Eski Türkçe Sözlük
Eski Türkçe Sözlük - Türk dilinin, öz Türkçe'nin köklerinden, bin yıl önceki halinden, güzel kapsamlı bir eski Türkçe kelimeler dizini, Divânu Lügati't-Türk dizini.
OBA: oba·I, 86OBRAK: eskimiş· I, 118 bkz> oprakOBRAMAK: eskimek, I, 273 bkz> opramakOBRATMAK: yıpratmak· I, 261 bkz> opratmakOBU: üstübeç ;.I, 86OBUZ: katı olan·I, 54OBUZLUG: sarp,I, 146 bkz> opuzlug § obuzlug yer; sarp, engebeli yer,I, 146OÇAK: ocak,I, 64, 490OÇAKLANMAK: ocaklanmak·I, 293OÇAKLIG: ocaklı·I, 147OÇAKLIK TİTİK: ocak yapılacak çamur ve benzeri olan her nesne·I, 150 oçakl ık yer ocaklık yer·I, 150OĞGARMAK: düşünme sonunda anlamak,I, 255ODGUÇ: ateşin alevì.I, 95, 177, 248ODLUK: kol kemiğinin kalın yeri· I, 98ODUNMAK: sönmek, I, 200 bkz> udınmak, udunmakOGLA: genç, yiğit· I, 129OGLAGU: bolluk içinde büyüyen· I, 138OGLAGU KATUN: asaletli, asîl kadın, I, 138OGLAK: oğlak· I, 65, 119, 468; II, 22, 266, 294; III, 102, 145OGLAK AY: ükbahar, I, 347 bkz> ulug oglak ayOGLAN: oğlan, oğul, çocuk, çocuklar· I, 74, 119, 143, 192, 193, 208, 209, 240, 263, 286, 289, 293, 373, 386;II, 4, 19, 26, 74, 93. 121, 154. 209, 210, 212, 218. 244, 272, 294, 300, 302, 329, 340, 341, 344, 348, 351. 354, 366; III, 80,102,108,125,145,196, 202, 25OGLANSIG: çocuk gibi, çocuk huylu·III, 128OGLITMAK: üretmek, çoğaltmak· I, 265OGRADAÇI: uğrayan, uğrayıcı· III, 314 ograg niyet, kurma, kas ıt; uğrama, uğrak· I, 118 ograg dağ yamacı, derenin dönemeci· III, 65 bkz> ogrug, ovrugOGRAGAN: uğrayan· I,II, 314OGRAGLI: uğramak isteyen· III, 315OGRAGLIK: uğramak hakkı olan· III, 315OGRAGSIK: uğramak hakkı olan· III, 315OGRAGUÇI: uğrayan, uğrayıcı· III, 314OGRAKLANMAK: Ograk kılığına girmek,I, 313; II, 279 bkz> UgraklanmakOGRALMAK: uğranılmak· I, 247OGRAMAK: uğramak· I, 125, 160, 274; III, 106, 272, 311, 312, 313. 321. 372OGRAMSINMAK: uğrar görünmek, III, 322OGRAŞMAK: uğraşmak· I, 170, 234, 235OGRATMAK: göndermek, uğraştırmak· I, 261OGRI: gizli, I, 380;II, 234OGRI: hırsız; hırsızlık·I, 126, 224, 300, 483; II, 29, 171, 174, 197. 341; III, 75, 89, 423, 429OGRILAMAK: çalmak, hırsızlık etmek· I, 316, 317OGRILIK: hırsızlık II, 208OGRUG: kemiğin ek yerleri, bel kemlğinln boyu-na birleştiği yer; dağ yamacı ve dağın bittiği yer; derenin dönemecl·I, 98, 118; III, 65 bkz> ograg, ovrug § tag ogrug ı; dağın dönemeci· I, 98OGRULAYU: hırsız gibi· I, 102OGRULMAK: kemlk yarılıp ayrılmak. I, 247, 248OGRUŞMAK: kemik yarıp ayırmakta yardım ve yari{ etmek· I, 235OGUK: çizme· I, 67OGUL: ogul, çocuk, I, 37, 51, 68, 74, 86, 123, 180, 206, 220, 246, 253, 256, 262, 264, 288, 299, 319, 370, 415, 440, 515, 524;II, 14, 80, 84, 120, 143, 173, 175, 178, 183, 240, 249, 302, 311, 330. 333, 335. 343, 357;III, 33, 58. 78, 87,105, 128,137,141,146,159,OGULÇUK: ana rahmi, oğulduruk· I, 149OGULMUK: üstüne hatıl atilmak için uzatılmış olan düz direk· I, 149OGUR: karşılık, ivaz· I, 53OGUR: bir işte imkân ve fırsat· I, 53OGUR: uğur, bereket, devlet· I, 53OGUR: vakit, zaman· I, 33, 53, 136, 273, 294; II, 68, 321, 322, 362;III, 55, 317OGUR BOLMAK: yol uğurlu, hayırlı olmak I, 53OGURLAMAK: vaktinde yapmak; çalmak, hırsızlık etmek·I, 300OGURLANMAK: vakti yaklaşmak; uğurlanmak, uğurlu olmak; bağışlananın karşılığı verilmek·I, 292OGURLUG BOLMAK: sırasında ve yerinde olmak·I, 53OGURLUG IŞ: vaktinde ve yerinde yap ılan 1;.I, 146OGURLUK: karşılık, ivaz olan,I, 114OGURMAK: kemik yarıp ayırmak·I, 178OGUŞ: oymak; hısım, akraba·I, 61, 88, 114; II, 83, 103OGUŞLANMAK: aile, hısım sahibi olmak, I, 293OGUŞLUG: aile, hısım sahibi· I, 146OGUZLAMAK: Oğuz saymak, Oğuzlar'dan saymak, Oğuzlar'a nispet etmek, I, 302; II, 345OGUZLANMAK: Oğuzlaşmak, Oğuz kılığını almak, Oğuz kılığına girmek, kendini Oguz'lar'dan saymak, I, 293; II, 269OKSINMAK: pişman olmak, I, 253 bkz> oksunmakOKSUNMAK: pişman olmak III, 373 bkz> oksınmakOKŞAG: benzeyen, benzer. I, 118OKŞAGU: oyuncak; (mecazen) kadın·I, 138OKŞAMAK: okşamak, şakalaşmak; benzemek; (at) uyumak. I, 282, 283; II, 286OKŞANÇIG: okşanmaya deger, III, 232 okşatmak benzetmek· I, 262OK: ok, I,II, 21, 37,157,160,166,170,171,180,193, 199, 217, 222, 237, 267, 275, 326, 393,457, 493,494, 522OK: paylar ve toprak hisseleri üzerine üle şmek için atılan ok, çekilen kur'a, mirasta dü şen pay· I, 37, 48OK: hâl anlamına yakın anlamlı bir edat; fiillerde pekitme edat ı; vakit, zaman· I, 37, 71, 160; III, 16OKA: kefillik, kefâlet. I, 40OKA ALMAK: kefil olnnak· I, 40OKÇI: okçu· II, 199OKILMAK: okunmak· I, 197 bkz> okınmakOKIMAK: okumak; çagırmak. II, 333; III, 254OKINMAK: okunmak, okur görünmek· I, 202, 203 bkz> ok ılmakOKIŞMAK: okuşmak, okumakta yardım ve yarış etmek; (ağrı;mak· I, 186, 359 bkz> okuşmakOKITGAN: çok okutan· I, 156OKITMAK: okutmak I, 212 ,OKITSAMAK: okutmak istemek, çagırtmak istemek· I, 302OKLUG KİRPİ: büyük kirpi, oklu kirpi· I, 415OKLUK: sadak, I, 100 okramak yem zamanında kişnemek, homurdanmak· I, 275OKRAŞMAK: yem zamanında birlikte ki;nemek·I, 235, 236OKTAM: ok atımı; okluk, I, 107 § bir oktam yer; bir ok atim ı yer·I, 107OKTAMAK: ok atmak, I, 26; II, 97OKTAŞMAK: ok atışmak; kur'a içln ok atıçmak· I, 231OKTATMAK: ok attirnnak· I, 260OKTA YAZTURMAK: ok atmakta yanıltmak· III, 95OKUŞMAK: çağrı;mak· I, 183; II, 103 bkz> okışmakOK YILAN: kendisini insan üzerine atan yılan, I, 37;III, 29OL: o,-dır,-dir,-dur,-dür.I, 20 21, 22, 24,25, 27, 33, 34, 36, 37, 38, 39, 40, 46, 60. 61, 71, 72, 76, 77, 97,108,126, 129, 132, 136, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 164, 165, 166, 168, 169, 170, 171, 172, 173, 174, 176 ,177, 178, 179, 180, 181, 182, 183, 184,OLDAÑ: pabuç altı, tabanı, mestin alt yanı· I, 116 bkz> uldañOLDRUM: kötürüm, yatalak, oturum· III, 412OLDUK: nalsız, yalın ayak· I, 101 bkz> uldukOLDURMAK: oturmak· III, 235 bkz> olturmakOLGUN: olgun· III, 167OLGUTMAK: oturtmak· I, 260 bkz> olhutmakOLHUTMAK: oturtmak·I, 260 bkz> olgutmakOLMA: testi, çanak çömlek·I, 130 ,375; II, 234; III, 182 bkz> ulmaOLTURMAK: oturmak·I, 219, 224, 374, 413; II, 21; III, 230 bkz> oldurmakOLUK: oluk, yalak· I, 67OLUK: küçük kayık, I, 68ON: sayıda 011. I, 49, 69, 219ONU: onu· III, 238ONUNÇ: sayıda onuncu· I, 132, 133;III, 449, 450OÑ: kolay·I, 41 bkz> oñayOÑ: sağ, solun karşıtı· I, 41 § oñ elig; sağ el·I, 41, 72OÑAY: kolay·I, 41, 244, bkz> ongOÑİKLANMAK: zülüflü olmak, takma saçlanmak. I, 311, 312 bkz> öñlklenmekOÑMAK: solmak· I, 175 bkz> oñukmakOÑUKMAK: solmak, rengi atmak, hastalık ve benzerlerinden dolay ı buruşmak, tazeliğlni ve parlaklığını kaybetmek· I, 175. 216;III, 394, 395 bkz> oñmakOÑULMAK: iyileşmek, düzelmek, lyl olmak, 1 216, 217; III, 395OP: harman dövmek Için koşulan öküzlerin ortasında bulunan öküz· I, 34 bkz> mamaOPMAK: hõpürdeterek içmek,I, 172 bkz> öpmekOP OP: eşeğin ayağı kaydığında ,söylenen söz· I, 34OPRAK: yıpranmış, yıpramış, eskimiş· I, 118; III, 16, 38 bkz> obrakOPRAMAK: yıpramak· I, 273; III, 358 bkz> obramakOPRAŞMAK: yıpraşmak, yıpranmaya başlamak· I, 231. 232OPRATMAK: yıpratmak·I, 261 bkz> obratmakOPRI: obruk, çukur; dere· I, 125; III, 134OPRUŞMAK: içmekte yardım ve yarış etmek·I, 232 bkz> öprüşmekOPUZLUG: sarp,I, 146 bkz> obuzlugOR AT: donu al ile doru arasında bulunan at· I, 45'ORDU: hakanın oturduğu şehir.I, 124ORDU: sıçan, köstebek gibi yerde ya şayan hayvanların yuvası· I, 124ORDU BAŞI: hakanların döşeyicisi, yaygıcısı. I, 124ORDULANMAK: başşehir edinmek· I, 296 bkz> ordulanmakORDUTAL: hamamotu. I, 124 bkz> arğutal, urdutalORDULANMAK: yurt tutmak, yerleşmek·II, 294 bkz> ordulanmakORGAK: orak· 1. 14, 119;II, 128, 244, 307;III, 45, 267ORILAŞMAK: bağrışmak, çağrışmak.I, 239 bkz> orlaşmak, urılamak, urılaşmak, urlamak, yurlamakORLAŞMAK: bağrışmak, çağrışmak.I, 239 bkz>orılaşmak, urılaşmak, urlamak, urlaşmak, yurlamakORMAK: kesmek, biçmek, vurmak, urmak·I, 14, 172; III, 45ORNAMAK: yerleşmek, yer tutmak, yer edinmek; (güne ş) batmak, kaybolmak.I, 288ORNATMAK: yerine koymak·I, 266ORPATMAK: ürpertmek, saçını dağıtmak,I, 259, 260 bkz> örpeşmek, ürpekmek, ürpermek, ürpeşmekORTAK: ortak·I, 99, 439;III, 71ORTAKLIK: ortaklık II, 90ORTU: orta,I, 124,125 bkz> otra, otru, utru § ortu er; orta ya şlı adam·I,124 § kün ortu; ögle vakti.I, 124ORTULAMAK: ortalamak, ortasına varmak, I, 316ORU: şalgam, buğday ve buna benzer şeyleri saklamak için kazılan çukur,I, 87ORULMAK: biçlmek I, 194, 195ORUM: kesim·I, 75 § bi orum ot; bir orakta çıkarılan ot·I, 75ORUN: yer, mekân, ınevki.II, 72, 177; III, 222, 430ORUNÇ: rüşvet, gevik· III, 449 bkz> urunçORUNÇAK: emanet· I, 148, 149OSRUK: osuruk· I, 99OSRUŞMAK: osuruşmak· I, 234OSUG: bir nesnenin bir nesneye de ğişmesi, bir nesnenin bir nesne ile kar; ılandırılması· I, 64 osuglamak hile ile kilit açmak· I, 306 bkz> üsüglemekOSURGAN: osurgan, çok osuran· I, 156OSURMAK: osurmak·I, 178OT: ot, hayvan yemlerinin hepsi·I, 14, 35, 65,75, 169, 172, 195, 225, 255, 342, 415, 469; II, 79, 108, 133, 294, 330, 348, 351; III, 4, 47, 68, 122, 141, 200, 263, 277, 287, 374, 436, 442 § çivgin ot; hayvanları semirten ot· l, 443OT: ilâç, em, zehir. I, 35, 47, 154, 514, 515;II, 72, 116, 127, 176, 315, 345;III, 224, 252OT: ateş, duman,I, 43, 164, 176, 177, 183, 195, 200, 202, 208, 230, 332, 400, 499, 513, 514,522;II, 78, 100, 133, 144. 176, 245, 292, 293, 299, 302, 353, 358; III, 16, 23, 63, 65, 96. 97, 265, 341, 348, 430OTAÇI: hekim, ilâç yapan,I, 35, 299OTAG: otag·III, 208OTAMAK: ısınmak, odun yakmak; ilâç yapmak·III, 252OTGARMAK: otlatmak·I, 225OTGUN: eğerin solunda kolanın geçirilerek dile bağlanan enli bir kayışı·I, 107OT KARAK: gözün gören yeri·I, 382OTLAMAK: otlamak,I, 285OTLANMAK: ateşlenmek, ateş kesilmek, ateş gibi olmak; öfkelenmek·I, 297OTLUG: otlu·I, 98OTLUG: yemlik, ahır,I, 98OTRA: orta, ortada, arada,I, 125, 188, 308;II, 89, 287 bkz> ortu, otru, utruOTRAN: don, elbise,I, 108OTRU: karşı, õn, ara, orta, ortasında·I, 68, 126, 494; II, 28, 145;III, 40, 156, 422 bkz> ortu, otra, utruOTRUG: ada·I, 97OTRULANMAK: yüz yüze gelmek·I, 296, 297 bkz> utrulanmakOTRUNMAK: karşı koymak istemek·I, 251 bkz> utrunmakOTRUŞMAK: karşı koymak, karşı gelmek, karşılaşmak·I, 232 bkz> utru;mak ottuz say ıda otuz·I, 142OTULMAK: ekini bozan bitkiler keslimek, ba şi vurulmak.I, 193 bkz> utulmakOTUÑ: odun·I, 14, 67, 70, 134, 272, 449;II, 238, 341;III, 153, 187, 246, 249, 252, 292, 351 otuñluk odunluk,I, 162 ot yem karabiber, klmyon glbi tohum ve baharlar,III, 5OVRUG: kemiğin ek yerlerl, bel kemiğinln boyunla birleştiği yer; dagın yamacı ve bittiği yer,I, 118 bkz> ograg, ogrugOVUNMAK: oğuşturmak,I, 202;II, 147 bkz> uvunmakOY: yerdeki oyukluk, çukurluk·I, 49, 146OY: at yagız at, I, 49OYMA: çizme yapılacak Tnrkmen keçesi· II, 100, 207OYMAK: oymak, yerleştirmek, sıkıştırmak, I, 174OYNAGU YER: oynanacak yer,I, 121 oynak i şler oynak kadın·I, 120OYNAMAK: oynamak.I, 225. 226, 240;II, 114, 226;III, 131, 377OYNAŞ: oynaş, başka biriyle sevişen kadın,I, 120OYNATMAK: oynatmak,I, 271OY OBUZ: basık, düz yer·I, 54OY OBUZLUG YER: sarp, engebeli yer·I, 146 bkz> oy opuzlug yerOY OPUZLUG YER: sarp, engebeli yer·I,146 bkz> oy obuzlug yerOYTURMAK: oydurmak, bastırmak, sıkı;tırmak· I, 269OYUK: hayal, belge, bostan höyügü·I, 81, 85, 384OYULMAK: oyulmak, çukurlaşmak, sıkıştırılınak· I, 268, 269 oyun oyun, yar ış,I, 85;II, 25OYUŞMAK: oymakta ve basmaktä yardım ve yarış etmek· I, 268OZGAN AT: çok ileri giden, başkalarını geçenat· I, 470OZITGAN: daima ileri sürüp geçerek kazanan·1, 155OZITMAK: ileri sürmek·I, 155OZMAK: başkasından lleri geçmek· I, 173 bkz uzmakOZUK AT: koşu ve benzerlerinde lleri glden ve ba şka atları geçen at·I, 66ÖÇ: öç, hınç, kin, 111^111.I, 41, 43, 44, 50, 230; II, 103ÖÇEŞ: yarış, t, 61ÖÇEŞMEK: yarış etmek· I, 61, 181ÖÇLÜG: öcü ve hıncı olan,II, 283ÖÇRÜŞMEK: söndürmek, yatıştırmak.I, 233ÖÇÜRMEK: söndürmek, yatiîtırmak, soluğunu kesmek·I, 176, 177, 522 bkz> üçürmekÖÇÜT: öç, I, 50ÖD: duvarda ve ağaçta delik,I, 31 bkz> ötÖD: zaman, vakit; mevsim, hava· I, 44, 330, 353; II, 77, 101; III, 125 bkz> ödÖD: sığır, ôküz, I, 45, 346 bkz> ud, udÖDÜRMEK: seçmek, üstün tutmak, III, 11 bkz>ad ırmak, edirmek, ödürmek, udurmak, üdürmekÖD: öz, kendi. f, 243 öd zaman, vakit· I, 245, 477; II, 68, 321;III, 190, 191ÖD: dag arasındaki dere, geçit·I, 110 bkz> öz, öziÖDİK: sevgi· II, 144, 311 bkz> üdikÖDLEK: zaman, felek, I, 41, 82, 103;II, 196, 234, 304. 335;III, 41, 233, 425ÖDRÜLMEK: ayrılmak, seçilmek·I, 247ÖDRÜM: her şeyin seçilmişi.I, 107ÖDRÜNDİ: üründülenmiş, seçilmi;· I, 145ÖDRÜŞ: birtakım şeyler arasında muhayyerlik, seçim· I, 96ÖDRÜŞMEK: seçmekte yardım ve yarış etmek, I, 234ÖDÜRGEN: her şeyi seçen, üyürtleyen. I, 157ÖDÜRMEK: seçip ayırmak. I, 144, 370; III, 228 bkz> ad ırmak, edirmek, ödürmek udurmak, üdürmek,ÖFKE: öfke· I, 195 bkz> öpkeÖGDİ: alkış,I, 515ÖGE: çok akıllı, yaşlı kimse, ulusun büyüğü.I, II, 48, 90, 310, 356ÖGELEMEK: "öge" demek, "öge" adı vermek I, 310 bkz> öklemekÖGE TEGİT: orta halli adamların büyüklerine ve hakan çocuklar ının küçüklerine verilen ungun, I, 356ÖGEY: üvey· I, 123 § ögey ogulÖGMEK: ögmek, sena etmek·I, 174, 472; II, 38ÖGRENMEK: 1ÖGRETMEK: öğretmek· I, 261ÖGREYÜK: görenek, âdet, I, 159, 160ÖGSEMEK: öğmek istemek·I, 277, 278ÖGTÜRMEK: öğdürmek I, 223ÖGÜLMEK: öğülmek, ögünmek·I, 198; III, 343ÖGÜNÇ: ögünç, öğünme.I, 132; III, 449ÖGÜNGÜÇİ: kendini öğen· I, 203ÖGÜNMEK: kendini öğmek· I, 140, 203. 252, 309ÖGÜR: koyun, geyik, bağırtlak ku;u, deve, cariye gibi şeylerín toplu bir halde bulunmas ı, bunların sürüsü, bölük· 1. 54, 236, 285, 389;II, 153;III, 6ÖGÜRLENMEK: at sürüsü, aygıra sahip olmak,başka hayvahlar sürü ve bölük hallne gelmek·I, 292ÖGÜRLÜG ER: koyun ve benzerl hayvanlardan sürüsü bulunan adam·I, 152 § ögürlüg adg ır; kısrakları, eşleri bulunan aygır·I, 152ÖGÜŞMEK: öğü;mek·I, 187ÖGÜT: ögüt, vaaz· I, 51, 89, 102, 440;III, 46, 155, 440 bkz> ötlük, övütÖGÜTLEMEK: ögüt vermek, öğütlemek I, 299ÖK: akıl ve anlayış,I, 48, 96, 243 bkz> öksüzÖK: orta yaşı bulup büyümüş hayvan·I, 48 § ök at; dört ya şını geçmiş at·I, 48ÖK: kendi·I, 71ÖKİL: çok, J, 74ÖKLEMEK: "öge" adı vermek· I, 310 bkz> ögelemekÖKLENMEK: dinlenmek; önceden anlamay ıp sonradan anlamak; (çocuk) büyumek,I, 259, 298ÖKLİMEK: aıtmak, çoğalmak; büyümek.I, 287, 362;II, 366ÖKLİTMEK: çoğaltmak II. 366ÖKLÜNMEK: yığılmak.I, 258ÖKLÜŞMEK: birbiri üzerine yığılmak, toplanmak·I, 241ÖKLÜTMEK: çoğaltmak, arttırmak.I, 264ÖKME: yığılan her ;ey,I, 130 bkz> ökmek § ökme toprak; y ığma toprak,I,130ÖKMEK: yığmak, biriktirmek· I, 168ÖKMEK: toplanmış olan her nesne· I, 105 bkz> ökmeÖLSEMEK: ölmek istemek I, 278ÖLŞEMEK: acıkıp gözleri kararmak, açlıktan bayılayazmak·I, 283 bkz> elşemekÖLŞETMEK: acıktırarak gözü görmez etmek·I, 262, 263 bkz> el şetmekÖLÜG: ölü,I, 15, 72, 463; II, 27, 110, 127, 128, 139, 179, 311, 324;III, 272, 309, 424ÖLÜGSEMEK: ölmek istemek·I, 303ÖLÜM: ölüm·I, 47, 75, 516;II, 74, 134;III, 327. 339ÖLÜT: birbirini öldürme, öldürüşme·I, 52ÖLÜTÇİ: öldüren, katil·I, 52ÖLÜT ER: kuvvetten düşmüş, yaşlı kimse·I, 52ÖLÜTLEMEK: çarpı;mak, aralarında ölüm olayazmak·I, 299ÖMEK: düşündükten sonra anlamak.I, 11ÖMGEN: şah damarının iki tarafında bulunan damar, I, 1·20ÖMZÜK: eğerin ön ve arka tarafları, 11011.I, 105ÖKMEK: kadınların kulaklarına taktıkları altın veya gümüşten yapılmış halka·I, 105ÖKMEKLENMEK: küpelenmek, küpe sahibi olmak· I, 314ÖKSEMEK: yıgmak istemek I, 278ÖKSÜZ: öksüz; şaşkın, akılsız·I, 96 bkz> ökÖKTÜRMEK: yığdırmak·I, 223ÖKÜLGEN: daima yığılan,I, 159ÖKÜLMEK: yığılmak, toplanmak, I, 198, 437; II, 285ÖKÜM: yığın. I, 75 bkz> ökün § öküm toprak; bir tarafa toplanm ış toprak· I, 78ÖKÜN: para, gül ve buna benzer şeylerin yığını· I, 75, 78 bkz> ökümÖKÜNÇ: pişmanlık· I, 132;III, 449ÖKÜNMEK: pişman olmak I, 132, 200, 203; III, 361ÖKÜŞ: çok I 62, 89,167,233, 467, 477, 516; II,156; III, 373, 374ÖKÜŞLENMEK: çok saymak; çok sanmak· I, 303ÖKÜŞ YILKI: haşarı hayvan, harın at· I, 62 390, 438, 498, 501,ÖKÜŞ YILKI: haşarı hayvan,ÖKÜZ: ırmak, dere,I, 59, 513; III, 191, 341ÖKÜZ: öküz· I, 59, 446, 528; III, 421ÖKÜZLENMEK: öküz sahibi olmak I, 293ÖL: ıslak, yaş, nem,I, 48, 338ÖLDECİ: ölecek,I, 438;III, 267ÖLDÜRMEK: öldürmek-I, 224, 522ÖLİMEK: ıslanmak·II, 324;III, 256ÖLİŞMEK: nemlenmek, yaşlık yayılmak·I, 189ÖLİTMEK: ısıtmak I, 213;II, 324ÖLMEK: ölmek I, 15, 38, 41, 54, 115, 228;III, 47ÖNDÜRMEK: (bitki) bitirmek, yetlştirmek; yöneltmek·I, 225ÖNMEK: (bitki) bitmek, yetişmek, neşvünema bulmak; bitmek ,I, 35, 65, 169, 424; II, 21, 204, 328; 111. 359ÖÑ: ön, önce, öndün.1, 40, 115ÖÑ: renk, bir şeyin rengi,I, 41ÖÑDÜN: öndün, önce·I, 40, 115ÖÑDÜNKİ: önceki, III, 14ÖÑEYÜK: bir şeye, bir kimseye mahsus olan, ayr ılan, özel I, 162ÖÑİ: ba;ka, I, 135 bkz> öñinÖÑİK: kadınların takma olarak keçi kılından yaptıkları zülüf· I, 135 § öñik yörgeyek; ulanm ış zülüf·I, 135ÖÑİKLENMEK: zülüflü olınak, takma saç (zülüf) takmak. I, 311, 312 bkz> oñ ıklanmakÖÑİN: başka, başkası·I, 94, 135 bkz>ÖÑİ ÖÑLENMEK: renklenmek, kızarmak, hastalıktan sonra rengi yerine gelmek·I, 289ÖÑLÜG: renkli.I, 41ÖÑMEK: delmek· I, 174 bkz> öñmekÖÑÜK: yastıkların uçlarına yapılan ipek Sal kımlar, saçaklar· I, 135ÖPKE: akciğer, ciğer · I, 128;II, 144; III, 393ÖPKE: öfke, kızgınlık· I, 125, 128, 158, 164,176, 233;III, 392, 428 bkz> öfkeÖPKELEMEK: ciğerine vurmak; öfkelenmek,I, 317; III, 208 bkz> öpkilemekÖPKLİEMEK: öfkelenmek, kızdığı için yüz çevirmek· i, 317 bkz> öpkelemekÖPMEK: öpmek·I, 163, 280ÖPMEK: içmek,I, 163; III, 122 bkz> opmakÖP ÖP: bir kimse çok öğünüp de dediğini tanıklayamazsa, o kimse için söylenir· I, 43ÖPRÜLMEK: -içiilmek 1. 245, 246ÖPRÜŞMEK: içişmek, höpürdetişmek, içmekte yardım ve yarış ^ş0^I, 232 bkz> opruş-makÖPSEMEK: öpmek istemek·I, 275, 280ÖPTÜRMEK: öptürmek I, 217ÖPÜLMEK: öpülmek .. I, 193ÖPÜM: yudum·I, 75ÖPÜNMEK: içer gibl görünmek·I, 198ÖPÜRGEN: daima, çok içiren I, 157ÖPÜRMEK: içirmek I, 171, 176ÖPÜRTMEK: içirtmek III, 427ÖPÜŞ: öpüş (iki kişi arasında)·I, 60ÖPÜŞMEK: õpüşmek·I, 180ÖR: kaftanın koltuk altları· I, 45ÖRÇÜK: örülmü; saç· I, 103 bkz> örgüf, örküçÖRDEK: ördek·I, 103, 104, 222, 528; II, 26; III, 17, 391ÖREN: her şeyin kötüsü·I, 76ÖRGEN: urgan,I, 108, 195ÖRGÜÇ: kadınların başlannda bulunan saç ör-güsü, örülmü ş saç·I, 95, 103 bkz> örçük, örküçÖRGÜÇLENMEK: örgülü saç sahibi olmak·I, 312, 313ÖRİMEK: içten çürümek·III, 252, 253 bkz> ürimekÖRK: yular; at tavlası, 1; 43ÖRKLEMEK: örklemek, sıkı sıkıya bağlamak. III, 443ÖRKÜ: örküç, hörküç,I, 129ÖRKÜÇ: örülmüş saç,I, 103 bkz> örçük, örgüçÖRKÜÇ: dalga·I, 95ÖRKÜÇ: sacayagı.I, 95ÖRKÜÇLENMEK: dalgalanmak.I, 95, 312ÖRKÜÇLENMEK: sacayaklanmak.I, 313ÖRLENMEK: belirmek, çıkmak, yükselnìek.I, 257, 258 bkz> örmekÖRMEK: belirmek, çıkmak, kopmak, yükselmek (bulut).I, 139, 173, 257; III, 398 bkz>örlenmekÖRMEK: õrmek, I,II, 172, 173ÖRME SAÇ: õrme saç, I,II, 129ÖRPEŞMEK: (tüy) ürpermek. I, 229, 230 bkz>orpatmak, ürpekmek, ürpermek, ürpe şmekÖRT: yangın, yanan nesne· I, 42ÖRTELMEK: yakılmak. I, 245ÖRTEMEK: yakmak. I, 129, 245, 272; III, 356ÖRTENMEK: yanmak, tutuşmak, kızarmak· I, 251; II, 133ÖRTEŞMEK: karşılıklı birbirini yakmak; saldırışmak .I, 231; II, 219ÖRTETMEK: yaktırmak· I, 260 örtgün samanı ayrılmış harman, çeç· III, 412, 416 bkz> örtkünÖRTKÜN: harman, samanı ayrılmış harman, çeç; harman zamanı·I, 402, 526;II, 214; III, 412,416 bkz> örtgünÖRTRNEK: örtmek· II, 26; III, 425ÖRTMEN: dam, satıh· III, 412ÖRTÜK: bir şeyin örtüsü, eğer örtüsü· I, 103ÖRTÜLMEK: örtülmek, kapalı kalmak; kanşmak·,I, 139, 244; II, 237ÖRTÜNMEK: örtünmek· I, 250ÖRTÜŞMEK: örtmek, örtmekte yardım etmek, birbírini örteyazmak· I, 230, 231; II, 97ÖRÜK: örülmüş olan her nesne· I, 69ÖRÜK: bir yerde bir müddet kalmak· I, 69ÖRÜLEMEK: ayakta kesmek, boğazlamak, I, 309, 310ÖRÜMÇEK: örümcek, I, 152ÖRTİÑ: gençlerin tirnakları üzerinde bulunan aklık,I, 134 bkz> ak, ürüñ § tırñak örüñi; tırnak beyazlığı· I, 134ÖRÜÑ: arpacıya (afsuncuya) verilen para· I, 134ÖRÜŞMEK: belirmek, yükselmek. I, 186ÖRÜŞMEK: örmekte yardım ve yarış etmek I, 183 örü tartmak birbirine yard ım etmek· III, 382ÖSTİKMEK: özlemek, istek göstermek, I, 244 bkz> öztikmekÖŞERGEN: açlık ve benzerlerinden daima gözü kararan.I, 157ÖŞERMEK: açlıktan göz kararmak. I, 178; III, 68ÖT: acılık; öt kesesi·I, 43ÖT: delik, çukur·I, 31, 43, 276; II, 119, 247; III, 263 bkz> ödÖTELMEK: çalışmak, yorulmak,I, 193ÖTEMEK: ödemek, III, 251ÖTGEN: çok öten.I, 473ÖTGÜNMEK: yansılamak, takllt etmek ve bunda yar ış etmek,I, 254ÖTGÜRMEK: ötüıtmek, sürdürmek; göndermek bir şeyi bir şeyin içinden öteye geçirtmek.I, 226, 227ÖTGÜRÜŞMEK: bir şeyi bir şeye geçirmekte yardım ve yarış etmek; mektupla;nnak·I, 232 bkz> ötrü şmekÖTKİ: ivaz, bedel, karşılık·I, 128ÖTKÜNÇ: hikâye,I, 161 bkz> ötükünçÖTKÜNMEK: hikâye söylemek; hakana dilek sunmak· I, 161, 199 bkz> ötünmekÖTLEŞMEK: yağma zamanında eşya dellk deşik olmak. I, 238, 239ÖTLEŞMEK: savaşmak, uğraîmak,I, 239ÖTLÜG: delikli, delinmiş .III, 30ÖTLÜK: ögüt,I, 102 bkz> ögüt, övütÖTMEK: ötmek·I, 529;II, 290;III,178,194, 240, 384ÖTMEK: bir şeye geçmek; delmek; boşalmak, (karın) sürmek, I, 171, 371, 424; II, 303ÖTMEK: (yenecek) ekmek· II, 268, 276; III, 57ÖTNÜ: ödünçI, 130 bkz> ötünçÖTRÜM: müshil, sürgün ilacı I, 106, 226ÖTRÜŞMEK: göndermek, herhangi bir şeyde yardım ve yarış etmek·I, 232 bkz> ötgürüşmekÖTSEMEK: öte geçmek istemek, delip geçmek istemek I, 276ÖTTÜRMEK: öttürmek·I, 217 bkz> ötürmekÖTUŞ ÖTUŞ: bir çeşit çocuk oyununda "arkada şını, yanındakini, it" anlamına söylenen söz·I, 61ÖTÜG: kusma· I, 68ÖTÜK: hikâye; hakana sunulan dilek· I, 68, 199ÖTÜKÇİ: ötüncü, hakan yanında şefaatçi .II, 144ÖTÜGLÜK KİŞİ: hakandan dileği olan kimse· I, 152 ,ÖTÜKÜNÇ: hikaye.I, 161 bkz> ötkünçÖTÜNÇ: ödünç· I, 131;III, 448 bkz> ötnüÖTÜNMEK: büyüklerden bir dilek istemek·I, 376 bkz> ötkünmek ötünmek hikâye söylemek·I, 199 bkz> ötklinmekÖTÜRMEK: hatırlatmak· I, 267ÖTÜRMEK: delmek, I, 176; II, 44ÖTÜRMEK: hatırlatmak I, 176 bkz> öttürmekÖTÜŞ: bir çeşit çocuk oyunu; bu oyunda ütme, yutma· I, 60 bkz> ütü şÖVÜT: öğüt, nasihat- I, 102 bkz> ögüt, ötlükÖV: ev· I, 81 bkz> ef, ev, ev, üv, üvÖVMEK: ufalamak I, 166 bkz> uvmak, uvmakÖYEZ: öyez, övez, bir çeşit sivrisinek I, 84ÖYLE: öğle vakti· I, 113 bkz> özleÖZ: öz, kendi, nefs; can, ruh, gönül,I, 45, 46, 63, 154, 201, 202, 203, 206.210, 243, 251, 254, 296, 298, 300, 309, 384, 433. 464, 504,513;II,141,145,146,147 ,149,150,151, 155,157, 159, 238, 240, 241, 244, 245, 248, 249,252, 254, 313, 315;III, 5, 14, 33, 43,ÖZ: yürek ve karnın içindeki nesne· I, 46ÖZ: yağ· I, 36, 45ÖZ: iki dağ arasında bulunan dere,I, 46 bkz> öğ, öziÖZ: ağaç özü·I, 46ÖZ: sağır·I, 45 bkz> üz § öz kül; sağır adam· I, 45ÖZEK: beliniç yanında bulunan damar·I, 71ÖZEKLEMEK: ;ah damarını kesmek, şah damarına vurmak, I, 306ÖZELMEK: özlemek III, 131ÖZİ: iki dağ arasındaki yol, geçit·I, 89 bkz> öd, özÖZ KİŞİ: hısım·I, 46 özle öğle vaktl·I, 114 bkz> öyleÖZLEMEK: külde plşlrmek, közleme yapmak, I, 286ÖZLÜG: yağlı· I, 36, 45ÖZLÜK: hususi, hususi at· III, 438ÖZTİKMEK: õzlemek, istek gösternnek·I, 244 bkz> östlkmekÖZÜK: kadınlara verllen ungun·I, 71 § altun özük; alt ın gibi temiz ruhlu kadın,I, 71 § ertini özük; bedeni inci gibi temiz olan kad ın· I, 71ÖZÜK: oyularak havuz yapılan her yer· I, 71ÖZÜK SUV: büyük derelerden ayrılan her çay,kol· I, 71PAMUK: pamuk,I, 380;III, 346PARS: yırtıcı bir hayvan; Türkler'in onikili yıllarından 611-1.I, 344, 346 bkz> barsPARTU: üste giyilen hırka, pardesü·I, 416 bkz>bertüPAT: cibre, her nesnenin çöküntüsü.I, 319PAT: ses ifade eden kelime· I, 319, 320PATLAMAK: kolalamak, mayalı bir tortu ile tortulamak,III, 291 bkz> batlamakPAT TÜŞMEK: ağır bir şey düşerken ses çıkarmak· I, 320PEKMES: pekmez, I, 448 bkz> bekmesPERÇEM: alâmet, belge,I, 483 bkz> beçkemPIŞIG: pişmiş.I, 372, 373, 379, 455;II,124; III, 23, 321 bkz> p ışıkPIŞIG KERPİÇ: pişmiş kerpiç, tuğla, kiremit· I, 373, 455PIŞIGLAMAK: pişirmek· III, 335, 336PIŞIK: pişmiş·I, 379;III, 23 bkz> pışıgPIŞMAK: pişmek, olmak, kımız tulumıınu olması için sallamak.I, 169;II, 12,120; III, 321, 382PIŞRILMAK: pişirilmek. III, 32PIŞURMAK: pişirmek, II, 78PİS: pis, dağar ve tulum gibi şeylerin dibinde kalan çöküntü, tortu· I, 328PİSTİK: egrilmek üzere hazırlanmı;, atılmış pamuk sümeği· I, 476 bkz> bistikPİSTİK: fitil· I, 476 bkz> bistikPORSMUK: porsuk· III, 417 bkz> porsukPORSUK: porsuk·III, 417 bkz> porsmukPOV: bayatsımak veya kokuşmak sonu ekmek üstünde beliren ye şillik. III, 129PÖTÜRMEK: sağlam hale koymak ispat etmek· II, 72, 73 bkz> bütürmekPUS: sis, duman· III, 124 pusarmak pusarmak, sislenmek· II, 78PUS BOLMAK: puslanmak, duman |nmek· III, 124PUSMAK: pusu kurmak, pusuya girmek, I, 434; II, 10 bkz> püsmekPUSUG: pusu· I, 372, 407 bkz> püsügPUSUGLUG: pusu kuran· I, 496 § pusuglug yag ı; pusu kuran düşman· I, 496PUSUKMAK: pusuya girmek, II, 116PUSUŞMAK: birbirine pusu kurmak·II, 101PUŞAK: kederli. I, 154, 378 bkz> bu şak, buşganPUŞMAK: sıkılmak (can), usanmak· I, 373;II, 12, 145; III, 262 bkz> bu şmakPUŞUG: can sıkıntısı· I, 373 bkz> buşugPÜRÇEK: insanın kâkülü, perçeml, atın perçemi. I, 476PÜRÇEKLENMEK: pürçeklenmek, yelesi çıkmak, kâkül (perçem) çıkmak· II, 276PÜRKÜRMEK: bulutlanmak, bürünmek; püskürmek, fışkırmak.II, 170, 171PİLRLENMEK: tomurcuklanmak, filizle^mek. II, 237, 238PÜSMEK: pusu kurmak; çok dövmek, I, 385; II, 10 bkz> pusmakPÜSTÜLİ: "karapazı" denilen, yenilen bir ot·I, 451 bkz> büsteliPÜSÜG: pusu,I, 385 bkz> pusugPÜŞKEL: yufka, pide glbl ince ekmek, çörek·I, 481 bkz> büskeçRAK: fazlalık bildiren edat·I, 7RAPÇAT: angarya, beyin halkın gölüklerini alıp üzerine yük yükletmesi .I, 451-SA: şart bildiren ek,III, 207SA: "sen" anlamına bir kelime·III, 208SABAN: sapan, çift ve çiftçi takım ve aygıtları; çifçilik·I, 402;II, 214; III, 216SABANLAMAK: sapanla sürmek· III, 342 bkz> sapanlamak saç saç (ba ştaki)· I, 14, 42, 69, 172, 176, 246, 319, 321, 342, 354, 403, 488;II, 126, 145, 316, 358; III, 47, 84, 85, 207, 260, 386, 401SAÇ: tava· III, 347SAÇGAK KİŞİ: malını saçan, israf eden kişi I, 470SAÇGIRMAK: saçtırayazmak· II, 187 bkz> saçgurmakSAÇGURMAK: saçtırayazmak· II, 187 bkz> saçgırmakSAÇILMAK: saçılmak· I, 258; II, 122SAÇINDI: nerig saçılan, yayılan şey· I, 449SAÇINMAK: saçmayı iş edinmek· II, 150SAÇITMAK: saçtırmak, dağıtmak, dağıtmayı emretmek.. II, 299SAÇLANMAK: saçlanmak· II, 246SAÇLAŞMAK: birbirinin saçlarını yakalamak. II, 215SAÇLIG: saçlı· I, 464SAÇMAK: saçmak· I, 79, 272; II, 4SAÇRAMAK: sıçramak· II, 133SAÇRATGU: bir çeşit kuş tuzağı· II, 331 bkz> saçrıtguSAÇRATMAK: istemeksizin sıçratmak· II, 331,332 bkz> saçr ıtmakSAÇRITGU: bir çeşit kuş tuzağı· II, 331 bkz> saçratguSAÇRITMAK: istemeksizin sıçratmak· II, 331,332 bkz> saçratmakSAÇTAŞMAK: birbirinin saçlarını yakalamak· II,211SAÇTURMAK: saçtırmak, II, 183, 184SAÇU: elbise ve mendil saçağı, II, 219SAÇUK NEÑ: saçık, saçılmış nesne· I, 381SAÇULAMAK: saçaklamak, saçak yapmak· III, 323SAFDIÇLANMAK: sepet sahibi olmak· II, 271SAG: sağlık, esenlik· I, 89; III, 154 sag sa ğ, tatII, iyi, temiz, halis; sağ, sağlam; sıcak· III, 154 § sag yag; sade yag, sag ya ğ· III, 154, 159SAG: akıl, zeyreklik, anlayı;· III, 153, 154SAG: yün atmak ve kabartmak için kullan ılan "sağ" denen çubuklar· III, 154SAGDIÇ: sagdıç, dost·I, 455;III, 374SAGILMAK: sağılmak·II, 124, 163SAGIM: sağış, sağım· I, 397 § bir sagım süt; bir sağışta sağılan süt· I, 397SAGIN: sağmal·I, 499SAGINLIG: sağmal sahibi, sağmalı olan·I, 499SAGINMAK: sağar gõrünmek·II, 152SAGINMAK: sanmak, zannetmek; sözle yardım etmek· II,SAGIR: içerisine şarap konulan havana benzer söbü bir kap· I, 406SAGIŞMAK: sağmakta yardım ve yarış etmek· II, 101SAGIZ: sakız· I, 365 bkz> sakır, sakızSAGIZLIG: sakızlı, sakızı olan· I, 495SAGIZLIG: çamurlu yapışkan· I, 495SAGIZ TOPRAK: yapışkan toprak· I, 365SAGLIG: sayılı olan her ;ey· I, 464SAGLIK: dişi koyun; sağmal, sağılan hayvan· I, 471, 520; II, 22; III, 102SAGLIKLANMAK: sağmal sahlbl olmak· II, 275SAGMAK: sağmak. I, 389; II, 15, 37, 43. 50, 51, 61, 66; III, 325, 339SAGNAGU: kurumu; kabak·I, 491SAGRAK: sürahi, kâse, kap·I, 100, 468, 471SAGRI: deri, her şeyin derisi· I, 421, 422;III, 350 § yer sagr ısı; yeryüzü·I, 422SAGRILAMAK: kaba derlyi sertle{tirmek·III, 353SAGTURMAK: sağdırmak·II, 185SAGU: ölçek· III, 225, 418SAGULAMAK: ölçeklemek, ölçekle ölçmek· III, 325SAGURMAK: su içmek, suyu Içlrmek, suyu çektirmek, kurutmak, suyunu s ızdırarak keş haline getirmek; tükürmek· II, 18, 80, 81 bkz> sudmak, sutmakSAG YAG: sade yag· III, 154, 159 saht eğerlere, kemerin ba;ına, tokalara işlenen altın veya gümüş l{leme· I, 107 bkz; üstem sak i'şte uyanık ve zeyrek olan·I, 333SAKA: dağ yamacı·III, 226SAKAK: çere·I, 282;II, 286SAKAL: sakal·I, 230, 282, 390;II, 286;III, 228SAKALDURUK: külahın başta durması ve yere düşmemesi için çene altından geçirilerek bağlanan ipekten örülmüş bir kaytan·I, 530SAKALDURUKLANMAK: sakalduruğu bağlamak· III, 205SAKIG: ılgın, yalgın, serap·I, 191; III, 268SAKIMAK: hayal imiş gibi görünmek· III, 268, 269SAKINÇ: sakınacak şey; sıkıntı, sakınma, kaygı·I, 69, 100, 142; III, 333, 374SAKINMAK: sakınmak; sanrnak, düşünmek· I, 242,419;II,153,167;III,61, 361SAKIR: elbiseye bulaşan meyve suyu veya hurma pekmezi gibi nesneler· I, 365 bkz> sag ız, sakızSAKIRGAN: büyük sıçan, geme· I, 521 bkz> sıkırkanSAKIRKU: kene, sakırga· I, 489SAKIŞ: sayma, sayış, III, 247 bkz> sakmak, samak, sanamak, sanmakSAKIZ: elbiseye bulaşan meyve suyu veya hurma pekmezi gibi şeyler· I, 365 bkz> sagız, sakırSAKIZLIG: sakızlı, yapışkan şeyler yapışmış olan· I, 495SAKLANMAK: saklanmak, çekinmek· II, 247SAKLAŞMAK: saklaçmak, gizlennnek· II, 216 "SAKLIK: uyanıklık·I, 471SAKMAK: saymak, I, 85, 384 bkz> sak ış, samak, sanamak, sanmakSAK SAK: nöbetçinin, bekçinin kaleyi ve at ı koruyablimek için uyanık olmasını emreden söz·I, 333SAL: sal·III, 156SAL: kaplardaki sır· III, 157SALÇI: aşçı, mutfakta bulunan kimse· III, 442 § salç ı biçek; aşçı bıçağı, III, 442SALGA AT: gem alınaz, başı sert, çamış at· I, 425SALI: sıva aygıtı, mala· III, 233SALIMLAŞMAK: çarpışmak ve saldıri{mak· II, 258SALINDI: atılan, çıkarılan; erkegin arkaya doğru salıverdiği saç· I, 449 bkz> sulındı § salındı otuñ; sellerin getirerek kıyıya attığı odun· I, 449SALINMAK: sarkmak· II, 154SALIÑULAMAK: yukandan aşağı sarkmak; taşlamak·III, 410SALIŞMAK: sallaşmak, birbirini güreşte sallamak, silkişmek, birbirine sallamak; işaretleşmek, II, 109SALMAK: átmak; bir ;eyle işaret etmek; göndermek, götürmek; toplamak, toplu hale getirmek· II, 24SALÑU: çakıl taşı atılan sapan· III, 379SALTURMAK: saldırtmak; sallatmak, sallamayı emretmek; çıkarıp atmayı emretmek II, 187 samak saymak, I, 281; III, 247, 250 bkz> sak ış, sakmak, sanamak, sanmakSAMAN: saman, I, 415; II, 316SAMANLIG: saman sahibi olan·I, 499, 500SAMDA: ayağa glyilen sandal·I, 418SAMDUY: ılık yemek· III, 240SAMLAMAK: ilâç etmek; sağaltmak· III, 298 bkz> em sem, semSAMSITMAK: incitmek· II, 336SAMURSAK: sarımsak, sarmısak· I, 527 bkz> sarmusakSAMURTUG IŞ: içinden çıkılamayan karışık i;, I, 494SAN: sayı, sayma, addü itibar, III, 157, 429SANAÇ: dağarcık· I, 358 § sanaç kesürgü; kırmızı dağarcık· I, 358SANAMAK: saymak· III, 274 bkz> sakış,sakmak,samak, sanmakSANÇIKMAK: yenilmek; vurulmak, sancılmak· II, 228SANÇILMAK: saplanmak, sancılmak; (asker, ordu) yenilmek. II, 231SANÇIŞMAK: birbirine hançer, bıçak gibi şeyler saplamak, birbirine sanc ımak; birbirlyle savaş yapmak· II, 217SANÇMAK: sançmak, dürtmek, sokmak; yenmek· III, 420SANDIRIŞ: kavga, çekişme· I, 402; II, 214;III, 416 bkz> sandr ış, sandruşSANDIRIŞMAK: kavga etmeki saçmalamak·II, 214 bkz> sanr ışmak, sanruşmakSANDRIMAK: saçmalamak· III, 281 bkz> sanrımakSANDRIŞ: çekişme· III, 416 bkz> sandırış, sandruşSANDRUŞ: çekişme· III, 416 bkz> sandırış, sandrışSANDUVAÇ: bülbül·I, 529;III, 178, 311SANGARMAK: bir şeyden saymak, bir şeye nispet etmek· II, 188, 189SANMAK: saymak, sayılmak; sanmak,I, 68;II, 28 bkz> sak ış, sakmak, samak, sanamakSANRIMAK: saçmalamak.III, 281 bkz> sandrımakSANRIŞMAK: saçmalamak·II, 214 bkz> sandırışmak, sanruşmakSANRUŞMAK: saçmalamak·II, 213 bkz> sandırışmak, sanrışmakSAÑ: kuş pisliği·III, 357SAÑA: sana·I, 391, 392, 423;II, 57, 78, 193; III ,156, 208, 272, 285, 313, 315, 322, 368, 372, 440SAÑAN: tadı buruk olan· III, 376SAÑLAMAK: kuş pislemek. III, 403SAÑLATMAK: kuş pisletmek. II, 359SAP: sap, kılıç veya bıçak sapı· I, 384; III, 145SAP: bir söze verilecek cevapta sıra, yanut; değirmende, su!amada ve gezekte sıra· III,145SAPANLAMAK: sapanla sürmek, III, 342 bkz>sabanlamakSAPIG: çadırın eteği· I, 374SAPILMAK: saplanmak, birisi giderken yan ına takılmak, katılmak· II, 120SAPIMAK: sallamak, hareket ettirmek· III, 256, 257SAPINMAK: saplamayı üzerine almak, saplar gibi görünmek II, 150SAPITGAN: daima sallayan·I, 513SAPITMAK: sallamak, hareket ettirmek; sallatmak II, 298SAPLAMAK: sap yapmak·III, 296SAPLATMAK: saplatmak, sap taktırmak·II, 344SAPLIK: saplık, kılıç ve bıçak gibi şeylere sap olmaya yarayan nesne·I, 470SAPMAK: ipliği iğneye geçirmek, saplamak; bir şeyi sarmak, cinsinden eksik kalan bir şeyi başkasıyle tamannlamak· II, 3, 4SAPTURMAK: ördürmek, yamatmak. II, 183SARAGUÇ: kadın yaşmağı· I, 487SARAGUÇLANMAK: başörtüsü örtmek· III, 205SARAN: hasis, cimri, II, 250SARANLAMAK: pinti saymak, pintilere nispet etmek· III, 345SARANLIK: pintilik, cimrilik I, 504SARGAN: çorak yerlerde biten bir ot·I, 438SARGAN KAMIŞ: kamışı kurutan tepe·I, 439SARGAN YER: "sargan"ın bittiği yer·I, 438SARGARMAK: sararmak·I, 69, 486;II, 187, 188SARIÇGA: çekirge, I, 489 bkz> sırıçgaSARIÇGA ER: gevşek ve tembel adam· I, 489SARIG: sarı, sarı renk· I, 329, 374, 395; III, 162, 224 § sapSARIG:SARIG ERÜK: kayısı, zerdali·I, 69SARIG KEZİK: sarılık hastalığı·I, 391SARIGLAMAK: sarılamak, sarı yapmak· III, 336SARIGLIG: sarılık hastalığı olan· I, 496, 500SARIGLIK: sanlık· I, 503 sarıg surıg herhangi bir sarı renk· I, 374SARIG SUV: karında toplanan sarı su· I, 374SARIG TURMA: havuç· I, 431 bkz> geşür, gezer, gizriSARILMAK: kırmak, darılmak· II, 123 bkz; sarmak, sermek, sürmekSARILMAK: sarılmak II, 123SARIM: ibrik, testi glbi şeylerden içilecek olan nesnenin süzülmesi Için bu kaplar ın ağzına gerilen ipek kumaş parçası· I, 397SARIÑULAMAK: buz ve benzeri ;eyler üstıinden kaymak. III, 409, 410 bkz> seriñülemekSARINMAK: bir şeyi sarınmak, ôrtünmek; bir işe sanlmak· II, 151SARIŞMAK: sarmakta yardım ve yarış etmek· II, 96SARITMAK: sardırmak, sarmayı emretmek· II, 304 bkz> sarutmakSARKAÇ: karamuk; yaban hindibasına benzer bir ot· I, 454; III, 240SARKAÇLANMAK: yerde yaban hindibasına benzer bir ot bitmek, karamuk otu bitmek II, 271 bkz> surkuçlanmakSARKANIK: hayvanlardaki "kırk bayır" denen işkembe·III, 179 bkz> sarkayıkSARKAYIK: hayvanlardaki "kırk bayır" denen işkembe· III, 179 bkz> sarkanıkSARKIM: soğuk günlerde kar glbi yağan çiğ·I, 485SARKINDI SUV: iri su damlası·I, 493SARKIŞMAK: çok damlamak.II, 214, 215SARKITMAK: damlatmak· II, 339SARKMAK: akar şey sızıp damlamak; uyuşmak, III, 421SARKURMAK: damlatmak· II, 189SARLAMAK: sarmak,III, 296SARLANMAK: sarınmak, sarılmak.II, 246SARLAŞMAK: sarmakta yardım ve yarış etmek·II, 215SARLATMAK: sardırmak, II, 346SARMAÇUK: bir çeşit şehriye .I, 527SARMAK: bir şeyi süzmek ve ayırmak; olgun hale gelmek,III, 167 bkz> sarmalmak, sarma şmak, sarmatmak, sermetmekSARMAK: kızmak, çıkışmak, sertelmek, sert söz söylemek II, 38, 39;III, 181 bkz> sar ılmak, sermek,SÜRMEK:SARMALMAK: süzülmek,dolanmak II, 233, 237 bkz> sarma şmak, sarmatmak, sermetmekSARMALMAK: sarılmak, dolanmak.II, 233, 237SARMAŞ: sarmaş, bir şeyin bir ;eye sarılması.I, 460SARMAŞ BOLMAK: halk birbirine kanşmak·I, 460SARMAŞMAK: sarmakta yardım etmek·II, 216SARMAŞMAK: karışmak; süzülmek; bir akarın içinden başka bir şey çıkmak, bunda yardım ve yarış: etmek,II, 216, 217 bkz> sarmak, sarmalmak, sarmatmak, sermetmekSARMATMAK: sardırmak. II, 349SARMATMAK: bir şeyi sudan ayırıp çıkartmak, süzdürmek. II, 349 bkz> sarmak, sarmalmak, sarma şmak, sermetmekSARMUSAK: sarmısak, sarımsak·I, 527 bkz> samursakSARNIÇ: deve derisinden yapılan su tulumu; ağaçtan oyulmuş kap·I, 454SARSAL: sansar, samura benzer bir hayvanc ık· I, 483SARSIG: katı ve sert olan her şey·I, 464 § sarsıg söz; katı söz,I, 464SARSITMAK: sert ve kaba muarnele yaptırmak, II. 336SART: tacir, tecimen, satıcı,I, 66, 342;III, 13SARTLAMAK: sart (tecimen, tacir) saymak· III, 444SART SURT: "zart zurt", "fart furt" gibi ses bildiren söz· I, 342SART SURT KILMAK: "zart zurt", "fart furt" gibi ses çıkarmak· I, 342SARUMAK: sarmak· III, 262SARUTMAK: sardırmak, sarmayı emretmek· II, 304 bkz> sarıtmakSASIG: kokmuş· I, 372SASIG BARIG: kokmuç, sası· I, 372SASIK: saksı· I, 382SASIMAK: sasımak, kokmak· III, 265SAŞ: ürkek, III, 152SAŞTURMAK: sayışmak, kesişmek· II, 185 bkz> sayışturmakSAŞURMAK: arasını ayırmak· II, 79SATA: mercan, III, 218SATGALMAK: çiğnenmek; borç, takas yapılmak· II, 233SATGAMAK: çiğnemek; bir yol bir yola çat ılmak; uğramak; ödeşmek; kar;ılaştırmak· III, 288SATGAN: satan, çok satan, II, 296SATGAŞMAK: rastgelnnek, kavuşmak; sataşmak, saldırışmak; sayışmak, ödeşmek, II, 214SATGUÇI: satıcı·II, 296SATGULUK: satmaya hakkı olan·II, 297SATIG: satış, satma·I, 374SATIGLAMAK: satışmak·III, 336 bkz> satıglaşmakSATIGLAŞMAK: satışmak·III, 336 bkz> satıglamak,SATIGLI: satmak azminde olan·II, 297SATIGLIK: satılık·I, 503SATIGSAK: satmak isteyen·II, 296, 297SATIGSAMAK: satmak Istennek·III, 333SATILMAK: satılmak II, 121SATINMAK: satar görünmek· II, 150SATIR: "piç, aslı belirsiz" anlamına sövme .I,406SATIŞGAN ALIŞGAN: daima alıp satan,I, 518, 519SATIŞGAN TAVIŞGAN: daima satan ve tasarruf eden; daima alan satan· I, 519SATIŞMAK: satmakta yardım ve yarış etmek, karşılıklı alış veriş etmek II, 89;III, 71SATLANMAK: cesaret göstermek, cüret etmek, at ılmak· II, 248SATMA: kulübe, bağ bekçisinin geceleri bar ınmak için ağaç üzerinde yaptığı çardak· I, 433SATMAK: satmak. I, 519; II, 193, 219, 294, 295, 296SATSAMAK: satmak istemek· III, 284SATTAÇI: satıcı· II, 296SATTURMAK: sattirmak· II, 183SATULAMAK: faydasız söz söylemek, gevezelik etmek· III, 194, 323SATURMAK: saydırmak· III, 186, 187, 192SAV: şöhret, san·III, 43SAV: söz, haber, salık; mektup; risale; atalar sözü, darb ımesel; kıssa, hikâye, tarihsel şeyler,I, 97, 207, 362, 409, 471, 508, 523, 524; II, 20; III, 154, 155, 158, 441SAVAŞMAK: sava;mak, çarpı;mak·II, 102SAVÇI: elçi, peygamber; hısım ve dünürler ara sındaki elçi·III, 154, 441SAVDIÇ: sepet, sele, I, 173, 455SAVILMAK: savulmak; (güneş) inmek I, 106; II, 170 bkz> savulmakSAVLAMAK: söylemek, atalar sözü söylemek· III, 297SAVLANMAK: atalar sözu söylemek· III, 199SAVLAŞMAK: birbirine sav söylemek; sal ık vermek; herhangi bir şey üzerine konuşmak, II, 215, 216SAVRAMAK: savulmak; azalmak, seyrekle şmek, savsamak, gevşemek; savmak, sağalmak· III, 41, 278, 281 bkz> savrımak, sevremekSAVRIMAK: azalmak, seyrekleşmek, III, 278 bkz> savramak, sevremekSAVRUKMAK: savrulmak, akan su köpüre kö-püre dalgalanarak çalkalanmak, II, 172, 228SAVRULMAK: savrulmak, saçılmak· II, 232SAVRUŞMAK: savurmakta yardım etmek·II, 212, 213SAVULMAK: bulunduğu halden ayrılmak, bir yana eğilmek, batmak; savulmak, gitmek II, 125, 163;III, 80 bkz> savılmakSAVURMAK: savurmak, saçmak·I, 330;II, 82SAVURTMAK: savurtmak III, 431SAY: kara taşlık yer· III, 158SAY: vücuda giyilen zırh, III, 158 § say yarık; demir göğüslük III, 15, 158SAYGIRMAK: yer kara taşlı olayazmak. III, 193SAYIKMAK: yer kara taşlı 0111^.III, 189, 190SAYILGAN ETİLGEN: birçok işlere giren çıkan· I, 158SAYIŞ: ödenek· III, 126 bkz> seyşSAYIŞTURMAK: sayışmak, kesişmek, II, 185 bkz> saşturmakSAYPAMAK: israf etmek III, 310, 311SAYPATMAK: israf ettirmek II, 357SAYRAMAK: şakımak, ötüşmek; saçmalamak, hezeyan etmek,I, 467;III, 240, 311SAYRAMLANMAK: su azalmak, sığ bir hal almak, su biraz çekilmek· III, 205SAYRAM SUV: topuktan yukarı çıkmayan sığ su II,.111, 176SAYRATMAK: çok söyletmek II, 357SAZINÇI TAŞI: alçı taşı· III, 375SEÇE: serçe kuşu· III, 219SEÇİŞMEK: saçmakta yardım ve yarış etmek·II, 92SEDRETMEK: seyrek hale getirmek; seyretmek. II, 332SEDREK(G): seyrek,I, 384, 477 § sedrek böz; seyrek bez·I, 477SEDREK KAPUG: parmaklıklı kapı·I, 478SEDREMEK: incelmek, seyremek, seyrekle şmek; elbise erpimek.III, 167, 277SEDREŞMEK: seyrekleşmek. II, 211SEFİNÇ: memnun olma, sevinç· III, 377 bkz> sevinçSEGİRTMEK: segirtmek, koşturmak II, 274; III, 429 bkz> sekirtmekSEGREMEK: seğirtmek·I, 142 bkz> sekremek, sekrimekSEGRİŞMEK: seğrişmek, koşuşmak, seğirtmekte yardım ve yarış etmek· I, 214; II, 225 bkz> sekri şmekSEKİRTMEK: seğirtmek, koşturmak· II, 274; III, 429, 431, 432 bkz> segirtmekSEKİTMEK: sektirmek· II, 310SEKİZ: sayıda sekiz·I, 365 bkz> sekkizSEKİZ ON: sayıda seksen·I, 437 bkz> seksünSEKKİZ: sayıda sekiz·I, 365 bkz> sekizSEKREMEK: seglrtmek,I, 142 bkz> segremek, sekrimekSEKRİMEK: seğirtmek· I, 354; III, 281 bkz>.segremek, sekremekSEKRİŞMEK: seğrişmek, koşuşmak, sejlrtmekte yardım ve yariş etmek I, 214; II, 225 bkz> segri şmekSEKRİTMEK: sıçratmak, atlatmak· II, 333SEKSÜN: sayıda seksen·I, 437 bkz> sekiz onSEKÜ: dükkân; seki·III, 230SELÇÜK SÜ-BAŞI: Selçuk hanlannın dedesi olan kişi-I, 478SEM: ilâç·III, 157 bkz> em sem, samlamakSEMİZ: semiz· I, 365 bkz> semüzSEMİZLİK: semızlik. I, 507SEMRİMEK: semirmek, yağlanmak· II, 365; III, 281SEMRİŞMEK: semizleşmek II, 213SEMRİTMEK: semirtmek.II, 333SEMÜRGÜK: bülbüle benzer bir kuş·II, 290SEMÜZ: semiz·I, 285 bkz> semizSEN: sen·1, 36, 43, 74, 76, 79,87,110, 126, 134, 207, 281, 339, 353. 365, 391, 403, 412, 462, 529;II, 40, 42, 69, 167, 185, 204, 347; III, 26, 124,131,138,145,147,154,173,178,179. 207, 208, 214, 222, 233, 234, 256, 349, 357, 367, 440-SENKEÇ: fındık küçüklüğünde akı ve kırmızısı olan bır çeşit tatlı elma.I, 455 bkz> señeçSENLEMEK: "sen" diye aytamak, küçük say ılmak III, 298SENLETMEK: "sen" ile aytatmak·II, 346, 347SEÑEÇ: fındık gibi küçük ve tatlı bir elma·III, 381 bkz> senkeçSEÑEK: su içilen testi; ağaçtan oyulmuş su kabı, III, 367SEÑİL: insanın yüzünde çıkan siyil, ergenselik; yüzde olan çi ğit hastalığı· I, 483SEÑİR: dağ çıkıntısı, dağ burnu; herhangi bir duvarın ucu .III, 360, 362SEÑREGÜ: her zaman burnundan sümük akan çocu ğa sövmede kullanılan kelime·III, 387SEÑREGÜ AT: engi hastalığına tutulmuş olup burnundan irln gibi sümük akan at·III, 387SEP: gelinin malı olan çeyiz·I, 319SEPTÜRMEK: çeyizlemek, çeyizle güveyin evine gönderme ği enrıretmek· II, 182SERGEK: sarhoşun, sarhoşluk yüzünden iki tarafa sallan ınası· II, 289SERGEKLEMEK: yalpalanmak, iki yana sallanmak II, 289SERİLMEK: sarsılmak, sendelemek, yalpa ile dü şeyazmak· 1. 196; II, 123SERİNMEK: sabretmek,II, 167; III, 233SERİÑÜLEMEK: buz ve benzeri şeyler üstünden kaymak· III, 400, 410 bkz> sar ıñulamakSERK: saksı ve saksı kırıkları·I, 353SERKER: haydut, yol kesen·I, 457SERMEK: sabretmek·II, 7, 38SERMEK: kızmak, çıkışmak, sertelmek, sert ve kaba söz söylemek,II, 38, 39;III, 181 bkz> sar ılmak, sarmak, sürmekSERMETMEK: bir şeyi sudan åyırıp çıkartmak, süzdürmek. II, 349 bkz> sarmak, sarmalmak, sarma şmak, sarmatmakSERÜ: evlerde üzerine eşya konan raf· III, 221SESİNMEK: niyetlenmek, hazırlanmak; (at) bağından çõzülmek üzere olmak· II, 152 bkz> se şilmek, seşlinmek, seşümekSEŞİLGEN: daima çözülen·I, 524, 525SEŞİLMEK: çözülmek, ayrılmak.II, 124; III, 102 bkz> sesinmek, se şlinmek, seşümekSEŞLİNMEK: çözülmek, bagından boşanmak. II, 247 bkz> sesinmek, se şilmek, seşümekSEŞMEK: çözmek· II, 13, 14 bkz> şeşmekSEŞTÜRMEK: çözdürmek, II, 184, 185, 187 bkz> şeştürmekSEŞÜK: çözük, çözülmüş· I, 390SEŞÜMEK: gevşemek, çözüleyazmak. III, 267· bkz> sesinmek, se şilmek, 'seşlinmek,SEVİNÇ: sevinç, I, 12; III, 373, 374 bkz> sefinçSEVİNMEK: sevinmek. I, 12. 100, 142, 285, 419; II, 167, 268; III, 87, 159 bkz> sevünmekSEVİŞMEK: sevişmek· II, 102SEVMEK: sevmek· II, 15; III, 175, 385SEVREMEK: seyremek· I, 103 bkz> savramak, savr ımakSEVRİTMEK: eşyayı boşaltmak, işi bitirmek ve işten vaz geçmek II, 332, 333, 335SEVTIİRMEK: sevdirmek.II, 185SEVÜK: sevgili, seviIen. I, 94, 390SEVÜKLÜK: sevgi- II, 172SEVÜKSÜZ: sevgisiz· II, 250SEVÜNMEK: sevinmek. II, 153 bkz>SEVİNMEK SEY: ; ödenek· III, 126 bkz> say ışSEZİNMEK: sezinmek, sanmak· I, 419; II, 152SEZİK: seziş, sezme· I, 408; II, 152SEZİKMEK: sezmek· II, 117SIBIZGU: düdük, boru·I, 217, 246, 489 bkz> s ıbuzguSIBUZGU: düdük, boru·I, 176 bkz> sıbızguSIÇGAK: sıçırgan, sık sık sıçan· I, 470SIÇGAN: sıçan, fare· I, 75, 345, 409, 438; II, 263; III, 263, 267. 282, 412SIÇGAN YILI: Türkler'in onikili yıllarından biri· I, 345, 438SIÇITMAK: sıçırtmak·II, 300SIÇMAK: sıçmak,I, 343;II, 4SIÇTURMAK: sıçtırmak .II, 184SIDIRGAK: çatal tırnaklı olan sığır, geyik gibi hayvanlar ın tırnakları· I, 502SIDRIM: sırım.I, 485 bkz> sıdrımSIDRIM IŞLIG ER: işlediği işi bitiren, başkasına bırakmayan adann·I, 485SIDRIŞMAK: sıyırmakta, kar kürümekte yardım etmek II, 211 bkz> sıdrışmakSIDIG: kaftanın göğse kadar olan iki eteğinden biri.I, 374, 389 bkz> sidigSIDIG: diş etleri arasındaki a(iklık·I, 374 bkz> sıgzagSIDIRGAN: sıyırmak yaratilışında olan, daima sıyıran·I, 517SIDIRMAK: sıyırmak· I, 517SIDRILMAK: sıyrılıp kaçmak, kaymak; bütün kıvrıntı ve büküntüleriyle yola bak ılmak ve düşünülmek. II, 231, 232SIDRIM: sıyrım; sırım· I, 517 bkz> sıdrımSIDRIŞMAK: sıyırmakta ve kar kürümekte yardım etmek· II, 211 bkz> sıdrışmak-SIG (·SİG): isim sonuna getirilen benzetme eki, III, 128SIGAN SAÇ: sığanmış saç, kıvırcık olmayan saç· I, 403SIGDATMAK: ağlatmak· II, 327 bkz> sıgtatmak, sıhtatmakSIGINMAK: sığınmak· II, 152, 160SIGIR: hanların halk ile beraber yaptığı sürgün avı- I, 364SIGIR: sığır· I, 364; II, 79, 189 § suvSIGIRI: ; manda· I, 368SIGIRÇIK: sığırcık kuşu· I, 501 bkz> sıgırçukSIGIRÇUK: sığırcık kuşu·I, 505 bkz> sıgırçıkSIGIRLAMAK: sığırdan saymak, sığıra nispet etmek,III, 331SIGIRLIG: sığırlı, sığır sahibi· I, 495SIGIT: ağlama, ağlayı;·I, 356 bkz> sıhıtSIGMAK: sığmak; tesir etmek, dokunmak, koymak·I, 183, 359, 397; II, 15SIGRA: iki dağ arasındaki geniş dere·I, 422SIGRUŞMAK: 51^5111-11^.II, 212SIGTAMAK: ağlamak. III, 275, 355 bkz> sıhtamakSIGTAŞMAK: ağlaşmak. II, 211 bkz> sıhtaşmakSIGTATMAK: ağlatmak, II, 360 bkz> sıgdatmak,sığtatmakSIGTURMAK: sığdırmak· II, 185SIGUN: yaban sığırı, dağ keçisi tekesi· I, 409SIGUN OT: kökü insana benzeyen, çiftle;me kuvveti kalmayanlarca kullan ılıp erkeğl ve dişisi bulunan ve erkeği erkeğe, dişisi kadına verilen bir ot·I, 409SIGURMAK: sığdırmak.II, 81SIGZAG: dişlerin arasındaki açıklık,I, 464 bkz> sıdıgSIGZALMAK: bir şeyi bir şeye sığdırmak, sıkıştırmak·II, 232, 233SIGZAMAK: dişek ve hilâl ile diş kurcalamak; papuçta diki ş arasına parça koyarak sızgı yapmak, iki şeyin arasına bir şey sıkıştırıp koymak,III, 283SIGZIG: mest ve ayakkabı gibi şeylerde iki dikiş arasına konulan sahtiyan·I, 464SIGZIG: iki şeyi birleştiren kenet·I, 464SIĞIT: aglama·III, 275 bkz> sıgıtSIĞTAMAK: ağlamak.III, 275 bkz> sıgtamakSIĞTAŞMAK: aglaşmak·II, 211 bkz> sıgtaşmakSIĞTATMAK: aglatmak,II, 327 bkz> sıgdatmak, sıgtatmakSIK: az,III, 130SIKAMAK: el ile sığamak· III, 269SIKILMAK: sıkılmak· II, 125SIKIRKAN: büyük sıçan, geme, I, 521;II, 263 bkz> sak ırkanSIKIRMAK: ıslık çalmak·II, 83SIKIŞ: itişme, çarpışma·I, 368SIKIŞMAK: sıkışmak, sıkmakta yardım ve yarış etmek·II, 104SIKLIŞMAK: sıkışmak, sıkılmak.,II, 216SIKMAK: sıkmak·II, 18SIKMAN: üzüm sıkma zarnanı·I, 444SIKRIŞMAK: birlikte ıslık çalmak,II, 213SIKTURMAK: sıktırmak, sıkılnmak,II, 186SIMAK: kırmak; bozmak; yenmek, galebe etmek, I, 282, 382, 473; III, 249SIMSIMRAK: bir çeşit yemek· III, 136SIN: boy, bos· III, 138SIN: mezar·III, 65, 138SINALMAK: sınanmak·II, 126SINAMAK: denemek, sınamak· I, 242; III, 273SINATMAK: sınatmak, tecrübe 0111^0^II, 312, 313SINÇGAN: mugaylan dikeni, Lycium europeum· III, 146SINDU: makas· I, 418SINLIG: boylu poslu· III, 138SINMAK: kırılmak, bozulmak, incitmek I, 254; II, 19, 29; III, 365SINUK: sınık, kırılmı;· III, 365 bkz>SIÑUK: sııîgar bir şeyin tarafı, yanı· III, 375SIÑARLAMAK: yalnız ve yardımcısız bulduğu için zayıf görüp ôç almak· III, 409SIÑARSUK: iki kişi bir ata bindiğinde ikincinin oturduğu yer, III, 388SIÑILAMAK: soğuktan zırıncımak, donacak halde soğumak; çınlamak· III, 405SIÑUK: sınık, kırılmış· III, 365 bkz> sınukSIP: iki yaşına girmiş olan tay· I, 207, 319;III, 158SIP AKUR: hayvan torbası· I, 487 § sıp akurı; hayvan torbası; ikl yaşındaki tayın yem yedigi yer· I, 487SIR: kendisiyle Çin kâseleri dlâlan ıp üzerine nakış yapılan macun, sır· I, 324SIR: ağustos böceginin, kalem ve kaleme benzer şeylerin çıkardığı sesi anlatan bir kelime. I, 324SIR ETMEK: (agustos böcegi) ötmek· I, 324SIRIÇGA: sırça· I, 489SIRIÇGA: çekirge· I, 489 bkz> sarıçgaSIRIÇGA ER: gevşek ve tembel adam, I, 489SIRILMAK: bulaşmak, yapı;mak· II, 123, 124SIRIMAK: pislemek, siymek; sık dlkişle dlkmek· III, 262SIRIŞMAK: sık dikmekte yardım etmek·II, 96SIRITMAK: sık diktirmek·II, 304SIRLAMAK: sırlamak, sır vurmak·III, 296SIRLANMAK: (işe) hazırlanmak; sırlanmak·II, 246, 247SIRLATMAK: sırlatmak·II, 346SIRLIG: sırlı, nakışlı.I, 324 § sırlıg ayak; sırlı kâse·I, 324SIRMAK: eşek palanındaki teyeltl·I, 471SIRT: kıl, kalın kıl; bayır, yokuş, sırt, küçük dere· I, 342SIRTIG: herhangi bir sözün izeridir kl hepsl de ğil bir parçası anla;ılabilır·I, 463 sırtıg bulmak sözün izerini bulmak·I, 463SIRTLAMAK: kuyruğu iple bükmek; küçük bir dereden yukar ı çıkmak.III, 444SIRUK: sırık, çadır direği. I. 381SIRUKLUK: sırıklık,I, 503, 505SIŞ: şiş, tutmaç şişi.I, 331;II, 15, 174; III, 125bkz> şışSİŞ: şişmiş olan her nesne, yumru· III, 125, 184 bkz> s ışılmak, sişSIŞILMAK: kabına sığmayacak kadar su ile şişmek, II, 124 bkz> sış, sişSITGALMAK: sığanmak, sığanılmak II, 233SITGAMAK: sığamak·I, 325; 111. 288SITGANMAK: sığanmak·II, 245, 246SITGAŞMAK: sıgaşmak, sığamakta yardım ve yarış etmek·II, 214SITURMAK: kestirmek, kıydırmak, kırdırmak. III, 187SIYUMAK: yenmek, bozmak, yarmak.I, 123, 128SIZGURMAK: sızdırmak, eritm·ek; arıklatmlak, zayıflatmak· II, 188SIZITMAK: sızdırmak, I, 374; II, 305, 306SIZLAG: soğuk su içmekten veya buz çi ğnemekten dişlerin üşüyerek uyuşması, I, 464SIZLAMAK: sızlamak, ağrımak. III, 297SIZLATMAK: sızlatmak, soğuktan ağrı veya 'sızı duyurmak· II, 346SIZLATSI(-Sİ): sónu sâkin kelimelerde izafet edat ı· III, 209, 210SIZMAK: sızmak, erimek; (güneş) belirmek, ucu görünmek; arıklamak, zayıflamak· II, 9, 10; III, 182SİBEK: değirmen taşının üzerinde döndüğü demir.I, 389SİBEK: sübek, çocuğun içine işemesi için beşiğe konan kamış,I, 389SİBİZ KİŞİ: alık, dalgın adam,I, 406SİDÜK: sidik·I, 389 bkz> sidükSİDİG: kaftanın iki yanından, sağ ve sol taraflarından birisi,I, 389 bkz> sıdıgSİDİTMEK: işetmek·II, 302SİDMEK: işemek, siymek,II, 295;III, 321, 440 bkz> sitmekSİDTÜRMEK: işetmek, siydirmek·II, 183 bkz> sittürmekSİDÜK: sidik, III, 321 bkz> sidükSİGİL: siyil·I, 394SİGRİG: dağda atlamakla geçilen yer·I, 478 bkz> sikrigSİK: sik,I, 201, 334SİKİLMEK: sikilmek II, 126SİKİŞ: sikiş, I, 369SİKİŞMEK: sikişmek· II, 107SİKİTMEK: düzdürmek, siktirmek II, 309SİKKEN: her zaman siken·I, 401SİKMEK: sikmek· I, 401; II, 22SİKRİG: dağda atlamakla geçilen yer· I, 478 bkz> sigrigSİKTÜRMEK: siktirmek II, 186SİL: her yemekten tiksinen, bogazs ız insan; az yem yiyen hayvan· III, 134SİLİG: temiz, ince, yakışıklı, tatlı dilli. I, 390SİLKMEK: silkmek, III, 422, 423SİLKİNMEK: silkinmek; ürpermek· II, 246SİN: sen· III, 138SİNÇÜ: somunla yufka arası bir çeşit ekmek, pide. I, 417SİÑ: çınlama, vızlama sesi· III, 358SİÑDÜRMEK: sindirmek, hazmettirmek; saklamak· III, 397 bkz> siñirmek, singürmekSİÑ ETMEK: çınlamak, vızlamak· III, 358SİÑEK: sinek, sivrlsinek, karaslnek. II, 13, 352;III, 100, 367SİÑİ: içe sinen, hazmolunan, III, 368SİÑİL: kocanın kendinden küçük kız kardeşi I,57;III, 7, 366SİÑİLLENMEK: kız kardeş edinmek.III, 408SİÑİR: 51^1-.I, 520;III, 362SİÑİRLEMEK: sinir sarmak·III, 409SİÑİRLENMEK: sinirlenmek, siniri çoğalmak, sinir sarılmak.III, 407SİÑİRMEK: sindirmek, emdirmek III, 392 bkz> siñdürmek, siñürmekSİÑİŞMEK: çekilmek; başkasının parçaları arasına sinip sızmak (akarlar için) III, 394SİÑMEK: sinmek, hazmedilmek; işlemek, girmek; saklanmak, sahibine sormadan bir yere girip sinmek III, 155. 391SİÑÜRMEK: yutmak, hazmetmek. III, 392, 397bkz> siñdürmek, siñirmekSİÑÜT: karşılığına bir şey verilmeyen ve geri gönderilmeyen arma ğan. III, 362 bkz> süñütSİPÜT: karabiber, kimyon gibi yemeğe katılan bir ot· I, 356SİRKE: sirke,I, 191, 207, 209, 430;II, 30, 138, 295, 337; III, 121, 252, 284SİRKE: bit yumurtası, sirke· I, 430SİRKELEMEK: (bir şeye) sirke katmak; (baştan) sirke toplamak III, 353SİRKELENMEK: sirkelenmek, (baş) bit yavrusu (sirke) ile dolmak·III, 202SİŞ: şişmiş olan her nesne, yumru. bkz> sış, sışılmakSİTMEK: işemek II, 295 bkz> sidmekSİTTÜRMEK: işetmek, siydirmek·II, 183 bkz>sidtürmekSİZ: siz, büyük ve sayılan kişilere "sen" yerinde aytanan sôz,I, 25, 339, 365. 376,407;II, 347; III, 124SİZLEMEK: aytarken büyüklemek· III, 298SİZLETMEK: "siz" diye aytatmak, hitap ettirmek II, 347SOGAN: soğan, I, 409 bkz> sogunSOGAN YILAN: tulum gibi irl bir yılan· I, 409SOGIMAK: soğumak. III, 268SOGLIMAK: aramak için elini koynuna sokmak· III, 297 bkz> sogl ıtmak, sogratmak, sugratmakSOGLITMAK: aramak için elini koynuna sokturmak II 346 bkz> sogl ımak, sogratmak, sugratmakSOGMAK: elde etmek, edinmek· II, 15 bkz> sogratmak, sogurmak, sugratmakSOGRAŞMAK: sormak, emmek,II, 212SOGRATMAK: aratmak, aratarak her şeyi görmek·II, 332 bkz> sogl ımak, soglıtmak, sogmak, sogurmak, sugratmak ;SOGUK: soguk·I, 503SOGUKLANMAK: soguk bulmak veya soğuk saymak·II, 266, 267SOGUKLUK: sogukluk için hazırlanmış·I, 503SOGULGAN: daima çabuk soğulan, sızıp kaybolan. I, 520SOGULMAK: (su) topraga sızıp kaybolmak, (su, süt) çekilmek, azalmak.II, 124, 125, 139, 163, 170SOGUN: sogan. I, 409 bkz> soganSOGUNLUG: soğanlı, I, 499SOGUNMAK: üşümek; sidikten ve benzerlerinden temizlenmek. II, 152SOGUR: ada tavşanı, kelere benzer bir çeşit ada tavşanı.I, 363;II, 227 bkz> sugurSOGURLUG: tavşanı çok ve bol olan·I, 494SOGURMAK: elde etmek, edinmek·II, 15 bkz> sogmak, sogratmak, sugratmakSOGUŞMAK: soğumağa yüz tutmak· II, 101SOGUT: bumbar dolması, bumbar yemeği·I, 356 bkz> soktuSOGUT: ekşi sütten yapılan peynir,I, 356SOK: aç gözlü; alçak·III, 130 bkz> suk § sok er; aç gözlü; alçak adam· III, 130SOKAR: boynuzsuz hayvan; başı saçsız adam, I, 411 § sokar koy; boynuzsuz koyun,I, 411SOKIM: bir agaç parçasıdır ki çam kozası şeklinde kesilerek içi oyulur, üç taraf ından delinerek okun üzerine konur,I, 397SOKKU: havan·III, 226 bkz> sokuSOKLUK: oburluk.I, 471SOKLUNMAK: sokulmak·II, 247SOKLUŞMAK: birbirine sokulmak ve yerle şmek II, 216SOKMAK: sokmak, delmek, döverek inceltmek, toplamak I, 425;II,18; III, 142 bkz> sukmakSOKRU: izinsiz, gizlice. I, 422SOKTU: sucuk; karaciğer, et ve baharat karıştirılarak doldurulan ve pi;irildikten sonra yenen bağırsak dolması·I, 416 bkz> sogutSOKTURMAK: sokturmak; bir nesneyi dövdü rerek inceltt ırmek.II, 185, 186SOKU: havan. III, 226 bkz> sokkuSOKULMAK: bir şeyin içine sokulmak; dövülerek inceltilmek II, 125SOKUŞMAK: döverek inceltmekte yard ım ve yarış etmek,II, 104SOL: sol.I, 72;III, 134SOLAMUK: solak, I, 487SOLUŞMAK: solmak; yaş meyve veya sebze tazeliğini kaybetmek. II, 109SON': som, içi dolu madenden olan şey·III, 138SOÑ: bir adamın çolugu çocuğu; her şeyin ve her işin sonu, sonra·III, 357SOÑDAMAK: arkasından kovalamak.III, 400, 401SOÑKUR: sonkur kuşu, yırtıcı kuşlardan biri. II, 95;III, 381SOÑRAMAK: kabulde tembellik etmek ve sözü ikircimlemek III, 402SOÑUK: son, bir şeyin sonu·III, 107SORGU: hacamat aygıtı, kendlsiyle kan alınacak ve emilecek aygıt ve şişe·I, 16, 425; II, 69SORIŞMAK: yüzü ek;inıek·II, 96SORITMAK: emdirmek; buruşturmak, sorutmak,II, 304SORMAK: emmek, sormak·I, 16; II, 70; III, 181SORMAK: (sorgu) sormak, aramak. III, 181SORTURMAK: sordurmak (sorgu) sordurmak; emdirmek II, 184SORUG: sorma, soru, arama; kaybolan şey, aranan şey, I, 374; II, 184SORUGÇI: sorucu, kaybolan şeyi arayıcı· III, 242SORUKMAK: kaybolan ;eyin arandıktan sonra haberí alınmak, aranıp sorularak salık almak·II, 115SORUŞMAK: (suyu veya teri) sormak II, 96SOVUŞGAN: solucan yüzünden olan sar ılık has talıgı·I, 519SOYMAK: soymak; deri yıizmek.III, 244SOYSUKMAK: soyguna uğramak·I, 21 bkz> soyukmakSOYUKMAK: malı soyulınak· III, 189 bkz> soysukmakSOYULMAK: açılmak, dağılmak, (deri veya elbise) soyulmak. III, 190SOYUŞMAK: bir şeyi soymakta yardım etmek, III, 188SÖBİ: uzun veya sivri nesne (yuvarlak olmayan). III, 217 bkz> sub ıSÖGE TURMAK: sövmekte devam etmek,III, 230SÖGMEK: söğmek, sövmek I, 27;III, 184 bkz> sökmekSÖGTÜRMEK: sövdürmek.II, 186 bkz> söktürmekSÖGÜK: küfür, sövme. I, 27SÖGÜŞ: sövme, sövüşme· I, 368SÖGÜŞ: kebap etmeye yarar oğlak veya kuzu· I, 369SÖGÜŞMEK: sövüşmek II, 89, 107SÖGÜT: sögüt ağacı·I, 319, 356;III, 134, 168. 369 bkz> söküt § keyikSÖGÜT: ; yaban söğüdü, III, 168SÖGÜTLENMEK: söğütlük olmak, II, 266SÖGÜTLÜG: söğüt sahibi olan, I, 506SÖGÜTLÜK: söğütlük, sögüt ağacı biten yer, I, 506, 510SÖKE: diz üstü çökmek, III, 230SÖKEL: hasta, II, 10, 40, 216, 394; III, 181, 286, 395SÖKE OLTURMAK: diz çökerek oturrT>ak. II, 21; III, 230SÖKE TURMAK: diz üstü oturmak III, 230SÖKLÜNÇÜ: kebap,II, 309;III, 242SÖKLÜNMEK: kebap edilmek, kebap etmek, kendi kendine et kebap etmek II, 248, 254SÖKMEK: sövmek·I, 27 bkz> sögmekSÖKMEK: sökmek, yarmak, yırtmak; diz çökmek,I, 444;II, 21, 22SÖKMEN: yiğitlere verilen ungun· I, 444SÖKMENLENMEK: kahramanlaşmak, kendini kahraman saymak· II, 278SÖKTİ: kepek, I, 416SÖKTÜRMEK: sövdürmek II, 186 bkz> sögtürmekSÖKTÜRMEK: sõktürmek. II, 186SÖKÜLMEK: sõkülmek, bozulmak. II, 125, 126SÖKÜLMEK: kızartılmak, kebap 0(^010^II, 126SÖKÜNMEK: diz çökmek; söker görünmek II, 154SÖKÜŞMEK: sökmekte ve yıkmakta yardım ve yarış etmek· II, 90, 107SÖKÜT: söğüt ağacı· I, 319, 356; III, 134,168, 369 bkz> sögütSÖMRÜŞMEK: sömrüşmek ve bunda yarış et-mek, II, 213SÖMÜRGEN: daima sömüren·I, 523, 525SÖMÜRMEK: sömürmek,II, 85SÖVLEMEK: söylemek, III, 278SÖVLENMEK: fısıldamak,III, 278SÖZ: söz,I, 35, 92, 96, 122, 156, 174, 197, 215, 216, 221, 223, 227, 228, 229, 230, 243, 246, 267, 268, 269, 270, 275, 277, 290, 305, 319, 374, 383, 428, 463, 464, 515, 525;II, 9, 15, 16, 17, 23, 73, 76, 84,86,112,117, 118, 130, 133,150, 218,247, 312,315,325,3SÖZEÑRİ: saçma sapan söyleyen·III, 389SÖZKELİ: söze,III, 145SÖZKİYE: sözceğiz. III, 359SÖZLEMEK: söylemek, konuşmak· I, 339, 402; III, 208, 296, 297SÖZLENMEK: söylemek, sözü açıklamak· II, 247SÖZLEŞMEK: söyleşmek, konuşnnak· II, 215;III, 104SÖZLETMEK: söyletmek,II, 346SUBI: uzun ve sivri nesne (yuvarlak olmayan)· III, 217 bkz> söbiSUBILAMAK: enll şeyi söbü yapmak, ucunu sivriltmek, yanlar ını daraltmak· III, 323SUBIMAK: uzamak, incelmek, söbüleşmek· III, 257SUBITMAK: sivriltmek, söbütmek·II, 298SUBURGAN: maşatlık·I, 516 bkz> subuzganSUBUZGAN: maşatlık .I, 516 bkz> suburganSUÇ: suç, cürüm, bir çeyin sapmas ını bildirir.I,321SUÇGURMAK: sıçrayayazmak· II, 187SUÇIMAK: sıçramak. III, 258, 279 § suçımak burkımak; sıçramak· III, 279SUÇITMAK: sıçratmak· II, 300SUÇ KILMAK: sapmak, kesmemek,I, 321SUÇ KILMAK: işl üzerine almaktan çekinmek. I, 321SUÇLUNMAK: sıyrılmak, bir şey yerlnden çekilip çıkarılmak II, 246SUÇLUŞMAK: bir şeyi dışarı çekip çıkarmakta yardım ve yarış etmek·II, 215SUÇULMAK: (çiçek) açılmak, çıkmak; (elbise) çıkarmak, soyunmak; (koyun) yıizülmek. II, 122SUÇUŞMAK: sıçraşmak, kalkı;mak· II, 92SUDMAK: tükurmek, II, 81, 295; III, 132, 321, 439 bkz> sagurmak, sutmakSUDTURMAK: tükürtmek II, 183 bkz> sutturmakSUDUK: tükrük, I, 381;III, 102, 321SUF: su, III, 427, 431 bkz> suvSUF: yün ipliklerinden elie örülen ku şak,III, 129SUFSAMAK: fısıldamak, okuyup üflemek·III, 286 bkz> suf şamak, şuvşaşmak, şuvşatmakSUFŞAMAK: fısıldamak, okuyup üflemek·III, 286 bkz> sufsamak, şuvşaşmak, şuvşatmakSUGDIÇ: kışın dostlar arasında sıra ile yapılan şölen·I, 455SUGRATMAK: aratmak, aratarak her şeyi görmek·II, 332 bkz> sogl ımak, soglıtmak, sogmak, sogratmak, sogurmakSUGUR: kelere benzer bir çeşit ada tavşanı.I, 363 bkz> sogurSUK: aç gözlü; alçak,III,130 bkz> sok § suk erSUKAK: sığın, geyik, be/az geyik· I, 214;II, 287SUKAKLIG: geyikli, geyiği çok olan·I, 498SUKARLAÇ BÖRK: uzun külâh, börk,I, 493SUK ERIÑEK: işaret (şahadet) parnnağı·III, 130SUKIMAK: parmağıyla gıdıklamak· III, 269SUKINMAK: yıkanmak· II, 153, 154SUKMAK: delmek· I, 425 bkz> sokmakSUK YALÑUS ER: kendine yardım eden bir kimsesi ve arkada şı bulunmayan, yapyalnız adam· I, 333SULAK: dalak· I, 411 bkz> talakSULINDI: erkeğin arkaya doğru salıverdiği saç· I, 449 bkz> salındıSULUK: sarık·III, 262 bkz> suvlukSUMA: önce ıslatılıp sonra kurutularak öğüdülen ve bulamaç, ekmek gibi şeyler yapılan bugday, aynı suretle hazırlanıp şerbet hamurunda kullanılan arpa·III, 234SUMAK: itaat etmek; bükülmek üzere sümek göndermek III, 248. 249SUMLIM: Türkçe bilmeyen kimse.I, 486;II, 347SUMLIMAK: Türkçe'den başka bir dille konuşmak,III, 298SUMLIM TAT: hiç Türkçe bilmeyen Farslı·I, 486 sumlışmak yabancı dil konuşmak·II, 216 bkz> sumluşmakSUMLITMAK: yabancı dil ile söyletmek,II, 347SUMLUŞMAK: yabancı dil konuşmak.II, 216 bkz> sumlışmakSUNDILAÇ: yund kuşu, çayır kuşu,I, 526, 529; III, 178SUNDIRI: deniz· I, 492 bkz> sundurıSUNDURI: deniz. I, 492 bkz> sundırıSUNI: evin kirişleri .III, 236SUN KİŞİ: yumuşak huylu, yüreği selek adam· III, 138SUNMAK: sunmak· II, 28SUNU: çörek otu, Nigella sativa· III, 238SUNUŞMAK: birbirine sunmak· II, 112SUNZI: pire soyundan bir hayvan· I, 422SURAMAK: kullanmak· I, 428SURÇITMAK: sürçtürmek· II, 328 bkz> sürçitmek, silrçmekSURKAÇ: lök agacı zamkı· I, 454 bkz> surkuçSURKUÇ: lõk ağacı zamkı, I, 454 bkz> surkaçSURKUÇLAMAK: lõk macunu ile sap peklştirmek· III, 350SURKUÇLANMAK: lök macunu ile sıkiştırılmak, berkitilmek. II, 271SURKUÇLANMAK: yerde yaban hindibasına ben-zer bir ot bitmek, karamuk otu bltmek· II, 271 bkz> sarkaçlanmakSURPLAMAK: kur'a çekmek·III, 443, 444. 446 bkz> sürllemekSUR SUR: dudağın çıkardığı ses·III, 122SUR SUR ÖPMEK: şarul şurul içmek· III, 122SURUŞ: buğday başaklarındaki taneler sertleş-meden õnce başak alevde ütülür, sonra dövülerek yenir, ütme, firik I, 368SURUŞLAMAK: başak ütmek, başak kavurmak·III, 335SUSGAK: susak, kendisiyle su ve benzeri ;eyler dald ırılarak alınan nesne·I, 470SUSIK: kova·I, 382SUTMAK: tükürmek·II, 295 bkz> sagurmak, sudlmakSUTTURMAK: tukürtmek,II, 183 bkz> suğturmakSUVIK: sıvık, cıvık, sulu, durultularak akar haline getirilen her şey; ağaç ve kuyruk gibi şeylerin upuzun ve çırıl çıplak kalmış hali· III, 164 bkz> suvuk, suv ıglanmak § suvık kudruk; katır kuyruğu gibi kılsız ve uzun kuyruk·III, 164SUVUK:SUV: su· I, 15, 20, 31, 73, 75, 79, 95, 140, 144, 155, 164, 168, 172, 177, 179. 186, 191, 194, 212, 218, 222. 246. 258, 276, 294, 312, 314. 315, 325, 369, 374, 375, 379, 387, 389, 396, 401, 424. 440, 443, 449. 450, 459, 560, 492, 493, 520, 525, 528;II, 3, 4, 5SUVALMAK: sulanmak, su verilmek, su saç ıltnak· II, 125, 162; III, 240SUVALMAK: (çamur vb.) sıvanmak. II, 125SUVARMAK: sulamak, suvarmak· I, 498SUVAŞMAK: (çamur vb.) sıvamakta yardım veyarış etmek, II, 102SUVGARDAÇI: sulayan, sulayıcı· II, 256SUVGARGUÇI: sulayan, sulayıcı, su veren· II,50, 256SAVGARGULUK: sulamak hakkı olan· II, 256SUVGARIGLI: sulayan· II, 257SUVGARIGSAK: sulamak dileğind·e, azminde olan, II, 257SUVGARIMSINMAK: sular görünmek, suvarır gôrünmek. II, 202, 261SUVGARIŞMAK: sulamakta yardım etmek·II, 201SUVGARMAK: sulamak, su vermek.II, 44, 188, 199, 255 bkz> suvrarmakSUVGARTMAK: sulatmak, sulatmak için birini göndermek· II, 256SUVGARUNMAK: sular görünmek II, 202SUVIGLANMAK: sulu bulmak,II, 267 bkz> suv ık, suvukSUVIŞMAK: sıvıklaşmak, cıvıkla;mak·II, 102SUV KATLIŞMAK: su kollarının kavşıtında su birbirine karışmak·I, 460SUVLAG: hayvan sulanacak yer, yalak,I, 464SUVLAMAK: sulanmak, su içmek; suland ırmak, su koymak·III, 297 bkz> suvulmakSUVLAÑ: dalı budağı olmayan ağaç; kıvırcık olmayıp düz olan saç,III, 386SUVLANMAK: sulanmak, sulu olmak II, 247SUVLATMAK: sulatmak·II, 346SUVLUK: sarık, mendil ve benzerleri.·I, 201, 471; II, 96, 151, 215, 246, 304, 346; III, 296, 323 bkz> sulukSUVRARMAK: sulatmak .II, 199, 200 bkz> suvgarmakSUVSAMAK: susamak· I, 281; tII, 284SUVSATMAK: susatmak· II, 336SUV SIGIRI: manda, dombay· I, 364, 368SUVSIMAK: sùlanmak, sulu olmak· I, 282; III, 284SUVSUŞ: buğdayın kuvveti gittikten sonra al ınan son suyu; üzerine su kat ılmış ayran, I, 460SUV TİRKEŞİ: dere kolları suyunun toplandığı yer· I, 460SUVULMAK: 511^01^^III, 80 bkz> suvlamakSUYAGU: horozun ayağındaki mahmuz·III, 174SUYRAN: minare ve buna benzer şeyler gibi uzun olan her nesne, I, 436SÜ: asker I, 69,144,195, 249, 307, 321, 353, 371, 399, 443, 490, 516, 521; II, 5, 7, 19, 29, 190, 209, 231. 239, 245. 274, 312;III, 59, 77, 78, 81, 94, 104, 105, 114, 180, 192,208, 249, 260, 292, 305, 339SÜCİNMEK: tadını bulmak, mahzuz olmak·II, 150 bkz> süçünmekSÜÇİK: tatlı; içilecek şey, şarap· I, 154,157, 211, 282, 338, 373, 408; III, 164,166, 397, 427 bkz> süçük § kızılSÜÇİK: şarap·I, 408SÜÇİMEK: tatlılanmak ve güzelleşmek III, 258SÜÇİRMEK: tatlılaşmak, tatlanmak·II, 75SÜÇİŞMEK: tatlılanmak,II, 92 bkz> süçüşmekSÜÇİTMEK: iyileştirmek, tatlılandırmak·II, 299, 300SÜÇÜK: şarap·II, 190 bkz> süçlkSÜÇÜNMEK: tadını bulmak, mahzuz olmak, II, 150 bkz> süçinmekSÜÇÜŞMEK: tatlılanmakII, 92 bkz> süçişmek·SÜGLİN: sülün,I, 444 bkz> süvlinSÜGRÜG: kadının avret yeri·I, 478SÜKEN: eşek yükünün bir tarafında olan sepet, sele gibi şeyler, seklem·I, 403SÜKNEGÜ: et ile tirnak arasında çıkan sivilce I, 491SİLKNEMEK: siğile ilãç yapmak, sağaltmak·III, 301, 302SÜKSÜK: "dağdağan" denilen bir agaç, Kaloxylon ammodendron· I, 486SÜKÜL: siğil· III, 301 sül ette ve ağaçta olan yaşlık ve tazelik· I, 1, 356; III, 134, 369SÜLEMEK: düşmana karşı asker göndermek, savaş yapmak,III, 271, 272SÜLLÜG: çiğ, pişmemiş. III, 134SÜMSÜÇİK: tap tatlı, pek tatlı nesne·I, 338SÜÑİŞ: savaşta saldırma ve süngü durtme·III, 365 bkz> süñü şSÜÑÜ: süngü, mızrak, kargı·I, 349, 441, 497; II, 264; III, 337, 368SÜÑÜK(G): kemik. I, 178, 235, 247, 380;II, 85, 224;III, 52, 297, 367SÜÑÜKLENMEK: kemiklenmek, büyümek.III, 408SÜÑÜLEMEK: süngülemek, süngü ile dürtmek III, 405, 406SÜÑÜŞ: savaşta saldırma ve süngü dürtme·III, 365 bkz> süñi şSÜÑÜŞMEK: çarpmak, süngüleşmek, savaşta süngüleşmek·III, 393, 394SÜÑÜT: karşılıgına bir şey verilmeyen ve geri gönderilmeyen arma ğan .III, 362 bkz> siñütSÜPRÜK: süprüntü; bir adama kızıldığında sõğme olarak kullanılır·II, 231SÜPRÜLMEK: süpürülmek. II, 231SÜPRÜNDİ: sıiprıintıi.I, 493SÜPÜRGÜ: süpürge,I, 490SÜPÜRMEK: süpürmek·II, 85SÜRÇEK: gece toplantısı, müsamere·I, 478 bkz>sürçükSÜRÇİTMEK: sürçtürmek·II, 328 bkz> surçıtmak, sürçmekSÜRÇMEK: sürçmek, ayak kaymak·III, 420 bkz>surç ıtmak, sürçitmekSÜRÇÜK: gece toplantısı, müsamere·I, 478 bkz>sürçekSÜRGÜCİ: sürücü·II, 51SÜRİLEMEK: kur'a çekmek, III, 443, 444,446 bkz>surplamakSÜRK: soğuktan donma, katıla;ma,I, 353SÜRKİLEMEK: kovalamak, sürmek, kovalay ıp sürerek üzerine saldırmak.III, 353 bkz> sürkülemekSÜRKÜLEMEK: kovalamak, sürmek, kovalay ıp sürerek üzerine saldırmak,III, 353 bkz> sürkilemekSÜRMEK: sürmek, kovmak, sürgün etmek; devam etmek·II, 7, 39, 51, 90,177; III, 217 bkz> sar ılmak, sarmak, sermekSÜRSEMEK: sürmek istemek III, 284SÜRTMEK: sürtmek; sürmek,III, 426, 427SÜRTÜK: ezilen, sürüştürülen her şey·I, 477 § sürtük işler; sürüştüren, kendis!ne sürüştürülen kadın; sevici kadın·I, 477SÜRTÜLMEK: sürtülmek, dövülmek; ezilmek II, 231; III, 303SÜRTÜNMEK: sürtünmek, 3111-11^6^ II, 245SÜRTÜRMEK: sürdürmek, sürttürmek·II, 184SÜRTÜŞMEK: sürmek ve sürtmekte yardım ve yariş etmek· II, 210, 211SÜRÜG: sürü, I, 389; III, 102SÜRÜLGEN: her zaman, her yerden sürülen· I, 523, 525SÜRÜLMEK: sürülmek; ezllmek, II, 123SÜRÜNDİ ER: her yerden sürülen, sürüntü adam· I, 449SÜRÜNMEK: kendini kaşımak; sert bir şey dövülerek ezilmek·II, 151SÜRÜŞMEK: (aygır aşmak Istediğinde kısrağı) dişleyerek sürüklemek; itiçmek; borcu alacakla ödemek II, 96, 97SÜSGEN (SÜSEGEN): çok süsen· III, 364SÜSGİRMEK: süsmek istemek, süsmeğe saldırmak· II, 189 bkz> süsgürmekSÜŞGÜRMEK: süsmek istemek, süsmeğe saldırmak· II, 189 bkz> süsgirmekSÜSMEK: süsmek·II, 293 süst(irmek süstürmek, tos yapt ırmak,II, 184 süslinmek (başını) vurur gibi görünmek· II, 152SÜSİLŞMEK: süsüşmek, II, 101SÜT: süt·I, 157, 180, 181. 193, 218, 397. 398, 449, 468. 523;II,13, 37. 43, 51, 61. 66, 72. 85,101, 124, 139;III, 102, 120, 129, 167, 181, 195, 197. 198, 264SÜTGERMEK: süt gibl sulu, duru yapmak,II, 189SÜT ÖTRÜM: mercimeğe benzer ishal veren bir ot·I, 107SÜVÜN: sülün· I, 444, 447; III, 11 bkz> sügünSÜVRİ: sivri·I, 422SÜVRİTMEK: sivriltmek·II, 332SÜZGÜN: rengi kara, dikenli bir da ğ ağacı·I, 443SÜZLÜNMEK: süzülmek·II, 247SÜZLÜŞMEK: süzülmek·II, 215SÜZME: "keş" denilen yağsız kuru peynlr, ayran süzmesi· I, 433SÜZMEK: süzmek,I, 450;II, 9SÜZTÜRMEK: süzdürmek·II, 184SÜZUK: süzük, süzülmü;· I, 389SÜZÜLMEK: süzülnnek· II, 124, 139SÜZÜNDİ SUV: süzülmüş su· I, 449, 450SÜZÜNMEK: süzülür glbi görünmek· 11. 151,152ŞA: alacalı bir kuş, III, 211 § erdemsiz şaŞAGILAMAK: çağlamak· III, 324 bkz> çagılamak, , jagılamakŞALAŞU: bir çeşit Çin dokuması· I, 446.ŞAMUŞA: yenilen bir ot, poy otu· I, 446ŞAP ŞAP: vurmada çıkan ses, yemekte ağızda çıkan şapırtı, III, 145, 146ŞAR ŞAR: yağrnurun sağnak halinde yağmasından çıkan ses, herhangi bir akar ın çıkardığı ses· I, 324 bkz> çar çarŞAT: cüret, cesaret· I, 320 ·ŞAV: üç'ta biten ve elbise temizlenen çöven gibi bir ot· III, 155ŞEBENG: demirden yapılmış baston, cop·III, 354 bkz> şebingŞEBİÑ: küçük demir çomak, demir baston, III, 369 bkz> şebeñŞEBÜK: çabuk·I, 147ŞEKİRTÜK: fıstık, I, 507ŞEL ŞÜL: udumsuz, yöntemsiz· I, 336ŞENBUY: ba;ka bir davetten sonra geceleyin gidilen içki ziyaføti· lil, 239ŞEP: ivmeyi, aceleyi anlatan bir edat· I, 319ŞEP KELMEK: çabuk gelmek,I, 319ŞEŞMEK: çözmek·II, 293 bkz> seşmekŞEŞTİLRMEK: çözdürmek·II,187 bkz> se;tilrmekŞIN: taht; sedir, III, .140ŞIŞ: şiş, tutmaç yedikleri ş1ş.II, 179, 282 bkz> sışŞİ: Çin hakanlarının selâmlandığı bir kelime. III, 211ŞÖPİK: meyve yenildlkten sonra at ılan şey, çör çöp,I, 390 bkz> çöpikŞU: emir ve nehiyde sona gelerek pekitme bildiren "çu" yerine kullan ılan bir kelıme.III, 211 bkz> çu, çü, şüŞUGLU: tilki üzümü, Solanum nigrum·I, 431ŞUTI: kırkayak, örümcek, çıyan glbi bir böcek, III, 218ŞUVŞAŞMAK: gizli söz fısıldaşmak· II, 350 bkz> sufsamak, suf şamak, şuvşatmakŞUVŞATMAK: fısıldatmak, II, 337 bkz> sufsamak, suf şamak, ;uvşaşmakŞÜ: emir ve nehiyde sona gelerek pekitme bildiren "çü" yerine kullan ılan bir kellme· III, 211 bkz> çu, çü, şuŞÜK: susturma edati· I, 335ŞÜK TURMAK: sükut etmek, I, 335ŞÜNÜK: çınar ağacı· I, 390 bkz> çarun, çünükŞÜÑLE: Argu diyarında biten ve kökü yenen bir ot, III, 379ŞÜT: soy, asıl· III, 120ŞİLTÜK: sığır boynuzundan yapılan divit·I, 390 şütük sakal köse sakal,I, 390TABA: yan, taraf, cihet; "...e, ...e dogru. e yan ına" aniamlarına ve Arapça "ila" ve "rağmen" karşılığında bir edat ve kelime·I, 94, 214. 425, 445; II, 103, 312; lil, 23, 216, 235, 272TABALAMAK: kınamak, ayıplamak· III, 322, 327TABAN: taban; deve tabanı· I, 400, 405TABANLAMAK: (deve) tepmek, III, 342TABANLIG: tabanlı,I, 499TABARU: "...ya dogru, „.ya karşı" anlamına edat· I, 445;III, 69, 440 tabızmak bilmece söylemek ve sormak·II, 164 bkz> tabuzmak, tapuzmakTABLAG: rıza, muvafakat· I, 462 bkz> taplagTABUZGU(NEÑ): bilmece.l, 489 bkz> tabuzguk, tapzug, tapzugukTABUZGUK: bilmece· I, 502; II, 164 bkz> tabuzgu, tapzug, tapzugukTABUZMAK: bilmece söylemek veya sormak, I, 462; II, 86 bkz> tab ızmak, tapuzmakTADA: on adımdan görülebilen yer parças ı· III, 220 bkz> tataTADGUN: Fırat ve ona benzer akan dere· I, 438TADU: insanın tab'ı ve tabiatı· III, 220TADUN: bir yaşındaki buzağı, III, 171TADUN: tosuñ, iki yaşında olan sığır I, 400TAFARÇI: yük taşıyan·III, 149TAFRAK: çabuk, acele, kıvrak, çalı;kan·I, 468 bkz> tavrak, tofrak § tafrak i şçi; kıvrak, çalışkan işçi·I, 468TAG: dag,I,89,100,148.156, 160,169, 173, 179. 185, 186, 190, 212, 224, 256, 277, 278, 292, 297, 312, 325, 398, 424, 451, 466, 494, 495, 498, 499;II, 43, 50, 61, 67, 68, 77, 103, 130, 157, 238, 275, 278, 283, 288, 294, 296, 355, 357; III, 18, 106, 124. 153, 195TAGAR: çuval, dağarcık, içerisine buğday ve başka şeyler konan nesne, harar· I, 17, 244, 411; II, 147, 306TAGAY: dayı·III, 238TAGIKMAK: dağa çıkmak, daga kaçmak, yozlaşmak·I, 192;II, 117TAGILMAK: (bıçak gibi keskin ;eyler) körle şmek·II, 129 bkz> tıgmak, tigmekTAGLAMAK: dağlamak· III, 294 tàglatmak daglatmak· II, 344TAGNA YAVA: kasnı ağacı püsresi olup yogurtla kari ştırılarak tutmaca katilan ve ona renk veren bir deva·I, 434TAGUZMAK ER: etine dolgun, bodur ki;i·I, 504 bkz> takuzmakTAHÇEK: bir çeçit Çin ipeği.'I, 476 bkz> tahtuTAH TAH: salındıktan sonra doğanı veya ;ahini çagırmak için bir nida·I, 9;III, 117, 118TAHTU: eğrilmeıniş ham ipek, I, 416 bkz> tahçekTAKAGU: tavuk (cins adı)· I, 217, 447; III,II, 97 bkz> takuk § t ışı takagu; tavuk· I, 447TAKAGU YILI: Türkler'in on ikili yıllarından biri I, 346, 447TAKI: dahi. I, 73, 274, 412, 456, 468, 494;II, 110, 118, 177, 195, 263, 335, 356; III, 188, 226, 278, 378, 398 bkz> dakıTAKILMAK: takılmak, dizilmek·II, 129 takır takır ses blldiren bir kellme, I, 361 bkz> tíkir tíkirTAKMAK: takmak· II, 16, 17TAKTURMAK: taktırmak, dizdirmek· II, 174TAKUK: horoz, tavuk· II, 286; III, 114 bkz> takagu § takuk yal ıgıTAKUKLUG: tavuklu,I, 497TAKUZMAK ER: etlne dolgun, bodur kişi·I, 504 bkz> taguzmakTAL: dal, yaş dal,I, 412; 11. 105; III. 156TALAGU: çabuk õldüren ağı; iç ağrısı·I, 447TALAK: dalak·I, 411 bkz> sulakTALAS: at yarı;ında, top ve çevgen oyununda çizilmi ş sınır ve gerilmiş ip·I, 366, 392 bkz> tasalTALBINMAK: (kuş) dalbınmak, çırpınmak·II, 239, 240 bkz> talpınmak, talpırmak, talpışmakTAL BODLUG: boyu düzgünce kişi; (en çok) ince uzun cariyeler için kullan ılır·III, 156TALGAG: Insanı öldürecek derecede şiddetli tipi, II, 288TALGAN İG: sara, tutarık, I, 438TALGIRMAK: kar tipisi kopmak· II, 179 bkz> talgurmakTALGUÇ: hayvan sırtına yükletilen yükü sıkiştirmak için kullanılan agaç, I, 453TALGUK: baltanın sapını sıkıştırmak Içln çakılan çivi· I, 469TALGURMAK: kar tipisi kopmak·II, 179 bkz> talgırmakTALGURMAK: (mide, iç) bulanmak, karışnrtak· II, 178, 179TALIG: tat, lezzet·I, 408TALKA: koruk·I, 179, 427 bkz> tarkaTALKALANMAK: koruklanmak, salkım koruk olmak, III, 201 talkan kavut, kavrulmu; dövülmü ş arpa·I, 440;II, 89, 154, 189, 190TALKIG: dağların çatıçtığı yer· I, 463TALKIG: işleri sürüncemede bırakma· I, 463TALKILMAK: itilmek, kakılmak, defedilmek, savulmak· II, 230TALKIMAK: ayıp sayılnnak. II, 304TALKIŞMAK: dürmekte ve bükmekte yardım etmek, II, 207TALKITMAK: işi geciktirmek; yükü çarp ıtmak, çarpık yapmak; yükle ip arasına bir ağaç parçası koyarak yükü düzeltmek için bük türmek, II, 339 bkz> t ılkatmakTALKMAK (TALKAMAK): zarar vermek· I, 506TALKU: eğrilmiş, bükülmü; nesne· I, 427 § talku yışıgTALPINMAK: (kuş) dalbınmak, çırpınmak· II, 239, 240 bkz> talbınmak, talpırmak, talpışmakTALPIRMAK: kanat çırpmak, dalbınmak· II, 173 bkz> talbınmak, talpınmak, talpışmakTALPIŞMAK: kanat çırpışmak, dalpışmak, dalgalanmak.II, 204, 205 bkz> talb ınmak, talpınmak, talpırmakTALU: seçme· III, 232 talulamak seçmek· III, 326, 347TALVIR: keklik- II, 173 tam duvar, dam, kale· I, 153, 172, 176, 214, 270, 307, 348, 398;II, 13, 22, 44, 108, 146, 147, 152, 174, 177, 231, 232, 242. 325, 354; III, 32, 54, 57, 74, 81, 82, 89, 93,111,137,157, 267, 306 § tam ul ıTAMAK: boğaz, I, 33 bkz> tamgak tamar damar· l„362; III, 201 bkz> tamır, tamurTAMA TAMA: damlaya damlaya· III, 360TAMÇIRMAK: damlamak, serpilmek· II, 201 bkz> tamçurmakTAMÇURMAK: sepelemek· II, 175 bkz> tamçırmakTAMDU: kuvvetli, alevli ateş, tuturuk· I, 418 bkz> tamdukTAMDUK: kuvvetli, alevli ate;, tuturuk·I, 418 bkz> tamduTAMDURMAK: yaktışmak. II, 176 bkz> tamturmakTAMGA: denize ,göle veya dereye dökülen suyun bir kolu; gemilerin demlr att ıkları ìskele veya liman·I, 424TAMGA: damga, hakanın ve başkalarının damgası, 1. 424TAMGAK: boğaz, damak·I, 33; 467, 469 bkz> tamakTAMGAKLAMAK: boğaza vurmak III, 351TAMGALAMAK: hakanın damgasını (turasını) vurmak, III, 353TAMGALIG: blr kişilik sofra; küçük ibrik; hakan ın damgası bulunan eşya· I, 527 bkz> tamgalıkTAMGALIK: küçük ibrlk; bir kişilik sofra; hakanın damgası bulunan eşya·I, 527 bkz> tamgalıgTAMGIRMAK: dannlayayaznıak·II,179 bkz> tamgurmakTAMGURMAK: damlayayazmak. II, 179 bkz> tamgırmakTAMINDI SIV: su damlası, I, 450TAMINMAK: yağ çıkarmak, taktir etmek· II, 149TAMIR: damar, sinir ,I, 495 bkz> tamar, tamurTAMIRLIG: damarlı·I, 495TAMIŞMAK: damlaşmak·II, 110, 111TAMITMAK: damlatmak· II, 311TAMMAK: damlamak· I, 60, 376; II, 26. 87; III, 123, 360TAMTURMAK: damlattirmak, damzııtmak. II, 175TAMTURMAK: yaktırmak· II, 176 bkz> tamdurmakTAMU: cehennem· III, 234TAMU: hele, cümlenln anlamını pekitme için gelen bir edat· I, 420TAMULAMAK: sıkılamak, sıkıştırmak, pekitmek· III, 327TAMUR: damar· I, 362 bkz> tamar, tamırTAMURGAN: her zaman kanayan, damlayan· I, 518, 524 bkz> yamurganTAMURMAK: (burun) kanamak, damlamak. II, 85 bkz> yamurmakTAMUZMAK: damlatmak, damzırmak· II, 86, 164TAN: sabah, ak;am esen serin esinti· III, 157TANÇAMAK: bozulmak, çürümek· III, 303 bkz> tançgamak, tançımak, tınçamak, tınçımak,tunçımakTANÇGAMAK: bozulmak, çürümek· III, 303 bkz>tançamak, tançımak, tınçımak, tunçımakTANÇIMAK: bozulmak, çürümekIII, 303 bkz> tançamak, tançgamak t ınçamak, tınçımak, tunçımakTANÇIŞMAK: bozulup kokuşmak II, 217TANÇU: lokma, tıkım, III, 392 bkz> tunçuTANÇULAMAK: (ağızda) çiğnemek, III, 352TANIŞMAK: birbirine karşı borçlarını inkâr etmek· II, 112TANMAK: inkâr etmek·III, 184TANTURMAK: inkâr ettirmek· II, 176TANUK: şahit, tanık, I, 18, 380; II, 37; III, 166TANUKLUK: şahitlik, tanıklık; tutak· I, 503TANULMAK: söz söylenmek, söz geçilmek; işaret edilmek II, 130TANUMAK: danışmak; işaret etmek; söylemek, emretmek; tavsiye etmek· II, 112; III, 273 bkz> tanıışmak tanuşmakTANUTMAK: başkasına söz eriştirmeyi tavsiye ve emretmek· II, 312TAÑ: şaşacak, şaşılacak nesne, danılacak şey, acayip şey, I, 62; III, 355TAÑ: tan, sabah vakti. I, 170, 251;III, 355, 356 tañ eski zamanlardan kalm ış olan yapı·III,356TAÑ: elek,III, 355TAÑ ATMAK: tan yeri ağarmak.III, 356TAÑILMAK: iple sarılmak.III, 395TAÑINMAK: bir sargı ile sarmak; bir işi başlı başına yapmak.III, 395TAÑIZMAK: şişmek.III, 392, 393TAÑLAMAK: danlamak, taaccüp etmek III, 403TAÑLAŞMAK: şaşmak, taaccüp etmek,I, 395; III, 398TAÑLATMAK: danlatmak, şaşırtmak·II, 350, 359TAÑMAK: bir şey ile sarmak,III, 390TAÑSUK: şaşılacak, acayip; nefis·III, 382TAÑ TUÑ ETMEK: "tan tan" diye ses vermek· III, 357 bkz> dañ duñ etmekTAÑUK: hakanlara sefer ve benzeri zamanlarda yemek ve ipek kuma ş gibi şeylerden verilen armağan·III, 365TAÑUK: çevgen oyünunda topu gerilen ipten geçirebilene verilen ipek kuma ş·III, 365TAÑUK: savaşta mızrakların ve bayrakların uçlarına takılan ipek kuma;·III, 365 tap elverir, yeter,I, 318TAP: yaralama veya dövme izleri .III, 145TAP BOLMAK: elvermek, yetmek· I, 318TAPÇAN: erişilemeyen üzüm salkımlarını kesmek için toplayının üzerlne çıktığı sofra biçiminde üç ayaklı bir nesne· I, 435 bkz> tapçañTAPÇAÑ: eri;ilemeyen üzüm salkımlarını kesmek için toplayanın üzerlne çıktığı sofra biçiminde üç ayaklı bir nesne· III, 385 bkz> tapçanTAPÇURMAK: tapşırmak, ulaştırmak, teslim etmek· II, 175 bkz> tapşurmakTAPI: bir şeye razı olma· III, 216TAPI: ne uzun ne kısa, orta· III, 216TAPINDAÇI: tapan, tapınan· II, 168TAPINGAN: tapınan, daima tapan, II, 168TAPINGUÇI: tapan, tapınan, II, 168TAPINGULUK: tapınmaya hakkı olan· II, 169TAPINIGLI: tapan, tapınan. II, 169TAPINMAK: tapmak, tapınmak, hizmet etmek· II, 140, 160, 161, 167, 168TAPIŞ: iki kişinin işlerini birbirine tapşırması, vekilleşme, yekeleşme· I, 367TAPLAG: rıza, muvafakat· I, 462 bkz> tablagTAPLAMAK: kabul etmek, razı olmak· III, 293TAPLAŞMAK: bir işe razı olmak, uzlaşmak II, 206 bkz> tepleşmekTAPLATMAK: razı etmek·II, 341TAPLUK: yer yarıkları· I, 467TAPMAK: tapmak, hizmet etmek; bulmak, sezmek· I,425; II, 3; III, 222TAPRAŞMAK: sıçraşmak (yalnız deve için ).II, 217TAPRIMAK: sıçramak (yalnız deve için)III, 277TAPŞURMAK: tapşırmak, ulaştırmak, teslim etmek,II, 175 bkz> tapçurmakTAP TAP: çabuk çabuk· III, 145TAPUG: hizmet, tapma, tapı· I, 373, 376; II, 168; III, 58, 251TAPUGÇI: hizmetçi· I, 376TAPUGLUG: devamlı hizmeti olan· I, 495TAPUGSAK: hizmet eden, hizmet etmeyl seven· II, 168; III, 377TAPULMAK: (kaybolan şey) bulunmak, II, 119TAPUZMAK: bilmece sormak ve säylemek·I, 462 bkz> tab ızmak, tabuzmakTAPZUG: bilmece·I, 462 bkz> tabuzgu, tabuzguk, tapzugukTAPZUGUK: halkın birbirini sınamaya çektikleri bilmece·I, 462, bkz> tabuzgu, tabuzguk, tapzugTAR: dar·III, 97, 148. 259TAR: kelek, (ırmaklarda) sal, III, 148, 157TAR: yağ tortusu· III, 148TARALMAK: taranmak, II, 126TARAMAK: taramak, dağıtılmak,I, 14TARANMAK: taranmak, kendini yardımsız taramak. II, 145TARASLAMAK: bir şeyi kuvvet ile dağitmak· III, 332TARGAK: tarak, I, 14, 467TARGIL: (attan ba;ka her hayvan için) alaca· I, 15, 482 § targ ıl yılkı; alaca hayvan·I, 482TARHAN: islamlık'tan önce verilmi; olan bir add ır, "bey" demektir.I, 436TANDAÇI: çiftçi·II, 51 bkz> tarıgçıTARIG: ekin, bitki, arpa, buğday, tane, tohum, zahire.I, 19, 140, 154, 165, 168, 187, 193. 194, 198,203. 208, 212, 213, 223, 256, 293. 302, 320, 373, 499, 509, 514;II, 49, 74, 81, 82, 106, 124, 125. 126, 145, 159. 162, 204, 212, 219,232,238,240, 259,263,307,319,TARIG BİTİ: tahıla düşen ufak hayvan· I, 320TARIGÇI: çiftçi, ekinci. II, 49. 51; III, 242 bkz> tar ıdaçıTARIGLAG: tohum ekilecek yer, tarla, ekerge· I, 496, 500TARIGLANMAK: ekin sahibi olmak· Il, 269TARIGLIG: ek!n bulunan yer, ambar· I, 496 § tarıglıg ev; buğdaylı ev· I, 501TARIGLIG YER: ambar·I, 496, 501TARIGLIK: ambar·I, 503TARIKMAK: daralmak·II, 115TARILMAK: (bir nesne, õtekisi içine) da ğılmak, yayılmak; ayrtlmak· I, 15; II, 126. 209; III, 6TARILMAK: ekilmek· II, 126 tarım tekinlere ve Afrasyab soyundan olan hatunlara ve bunlar ın çocuklarına karşı söylenen bir kelime, Hakanl ı hanları oğullarından başkasına söylenmez·I,: 396 § altun ta rım; büyük kadınların ungunu·I, 396TARIM: göllere, kumluklara dökülen çay kollar ı·I, 396TARIMAK: (ekin) ekmek·III, 262TARIMLAMAK: ırmağı bir adadan öbür adaya atlamak suretiyle geçmek·III, 341TARIMSINMAK: ekin eker görünmek· II, 259TARINMAK: yalnız başına ekmek; ekin eker görünmek II, 145, 159TARIRKU: otları birbirine karışmamı; olan yer, otu az yer· I, 489TARITGAN: ekincilik eden· I, 514;II, 319TARITGU: (ekin) ekecek· II, 321TARITIGLI: çiftçllik etmek üzere olan· II, 320TARITIGLIK: çiftçllik yapmak hakkı olan· II, 320TARITIGSAK: çiftçiliğe düşkün olan· II, 319TARITMAK: eklncilik etmek, ektirmek·I, 514TARKA: koruk- I, 427 bkz> talkaTARMAK: dağıtmak, yaymak, ayırmak·I, 399; III, 180, 260 bkz> taramakTARMAK: yırtıcı hayvanların pençesi.I, 467TARMAKLANMAK: kol kol kuş pençesi glbl akın etmek; pençe sahibi olmak (ku ş); kol kol olmak (su)·II, 274 bkz> tarmutlanmakTARMAMAK: tirmalamak·II, 364TARMAŞMAK: tirmalaşmak, birlikte kaşınmak·II, 207 bkz> tırmaşmakTARMATMAK: tırmalatmak·II, 349, 364TARMAZ: ;en hıyarı·I, 457 bkz> turmuzTARMUT: dağların tepelerl, derelerl,I, 451TARMUTLANMAK: (su) kollara ayrılmak· II, 270 bkz> tarmaklanmakTARTAR: kumruya benzer bir kuş· I, 485TARTIG: yük ipi, denk sargısı; blr iş çıkması üzerine hakanın adamlarını çağırması·I, 462TARTIGÇI: davetçi·I, 462TARTILMAK: tartılmak; gerllemek ve çekilmek· II. 229, 237TARTIN: ylyecek, başka bir yerden getirilen zahire·I, 435;III, 426TARTINMAK: 6zlemek; acınmak; götürür görünmek,II, 240TARTIŞMAK: tartışmak, taıtmada yardım etmek; germekte yardım etmek; birblrinl cezbetmekte ve çekmekte ve kurmakta yardımetmek; sızlamak,I, 230;II, 205;III, 255TARTMAK: tartmak; cezbetmek; çekmek, uzatmak, germek; getirmek, almak, ç ıkarmak, III, 426TARUMAK DARALMAK·III, 261 262:TARUNMAK: canı sıkılmak, usannnak, sıkılmak· II, 145TARUS: evin çatısı· I, 366; II, 105TARUSLAMAK: çatı yapmak, III, 332TARUTMAK: darla;tırmak·II, 302 ·TAS: her nesnenin kötüsü, baya ğısı,I, 329TASAL: çevgen oyununda çlzilmlş sınır·I, 392 bkz> talasTASGAMAK: tokatlamak·III, 287, 288TASGAŞMAK: tokatlaşmak; tokatlamakta yardım ve yarış etmek,II, 220 bkz> yasgaşmakTASGATMAK: tokatlatmak,II, 338TÀŞ: taş, kaya,I,135,163, 254, 256, 276, 517;II, 7, 14, 23, 129, 133.184, 234; III, 58,152,187, 280. 282. 286, 372, 375. 426. 435, 447, 448TAŞ: dış, taşra, gurbet; geniş açıklık; yazı; yabancı yer·I, 91, 435;II, 74;III, 152TAŞAK: erkeklik aygıtı.I, 380, 438;III, 267TAŞAKLIG: taşaklı·I, 497TAŞGURN: -ıak taşayazmak,II, 178, 201TAŞIKMAK: dışarı çıkmak· II, 116 bkz> çıkmak,tışıkmakTAŞIRKAN KÖZLÜG: patlak gözlü, lokma gözlü· I, 521TAŞIRMAK: tafirmak· I, 521TAŞITGAN: daima taşıtan, taşınan· I, 514TAŞITMAK: taşitmak· II, 307TAŞLAMAK: taşlamak; gurbete gitmek, dışarılıklı olmak, III, 294TAŞLATMAK: taşlatmak; taşràya yollamak. II, 343TAŞMAK: taşmak·II, 12TAŞRA: dışarı·I, 424TAŞUG: taşınabilen mal, eşya, menkul mal·I, 411TAŞUMAK: taşımak; çıkarıp atmak, kovmak· I, 102; III, 266TAŞURGAN: daima ta;ıran· I, 518TAŞURMAK: taşırmak, II, 78TAŞUTMAK: taşitmak·I, 210TAT: tat, yabancı; müslüman olmayan; üygur, Farslı, Acem, Farsça konuşan·I, 36, 349, 454, 483, 486;II, 3, 216, 280, 281, 294TAT: kılıç ve benzeri îeylerin üzerine çöken pas· II, 281 bkz> tutTATA: on adımdan görülebilecek yer parças ı, III, 220 bkz> tadaTATGANMAK: tatlı bulmak, tat almak·II, 241TATIG: tat, lezzet·I, 408TATIGLANMAK: tatlanmak· II, 265TATIGLIG: tatlı· I, 495, 496TATIGMAK: tat, lezzet· I, 408TATIGSAMAK: canı tatlı istemek, I, 279; III, 332, 333TATIG TALIG: tat, lezzet, I, 408TATIKMAK: Tatlaşmak; Farslaşmak· II, 116, 281TATIKMAK: paslannnak· II, 281 bkz> tutukmakTATILMAK: tadılmak, tadına bakılmak, II, 120TATIMAK: tat vermek· III, 257TATINDI SÜT: bol süt· I, 449TATINMAK: tadar görünnnek·II, 158TATIRGA: "tirşe" denen sepilenmiş beyaz deri· I, 489TATIRLIG YER: toprağı düz ve sert olan yer, bozkır, I, 494TATIR YER: kıraç yer, I, 361 tatıtmak tadılmak, tadına tesir etmek, tat vermek, II, 299TATLAMAK: Fars, ve Farslı saymak· III, 293TATLAŞMAK: Farsça veya üygurca konu şmak, II, 206, 207ıTATLIG: tatlı· I, 45, 529; III, 178, 194TATRUŞMAK: birbirine tattırmak· II, 217TAT TAVGAÇ: üygur ve Çinli; Farslı ve Türk· I, 454;II, 280TATURGAN: daima tattıran·I, 515, 516;II, 74TATURMAK: tattırmak·II, 73;III, 186TAVAR: mal, davar·I, 79, 234, 235, 238, 264, 265, 300. 303, 362;III, 310, 334, 338, 419, 420, 445, 447 bkz> tavarTAVUŞ: duygu ve kımıldanma· III, 165 bkz> tavış,tavufTAVAR: mal, mülk, eîya· I, 22. 79, 86, 114, 189, 210, 238, 255, 261, 264, 284, 291, 295, 362, 411, 498, 514;II, 17, 19, 29, 50, 55. 58, 61, 81, 87, 89. 93, 101, 112, 113, 121, 125, 136, 153, 154, 155, 156, 158. 183. 189, 224, 237, 249, 250, 253, 295, 296, 297, 3TAVARLIG: mallı, mal sahibi. I, 495TAVARLUK: mal konan yer, hazine. I, 503TAVARSAK: mal sever· II, 56TAVGAÇ EDİ: Araplar'ın "Âd ulusunun izeri" dedikleri büyük ve eski yap ılara verilen ad· I, 454TAVGAÇLARMAK: Maçinli saymak·III, 350TAVGAÇLANMAK: Maçin halkı kılığına girmek II, 271TAVGAÇ YUDASI: susam çiçeğinin (urfağının) yaprağına benzer yaprakları bulunup ilaç için kullan ılan bir: ağaç· I, 454TAVILGUÇ: tabarhun; innap dediklerl meyve; kızıl ağaç; bakam ağacı; tarhun denen sebze; kızıl sõğüt, I, 488, 489 bkz> tavılkuTAVILKU: tabarhun· I, 489 bkz> tavılguçTAVIŞ: duygu ve kımıldanma. III, 165 bkz> tavuş, tavuşTAVIŞGAN: tavşan·I, 513, 525TAVIŞGANLAŞMAK: öndül olarak tavşan koyup yarış (bahis) etmek· II, 226TAVIŞGAN YILI: Türkler'in on ikili yıllarından biri.I, 346, 513TAVMAK: tasarruf etmek,I, 519TAVRAK: çabuk, acele, kıvrak, çalışkan, çabukluk· I, 156, 468, 520; III, 46, 69, 258 bkz> tafrakTAVRAMAK: davranmak; büyümek, kuvyetlenmek,I, 103; III, 41, 279 bkz> tuvramakTAVRAN: şalvar uçkuru ve sapan kolu yapmak için örülmü ş ip,I, 436TAVRANMAK: davranmak·II, 240TAVRATASI: davrandıracak·II, 362 § tavratası yer; davrandıracak yer·II, 362TAVRATGAN: daima acele ettiren, daima davrand ıran·II, 360TAVRATGU: davranılacak.II, 362 § tavratgu ogur; davran ılacak zaman·II, 362TAVRATGUÇI: acele ettiren, davrandıran.II, 360TAVRATIGLI: acele ettiren ve işe başlatmak üzere olan·II, 361TAVRATIGLIK: davrandırma, acele ettirme hakkı olan, II, 361TAVRATIGSAK: acele ettirmek, davrandırmak isteyen II, 360, 361TAVRATIGSI: davrandırına, acele ettirme hakkı olan. II, 361TAVRATIŞMAK: ivmekte ve yürüyüşte yarış etmek, II, 363TAVRATMA: davrandırrria. II, 360TAVRATMAK: acele etmek, acele ettirmek, davrand ırmak; (ip) eğirmek· II, 330, 335, 336, 360 tavratmış kıvratılmış. II, 362 § tavratmış yıp; kıvratılmış ip, II, 362TAVRATTAÇI: acele ettiren, davrandıran· II, 360TAVUŞ: duygu ve kımıldanma· I, 367 bkz> tavuş, tavışTAVUŞLAMAK: kımıldanma, duyu ve hareket belirtmek III, 335TAY: tay,I, 206, 207, 313; III, 71, 158TAYAGU: taş ve tezek parçası· III, 174TAYAK: dayak, dayangaç·I, 417; III, 166TAYAKLANMAK: dayak, baston sahibi olan III, 197 ,198TAYAMAK: dayak koymak, dayak dikmek, dayamak, III, 274TAYANMAK: dayanmak, III, 161, 190, 191, 380TAYAÑU: mabeyinci, perdeci· III, 380TAYGAN: tazı, av köpeği. I, 421; II, 15, 343; III, 174, 175TAYIG: kaygın· III, 165TAYIŞMAK: kaymakta yarış etmek· III, 188TAYITMAK: kaydırmak· II, 325, 326 bkz> tayturmakTAYLAÑ ER: ince, kibar, güzel, boylu boslu, rengi parlak, elbisesi temiz adam (en çok gençlerde kullanılır)· III, 386 bkz> tayuk § taylañ yigit; dalyan (daylan) gibi genç, III, 386TAYMAK: kaymak· III, 166, 243, 244TAYTURMAK: kaydırmak, 2iyındırmak· III, 192 bkz> tayıtmakTAYUK ER: ince, kibar genç· III, 166 bkz> taylañTAYUKLANMAK: dayılanmak, kibarlanmak. III, 197, 198TAZ: kel, daz, boynuzsuz, bitkisiz, çorak· I, 26, 313; II, 41, 52; III, 148, 149 § taz koy; kel koyun, boynuzsuz koyun, III, 148 § taz yer; bitkisi az olan çorak yer, kel toprak·III, 148TAZARMAK: kelle;mek· II, 77 bkz> tazgarmak, tazg ırmakTAZ AT: alacalı at· III, 148TAZGARMAK: kelleşmek, dazlaşmak, II, 178 bkz> tazarmak, tazgırmakTAZGIRMAK: dazlaşmak, kelle;mek· II, 178 bkz> tazarmak, tazgarmakTAZLAMAK: birine kel demek, birini kel saymak. III, 293TEBİZ: çorak yer; haset eden· I, 19, 365;II, 208TEBİZLİK(G): çekememezlik, haset·I, 506TEF: dek, al, hile·I, 332 bkz> tevTEFÇİTMEK: sıkıca geçmeli olarak diktlrmek· II, 329 bkz> tevçimekTEGDEG: sebep,I, 160 bkz> tıldagTEGDİ: ziyaretçi.III, 230 bkz> tekiTEGİLMEK: şaşıla;mak, tek gözlü olmak,II, 130TEGİN: değin I, 349TEGİNMEK: bir büyük adamın yanına gelmek veya oradan gitmek. II, 143TEGİÑ: tekin, samur·III, 370TEGİR: değer, kıymet·I, 352;II, 82TEGİRME: çörek, değirmen taşı, para gibi değirmi olan her nesne·I, 490TEGİRMEK: yaklaştırmak·II, 148TEGİRMEK: deve üzerine ikl taraflı atılarak içerisine bìnilen sepetle, sepete benzer nesne· I, 506 bkz> ügürmekTEGİRMEN: değirmen, değirmen taşı· I, 369; II, 128; III, 266. 267, 282, 355TEGİŞ: değişme. I, 368TEGİŞMEK: muhakeme olmak; (bir yere) değmek; dürüm dürüşmek. II, 105, 106TEGME: değme, her, her bir, türlü türlü·I, 157, 241, 296, 433, 434, 437, 523;II, 156, 285; III, 26 tegmek değmek, dokunmak, ermek, erişmek, varmak, yakalamak, dü;mek; hücum etmek· I, 48, 104, 167, 319, 363, 375, 410, 429, 471, 472, 522;II,19, 20,91 ,129;III,44,4TEGRE: etraf, çevre, daire, değre,I, 310, 421, 424; II, 13, 45, 137; III, 285, 401, 422TEGREK(G): herhangi bir şeyin halkası, değresi· I, 477TEGÜ: kadar, dek,III, 237TEGÜL: değil.I, 329, 393;II, 57, 68;III, 153 bkz>dag, dag ol, dagTEGÜRGEN: daima degiren, eriştiren . I, 522TEGÜRMEK: eriştirmek, dokundurmak, değirmek· I, 207, 335, 376; II, 84; III, 134, 158TEJİK: Tacık, Farslı· I, 387TEJİKLEMEK: Farslı saymak, Farslılığa nispet etmek,III, 340TEK: tek, sadece, bir şey dilemeyerek; gibi, benzetme edat ı,I, 334, 353, 354, 490, 497;III, 155TEKE: teke, boynuzundan yay yap ılan' erkek geyik· III, 102, 228 § teke sakal; teke sakall ı, köse adam· III, 228TEKİ: ziyaretçi· III, 230 bkz> tegdiTEKİŞ: her şeyin sonu, bitimi.I, 368TEKNE: tekne·I, 434TEKŞÜT: değişit, karşılık, bedel·I, 451TEK TURMAK: susmak· I, 334TEKÜZ: atın alnındaki akıtma,I, 507 bkz> tüküzTEKÜZLİG: akıtmalı.I, 507TELGEMEK: sıkmak, can sıkmak,III, 291TELGENMEK: kızmak, içlenmek· II, 242TELİK: delik· I, 388TELİM: çok, pek çok, bol, fazla, daima, hep, pek· I, 44, 73, 110, 132, 156, 157, 166, 167, 200, 235, 249, 255, 397, 427, 467, 514, 515, 520, 521, 522, 523;II, 38, 179, 241, 260, 315, 342; III, 20, 52, 159, 194, 297, 311, 323, 404TELİNMEK: delinmek· II, 147, 148TELİŞMEK: delmekte yardırn ve yarış etmek, II, 108TELMEK: delmek; sıirüye katmak· II, 22TELMİRMEK: sağa sola bakınmak (bir şey istemek için).II, 179, 180TELTÜRMEK: deldirmek. II, 174, 175TELÜ: deli,çılgın III, 156, 232 bkz> telveTELVE: deli, I, 426 bkz> telüTEM: tırkaz· I, 337TEMEN: büyük iğne, çuvaldız, I, 402; III, 35, 367 bkz> tümen § temen yiñne; büyük i ğne, çuvaldız· I, 402 § temen yigne; büyük igne, çuvald ız, III, 35TEMLEMEK: tırkazlamak· I, 337TEMREGÜ: temregi· I, 491TEMÜR: demir. I, 42, 187, 361, 520; II,II, 21; III, 253TEMIİRÇİ: demirci· III, 268TEMÜRGEN: ok temreni .I, 522 bkz> temürkenTEMÜR KAZÑUK (KAZUÑUK): kutup yıldızı; demir kazık·III, 383 bkz> temür kazukTEMÜR KAZUK: kutup yıldızı; demir kazık,III, 40 bkz> temür kazñukTEMÜRKEN: ok tenıreni·I, 522 bkz> temürgenTEMÜRLÜG: demir sahibi·I, 506TEMÜRLÜK: demir eritllen ve süzülen yer·I, 506TEN: vücut·II, 307TENÇMEK: ısırmak, kötüleşmek, yoksullaşmak· II, 281;III, 303 bkz> yençimek, yunç ımakTENE: tane; susam, mışmiş gibi şeyler·III, 44, 236TENRİMEK: uyuyamamaktan baş dönmek,III, 282TEÑĞ: imkân, fırsat, sıra·II, 103; III, 355 terig gõl, batakl ık·I, 528TEÑ: denk, ögür, akran·III, 355 § teñTUŞ: denk, eş, küfüv·III, 355TEÑEK: hava·III, 366TEÑELGÜÇ: dölengeç kuşu·III, 388 bkz> terigelgünTEÑELGÜN: dölengeç kuşu·III, 388 bkz> teñelgüçTEÑERMEK: iki şeyi birbirine denklemek, denkle ştirmek·III, 398TEÑEŞMEK: denkleşmek, ikl şey birbirine denk olmak III, 393TEÑİL: ön ayakları çizgili·III, 366TEÑİRGEN: Tanrıya tapınan bilgin.III, 389 bkz> TeñrigenTEÑİTMEK: havaya doğru yükseltmek·III, 396 bkz> tüñitmekTEÑİZ: deniz·I, 100; II, 45; III, 136, 363, 370TEÑLEMEK: Iki şeyi birblrine denklemek, denk etmek, denkle ştirmek. I, 427, III, 403TEÑLENMEK: işi düşünmek, çare düşünmek· III, 400TEÑLEŞMEK: iki şey birbirine denkle;mek, III, 398TEÑMEK: havalanmak, havaya yük şelmek, göz-den kaybolmak, III, 390TEÑRİ: gök, sema· III, 377TEÑRİ: büyük bir dağ, büyük bir ağaç gibi göze ulu görünen Her şey· III, 377TEÑRİ: Tanrı. I, 53, 68, 150, 171, 206. 212, 225, 266, 280, 300, 301, 304, 373, 416, 461, 472, 475;II, 3, 77, 140, 152, 160, 161, 162, 167, 169, 173, 179, 185, 192, 200, 201, 288, 294, 303, 315, 316, 324, 325, 347, 356,III, 52, 53, 84, 95, 137, 271, 273, 290, 34TEÑRİGEN: Tanrı'ya tapınan bilgin, bilgin kimse· III, 377, 389 bkz> TeñirgenTEÑRİGERÜ: Tanrı'ya doğru, Tanrı'ya yõnelerek, III, 251 bkz> TeñrikeriTEÑRİKERİ: Tanrı'ya doğru, Tanrı'ya yônelerek. III, 251 bkz> TeñrigerüTEÑTÜRMEK: elindekini havaya do ğru saldırmak, yükseltmek, III, 397TEÑÜÇ: saçayağı gibi yarım arşın yüksekliğinde olan her şey· III, 381TEÑÜRMEK: havaya doğru yükselip kaybolmak, yükselen bir ;eyl sal ıvermek. III, 392TEPİK: tepiş, tepme· I, 27, 386TEPİLMEK: tepilmek· II, 119TEPİNMEK: tepmek, bir şeyi ayakla kımıldatmak· II, 140TEPİŞMEK: tepişmek, II, 87, 113TEPLEŞMEK: bir işe razı olmak, uzlaşmak· II, 206 bkz> taplaşmakTEPMEK: dövmek, vurmak, tepmek, I, 27, 178, 386, 526; II, 3, 33, 113TEPREMEK: tepremek, kımıldamak III, 277TEPRENMEK: teprenmek,II, 240TEPREŞMEK: oynamak, tepreşmek, kaynaşmak· I, 88;II, 204TEPRETESİ: tepretilecek.II, 362 § tepretesi yer; tepretilecek yer·II, 362TEPRETGEN: çok tepreten·II, 360TEPRETGÜ: tepretilecek,II, 362 § tepretgü ogurTEPRETGÜÇİ: tepreten,II, 360TEPRETÍGLİK: tepretme hakkı olan·II, 361TEPRETİGSEK: tepretmek dlleğinde olan· II, 360. 361TEPRETİGSİ: tepretmek hakkı olan ve tepretmekte acele eden· II, 362TEPRETİŞMEK: tepretmekte yardım ve yarış etmek· II, 363TEPRETME: teprendirme. II, 360TEPRETMEK: tepretmek, teprendirmek, kımıldatmak, saldırmak; (yalnız deve için) sıçratmak, II, 329, 330, 360TEPRETMİŞ: tepretilmiş, II, 362 § tepretmiş neñTEPRETTECİ: tepreten· II, 360TEPSEMEK: haset etmek, günülemek, çekememek· I, 463; III, 283 bkz> tepzemekTEPSETMEK: haset ettirmek· II, 336 bkz> tepzetmekTEPÜK: kurşun eritilerek iğ ağırşağı şeklinde dökülür, üzerine keçi kılı veya başka bir şey sarılır,: çocuklar bunu teperek oynarlar· I, 386TEPZEMEK: haset etmek, günülemek, çekememek, I, 19; III, 283 bkz> tepsemekTEPZEŞMEK: hasetleşmek· II, 206 tepzetmek haset ettirn şek, II, 335, 336, bkz> tepsetmekTER: ter, I, 181, 322, 466; 11. 96, 273, 279, 303, 336;III, 148, 196TER: ücret, çalışana verilen para· III, 148, 212TER ATMAK: beden teri dışarı atrnak·II, 303TERİTMEK: teri ötmekTER BOLMAK: terlemek, utanmak, mahcup olmak·I, 322TERÇİ: ücretle çalışan, ırgat·I, 417; III, 148TERGÜŞİ: deren, toplayan·II, 51TERİ: deri, I, 70, 165, 306; II, 149, 229, 231, 303, 354; III, 188, 190, 221, 244, 392TERİGSEK: dermeyi, toplamayı dileyen· II, 55TERİNÇEK: iki parçadan yapılan kadın carı· I, 510TERİÑ: (yalnız su için) engin, geniş, derin, her derin ve çok şey· III, 370TERİNGÜKLENMEK: (su) derlnlemek, ;oğalmak· III, 411TERİ ÖTMEK: ter derlden geçmek,II, 303 bkz> ter atmak, teritmekTERİTMEK: terlemek·II, 303, 304 bkz> ter atmak, teri ötmekTERK: tez, çabuk,I, 350, 441 bkz> terkinTERKEN: egemen, hükümdar, mellk; vilâyet üzerine vali olan kimseye kar şı hakanlann aytası; "kendisine itaat edilen" anlam ına I, 376, 441, 442; 11. 209TERKİN: toplu olan, toplanmiî olan her şey· I. 442, 443;II, 209TERKİN: tez, çabuk,I, 441 bkz> terkTERK KELMEK: tez gelmek· I, 350TERK KILMAK: çabuk olmak· I, 350TERKLEMEK: ivmek, acele etmek· III, 445TERLEMEK: terlemek; kaşağılamak, gebrelemek, silmek· III, 293TERLENMEK: terlemek, II, 242, 254TERLETMEK: terletmek· II, 342TERLİK: teri çekmek için eğerln veya palanın altına konulan keçe·I, 476TERÑEK: su sızıntısı, su blrikintísi; kaynak, II, 291, 328 bkz> terñükTERÑÜK: kaynak· II, 6 bkz> terñekTERS: güç olan her nesne· I, 348TERSİNMEK: terslemek, kızmak; (yara kapandıktan sonra) azmak· II, 240, 241TERS TERS URMAK: her yanından, her yanına vurmak· I, 348TES: obanma edatı·I, 328 § tesdegirme; des- değirmi·I, 328TEŞİK: obur, karnı dolduğu halde gözü dolmayan kişi·I, 387 bkz> teşüklemekTEŞİLMEK: yarılmak, değilmek II, 127, 128TEŞRÜM: eğrilmiş ip yumağı· I, 485 bkz> tüşrümTEŞÜK: taşagı yarık; deşik, yarık, I, 387TEŞÜKLEMEK: obur, aç gözlü saymak, III, 340 bkz> teşikTETİK: akıllL III, 33 bkz> teytikTETRÜ: her şeyin tersine dönüşü· I, 420TETRÜLMEK: çevrilmek, ters olmak, kötü olmak, kötüle şmek·II, 229, 230TEVE: deve·III, 139 bkz> deve, devey, tevey, teve, tevey, tevi, tevi, tiviTEVEY: deve· III, 314, 342,447 bkz> deve, devey, teve, tevey, tevi, tevi, tiviTEV: al, hile, aldatma,I, 332 bkz> tefTEVÇİMEK: oyulkamak, seyrekçe dikmek·III, 276 bkz> tefçitmekTEVE: deve·II, 181 bkz> deve, devey, teve, tevey, tevey, tevl, tevi, tiviTEVEY: deve, I, 31; II, 84, 195, 206, 217, 255, 256, 329, 351;III, 49, 60, 67, 113, 136, 140, 168, 186, 200, 225, 309 bkz> deve, devey teve, tevey, teve, tevi, tevi, tiviTEVGEN: her zaman 0126^I, 401TEVİ: deve· 1. 127, 385, 485;II, 21, 75, 246, 252, 338; III, 139, 277. 287 bkz> deve, devey, teve, tevey, teve, tevey, tevi, tiviTEVİNMEK: tasalanmak, utanmak, sıkılmak, II, 147TEVİŞMEK: şişe et dizmekte yardım ve yarış etmek· II, 102 bkz> tüvi;mekTEVLÜG: alcı, aldatıcı· I, 477; III, 33 bkz> tevlükTEVLÜGLENMEK: kendini hileci saymak, hileci olmak, II, 277 bkz> tevlüklenmekTEVLÜK: alcı, hileci, aldatıcı, III, 33 bkz; tevlügTEVLÜKLENMEK: kendini hileci saymak, hileci olmak, II, 277 bkz> tevlüglenmekTEVMEK: eti şişe saplamak, dizmek. I, 401; II, 15TEVSİ: tepsi, sofra· I, 423; III, 50TEVŞELMEK: ufalanmak; karışmak. II, 235, 236 bkz> tevşülmekTEVŞEMEK: karı;mak, dolaşmak (ip), III, 286TEVŞETMEK: karıştırmak, dolaştırmak (ip); birinin terini burçaklat ıncaya kadar yormak, II, 336TEVŞİNMEK: çalışmak, çırpınmak. II, 241 bkz> tevşünmekTEVŞÜLMEK: karışmak· II, 236 bkz> tevşelmekTEVŞÜNMEK: çalışmak, çırpınmak· II, 241 bkz> tevşinmekTEVÜRGEN: her zaman çeviren·I, 521 § evürgen tevilrgen; her zaman evirlp çeviren· I, 521TEVÜRMEK: çevirmek·II, 82 § evürdi tevürdi; evirip çevirdi, alt üst etti; tasarruf etti· II, 81TEYİTİLMEK: akıllanmak, zekile;mek· II, 121TEYTİK: akıllı, zeki· III, 33 bkz> tetikTEZEK: tezek, at gübresi· I, 386TEZEKLEMEK: pislemek. III, 340TEZGEK (ER): işten ve işe benzer şeylerden kaçan, çekingen· II, 289 bkz> tezikTEZGİ: düşman gelmesi yüzünden halk aras ında olan ürkuntü, panik· I, 429 bkz> tezikTEZGİ BOLMAK: düşman gelmesi yüzünden ürküntü meydana gelmek, I, 429TEZGİNÇ: dağ dönemeci, dağ büklümü· III, 387 bkz> yörgençTEZGİNÇ YOL: büküntülü, kıvrımlı yol- III, 387TEZGİNMEK: dönmek, tavaf etmek; çevrilmek· II, 241, 255, 303, 312TEZİK: halk arasında ürküntü, panik, I, 387 bkz> tezgiTÈZİK (KİŞİ): işten kaçan kimse· I, 387 bkz>tezgekTEZİNMEK: kaçar görünmek.II, 146TEZİŞMEK: blrbirinden kaçışmak, II, 99TEZİTMEK: kaçırmak, II, 305TEZMEK: kaçmak, tezlkrnek· II, 8TEGİN: aslında "köle" anlamına; sonraları hakan okullarına verilen ungun· I, 355, 357, 413; III, 368 bkz> tigin § kümüş tegin; rengi gümüş gibi saf köle· I, 413 § alp tegin; yi ğit köle I, 413 § kutlug tegin; uğurlu köle. I, 413TEGİT: "tegin" kelimesinin çoğul şekli.I, 355, 356TEMEK: demek, söylemek·I, 43, 74, 79, 87, 127, 178, 403;II, 287; III, 214, 215, 233. 245, 247, 259 bkz> timekTEMİN: demin·I, 409TERGELİR: dermek, toplamak üzere o1an· II, 67TERGEŞMEK: arka arkaya gelerek derle şmek· II, 206 bkz> tirkeşmekTERGİ: sofra, I, 429; II, 54 bkz> tergüTERGÜ: sofra üzerindeki çeîitli yemek; sıra, dizi·I, 428 bkz> tergiTERİG: derme, derl{; dernek, derge,I, 388; II, 41 bkz> tirikTERİLGEN: her zaman derilen, toplanan·I, 521, 523TERİLMEK: derilmek, toplanmak· II, 127; III, 6TERİMSİNMEK: derer gibi görünmek· II, 261TERİNMEK: kendisine dermek, II, 146TERİŞMEK: toplanmak, toplamakta ve dermekte yard ım ve yarış etmek· I, 107; II, 95, 96TERKEK: bohça· II, 21TERMEK: dermek, toplamak· II, 39, 44, 62, 66, 83; III, 181TERNEK: dernek, işlerini konuşmak için ulusun toplandığı yer· I, 477TETÜRMEK: söyletmek, dedirtmek. III, 186TEVİ: deve· I, 389,499 bkz> deve, devey, teve, tevey, teve, tevey, tevi, tiviTIDIŞ: engellik, engel oluş· I, 407TIDIGLIG NEÑ: kendisine varılması yasak edilmiş nesne· I, 496TIDIGMAK: bir şeyden alıkoyma, engel o1ma· I, 373TIDILMAK: kaçınmak, çekinmek, alıkoymak, engel olmäk·II, 126 bkz> t ıdınmakTIDIN: vakit bildiren bir kelime· III, 171TIDINDI: nerig esirgenen, yasak edilen şey·I, 449TIDINMAK: kaçınmak, esirgenmek, yasak edilmek I, 449;II, 144, 145 bkz> t ıdılmakTIDIŞMAK: engel olmakta, alıkoymakta yarış etmek· II, 93TIDLINMAK: kaçınmak, tıyınmak; söz söylerken duraklamak. II, 242TIDMAK: geri koymak, men etmek· II, 292; III, 244, 439 bkz> t ıtmak, tıymakTIG: al ile doru arası at rengi, konur al· III, 127TIGDAMAK: diğrek, sert, katı olmak III, 278 bkz> tıgramak, yavramakTIGMAK: eğmek; değmek; bir yere değerek keskinliği gitmek, körleşmek I, 307;II, 14, 83;III, 231 bkz> tagılmak, tigmekTIGRAK: yılmaz; yiğit, bahadır· I, 468; II, 212TIGRAK: elçi, haberci, postacı· III, 65TIGRAKLANMAK: yiğitlik göstermek, yiğitlenmek· II, 274TIGRAMAK: diğrek, katı, sert olmak· III, 277, 278 bkz> t ıgdamak, yavramakTIGRAŞMAK: gürbüzleşnıek, bahadırlaşmak. II, 212TIGRATMAK: sıkıştırmak; becerikli, tıgrak yapmak, II, 330TIKILAMAK: "tık" diye ses vermek· III, 326 bkz> tiki, tíkilemekTIKITMAK: tıkılmak, sıkışmak,II, 129TIKINMAK: teperek tıkmak, doldurmak, fazla yemek· II, 147TIKIŞMAK: tikılmak, sıkı;mak· II, 104TIKITMAK: tıktırmak, sıkı;tırmak· II, 308TIKMA (ÜZÜM): sıkışık, birbirine girmiş (üzürn)· II, 16TIKMAK: tıkmak, doldurmak·II, 16TIKTURMAK: tıktırmak, bastırmak· II, 174TIL: dil, söz, lûgat·I, 107, 335, 336, 429;II, 20; III, 43, 133, 134, 161TIL: durumunu öğrenmek için düşmandan yakalanan tutsak, ça şıt, casus· I, 336; III, 134TILAK: kadının kadınlık aygıtı, avret yeri,I, 335, 411TILDAG: bahane, I, 160, 462 bkz> tegdegTILIKMAK: konuşmak, haber vermek; dile düşmek· II, 116, 117TILKATMAK: işi geciktirmek; yükü çarpitmak, çarp ık yapmak; yükle ip arasına ağaç parçası koyarak yükü düzeltmek için büktürmek. II, 339 bkz> talk ıtmakTILLIG: dilli· III, 313TIL TEGÜRMEK: dil uzatmak, söz dökundurmak, dille (sözle) incitmek.I, 336TIL TUTMAK: düşmanın durumunu õğrenmek üzere blr adam yakalamak·I, 336;III, 134TIN: ruh, nefes, soluk· I, 164, 177. 179. 192, 249, 339;II, 118, 283 bkz> t ınıgTIN: dinmiş; haylaz, işslz; tembelleşmiş, harın- lafmış III, 138TINÇAMAK: bozulmak, çürümek, III, 303 bkz>tançamak, tançgamak, tanç ımak, tınçımak, tunçımakTINÇIMAK: bozulmak, çürümek, III, 276, 303 bkz> tançamak, tançgamak, tanç ımak, tınçamak, tunçımakTINDURMAK: rahatettirmek, dinlendirmek,11,176TINIG: nefes alma, soluk alma· II, 40 bkz> t ınTINILMAK: dinlenilmek, rahat edilmek. II, 130, 131TINMA: susma· II, 28TINMAK: dinlenmek, solumak, nefes almak; dinmek, sonu gelmek,I, 206, 207, 529; II. 28, 40, 176, 204, 316;III, 158 tınTIIT: sus·II, 28TIÑILAMAK: agır bir şey yere düşerek ses vermek,III, 404 bkz> tiñilemekTIÑLAMAK: dinlemek·III, 403 bkz> tlñlemekTİÑLAŞMAK: dinlemekte yarış etmek·III, 398TİÑLATMAK: dinletmek-II, 359TIRMALMAK: tırmalamak II, 230TIRMAŞMAK: tırmaşmak, kaşınmak·II, 207 bkz> tarmaşmakTIRÑAK: tırnak.I, 134, 177;III, 382TIRT: tekrarlanarak "cart" diye ses vermek·I, 341TIŞ: diş,I, 464;II, 20, 97, 110,III, 209, 311, 334; III, 25, 73, 125, 216, 254, 270, 272, 280, 283, 297TIŞ: sapan demiri·III, 125TIŞ: alın akıntisı gözü önüne varıp kulaklarına çıkmayan ve burnuna inmeyen ikìsi ortas ı kalan at·III, 125TIŞI: dişi, her hayvanın dişisi; kadın· I, 396, 400, 447, 529; II, 102; III, 6, 178, 224, 229 bkz>tí şi tışıkmak dışarı çıkmak·II, 116 bkz> çıkmak, taşıkmakTIŞI TAKAGU: tavuk·I, 447TIŞLATMAK: dişletmek.II, 343, 344TIT: dağda biten çam fıstığı ağacı, Pinuslarix. III, 120TITILMAK: didilmek II, 120TITIŞMAK: ditmekte yardım etmek, yırtılmak· II, 89 bkz> titişmekTITLANMAK: çamlanmak, çam sahibi olmak· III, 199TITMAK: geri koymak men etmek· II, 292 bkz> t ıdmak, tıymakTITMAK: ditmek, ziyadesiyle parçalanmak, II, 292TIYMAK: men etmek· III, 244 bkz> tıdmak, tıtmakTİGİN: aslında "köle" anlamına iken sonra hakan oğullarına verilen ungun· I, 355 ,357, 413; III, 368 bkz> teginTİGMEK: egmek, III, 231 bkz> tagılmak, tıgmakTİGRETMEK: ses çıkartarak, hışıldatarak yürütmek,II, 330, 331 bkz> tikretmekTİKEMEK: dikmege gücü yetmek· I, 117TİKEN: diken·I, 204, 400;II, 215, 280;III, 44 bkz> tikkenTİKİ: geceleri işitilen ses,III, 230 bkz> t ıkılamak,tikilemekTİKİGLİG: dikilmiş (elbise),I, 509 bkz> tikikligTİKİKLİG: dikilmiş.I, 509 bkz> tikigligTİKİLEMEK: ses, hışırtı çıkarmak,III, 326 bkz> tıkılamak, tikiTİKİLMEK: dikilmek, (ağaç) dikilmek, bir şeyi dikine koymak,II, 130TİKİM: parça, I, 396 bkz> tikkü, tikü tikirTİKİR: at nalının çıkardığı sesi bildiren bir kelime. I, 361 bkz> tak ır takırTİKİŞMEK: (agaç, elbise) dikmekte yard ım etmek, II, 106, 113TİKKEN: diken, I, 401 bkz> tikenTİKKÜ: parça, lokma· III, 229 bkz> tlkim, tiküTİKLİNMEK: (ağaç ve benzeri) dikilmek. II, 244TİKLİŞMEK: (ağaç ve benzeri) dikilrnek. II, 207TİKME: (neıíğ) dikilmiş (nesne), I, 433TİKMEK: bir şeyi delmek, dürtmek, sokmak, (a ğaç) dikmek, bir şeyi dikey hale getirmek; (diki ş) dikmek. I, 195, 201; II, 20; III, 25, 367 § tikmeginçe; dikilmedikçe· II, 21TİKREMEK: ses vermek; gelişmek, yeti;mek. II, 280TİKREŞMEK: ses vermek; büyüyüp serpilmek. II, 209TİKRETMEK: ses çıkartmak, hışıldatarak yürümek·II, 330, 331 bkz> tigretmekTİKTÜRMEK: (dikiş) diktirmek· II, 174TİKÜ: parça, lokma·III, 229 bkz> tikim, tikküTİKÜÇ: ekmekçilerin ekmek üzerine nak ış yapmak için kullandıkları nesne, kuş yeleği·I, 358TİKÜLEMEK: lokma lokma vermek; rüşvet vermek·III, 326TİLDÜRMEK: dildirmek· 11.176 bkz> tiltürmekTİLEK: dilek,I, 412;II, 148; III, 90TİLEMEK: dilemek, istemek; beklemek, aramak·I, 21, 36, 51, 126, 252, 459;II, 8, 112, 260, 262; III, 87, 90, 143, 271TİLEMSİNMEK: diler, ister gibi görünmek·II, 259, 261TİLENMEK: aranmak, dilenmek· I, 407; III, 43TİLEŞMEK: dilemekte yanş etmek·II, 108TİLETMEK: istetmek, diletmek. II, 310TİLGE: dilim, uzunlamasına kesilen her şey·I, 429 bkz> tilimTİLİ: ok temreni üzerine sarılan sırım,III, 233TİLİM: dilim.I, 397 bkz> tílgeTİLİMSİNMEK: dilim yapar görünmek·II, 262TİLİNMEK: uzunlamasına dilinmek·II, 149TİLLŞMEK: dilmekte yardım ve yarış etmek· II, 108TİLKİ: tilki· II, 343 bkz> tilküTİLKÜ: tilki.I, 54, 421, 429; II, 15; III, 5, 175, 244 bkz> tilkiTİLKÜLENMEK: tilkilik etmek, yaltaklanmak· III, 202TİLMEK: dilmek, uzunluğuna yarmak veya kesmek, II, 23TİLTÜRMEK: dildirmek. II, 175 bkz> tildürmekTİM: şarap dolu tulum; şarap satan, III, 136TİMCİ: şarap satan, meyhaneci·III, 136TİMEK: demek· III, 231 bkz> temekTİN: yular I, 339;III, 138 § tin tizgin; yular dizgin· I, 339TİÑ: dik- III, 356TİÑİLEMEK: ağır bir şey yere düşerek ses vermek· III, 404 bkz> t ıñılamak ,TİÑLEMEK: dinlemek .I, 96 bkz> tıñlamakTİÑ TURMAK: dik durmak·I, 356TİREGÜ: direk, kendisine bir ;ey dayan ılan ve kendisiyle bir şey durdurulan her nesne, direcen ve buna benzer şeyler,I, 447TİREK: direk; kavak·I, 387, 412TİREKLİG: direk sahibi. I, 509TİREKLİK: direklik ağaç yetişen yer, kavaklık; direklik· I, 509, 511TİREMEK: dayak veya direk dikmek· III, 262TİRENMEK: dayanmak; direnmek, çekinmek· II, 14S, 146;III, 233TİREŞMEK: direşmek, çekinmek, diremek, şıkıntidan yürümez olmak (hayvan); çeki şmek· I, 414; II, 95, 96TİRGÜRMEK: diriltmek II, 179, 200, 324; III, 424TİRİG: diri, canlı, yaîayan· I, 14, 62, 386; III, 333 § tirigle; diri iken, hayatta iken. III, 257TİRİK: derme, deriş; dernek, derge· I, 388 bkz> terigTİRİLGEN: her zaman yaşayan· I, 523, 524TİRİLMEK: dirilmek, yaşamak· I, 14; II, 127, 139, 200, 324; III, 6, 65TİRİÑ: kulağın tınlamasına benzer sesi bildiren kelime. III, 370TİRİÑ ETMEK: tın etmek· III, 370TİRİÑ ETTÜRMEK: tın etmek III, 370TİRKEŞ: yığlışma; kalabalık yüzünden yürümekte güçlük·I, 460 § suv tirke şi; dere kollarının suyunun toplandığı yer·I, 460TİRKEŞMEK: toplanmak, toplaşmak, derleşmek·I,149,459; III, 65 bkz> tergeşmekTİRSGEK: göz kapaklarında çıkan sivilce, it dirseği, arpacı·k. III, 424TİRSGEK: dirsek· III, 424TİŞEK: şişek, iki yaşını bitirerek üçüne basmış olan koyun· I, 387TİŞELMEK: bilenmek, di;enmek· II, 128TİŞEMEK: dişemek· III, 266, 267TİŞETMEK: dişetnnek, II, 307TİŞİ: dişi, her hayvanın dişisi; kadın·I, 396, 400,447, 529;II, 102; III, 6, 178, 224. 229 bkz> t ışıTİŞLEMEK: dişlemek, dişle ısırmak· III, 294TİŞLENMEK: dişlenmek; dişenmek, bilenmek II, 244TİTİG: (yara, ağrı) acıma, acıyı;·I, 386TİTİK: çamur·I, 386, 506;III, 297 § oçakl ıkTİTİK: çamur ve çamura benzer ocak yap ılacak her nesne·I, 150TİTİNMEK: dayanmak, direnmek, dik bakmak· II, 144TÍTİNÜ BAKMAK: dik, keskin bakmak, II, 144TİTİR: dişi deve·I, 361; III, 291TİTİŞMEK: ditmekte yardım ve yarış etmek; yırtılmak.II, 89 bkz> tıtışmakTİTİZ: tadı hel;le glbi kekremsi olan·I, 365TİTİZLİK: kek^elik.I, 506TİTMEK: (yara) acımak·I, 386TİTMEK: direnmek, karşı koymak; dik bakmak·II, 292TİTREŞMEK: titreşmek II, 217, 218TİTRÜ BAKMAK: dik bakmak, keskin gözle bakmak, II, 292; III, 272TİVİ: deve,III, 139 bkz> deve, devey, teve, tevey, teve, tevey, tevi, teviTİZ: yüksek yer· II, 344; III, 123 § tarıg art tiz; Kaşgar'a yakın bir yayla· III, 123TÍZ: diz,III, 123TİZGİN: dizgin, I, 339, 424TİZİG (TİZİK): sıra, saf, dizi. I, 214, 387TİZİLDÜRÜK: çedik ve mest gibi çeylerin ucuna tak ılan pullar·I, 529TİZİLMEK: dizilmek·I, 233, 331;II, 127;III, 131TİZİM: dizi· I, 396TİZİNMEK: dizinmek. II, 146TİZİŞMEK: dizmekte yardım ve yarış etmek·II, 100TİZLEMEK: dizle ezmek, çiğnemek III, 293, 294TİZLETMEK: dizletmek, dizle teptirmek·II, 342TİZLİNMEK: dizilmek·II, 243TİZME: alvarın uçkurluğu, torbanın bağı ve buna benzer nesneler·I, 433TİZMEK: dizmek·II, 9, 31TO: bulamaç gibi pişirllen blr un· III, 207TODUNMAK: doyar gibi gõrünmek· II, 144 tod toy ku şu· III, 142 bkz> toh, toyTODGURDAÇI: doyuran, doyurucu· II, 256TODGURGAN: her zaman doyuran· I, 517; II, 256 bkz> todurganTODGURÇI: doyuran· II, 256 todgurguluk doyurmak hakk ı olan,II, 256TODGURMAK: doyurmak, bıktırmak·I, 261; II, 76, 176, 177, 255, 324; III, 424 bkz> to ğurmakTODGURMIŞ: doyurulmu;· II, 257TODGURTMAK: doyurtmak. II, 256TODGURUGLI: doyuran·II, 257TODGURUMSINMAK: doyurur görünmek·II, 263 bkz> todgurunmakTODGURUNMAK: doyurur görünmek.II, 202 bkz> todgurumsınmakTODGURUŞMAK: doyurmada yarış etmek·II, 201TODMAK: doymak.I, 32;II, 324;III, 244, 439 bkz> toymakTODURGAN: her zaman doyuran·I, 517;II, 256 bkz> todgurganTODURMAK: doyurmak·II, 76;III, 68 bkz> todgurmakTOG: at ayaklarının kazdıgı çukurlardan çıkan toz, toz,III, 127TOGA: hastalık, iç ağırlIğı. III, 224TOGMAK: doğmak, meydana çıkmak, belirmek; yükselmek, havalanmak, gö ğe ağmak· I, 65, 96, 301, 332, 340, 429, 456;II, 14, 80, 128; III, 183,194, 247, 282, 333, 378 § kün togs ıg dogu·I, 463TOGRADAÇI: dograyan, dograyıcı. III, 314 bkz> tograguçıTOGRAGAN: daima dograyan·III, 314TOGRAGI: doğrama· III, 317TOGRAGLI: doğramayı düşünen. III, 315TOGRAGLIK: dogramak hakkı olan·III, 315 bkz; tograksıkTOGRAGSAK: dogramak isteyen,III, 314TOGRAGSIK: dogramak hakkı olan·III, 315 bkz> tograglıkTOGRAGU: doğranacak· III, 317TOGRAGUÇI: dograyan, dograyıcı.III, 314 bkz> togradaçıTOGRAK: kavak agacı· I, 468TOGRALMAK: doğranmak, parçalanmak, (ayakta ve dokumada) yar ıklar peyda olmak· II, 230TOGRAMA: dograına. III, 311TOGRAMADAÇI: doğramayıcı. III, 316TOGRAMAGLI: dograyan. III, 316TOGRAMAK: dogramak· I, 125; II, 278; III, 277, 278, 311, 312, 313, 316TOGRAMIŞ: doğranmış,III, 316TOGRANMAK: dograr görünmek. II, 240TOGRAŞMAK: doğramakta yardım etmek, parçalanmak ve yarılmak.II, 211, 212TOGRATMAK: dogratmak,II, 330TOGRIL: yırtıcı ku;lardan bir kuş, bin kaz öldürür, bir tanesini yer; erkek ad ı da olur· I, 482;III, 381TOGRIL: et ve baharatla doldurulan ba ğırsak, bumbar dolması,I, 482TOGRUMAK: doğrulmak, yönelmek.II, 80TOGRUŞMAK: yola duruşmak, yürümekte yariş etmek,II, 212TOGTURMAK: dogurtmak· II, 173 bkz> togurtturmakTOGURMAK: doğurmak· II, 80TOGURTTURMAK: doğurtmak·II, 173 bkz> togturmakTOH: toy kuşu, III, 142 bkz> tod, toyTOK: tok, aç olmayan; saçsız insan; boynuzsuz hayvan,I, 79, 332, 358, 387;III, 239 § tok er; başında Türkler gibi saçı olmayan, Türkler gibi saç bırakmayan·I, 332, 358 § tok yılkı; boynuzsuz hayvan·I, 332TOKILMAK: dövülmek, dokunmak, adam dövülmek I, 21; II, 129 bkz> tokulmakTOKIMAK: (insan) dövmek, (demir) dövmek, vurmak, çarpmak; dokumak; dokunmak; götürmek ve batirmak· I, 12. 21; III, 268TOKIMAK: tokmak, çamaşır tokmaêı·III, 177TOKINMAK: (insan) dövülmek; çarpmak; dövülerek sertle ştirmek; dokunmak·II, 147; III, 12TOKIŞ: savaş, cenk· I, 367; III, 172 bkz> tokuşTOKIŞMAK: çarpışmak, harp etmek,I, 359; II, 103; III, 183 bkz> tokuşmakTOKITMAK: vurdurmak, dövdürmek; dokutmak, II, 308TOKLI: toklu, altı aylık kuzu· I, 106, 431TOKLUK: tokluk; insanın ba;ı saçsız ve hayvanın başı boynuzsuz olması·I, 469TOKSUN: sayıda doksan·I, 437 bkz> tokuz onTOK TOK BOLMAK: arada geçimsizlik olmak· I, 333TOK TOK ETMEK: taşın taşa vurmasından çıkan ses gibl ses çıkarmak·I, 332TOKU: toka, kemer tokası,III, 226TOKUÇ: çörek·I, 358TOKULAMAK: toka yapmak,III, 325, 326TOKULMAK: dövülmek, dokunmak; adam dövülmek,II, 129 bkz> tok ılmakTOKUM: boğazlanacak, kesilecek hayvan; bo ğazlanan, kesilen hayvan ın derisi. I, 396, 472; II, 147 bkz> tugumTOKUNMAK: hayvan kesmek, boğazlanmak·II, 147TOKURKA: ibrik ve benzeri şeylerin emzigi· I, 489 bkz> tütekTOKUŞ: savaş, II, 83 bkz> tokışTOKUŞGAN: her zaman çarpışan, kavgacı· I, 519TOKUŞMAK: vuruşmak, ;arpı;mak, harp etmek· I, 170, 183; 11. 103 bkz> tok ışmakTOKUŞMAK: yayılmak, bulaşmak·III, 74 bkz>yukuşmakTOKUZ: sayıda dokuz·III, 127TOKUZ ON: sayıda doksan· I, 437 bkz> toksunTOLARSUK: ayak ökçesi I, 502TOLGAG: kadın küpesi·II, 288TOLGAG: sıkıntı, kulunç ve iç ağrısı·II, 288TOLGAMAK: takınmak, dolamak; ağrı tutmak, iç bulanmak, burulmak.II, 288;III, 289TOLGANMAK: dolanmak, kendine dolamak, içi bulan ıp kusma gelmek·II, 241TOLGAŞMAK: dolaşmak, dolamakta ve bükmek-te yan ş etmek, burulmak· II, 220, 221TOLI: gökten yağan dolu·I, 139, 354; III, 233TOLMAK: 811-010^I, 431TOLTURMAK: 00^1-1113^II, 175TOLU: dolu, boş olmayan· I, 100; III, 232, 357TOLUM: silah·I, 183, 215, 359, 397;II, 30TOLUMLANMAK: silahlanmak II, 266TOLUMLUG: silahlı I, 498TOLUN: ayın on dördü, dolun·I, 82, 288, 402; III, 33 § tolun ay; ay ın on dördü.I, 402TOMRUM YIGAÇ: ağaçtonnruğu üzerinde pabuçla-rın sahtiyan ve gön gibi şeyleri kesilen ağaç kütük·I, 485TOMRUŞMAK: tomruk yapmakta yardım ve yarış etmek·II, 213TOMŞUK: kuş gagası·I, 469TOMURMAK: tomruk yapmak, kesmek·II, 85; III, 69 bkz> yamurmak, yemilrmekTON: elbise·I, 19, 37, 41, 45, 48, 118, 129, 152, 181, 204, 213, 228 ,231, 261, 268, 271, 273, 294, 305, 320,323,338,341,358,383,449,495, 509, 524; 11. 4, 20, 23, 24, 76, 77, 88, 89, 93, 96,106,107,113,117,119, 120, 122, 125,134, 136,138,154,161,163,165,171,17TONATMAK: giydirmek, donatmak, II, 312 bkz> tonıdmakTONIĞMAK: elbise göndermek, donatmak,II, 312 bkz> tonatmakTONLUK: elbiselik· II, 11TOÑ: içi boş olmayan, sonn olan, III, 356TOÑ: (soğuktan) donmuş, don· III, 356TOÑA: bebür, kaplan cinsinden bir hayvan; ki şi adı· III, 368TOÑALAMAK: yiğit ve kuvvetlilerin yapt ığı işi yapmak· III, 405TOÑ KAMIŞ: halfa, kandıra otu· III, 356TOÑMAK: soğuktan donmak· III, 390, 391TOÑ TUÑ ETMEK: katı blr şey sert blr şey üzerine düşerek ses vermek· ·III, 353TOÑUŞMAK: gözlerini dikerek bir şeye saldırmak; bir işi kabulden çekinmek; emreden ki şiye, gözlerlni dikerek, iğrenerek, bakmak· III, 394 bkz> töñüşmekTOÑUZ: domuz·I, 304, 346;II, 343;III, 363, 394 § toñuz merdegi; domuz yavrusu·I, 480TOÑUZ YILI: Türkler'in on ikili yıllarından biri.I, 346; 363TOP: buğday su ile kaynatılır, arpa hamuru ile yoğrularak bir keçeye sarılır, sıcak bir yere bırakılır, eridikten sonra yenir.I, 318TOP: top· I, 318;III, 119 bkz> topıkTOPIK: topuk; top, çevgenle vurulan top, topaç· I, 190, 318, 380; 11. 22, 88, 113; III, 61, 74, 80, 96, 112, 119, 306 bkz> topTOPIK SÜÑÜK: topuk kemiğinden yapılan yemek, paça·I, 380TOPRAK: toprak,I, 15, 185, 198, 267, 278, 467, 514;II, 305; III, 19, 22, 80, 183, 434 §ag ız toprakTOPRAMAK: kurumak- III, 277TOPRAŞMAK: kuruyup tozlaşmık, toz olayazmak· II, 206TOPRATMAK: (hayvan) yeri kurutasıya dek otunu yemek· II, 330 bkz> töpretmekTOPULGAK: kulunç· I, 502TOPULGAK: yaraya konulan bir ot, topalak otu, Cyperus· I, 502TOPURGAN: ayak basıldıgında tozıyan yumuşak toprak· I, 516 § topurgan yer; ayak bas ıldığında tozıyan yumuşak toprak·I, 516TOPUZ YÜK: üzerinde durulamayan, üstüne binilemeyen hayvan yükü· I, 365TOR: tuzak, ağ· III, 39, 57, 121TORIG AT: doru renkli at· I, 374 bkz> torugTORKU: ipek kumaş· I, 18, 427; III, 72, 380 bkz> turkuTORUG: at rengi, doru renk·I, 373 bkz> torıg § tüm torug at; düz, tamamlyle doru at· I, 338TORUM: torum, deve yavrusu,I, 396 § tışı torum; dişi torum·I, 396TORUMLUG: torumlu,I, 498TOSUN: haşarı (atlar içın), tosun tay·II, 30;III, 429TOŞGURMAK: taşarak doldurmak·II, 178;III, 32TOVIL: davul, avda doğan kuşu íçin çalınan davul, III, 165TOY: ordu kuragı, I, 522; III, 141TOY: ilâç yapılan bir ot·III, 141TOY: çanak yapılan çamur.III, 141 § toy eşiç; toprak tencere·III, 142TOY: toy kuşu,III, 142 bkz> tod ,tohTOYIN: toyın, (islâm olmayan Türkler'de) Buda dininin, din ulusu·I, 274;III, 84, 169, 377TOYMAK: doymak, III, 244 bkz> todmakTOZ: toz· I, 296; III, 123, 186 bkz> törTOZ: yaylara sarıtan sırım.III, 123TOZARMAK: tozacmak, toz yükselmek. III, 186 bkz> tozmakTOZGIRMAK: tozarmak, toz kalkar gibi olmak· II, 178TOZITGAN: çok tozutan,I, 514TOZITMAK: tozutmak· II, 305TOZLUG: tozlu, III, 16TOZMAK: tozarmak, toz ynkselmek. III, 186 bkz> tozarmakTÖGİ: darının kabuğu çıkarıldıktan sonra kalan oz, III, 229TÖGMEK: döğmek, dövmek, inceltmek III, 184TÖGÜN: dağ, dağlama, dögün.I, 414 bkz> tükünTÖGÜŞMEK: döğmekte yardım ve yarış etmek· II, 106 bkz> töküşmekTÖKLEŞMEK: dökülüp akmak, II, 207TÖKLÜNMEK: dökülmek, II, 244TÖKMEK: dökmek·II, 19TÖKTÜRMEK: döktürmek, II, 174TÖKÜGLÜG: dökölmüş. I, 509 bkz> töküklügTÖKÜKLÜG: dökülmüş.I, 509 bkz> töküglügTÖKÜLMEK: dökülmek.II, 129TÖKÜŞMEK: döğmekte ve dökmekte yardım ve yarış etmek, II, 106, 107 bkz> tögüşmekTÖL: yavrulama zamanı, yavru, döl.III, 133TÖLEK: dölek, gönlıi sakin kişi·I, 387TÖLEMEK: döllenmek, kuzulamak,III, 271 bkz> tülemekTÖNMEK: dönmek. III, 184TÖÑDERMEK: döndermek, altını üstüne getirmek, III, 397TÖÑÜLMEK: ümidini kesmek, vaz geçmek,I, 74;III, 395TÖÑÜŞMEK: gözlerini dikerek bir şeye saldırmak; işi kabulden çekinmek; emreden ki şiye, gözlerini dikerek, igrenerek bakmak,III, 394 bkz> toñu şmakTÖPRETMEK: (hayvan) yeri kurutasıya dek otunu yemek,II, 330 bkz> topratmakTÖR: evin veya odanın en lyi, en önemli yeri, sediri·III, 121 bkz> töreTÖR: toz·I, 301, 456 bkz> tozTÖRE: evin önemli yeri ve sediri III, 221 bkz> törTÖRPİG: törpü, keser·I, 476 bkz> törplgüTÖRPİGÜ: agaç yontacak keser,I, 476, 491 bkz> törpigTÖRPİMEK: yontmak, törpülemek· III, 275TÖRPİTMEK: törpülettirmek. II, 327TÖRPÜLMEK: yontulmak, törpülenmek· II, 229TÖRPÜŞMEK: törpülemekte yardım ve yarış etmek· II, 204TÖRT: sayıda döıt·I, 132, 341; III, 449TÖRTGÜL (TÖRTGİL): dört köşeli, murabba· III, 417TÖRTÜNÇ: sayıda dördüncü·I, 132; III, 449TÖRÜ: düzen, nizam, görenek, âdet· I, 106;II, 18, 25;III, 120, 121TÖRÜMEK: yaratılmak·III, 262TÖRÜTMEK: yaratmak; bir şey takdlr veya ıslah edilmek·II, 303 bkz> türütmekTÖŞ: döş, göğsün başı,III, 125, 346TÖŞEK: döşek. I, 387, 511; II, 128, 147, 162, 307; III, 49, 50, 70, 93, 266, 305TÖŞEKLİG: döşeli, döşennıi;·I, 511TÖŞEKLİG: döşekli, döşek sahibi.I, 509TÖŞEKLİK: döşeklik, döşek ve benzeri şeyleri yapmak üzere hazırlanıp ayrılmış olan·I, 509, 511 § töşeklik barçınTÖŞELMEK:TÖŞEMEK: döşemek·III, 266TÖŞENMEK: döşenmek, kendi kendine döşemek. II, 147TÖŞETMEK: döşetmek· II, 307TÖŞLEMEK: döşe, göğse vurmak. III, 346TÖŞLETMEK: döşüne vurdurmak, II, 342TÖZMEK: soğuktan acıkmak· III, 182TUBLU: mezar· I, 430, 431 bkz> tupluTUBULGAN: her zaman yarıp yırtan, delen·I, 519 § kök tubulgan; bir ku ş adı, I, 519TUBULMAK:TUBUN: yemekte bulunan çör çöp parçalar ı; bugday kesmigi.I, 400, 405 bkz> tupun,tübün tubunlugTARIG: kesmikli buğday, 1. 499 bkz> tupunlug tarıgTUÇ: tunç·II, 353;III, 120TUDRIÇ: fışkı· I, 453TUDUN: kõyün büyüğü, tanınmışı, köylülere kaynaktan Içme su/u da ğıtan adam, su beyi·I. 400;III, 171TUG: hakan yanında çalınan kös ve davul, nöbet davulu; tuğ; bayrak, sancak· I, 194; III, 127 tug herhangi bir nesnenin tıkacı, kapağı; su bendi, büvet, germeç III, 127TUGAKLIK: süzgeç yapılacak ağaç· I, 503 bkz> tukaklıkTUGLAMAK: suyun gedigini, yarığını kapatmak, III, 294TUGLUG: bayraklı, sancaklı· III, 127TUGRAG: tuğra·I, 462TUGRAG: dõnüşte geri alınmak üzere savaş zamanında askerin binmesi için hakan taraf ından verilen at·I, 462 bkz> tugzagTUGRAGLANMAK: alay ve biniş günlerinde han tarafından sonra alınmak üzere at verilmek, atlandırmak; tuğra ile mühürlenmek II, 272, 273 bkz> tugzaglanmakTUGRU: parazvana, kılıç, bıçak, hançer gibi şeylerin saplarının içlerlne geçirilen ince demir· I, 421TUGSAK: dul kadın, I, 468 bkz> tulTUGUM: kesilecek hayvan· III, 59 bkz> tokumTUGZAG: dönüşte geri alınmak üzere savaş za-manında askerin binmesi için hakan taraf ından verilen at·I, 462 bkz> tugragTUGZAGLANMAK: alay ve biniş günlerinde han tarafından sonra geri alınmak üzere at veril-mek, atlandırmak; tuğra ile mühürlenmek· II, 272, 273 bkz> tugraglanmakTUKAKLIK: süzgeç yapılacak ağaç, süzeklik·I, 505 bkz> tugaklık§ tukaklık yıgaç; süzek yapmak içln ayrılmış ağaç·I, 505TUL: dul,III,133 bkz> tugsak § tul tugsak; dul kad ın·I, 468TULDRAMAK: herhangi bir şey her yanından dağılmak·III, 447TULDURMAK: çarpmak,II, 175TULKUK: tulum, örülmüş ve şişirilmiş tuluk· II, 289TULKUKLANMAK: tulum gibi şişmek, II, 351TULMAK: topa vurmak, II, 22, 23TULUN: kulakla ağız arasındaki kemlk; gemin iki yan ında bulunan parçalar, I, 401 bkz>TULUÑ TULUÑ: dulun, kulak altı; gemde kulak altında bulunan bir halka· III, 371 bkz> tulun tuluñlamak duluna, kulak altına vurmak· III, 409TUM: soğuk· I, 338, 463 bkz> tumlıg, tumlugTUMA BUHSUN: küpte bulunan darı şarabının köpüren, fışkıran kısmı·III, 234TUMAGU: nezle, ingi, dumağı·I, 447TUMAK: kapatmak, tıkamak·III, 247TUMAN: duman, sis·I, 139, 236, 414;II, 6TUMLIG: soğuk·I, 463;II, 8, 217, 221 bkz> tum, tumlugTUMLIMAK: soğumak.III, 294, 295TUMLITMAK: akarları soğutmak·II, 344 bkz> tumlutmak;TUMLUG: soğuk, soğuk nesne·I, 119, 211, 338, 463; II, 54, 301, 302, 305, 350;III, 107,182, 302, 400, 439 bkz> tum, tumlıgTUMLUGLANMAK: soğuk bulmak; soğuk davranmak, surat asnnak· II, 273TUMLUTMAK: sogutmak, II, 344 bkz> tumlıtmakTUN: dinlenme, dölenme· III, 137TUN: kadının ilk çocuğu; kadının ilk kocası· III, 137TUNÇIMAK: kokmak, bozulmak. II, 281 bkz> tançamak, tançgamak, tanç ımak, tınçamak, tınçımakTUNÇU: tıkım, lokma .I, 417 bkz> tànçuTUNÇUKMAK: kaygıdan soluyamaz olmak; hayvan kış için inlne girip bahara dek çıkamamak.II, 227, 228TUNMAK: kapanmak, tıkanmak; bulutlanmak.II, 27TUNTURMAK: kapatmak, örtmek·II, 176TUNGRA: bedendeki kir· III, 378TUÑRA TÜŞMEK: yüz üstü düşmek, III, 378 bkz> uñra yatmak tuñu sa ğır· III, 368TUPLU: mezar· I, 430, 431 bkz> tubluTUPLUNMAK: delinmek. II, 242 bkz> tubulmak, tupulmakTUPULGAN: her zaman yarıp yırtan, delen· I, 519 § kökTUPULGAN: blr kuş adı· I, 519TUPULMAK: delinmek· I, 520 bkz> tubulmak, tuplunmakTUPUN: buğday kesmiği. I, 499 bkz> tubun, tübünTUPUNLUG TARIG: buğdaylı· I,499 bkz> tubunlug tarıgTURA: kalkan, siper; düşmandan gizlenmek için kullan ılan şey· II, 356; III, 106, 221TURAG: sığnak·II, 152TURASI: duracak· I, 33; II, 68 § turası yer; duracak yer,I, 33TURBI: yardımcı, yaver, uyuntu; tosun·I, 415TURBINLAMAK: araştirmak, kıyas etmek, ölçümlemek· I, 435 bkz> turbunlanmakTURBUN: araştırma, ölçme, kıyas etme·I, 435TURBUNLANMAK: bir şeş hakkında araştirmalarda bulunmak·II, 278 bkz> turbınlamakTURDAÇI: durucu, duran·II, 32, 48, 49 bkz> turguçıTURDUKI: durduğu, kalktıgı· Jl, 42 § turdukı turmadukı bir; kalktığı, kalkmadıgı bir· II, 42TURGU: duracak·I, 16. 33, 420;II, 68;III, 211 § turgu ogur; duracak zaman· II, 33TURGUÇI: durucu, duran· II, 49 bkz> turdaçıTURGULUK: durmak hakkı olan,durmayı dileyen· II, 56 bkz> turıgsakTURGURMAK: durdurmak; kaldırmak, dikmek, yapmak, inşa etmek; zayıflatmak, yordurmak, durgunlaştırmak· I, 486; II, 177, 178, 198; III, 295, 355TURIGA: turga kuşu, bir çeşit serçe· III, 174TURIGSAK: durmayı seven, durınak dileğinde olan, II, 55 bkz> turgulukTURK: bir cismin uzunluğu, boyu, I, 349TURKIGLANMAK: üstelemekten çekinmek, gocunmak, sayg ı göstermek· II, 272 bkz> turkuglanmakTURKINMAK: utanmak, sıkılmak, çekinnıek·II, 241 bkz> turkunmakTURKLAMAK: ölçmek III, 445TURKU: ipek kumaş·I, 18, 427; III, 72, 380 bkz>torkuTURKUG: hayâ, utatnma. I, 462TURKUG BOLMAK: utanır olmak, I, 462TURKUGLANMAK: üstelemekten çekinmek, gocunmak, sayg ı göstermek. II, 272 bkz> turkıglanmakTURKUN: durgun, I, 440TURKUNMAK: utanmak; duraklamak· II, 255 bkz> turkınmakTURLAK: zayıf, her hayvanın arığı, insanın ihtiyarlayışında zayıflıgı· I, 467TURMA: turp, I, 366, 431TURMAK: toplanmak· I, 139 bkz> türümekTURMAK: durmak; çıkmak, yükselmek; ayakta durmak, kalkmak, kalk ımak; zayıflamak· I, 20, 73, 139,: 149, 214, 236, 334, 335, 361,455, 494;II, 6, 7, 31, 32, 35, 36, 38, 42, 43, , 49, 55, 58, 61, 64, 65, 67, 170,198, 206, 297; III, 26, 180, 181, 219, 230, 231, 233, 25TURMUZ: bir çeşit hıyar· I, 343 bkz> tarmazTURNA: durna, turna kuşu· III, 239TURPLAMAK: örnegini yapmak, ölçümlemek III, 443TURŞU TURŞU: eşegi durdurınak için söylenen kelimeler·III, 224 bkz> tu şu tuşuTURUÇI: durucu, durmayı iş edlnen,II, 52TURUGI: durıuşu,II, 52TURUG: dağlarda sığınılacak yer·I, 373TURUGLAG: durulan, durulacak yer·I, 496, 500TURUGLI: durmayı düşünen, tasarlayan·II, 57TURUGSAK: durmayı seven, durmak dileğinde olan·II, 57TURUGSAMAK: durmak istemek·III, 333, 334TURUK: zayıf,I, 380TURUKLAMAK: durgunlaştırmak, arık saymak· III, 337TURUKLANMAK: durgun, argın saymak.II, 265, 266TURUKLUK: durgunluk, cılızlık I, 503, 505TURIIKMAK: durmak; toplanmak·I, 192; II, 115TURULMAK: usanmak, bıkmak· II, 126TURUM: durum, birinin boyu kadarınca olan uzunluk· I, 396TURUMLAMAK: suyun derinliğini boyu lle ölçmek· III, 341TURUMSINMAK: kalkar görünmek· II, 260TURUMTAY: yırtıcı bir ku;; erkek adı· II, 110; III, 243TURUNMAK: dayatmak, durup direnmek; arıklaşmak; duruklamak.II, 145, 146TURUR: -dır, mazisi ve mastarı olmayan bir fiil. III, 180, 181, 316TURUŞGAN: daima karşı koyan·I, 182, 518;II, 95 turuşmak ayaga kalkışmak, duru;mak, karşı durmak,I, 20;II, 95TUS TUS: keçe ve elbise gibi her yumu;ak şeye vurmaktan çıkan ses·I, 329;III, 124TUS TUS URMAK: tıp tıp vurmak.I, 329TUSU: menfaat; ;ifa·III, 224TUSU BOLMAK: yaramak, fayda vermek·II, 127 bkz> tusulmakTUSUKMAK: iyi gelmek, faydası olmak, yaraşmak, II, 116TUSULMAK: yaramak, fayda Yermek· II, 127 bkz> tusu bolmakTUŞ: denk, öğür, benzer·III, 125TUŞ: karşı, bir şeyin kar;ısı, III, 125TUŞ: kemer kayışları ucuna takılan altın veya gümüş toka,III, 125TUŞAG: köstek, at ayagına vurulan bukagı·I, 411 bkz> tuşaguTUŞAGU: köstek·I, 446 bkz> tuşagTUŞALMAK: dolaşmak, , kösteklenmek·II, 146 bkz> tuşanmakTUŞANMAK: dolaşmak, kõsteklenmek·II, 146, 147 bkz> tuşalmakTUŞGURMAK: kavuşturmak·II, 178 bkz> tuşmak, tuşurmakTUŞGUTLANMAK: çırak, çömez sahibi olmak· II, 270 bkz> bu şgutlanmakTUŞİAMAK: hizasına, karşısına durmakTUŞ KILMAK: kavuşmak, inmek· III, 17 bkz> tüş kılmak, tüşlenmekTUŞLANMAK: yönelmek, karşılaşmak· II, 243, 344TUŞLATMAK: karşısına gelecek surette durdurmak, II, 342, 343TUŞMAK: kavuşmak, rastlamak, yetişmek· I, 26; II, 12, 13 bkz> tuşgurmak, tuşurmakTUŞNAMAK: karşılaşmak, harekete geçmek, I, 236TUŞURMAK: kavuşturmak· II, 78, 178 bkz> tuşgurmak, tuşmakTUŞU TUŞU: eşeği durdurmak için söylenen kelimeler· III, 224 bkz> tur şu turşuTUT: kılıç ve benzeri şeylerin üzerine çöken pas, II, 281 bkz> tatTUTAŞI: yakın, komşu; her zaman, daima, muttasıl, I, 423 bkz> tutçı, tutşıTUTÇI: daima, her vakit, durmadan; komşu, yakın· I, 159, 376, 423, 515, 518, 520, 521, 523, 524; III, 53, 54, 55, 378 bkz> tuta şı,tutşıTUTGAK: geceleyin düşmanın gözcülerini ve ileri karakollar ını yakalamak için çıkanlan atlı bölük·I, 467TUTGAN: daima tııtan·II, 296TUTGUÇ: kahvaltı, bir parça yemek·I, 453TUTGUÇI: tutucu,II, 296 bkz> tuttacıTUTGULUK: tutmak hakkı, isteği olan·II, 297TUTGUN: tutgun, yakalanan, esir, tutsak·I, 194, 205, 438; II, 219TUTMA AÇ: tutmaç I, 453 bkz> tutmaçTUTMAÇ: herkesçe bilinen bir Türk yeme ği.I, 452;II, 233, 349;III, 119, 289 bkz> tutma açTUTMAK: tutmak, yakalamak· I, 37, 45, 63, 68, 81, 93, 125, 133, 195, 230, 325, 333, 336, 341, 372, 376, 399, 421, 428, 452, 504;II, 12, 24, 28. 33, 68, 74, 97, 118, 172, 289, 291, 292, 296; III,11, 12, 15, 39, 71, 118, 133, 134, 156, 359, 412, 429TUTRUG: vasiyet·I, 79 bkz> tutsugTUTSUG: vasiyet·I, 462 bkz> tutrugTUTSUKMAK: tutulmak, yakalanmak·II, 227TUTŞI: yakın, komşu·I, 423 bkz> tutaşı, tutçıTUTTACI: tutucu·II, 296 bkz> tutguçıTUTTURMAK: tutturmak, yakalatmak·II, 174TUTUG: efsun, büyü tutması· I, 373TUTUG: rehin, tutu· I, 373; III, 63TUTUGLI: tutmaya azmeden· II, 297TUTUGLUG YER: tekln olmayan yer, cin çarpan yer, I, 496TUTUGSAK: tutmak isteyen· II, 296, 297TUTUK: enenmlş, iğdi; edllmiş·I, 380TUTUKLAMAK: enemek, enenmişliğe nispet etmek,III, 337TUTUKLANMAK: hadım köle sahibi olmak·II, 265TUTUKMAK: paslanmak,II, 116, 281 bkz> tatıkmakTUTULMAK: tutulmak, yakalanma'<· II, 120TUTUNÇU OGUL: evlâtlığa alınmış çocuk· III, 375TUTUNMAK: tutulmak, edinmek, tutmak, yalnız başına tutmak, tutuşnìak· II, 23, 143, ,144 bkz> tütünmekTUTURGU: buyrulması ve tutulması haklı olan şey,I, 489TUTURKAN: pirinç, döğü·I, 521TUTUŞ: çıkışma, çekişme· I, 367TUTUŞMAK: tutuşmak·I,170; II, 88 bkz> tütüşmekTUTUZMAK: emretmek· I, 462; II, 86TUVIRMAK: kulak dikmek, kulak kabartmak· II, 73 bkz> tuvurmakTUVRAMAK: davranmak; büyümek, kuvvetlenmek I, 103; III, 279 bkz> tavramakTUVURMAK: kulak dlkmek, kulak kabartmnak. II, 73, 162 bkz> tuv ırmakTUVUZ: büyük, iri III, 279TUY: halk·III, 447TUYAG: at tırnağı, hayvan tırnagı, tuynak·II, 96;III, 165TUYAGLI: tırnaklı III, 178TUYIN: pinti; sıkıntılı III, 169TUYMAK: duymak. I, 44; III, 244TUYSUKMAK: duyar gibi olmak· III, 195TUYTURMAK: duyurmak; anlatmak, III, 192TUYUK: sisli, puslu, kapalı; canı sıkılmış III, 166, 167TUZ: tuz· II, 18, 104, 106. 299; III, 31, 123, 184. 359TUZ: güzellik. I, 296TUZAK: tuzak· I, 380TUZAK: sevgili, sevgi için söylenen sö ı· I, 380 bkz> tuzakıTUZAKI: sevgili. I, 380 bkz> tuzakTUZAMAK: tuzlamak, I, 206, 358, 380, 425; II, 234; III, 304 bkz> tuzlamakTUZGU: yoldan geçen hısımlara veya tanıdıklara armağan olarak çıkarılan yemek·I, 424TUZGULANMAK: yemek hediye etmek·III, 201TUZGUN: armağan·I, 419TUZKIYA: sevgili, güzel III, 359TUZLAMAK: tuzlamak· III, 263, 293 bkz> tuzamakTUZLANMAK: tuzlanmak· II, 243TUZLATMAK: tuzlatmak. II, 342TUZLUG: tuzlu· I, 209TÜ: tüy, kıl, saç; renk, at tonu· I, 406; II, 24; III, 207TÜB: dip, asıl, kõk· I, 52, 73 bkz> tüpTÜBLÜG: asaletli III, 40TÜBİLN: yemekte bulunan çör çöp parçalar ı; buğday kesmiği· I, 400, 405 bkz> tubun, tupunTÜBÜTLEMEK: Tibet'li saymak, Tibet'e nispet etmek, III, 330TÜBÜTLENMEK: Tibet'li kılığına girmek, II, 265TÜDEŞ: birbirine benzeyen, aynı renkte olan, I, 406, 407; III, 207TÜGE: düğe, iki yaşına girmiş olan buzağı, III, 229TÜGLÜNMEK: düğümlenmek, düğülmek II, 244TÜGLÜŞMEK: birbiriyle düğümlenmek II, 207TÜGME: düğme .I, 433TÜGMEK: düğmek, düğümlemek, bağlamak·I, 472;II, 20, 243TÜGMELENMEK: düğmelenmek, ilikleri ilikle mek·III, 202, 203TÜGSİN: dört köşeli düğümlenen bir çeşit düğüm .I, 436, 437;II, 285TÜĞÜLGEN: her zaman duğülen, her zaman can sıkıntısından kaşıgözü düğülen, çatılan·I, 524TÜGÜLMEK: düğülmek, dügümlenmek; yemek boğazda kalmak.I, 198, 437; II, 130, 162, 285; III, 215TÜGÜN: düğüm· I, 400, 437, 524, 525;II, 20,106, 124, 130, 134, 142, 143, 162, 180, 184, 187, 210, 285, 293, 307; III, 59, 73, 78, 95, 105, 110,III, 112, 266, 267, 270TÜGÜNMEK: kendi başına düğüm yapmak, II, 143TÜGÜŞMEK: düğüm düğmekte yardım ve yanş etmek· II, 106TÜKEK: halka, yük yükletilirken yükü s ıkıştırmaya yarayan ve Ipe takılan halka· II, 287TÜKEL: tamamen, büsbütün· I, 60, 214, 456; II, 24, 223, 228;III, 147TÜKEMEK: tükenmek, bitmek; yetmek, kifâyet etmek, III, 270TÜKETMEK: tüketmek, bitirmek II, 309TÜKLÜG: kör·I, 477TÜKNEMEK: yara dağlamak·III, 301TÜKSİN: halktan olup handan üç kat aşağı bulunan kişi,I, 437TÜKÜN: dağlama, dağ döğün·I, 414 bkz> tögünTÜKÜ TÜKÜ: kõpek enlğlni çağırmak için kullanılan kelime, III, 229TÜKÜZ: atın alnındaki akıtma· I, 367 bkz> teküz § tilküz at; aln ında bir parça beyaz olan at· I, 365TÜLEK(G): dört ayaklı hayvanların tüylerlnl atıp dõktükleri sıra, koyun kırkımı I, 387 § tülek yılkı; tüliyen, kış tüyünü dõken hayvan, I, 412TÜLEMEK: tüyünü dökmek· III, 270, 271TÜLEMEK: döllemek, kuzulamak·III, 271 bkz> tölemekTÜLETMEK: kuzulatmak, doğurtmak· II, 310TÜLFİR: kumaştan ve ipekten yapılan örtü ve perde, I, 457 bkz> tülvirTÜLÜG: tüylü· I, 406; III, 207 § tülüg yad ım; tüylü yaygı, halı· III, 19TÜLÜG ERÜK: feftali·I, 69, 318;II, 282TÜLÜG YADIM: tüylü yaygı, halı,III, 19TÜLVİR: gelin odası tülleri .III, 100 bkz> tülfirTÜM: at tonlannda düz renk· I, 338TÜMEN: tümen tümen, pek çok· I, 233, 402 § tilmen mi ıíg; bin kere bin, I, 402TÜMEN: büyük iğne· III, 367 bkz> temenTÜMİLEMEK: timbildemek, sekerek koşmak· III, 326, 327, 330 bkz> tümilenmekTÜMİLENMEK: timbildemek, sekerek koşmak· III, 327 bkz> tümilemekTÜMRÜK: dümrük, def, I, 478TÜMSE: minber· I, 423TÜN: gece· I, 82, 100, 245, 331, 339, 423; 11. 77, 97, 232, 303;III, 247, 258, 288, 377TÜNEK: hapishane, zından,I, 408TÜNEMEK: gecelemek.III, 273TÜNERMEK: karanlık olmak, kararmak, gece olmak-II, 86TÜNERİK: karanlık; mezar,I, 488TÜNETMEK: geceletmek·II, 312TÜNLE: geceleyin.I, 251, 339, 434; II, 5; 111. 87TÜÑİTMEK: eğmek·II, 326 bkz> tüñütmek,TÜÑİTMEK: yukarıya doğru yükseltmek·II, 326 bkz; teñitmekTÜÑLÜK: pencere, ocak, baca gibi evdekl delikler,II, 18;III, 120, 127, 383TÜÑŞÜ: şamdan. III, 378TÜÑÜR: dünür, karının hısımları· II, 110;III, 362, 372TÜÑÜRLEMEK: birinl· kendlne dünür saymak, dünürlü ğe nispet etmek,III, 408TÜÑÜRLENMEK: kendini birine dünür salmak· III, 407TÜÑÜŞMEK: baş eğmek-III, 393, 394 bkz>tüñütmek, tüñütmekTÜÑÜTMEK: eğmek-III, 396 bkz> tüñitmek, tüñüşmekTÜP: asıl, kök, dip, temel, herhangi bir şeyin aslı, kõkü, insanın aslı·I, 52, 73;II, 280;III, 119, 123 bkz> tübTÜPÇİL: tipisi çok olan yer, III, 56TÜPİ: tipi· I, 219;II, 4, 71; III, 57, 97, 216, 217, 324TÜPİRMEK: rüzgâr eserek toprağı savurtnnak· II, 71 bkz> tüpürmekTÜPKERMEK: araştırmak, izine düşmek. II, 179TÜPLEMEK: diplemek, kökten aramak, III, 293TÜPLENMEK: kökleşmek; zenginle;mek· II, 242TÜPLEŞMEK: aslını araştırmak· II, 206TÜPLETMEK: aratmak, II, 342TÜPLÜG: asaletli III, 40, 119 § tüplüg yıldızlıg; asaletli, köklü· III, 40TÜPÜ: tepe, insanın başının üst tarafı· I, 309; II, 79; III, 216TÜPÜLEMEK: tepelemek, tepesine vurmak·III, 322, 323, 327TÜPÜRMEK: rüzgâr eserek toprağı savurtmak. II, 71 bkz> tüpirmekTÜRÇİMEK: başlamak. III, 275, 276TÜRÇİTMEK: başlatmak. II, 329TÜRGEK: bohça- II, 289 bkz> türkekTÜRİ: tadı kekre olan; huyu sert olan·I, 47; III, 220 bkz> türüTÜRK: "vakit" anlamına gelen bir kelime·I, 353 § türk kuya ş ödi; gün ortası·I, 353 § türk üzüm ödi; üzümün olgunluk vakti· I, 353 § türk yigit; gençlik ça ğının ortasında olan genç·I, 353TÜRKEK:TÜRKEKLENMEK: dürülmek, bohçaya sarılmak·II, 351TÜRKLEMEK: Türkler'den saymak (Araplar'a gôre) Acem, yani Arap'tan ba şka, saymak· III, 446 türkün oymakların, hısımlann toplandığı yer; ana baba evi·I, 441, 442; II, 209TÜRKÜNLENMEK: kendini bir yerden saymak ve o yerì kendinin say ıp oturmak· II, 278TÜRLÜG: türlü.I, 119, 296, 402, 476, 477;II, 122TÜRLÜNMEK: dürülmek, bükülmek· II, 243TÜRMEK: dürmek· II, 7, 39TÜRMEK: kadınbudu denllen yemek, dürüm. I, 396, 477; II, 106TÜRMEKLENMEK: dürüm yapılmak· II, 276TÜRTMEK: sürtmek, sıvamak, çalmak· III, 425, 426TÜRTÜLMEK: sürulmek· I, 486; II, 229TÜRTÜNMEK: (yag) sürünrnek, sürünür görünmek, II, 240TÜRTÜŞMEK: (yağ) sürmekte yanş etmek·II, 205TÜRÜ: tadı kekre olan, buruşturan·I, 47 bkz>türiTÜRÜLMEK: dürülmek.II, 127TÜRÜMEK: toplanmak·I, 139 bkz> turmakTÜRÜNMEK: kendi başına dürmek. II, 145TÜRÜŞMEK: dürmekte yardım ve yarış etmek,II, 95TÜRÜTMEK: yaratmak; blr ;ey takdir veya ıslah edilmek,II, 303 bkz> törütmekTÜŞ: eğlek, durak, yolculukta dinlenilecek yer ve konulacak zaman,I, 330TÜŞ: düş, rüya, düş azması, ihtilam,III, 18, 125, 266TÜŞEMEK: düş görmek, ihtilam olmak, düşü azmak- III, 266TÜŞ KILMAK: inmek, toplanmak .III, 17 bkz> tuş kılmak, tilşlenmekTÜŞKÜN: dikenli kitre ağaçcığı·I, 443 bkz> tüşürkünTÜŞKÜNLENMEK: dağda kitre ağacı çoğalmakII, 278TÜŞLENMEK: inmek, toplanmak,I, 222;II, 242 bkz> tuş kılmak, tüş kılmakTÜŞLÜK: konulacak yer·I, 477TÜŞLÜK ÖDİ: dinlenmek için yolcular ın gece yarısından sonraki konak vakltleri·I, 477TÜŞMEK: düşmek; inmek I, 320, 456;II, 13, 81, 137; III, 5, 14, 65, 122, 129, 132, 378, 439TÜŞ ÖDİ: konulacak zaman, kuşluk vakti· I, 330; III, 125TÜŞRÜM: eğrilmlş ip yumağı·I, 485 bkz> teşrümTÜŞÜK: işten güçten kalan, haylaz, dü şkün.I, 387TÜŞÜRGÜ: çayın ırmağa karışan agzı, degirmenin blr ırmağa olan savağı·I, 490TÜŞÜRKÜN: kitre ağaçcığı·I, 522 bkz> tüşkünTÜŞÜRMEK: düşürmek, indirmek·II, 78, 79, 316TÜTEK: ibrik ve benzeri şeylerin emziği I, 386 bkz> tokurgaTÜTETMEK: tütütmek·II, 299 bkz> tütitmekTÜTİTMEK: tütütmek·II, 299 bkz> tütetmekTÜTKÜRMEK: saldııtmak, kışkırtmak·II, 73 bkz> tütürmekTÜTSÜK: kinci .I, 476 § tütsük ki şi; kinci adam, yaman düşman·I, 476TÜTÜ: türlü·I, 179; II, 283TÜTÜN: duman I, 400;II, 72, 299; III. 16TÜT(Ü)NMEK: duman tütmek, II, 23 bkz> tutunmakTÜTÜRMEK: saldırtmak, kışkırtmak II, 73 bkz> tütkürmekTÜTÜŞMEK: kavga etmek, tutuşmak, çekişmek, avı yakalamağa yardım ve yarış etmek,II, 71, 88, 89 bkz> tutuşmakTÜVEK: patlangıç·I, 388TÜVEKLİK: patlangıç için oyulan ağaç dalı·I, 508TÜVİŞMEK: şişe et dizmekte yardım ve yarış etmek·II, 102 bkz> tevişmekTÜVŞEMEK: ter, tane tane olmal<· III, 286TÜZ: halk, reayâ· III, 123TÜZ: asıl, kök, soy sop, III, 123TÜZ: düz· I, 60, 121, 325, 376, 433; III, 123TÜZERMEK: düzelmek· II, 77TÜZEŞMEK: düzlemekte yardım ve yariş etmek· II, 99, 100 bkz> tüzüşmekTÜZGERMEK: armağan vermek, II, 179 bkz> tüzgürmekTÜZGÜRMEK: amnağan vermek·II, 179 bkz> tilzgermekTÜZLİNMEK: düzelmek, rnüsavileşmek· I, 349 bkz> tüzlünmek, tüzülmekTÜZLÜNMEK: düzeltmek· II, 243 bkz> tüzlinmek, tüzülmekTÜZMEK: düzmek, düzeltmek· II, 9TÜZÜLMEK: düzelmek, tertip ve tanzim edilmek.II, 71, 127, 243;III, 131 bkz> tüzlinmek, tüzlünmekTİLZÜN: yumuşak huylu·I, 221, 414TÜZÜNLÜG: yumuşaklık.III, 188 bkz> tüzünlükTÜZÜNLÜK: yumuşaklık II, 250 bkz> tüzünlügTÜZÜŞMEK: düzlemekte yardım ve yarış etmek· II, 99 bkz> tüzeşmek
