bir çeşit erişteIII, 173KIYMAÇ
: Çiğiller'in giydiği tiftikten yapılan beyaz başlık. III, 175KIYMAK
: sözden dönmek; kıymak, eğrilemesine doğramak· III, 246KIYTURMAK
: iğrilemesine kestirmek· III, 193KIZ
: kız, kız çocuk; cariye; pahalı nesne· I, 7, 236, 280, 291, 299, 312, 326, 382, 412, 442, 474, 496;II,10. 25, 94, 96,109, 182. 220, 272, 276, 277, 304, 340;III, 120, 137, 170, 203, 218, 259, 260, 265, 272, 289, 301, 328, 338, 371, 380, 408, 411, 450 bkz>KIZAMAK
: kızlık bozmak, III, 265KIZARMAK
: kızarmak· II, 77, 163 bkz> kızıl ermekKIZARTMAK
: kızartmak· III, 431KIZGAMAK
: (kul) kızıp uzaklaştırmak, kakımak· III,290 bkz> alkamak, kargamak, kargamak arkamak, kırgamakKIZGUL AT
: boz ile kır arasında olan at· I, 483KIZGURMAK
: işkenceye koymak, cezasını çektirmek, cezalandırmak. II, 194, 200KIZGUT
: ceza, işkence, başkaları görerek çekinmeleri için yap ılan ceza ve işkence·I, 451KIZGUTLANMAK
: suçunun cezasını görerek rüsva olduğundan bir işten çekinmek. II, 271KIZIL
: kızıl, kızıl renk, kırmızı· I, 40, 60, 362, 394, 395; II, 133; III, 20, 162, 183, 219, 325, 363KIZIL ERMEK
: kızarmak· II, 163 bkz> kızarmakKIZILMAK
: yaptığı suça bir daha dönmemek üzere ceza görmek, nedamet etmek, k ıyılmäk. II, 135, 200KIZ KIRKIN
: cariye· I, 326KIZ KİŞİ
: pinti kişi, I, 326KIZ KUŞ
: insan üzerine düşecek gibi alçaktan uçan ve tüylerinin rengi bukalemuna benzeyip aç ılınca renkten renge giren bir kuş, I, 326, 332KIZLAMUK
: kızamık, I, 528KIZLANMAK
: pahalı bulmak, II, 251; III, 198, 199KIZLANMAK
: kız edinmek, kız çocuk sahibl olmak· II, 251, 254; III, 198KIZLAŞMAK
: bahse bir kız (cariye) koymak II, 221KIZUMAK
: pahalılanmak, fiyatı yükselmek. III, 265KİBE
: az zaman, kısa zaman· III, 217 bkz> büteKİBE BOLMAK
: az zaman geçmek, III, 217KİÇİK
: küçük, küçüklük·I, 227, 390;II, 29, 95, 268;III, 87, 175 bkz> kiçükKİÇİKLEMEK
: küçük saymak, III, 341KİÇİMEK
: kaşınmak, gidişmek. III, 259KİÇİNMEK
: orospu olmak, gidişmek, ka;ınmak·II, 156KİÇİTMEK
: kaşıtmak· II, 300KİÇÜK
: küçuk· I, 93 bkz> kiçikKİD
: arka, äon, sonra· I, 200, 225; II, 142; III, 14 bkz> kidKİD
: arka, son, sonra· II, 25 bkz> kidKİDİZ
: keçe, Türkmenler'in çadır örtüleri ve göç zamanı bürgüleri gibi· I, 316, 366, 508; II, 96, 304;III, 262, 329 bkz> kiviz, küvüzKİDİZGEK
: tazeliği gidip keçeleşmiş (kavun için)· II, 290KİDİZLİG
: keçe sahibi olan·I, 507KİDLZLİK YÜNG
: keçe yapmak için hazırlanan yün·I, 507KİKÇTİRMEK
: iki klşiyi birblrine kışkırtmak, sürttürmek II, 195, 196KİKMEK
: bilemek, bir şeyi bir şey üzerine sürtmek· II, 293KİKRÜLMEK
: sokulmak, II, 237KÌM
: kim.I, 125, 192, 200, 325, 338, 353, 362, 371. 377, 425, 440, 506;II, 118. 274, 284;III, 22, 106, 123, 141, 239. 251. 288KİMİ
: gemi· III, 235 bkz> kemiKİMİŞKE
: Kaşgar'da çıkan nakışlı bir keçe· I, 490KİMSEN
: başlıklan ve kavukları süslemek için kullanılan aitın kırıntıları· I, 437KİMÜNÇE
: sivri sinek· III, 358 bkz> kümiçeKİRİG
: geniş· III, 358KİÑİTMEK
: genişletnıek· III, 396KİÑRÜNMEK
: genişlemek, bir zaman nimet içinde ya şamak. III, 400KİÑÜMEK
: genişlemek, III, 396KİÑÜRMEK
: genişletmek. III, 392KİP
: kalıp, benzer, öğür, I, 483; III, 23, 61, 119KİPİ
: gibì, I, 483; III, 23, 61, 119KİR
: kir·II, 212, 230KİRDEŞ
: bir avluda beraber oturan k6m şu· I, 461KİRGÜ
: girme zamanı, gırecek·II, 68;III, 6KİRGÜCİ
: girici, giren.II, 51KİRİGSEMEK
: girmek istemek· III, 334, 335KİRİKMEK
: kirlenmek II, 117, 119. 165 bkz> kirlenmekKİRİLMEK
: girilmek. II, 136KİRİMSİNMEK
: girer görunmek· II, 260KİRİNMEK
: girinmek, girer gôstermek, girmek· II, 156, 157, 160KİRİŞ
: kiriş, yay kirişi, yay· I, 198, 370; II, 83; III, 215KİRİŞ
: bir adamın akarlarından olan geliri· I, 370KİRİ
: ;mek glri;mek, glrlşmekte yarış etmek· II, 99KİRİT
: anahtar, kilit·I, 357;III, 345KİRİTLEMEK
: kilitlemek III, 330, 345, 348KİRİTLİG
: anahtarlı, kilit kilit ,I, 306, 506 § kiritlig kapug; killtli kap ı·I, 506KİRKİN
: boğranın, devenin kızgın zanıanı·I, 443KİRLENMEK
: klrlenmek; yumulmak.II, 252 bkz> kirikmekKLRMEK
: girmek.I, 87, 362, 395, 422, 443, 457, 488;II, 8, 18, 44, 55, 61, 67, 223;III, 65,120. 147, 212, 222, 226KİRMİŞÇE
: girmìş gibi·I, 251KİRPİ
: kirpi· I, 415KİRPİK
: kirpik. I, 478KİRPİLENMEK
: sertle;erek kirpi gibi buzülmek, yüzü as ılmak· III, 200KİRPÜKLENMEK
: gõzde kötü kıl bitmek· II, 277, 279KİRŞEN
: üstübeç; yüze sürülen düzgün. I, 437; II, 353KİRŞENLENMEK
: yüze düzgün sürünmek II, 278KİRTGİNSEMEK
: tasdik etmek istemek·I, 280KİRTGÜNMEK
: inannnak, gerçeklemek·III, 423 bkz> kirtínmekKİRTİNMEK
: inanmak I, 416 bkz> kirtgünmekKİRTÜ
: yemin, ant; gerçekllk, doğruluk· I, 416KİRTÜÇ KİŞİ
: kimseyi ;ekemeyen huysuz ki şi· I, 455KÜRTÜLEMEK
: tasdiklemek· III, 352KİRTÜRMEK
: girdirmek, II, 195KİRÜ
: geri, arka, III, 65, 245, 246KİS
: karı, I, 329. 333KİŞ
: sadak, I, 393, 457, 494; II, 275, 333; III, 126, 281KİŞ
: samur.III, 126KİŞEMEK
: kösteklemek, bağlamak· III, 268KİŞEN
: köstek· II, 13KİŞİ
: kisi, adam, insan, kimse; halk; kar ı, kadın·I, 24, 44, 45, 46, 64, 74. 87. 91, 98,106, 109, 127, 129, 140, 142, 146, 147. 152, 154,155, 156, 166, 167, 174, 179, 186, 187, 216, 240. 243, 265, 287. 296, 307, 308, 310, 317, 319, 326, 332, 342. 356, 363, 365,KİŞİRGEK ER
: evinde birini görünce can ı sıkılan, evi kendine dar gelen ki şi,II, 290KİŞ KURMAN
: ok ve yay konan kap·I, 444KİŞ KURUGLUK
: sadak, gedeleç·I, 504KİŞNEMEK
: kişnemek I, 236,III, 302KİTERMEK
: gidermek, kaldırmak.I, 440;III, 187KİTMEK
: gitmek, çekilmek.II, 296; III, 48KİVİZ
: yaygı, halı, kilim gibi şeyler· I, 366 bkz> kidiz, küvüz-KİYE
: küçültme eki, III, 170, 359 bkz> -gine,-k ıyaKİYİM KİYİM
: uyuşukluk, ne çalışmak ne işi büsbütün bırakmak, gaflet, elevaylık· III,169KİZ
: kutu, misk kutusu, taht, kürsü, sand ık, kap, heybe gibi îeyler· I, 327; III, 318KİZLEMEK
: gizlemek-I, 100; II, 172, 264; III, 71, 300, 318KİZLENÇÜ
: gizli.III, 242KİZLENMEK
: saklar görünmek, kendi kendine saklamak,II, 253KİZLEŞMEK
: birbirinden gizlemek·II, 224KİZLETMEK
: gizletmek·II, 348KOÇ
: koç·I, 321; II, 184 bkz> koçñarKOÇMAK
: kucaklamak· II, 5KOÇÑAR
: koç, I, 321; II, 101;III, 102, 381, 382 bkz> koçKOÇTURMAK
: kucaklatmak, koçturmak· II, 189KOÇU
: kucaklaşma, koçuşma, I, 369KOÇUŞMAK
: kucakla;mak· II, 92; III, 188KODI
: a;ağı, aşağıya, arkası sıra· III, 46, 61, 69 bkz> kudıKODUŞMAK
: birbirine güvenmek· II, 94 ,KODMAK
: koymak, bırakmak, terk edilmek, koyuvermek· II, 29, 54, 140, 263, 295; III, 39, 172, 440 bkz> kotmak, koymakKOG
: göze veya yemeğe düşen çör çöp, pislik. III, 128KOGIŞ
: deri, II, 355 bkz> koguşKOGŞAK
: gevşek, çürük· I, 474KOGŞAMAK
: katı şey gevşek olmak· III, 287KOGŞAMAK
: koğuş ağacı dalı iIe cilâlamak, perdahlannak· III, 287 bkz> kov şamakKOGŞAŞMAK
: birlikte gevşemek, II, 350 bkz>kohşaşmakKOGŞATMAK
: kuvvetini gevşetmek, II, 337 bkz> kohşatmakKOGURMAÇ
: kavr·ulmuç buğday· I, 493 bkz> kavurmaç, kovurmaçKOGU
: ; okları perdah etmek içln koğu; (huş) ağacından yapılan aygıt· I, 369KOGUŞ
: oluk, su oluğu, değirmen oluğu, I, 369KOGUŞ
: sepili, sepisiz (tabaklanm ış, tabaklanmamiş) deri, kayı;· I, 369; II, 205. 210; III, 140, 308, 319 bkz> kogışKOGUŞLANMAK
: su fışkırmak· II, 268 koh;aşmak birlikte gevşemek, II, 350 bkz>kogşaşmakKOĞŞUTMAK
: kuvvetini gevşetmek, II, 334, 337 bkz> kogşatmakKOKITMAK
: kokutmak, II, 309, 323, 324KOKMAK
: fena kokmak, kokusu yükselmek (su) senmek, (hastal ık) sakinleşmek· II, 293, 323; III, 184KOKRATMAK
: eksiltmek, davul çalarak zararl ı hayvanları kuşları kaçırtmak,II, 334 bkz> kakratmakKOL
: kol·III, 134, 161, 288KOL
: kılıç veya bıçakta bulunan yol biçimi oyma·III, 134, 135KOL
: dağın tepesinden a;ağı inen ve derenin ortasından yüksekçe olan yer·III, 134KOLAÇ
: kulaç· I, 358 bkz> kulaçKOLAN
: kolan, bağırdak; yaban eşegi,I, 214, 263, 404, 415, 424; III, 122KOLDAÇI
: dilenci· I, 417KOLDAŞ
: koldaş, arkadaş· I, 461;III, 11KOLDAŞLANMAK
: arkadaş olmak, arkadaş saymak·II, 272KOLGIRMAK
: isteyeyazmak·II, 194KOLMAK
: rica etmek, istemek I, 274, 399;II, 25KOLTIK
: koltuk· I. 475KOLTUKLAMAK
: koltuklamak, koltuğuna almak,koltuğa vurmak·III, 351KOLTURMAK
: istetmek· II, 191KOLUNMAK
: rica etmek, kendi kendlne rica etmek, istemek .I, 22;II, 156KOLUŞMAK
: birbirinden istemek, isteşmek· II, 109, 110KOM
: deve havudu· III, 136KOMIMAK
: (bir şeye karşı) 02161110^III, 273KOMINMAK
: coşmak·II, 324KOMITGAN
: her zaman özleten, her zaman coşturan·I, 515KOMITMAK
: coşturmak, heyecana getirmek. I, 69; II, 311. 312, 324 bkz> komutmakKOMŞUY
: kanla dolmuş kene·III, 241KOMUK
: at gübresi. I, 383 bkz> kumukKOMUKLAMAK
: pislemek, terslemek; Komuk boyuna nispet etmek·III, 339 bkz> kumuklamakKOMUTMAK
: coşturmak,I, 214 bkz> komıtmakKON
: koyun· I, 31, 309; III, 140, 244 bkz> koyKONAK
: bir çe;it kaba darı,I, 384;III, 347 bkz>koyakKONAK
: kaymak (yenecek),I, 383 bkz> kanak, kayak, k ıyakKONAKLAMAK
: darı yemek·III, 347KONAT
: birbirlerine yanaşan, toplanan insan kümesi·I, 357KONATMAK
: kondurmak, oturtmak,II, 313KONDURMAK
: kondurmak, üzerine koymak· II, 192KONMAK
: konmak, bir yere konmak·I, 319; II, 331; III, 184, 185KONŞI
: komşu, I, 435 bkz> koşnıKONUK
: konuk, misafir; ruh· I, 45, 46, 85, 332, 384, 517;II, 312KONUKLAMAK
: konuk etmek; ev sahibinin r ızası olmadan evde gecelemek· III, 339, 347KONUKLAŞMAK
: birbirine konuk olmak, II, 258KONUGLUG
: konuk sahibi olan .1, 498KONUKLUK
: konukluk, misafirlik I, 274, 504KONUM
: 'yurt, konulan yer, konak·I, 114; II, 103, 313KOÑRAGU
: çıngırak, konrak, tongurak, çan, I l, 358; III, 387, 402KOÑRAGU
: kulağın altındaki çıkıkça kemik· III, 387KOÑRAMAK
: ses kalınlaşmak; bir şeyKOÑUR
: (yani kestane rengi) olmak, III, 402KOÑUR
: boğuk ses· III, 363KOÑUR
: kestane rengi· III, 363KOÑURMAK
: sökmek, kanırmak, III, 392KOÑUZ
: osurgan bõceği· III, 363KOP
: çok, pek, obartma ve pekitme edat ı·I, 319KOP
: sevinç, ferah, hop· III, 119KOP KILMAK
: sevinmek, ferahlamak, içi hop etmek· III, 119KOPMAK
: kopmak, gelmek; kalkmak; başlamak, çıkmak; baş kaldırmak· I, 88, 97, 104, 120, 142, 234, 258; II, 4; III, 128, 137, 367KOPRUŞMAK
: bir şeyi yerinden kaldırmakta yardım etmek· II, 218KOPSAMAK
: çıkmak istemek· III, 285KOPURGAN
: çok koparan, I, 517KOPURMAK
: yerinden kaldırmak, kurcalamak· II, 72KOPURTMAK
: yerinden kaldırtmak· III, 430KOPUŞMAK
: kalkışmak, kalkmakta yardm ve yarış etmek· II, 88KOR
: ziyan , III, 122KOR
: yoğurt mayası· III, 122KORDAY
: kuğu kuşu, kuğu cinsinden bir kuş,II, 177;III, 240KORIG
: koru, küçük orman·I, 17, 18, 375; II, 98KORIMAK
: korumak· III, 263KORINMAK
: sıkılık etmek, pintilik etmek,II, 155 bkz> korunmakKORIŞMAK
: korumakta yardım etmek· II, 98KORKITMAK
: korkutmak.II, 339 bkz> korkutmakKORKLUK
: korkak·III, 417KORKMAK
: korkmak· II, 312, 331; III, 282, 377,421, 422KORKULMAK
: korkulmak· II, 236KORKUNÇ
: korkunç· II, 365; III, 168, 387KORKUNMAK
: korku duymak ve korkusunu saklamak· II, 250KORKUŞMAK
: birbirinden korkmak, korku şmak II, 221KORKUTMAK
: korkutmak· II, 365 bkz> korkıtmakKORLUK
: içinde kımız biriktlrilen küçük testi· I, 473 bkz> kurlukKORU
: kendisine "demir dikeni" ad ı verilen bitkinln "putrak" veya "p ıtrak" denilen meyvesi· III, 223 bkz> yapuşgakKORUGÇI
: korucu, bir koruyu koruyucu .III, 242KORUM
: kaya,I, 398;III, 61, 105KORUMLUG
: taşlı, çakıllı· I, 498KORUNMAK
: sıkılık etmek, pintilik etmek· II, 155 bkz> kor ınmakKOSIK
: fındık I, 382;III, 347 bkz> kosukKOSIKLAMAK
: fındıklanmak-III, 347KOSIKLIG
: fındıklı·I, 497KOSUK
: fındık III, 347 bkz> kosıkKOŞ
: çift, çifte, herhangi bir şeyin çifti, eşi·I, 359;III, 126 bkz> koşaKOŞA
: çift· III, 33, 60 bkz> koşKOŞ AT
: hakan yanındaki yedek at· III, 126KOŞLANMAK
:KOŞLUNMAK
: iki şey birblrine yakın olmak, öğür kılınmak, hayvan bir araya ko şulmak· II, 251, 252KOŞMAK
: koymak, katmak; türku düzmek, II, 14KOŞNI
: komşu·I, 435;III, 220 bkz> konşıKOŞUG
: şiir, kaside·I, 376KOŞULGAN
: her zaman koşulan, katılan·I, 520KOŞULMAK
: birleşmek, katılmak, tertip edilmek, öğür kılınmak·II, 128, 135; III, 102KOTKI
: alçak gönüllü, yumuşak huylu, mütevazi I, 427KOTKILIK
: gönül alçaklığı, tevazu,II, 140KOTMAK
: bırakmak· II, 295 bkz> kodmak, koymakKOTRULMAK
: boşaltılmak· II, 234, 235KOTRUŞMAK
: boşaltmakta yardım etmek, II, 218KOTURMAK
: boşaltmak, aktarmak· II, 71, 72,164KOTURMIIŞ
: boşalmış. II, 170 § koturmuş kap; boşalmış kap, II, 170KOVA
: kova· I, 147; III, 237KOVA
: Türkler'in kullandığı gemlerde atların burnuna dogru dikilen kay ış· III, 237KOVI
: içi kof ve çürümüş olan· III, 226 bkz> kovuk, kov ı, kovukKOVUÇ
: cin çarpması eseri, III, 163 bkz> kovuzKOVUÇ KOVUÇ
: cin çarpmasına karşı üzerlik ve ödağacı ile yapılan tütsüde cinlere "kaç, kaç"demek üzere söylenen kelimeler. III, 163KOVUK
: içi boş olan her şey·III, 164 bkz> kovı, kovı, kovukKOVUZ
: cin çarpması eseri·III, 163 bkz> kovuçKOVI
: içi kof ve çürümüş olan· III, 225 bkz> kovı, kovuk, kovukKOVI
: talihsiz, uğursuz, III, 226KOVMAK
: kogmak, kovalamak, sürmek. II, 16;III, 183KOVŞALMAK
: perdahlanmak, huş ağacından yapilmış aygıtla perdahlanmak· II, 236KOVŞAMAK
: koğuş ağacı dalı ile cilâlamak· III, 287 bkz> kog şamakKOVŞAŞMAK
: koğuş ağacı ile cilâlamakta yardım etmek· II,' 350, 351KOVŞATMAK
: perdahlatmak, koğu; ağacıyle perdah yaptırmak· II, 338KOVUK
: kovuk, içi boş olan her şey, I, 383; III, 164 bkz> kov ı, kovuk, kovıKOVURMAÇ
: kavrulmuş buğday·I, 493 bkz> kavurmaç, kogurmaçKOVURMAK
: kavrulmak,II, 114, 235 bkz> kagurmak, kagrulmak, kavrulmak, kugurmak, kuvurmakKOVUŞMAK
: koğmağa, tardetmege çalışmak· II, 103KOY
: koyun, I, 31, 173, 193, 199, 215, 263, 264, 284, 295, 306, 317, 326, 346, 387, 389, 392, 411, 426, 472, 483;II, 14, 15, 27, 50, 76, 90, 118, 142, 152, 184, 185, 237, 238. 310, 330,355, 359;III, 5, 60, 88, 95, 122, 126, 130,132, 142, 148, 156, 157, 167, 17KOY
: elbisenin koynu; kucak·III, 142 bkz> koyun koy derenín koyag ı, dibi, düzlüğü, III, 142 bkz> kuyKOYAK
: konak darısı· III, 167 bkz> konakKOYAR
: hayvanlara ve kölelere sö ğülen bir kelime; "ağızdan salya saçan" anlamınadır· III, 171KOYGAŞMAK
: koynuna girmek, I, 243KOYKA
: deri, kürk, III, 173KOYKALAMAK
: derinin kıllarını temizlemek, yolmak.III, 173KOYLUŞMAK
: dökülüşmek·III, 195KOYLUŞMAK
: koyula;mak, III, 195KOYMAK
: koymak, koyuvermek, bırakmak, dökmek, çalkamak·II, 45; III, 39, 171. 246 bkz; kodmak, kotmakKOYTURMAK
:KOYU
: koyu, kalın, sık· III, 367KOYUG
: (akarlarda) koyu· III, 166KOYUGLUK
: koyuluk, (akarlarda) koyuluk· III,178KOYULMAK
: akar (nesne) koyulmak· III, 190KOYUN
: koyun, kucak, II, 339, 346; III, 18, 297 bkz> koyKOYUNMAK
: kendine su koymak, dökünmek.III, 191KOYUŞMAK
: koyı·nakta yardım etmek, III, 189KOY YILI
: koyunyılı; Türkler'in on ikili yıllarından biri.I, 346;III, 142KOZANMAK
: süslenmek, bezenmek ("bezenmek" fiili ile birlikte gelir), II, 155KÖÇ
: saat, an, müddet· I, 321KÖÇ
: göç· I, 321KÖÇMEK
: göçmek· II, 5KÖÇRÜM
: belinleme, telâş, köy halkının şehre kaçışması, I, 485KÖÇÜK
: sagrı; bir hayvana binen iki adamdan arkadaki I, 390KÖÇÜKLEMEK
: sağrıya vurmak· III, 341KÖÇÜRGEN
: göçüren, uzaklaştıran·I, 522KÖÇÜRMEK
: göçürmek; yazmak, istinsah etmek, nakletmek,II, 75, 76köçürme oçak; bir yerden öbür yere göçürülebilen ocak,I, 490KÖÇÜRME OYUN
: "on dört" adı dahi verlien bir oyun·I, 491KÖÇÜT
: at·I, 357;II, 76KÖDÜŞMEK
: bekleşmek, birbirini bekleşmek, II, 94 bkz> küdüşmekKÖDEÇ
: bardak, testi·I, 360 bkz> közeç, közüçKÖDEZMEK
: saklamak, beklemek, korumak, gözetmek,II, 86, 162; III, 43, 263 bkz> köz atmak, közetmekKÖDMEK
: gözlemek; görmek· II, 87; III, 23KÖG
: şiirin vezni, aruzu, ırın ölçüsü, ırlamakta sesin yükselip alçal ışı.III, 131KÖG
: bir şehir halkı arasında bir sene içinde çıkıp gülünen şey, gülmece· III, 131KÖG
: koç veya ba;ka hayvanlar ın kı;a yakın aşması, III, 132KÖG
: ayna yüzünde meydana gelen pas; kad ınların yüzüne düşen çillik· III, 132KÖGEN
: ilmikli köstek, süt sağılacağı zaman hayvanların ayağına vurulur I, 415KÖGERMEK
: göğermek, gök rengini almak· II, 84KÖGLEMEK
: (hayvan) yeşil ot yemek· III, 300, 301KÖGLEMEK
: ırlamak, taganni etmek· II, 255; 301 bkz> köglenmekKÖGLENMEK
: yüzde çiller çıkmak; şarkı söylemek, ırlamak, taganni etmek, sesi yükselte alçalta şarkı çağırmak, I, 253; II, 253, 255; III, 131 bkz> köglemekKÖGÜZ
: göğüs· I, 366 bkz> köküsKÖG YILKI
: başıboş yayılan hayvan· III, 131KÖK
: gök, hava, sema·I, 64, 123, 139, 193, 244,338, 361, 362, 421;II, 27, 78, 81, 170, 252, 264, 283, 289, 307; III, 27, 124, 132, 282, 439KÖK
: gök rengi, gök renk, lâcivert. III, 132, 162 § kömgök; gömgök, I, 328, 338 § köpgök; gömgök· I, 328KÖK
: şehrin dõrt yanını saran yeşil bõlge, III, 132KÖK
: eğer bağı· II, 283KÖK
: kök, asıl· II, 284KÖKDEDMEK
: eğer tahtalarını diktirmek, bağlatmak- II, 328 bkz> kökletmekKÖKEGÜN
: gök sinek I 188; II, 287KÖKLEMEK
: eğer bağını sıkı bağlamak, III, 300KÖKLENMEK
: sıkı bağlanmak; asaletli veya zengin olmak· II, 253KÖKLEŞMEK
: ilişip sokulmak; eğer bağlamakta yardım etmek; hısımlıkla bağlanmak, II, 224, 225 bkz> kökteşmekKÖKLETMEK
: eğer tahtalarını diktirmek, bağlatmak· Il, 327, 328 bkz> kökdedmekKÖKREMEK
: kükremek· I, 125, 142, 354; II, 13,138; III, 282, 398KÖKREŞMEK
: gürlemek, kükremek, kişnemek, kükreşmek· II, 222, 223; III, 147KÖKŞİN
: göğümsü, gök renkte·I, 186, 437KÖKTEŞMEK
: ilişip sokulmak, eger bağlaınakta yardım etmek; hısımlıkla bağlanmak· II, 224 bkz> kökleşmekKÖK TUBULGAN
: bir kuş adı· I, 519 bkz> kök tupulganKÖKÜRŞGÜNLEŞMEK
: güvercini öndül koyarak yar ışa gitmek.II, 226KÖKÜRÇKÜN
: güyerdn·III, 419KÖK(Ü)S
: göğüs·I, 230 bkz> kögüzKÖKYUK
: köylü ve Türkmen büyüklerine verilen ungun·III, 133KÖL
: göl, havuz, birikmiş su,I, 104; II, 79, 265; III, 135, 137, 357, 360KÖL
: denizin kendisi,III, 136KÖLERMEK
: gõl hallne gelmek, gôlermek, toplanmak, su göllenmek.I, 179; II, 84, 283KÖLİGE
: koyu gölge· I, 448; III, 174 bkz> köllkKÖLİK
: gölge·I, 409 bkz> köligeKÖLİKLİK
: gölgelik·I, 510KÖL SUV
: Karluk büyüklerine verilen ungun·I, 108KÖLÜK
: arka; gölük, yuk yükletilen herhangi bir hayvan·I, 392KÖLÜKLÜG
: gölüklü·I, 510KÖLTİÑ
: kuşların indiği su birikintisl, gölcuk· I, 73;III, 372KÖMÇÜ
: gömü, define, hazlne·I, 418 bkz> kömüç § Tavgaç kömsi; Âd ulusundan kalma hazine, I, 418KÖMEÇ
: küle gömülerek pişirilen çörek· I, 12, 360KÖMMEK
: gömmek. I, 12;II, 27KÖMTÜRMEK
: gömdürmek·II, 196KÖMÜÇ
: gömü, deflne·I, 360 bkz> kömçüKÖMÜLDÜRÜK
: at göğüslüğü.I, 17, 530 bkz> kümüldürükKÖMÜNDİ NEÑ
: gömülmüş nesne, I, 450KOMÜNMEK
: gömülmek; gömer görünmek· II, 158KÖMÜR
: kömür·I, 506KÖMÜRLÜG
: kõmür sahibi, kömürü olan·I, 506KÖMÜRLÜK
: kömür yapmak içln yakılan ağaç ve kömür konan yer,I, 506KÖMÜŞMEK
: gõmmekte yardım etmek·II, 111KÖN
: at derisi veya gönü, ham derl, gön·III, 140, 335, 353, 425KÖNDGERMEK
: doğrultmak, düzeltmek, dikmek yola kılavuzlamak; Ikrar ettirmek· II, 199; III, 423 bkz> köndgürmek, köngermekKÖNDGÜRMEK
: doğrultmak·II, 199 bkz> könd·germek, köñermekKÖNDGÜRTMEK
: dogrultmak, diktirmek· III,424KÖNEK
: matara, ibrik, su tulumu (kırba)· I,392KÖNİ
: düz, dogru; emniyetli.III, 151, 237KÖNİKMEK
: arkadaşlarından geri kalacak derecede zay ıflık. II, 165KÖNİTMEK
: dogrultmak,II, 313KÖNMEK
: düzelmek, doğrulmak; yola gelmek;inkârdan sonra ikrar etmek;yola ç ıkmak· II, 29, 30, 199KÖÑERMEK
: doğrultmak; doğru yolu göstermek, kılavuzlamak; doğruyu söyletmek· II, 196, 197 bkz> köndgermek, köndgürmekKÖÑLEK
: gomlek· III, 350, 383KÖÑLEKLENMEK
: gömleklenmek, gömlek giymek· III, 411KÖÑÜL
: gönül, kalp, yürek; anlay ış·I, 69, 89, 152, 194, 207, 212, 214, 225, 245;II, 15, 125,178, 203, 238, 243; III, 108,137, 154, 239, 245·246, 289, 295. 309, 366, 391, 419KÖÑÜLDE
: ; gönül arkadaşı,I, 407KÖÑÜLLENMEK
: gönüllenmek; (çocuk) düşünmek ve anlamak; arzu etmek,III, 408KÖÑÜLLÜG
: gönüllü .I, 63;III, 366KÖP
: çok, bütün, hep; (saç ve ağaç hakkında) gür, sık,I, 319;II, 328KÖPÇÜK
: eğerin ön ve arka yastıkları·I, 478KÖPİTMEK
: diktirmek, oyulgatmak·II, 298 bkz>kübimek, kübitmekKÖPRÜG
: köprü·I, 478KÖPSÜN
: şilte, minder·I, 437KÖPÜK(G)
: kõpük,I, 390;III, 136KÖPÜLMEK
: dikilmek· II, 120 bkz> kübülmekKÖPÜRMEK
: köpürmek- II, 72KÖPÜRTMEK
: köpürtmek. III, 430KÖPÜŞMEK
: diknnekte yardım ve yarış etmek· II, 88 bkz> kübüşmekKÖRDÜGÜÑ
: gördüğün· II, 42KÖRK
: güzellik. I, 353; II, 340; III, 161KÖRKE
: ağaçtan yapılmış tabak·I, 430KÖRKEDMEK
: güzelleşmek.II, 340 bkz> körketmekKÖRKETMEK
: güzelleşmek.II, 340 bkz> körkedmekKÖRKLÜG
: iyi, güzel ve gösterişli; dostça,I, 45,319, 353. 461;III, 43KÖRKÜTMEK
: göstermek·II, 340KÖRMEK
: görmek, bakmak,I, 62, 79, 85, 108,139, 149, 167, 205, 212, 274, 281, 352, 369,373, 380, 384, 404, 420, 456, 464, 497, 528; II, 8, 17, 18. 41, 58, 82, 157, 283;III, 23, 26, 46, 60, 69. 119, 130, 137, 143, 245, 258, 265, 295, 317, 327, 339, 355, 365, 426 bkKÖRMİŞ
: görmüş· III, 125KÖRPE
: körpe, mevsimi geçtikten sonra çıkan şey; zamanından sonra dogan yeni hayyan·I, 415 § körpe ot; yeni bitmiş ot· I, 415 § korpe yemiş; vakti geçtikten sonra çıkan taze meyve, yemiş·I, 415 § körpe ogul; yazın doğan çocuk·I, 415KÖRPELEMEK
: körpe ot yernek, III, 351KÖRPELENMEK
: yeniden çıkmak, yeniden bitmek· III, 200KÖRSEMEK
: görsemek, görmek istemek, I, 281; III, 285 bkz> körügsemekKÖRTÜRMEK
: gördürmek.II, 194, 195KÖRÜGSEMEK
: görsemek, görmek veya ka· vu şmak istemek,I, 281;III, 285, 334 bkz>körsemekKÖRÜK
: kuyumcu veya demirci körüğü·I, 391KÖRÜKLEMEK
: körüklemek.III, 341, 348KÖRÜLMEK
: görülmek.I, 119; II, 136, 139KÖRÜNÇ
: görülecek şey; blr ;ey seyreden halk· I, 167;III, 373 bkz> közünçKÖRÜNMEK
: görünmek, kavuşmak,I, 75, 191; II, 157; III, 43, 126KÖRÜŞ
: bakış .I, 370KÖRÜŞMEK
: (gözle) bakmak·II, 99KÖRÜŞMEK
: güreşmek.II, 97 bkz> küreşmekKÖSEKÇİ
: yemeklere i;tahlı·I, 153KÖSEMEK
: arzu etmek·III, 265KÖSEŞMEK
: istemek, öğünmek,II, 101KÖSGÜK
: göz değmesinden sakınmak için üzüm bağlarına ve bostanlara dikllen nazarl ık·II, 289KÖSRÜK TUŞAG
: atın ön ayaklarına vurulan köstek,I, 479KÖSÜLMEK
: (ayak) uzanmak, uzatılmak·II, 137KÖSÜRGE
: köstebek, tarla sıçanı soyundan bir hayvan·I, 490 bkz> küsürgeKÖSÜRGEN
: birçe;it köstebek,I, 522 bkz> kösürkenKÖSÜRKEN
: bir çeşit köstebek,I, 522 bkz> kösürgenKÖSÜRMEK
: hayvanın ön ayaklarını kösteklemek·II, 78KÖŞİGE
: açık gölge, zayıf gölge, gölgemsi.I, 448;III, 174KÖŞİK
: örtü, perde, gölge·I, 409KÖŞİKLİK
: gölgelik,I, 509KÖŞİMEK
: kapatmak, örtmek,III, 267, 268KÖŞİNMEK
: gölgeye çekilmek, kendini gizlemek örtmek·II, 157 bkz> kö şünmekKÖŞİTMEK
: örtmek II, 307, 308KÖŞÜNMEK
: gólgelenmek, gölgeye çekilmek, kendini gizlemek, örtmek II, 157 bkz> kö şinmekKÖT
: göt, arka· I, 321KÖTİ BURT
: kâbus, kara basan·I, 341KÖT İÇ
: genç çocuğa söğüldüğü zaman söylenen bir kelime· I, 360KÖTİ KIZLAK
: kuyruğu kırmızı bir çeşit kaba kuş· I, 473KÖTKİ
: tepe, dağlık yer, tòprak yığını, tepecik, I, 18, 430KÖTLEMEK
: fenalık yapmak· III, 299KÖTLETMEK
: düzdurmek· II, 348KÖTLÜK
: söğmek için kullanılır; puşt, I, 478KÖTRÜM
: üzerinde oturulan kerevet, seki, dükkân· I, 485KÖTRÜŞMEK
: kaldırıp götürmekte yardım etmek, II, 222, 225KÖTÜ
: dam· I, 269, 278; III, 219KÖTÜRGEN
: her zaman götüren· I, 521KÖTÜRGÜ
: götürge, kendisiyle bir şey taşınıp götürülen nesne· I, 490KÖTÜRMEK
: götürmek, II, 44, 75, 166KÖTÜRSEMEK
: götürmek istemek· I, 280KÖVEZ
: kurumlu· I, 325 bkz> küfez, küvezKÖVEZLİK
: şımarıklık, kurumluluk· I, 507, 508, 511KÖVREMEK
: gevşemek· III, 282 bkz> kefremek, kevremek, küfremekKÖYDE
: altın ve gümüş eritilerek suzülen ocak, III, 173KÖYMEK
: yanmak; yakmak, I, 43, 448; II, 188; III, 47, 246, 435KÖYTÜRMEK
: yakmak; yaktırmak· III, 187, 193 bkz> köyürmekKÖYÜK
: yanmış, yanık· III, 168KÖYÜRMEK
: yanmak, yaktırmak, II, 133; III, 187, 188 bkz> köytürmekKÖZ
: gôz·I, 46, 55, 157. 170,178, 179, 183, 212, 222, 243, 291, 296, 299, 340, 359, 379, 464, 477, 515, 524;II, 45, 115, 130, 157, 172, 176, 228, 232, 245, 247, 252, 277, 279, 280, 306, 311, 334, 345; III, 5.14,17, 33, 42, 55, 64, 76, 83, 84, 86, 97, 124, 151,KÖZ
: ateş koru, köz, I, 337KÖZ ATMAK
: gözetmek, gözetilmek. II, 86 bkz>ködezmek, közetmekKÖZEÇ
: bardak, testi· I, 360 bkz> ködeç, közüçKÖZEGÜ
: küskü, ateş çekmek veya aktarmak için kullan ılan aygıt· I, 448KÖZEMEK
: ateş çevirmek, karıştırmak, toplamak· III, 265KÖZEŞMEK
: ateş ölçermekte ve karıştırıp altüst etmekte yardım ve yarış etmek· II, 100KÖZETDEÇİ
: gözetici, II, 318 bkz> közetteçlKÖZETGEN
: gözeten,II, 319.KÖZETGÜ
: gõzetecek· II, 321KÖZETİGLİ
: gözetmeyi düşünen .II, 320KÖZETLGLİK
: gözetmeye hak kazanan,II, 320KÖZETİŞMEK
: gözetmekte yardım ve yarış etmek·II, 322KÖZETKÜÇİ
: gözetici.II, 318KÖZETLİG
: gözetilen, saklanan, esirgenen· I, 506KÖZETMEK
: gözetmek, gözetilmek muntazır, olmak II, 86, 234, 306 bkz> ködezmek, közatmakKÖZETMİŞ
: gözetilmiş.II, 170, 320KÖZETTEÇİ
: gözetici. II, 318 bkz> közetdeçiKÖZGERMEK
: gördürmek, görüştürmek.II, 196KÖZGİNE
: gözceğiz·III, 359KÖZİ ÇERLİG
: gece görüp gündüz göremeyen, bulutlu günde görüp bulutsuz günde göremeyen kìmse; Nyctalopie'ye tutulmuş adam· I, 477KÖZKİYE
: gözceğiz,III, 359KÖZLEMEK
: göze vurmak·III, 300KÖZLER
: gözler,III, 105KÖZLEŞMEK
: görme içinde (gözlemekte) yarış etmek· II, 224KÖZLEYÜ
: göz gibi, I, 100KÖZLÜG
: gözlü· I, 521KÖZLÜK
: at kuyruğundan yapılmış bir dokumadır, göz ağrıdığı veya kamaştığı zaman üzerine konur I, 478, 530 bkz> közüldürükKÖZMEN
: közde plşirilen eknnek, közleme, gömme·I, 444;II, 27KÖZÑÜ
: ayna·III, 379 bkz> közüñüKÖZÜÇ
: çömlek·I, 506 bkz> ködeç, közeçKÖZÜÇLÜG
: çömlek sahibi,I, 506KÖZÜÇLÜK TİTİK
: çömlek yapmak için ayrılan çamur·I, 506KÖZÜLDÜRÜK
: at kuyruğundan dokunur bir bez parças ıdır,I, 529 bkz> közlükKÖZÜNÇ
: bir şey seyreden halk,III, 373 bkz> körünçKÖZÜÑÜ
: ayna,III, 45, 132, bkz> közñüKÖZÜNMEK
: görülmek.II, 157 bkz> körmekKUBA AT
: rengi kumral (konur al) lle sar ı arasında olan at· III, 217KUBSALMAK
: kubuz çalınmakKUBURGA
: baykuş·I, 489KUBUZ
: ut, kopuz, kubuz·I, 19, 365;II, 235; III, 173, 283 § buç ı kubuz; inleyen utlardan bir ut·III, 173KUBUZLUG KİŞİ
: kubuzu olan adam·I, 495KUBZALMAK
: kubuz çalınmak,II, 235 bkz> kupsalmak, kubzalmak, kupzalmakKUBZAŞMAK
: kubuz çalmakta yarış etmek·II, 220 bkz> kupzaşmakKUÇAK
: kucak·I, 382 bkz> kuçamKUÇAKLAMAK
: kucaklamak·III, 338KUÇAM
: kucak·I, 398 bkz> kuçakKUÇGUNDI
: soğan·I, 493KUDGU
: karasinek, sinek·I, 425 bkz> kudguKUDRUÇAK
: kuyruk kemiği·III, 179 bkz> kuduçakKUDRUK
: kuyruk, göt, kıç·I, 472 bkz> kudrukKUDUÇAK
: kuyruk kemiği.III, 179 bkz> kudruçakKUDUG
: kuyu III, 122, 282 bkz> kudug, kuyugKUDURGAK
: kaftanın arka eteklerinden biri·I, 502 bkz> kudurgakKUDURMAK
: kudurmak; üstüne düşmek, çabalamak,I, 144; II, 76 bkz> kuturmakKUDGU
: sinek, III, 367 bkz> kudguKUDGULANMAK
: sineklenmek, kendinden sinek ko ğmak· III, 201KUDI
: kuyu, çukur; a;ağı, aşağıya· I, 100, 164, 169, 190;II, 24, 83, 228;III, 46, 61, 69, 220 bkz> kodıKUDRUK
: kuyruk· I, 513; ll ,298; III, 164, 256, 367 bkz> kudrukKUDUG
: kuyu· I, 375, 456, 457;II, 155;III, 166. 226, 448 bkz> kudug, kuyugKUDUGLUG
: kuyulu·I, 496KUDURÇUK
: bebek, kukla·I, 501KUDURGAK
: kaftanın iki eteğinden biri·I, 17 bkz> kudurgakKUDURGUN
: kuskun, egerin kuskunu·I, 17, 518KUDUZ
: dul kadın·I, 365KUDUZLANMAK
: dul karı ıle evlenmek·II, 267, 268KUGU
: kuğu kuşu,III, 225, 250KUGURMAK
: kavurmak·II, 81 bkz> kagurmak, kavrulmak, kogurmak, kovurmak, kuvurmakKUKUN
: kıvılcımI, 404KUKUNLUG
: kıvılcımlı·I, 499KUL
: kul, köle·I, 27, 33.165, 276, 302, 320, 330,336, 385, 386, 475;II, 5, 10, 152, 180, 219,236, 277, 292, 294, 305, 338; III, 85, 84, 97, 263, 268, 336, 409, 421, 423, 427, 450KULA
: kula renk· III, 233KULABUZ
: kılavuz·I, 487 bkz> kulavuzKULAÇ
: kulaç·I, 358 bkz> kolaçKULAÇLAMAK
: kulaçlamak III, 330KULAK
: kulak,I, 209, 212, 220, 377, 383;II, 17, 23, 73, 133, 150, 154. 161, 337, 352; III, 31, 253, 286, 357, 358, 370.405,410 bkz> kulhak, kulkakKULAKLAMAK
: kulaga vurmak·III, 338, 339KULAKLIG
: kulaklı-I, 498KULAK TON
: yenlerl kısa elbise·I, 383KULAVUZ
: kılavuz·I, 487 bkz> kulabukKULHAK
: kulak·I, 383 bkz> kulak, kulkakKULKAK
: kulak·I, 383 bkz> kulak, kulhakKULNAÇI KISRAK
: doğuracak kısrak,I, 491KULNAMAK
: kulunlamak, kısrak yavru dogurmak,III, 92. 302, 319 bkz> kulunlamakKULSIG ER
: kõleye benzeyen, huyu köleye benzeyen adam· I, 465; III, 128KULUN
: tay· I, 215, 404; II, 90; III, 92KULUNLAMAK
: kısrak yavru doğurmak· III, 92bkz> kulnamakKULUNLUG
: tay sahibl olan· I, 500KUM
: kum, I, 197, 222, 268, 338, 457, 484;II, 80, 212KUM
: dalga, su dalgası·III, 137KUMA URMAK
: birbirine kuvvetle vurmak·III, 382KUMGAN
: kova; ibrík; gügüm, gülsuyu şişesi·I, 432, 440;II, 353KUMLAK
: Kıpçak illerınde yetişir, yaprağı fasulye yapragına benzer sarmaşik gibi bir ot, I, 475KUMMAK
: dalgalanmak·II, 27KUMTURMAK
: dalgalandırmak·II, 192KUMUK
: at gübresi·I, 383 bkz> komukKUMUKLAMÄK
: pislemek, terslemek; Kumuk boyuna nispet etmek·III, 339 bkz> komuklamak kumu şmakKUNÇUY
: hatundan birderece aşağı kadın, bige, prenses· III, 240KUNDIGU
: döven, harman dövenl· I, 491KUNDIMAK
: parlätgıçla blr şeyi parlatmak·III, 277KUNDUZ
: kunduz, su köpegi·I, 458KUNDUZ KAYRI
: kunduz taşağından yapılan bir ilâç,I, 458KUNMAK
: soymak, çalmak·II, 29KUNUŞMAK
: birbirine soymakta yarış ve yardım etmek, birbirini soymak, çalmak,II, 112, 113KUÑ ET
: kas, adale·III, 358KUPSALMAK
: kubuz çalınmak·II, 235 bkz> kubsalmak, kubzalmak, kupzalmakKUPZALMAK
: kubuz çalınmak·II, 235 bkz> kubzalmak, kubsalmak, kupsalmakKUPZAMAK
: kubuz çalmak·I, 19; III, 283KUPZAŞMAK
: kubuz çalmakta yarış etmek, II, 220 bkz> kubzaşmakKUPZATMAK
: kubuz ;aldırmak· II, 335KUR
: kuşak, kemer·I, 324; § iç kur; iç ku şağı, uçkur·I, 35; 11. 249, 255, 337;III, 84. 305KUR
: mertebe, a;ama·I, 324KUR
: kuru,III, 122 bkz> kurug, kuruk kuraKÖRMEK
: uzaktan görmek,III, 219 bkz> kaya körmek, k ıya körmek, kuya körmekKURAM
: mertebe, aşama; sırasına göre.I, 413 § kuram kişiler; sankı hakanın yanında oturur gibi sırayla oturmuş olan kimseler· I, 413KURARMAK
: kurtarmak II, 199, 200 bkz> kutgarmakKURASI
: kuracak· II, 68KURBAKA
: kurbağa, III, 122KURÇ
: katı, içi dolu ve sorn nesne; çelik·III, 287KURÇ EREN
: dayanıklı ve yiğit adamlar·I, 343KURÇ TEMÜR
: çelik I, 343KURDAŞMAK
: bir dereceye, bir sıraya oturmak· II, 218KURGADMAK
: kuraklamak. II, 338 bkz> kurgatmakKURGAK
: kurak· III, 69KURGALIR
: kurmak üzere bulunan· II, 67KURGAMAK
: kurunnak· III, 290, 318KURGATMAK
: kuraklamak, kıtlık olmak· II, 338 bkz> kurgadmakKURGIRMAK
: kurumak, II, 193, 194 'KURGIRMAK
: zevzeklik etmek, yeğnilik etmek· II, 194KURGU
: zevzek, kararsız, huyu yeğni kişi· I, 18, 426KURGU
: kuracak· II, 68KURGUÇI
: kurucu· II, 50KURGULANMAK
: taşkınlık ve yeğnilik etmek, III, 201KURGULUK
: taşkınlık, yeğnilik, zevzeklik·I,528KURI
: bir şeyin etrafı,I, 127, 324KURIGU
: kuruyacak zaman; kurumak üzere olan nesne, I, 446 kur ıhKURIH
: tay kısrağın arkasında geri kaldığı zaman bu kelimelerle çağırılır· III, 223 bkz> karı kurı, kurı kurı, kurrıh kurrıhKURI KURI
: tay kısrağın arkasında geri kaldığı zaman bu kelimelerle çağırılır· III, 223 bkz> karı kurı, kurıh kurıh, kurrıh kurrıhKURIMAK
: kurumak, I, 12, 20;II, 188; III, 140, 263, 264 bkz> kurumak, kuz ımakKURINMAK
: kurunmak, kurulanmak,I, 505;II, 155, 160 bkz> kurunmakKURIRMAK
: kurumaya yüz tutmak· II, 77 bkz> kururmakKURIŞMAK
: kuruşmak, kurumakta yardım ve yarış etmek· II, 97 bkz> kuruşmakKURITGAN
: her zaman ve çok kurutan,I, 514, 524KURITMAK
: kurutmak, II, 304 bkz> kurutmakKUR KUR ETMEK
: guruldamak·I, 486KURLAMAK
: kuşak yapmak ve bağlamak·III, 298KURLANMAK
: acınmak, tasa, acı duymak, ziyan görmek; katılaşmak, koyulaşmak, mayalanmak, ekşimek·II, 250, 251; III, 197 bkz> korlanmakKURLUK
: içinde kımız biriktirilen küçük testi, l, 473 bkz> korlukKURMAK
: kurmak, germek, toplamak; himaye etmek· II, 7, 8, 37, 59. 61, 65, 66, 67, 83,198; III, 62, 219, 318KURMAK YUVMAK
: erişmek, varmak, mal vererek gönül almak, III, 62 bkz> yavsamak, yüvmek, yüvsemekKURMAN
: gedeleç, yaylık, yay kabı· I, 444; III, 16KURMIŞ
: kurulu· I, 198; II, 59; III, 215KURRIH KURRIH
: tayı çağırmak içln nida.I, 9 bkz; karı kurı, kurıh kurıh, kurrıh kurrıhKURŞAG
: kuşak kuşanma·I, 464KURŞAG
: tura; yünden dokunur, bel ku şağına benzer bir nesne olup çad ıra sarılır·I, 464KURŞAMAK
: kuşanmak, kuşağı bağlamak,II, 255;III, 287 bkz> kur şanmakKURŞANMAK
: kuşanmak, ku;ak kuşanmak,II, 249, 255 bkz> kurşàmakKURŞATMAK
: kuşak kuşatmak,II, 337KURT
: solucan soyundan olan hayvanlar; y ırtıcı hayvanlardan olan kurt·I, 342;III, 6KURTANMAK
: bitten kaşınmak, koyunlarda bit aramak·II, 248KURTGA
: kocakarı·III, 259KURTLAMAK
: kurt çıkarmak·III, 447KURTULMAK
: kurtulmak, doğurmak·II, 121, 233, 234, 237 bkz> kut bulmak, kutulmakKURTURMAK
: kurdurmak, toplatmak·II, 190, 198 kurug kuru; as ılsız· I, 12, 198, 375, 383;III, 82, 122 bkz> kur, kurukKURUG EV
: içinde kimse bulunmayan ev·I, 375KURUGJIN
: kurşun·I, 512;II, 293 bkz> kuşunKURUGLAMAK
: kuru olarak kullanmak III, 336KURUGLANMAK
: kuru bulmak·II, 268KURUGLUG
: sadak, okluk, gedeleç·I, 501 bkz> kuruglukKURUGLUG YA
: kurulu, kurulmuş yay· I, 496, 500, 501KURUGLUK
: kuruluk·I, 503, 505KURUGLUK
: sadak, okluk, gedeleç·I, 504 bkz> kuruglug § ki ş kurugluk; sadak, okluk, gedeleç·I, 504KURUGSAK
: kursak, 01^6.I, 17, 502; III, 334KURUGSIMAK
: kurumaya yüz tutmak· III, 334KURUK
: kuru· I, 383 bkz> kur, kurugKURULGAN
: daima kurulan,I, 520KURULMAK
: kurulmak; büzülmek I, 195; II, 134, 138KURUMAK
: kurumak, II, 206 bkz> kurımak, kuzımakKURUN
: kurum, duvara, ocaga sıvaşmış, toplanmış olan duman eseri· 'l, 404KURUNÇI
: dumandan kirlenmiş olan keçe· II, 242KURUNLUG
: kurumlu· I, 499KURUNMAK
: kurunmak, II, 155 bkz> kurınmakKURURMAK
: kurumaya yüz tutmak· II, 77 bkz>kur ırmakKURUŞMAK
: kurmakta yardım ve yarış etmek,Il, 98, 114 bkz> kunşmakKURUŞMAK
: her tarafı kurumak, II, 98KURUT
: keş, çökelek, yağı alınmış yoğurttan yapılan lor peyniri, kurut, kuru yogurt, I, 357; II, 15, 81KURUTLUG
: çökelekli.I, 494KURUTMAK
: kurutmak·I, 19 bkz> kurıtmakKURUTSAMAK
: kurut istemek III, 332KURVI ÇUVAÇ
: hana ait yuvarlak çadır,I, 195KUSGAÇ
: küçük, kara bir hayvanc ık, insanı 1511-11-. I, 455KUSIG
: kusu, kusma,I, 376KUSINÇIG
: kusunç, iğrenç·III, 232KUSMAK
: kusmak; (boya) solmak, bezikmek· II, 10, 11KUSTURMAK
: kusturmak, (boya) soldurmak II, 190KUŞ
: kuş, I, 22, 34, 36, 156, 163, 176, 233, 253, 280, 299, 319, 331, 439, 483;II, 4, 7, 12, 17, 18, 45, 83, 173, 181,183, 192, 199, 204. 218, 239, 267,324, 331, 348, 359; III, 6, 63, 92,144, 184, 194, 232, 328, 357,358,390,397,403 § ürüñ ku ş; akdoğan· I, 331,KUSGAÇ
: serçe kuşu·I, 455KUŞGUN
: hayvanların yedlği taze kamı;·I, 440KUŞGUN
: ekşi bir çeşlt ot·I, 440 bkz> uşgunKUŞIL
: atmaca·I, 331KUŞLAG
: kuşların çok olduğu yerdir, burada av yapılır·I, 465KUŞLAGLANMAK
: kuş avlağı yapmak·II, 273KUŞLAMAK
: kuş avlamak,I, 22;III, 299 kuşlatmak kuş tutturmak, kuş avlatmak·II, 343, 348KUŞLUK
: kuşluk vaktl·I, 474KUŞUN
: kur;un,I, 513 bkz> kurugjınKUT
: kut, uğur, devlet, baht, talih, saadet, I, 85, 92, 164, 200, 272, 301, 304, 320, 384. 508; II, 177. 229 kut almakKUTALMAK
: mesut olmak·II, 121 bkz> kut almak, kutatmakKUTANMAK
: kutlu olmak, ulu nasipli olmak· II, 154KUTARMA BÖRK
: õnde arkada Iki kanadı bulunan bork. I, 490KÜTATMAK
: kutlu olmak, baht ve devlet sahlbi olmak· II, 299 bkz> kutalmak, kut almakKUT BULMAK
: baht bulmak- II, 122 bkz> kurtulmak, kutulmakKUTGARMAK
: kurtarmak.II, 192, 199, 201 bkz;kurarmakKUTLUG
: kutlu,I, 60. 82, 320, 413. 463, 464 §KUTLUG TEGİN
: ; uğurlu köle·I, 413KUTRUŞMAK
: oynamak ve sevlnmek·II, 218KUTSUZ
: kutsuz, işlerl ters giden adam·I, 457KUTULGAN
: daima kurtulan,I, 520KUTULMAK
: kurtulmak; doğurmak,II, 121, 234 bkz> kurtulmak, kut bulmakKUTURMAK
: haddini aşmak, kudurmak, azmak· I, 508; II, 74. 75 bkz> kudurmakKUTUZ
: yaban sığırı· I, 365KUTUZ IT
: kuduz köpek, kudurmuş köpek· I, 365KUTUZLUK
: yaban sığırı sahibi· I, 495KUV
: kut, saadet· I, 320 bkz> kıvKUVURMAK
: kavurmak. II, 81 bkz> kagurmak, kavrulmak, kogurmak kovurmak, kugurmakKUY
: dere; kuytu yer, dip·III, 65.106,142 bkz> koyKUYA KÖRMEK
: uzaktan görmek,III, 219 bkz> kaya körmek, k ıya körmek, kura körmekKUYAŞ
: güneş; koyu sıcak, güneşin şiddetli vurması· 1. 155; 353;II, 337;III, 172KUYMA
: bir çeşit yağlı ekmek· III, 173KUYMA
: herhangi bir madenden (çekiçle dövme ile de ğil, eritilerek dökme ile) yap ılmış havan, çırakman, çekiç gibi aygıtlar· III, 174KUYMAK
: üremek III, 246KUYUG
: küyu·III, 166 bkz> kudug, kud,ugKUYUTMAK
: ürkütmek· II, 326KUZ
: güne; gormeyen yer, gôlgeli yer· I, 325; 326; III, 124KUZGIRMAK
: kar sağnak halinde esmek· II, 193KUZGUN
: kuzgun·I, 439;III, 240KUZI
: kuzu·I, 7, 208. 303, 444, 520;II, 294, 310;III, 102, 224, 270. 408, 444 kuz ımak kurumak; yemeğe iştihası gelmek· III, 264 bkz> kurımak, kurumakKUZUTMAK
: boğazını kurutmak; yemeğe iştihasını getirmek II, 306 bkz> kurutmakKÜ
: ün, şan· III, 212KÜBEN
: deve havudunun altına konulan çul; gölüğe gerekli olan çul ve çula benzer şeyler· I, 404 klibe yarık bütun vücuda giyilen zırh· III, 15, 217KÜBİMEK
: sık dikişli dikmek. III, 257 bkz> köpitmek, kübitmek kübitmek diktirmek, oyulgatmak· II, 298 bkz> köpitmek, kübimekKÜBÜLMEK
: dikilmek, oyulgan II,120 bkz> köpülmekKÜBÜŞMEK
: kaba dikmekte ve oyulgamakta yard ım ve yarış etnnek· II,88 bkz> köpüşmekKÜÇ
: kuvvet, zor, güç; zulüm· I, 81, 167, 183, 237, 359, 381, 397;II, 13, 18, 103, 137, 138, 195, 289, 334, 335; III, 120, 239, 282, 288,412KÜÇ
: susam, künçü, III, 121KÜÇELMEK
: zulmetmek; malı zorla elinden alınmak· II, 136KÜÇEMÇİ
: zulmeden kimse· III, 121KÜÇEMEK
: zulmetmek, zorla fe'nalık etmek, III, 258, 259KÜÇENMEK
: gücü kuvveti kalmamak; zulmetmek; ag ırlaşmak, fazla yüklenmiş olmak· II,148, 156KÜÇEŞMEK
: yağmada yardım ve yarı;.etmek· II, 93KÜÇETMEK
: yağma ettirmek· II, 300KÜÇLENMEK
: kuvvetlenmek, II, 252 küçlig güçlü, kuvvetli. I, 509KÜÇLÜG
: güçlü, kuvvetli· III, 121, 161KÜÇ TEGİN
: kuvvetli tegin· I, 413KÜDEN
: düğün yemeğl, düğün, I, 404KÜDÜK
: iş güç, alış verl; (yalnız kullanılmaz, "ış" ile birlikte 86111-).I, 391 bkz> küdük § ış küdük; iş güç,I, 391KÜDİLŞMEK
: bekleşmek· II, 94 bkz> ködüşmekKÜDEGÜ
: güveyi. III, 12, 166KÜDMEK
: durmak, beklemek, gözlemek, gütmek, I, 321; III, 441 bkz> kütmekKÜDÜK
: iş güç, alı; veriş.I, 509 bkz> küdük § ışlıg küdüklüg; işli güçlü·I, 509 küfeç, gem, damakl ı gem,III, 256 bkz> küvüçKÜFEÇLİK
: gemli,III, 256KÜFEZ
: kurumlu, kasalak,I, 411 bkz> kövez, küvezKİLFREMEK
: gevşemek·I, 103 bkz> kcfremek, kevremek, kövremekKİLFYENMEK
: üstüne düşmemek. III, 196 bkz> küyfenmekKÜJİK
: perçem, zülüf·I, 391KÜKÜ
: hala·III, 232 bkz> küküyKÜKÜY
: hala,III, 232 bkz> küküKÜL
: kül I, 129, 337KÜLDREMEK
: güldür güldür etmek-III, 448 bkz> külremekKÜLERGEN
: her zaman karnı şiş;en ve yıkılıp yere yayılan·I, 523KÜLERMEK
: yıkılıp yere yayılmak, karın şişkinliğinden ve benzeri şeylerden yere yıkılıp yayılınak.II, 84 külf gürültü (ses taklidi)·I, 348KÜLGEN
: daima gülen·II, 54KÜLGÜ
: gulüş, gülme; kalb sektesiI, 96, 430 bkz> kültgüKÜLGUÇİ
: gülücü-II, 51KÜLİ
: yarmaksızın çeklrdeğiyle kurutulan zerdali, kay ısı, ;eftali ve erik glbi meyveler· III, 234KÜLİMEK
: gömmek· III, 272KÜLİŞMEK
: gömmekte yardım etmek· II, 110KÜLİTMEK
: gömdürmek II, 311KÜLMEK
: gülmek 129;II, 26, 35, 54, 65, 192, 249, 260;III, 43KÜLREMEK
: gürlemek, güldür güldür etmek· III, 282, 283 bkz> küldremekKÜLSİRGEN
: gülümseyen-II, 256KÜLSİRMEK
: gülümsemek, gülümser görunmek· II, 196KÜLTGÜ
: kalb sektesi· I, 430 bkz> külgüKÜLTÜRMEK
: güldürmek II, 195 kültürmek (at) ba ğlatıp kö!tekletmek ve yıktırmak· II, 195KÜLÜG
: iğreti .I, 391KÜLÜG
: ünlü, şanlı .III, 212 § külüg bilge; ünlü şanlı .III, 212KÜLÜMSİNMEK
: gülümsemek, güler görünmek, gülümsenmek·I, 20;II, 259, 260KÜLÜNÇ
: gülünç,III, 374KÜLÜNMEK
: eli ayağı yorulup zayıf olmak II 158KÜLÜŞMEK
: gülü;mek, II, 110KÜLÜT
: halk arasında gülünç olan nesne· I, 357KÜMİÇE
: sivrisinek I, 445 bkz> kimünçeKÜMÜLDÜRÜK
: at göğüslüğü·I, 17, 530 bkz> kömüldürükKÜMÜRGEN
: dag soğanı·I, 522 bkz> kevürken, kümürken, küvürkenKÜMÜRKEN
: däğ soğanı·I, 522, 525 bkz> kevürgen', kümürken, küvürkenKÜMÜŞ
: gümüs; akça; kadın adı,I, 165, 370, 371, 413; II, 153, 181; III, 251KÜN
: gün, güneş, gündüz,I, 69, 70, 72, 82, 100 124, 165, 202, 245, 288, 320, 331, 340, 423, 515;II, 5, 9, 14, 97, 125, 128, 140, 143, 157, 163, 170, 172, 232, 293, 303, 304, 311, 313, 335; III, 52, 63, 77, 83, 86, 128, 167, 169, 182, 190, 247, 258, 267, 333, 3KÜNÇEK
: yaka, urba yakası· I, 480 bkz> künçükKÜNÇÜK
: yaka, urba yakası· I, 480 bkz> künçekKÜNÇÜKLENMEK
: yaka yapılmak. II, 277KÜNDİ
: aşağılık, kötü (sözün arkası akla gelmediği zaman söze yardım olarak kullanılır) I. 419KÜNDÜZ
: gündüz, gün ışığı, I, 458; III, 87, 288KÜNİ
: kuma· III, 237KÜNLÜK
: ,gün hesabıyle yapılan iş, gündelik. I, 480KÜNLÜK YEM
: günlük azık, I, 480KÜN TOGSUG
: doğu· I, 463KÜN YIPAR
: misk göbeği· I, 340KÜRİĞ
: cariye· II, 82, 186, 248; III, 358, 428KÜNGRENMEK
: harınlaşarak kendi kendine söylenmek· III, 399, 400KÜÑÜZ
: örenliklerde, yıkıntılarda bulunan küllük, gübre, III, 363KÜP
: küp· I, 147, 154, 209; III, 119, 246, 253, 325KÜPE
: küpe, III, 217KÜPİK
: hırka, bezin iki katı arasına pamuk koyarak dikme; seyrek diki ş, kaba dikiî, I, 408KÜR
: yiğit, sarsılmaz, pek yürekli, kabaday ı·I, 324, 325KÜREMEK
: kaçmak·III, 263KÜREŞMEK
: güreşmek·I, 474 bkz> körüşmekKÜREŞMEK
: kürümekte yardım ve yarış etmek· II, 99KİLRETMEK
: kaçırtmak,II, 305KÜRETMEK
: küretnnek·II, 305 kürgek kürek· 11. 289KÜRİLEMEK
: kebap kızartmak·III, 444 bkz> kürplemekKÜRİMEK
: eşinmek, yeri e;mek, kürümek, (hayvan) ha şarılık etmek,III, 256, 263KÜRİN
: kürün; içerisinde kavun, karpuz, hıyar gibi şeyler taçınan küfe·I, 404KÜRK
: kürk,I, 353KÜRKÜM
: safran,I, 486KÜRLENMEK
: gürlemek·II, 252KÜRMET
: pek kuvvetli·I, 325KÜRPLEMEK
: kebap kızartmak.III, 444 bkz> kürilemekKÜRSEMEK
: kanlanmak, etlenmek; hamur gibi şeyler kap içine konduktan sonra mayalan ıp taşmak.III, 421 bkz> kürsmekKÜRSMEK
: kanlanmak, etlenmek; hamur gibi şeyler kap içine konduktan sonra mayalan ıp taşmak· III, 420, 421 bkz> kürsemekKÜRŞEK
: darı özü suda veya sütte kaynat ıldıktan sonra üzerine yağ dökülerek yenen bir yemek· I, 478KÜRT
: kayın ağacı, bundan yay, kamçı, değnek gibi şeyler yapılır· I, 343KÜRT KÜRT YEMEK
: bir şeyi "kütür kütür" ses çıkararak yemek, I, 343KÜSMEK
: küsmek. II, 12KÜSRİ
: kaburga kemikleri; göğsün yanları· I, 422KÜSÜRGE
: tarla sıçanı soyundan bir hayvan· I, 490 bkz> kösürge kü şermek dolmak, taşasıya dolmak· I, 73; II, 79KÜTMEK
: gütmek, II, 264 bkz> küdmekKÜTTÜRMEK
: güttürmek· III, 187KÜVÜÇ
: küçük·III, 163 bkz> küfeçKÜVÜÇ YÜGÜN
: küçük yular, çilbir· III, 163KÜVÜK
: erkek· III, 165 bkz> küvük § küvük mu ş; erkek kedi- III, 165KÜVÜK
: saman· III, 165KÜVÜZ
: yaygı, yünden dokunmu; döşek ve yaygı gibi şeyler· III, 164 bkz> kidiz, kivizKÜVENMEK
: öğünmek· II, 157KÜVEZ
: gurur, magrur, gururlu,I, 252;II, 140 bkz> kövez, küfezKÜVİJ
: söğüt gibi çürüyen, içi kovalan her ağaç; tadı bozulan, kaçan her ;ey,I, 366 § küvij turma; tadı bozulan, tadı kaçan turp·I, 366KÜVLÜK
: çamurdan fındık büyüklüğünde yapılan yuvarlaklar, kururnadan önce ve kuruduktan sonra zıp zıp gibi atılır,I, 479KÜVRE
: hayvan ölerek, içerisindeki nesneler çürüdükten, eti kemikler üzerinde kuruduktan sonraki kalıbı·I, 422KÜVRÜG
: kös, davuLI, 479KÜVŞEK
: gevşek, yumuşak, sölpük·I, 479 bkz> kev şek § küv;ek et; gevşek, sölpük et· I, 479KÜVŞEK ETMEK
: iyi hamurdan yapılan ekmek, I, 479KÜVÜK
: erkek·I, 391 bkz> küvük § küvük mu ş; erkek kedi· I, 391KÜVÜRGEN
: dağ soğanı. I, 522 bkz> kevürken, kümürken, küvürkenKÜVÜRKEN
: dağ soğanı· I, 522 bkz> kevürken, kümürken, küvürgenKÜYE
: güve III, 170KÜYELEMEK
: güve silkmek, güveden kurtarmak ve korumak, III, 329KÜYFENMEK
: üstüne dü;memek· III, 196 bkz> küfyenmekKÜZ
: güz, güz mevslmi, sonbahar, I, 327; II, 172; III, 160KÜZEMEK
: güzlemek· III, 265KÜZERMEK
: güzleşmek II, 77KÜZGERMEK
: güzleşmek, güze doğru gitnnek· II, 196KÜZKÜNEK
: çakıra ve kelere benzer bir kuş, hava yutmakla geçlnir,I, 528KÜZKÜNİ
: bok bõceği cinsinden bir böcektir, geceleri ses vererek uçar, ate ş böceği·I, 493KÜZÜK
: çulha aygıtlarındandır, blrblri üzerine düğünnlenen birtakıın Iplikler olup, onunla üst eri ş, alt erişten ayrılır Kumaş ve kumaşa benzer şeyler dokuyanlara da bõyle denir, I, 391KÜZÜKMEK
: güzleşnìek· II, 118KÜZÜN
: kendisiyle serçe kuşu, tarla sıçanı, köstebek gibi şeyler avlanan sıçan cinsinden bir hayvan· I, 404-LA
: işin tahakkukunu ve bitmesini gösteripfiiller sonuna gelen bir ek· III, 213 veya balgam akmak. I, 127LAÇIN
: şahin; yiğit adam· I, 410LAGUN
: ölçek gibi oyulmuş bir şey olup ayran,süt gibi şeyler içilir I, 410LATU
: kar, buz gibi şeylerle sogutulup içerisine baharat konarak so ğukluk yerine yenen bir çe şit şehriye çorbası ,III, 237 bkz>LAV
: mühür mumu III, 155 bkz> avus-LIKIN (-LİKİN)
: "ile" anlamına ek· II, 91LİMGEN
: sarı erik· I, 444LİŞ
: salya, balgam·III, 127 § li ş akmak salya veya balgam atmak I, 127LİTÜ
: kar buz gibi şeylerle sogutulup içerisine baharat konarak sogukluk yerine yenen bir çe şit şehriye çorbası, III, 237 bkz> latuLİYU
: kuruyunca balçık haline gelen ince kumlu çamur,III, 238LOKTAY
: üzeri sarı benekli kırmızı bir Çin İpeklisi.III, 240LÜÇNÜT
: imice; buğday ve buğdaya benzer şeyleri temizlemekte, köylülerin yard ımlaşması· I, 451;MA
: emirlerin sonuna gelen nefi eki·III, 213MA
: "al, işte" anlamına bir kelime· III, 213 bkz> mah, mehMAH
: "işte, al" anlamına bir şey verildiği zaman söylenen bir kelime, III, 118 bkz> ma, mehMALGUNA
: ılgın ağacına benzer bir ağaç· I, 492 bkz> bulgunaMAMA
: harmanda ortada bulunup öteki öküzlerín etraf ında döndükleri öküz, III, 235 bkz>opMAMU
: gerdek gecesi gelinle beraber gõnderilen kad ın (öz Türkçe degil), III, 235MANÇU
: sanat sahlbine verilen ücret· I, 418, 419MANÇUK
: heybe, torba gibi at eğerine takılan îey· I, 476MANÇUKLANMAK
: elbiseyi eğer heybesine koy-mak ve heybeyi egerin arkas ına asmak, II, 276MANDAR
: ağaçlara sarılan bir bitki, sarmaşık· I, 457MANDARLANMAK
: sarmaşıklanmak II, 271MANDU
: bir çeşit sirke·I, 420MANDÜRMAK
: kuşattırmak; bandırmak·II, 197MANGIRMAK
: bandırayazmak, II, 197MANILMAK
: banılmak, II, 138MANMAK
: kuşanmak; banmak· II, 30MAN YAŞLIG KOY
: dört yaşını geçen koyun (yalnız koyun için)·III,157MAÑA
: bana·I, 20, 26, 36, 63, 69, 84. 126,132, 174, 176, 180, 182. 183, 184, 185, 187, 188, 202, 205, 210, 212, 215, 218, 221, 223, 224, 226, 231, 232, 233. 234, 235, 238, 251, 254, 261, 264, 265, 267, 269, 276, 308, 318, 354, 367, 399;II, 12, 16, 24, 28, 33, 5MAÑIG
: adım· III, 365MAÑRAMAK
: bağırmak· III, 402 bkz> müñremekMAÑRAŞMAK
: bağrışmak· III, 398 bkz> müñreşmekMAÑRATMAK
: bağırtmak. II, 358 bkz> müñretmekMARAZ KARANLIK GECE, I, 411
:MARAZ
: ücretle çalı;an adam, ırgat· I, 411 bkz> hıyar marazMAT
: öyle, ancılayın·I, 321 § andag mat; o öyle· I, 321MAYAK
: hayvan gübresi (en çok deve için)· III, 167, 168MAYGUK
: paytak klmse; top tırnaklı hayvan-lardan tüyleri kısa olan·III, 175MAYIL
: olgun; meyvelerde çürümeye yakla şma halL III, 168MAYILMAK
: gev;emek,II, 190MAYIŞMAK
: buyurulan bir Işi yapmaktan çe-kinmek; tembellikten yere yap ışıp kalmak, III, 189 bkz> yamaşmak;ME
: oğlakların ve kuzuların seslerlni bildlren bir kelime. III, 214MEH
: "al, işte" anlamına blr kellnne·III, 213 bkz> ma, mahMEKKEH
: Çin'den getlrilen bir çeşlt mürekkep, Türk yazısı bununla yazılır·III, 424MEJEK
: pislik·I, 392 § ıt mejeki; it plsliği·I, 392MELDEK
: keçeleşen, sölpıiyen nesne·I, 480MEN
: ben·I, 20, 22, 25, 26, 31, 37, 40, 51, 52, 53, 61, 69. 80, 87, 109, 120, 125, 130, 131, 163. 166, 167, 169, 171, 174, 179, 180, 181, 184, 185, 186, 190, 198, 199, 201, 202, 204, 206, 207, 209, 211, 215, 216, 217, 223, 225. 226, 231, 233, 237, 240, 256, 26MENDİRİ
: gelin ile güveyinin ba şlarına, gece-le/in, saçı saçmak için toplanılan yer, I, 492MEÑ
: yem, tane, kuş yemi·I, 425;II, 18;III, 358MEÑ
: yüzdeki ben,III, 359MEÑDEMEK
: /olmak, ditmek·III, 401, 402 bkz> mirigdetmekMEÑDEŞMEK
: kıl yoluşmak. III, 399 bkz> mirig-deşmekMEÑGÜ
: ebedi, daima, sonsuz, ebedilîk, son-suzluk,I, 44;III, 65, 378MEÑGÜ AJUN
: sonsuz dünya, âhiret·III, 378MEÑİLEMEK
: beyin yemek; beyni için koyun kesilmek; yan ında güzel gıdalar bulunmak·III, 405, 406 bkz> mürigilemek;MEÑ(İ)Z
: beniz, yüz,I, 60, 65. 486;III, 363MEÑİZLENMEK
: benizlenmek, güzelleşmek, benzine renk gelmek·III, 407, 408MEÑLENMEK
: kendine tane toplamak·II, 290MEÑLETMEK
: yemletmek·II, 359MEÑLİG
: benli.III, 359MEÑZEMEK
: benzemek·III, 403MEÑZETMEK
: benzetmek.II, 358MERDEK(G)
: ayı yavrusu, domuz yavr·usu.I, 480MEŞİÇ ÜZÜM
: kara üzüm·I, 360MI(Mİ)
: yalnız füllerin üçüncü ;ahıs' sorgu şekli edatı·III, 214 bkz> mu (mü)MIRİGAR
: pınar, su gözü· III, 280, 363, 376MIÑUY
: kâğıt yapjştırılan bir çeşit hamur· III, 241MİN
: ben· I, 60, 69 bkz> ben, menMİNDETÜ
: ipek elbise- I, 491MİÑ
: sayıda bin·I, 243, 334, 417; III, 14, 360, 367MİÑDEŞMEK
: kıl yolu;mak· III, 399 bkz> meıíğ-deşmekMİÑDETMEK
: dittirnıek·II, 358 bkz> meñ-demekMİÑEŞMEK
: birlikte ^1115010^III, 399 bkz> müñe;mekMİÑİ
: beyin·II, 299MİZ
: biz·I, 327 bkz> bizMONÇUK
: boncuk, süs Için boyuna takılan değerli taşlar-I, 475;II, 123;III, 121MONÇUK
: atın boynuna takılan değerli taş, arslan tırnagı, muska gibi şeyler· I, 475MONÇUKLANMAK
: boncuklanmak· II, 276MÖRİGMEK
: ayaklarını toparlayıp tekme atmak· III, 391MU (MÜ)
: soru edatı, Isim ve fül sonuna gelir·I, 88;III, 147. 154, 214, 224, 256, 437 bkz> m ı (mi)MUGUZGAK
: bal arısına benzeyen blr sinek· I, 504MUN
: hastalık, ayıp· III, 140, 141MUNDA
: bunda, burada·I, 74, 160, 219, 352, 419, 420;II, 55, 56, 57, 61; III, 54, 143, 333 mundag böyle·I, 36, 64, 160; III, 154MUNDIN
: buradan,II, 57MUNDUZ
: budala, alık,I, 458MUNDUZ AKIN
: ansızın gelen sel·I, 77, 96, 458MUNDUZ YORIGA AT
: yorga yürıiyüşten başka yürüyüş bilmeyen at·I, 458MUNGAN
: geveze, bo;boğaz·I, 440, 476MUNI (MUNU)
: "işte, bu" anlamına edattır, "kanu"ya cevap olur, bu, bunu·I, 126; III, 237, 238, 372MUN KİŞİ
: yüreği dölek, gönlü selek adam· III, 140MUNMAK
: saçmalamak· II, 30MUÑ
: sıkıntı, ıztırap, bun, mihnet·I, 425; III, 33, 359, 360MUÑADMAK
: bunaltnak·II, 84MUÑAR
: buna, bunda,I, 352;III, 363, 375MUÑKARMAK
: bunaltmak, sıkıntiya sokmak, III, 397, 398MUÑLUG
: bunlu, sıkıntılı·III, 382MUÑ TAG
: kişi kendine gelip 16-17 ya şına girdiğinde çıkan di;, ergenlik dişi. III, 359MUÑUKMAK
: bunlanmak, sıkıntılanmak· III, 395MURÇ
: karabiber- I, 343; II, 186MUŞ
: kedi·I, 438;II, 14, 105;III, 127,165, 267 bkz> çetük § küvük mu;; erkek kedi,I, 391 § küvük muş; erkek kedl· III, 165MUYAN
: sevap, hayır, III, 172, 179MUYANÇILIK
: muyancılık, aracılık, barjştırıcılık. III, 179MUYANLIK
: yollarda yolcuların su Içmelerl için yapılan hayrat, III, 172MUYAVMAK
: miyavlamak· II, 14MÜK
: bükük·I, 335MÜKİM
: kadın pabucu,I, 395 bkz> büküm, mükinMÜKİN
: kadın pabucu·I, 395 bkz> büküm,mükimMÜK TURMAK
: rükû eder gibi durmak, eğilınek· I, 335MÜN
: çorba·I, 31, 36. 75, 163, 176, 198, 209,232, 245, 340;III, 122, 253, 331 bkz> bün münderü ipekle süslenmiş gelin odası· I,529 kMÜNDÜRMEK
: bindirmek. ll', 197,MÜNELMEK
: uçları ve artıkları kesilmek. II,138MÜNEMEK
: eğríliğini düzeltmek için bir şeyinuçlarını kesmek,III, 274MÜNLEMEK
: çorba içmek·III, 301 ·MÜNMEK
: binmek I, 421; III, 30, 48, 60, 177, 429MÜNÜLMEK
: binilmek· II, 138MÜÑEŞMEK
: birlikte binişnnek·III, 399 bkz miñefmekMÜÑİLEMEK
: nimet bulmak·III, 406 bkz> meñilemekMÜNGREMEK
: böğürmek·III, 403 bkz mañramakMÜNGREŞMEK
: böğrüşmek, gürültü etmek·II, 79; III, 398 bkz mañra şmakMÜÑRETMEK
: böğürtmek; büngüldetmek. II, 358 bkz> mañratmakMÜÑÜZ
: boynuz, I, 504; II, 327; III, 145, 363,364MÜNGÜZ BAKA
: kaplumbağa·III, 225, 226MÜÑÜZGEK
: çalışma yüzünden elde peyda olan kat ılık, nasır·III, 388MÜÑÜZLENMEK
: boynuzu çıkmak, boynuzlanmak· III, 408MÜÑÜZ MÜNGÜZ
: blr çe;it çocuk oyunu ve bu oyunda söylenen bir söz·III, 363, 364NAMIJA
: kadının kız kardeşinin kocası, bacanak, I, 446NARU
: bir taraf,' yan, bir yana, nereye, nere,I, 199, 352; II, 140, 193; III, 223NE
: ne, nasıl, (soru anlamıyle) ne· I, 44, 53, 72, 74, 79, 87, 94, 126, 132, 320, 406;II, 287; III, 131, 207, 214, 215, 236, 360, 364NE
: Araplar'daki şaşalama, "ma"sı yerine bir edat, III, 214 'NECE (NEÇE)
: ne kadar, nice, kaç· I, 49, 63, 332, 384, 458; III, 157, 220NEÇÜK
: neden, 111^111.I, 79, 392NE ELÜK
: nasıl-I, 94 bkz> nelek, nelik, nelükNEGÜ
: "ne" anlamına edat·III, 215 bkz> nü nek timsa^1. III, 155NE KEREK
: ne gerek·I, 392 bkz> nerekNEK YILAN
: ejderha·III, 155NEK YILI
: Türkler'in on ikili yıllarından biri, timsah yılı,I, 346;III, 156NELEK
: niçin.I, 370, 498 bkz> ne elük, nelik, nelükNELİK
: niçin·III, 385 bkz> ne elük, nelek, nelükNELÜK
: niçin, neden,I, 392;III, 188, 245 bkz> ne el ılk, nelek, nelikNEME
: ne kadar,III, 38NEME
: "bilmem" anlamına bir kelime, "ne" anlamında pekitme edatı·III, 214, 215, 236NEÑ
: nesne, şey, mal· I,II, 12, 13, 14, 15, 31, 34, 50, 53, 84, 98, 126, 140, 143, 145, 147,157, 159, 162, 164, 169, 170, 177, 179, 185, 189,193,196,197,204,227,238,239,241, 245,246, 247, 251, 254. 256, 257, 258, 264, 268. 269, 270, 272, 273, 278, 281, 282, 28NEREK
: neye, I, 392 bkz> ne kerekNETEK
: nice, nasıl-I, 27, 378, 392;II, 40, 52; III, 15. 123, 366NIJDAG
: bileği taşı· I, 465NOM
: millet; şeriat, yasa· III, 137NÜ
: "ne" anlamına, "ve" yerine blr edat·III, 215 bkz> negü