Eski Türkçe Sözlük
Eski Türkçe Sözlük - Türk dilinin, öz Türkçe'nin köklerinden, bin yıl önceki halinden, güzel kapsamlı bir eski Türkçe kelimeler dizini, Divânu Lügati't-Türk dizini.
OBA
: oba·I, 86OBRAK
: eskimiş· I, 118 bkz> oprakOBRAMAK
: eskimek, I, 273 bkz> opramakOBRATMAK
: yıpratmak· I, 261 bkz> opratmakOBU
: üstübeç ;.I, 86OBUZ
: katı olan·I, 54OBUZLUG
: sarp,I, 146 bkz> opuzlug § obuzlug yer; sarp, engebeli yer,I, 146OÇAK
: ocak,I, 64, 490OÇAKLANMAK
: ocaklanmak·I, 293OÇAKLIG
: ocaklı·I, 147OÇAKLIK TİTİK
: ocak yapılacak çamur ve benzeri olan her nesne·I, 150 oçakl ık yer ocaklık yer·I, 150OĞGARMAK
: düşünme sonunda anlamak,I, 255ODGUÇ
: ateşin alevì.I, 95, 177, 248ODLUK
: kol kemiğinin kalın yeri· I, 98ODUNMAK
: sönmek, I, 200 bkz> udınmak, udunmakOGLA
: genç, yiğit· I, 129OGLAGU
: bolluk içinde büyüyen· I, 138OGLAGU KATUN
: asaletli, asîl kadın, I, 138OGLAK
: oğlak· I, 65, 119, 468; II, 22, 266, 294; III, 102, 145OGLAK AY
: ükbahar, I, 347 bkz> ulug oglak ayOGLAN
: oğlan, oğul, çocuk, çocuklar· I, 74, 119, 143, 192, 193, 208, 209, 240, 263, 286, 289, 293, 373, 386;II, 4, 19, 26, 74, 93. 121, 154. 209, 210, 212, 218. 244, 272, 294, 300, 302, 329, 340, 341, 344, 348, 351. 354, 366; III, 80,102,108,125,145,196, 202, 25OGLANSIG
: çocuk gibi, çocuk huylu·III, 128OGLITMAK
: üretmek, çoğaltmak· I, 265OGRADAÇI
: uğrayan, uğrayıcı· III, 314 ograg niyet, kurma, kas ıt; uğrama, uğrak· I, 118 ograg dağ yamacı, derenin dönemeci· III, 65 bkz> ogrug, ovrugOGRAGAN
: uğrayan· I,II, 314OGRAGLI
: uğramak isteyen· III, 315OGRAGLIK
: uğramak hakkı olan· III, 315OGRAGSIK
: uğramak hakkı olan· III, 315OGRAGUÇI
: uğrayan, uğrayıcı· III, 314OGRAKLANMAK
: Ograk kılığına girmek,I, 313; II, 279 bkz> UgraklanmakOGRALMAK
: uğranılmak· I, 247OGRAMAK
: uğramak· I, 125, 160, 274; III, 106, 272, 311, 312, 313. 321. 372OGRAMSINMAK
: uğrar görünmek, III, 322OGRAŞMAK
: uğraşmak· I, 170, 234, 235OGRATMAK
: göndermek, uğraştırmak· I, 261OGRI
: gizli, I, 380;II, 234OGRI
: hırsız; hırsızlık·I, 126, 224, 300, 483; II, 29, 171, 174, 197. 341; III, 75, 89, 423, 429OGRILAMAK
: çalmak, hırsızlık etmek· I, 316, 317OGRILIK
: hırsızlık II, 208OGRUG
: kemiğin ek yerleri, bel kemlğinln boyu-na birleştiği yer; dağ yamacı ve dağın bittiği yer; derenin dönemecl·I, 98, 118; III, 65 bkz> ograg, ovrug § tag ogrug ı; dağın dönemeci· I, 98OGRULAYU
: hırsız gibi· I, 102OGRULMAK
: kemlk yarılıp ayrılmak. I, 247, 248OGRUŞMAK
: kemik yarıp ayırmakta yardım ve yari{ etmek· I, 235OGUK
: çizme· I, 67OGUL
: ogul, çocuk, I, 37, 51, 68, 74, 86, 123, 180, 206, 220, 246, 253, 256, 262, 264, 288, 299, 319, 370, 415, 440, 515, 524;II, 14, 80, 84, 120, 143, 173, 175, 178, 183, 240, 249, 302, 311, 330. 333, 335. 343, 357;III, 33, 58. 78, 87,105, 128,137,141,146,159,OGULÇUK
: ana rahmi, oğulduruk· I, 149OGULMUK
: üstüne hatıl atilmak için uzatılmış olan düz direk· I, 149OGUR
: karşılık, ivaz· I, 53OGUR
: bir işte imkân ve fırsat· I, 53OGUR
: uğur, bereket, devlet· I, 53OGUR
: vakit, zaman· I, 33, 53, 136, 273, 294; II, 68, 321, 322, 362;III, 55, 317OGUR BOLMAK
: yol uğurlu, hayırlı olmak I, 53OGURLAMAK
: vaktinde yapmak; çalmak, hırsızlık etmek·I, 300OGURLANMAK
: vakti yaklaşmak; uğurlanmak, uğurlu olmak; bağışlananın karşılığı verilmek·I, 292OGURLUG BOLMAK
: sırasında ve yerinde olmak·I, 53OGURLUG IŞ
: vaktinde ve yerinde yap ılan 1;.I, 146OGURLUK
: karşılık, ivaz olan,I, 114OGURMAK
: kemik yarıp ayırmak·I, 178OGUŞ
: oymak; hısım, akraba·I, 61, 88, 114; II, 83, 103OGUŞLANMAK
: aile, hısım sahibi olmak, I, 293OGUŞLUG
: aile, hısım sahibi· I, 146OGUZLAMAK
: Oğuz saymak, Oğuzlar'dan saymak, Oğuzlar'a nispet etmek, I, 302; II, 345OGUZLANMAK
: Oğuzlaşmak, Oğuz kılığını almak, Oğuz kılığına girmek, kendini Oguz'lar'dan saymak, I, 293; II, 269OKSINMAK
: pişman olmak, I, 253 bkz> oksunmakOKSUNMAK
: pişman olmak III, 373 bkz> oksınmakOKŞAG
: benzeyen, benzer. I, 118OKŞAGU
: oyuncak; (mecazen) kadın·I, 138OKŞAMAK
: okşamak, şakalaşmak; benzemek; (at) uyumak. I, 282, 283; II, 286OKŞANÇIG
: okşanmaya deger, III, 232 okşatmak benzetmek· I, 262OK
: ok, I,II, 21, 37,157,160,166,170,171,180,193, 199, 217, 222, 237, 267, 275, 326, 393,457, 493,494, 522OK
: paylar ve toprak hisseleri üzerine üle şmek için atılan ok, çekilen kur'a, mirasta dü şen pay· I, 37, 48OK
: hâl anlamına yakın anlamlı bir edat; fiillerde pekitme edat ı; vakit, zaman· I, 37, 71, 160; III, 16OKA
: kefillik, kefâlet. I, 40OKA ALMAK
: kefil olnnak· I, 40OKÇI
: okçu· II, 199OKILMAK
: okunmak· I, 197 bkz> okınmakOKIMAK
: okumak; çagırmak. II, 333; III, 254OKINMAK
: okunmak, okur görünmek· I, 202, 203 bkz> ok ılmakOKIŞMAK
: okuşmak, okumakta yardım ve yarış etmek; (ağrı;mak· I, 186, 359 bkz> okuşmakOKITGAN
: çok okutan· I, 156OKITMAK
: okutmak I, 212 ,OKITSAMAK
: okutmak istemek, çagırtmak istemek· I, 302OKLUG KİRPİ
: büyük kirpi, oklu kirpi· I, 415OKLUK
: sadak, I, 100 okramak yem zamanında kişnemek, homurdanmak· I, 275OKRAŞMAK
: yem zamanında birlikte ki;nemek·I, 235, 236OKTAM
: ok atımı; okluk, I, 107 § bir oktam yer; bir ok atim ı yer·I, 107OKTAMAK
: ok atmak, I, 26; II, 97OKTAŞMAK
: ok atışmak; kur'a içln ok atıçmak· I, 231OKTATMAK
: ok attirnnak· I, 260OKTA YAZTURMAK
: ok atmakta yanıltmak· III, 95OKUŞMAK
: çağrı;mak· I, 183; II, 103 bkz> okışmakOK YILAN
: kendisini insan üzerine atan yılan, I, 37;III, 29OL
: o,-dır,-dir,-dur,-dür.I, 20 21, 22, 24,25, 27, 33, 34, 36, 37, 38, 39, 40, 46, 60. 61, 71, 72, 76, 77, 97,108,126, 129, 132, 136, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 164, 165, 166, 168, 169, 170, 171, 172, 173, 174, 176 ,177, 178, 179, 180, 181, 182, 183, 184,OLDAÑ
: pabuç altı, tabanı, mestin alt yanı· I, 116 bkz> uldañOLDRUM
: kötürüm, yatalak, oturum· III, 412OLDUK
: nalsız, yalın ayak· I, 101 bkz> uldukOLDURMAK
: oturmak· III, 235 bkz> olturmakOLGUN
: olgun· III, 167OLGUTMAK
: oturtmak· I, 260 bkz> olhutmakOLHUTMAK
: oturtmak·I, 260 bkz> olgutmakOLMA
: testi, çanak çömlek·I, 130 ,375; II, 234; III, 182 bkz> ulmaOLTURMAK
: oturmak·I, 219, 224, 374, 413; II, 21; III, 230 bkz> oldurmakOLUK
: oluk, yalak· I, 67OLUK
: küçük kayık, I, 68ON
: sayıda 011. I, 49, 69, 219ONU
: onu· III, 238ONUNÇ
: sayıda onuncu· I, 132, 133;III, 449, 450OÑ
: kolay·I, 41 bkz> oñayOÑ
: sağ, solun karşıtı· I, 41 § oñ elig; sağ el·I, 41, 72OÑAY
: kolay·I, 41, 244, bkz> ongOÑİKLANMAK
: zülüflü olmak, takma saçlanmak. I, 311, 312 bkz> öñlklenmekOÑMAK
: solmak· I, 175 bkz> oñukmakOÑUKMAK
: solmak, rengi atmak, hastalık ve benzerlerinden dolay ı buruşmak, tazeliğlni ve parlaklığını kaybetmek· I, 175. 216;III, 394, 395 bkz> oñmakOÑULMAK
: iyileşmek, düzelmek, lyl olmak, 1 216, 217; III, 395OP
: harman dövmek Için koşulan öküzlerin ortasında bulunan öküz· I, 34 bkz> mamaOPMAK
: hõpürdeterek içmek,I, 172 bkz> öpmekOP OP
: eşeğin ayağı kaydığında ,söylenen söz· I, 34OPRAK
: yıpranmış, yıpramış, eskimiş· I, 118; III, 16, 38 bkz> obrakOPRAMAK
: yıpramak· I, 273; III, 358 bkz> obramakOPRAŞMAK
: yıpraşmak, yıpranmaya başlamak· I, 231. 232OPRATMAK
: yıpratmak·I, 261 bkz> obratmakOPRI
: obruk, çukur; dere· I, 125; III, 134OPRUŞMAK
: içmekte yardım ve yarış etmek·I, 232 bkz> öprüşmekOPUZLUG
: sarp,I, 146 bkz> obuzlugOR AT
: donu al ile doru arasında bulunan at· I, 45'ORDU
: hakanın oturduğu şehir.I, 124ORDU
: sıçan, köstebek gibi yerde ya şayan hayvanların yuvası· I, 124ORDU BAŞI
: hakanların döşeyicisi, yaygıcısı. I, 124ORDULANMAK
: başşehir edinmek· I, 296 bkz> ordulanmakORDUTAL
: hamamotu. I, 124 bkz> arğutal, urdutalORDULANMAK
: yurt tutmak, yerleşmek·II, 294 bkz> ordulanmakORGAK
: orak· 1. 14, 119;II, 128, 244, 307;III, 45, 267ORILAŞMAK
: bağrışmak, çağrışmak.I, 239 bkz> orlaşmak, urılamak, urılaşmak, urlamak, yurlamakORLAŞMAK
: bağrışmak, çağrışmak.I, 239 bkz>orılaşmak, urılaşmak, urlamak, urlaşmak, yurlamakORMAK
: kesmek, biçmek, vurmak, urmak·I, 14, 172; III, 45ORNAMAK
: yerleşmek, yer tutmak, yer edinmek; (güne ş) batmak, kaybolmak.I, 288ORNATMAK
: yerine koymak·I, 266ORPATMAK
: ürpertmek, saçını dağıtmak,I, 259, 260 bkz> örpeşmek, ürpekmek, ürpermek, ürpeşmekORTAK
: ortak·I, 99, 439;III, 71ORTAKLIK
: ortaklık II, 90ORTU
: orta,I, 124,125 bkz> otra, otru, utru § ortu er; orta ya şlı adam·I,124 § kün ortu; ögle vakti.I, 124ORTULAMAK
: ortalamak, ortasına varmak, I, 316ORU
: şalgam, buğday ve buna benzer şeyleri saklamak için kazılan çukur,I, 87ORULMAK
: biçlmek I, 194, 195ORUM
: kesim·I, 75 § bi orum ot; bir orakta çıkarılan ot·I, 75ORUN
: yer, mekân, ınevki.II, 72, 177; III, 222, 430ORUNÇ
: rüşvet, gevik· III, 449 bkz> urunçORUNÇAK
: emanet· I, 148, 149OSRUK
: osuruk· I, 99OSRUŞMAK
: osuruşmak· I, 234OSUG
: bir nesnenin bir nesneye de ğişmesi, bir nesnenin bir nesne ile kar; ılandırılması· I, 64 osuglamak hile ile kilit açmak· I, 306 bkz> üsüglemekOSURGAN
: osurgan, çok osuran· I, 156OSURMAK
: osurmak·I, 178OT
: ot, hayvan yemlerinin hepsi·I, 14, 35, 65,75, 169, 172, 195, 225, 255, 342, 415, 469; II, 79, 108, 133, 294, 330, 348, 351; III, 4, 47, 68, 122, 141, 200, 263, 277, 287, 374, 436, 442 § çivgin ot; hayvanları semirten ot· l, 443OT
: ilâç, em, zehir. I, 35, 47, 154, 514, 515;II, 72, 116, 127, 176, 315, 345;III, 224, 252OT
: ateş, duman,I, 43, 164, 176, 177, 183, 195, 200, 202, 208, 230, 332, 400, 499, 513, 514,522;II, 78, 100, 133, 144. 176, 245, 292, 293, 299, 302, 353, 358; III, 16, 23, 63, 65, 96. 97, 265, 341, 348, 430OTAÇI
: hekim, ilâç yapan,I, 35, 299OTAG
: otag·III, 208OTAMAK
: ısınmak, odun yakmak; ilâç yapmak·III, 252OTGARMAK
: otlatmak·I, 225OTGUN
: eğerin solunda kolanın geçirilerek dile bağlanan enli bir kayışı·I, 107OT KARAK
: gözün gören yeri·I, 382OTLAMAK
: otlamak,I, 285OTLANMAK
: ateşlenmek, ateş kesilmek, ateş gibi olmak; öfkelenmek·I, 297OTLUG
: otlu·I, 98OTLUG
: yemlik, ahır,I, 98OTRA
: orta, ortada, arada,I, 125, 188, 308;II, 89, 287 bkz> ortu, otru, utruOTRAN
: don, elbise,I, 108OTRU
: karşı, õn, ara, orta, ortasında·I, 68, 126, 494; II, 28, 145;III, 40, 156, 422 bkz> ortu, otra, utruOTRUG
: ada·I, 97OTRULANMAK
: yüz yüze gelmek·I, 296, 297 bkz> utrulanmakOTRUNMAK
: karşı koymak istemek·I, 251 bkz> utrunmakOTRUŞMAK
: karşı koymak, karşı gelmek, karşılaşmak·I, 232 bkz> utru;mak ottuz say ıda otuz·I, 142OTULMAK
: ekini bozan bitkiler keslimek, ba şi vurulmak.I, 193 bkz> utulmakOTUÑ
: odun·I, 14, 67, 70, 134, 272, 449;II, 238, 341;III, 153, 187, 246, 249, 252, 292, 351 otuñluk odunluk,I, 162 ot yem karabiber, klmyon glbi tohum ve baharlar,III, 5OVRUG
: kemiğin ek yerlerl, bel kemiğinln boyunla birleştiği yer; dagın yamacı ve bittiği yer,I, 118 bkz> ograg, ogrugOVUNMAK
: oğuşturmak,I, 202;II, 147 bkz> uvunmakOY
: yerdeki oyukluk, çukurluk·I, 49, 146OY
: at yagız at, I, 49OYMA
: çizme yapılacak Tnrkmen keçesi· II, 100, 207OYMAK
: oymak, yerleştirmek, sıkıştırmak, I, 174OYNAGU YER
: oynanacak yer,I, 121 oynak i şler oynak kadın·I, 120OYNAMAK
: oynamak.I, 225. 226, 240;II, 114, 226;III, 131, 377OYNAŞ
: oynaş, başka biriyle sevişen kadın,I, 120OYNATMAK
: oynatmak,I, 271OY OBUZ
: basık, düz yer·I, 54OY OBUZLUG YER
: sarp, engebeli yer·I, 146 bkz> oy opuzlug yerOY OPUZLUG YER
: sarp, engebeli yer·I,146 bkz> oy obuzlug yerOYTURMAK
: oydurmak, bastırmak, sıkı;tırmak· I, 269OYUK
: hayal, belge, bostan höyügü·I, 81, 85, 384OYULMAK
: oyulmak, çukurlaşmak, sıkıştırılınak· I, 268, 269 oyun oyun, yar ış,I, 85;II, 25OYUŞMAK
: oymakta ve basmaktä yardım ve yarış etmek· I, 268OZGAN AT
: çok ileri giden, başkalarını geçenat· I, 470OZITGAN
: daima ileri sürüp geçerek kazanan·1, 155OZITMAK
: ileri sürmek·I, 155OZMAK
: başkasından lleri geçmek· I, 173 bkz uzmakOZUK AT
: koşu ve benzerlerinde lleri glden ve ba şka atları geçen at·I, 66ÖÇ
: öç, hınç, kin, 111^111.I, 41, 43, 44, 50, 230; II, 103ÖÇEŞ
: yarış, t, 61ÖÇEŞMEK
: yarış etmek· I, 61, 181ÖÇLÜG
: öcü ve hıncı olan,II, 283ÖÇRÜŞMEK
: söndürmek, yatıştırmak.I, 233ÖÇÜRMEK
: söndürmek, yatiîtırmak, soluğunu kesmek·I, 176, 177, 522 bkz> üçürmekÖÇÜT
: öç, I, 50ÖD
: duvarda ve ağaçta delik,I, 31 bkz> ötÖD
: zaman, vakit; mevsim, hava· I, 44, 330, 353; II, 77, 101; III, 125 bkz> ödÖD
: sığır, ôküz, I, 45, 346 bkz> ud, udÖDÜRMEK
: seçmek, üstün tutmak, III, 11 bkz>ad ırmak, edirmek, ödürmek, udurmak, üdürmekÖD
: öz, kendi. f, 243 öd zaman, vakit· I, 245, 477; II, 68, 321;III, 190, 191ÖD
: dag arasındaki dere, geçit·I, 110 bkz> öz, öziÖDİK
: sevgi· II, 144, 311 bkz> üdikÖDLEK
: zaman, felek, I, 41, 82, 103;II, 196, 234, 304. 335;III, 41, 233, 425ÖDRÜLMEK
: ayrılmak, seçilmek·I, 247ÖDRÜM
: her şeyin seçilmişi.I, 107ÖDRÜNDİ
: üründülenmiş, seçilmi;· I, 145ÖDRÜŞ
: birtakım şeyler arasında muhayyerlik, seçim· I, 96ÖDRÜŞMEK
: seçmekte yardım ve yarış etmek, I, 234ÖDÜRGEN
: her şeyi seçen, üyürtleyen. I, 157ÖDÜRMEK
: seçip ayırmak. I, 144, 370; III, 228 bkz> ad ırmak, edirmek, ödürmek udurmak, üdürmek,ÖFKE
: öfke· I, 195 bkz> öpkeÖGDİ
: alkış,I, 515ÖGE
: çok akıllı, yaşlı kimse, ulusun büyüğü.I, II, 48, 90, 310, 356ÖGELEMEK
: "öge" demek, "öge" adı vermek I, 310 bkz> öklemekÖGE TEGİT
: orta halli adamların büyüklerine ve hakan çocuklar ının küçüklerine verilen ungun, I, 356ÖGEY
: üvey· I, 123 § ögey ogulÖGMEK
: ögmek, sena etmek·I, 174, 472; II, 38ÖGRENMEK
: 1ÖGRETMEK
: öğretmek· I, 261ÖGREYÜK
: görenek, âdet, I, 159, 160ÖGSEMEK
: öğmek istemek·I, 277, 278ÖGTÜRMEK
: öğdürmek I, 223ÖGÜLMEK
: öğülmek, ögünmek·I, 198; III, 343ÖGÜNÇ
: ögünç, öğünme.I, 132; III, 449ÖGÜNGÜÇİ
: kendini öğen· I, 203ÖGÜNMEK
: kendini öğmek· I, 140, 203. 252, 309ÖGÜR
: koyun, geyik, bağırtlak ku;u, deve, cariye gibi şeylerín toplu bir halde bulunmas ı, bunların sürüsü, bölük· 1. 54, 236, 285, 389;II, 153;III, 6ÖGÜRLENMEK
: at sürüsü, aygıra sahip olmak,başka hayvahlar sürü ve bölük hallne gelmek·I, 292ÖGÜRLÜG ER
: koyun ve benzerl hayvanlardan sürüsü bulunan adam·I, 152 § ögürlüg adg ır; kısrakları, eşleri bulunan aygır·I, 152ÖGÜŞMEK
: öğü;mek·I, 187ÖGÜT
: ögüt, vaaz· I, 51, 89, 102, 440;III, 46, 155, 440 bkz> ötlük, övütÖGÜTLEMEK
: ögüt vermek, öğütlemek I, 299ÖK
: akıl ve anlayış,I, 48, 96, 243 bkz> öksüzÖK
: orta yaşı bulup büyümüş hayvan·I, 48 § ök at; dört ya şını geçmiş at·I, 48ÖK
: kendi·I, 71ÖKİL
: çok, J, 74ÖKLEMEK
: "öge" adı vermek· I, 310 bkz> ögelemekÖKLENMEK
: dinlenmek; önceden anlamay ıp sonradan anlamak; (çocuk) büyumek,I, 259, 298ÖKLİMEK
: aıtmak, çoğalmak; büyümek.I, 287, 362;II, 366ÖKLİTMEK
: çoğaltmak II. 366ÖKLÜNMEK
: yığılmak.I, 258ÖKLÜŞMEK
: birbiri üzerine yığılmak, toplanmak·I, 241ÖKLÜTMEK
: çoğaltmak, arttırmak.I, 264ÖKME
: yığılan her ;ey,I, 130 bkz> ökmek § ökme toprak; y ığma toprak,I,130ÖKMEK
: yığmak, biriktirmek· I, 168ÖKMEK
: toplanmış olan her nesne· I, 105 bkz> ökmeÖLSEMEK
: ölmek istemek I, 278ÖLŞEMEK
: acıkıp gözleri kararmak, açlıktan bayılayazmak·I, 283 bkz> elşemekÖLŞETMEK
: acıktırarak gözü görmez etmek·I, 262, 263 bkz> el şetmekÖLÜG
: ölü,I, 15, 72, 463; II, 27, 110, 127, 128, 139, 179, 311, 324;III, 272, 309, 424ÖLÜGSEMEK
: ölmek istemek·I, 303ÖLÜM
: ölüm·I, 47, 75, 516;II, 74, 134;III, 327. 339ÖLÜT
: birbirini öldürme, öldürüşme·I, 52ÖLÜTÇİ
: öldüren, katil·I, 52ÖLÜT ER
: kuvvetten düşmüş, yaşlı kimse·I, 52ÖLÜTLEMEK
: çarpı;mak, aralarında ölüm olayazmak·I, 299ÖMEK
: düşündükten sonra anlamak.I, 11ÖMGEN
: şah damarının iki tarafında bulunan damar, I, 1·20ÖMZÜK
: eğerin ön ve arka tarafları, 11011.I, 105ÖKMEK
: kadınların kulaklarına taktıkları altın veya gümüşten yapılmış halka·I, 105ÖKMEKLENMEK
: küpelenmek, küpe sahibi olmak· I, 314ÖKSEMEK
: yıgmak istemek I, 278ÖKSÜZ
: öksüz; şaşkın, akılsız·I, 96 bkz> ökÖKTÜRMEK
: yığdırmak·I, 223ÖKÜLGEN
: daima yığılan,I, 159ÖKÜLMEK
: yığılmak, toplanmak, I, 198, 437; II, 285ÖKÜM
: yığın. I, 75 bkz> ökün § öküm toprak; bir tarafa toplanm ış toprak· I, 78ÖKÜN
: para, gül ve buna benzer şeylerin yığını· I, 75, 78 bkz> ökümÖKÜNÇ
: pişmanlık· I, 132;III, 449ÖKÜNMEK
: pişman olmak I, 132, 200, 203; III, 361ÖKÜŞ
: çok I 62, 89,167,233, 467, 477, 516; II,156; III, 373, 374ÖKÜŞLENMEK
: çok saymak; çok sanmak· I, 303ÖKÜŞ YILKI
: haşarı hayvan, harın at· I, 62 390, 438, 498, 501,ÖKÜŞ YILKI
: haşarı hayvan,ÖKÜZ
: ırmak, dere,I, 59, 513; III, 191, 341ÖKÜZ
: öküz· I, 59, 446, 528; III, 421ÖKÜZLENMEK
: öküz sahibi olmak I, 293ÖL
: ıslak, yaş, nem,I, 48, 338ÖLDECİ
: ölecek,I, 438;III, 267ÖLDÜRMEK
: öldürmek-I, 224, 522ÖLİMEK
: ıslanmak·II, 324;III, 256ÖLİŞMEK
: nemlenmek, yaşlık yayılmak·I, 189ÖLİTMEK
: ısıtmak I, 213;II, 324ÖLMEK
: ölmek I, 15, 38, 41, 54, 115, 228;III, 47ÖNDÜRMEK
: (bitki) bitirmek, yetlştirmek; yöneltmek·I, 225ÖNMEK
: (bitki) bitmek, yetişmek, neşvünema bulmak; bitmek ,I, 35, 65, 169, 424; II, 21, 204, 328; 111. 359ÖÑ
: ön, önce, öndün.1, 40, 115ÖÑ
: renk, bir şeyin rengi,I, 41ÖÑDÜN
: öndün, önce·I, 40, 115ÖÑDÜNKİ
: önceki, III, 14ÖÑEYÜK
: bir şeye, bir kimseye mahsus olan, ayr ılan, özel I, 162ÖÑİ
: ba;ka, I, 135 bkz> öñinÖÑİK
: kadınların takma olarak keçi kılından yaptıkları zülüf· I, 135 § öñik yörgeyek; ulanm ış zülüf·I, 135ÖÑİKLENMEK
: zülüflü olınak, takma saç (zülüf) takmak. I, 311, 312 bkz> oñ ıklanmakÖÑİN
: başka, başkası·I, 94, 135 bkz>ÖÑİ ÖÑLENMEK
: renklenmek, kızarmak, hastalıktan sonra rengi yerine gelmek·I, 289ÖÑLÜG
: renkli.I, 41ÖÑMEK
: delmek· I, 174 bkz> öñmekÖÑÜK
: yastıkların uçlarına yapılan ipek Sal kımlar, saçaklar· I, 135ÖPKE
: akciğer, ciğer · I, 128;II, 144; III, 393ÖPKE
: öfke, kızgınlık· I, 125, 128, 158, 164,176, 233;III, 392, 428 bkz> öfkeÖPKELEMEK
: ciğerine vurmak; öfkelenmek,I, 317; III, 208 bkz> öpkilemekÖPKLİEMEK
: öfkelenmek, kızdığı için yüz çevirmek· i, 317 bkz> öpkelemekÖPMEK
: öpmek·I, 163, 280ÖPMEK
: içmek,I, 163; III, 122 bkz> opmakÖP ÖP
: bir kimse çok öğünüp de dediğini tanıklayamazsa, o kimse için söylenir· I, 43ÖPRÜLMEK
: -içiilmek 1. 245, 246ÖPRÜŞMEK
: içişmek, höpürdetişmek, içmekte yardım ve yarış ^ş0^I, 232 bkz> opruş-makÖPSEMEK
: öpmek istemek·I, 275, 280ÖPTÜRMEK
: öptürmek I, 217ÖPÜLMEK
: öpülmek .. I, 193ÖPÜM
: yudum·I, 75ÖPÜNMEK
: içer gibl görünmek·I, 198ÖPÜRGEN
: daima, çok içiren I, 157ÖPÜRMEK
: içirmek I, 171, 176ÖPÜRTMEK
: içirtmek III, 427ÖPÜŞ
: öpüş (iki kişi arasında)·I, 60ÖPÜŞMEK
: õpüşmek·I, 180ÖR
: kaftanın koltuk altları· I, 45ÖRÇÜK
: örülmü; saç· I, 103 bkz> örgüf, örküçÖRDEK
: ördek·I, 103, 104, 222, 528; II, 26; III, 17, 391ÖREN
: her şeyin kötüsü·I, 76ÖRGEN
: urgan,I, 108, 195ÖRGÜÇ
: kadınların başlannda bulunan saç ör-güsü, örülmü ş saç·I, 95, 103 bkz> örçük, örküçÖRGÜÇLENMEK
: örgülü saç sahibi olmak·I, 312, 313ÖRİMEK
: içten çürümek·III, 252, 253 bkz> ürimekÖRK
: yular; at tavlası, 1; 43ÖRKLEMEK
: örklemek, sıkı sıkıya bağlamak. III, 443ÖRKÜ
: örküç, hörküç,I, 129ÖRKÜÇ
: örülmüş saç,I, 103 bkz> örçük, örgüçÖRKÜÇ
: dalga·I, 95ÖRKÜÇ
: sacayagı.I, 95ÖRKÜÇLENMEK
: dalgalanmak.I, 95, 312ÖRKÜÇLENMEK
: sacayaklanmak.I, 313ÖRLENMEK
: belirmek, çıkmak, yükselnìek.I, 257, 258 bkz> örmekÖRMEK
: belirmek, çıkmak, kopmak, yükselmek (bulut).I, 139, 173, 257; III, 398 bkz>örlenmekÖRMEK
: õrmek, I,II, 172, 173ÖRME SAÇ
: õrme saç, I,II, 129ÖRPEŞMEK
: (tüy) ürpermek. I, 229, 230 bkz>orpatmak, ürpekmek, ürpermek, ürpe şmekÖRT
: yangın, yanan nesne· I, 42ÖRTELMEK
: yakılmak. I, 245ÖRTEMEK
: yakmak. I, 129, 245, 272; III, 356ÖRTENMEK
: yanmak, tutuşmak, kızarmak· I, 251; II, 133ÖRTEŞMEK
: karşılıklı birbirini yakmak; saldırışmak .I, 231; II, 219ÖRTETMEK
: yaktırmak· I, 260 örtgün samanı ayrılmış harman, çeç· III, 412, 416 bkz> örtkünÖRTKÜN
: harman, samanı ayrılmış harman, çeç; harman zamanı·I, 402, 526;II, 214; III, 412,416 bkz> örtgünÖRTRNEK
: örtmek· II, 26; III, 425ÖRTMEN
: dam, satıh· III, 412ÖRTÜK
: bir şeyin örtüsü, eğer örtüsü· I, 103ÖRTÜLMEK
: örtülmek, kapalı kalmak; kanşmak·,I, 139, 244; II, 237ÖRTÜNMEK
: örtünmek· I, 250ÖRTÜŞMEK
: örtmek, örtmekte yardım etmek, birbírini örteyazmak· I, 230, 231; II, 97ÖRÜK
: örülmüş olan her nesne· I, 69ÖRÜK
: bir yerde bir müddet kalmak· I, 69ÖRÜLEMEK
: ayakta kesmek, boğazlamak, I, 309, 310ÖRÜMÇEK
: örümcek, I, 152ÖRTİÑ
: gençlerin tirnakları üzerinde bulunan aklık,I, 134 bkz> ak, ürüñ § tırñak örüñi; tırnak beyazlığı· I, 134ÖRÜÑ
: arpacıya (afsuncuya) verilen para· I, 134ÖRÜŞMEK
: belirmek, yükselmek. I, 186ÖRÜŞMEK
: örmekte yardım ve yarış etmek I, 183 örü tartmak birbirine yard ım etmek· III, 382ÖSTİKMEK
: özlemek, istek göstermek, I, 244 bkz> öztikmekÖŞERGEN
: açlık ve benzerlerinden daima gözü kararan.I, 157ÖŞERMEK
: açlıktan göz kararmak. I, 178; III, 68ÖT
: acılık; öt kesesi·I, 43ÖT
: delik, çukur·I, 31, 43, 276; II, 119, 247; III, 263 bkz> ödÖTELMEK
: çalışmak, yorulmak,I, 193ÖTEMEK
: ödemek, III, 251ÖTGEN
: çok öten.I, 473ÖTGÜNMEK
: yansılamak, takllt etmek ve bunda yar ış etmek,I, 254ÖTGÜRMEK
: ötüıtmek, sürdürmek; göndermek bir şeyi bir şeyin içinden öteye geçirtmek.I, 226, 227ÖTGÜRÜŞMEK
: bir şeyi bir şeye geçirmekte yardım ve yarış etmek; mektupla;nnak·I, 232 bkz> ötrü şmekÖTKİ
: ivaz, bedel, karşılık·I, 128ÖTKÜNÇ
: hikâye,I, 161 bkz> ötükünçÖTKÜNMEK
: hikâye söylemek; hakana dilek sunmak· I, 161, 199 bkz> ötünmekÖTLEŞMEK
: yağma zamanında eşya dellk deşik olmak. I, 238, 239ÖTLEŞMEK
: savaşmak, uğraîmak,I, 239ÖTLÜG
: delikli, delinmiş .III, 30ÖTLÜK
: ögüt,I, 102 bkz> ögüt, övütÖTMEK
: ötmek·I, 529;II, 290;III,178,194, 240, 384ÖTMEK
: bir şeye geçmek; delmek; boşalmak, (karın) sürmek, I, 171, 371, 424; II, 303ÖTMEK
: (yenecek) ekmek· II, 268, 276; III, 57ÖTNÜ
: ödünçI, 130 bkz> ötünçÖTRÜM
: müshil, sürgün ilacı I, 106, 226ÖTRÜŞMEK
: göndermek, herhangi bir şeyde yardım ve yarış etmek·I, 232 bkz> ötgürüşmekÖTSEMEK
: öte geçmek istemek, delip geçmek istemek I, 276ÖTTÜRMEK
: öttürmek·I, 217 bkz> ötürmekÖTUŞ ÖTUŞ
: bir çeşit çocuk oyununda "arkada şını, yanındakini, it" anlamına söylenen söz·I, 61ÖTÜG
: kusma· I, 68ÖTÜK
: hikâye; hakana sunulan dilek· I, 68, 199ÖTÜKÇİ
: ötüncü, hakan yanında şefaatçi .II, 144ÖTÜGLÜK KİŞİ
: hakandan dileği olan kimse· I, 152 ,ÖTÜKÜNÇ
: hikaye.I, 161 bkz> ötkünçÖTÜNÇ
: ödünç· I, 131;III, 448 bkz> ötnüÖTÜNMEK
: büyüklerden bir dilek istemek·I, 376 bkz> ötkünmek ötünmek hikâye söylemek·I, 199 bkz> ötklinmekÖTÜRMEK
: hatırlatmak· I, 267ÖTÜRMEK
: delmek, I, 176; II, 44ÖTÜRMEK
: hatırlatmak I, 176 bkz> öttürmekÖTÜŞ
: bir çeşit çocuk oyunu; bu oyunda ütme, yutma· I, 60 bkz> ütü şÖVÜT
: öğüt, nasihat- I, 102 bkz> ögüt, ötlükÖV
: ev· I, 81 bkz> ef, ev, ev, üv, üvÖVMEK
: ufalamak I, 166 bkz> uvmak, uvmakÖYEZ
: öyez, övez, bir çeşit sivrisinek I, 84ÖYLE
: öğle vakti· I, 113 bkz> özleÖZ
: öz, kendi, nefs; can, ruh, gönül,I, 45, 46, 63, 154, 201, 202, 203, 206.210, 243, 251, 254, 296, 298, 300, 309, 384, 433. 464, 504,513;II,141,145,146,147 ,149,150,151, 155,157, 159, 238, 240, 241, 244, 245, 248, 249,252, 254, 313, 315;III, 5, 14, 33, 43,ÖZ
: yürek ve karnın içindeki nesne· I, 46ÖZ
: yağ· I, 36, 45ÖZ
: iki dağ arasında bulunan dere,I, 46 bkz> öğ, öziÖZ
: ağaç özü·I, 46ÖZ
: sağır·I, 45 bkz> üz § öz kül; sağır adam· I, 45ÖZEK
: beliniç yanında bulunan damar·I, 71ÖZEKLEMEK
: ;ah damarını kesmek, şah damarına vurmak, I, 306ÖZELMEK
: özlemek III, 131ÖZİ
: iki dağ arasındaki yol, geçit·I, 89 bkz> öd, özÖZ KİŞİ
: hısım·I, 46 özle öğle vaktl·I, 114 bkz> öyleÖZLEMEK
: külde plşlrmek, közleme yapmak, I, 286ÖZLÜG
: yağlı· I, 36, 45ÖZLÜK
: hususi, hususi at· III, 438ÖZTİKMEK
: õzlemek, istek gösternnek·I, 244 bkz> östlkmekÖZÜK
: kadınlara verllen ungun·I, 71 § altun özük; alt ın gibi temiz ruhlu kadın,I, 71 § ertini özük; bedeni inci gibi temiz olan kad ın· I, 71ÖZÜK
: oyularak havuz yapılan her yer· I, 71ÖZÜK SUV
: büyük derelerden ayrılan her çay,kol· I, 71PAMUK
: pamuk,I, 380;III, 346PARS
: yırtıcı bir hayvan; Türkler'in onikili yıllarından 611-1.I, 344, 346 bkz> barsPARTU
: üste giyilen hırka, pardesü·I, 416 bkz>bertüPAT
: cibre, her nesnenin çöküntüsü.I, 319PAT
: ses ifade eden kelime· I, 319, 320PATLAMAK
: kolalamak, mayalı bir tortu ile tortulamak,III, 291 bkz> batlamakPAT TÜŞMEK
: ağır bir şey düşerken ses çıkarmak· I, 320PEKMES
: pekmez, I, 448 bkz> bekmesPERÇEM
: alâmet, belge,I, 483 bkz> beçkemPIŞIG
: pişmiş.I, 372, 373, 379, 455;II,124; III, 23, 321 bkz> p ışıkPIŞIG KERPİÇ
: pişmiş kerpiç, tuğla, kiremit· I, 373, 455PIŞIGLAMAK
: pişirmek· III, 335, 336PIŞIK
: pişmiş·I, 379;III, 23 bkz> pışıgPIŞMAK
: pişmek, olmak, kımız tulumıınu olması için sallamak.I, 169;II, 12,120; III, 321, 382PIŞRILMAK
: pişirilmek. III, 32PIŞURMAK
: pişirmek, II, 78PİS
: pis, dağar ve tulum gibi şeylerin dibinde kalan çöküntü, tortu· I, 328PİSTİK
: egrilmek üzere hazırlanmı;, atılmış pamuk sümeği· I, 476 bkz> bistikPİSTİK
: fitil· I, 476 bkz> bistikPORSMUK
: porsuk· III, 417 bkz> porsukPORSUK
: porsuk·III, 417 bkz> porsmukPOV
: bayatsımak veya kokuşmak sonu ekmek üstünde beliren ye şillik. III, 129PÖTÜRMEK
: sağlam hale koymak ispat etmek· II, 72, 73 bkz> bütürmekPUS
: sis, duman· III, 124 pusarmak pusarmak, sislenmek· II, 78PUS BOLMAK
: puslanmak, duman |nmek· III, 124PUSMAK
: pusu kurmak, pusuya girmek, I, 434; II, 10 bkz> püsmekPUSUG
: pusu· I, 372, 407 bkz> püsügPUSUGLUG
: pusu kuran· I, 496 § pusuglug yag ı; pusu kuran düşman· I, 496PUSUKMAK
: pusuya girmek, II, 116PUSUŞMAK
: birbirine pusu kurmak·II, 101PUŞAK
: kederli. I, 154, 378 bkz> bu şak, buşganPUŞMAK
: sıkılmak (can), usanmak· I, 373;II, 12, 145; III, 262 bkz> bu şmakPUŞUG
: can sıkıntısı· I, 373 bkz> buşugPÜRÇEK
: insanın kâkülü, perçeml, atın perçemi. I, 476PÜRÇEKLENMEK
: pürçeklenmek, yelesi çıkmak, kâkül (perçem) çıkmak· II, 276PÜRKÜRMEK
: bulutlanmak, bürünmek; püskürmek, fışkırmak.II, 170, 171PİLRLENMEK
: tomurcuklanmak, filizle^mek. II, 237, 238PÜSMEK
: pusu kurmak; çok dövmek, I, 385; II, 10 bkz> pusmakPÜSTÜLİ
: "karapazı" denilen, yenilen bir ot·I, 451 bkz> büsteliPÜSÜG
: pusu,I, 385 bkz> pusugPÜŞKEL
: yufka, pide glbl ince ekmek, çörek·I, 481 bkz> büskeçRAK
: fazlalık bildiren edat·I, 7RAPÇAT
: angarya, beyin halkın gölüklerini alıp üzerine yük yükletmesi .I, 451-SA
: şart bildiren ek,III, 207SA
: "sen" anlamına bir kelime·III, 208SABAN
: sapan, çift ve çiftçi takım ve aygıtları; çifçilik·I, 402;II, 214; III, 216SABANLAMAK
: sapanla sürmek· III, 342 bkz> sapanlamak saç saç (ba ştaki)· I, 14, 42, 69, 172, 176, 246, 319, 321, 342, 354, 403, 488;II, 126, 145, 316, 358; III, 47, 84, 85, 207, 260, 386, 401SAÇ
: tava· III, 347SAÇGAK KİŞİ
: malını saçan, israf eden kişi I, 470SAÇGIRMAK
: saçtırayazmak· II, 187 bkz> saçgurmakSAÇGURMAK
: saçtırayazmak· II, 187 bkz> saçgırmakSAÇILMAK
: saçılmak· I, 258; II, 122SAÇINDI
: nerig saçılan, yayılan şey· I, 449SAÇINMAK
: saçmayı iş edinmek· II, 150SAÇITMAK
: saçtırmak, dağıtmak, dağıtmayı emretmek.. II, 299SAÇLANMAK
: saçlanmak· II, 246SAÇLAŞMAK
: birbirinin saçlarını yakalamak. II, 215SAÇLIG
: saçlı· I, 464SAÇMAK
: saçmak· I, 79, 272; II, 4SAÇRAMAK
: sıçramak· II, 133SAÇRATGU
: bir çeşit kuş tuzağı· II, 331 bkz> saçrıtguSAÇRATMAK
: istemeksizin sıçratmak· II, 331,332 bkz> saçr ıtmakSAÇRITGU
: bir çeşit kuş tuzağı· II, 331 bkz> saçratguSAÇRITMAK
: istemeksizin sıçratmak· II, 331,332 bkz> saçratmakSAÇTAŞMAK
: birbirinin saçlarını yakalamak· II,211SAÇTURMAK
: saçtırmak, II, 183, 184SAÇU
: elbise ve mendil saçağı, II, 219SAÇUK NEÑ
: saçık, saçılmış nesne· I, 381SAÇULAMAK
: saçaklamak, saçak yapmak· III, 323SAFDIÇLANMAK
: sepet sahibi olmak· II, 271SAG
: sağlık, esenlik· I, 89; III, 154 sag sa ğ, tatII, iyi, temiz, halis; sağ, sağlam; sıcak· III, 154 § sag yag; sade yag, sag ya ğ· III, 154, 159SAG
: akıl, zeyreklik, anlayı;· III, 153, 154SAG
: yün atmak ve kabartmak için kullan ılan "sağ" denen çubuklar· III, 154SAGDIÇ
: sagdıç, dost·I, 455;III, 374SAGILMAK
: sağılmak·II, 124, 163SAGIM
: sağış, sağım· I, 397 § bir sagım süt; bir sağışta sağılan süt· I, 397SAGIN
: sağmal·I, 499SAGINLIG
: sağmal sahibi, sağmalı olan·I, 499SAGINMAK
: sağar gõrünmek·II, 152SAGINMAK
: sanmak, zannetmek; sözle yardım etmek· II,SAGIR
: içerisine şarap konulan havana benzer söbü bir kap· I, 406SAGIŞMAK
: sağmakta yardım ve yarış etmek· II, 101SAGIZ
: sakız· I, 365 bkz> sakır, sakızSAGIZLIG
: sakızlı, sakızı olan· I, 495SAGIZLIG
: çamurlu yapışkan· I, 495SAGIZ TOPRAK
: yapışkan toprak· I, 365SAGLIG
: sayılı olan her ;ey· I, 464SAGLIK
: dişi koyun; sağmal, sağılan hayvan· I, 471, 520; II, 22; III, 102SAGLIKLANMAK
: sağmal sahlbl olmak· II, 275SAGMAK
: sağmak. I, 389; II, 15, 37, 43. 50, 51, 61, 66; III, 325, 339SAGNAGU
: kurumu; kabak·I, 491SAGRAK
: sürahi, kâse, kap·I, 100, 468, 471SAGRI
: deri, her şeyin derisi· I, 421, 422;III, 350 § yer sagr ısı; yeryüzü·I, 422SAGRILAMAK
: kaba derlyi sertle{tirmek·III, 353SAGTURMAK
: sağdırmak·II, 185SAGU
: ölçek· III, 225, 418SAGULAMAK
: ölçeklemek, ölçekle ölçmek· III, 325SAGURMAK
: su içmek, suyu Içlrmek, suyu çektirmek, kurutmak, suyunu s ızdırarak keş haline getirmek; tükürmek· II, 18, 80, 81 bkz> sudmak, sutmakSAG YAG
: sade yag· III, 154, 159 saht eğerlere, kemerin ba;ına, tokalara işlenen altın veya gümüş l{leme· I, 107 bkz; üstem sak i'şte uyanık ve zeyrek olan·I, 333SAKA
: dağ yamacı·III, 226SAKAK
: çere·I, 282;II, 286SAKAL
: sakal·I, 230, 282, 390;II, 286;III, 228SAKALDURUK
: külahın başta durması ve yere düşmemesi için çene altından geçirilerek bağlanan ipekten örülmüş bir kaytan·I, 530SAKALDURUKLANMAK
: sakalduruğu bağlamak· III, 205SAKIG
: ılgın, yalgın, serap·I, 191; III, 268SAKIMAK
: hayal imiş gibi görünmek· III, 268, 269SAKINÇ
: sakınacak şey; sıkıntı, sakınma, kaygı·I, 69, 100, 142; III, 333, 374SAKINMAK
: sakınmak; sanrnak, düşünmek· I, 242,419;II,153,167;III,61, 361SAKIR
: elbiseye bulaşan meyve suyu veya hurma pekmezi gibi nesneler· I, 365 bkz> sag ız, sakızSAKIRGAN
: büyük sıçan, geme· I, 521 bkz> sıkırkanSAKIRKU
: kene, sakırga· I, 489SAKIŞ
: sayma, sayış, III, 247 bkz> sakmak, samak, sanamak, sanmakSAKIZ
: elbiseye bulaşan meyve suyu veya hurma pekmezi gibi şeyler· I, 365 bkz> sagız, sakırSAKIZLIG
: sakızlı, yapışkan şeyler yapışmış olan· I, 495SAKLANMAK
: saklanmak, çekinmek· II, 247SAKLAŞMAK
: saklaçmak, gizlennnek· II, 216 "SAKLIK
: uyanıklık·I, 471SAKMAK
: saymak, I, 85, 384 bkz> sak ış, samak, sanamak, sanmakSAK SAK
: nöbetçinin, bekçinin kaleyi ve at ı koruyablimek için uyanık olmasını emreden söz·I, 333SAL
: sal·III, 156SAL
: kaplardaki sır· III, 157SALÇI
: aşçı, mutfakta bulunan kimse· III, 442 § salç ı biçek; aşçı bıçağı, III, 442SALGA AT
: gem alınaz, başı sert, çamış at· I, 425SALI
: sıva aygıtı, mala· III, 233SALIMLAŞMAK
: çarpışmak ve saldıri{mak· II, 258SALINDI
: atılan, çıkarılan; erkegin arkaya doğru salıverdiği saç· I, 449 bkz> sulındı § salındı otuñ; sellerin getirerek kıyıya attığı odun· I, 449SALINMAK
: sarkmak· II, 154SALIÑULAMAK
: yukandan aşağı sarkmak; taşlamak·III, 410SALIŞMAK
: sallaşmak, birbirini güreşte sallamak, silkişmek, birbirine sallamak; işaretleşmek, II, 109SALMAK
: átmak; bir ;eyle işaret etmek; göndermek, götürmek; toplamak, toplu hale getirmek· II, 24SALÑU
: çakıl taşı atılan sapan· III, 379SALTURMAK
: saldırtmak; sallatmak, sallamayı emretmek; çıkarıp atmayı emretmek II, 187 samak saymak, I, 281; III, 247, 250 bkz> sak ış, sakmak, sanamak, sanmakSAMAN
: saman, I, 415; II, 316SAMANLIG
: saman sahibi olan·I, 499, 500SAMDA
: ayağa glyilen sandal·I, 418SAMDUY
: ılık yemek· III, 240SAMLAMAK
: ilâç etmek; sağaltmak· III, 298 bkz> em sem, semSAMSITMAK
: incitmek· II, 336SAMURSAK
: sarımsak, sarmısak· I, 527 bkz> sarmusakSAMURTUG IŞ
: içinden çıkılamayan karışık i;, I, 494SAN
: sayı, sayma, addü itibar, III, 157, 429SANAÇ
: dağarcık· I, 358 § sanaç kesürgü; kırmızı dağarcık· I, 358SANAMAK
: saymak· III, 274 bkz> sakış,sakmak,samak, sanmakSANÇIKMAK
: yenilmek; vurulmak, sancılmak· II, 228SANÇILMAK
: saplanmak, sancılmak; (asker, ordu) yenilmek. II, 231SANÇIŞMAK
: birbirine hançer, bıçak gibi şeyler saplamak, birbirine sanc ımak; birbirlyle savaş yapmak· II, 217SANÇMAK
: sançmak, dürtmek, sokmak; yenmek· III, 420SANDIRIŞ
: kavga, çekişme· I, 402; II, 214;III, 416 bkz> sandr ış, sandruşSANDIRIŞMAK
: kavga etmeki saçmalamak·II, 214 bkz> sanr ışmak, sanruşmakSANDRIMAK
: saçmalamak· III, 281 bkz> sanrımakSANDRIŞ
: çekişme· III, 416 bkz> sandırış, sandruşSANDRUŞ
: çekişme· III, 416 bkz> sandırış, sandrışSANDUVAÇ
: bülbül·I, 529;III, 178, 311SANGARMAK
: bir şeyden saymak, bir şeye nispet etmek· II, 188, 189SANMAK
: saymak, sayılmak; sanmak,I, 68;II, 28 bkz> sak ış, sakmak, samak, sanamakSANRIMAK
: saçmalamak.III, 281 bkz> sandrımakSANRIŞMAK
: saçmalamak·II, 214 bkz> sandırışmak, sanruşmakSANRUŞMAK
: saçmalamak·II, 213 bkz> sandırışmak, sanrışmakSAÑ
: kuş pisliği·III, 357SAÑA
: sana·I, 391, 392, 423;II, 57, 78, 193; III ,156, 208, 272, 285, 313, 315, 322, 368, 372, 440SAÑAN
: tadı buruk olan· III, 376SAÑLAMAK
: kuş pislemek. III, 403SAÑLATMAK
: kuş pisletmek. II, 359SAP
: sap, kılıç veya bıçak sapı· I, 384; III, 145SAP
: bir söze verilecek cevapta sıra, yanut; değirmende, su!amada ve gezekte sıra· III,145SAPANLAMAK
: sapanla sürmek, III, 342 bkz>sabanlamakSAPIG
: çadırın eteği· I, 374SAPILMAK
: saplanmak, birisi giderken yan ına takılmak, katılmak· II, 120SAPIMAK
: sallamak, hareket ettirmek· III, 256, 257SAPINMAK
: saplamayı üzerine almak, saplar gibi görünmek II, 150SAPITGAN
: daima sallayan·I, 513SAPITMAK
: sallamak, hareket ettirmek; sallatmak II, 298SAPLAMAK
: sap yapmak·III, 296SAPLATMAK
: saplatmak, sap taktırmak·II, 344SAPLIK
: saplık, kılıç ve bıçak gibi şeylere sap olmaya yarayan nesne·I, 470SAPMAK
: ipliği iğneye geçirmek, saplamak; bir şeyi sarmak, cinsinden eksik kalan bir şeyi başkasıyle tamannlamak· II, 3, 4SAPTURMAK
: ördürmek, yamatmak. II, 183SARAGUÇ
: kadın yaşmağı· I, 487SARAGUÇLANMAK
: başörtüsü örtmek· III, 205SARAN
: hasis, cimri, II, 250SARANLAMAK
: pinti saymak, pintilere nispet etmek· III, 345SARANLIK
: pintilik, cimrilik I, 504SARGAN
: çorak yerlerde biten bir ot·I, 438SARGAN KAMIŞ
: kamışı kurutan tepe·I, 439SARGAN YER
: "sargan"ın bittiği yer·I, 438SARGARMAK
: sararmak·I, 69, 486;II, 187, 188SARIÇGA
: çekirge, I, 489 bkz> sırıçgaSARIÇGA ER
: gevşek ve tembel adam· I, 489SARIG
: sarı, sarı renk· I, 329, 374, 395; III, 162, 224 § sapSARIG
:SARIG ERÜK
: kayısı, zerdali·I, 69SARIG KEZİK
: sarılık hastalığı·I, 391SARIGLAMAK
: sarılamak, sarı yapmak· III, 336SARIGLIG
: sarılık hastalığı olan· I, 496, 500SARIGLIK
: sanlık· I, 503 sarıg surıg herhangi bir sarı renk· I, 374SARIG SUV
: karında toplanan sarı su· I, 374SARIG TURMA
: havuç· I, 431 bkz> geşür, gezer, gizriSARILMAK
: kırmak, darılmak· II, 123 bkz; sarmak, sermek, sürmekSARILMAK
: sarılmak II, 123SARIM
: ibrik, testi glbi şeylerden içilecek olan nesnenin süzülmesi Için bu kaplar ın ağzına gerilen ipek kumaş parçası· I, 397SARIÑULAMAK
: buz ve benzeri ;eyler üstıinden kaymak. III, 409, 410 bkz> seriñülemekSARINMAK
: bir şeyi sarınmak, ôrtünmek; bir işe sanlmak· II, 151SARIŞMAK
: sarmakta yardım ve yarış etmek· II, 96SARITMAK
: sardırmak, sarmayı emretmek· II, 304 bkz> sarutmakSARKAÇ
: karamuk; yaban hindibasına benzer bir ot· I, 454; III, 240SARKAÇLANMAK
: yerde yaban hindibasına benzer bir ot bitmek, karamuk otu bitmek II, 271 bkz> surkuçlanmakSARKANIK
: hayvanlardaki "kırk bayır" denen işkembe·III, 179 bkz> sarkayıkSARKAYIK
: hayvanlardaki "kırk bayır" denen işkembe· III, 179 bkz> sarkanıkSARKIM
: soğuk günlerde kar glbi yağan çiğ·I, 485SARKINDI SUV
: iri su damlası·I, 493SARKIŞMAK
: çok damlamak.II, 214, 215SARKITMAK
: damlatmak· II, 339SARKMAK
: akar şey sızıp damlamak; uyuşmak, III, 421SARKURMAK
: damlatmak· II, 189SARLAMAK
: sarmak,III, 296SARLANMAK
: sarınmak, sarılmak.II, 246SARLAŞMAK
: sarmakta yardım ve yarış etmek·II, 215SARLATMAK
: sardırmak, II, 346SARMAÇUK
: bir çeşit şehriye .I, 527SARMAK
: bir şeyi süzmek ve ayırmak; olgun hale gelmek,III, 167 bkz> sarmalmak, sarma şmak, sarmatmak, sermetmekSARMAK
: kızmak, çıkışmak, sertelmek, sert söz söylemek II, 38, 39;III, 181 bkz> sar ılmak, sermek,SÜRMEK
:SARMALMAK
: süzülmek,dolanmak II, 233, 237 bkz> sarma şmak, sarmatmak, sermetmekSARMALMAK
: sarılmak, dolanmak.II, 233, 237SARMAŞ
: sarmaş, bir şeyin bir ;eye sarılması.I, 460SARMAŞ BOLMAK
: halk birbirine kanşmak·I, 460SARMAŞMAK
: sarmakta yardım etmek·II, 216SARMAŞMAK
: karışmak; süzülmek; bir akarın içinden başka bir şey çıkmak, bunda yardım ve yarış: etmek,II, 216, 217 bkz> sarmak, sarmalmak, sarmatmak, sermetmek
SARMATMAK
: sardırmak. II, 349SARMATMAK
: bir şeyi sudan ayırıp çıkartmak, süzdürmek. II, 349 bkz> sarmak, sarmalmak, sarma şmak, sermetmekSARMUSAK
: sarmısak, sarımsak·I, 527 bkz> samursakSARNIÇ
: deve derisinden yapılan su tulumu; ağaçtan oyulmuş kap·I, 454SARSAL
: sansar, samura benzer bir hayvanc ık· I, 483SARSIG
: katı ve sert olan her şey·I, 464 § sarsıg söz; katı söz,I, 464SARSITMAK
: sert ve kaba muarnele yaptırmak, II. 336SART
: tacir, tecimen, satıcı,I, 66, 342;III, 13SARTLAMAK
: sart (tecimen, tacir) saymak· III, 444SART SURT
: "zart zurt", "fart furt" gibi ses bildiren söz· I, 342SART SURT KILMAK
: "zart zurt", "fart furt" gibi ses çıkarmak· I, 342SARUMAK
: sarmak· III, 262SARUTMAK
: sardırmak, sarmayı emretmek· II, 304 bkz> sarıtmakSASIG
: kokmuş· I, 372SASIG BARIG
: kokmuç, sası· I, 372SASIK
: saksı· I, 382SASIMAK
: sasımak, kokmak· III, 265SAŞ
: ürkek, III, 152SAŞTURMAK
: sayışmak, kesişmek· II, 185 bkz> sayışturmakSAŞURMAK
: arasını ayırmak· II, 79SATA
: mercan, III, 218SATGALMAK
: çiğnenmek; borç, takas yapılmak· II, 233SATGAMAK
: çiğnemek; bir yol bir yola çat ılmak; uğramak; ödeşmek; kar;ılaştırmak· III, 288SATGAN
: satan, çok satan, II, 296SATGAŞMAK
: rastgelnnek, kavuşmak; sataşmak, saldırışmak; sayışmak, ödeşmek, II, 214SATGUÇI
: satıcı·II, 296SATGULUK
: satmaya hakkı olan·II, 297SATIG
: satış, satma·I, 374SATIGLAMAK
: satışmak·III, 336 bkz> satıglaşmakSATIGLAŞMAK
: satışmak·III, 336 bkz> satıglamak,SATIGLI
: satmak azminde olan·II, 297SATIGLIK
: satılık·I, 503SATIGSAK
: satmak isteyen·II, 296, 297SATIGSAMAK
: satmak Istennek·III, 333SATILMAK
: satılmak II, 121SATINMAK
: satar görünmek· II, 150SATIR
: "piç, aslı belirsiz" anlamına sövme .I,406SATIŞGAN ALIŞGAN
: daima alıp satan,I, 518, 519SATIŞGAN TAVIŞGAN
: daima satan ve tasarruf eden; daima alan satan· I, 519SATIŞMAK
: satmakta yardım ve yarış etmek, karşılıklı alış veriş etmek II, 89;III, 71SATLANMAK
: cesaret göstermek, cüret etmek, at ılmak· II, 248SATMA
: kulübe, bağ bekçisinin geceleri bar ınmak için ağaç üzerinde yaptığı çardak· I, 433SATMAK
: satmak. I, 519; II, 193, 219, 294, 295, 296SATSAMAK
: satmak istemek· III, 284SATTAÇI
: satıcı· II, 296SATTURMAK
: sattirmak· II, 183SATULAMAK
: faydasız söz söylemek, gevezelik etmek· III, 194, 323SATURMAK
: saydırmak· III, 186, 187, 192SAV
: şöhret, san·III, 43SAV
: söz, haber, salık; mektup; risale; atalar sözü, darb ımesel; kıssa, hikâye, tarihsel şeyler,I, 97, 207, 362, 409, 471, 508, 523, 524; II, 20; III, 154, 155, 158, 441SAVAŞMAK
: sava;mak, çarpı;mak·II, 102SAVÇI
: elçi, peygamber; hısım ve dünürler ara sındaki elçi·III, 154, 441SAVDIÇ
: sepet, sele, I, 173, 455SAVILMAK
: savulmak; (güneş) inmek I, 106; II, 170 bkz> savulmakSAVLAMAK
: söylemek, atalar sözü söylemek· III, 297SAVLANMAK
: atalar sözu söylemek· III, 199SAVLAŞMAK
: birbirine sav söylemek; sal ık vermek; herhangi bir şey üzerine konuşmak, II, 215, 216SAVRAMAK
: savulmak; azalmak, seyrekle şmek, savsamak, gevşemek; savmak, sağalmak· III, 41, 278, 281 bkz> savrımak, sevremekSAVRIMAK
: azalmak, seyrekleşmek, III, 278 bkz> savramak, sevremekSAVRUKMAK
: savrulmak, akan su köpüre kö-püre dalgalanarak çalkalanmak, II, 172, 228SAVRULMAK
: savrulmak, saçılmak· II, 232SAVRUŞMAK
: savurmakta yardım etmek·II, 212, 213SAVULMAK
: bulunduğu halden ayrılmak, bir yana eğilmek, batmak; savulmak, gitmek II, 125, 163;III, 80 bkz> savılmakSAVURMAK
: savurmak, saçmak·I, 330;II, 82SAVURTMAK
: savurtmak III, 431SAY
: kara taşlık yer· III, 158SAY
: vücuda giyilen zırh, III, 158 § say yarık; demir göğüslük III, 15, 158SAYGIRMAK
: yer kara taşlı olayazmak. III, 193SAYIKMAK
: yer kara taşlı 0111^.III, 189, 190SAYILGAN ETİLGEN
: birçok işlere giren çıkan· I, 158SAYIŞ
: ödenek· III, 126 bkz> seyşSAYIŞTURMAK
: sayışmak, kesişmek, II, 185 bkz> saşturmakSAYPAMAK
: israf etmek III, 310, 311SAYPATMAK
: israf ettirmek II, 357SAYRAMAK
: şakımak, ötüşmek; saçmalamak, hezeyan etmek,I, 467;III, 240, 311SAYRAMLANMAK
: su azalmak, sığ bir hal almak, su biraz çekilmek· III, 205SAYRAM SUV
: topuktan yukarı çıkmayan sığ su II,.111, 176SAYRATMAK
: çok söyletmek II, 357SAZINÇI TAŞI
: alçı taşı· III, 375SEÇE
: serçe kuşu· III, 219SEÇİŞMEK
: saçmakta yardım ve yarış etmek·II, 92SEDRETMEK
: seyrek hale getirmek; seyretmek. II, 332SEDREK(G)
: seyrek,I, 384, 477 § sedrek böz; seyrek bez·I, 477SEDREK KAPUG
: parmaklıklı kapı·I, 478SEDREMEK
: incelmek, seyremek, seyrekle şmek; elbise erpimek.III, 167, 277SEDREŞMEK
: seyrekleşmek. II, 211SEFİNÇ
: memnun olma, sevinç· III, 377 bkz> sevinçSEGİRTMEK
: segirtmek, koşturmak II, 274; III, 429 bkz> sekirtmekSEGREMEK
: seğirtmek·I, 142 bkz> sekremek, sekrimekSEGRİŞMEK
: seğrişmek, koşuşmak, seğirtmekte yardım ve yarış etmek· I, 214; II, 225 bkz> sekri şmekSEKİRTMEK
: seğirtmek, koşturmak· II, 274; III, 429, 431, 432 bkz> segirtmekSEKİTMEK
: sektirmek· II, 310SEKİZ
: sayıda sekiz·I, 365 bkz> sekkizSEKİZ ON
: sayıda seksen·I, 437 bkz> seksünSEKKİZ
: sayıda sekiz·I, 365 bkz> sekizSEKREMEK
: seglrtmek,I, 142 bkz> segremek, sekrimekSEKRİMEK
: seğirtmek· I, 354; III, 281 bkz>.segremek, sekremekSEKRİŞMEK
: seğrişmek, koşuşmak, sejlrtmekte yardım ve yariş etmek I, 214; II, 225 bkz> segri şmekSEKRİTMEK
: sıçratmak, atlatmak· II, 333SEKSÜN
: sayıda seksen·I, 437 bkz> sekiz onSEKÜ
: dükkân; seki·III, 230SELÇÜK SÜ-BAŞI
: Selçuk hanlannın dedesi olan kişi-I, 478SEM
: ilâç·III, 157 bkz> em sem, samlamakSEMİZ
: semiz· I, 365 bkz> semüzSEMİZLİK
: semızlik. I, 507SEMRİMEK
: semirmek, yağlanmak· II, 365; III, 281SEMRİŞMEK
: semizleşmek II, 213SEMRİTMEK
: semirtmek.II, 333SEMÜRGÜK
: bülbüle benzer bir kuş·II, 290SEMÜZ
: semiz·I, 285 bkz> semizSEN
: sen·1, 36, 43, 74, 76, 79,87,110, 126, 134, 207, 281, 339, 353. 365, 391, 403, 412, 462, 529;II, 40, 42, 69, 167, 185, 204, 347; III, 26, 124,131,138,145,147,154,173,178,179. 207, 208, 214, 222, 233, 234, 256, 349, 357, 367, 440-SENKEÇ
: fındık küçüklüğünde akı ve kırmızısı olan bır çeşit tatlı elma.I, 455 bkz> señeçSENLEMEK
: "sen" diye aytamak, küçük say ılmak III, 298SENLETMEK
: "sen" ile aytatmak·II, 346, 347SEÑEÇ
: fındık gibi küçük ve tatlı bir elma·III, 381 bkz> senkeçSEÑEK
: su içilen testi; ağaçtan oyulmuş su kabı, III, 367SEÑİL
: insanın yüzünde çıkan siyil, ergenselik; yüzde olan çi ğit hastalığı· I, 483SEÑİR
: dağ çıkıntısı, dağ burnu; herhangi bir duvarın ucu .III, 360, 362SEÑREGÜ
: her zaman burnundan sümük akan çocu ğa sövmede kullanılan kelime·III, 387SEÑREGÜ AT
: engi hastalığına tutulmuş olup burnundan irln gibi sümük akan at·III, 387SEP
: gelinin malı olan çeyiz·I, 319SEPTÜRMEK
: çeyizlemek, çeyizle güveyin evine gönderme ği enrıretmek· II, 182SERGEK
: sarhoşun, sarhoşluk yüzünden iki tarafa sallan ınası· II, 289SERGEKLEMEK
: yalpalanmak, iki yana sallanmak II, 289SERİLMEK
: sarsılmak, sendelemek, yalpa ile dü şeyazmak· 1. 196; II, 123SERİNMEK
: sabretmek,II, 167; III, 233SERİÑÜLEMEK
: buz ve benzeri şeyler üstünden kaymak· III, 400, 410 bkz> sar ıñulamakSERK
: saksı ve saksı kırıkları·I, 353SERKER
: haydut, yol kesen·I, 457SERMEK
: sabretmek·II, 7, 38SERMEK
: kızmak, çıkışmak, sertelmek, sert ve kaba söz söylemek,II, 38, 39;III, 181 bkz> sar ılmak, sarmak, sürmekSERMETMEK
: bir şeyi sudan åyırıp çıkartmak, süzdürmek. II, 349 bkz> sarmak, sarmalmak, sarma şmak, sarmatmakSERÜ
: evlerde üzerine eşya konan raf· III, 221SESİNMEK
: niyetlenmek, hazırlanmak; (at) bağından çõzülmek üzere olmak· II, 152 bkz> se şilmek, seşlinmek, seşümekSEŞİLGEN
: daima çözülen·I, 524, 525SEŞİLMEK
: çözülmek, ayrılmak.II, 124; III, 102 bkz> sesinmek, se şlinmek, seşümekSEŞLİNMEK
: çözülmek, bagından boşanmak. II, 247 bkz> sesinmek, se şilmek, seşümekSEŞMEK
: çözmek· II, 13, 14 bkz> şeşmekSEŞTÜRMEK
: çözdürmek, II, 184, 185, 187 bkz> şeştürmekSEŞÜK
: çözük, çözülmüş· I, 390SEŞÜMEK
: gevşemek, çözüleyazmak. III, 267· bkz> sesinmek, se şilmek, 'seşlinmek,SEVİNÇ
: sevinç, I, 12; III, 373, 374 bkz> sefinçSEVİNMEK
: sevinmek. I, 12. 100, 142, 285, 419; II, 167, 268; III, 87, 159 bkz> sevünmekSEVİŞMEK
: sevişmek· II, 102SEVMEK
: sevmek· II, 15; III, 175, 385SEVREMEK
: seyremek· I, 103 bkz> savramak, savr ımakSEVRİTMEK
: eşyayı boşaltmak, işi bitirmek ve işten vaz geçmek II, 332, 333, 335SEVTIİRMEK
: sevdirmek.II, 185SEVÜK
: sevgili, seviIen. I, 94, 390SEVÜKLÜK
: sevgi- II, 172SEVÜKSÜZ
: sevgisiz· II, 250SEVÜNMEK
: sevinmek. II, 153 bkz>SEVİNMEK SEY
: ; ödenek· III, 126 bkz> say ışSEZİNMEK
: sezinmek, sanmak· I, 419; II, 152SEZİK
: seziş, sezme· I, 408; II, 152SEZİKMEK
: sezmek· II, 117SIBIZGU
: düdük, boru·I, 217, 246, 489 bkz> s ıbuzguSIBUZGU
: düdük, boru·I, 176 bkz> sıbızguSIÇGAK
: sıçırgan, sık sık sıçan· I, 470SIÇGAN
: sıçan, fare· I, 75, 345, 409, 438; II, 263; III, 263, 267. 282, 412SIÇGAN YILI
: Türkler'in onikili yıllarından biri· I, 345, 438SIÇITMAK
: sıçırtmak·II, 300SIÇMAK
: sıçmak,I, 343;II, 4SIÇTURMAK
: sıçtırmak .II, 184SIDIRGAK
: çatal tırnaklı olan sığır, geyik gibi hayvanlar ın tırnakları· I, 502SIDRIM
: sırım.I, 485 bkz> sıdrımSIDRIM IŞLIG ER
: işlediği işi bitiren, başkasına bırakmayan adann·I, 485SIDRIŞMAK
: sıyırmakta, kar kürümekte yardım etmek II, 211 bkz> sıdrışmakSIDIG
: kaftanın göğse kadar olan iki eteğinden biri.I, 374, 389 bkz> sidigSIDIG
: diş etleri arasındaki a(iklık·I, 374 bkz> sıgzagSIDIRGAN
: sıyırmak yaratilışında olan, daima sıyıran·I, 517SIDIRMAK
: sıyırmak· I, 517SIDRILMAK
: sıyrılıp kaçmak, kaymak; bütün kıvrıntı ve büküntüleriyle yola bak ılmak ve düşünülmek. II, 231, 232SIDRIM
: sıyrım; sırım· I, 517 bkz> sıdrımSIDRIŞMAK
: sıyırmakta ve kar kürümekte yardım etmek· II, 211 bkz> sıdrışmak-SIG (·SİG)
: isim sonuna getirilen benzetme eki, III, 128SIGAN SAÇ
: sığanmış saç, kıvırcık olmayan saç· I, 403SIGDATMAK
: ağlatmak· II, 327 bkz> sıgtatmak, sıhtatmakSIGINMAK
: sığınmak· II, 152, 160SIGIR
: hanların halk ile beraber yaptığı sürgün avı- I, 364SIGIR
: sığır· I, 364; II, 79, 189 § suvSIGIRI
: ; manda· I, 368SIGIRÇIK
: sığırcık kuşu· I, 501 bkz> sıgırçukSIGIRÇUK
: sığırcık kuşu·I, 505 bkz> sıgırçıkSIGIRLAMAK
: sığırdan saymak, sığıra nispet etmek,III, 331SIGIRLIG
: sığırlı, sığır sahibi· I, 495SIGIT
: ağlama, ağlayı;·I, 356 bkz> sıhıtSIGMAK
: sığmak; tesir etmek, dokunmak, koymak·I, 183, 359, 397; II, 15SIGRA
: iki dağ arasındaki geniş dere·I, 422SIGRUŞMAK
: 51^5111-11^.II, 212SIGTAMAK
: ağlamak. III, 275, 355 bkz> sıhtamakSIGTAŞMAK
: ağlaşmak. II, 211 bkz> sıhtaşmakSIGTATMAK
: ağlatmak, II, 360 bkz> sıgdatmak,sığtatmakSIGTURMAK
: sığdırmak· II, 185SIGUN
: yaban sığırı, dağ keçisi tekesi· I, 409SIGUN OT
: kökü insana benzeyen, çiftle;me kuvveti kalmayanlarca kullan ılıp erkeğl ve dişisi bulunan ve erkeği erkeğe, dişisi kadına verilen bir ot·I, 409SIGURMAK
: sığdırmak.II, 81SIGZAG
: dişlerin arasındaki açıklık,I, 464 bkz> sıdıgSIGZALMAK
: bir şeyi bir şeye sığdırmak, sıkıştırmak·II, 232, 233SIGZAMAK
: dişek ve hilâl ile diş kurcalamak; papuçta diki ş arasına parça koyarak sızgı yapmak, iki şeyin arasına bir şey sıkıştırıp koymak,III, 283SIGZIG
: mest ve ayakkabı gibi şeylerde iki dikiş arasına konulan sahtiyan·I, 464SIGZIG
: iki şeyi birleştiren kenet·I, 464SIĞIT
: aglama·III, 275 bkz> sıgıtSIĞTAMAK
: ağlamak.III, 275 bkz> sıgtamakSIĞTAŞMAK
: aglaşmak·II, 211 bkz> sıgtaşmakSIĞTATMAK
: aglatmak,II, 327 bkz> sıgdatmak, sıgtatmakSIK
: az,III, 130SIKAMAK
: el ile sığamak· III, 269SIKILMAK
: sıkılmak· II, 125SIKIRKAN
: büyük sıçan, geme, I, 521;II, 263 bkz> sak ırkanSIKIRMAK
: ıslık çalmak·II, 83SIKIŞ
: itişme, çarpışma·I, 368SIKIŞMAK
: sıkışmak, sıkmakta yardım ve yarış etmek·II, 104SIKLIŞMAK
: sıkışmak, sıkılmak.,II, 216SIKMAK
: sıkmak·II, 18SIKMAN
: üzüm sıkma zarnanı·I, 444SIKRIŞMAK
: birlikte ıslık çalmak,II, 213SIKTURMAK
: sıktırmak, sıkılnmak,II, 186SIMAK
: kırmak; bozmak; yenmek, galebe etmek, I, 282, 382, 473; III, 249SIMSIMRAK
: bir çeşit yemek· III, 136SIN
: boy, bos· III, 138SIN
: mezar·III, 65, 138SINALMAK
: sınanmak·II, 126SINAMAK
: denemek, sınamak· I, 242; III, 273SINATMAK
: sınatmak, tecrübe 0111^0^II, 312, 313SINÇGAN
: mugaylan dikeni, Lycium europeum· III, 146SINDU
: makas· I, 418SINLIG
: boylu poslu· III, 138SINMAK
: kırılmak, bozulmak, incitmek I, 254; II, 19, 29; III, 365SINUK
: sınık, kırılmı;· III, 365 bkz>SIÑUK
: sııîgar bir şeyin tarafı, yanı· III, 375SIÑARLAMAK
: yalnız ve yardımcısız bulduğu için zayıf görüp ôç almak· III, 409SIÑARSUK
: iki kişi bir ata bindiğinde ikincinin oturduğu yer, III, 388SIÑILAMAK
: soğuktan zırıncımak, donacak halde soğumak; çınlamak· III, 405SIÑUK
: sınık, kırılmış· III, 365 bkz> sınukSIP
: iki yaşına girmiş olan tay· I, 207, 319;III, 158SIP AKUR
: hayvan torbası· I, 487 § sıp akurı; hayvan torbası; ikl yaşındaki tayın yem yedigi yer· I, 487SIR
: kendisiyle Çin kâseleri dlâlan ıp üzerine nakış yapılan macun, sır· I, 324SIR
: ağustos böceginin, kalem ve kaleme benzer şeylerin çıkardığı sesi anlatan bir kelime. I, 324SIR ETMEK
: (agustos böcegi) ötmek· I, 324SIRIÇGA
: sırça· I, 489SIRIÇGA
: çekirge· I, 489 bkz> sarıçgaSIRIÇGA ER
: gevşek ve tembel adam, I, 489SIRILMAK
: bulaşmak, yapı;mak· II, 123, 124SIRIMAK
: pislemek, siymek; sık dlkişle dlkmek· III, 262SIRIŞMAK
: sık dikmekte yardım etmek·II, 96SIRITMAK
: sık diktirmek·II, 304SIRLAMAK
: sırlamak, sır vurmak·III, 296SIRLANMAK
: (işe) hazırlanmak; sırlanmak·II, 246, 247SIRLATMAK
: sırlatmak·II, 346SIRLIG
: sırlı, nakışlı.I, 324 § sırlıg ayak; sırlı kâse·I, 324SIRMAK
: eşek palanındaki teyeltl·I, 471SIRT
: kıl, kalın kıl; bayır, yokuş, sırt, küçük dere· I, 342SIRTIG
: herhangi bir sözün izeridir kl hepsl de ğil bir parçası anla;ılabilır·I, 463 sırtıg bulmak sözün izerini bulmak·I, 463SIRTLAMAK
: kuyruğu iple bükmek; küçük bir dereden yukar ı çıkmak.III, 444SIRUK
: sırık, çadır direği. I. 381SIRUKLUK
: sırıklık,I, 503, 505SIŞ
: şiş, tutmaç şişi.I, 331;II, 15, 174; III, 125bkz> şışSİŞ
: şişmiş olan her nesne, yumru· III, 125, 184 bkz> s ışılmak, sişSIŞILMAK
: kabına sığmayacak kadar su ile şişmek, II, 124 bkz> sış, sişSITGALMAK
: sığanmak, sığanılmak II, 233SITGAMAK
: sığamak·I, 325; 111. 288SITGANMAK
: sığanmak·II, 245, 246SITGAŞMAK
: sıgaşmak, sığamakta yardım ve yarış etmek·II, 214SITURMAK
: kestirmek, kıydırmak, kırdırmak. III, 187SIYUMAK
: yenmek, bozmak, yarmak.I, 123, 128SIZGURMAK
: sızdırmak, eritm·ek; arıklatmlak, zayıflatmak· II, 188SIZITMAK
: sızdırmak, I, 374; II, 305, 306SIZLAG
: soğuk su içmekten veya buz çi ğnemekten dişlerin üşüyerek uyuşması, I, 464SIZLAMAK
: sızlamak, ağrımak. III, 297SIZLATMAK
: sızlatmak, soğuktan ağrı veya 'sızı duyurmak· II, 346SIZLATSI(-Sİ)
: sónu sâkin kelimelerde izafet edat ı· III, 209, 210SIZMAK
: sızmak, erimek; (güneş) belirmek, ucu görünmek; arıklamak, zayıflamak· II, 9, 10; III, 182SİBEK
: değirmen taşının üzerinde döndüğü demir.I, 389SİBEK
: sübek, çocuğun içine işemesi için beşiğe konan kamış,I, 389SİBİZ KİŞİ
: alık, dalgın adam,I, 406SİDÜK
: sidik·I, 389 bkz> sidükSİDİG
: kaftanın iki yanından, sağ ve sol taraflarından birisi,I, 389 bkz> sıdıgSİDİTMEK
: işetmek·II, 302SİDMEK
: işemek, siymek,II, 295;III, 321, 440 bkz> sitmekSİDTÜRMEK
: işetmek, siydirmek·II, 183 bkz> sittürmekSİDÜK
: sidik, III, 321 bkz> sidükSİGİL
: siyil·I, 394SİGRİG
: dağda atlamakla geçilen yer·I, 478 bkz> sikrigSİK
: sik,I, 201, 334SİKİLMEK
: sikilmek II, 126SİKİŞ
: sikiş, I, 369SİKİŞMEK
: sikişmek· II, 107SİKİTMEK
: düzdürmek, siktirmek II, 309SİKKEN
: her zaman siken·I, 401SİKMEK
: sikmek· I, 401; II, 22SİKRİG
: dağda atlamakla geçilen yer· I, 478 bkz> sigrigSİKTÜRMEK
: siktirmek II, 186SİL
: her yemekten tiksinen, bogazs ız insan; az yem yiyen hayvan· III, 134SİLİG
: temiz, ince, yakışıklı, tatlı dilli. I, 390SİLKMEK
: silkmek, III, 422, 423SİLKİNMEK
: silkinmek; ürpermek· II, 246SİN
: sen· III, 138SİNÇÜ
: somunla yufka arası bir çeşit ekmek, pide. I, 417SİÑ
: çınlama, vızlama sesi· III, 358SİÑDÜRMEK
: sindirmek, hazmettirmek; saklamak· III, 397 bkz> siñirmek, singürmekSİÑ ETMEK
: çınlamak, vızlamak· III, 358SİÑEK
: sinek, sivrlsinek, karaslnek. II, 13, 352;III, 100, 367SİÑİ
: içe sinen, hazmolunan, III, 368SİÑİL
: kocanın kendinden küçük kız kardeşi I,57;III, 7, 366SİÑİLLENMEK
: kız kardeş edinmek.III, 408SİÑİR
: 51^1-.I, 520;III, 362SİÑİRLEMEK
: sinir sarmak·III, 409SİÑİRLENMEK
: sinirlenmek, siniri çoğalmak, sinir sarılmak.III, 407SİÑİRMEK
: sindirmek, emdirmek III, 392 bkz> siñdürmek, siñürmekSİÑİŞMEK
: çekilmek; başkasının parçaları arasına sinip sızmak (akarlar için) III, 394SİÑMEK
: sinmek, hazmedilmek; işlemek, girmek; saklanmak, sahibine sormadan bir yere girip sinmek III, 155. 391SİÑÜRMEK
: yutmak, hazmetmek. III, 392, 397bkz> siñdürmek, siñirmekSİÑÜT
: karşılığına bir şey verilmeyen ve geri gönderilmeyen arma ğan. III, 362 bkz> süñütSİPÜT
: karabiber, kimyon gibi yemeğe katılan bir ot· I, 356SİRKE
: sirke,I, 191, 207, 209, 430;II, 30, 138, 295, 337; III, 121, 252, 284SİRKE
: bit yumurtası, sirke· I, 430SİRKELEMEK
: (bir şeye) sirke katmak; (baştan) sirke toplamak III, 353SİRKELENMEK
: sirkelenmek, (baş) bit yavrusu (sirke) ile dolmak·III, 202SİŞ
: şişmiş olan her nesne, yumru. bkz> sış, sışılmakSİTMEK
: işemek II, 295 bkz> sidmekSİTTÜRMEK
: işetmek, siydirmek·II, 183 bkz>sidtürmekSİZ
: siz, büyük ve sayılan kişilere "sen" yerinde aytanan sôz,I, 25, 339, 365. 376,407;II, 347; III, 124SİZLEMEK
: aytarken büyüklemek· III, 298SİZLETMEK
: "siz" diye aytatmak, hitap ettirmek II, 347SOGAN
: soğan, I, 409 bkz> sogunSOGAN YILAN
: tulum gibi irl bir yılan· I, 409SOGIMAK
: soğumak. III, 268SOGLIMAK
: aramak için elini koynuna sokmak· III, 297 bkz> sogl ıtmak, sogratmak, sugratmakSOGLITMAK
: aramak için elini koynuna sokturmak II 346 bkz> sogl ımak, sogratmak, sugratmakSOGMAK
: elde etmek, edinmek· II, 15 bkz> sogratmak, sogurmak, sugratmakSOGRAŞMAK
: sormak, emmek,II, 212SOGRATMAK
: aratmak, aratarak her şeyi görmek·II, 332 bkz> sogl ımak, soglıtmak, sogmak, sogurmak, sugratmak ;SOGUK
: soguk·I, 503SOGUKLANMAK
: soguk bulmak veya soğuk saymak·II, 266, 267SOGUKLUK
: sogukluk için hazırlanmış·I, 503SOGULGAN
: daima çabuk soğulan, sızıp kaybolan. I, 520SOGULMAK
: (su) topraga sızıp kaybolmak, (su, süt) çekilmek, azalmak.II, 124, 125, 139, 163, 170SOGUN
: sogan. I, 409 bkz> soganSOGUNLUG
: soğanlı, I, 499SOGUNMAK
: üşümek; sidikten ve benzerlerinden temizlenmek. II, 152SOGUR
: ada tavşanı, kelere benzer bir çeşit ada tavşanı.I, 363;II, 227 bkz> sugurSOGURLUG
: tavşanı çok ve bol olan·I, 494SOGURMAK
: elde etmek, edinmek·II, 15 bkz> sogmak, sogratmak, sugratmakSOGUŞMAK
: soğumağa yüz tutmak· II, 101SOGUT
: bumbar dolması, bumbar yemeği·I, 356 bkz> soktuSOGUT
: ekşi sütten yapılan peynir,I, 356SOK
: aç gözlü; alçak·III, 130 bkz> suk § sok er; aç gözlü; alçak adam· III, 130SOKAR
: boynuzsuz hayvan; başı saçsız adam, I, 411 § sokar koy; boynuzsuz koyun,I, 411SOKIM
: bir agaç parçasıdır ki çam kozası şeklinde kesilerek içi oyulur, üç taraf ından delinerek okun üzerine konur,I, 397SOKKU
: havan·III, 226 bkz> sokuSOKLUK
: oburluk.I, 471SOKLUNMAK
: sokulmak·II, 247SOKLUŞMAK
: birbirine sokulmak ve yerle şmek II, 216SOKMAK
: sokmak, delmek, döverek inceltmek, toplamak I, 425;II,18; III, 142 bkz> sukmakSOKRU
: izinsiz, gizlice. I, 422SOKTU
: sucuk; karaciğer, et ve baharat karıştirılarak doldurulan ve pi;irildikten sonra yenen bağırsak dolması·I, 416 bkz> sogutSOKTURMAK
: sokturmak; bir nesneyi dövdü rerek inceltt ırmek.II, 185, 186SOKU
: havan. III, 226 bkz> sokkuSOKULMAK
: bir şeyin içine sokulmak; dövülerek inceltilmek II, 125SOKUŞMAK
: döverek inceltmekte yard ım ve yarış etmek,II, 104SOL
: sol.I, 72;III, 134SOLAMUK
: solak, I, 487SOLUŞMAK
: solmak; yaş meyve veya sebze tazeliğini kaybetmek. II, 109SON'
: som, içi dolu madenden olan şey·III, 138SOÑ
: bir adamın çolugu çocuğu; her şeyin ve her işin sonu, sonra·III, 357SOÑDAMAK
: arkasından kovalamak.III, 400, 401SOÑKUR
: sonkur kuşu, yırtıcı kuşlardan biri. II, 95;III, 381SOÑRAMAK
: kabulde tembellik etmek ve sözü ikircimlemek III, 402SOÑUK
: son, bir şeyin sonu·III, 107SORGU
: hacamat aygıtı, kendlsiyle kan alınacak ve emilecek aygıt ve şişe·I, 16, 425; II, 69SORIŞMAK
: yüzü ek;inıek·II, 96SORITMAK
: emdirmek; buruşturmak, sorutmak,II, 304SORMAK
: emmek, sormak·I, 16; II, 70; III, 181SORMAK
: (sorgu) sormak, aramak. III, 181SORTURMAK
: sordurmak (sorgu) sordurmak; emdirmek II, 184SORUG
: sorma, soru, arama; kaybolan şey, aranan şey, I, 374; II, 184SORUGÇI
: sorucu, kaybolan şeyi arayıcı· III, 242SORUKMAK
: kaybolan ;eyin arandıktan sonra haberí alınmak, aranıp sorularak salık almak·II, 115SORUŞMAK
: (suyu veya teri) sormak II, 96SOVUŞGAN
: solucan yüzünden olan sar ılık has talıgı·I, 519SOYMAK
: soymak; deri yıizmek.III, 244SOYSUKMAK
: soyguna uğramak·I, 21 bkz> soyukmakSOYUKMAK
: malı soyulınak· III, 189 bkz> soysukmakSOYULMAK
: açılmak, dağılmak, (deri veya elbise) soyulmak. III, 190SOYUŞMAK
: bir şeyi soymakta yardım etmek, III, 188SÖBİ
: uzun veya sivri nesne (yuvarlak olmayan). III, 217 bkz> sub ıSÖGE TURMAK
: sövmekte devam etmek,III, 230SÖGMEK
: söğmek, sövmek I, 27;III, 184 bkz> sökmekSÖGTÜRMEK
: sövdürmek.II, 186 bkz> söktürmekSÖGÜK
: küfür, sövme. I, 27SÖGÜŞ
: sövme, sövüşme· I, 368SÖGÜŞ
: kebap etmeye yarar oğlak veya kuzu· I, 369SÖGÜŞMEK
: sövüşmek II, 89, 107SÖGÜT
: sögüt ağacı·I, 319, 356;III, 134, 168. 369 bkz> söküt § keyikSÖGÜT
: ; yaban söğüdü, III, 168SÖGÜTLENMEK
: söğütlük olmak, II, 266SÖGÜTLÜG
: söğüt sahibi olan, I, 506SÖGÜTLÜK
: söğütlük, sögüt ağacı biten yer, I, 506, 510SÖKE
: diz üstü çökmek, III, 230SÖKEL
: hasta, II, 10, 40, 216, 394; III, 181, 286, 395SÖKE OLTURMAK
: diz çökerek oturrT>ak. II, 21; III, 230SÖKE TURMAK
: diz üstü oturmak III, 230SÖKLÜNÇÜ
: kebap,II, 309;III, 242SÖKLÜNMEK
: kebap edilmek, kebap etmek, kendi kendine et kebap etmek II, 248, 254SÖKMEK
: sövmek·I, 27 bkz> sögmekSÖKMEK
: sökmek, yarmak, yırtmak; diz çökmek,I, 444;II, 21, 22SÖKMEN
: yiğitlere verilen ungun· I, 444SÖKMENLENMEK
: kahramanlaşmak, kendini kahraman saymak· II, 278SÖKTİ
: kepek, I, 416SÖKTÜRMEK
: sövdürmek II, 186 bkz> sögtürmekSÖKTÜRMEK
: sõktürmek. II, 186SÖKÜLMEK
: sõkülmek, bozulmak. II, 125, 126SÖKÜLMEK
: kızartılmak, kebap 0(^010^II, 126SÖKÜNMEK
: diz çökmek; söker görünmek II, 154SÖKÜŞMEK
: sökmekte ve yıkmakta yardım ve yarış etmek· II, 90, 107SÖKÜT
: söğüt ağacı· I, 319, 356; III, 134,168, 369 bkz> sögütSÖMRÜŞMEK
: sömrüşmek ve bunda yarış et-mek, II, 213SÖMÜRGEN
: daima sömüren·I, 523, 525SÖMÜRMEK
: sömürmek,II, 85SÖVLEMEK
: söylemek, III, 278SÖVLENMEK
: fısıldamak,III, 278SÖZ
: söz,I, 35, 92, 96, 122, 156, 174, 197, 215, 216, 221, 223, 227, 228, 229, 230, 243, 246, 267, 268, 269, 270, 275, 277, 290, 305, 319, 374, 383, 428, 463, 464, 515, 525;II, 9, 15, 16, 17, 23, 73, 76, 84,86,112,117, 118, 130, 133,150, 218,247, 312,315,325,3SÖZEÑRİ
: saçma sapan söyleyen·III, 389SÖZKELİ
: söze,III, 145SÖZKİYE
: sözceğiz. III, 359SÖZLEMEK
: söylemek, konuşmak· I, 339, 402; III, 208, 296, 297SÖZLENMEK
: söylemek, sözü açıklamak· II, 247SÖZLEŞMEK
: söyleşmek, konuşnnak· II, 215;III, 104SÖZLETMEK
: söyletmek,II, 346SUBI
: uzun ve sivri nesne (yuvarlak olmayan)· III, 217 bkz> söbiSUBILAMAK
: enll şeyi söbü yapmak, ucunu sivriltmek, yanlar ını daraltmak· III, 323SUBIMAK
: uzamak, incelmek, söbüleşmek· III, 257SUBITMAK
: sivriltmek, söbütmek·II, 298SUBURGAN
: maşatlık·I, 516 bkz> subuzganSUBUZGAN
: maşatlık .I, 516 bkz> suburganSUÇ
: suç, cürüm, bir çeyin sapmas ını bildirir.I,321SUÇGURMAK
: sıçrayayazmak· II, 187SUÇIMAK
: sıçramak. III, 258, 279 § suçımak burkımak; sıçramak· III, 279SUÇITMAK
: sıçratmak· II, 300SUÇ KILMAK
: sapmak, kesmemek,I, 321SUÇ KILMAK
: işl üzerine almaktan çekinmek. I, 321SUÇLUNMAK
: sıyrılmak, bir şey yerlnden çekilip çıkarılmak II, 246SUÇLUŞMAK
: bir şeyi dışarı çekip çıkarmakta yardım ve yarış etmek·II, 215SUÇULMAK
: (çiçek) açılmak, çıkmak; (elbise) çıkarmak, soyunmak; (koyun) yıizülmek. II, 122SUÇUŞMAK
: sıçraşmak, kalkı;mak· II, 92SUDMAK
: tükurmek, II, 81, 295; III, 132, 321, 439 bkz> sagurmak, sutmakSUDTURMAK
: tükürtmek II, 183 bkz> sutturmakSUDUK
: tükrük, I, 381;III, 102, 321SUF
: su, III, 427, 431 bkz> suvSUF
: yün ipliklerinden elie örülen ku şak,III, 129SUFSAMAK
: fısıldamak, okuyup üflemek·III, 286 bkz> suf şamak, şuvşaşmak, şuvşatmakSUFŞAMAK
: fısıldamak, okuyup üflemek·III, 286 bkz> sufsamak, şuvşaşmak, şuvşatmakSUGDIÇ
: kışın dostlar arasında sıra ile yapılan şölen·I, 455SUGRATMAK
: aratmak, aratarak her şeyi görmek·II, 332 bkz> sogl ımak, soglıtmak, sogmak, sogratmak, sogurmakSUGUR
: kelere benzer bir çeşit ada tavşanı.I, 363 bkz> sogurSUK
: aç gözlü; alçak,III,130 bkz> sok § suk erSUKAK
: sığın, geyik, be/az geyik· I, 214;II, 287SUKAKLIG
: geyikli, geyiği çok olan·I, 498SUKARLAÇ BÖRK
: uzun külâh, börk,I, 493SUK ERIÑEK
: işaret (şahadet) parnnağı·III, 130SUKIMAK
: parmağıyla gıdıklamak· III, 269SUKINMAK
: yıkanmak· II, 153, 154SUKMAK
: delmek· I, 425 bkz> sokmakSUK YALÑUS ER
: kendine yardım eden bir kimsesi ve arkada şı bulunmayan, yapyalnız adam· I, 333SULAK
: dalak· I, 411 bkz> talakSULINDI
: erkeğin arkaya doğru salıverdiği saç· I, 449 bkz> salındıSULUK
: sarık·III, 262 bkz> suvlukSUMA
: önce ıslatılıp sonra kurutularak öğüdülen ve bulamaç, ekmek gibi şeyler yapılan bugday, aynı suretle hazırlanıp şerbet hamurunda kullanılan arpa·III, 234SUMAK
: itaat etmek; bükülmek üzere sümek göndermek III, 248. 249SUMLIM
: Türkçe bilmeyen kimse.I, 486;II, 347SUMLIMAK
: Türkçe'den başka bir dille konuşmak,III, 298SUMLIM TAT
: hiç Türkçe bilmeyen Farslı·I, 486 sumlışmak yabancı dil konuşmak·II, 216 bkz> sumluşmakSUMLITMAK
: yabancı dil ile söyletmek,II, 347SUMLUŞMAK
: yabancı dil konuşmak.II, 216 bkz> sumlışmakSUNDILAÇ
: yund kuşu, çayır kuşu,I, 526, 529; III, 178SUNDIRI
: deniz· I, 492 bkz> sundurıSUNDURI
: deniz. I, 492 bkz> sundırıSUNI
: evin kirişleri .III, 236SUN KİŞİ
: yumuşak huylu, yüreği selek adam· III, 138SUNMAK
: sunmak· II, 28SUNU
: çörek otu, Nigella sativa· III, 238SUNUŞMAK
: birbirine sunmak· II, 112SUNZI
: pire soyundan bir hayvan· I, 422SURAMAK
: kullanmak· I, 428SURÇITMAK
: sürçtürmek· II, 328 bkz> sürçitmek, silrçmekSURKAÇ
: lök agacı zamkı· I, 454 bkz> surkuçSURKUÇ
: lõk ağacı zamkı, I, 454 bkz> surkaçSURKUÇLAMAK
: lõk macunu ile sap peklştirmek· III, 350SURKUÇLANMAK
: lök macunu ile sıkiştırılmak, berkitilmek. II, 271SURKUÇLANMAK
: yerde yaban hindibasına ben-zer bir ot bitmek, karamuk otu bltmek· II, 271 bkz> sarkaçlanmakSURPLAMAK
: kur'a çekmek·III, 443, 444. 446 bkz> sürllemekSUR SUR
: dudağın çıkardığı ses·III, 122SUR SUR ÖPMEK
: şarul şurul içmek· III, 122SURUŞ
: buğday başaklarındaki taneler sertleş-meden õnce başak alevde ütülür, sonra dövülerek yenir, ütme, firik I, 368SURUŞLAMAK
: başak ütmek, başak kavurmak·III, 335SUSGAK
: susak, kendisiyle su ve benzeri ;eyler dald ırılarak alınan nesne·I, 470SUSIK
: kova·I, 382SUTMAK
: tükürmek·II, 295 bkz> sagurmak, sudlmakSUTTURMAK
: tukürtmek,II, 183 bkz> suğturmakSUVIK
: sıvık, cıvık, sulu, durultularak akar haline getirilen her şey; ağaç ve kuyruk gibi şeylerin upuzun ve çırıl çıplak kalmış hali· III, 164 bkz> suvuk, suv ıglanmak § suvık kudruk; katır kuyruğu gibi kılsız ve uzun kuyruk·III, 164SUVUK
:SUV
: su· I, 15, 20, 31, 73, 75, 79, 95, 140, 144, 155, 164, 168, 172, 177, 179. 186, 191, 194, 212, 218, 222. 246. 258, 276, 294, 312, 314. 315, 325, 369, 374, 375, 379, 387, 389, 396, 401, 424. 440, 443, 449. 450, 459, 560, 492, 493, 520, 525, 528;II, 3, 4, 5SUVALMAK
: sulanmak, su verilmek, su saç ıltnak· II, 125, 162; III, 240SUVALMAK
: (çamur vb.) sıvanmak. II, 125SUVARMAK
: sulamak, suvarmak· I, 498SUVAŞMAK
: (çamur vb.) sıvamakta yardım veyarış etmek, II, 102SUVGARDAÇI
: sulayan, sulayıcı· II, 256SUVGARGUÇI
: sulayan, sulayıcı, su veren· II,50, 256SAVGARGULUK
: sulamak hakkı olan· II, 256SUVGARIGLI
: sulayan· II, 257SUVGARIGSAK
: sulamak dileğind·e, azminde olan, II, 257SUVGARIMSINMAK
: sular görünmek, suvarır gôrünmek. II, 202, 261SUVGARIŞMAK
: sulamakta yardım etmek·II, 201SUVGARMAK
: sulamak, su vermek.II, 44, 188, 199, 255 bkz> suvrarmakSUVGARTMAK
: sulatmak, sulatmak için birini göndermek· II, 256SUVGARUNMAK
: sular görünmek II, 202SUVIGLANMAK
: sulu bulmak,II, 267 bkz> suv ık, suvukSUVIŞMAK
: sıvıklaşmak, cıvıkla;mak·II, 102SUV KATLIŞMAK
: su kollarının kavşıtında su birbirine karışmak·I, 460SUVLAG
: hayvan sulanacak yer, yalak,I, 464SUVLAMAK
: sulanmak, su içmek; suland ırmak, su koymak·III, 297 bkz> suvulmakSUVLAÑ
: dalı budağı olmayan ağaç; kıvırcık olmayıp düz olan saç,III, 386SUVLANMAK
: sulanmak, sulu olmak II, 247SUVLATMAK
: sulatmak·II, 346SUVLUK
: sarık, mendil ve benzerleri.·I, 201, 471; II, 96, 151, 215, 246, 304, 346; III, 296, 323 bkz> sulukSUVRARMAK
: sulatmak .II, 199, 200 bkz> suvgarmakSUVSAMAK
: susamak· I, 281; tII, 284SUVSATMAK
: susatmak· II, 336SUV SIGIRI
: manda, dombay· I, 364, 368SUVSIMAK
: sùlanmak, sulu olmak· I, 282; III, 284SUVSUŞ
: buğdayın kuvveti gittikten sonra al ınan son suyu; üzerine su kat ılmış ayran, I, 460SUV TİRKEŞİ
: dere kolları suyunun toplandığı yer· I, 460SUVULMAK
: 511^01^^III, 80 bkz> suvlamakSUYAGU
: horozun ayağındaki mahmuz·III, 174SUYRAN
: minare ve buna benzer şeyler gibi uzun olan her nesne, I, 436SÜ
: asker I, 69,144,195, 249, 307, 321, 353, 371, 399, 443, 490, 516, 521; II, 5, 7, 19, 29, 190, 209, 231. 239, 245. 274, 312;III, 59, 77, 78, 81, 94, 104, 105, 114, 180, 192,208, 249, 260, 292, 305, 339SÜCİNMEK
: tadını bulmak, mahzuz olmak·II, 150 bkz> süçünmekSÜÇİK
: tatlı; içilecek şey, şarap· I, 154,157, 211, 282, 338, 373, 408; III, 164,166, 397, 427 bkz> süçük § kızılSÜÇİK
: şarap·I, 408SÜÇİMEK
: tatlılanmak ve güzelleşmek III, 258SÜÇİRMEK
: tatlılaşmak, tatlanmak·II, 75SÜÇİŞMEK
: tatlılanmak,II, 92 bkz> süçüşmekSÜÇİTMEK
: iyileştirmek, tatlılandırmak·II, 299, 300SÜÇÜK
: şarap·II, 190 bkz> süçlkSÜÇÜNMEK
: tadını bulmak, mahzuz olmak, II, 150 bkz> süçinmekSÜÇÜŞMEK
: tatlılanmakII, 92 bkz> süçişmek·SÜGLİN
: sülün,I, 444 bkz> süvlinSÜGRÜG
: kadının avret yeri·I, 478SÜKEN
: eşek yükünün bir tarafında olan sepet, sele gibi şeyler, seklem·I, 403SÜKNEGÜ
: et ile tirnak arasında çıkan sivilce I, 491SİLKNEMEK
: siğile ilãç yapmak, sağaltmak·III, 301, 302SÜKSÜK
: "dağdağan" denilen bir agaç, Kaloxylon ammodendron· I, 486SÜKÜL
: siğil· III, 301 sül ette ve ağaçta olan yaşlık ve tazelik· I, 1, 356; III, 134, 369SÜLEMEK
: düşmana karşı asker göndermek, savaş yapmak,III, 271, 272SÜLLÜG
: çiğ, pişmemiş. III, 134SÜMSÜÇİK
: tap tatlı, pek tatlı nesne·I, 338SÜÑİŞ
: savaşta saldırma ve süngü durtme·III, 365 bkz> süñü şSÜÑÜ
: süngü, mızrak, kargı·I, 349, 441, 497; II, 264; III, 337, 368SÜÑÜK(G)
: kemik. I, 178, 235, 247, 380;II, 85, 224;III, 52, 297, 367SÜÑÜKLENMEK
: kemiklenmek, büyümek.III, 408SÜÑÜLEMEK
: süngülemek, süngü ile dürtmek III, 405, 406SÜÑÜŞ
: savaşta saldırma ve süngü dürtme·III, 365 bkz> süñi şSÜÑÜŞMEK
: çarpmak, süngüleşmek, savaşta süngüleşmek·III, 393, 394SÜÑÜT
: karşılıgına bir şey verilmeyen ve geri gönderilmeyen arma ğan .III, 362 bkz> siñütSÜPRÜK
: süprüntü; bir adama kızıldığında sõğme olarak kullanılır·II, 231SÜPRÜLMEK
: süpürülmek. II, 231SÜPRÜNDİ
: sıiprıintıi.I, 493SÜPÜRGÜ
: süpürge,I, 490SÜPÜRMEK
: süpürmek·II, 85SÜRÇEK
: gece toplantısı, müsamere·I, 478 bkz>sürçükSÜRÇİTMEK
: sürçtürmek·II, 328 bkz> surçıtmak, sürçmekSÜRÇMEK
: sürçmek, ayak kaymak·III, 420 bkz>surç ıtmak, sürçitmekSÜRÇÜK
: gece toplantısı, müsamere·I, 478 bkz>sürçekSÜRGÜCİ
: sürücü·II, 51SÜRİLEMEK
: kur'a çekmek, III, 443, 444,446 bkz>surplamakSÜRK
: soğuktan donma, katıla;ma,I, 353SÜRKİLEMEK
: kovalamak, sürmek, kovalay ıp sürerek üzerine saldırmak.III, 353 bkz> sürkülemekSÜRKÜLEMEK
: kovalamak, sürmek, kovalay ıp sürerek üzerine saldırmak,III, 353 bkz> sürkilemekSÜRMEK
: sürmek, kovmak, sürgün etmek; devam etmek·II, 7, 39, 51, 90,177; III, 217 bkz> sar ılmak, sarmak, sermekSÜRSEMEK
: sürmek istemek III, 284SÜRTMEK
: sürtmek; sürmek,III, 426, 427SÜRTÜK
: ezilen, sürüştürülen her şey·I, 477 § sürtük işler; sürüştüren, kendis!ne sürüştürülen kadın; sevici kadın·I, 477SÜRTÜLMEK
: sürtülmek, dövülmek; ezilmek II, 231; III, 303SÜRTÜNMEK
: sürtünmek, 3111-11^6^ II, 245SÜRTÜRMEK
: sürdürmek, sürttürmek·II, 184SÜRTÜŞMEK
: sürmek ve sürtmekte yardım ve yariş etmek· II, 210, 211SÜRÜG
: sürü, I, 389; III, 102SÜRÜLGEN
: her zaman, her yerden sürülen· I, 523, 525SÜRÜLMEK
: sürülmek; ezllmek, II, 123SÜRÜNDİ ER
: her yerden sürülen, sürüntü adam· I, 449SÜRÜNMEK
: kendini kaşımak; sert bir şey dövülerek ezilmek·II, 151SÜRÜŞMEK
: (aygır aşmak Istediğinde kısrağı) dişleyerek sürüklemek; itiçmek; borcu alacakla ödemek II, 96, 97SÜSGEN (SÜSEGEN)
: çok süsen· III, 364SÜSGİRMEK
: süsmek istemek, süsmeğe saldırmak· II, 189 bkz> süsgürmekSÜŞGÜRMEK
: süsmek istemek, süsmeğe saldırmak· II, 189 bkz> süsgirmekSÜSMEK
: süsmek·II, 293 süst(irmek süstürmek, tos yapt ırmak,II, 184 süslinmek (başını) vurur gibi görünmek· II, 152SÜSİLŞMEK
: süsüşmek, II, 101SÜT
: süt·I, 157, 180, 181. 193, 218, 397. 398, 449, 468. 523;II,13, 37. 43, 51, 61. 66, 72. 85,101, 124, 139;III, 102, 120, 129, 167, 181, 195, 197. 198, 264SÜTGERMEK
: süt gibl sulu, duru yapmak,II, 189SÜT ÖTRÜM
: mercimeğe benzer ishal veren bir ot·I, 107SÜVÜN
: sülün· I, 444, 447; III, 11 bkz> sügünSÜVRİ
: sivri·I, 422SÜVRİTMEK
: sivriltmek·II, 332SÜZGÜN
: rengi kara, dikenli bir da ğ ağacı·I, 443SÜZLÜNMEK
: süzülmek·II, 247SÜZLÜŞMEK
: süzülmek·II, 215SÜZME
: "keş" denilen yağsız kuru peynlr, ayran süzmesi· I, 433SÜZMEK
: süzmek,I, 450;II, 9SÜZTÜRMEK
: süzdürmek·II, 184SÜZUK
: süzük, süzülmü;· I, 389SÜZÜLMEK
: süzülnnek· II, 124, 139SÜZÜNDİ SUV
: süzülmüş su· I, 449, 450SÜZÜNMEK
: süzülür glbi görünmek· 11. 151,152ŞA
: alacalı bir kuş, III, 211 § erdemsiz şaŞAGILAMAK
: çağlamak· III, 324 bkz> çagılamak, , jagılamakŞALAŞU
: bir çeşit Çin dokuması· I, 446.ŞAMUŞA
: yenilen bir ot, poy otu· I, 446ŞAP ŞAP
: vurmada çıkan ses, yemekte ağızda çıkan şapırtı, III, 145, 146ŞAR ŞAR
: yağrnurun sağnak halinde yağmasından çıkan ses, herhangi bir akar ın çıkardığı ses· I, 324 bkz> çar çarŞAT
: cüret, cesaret· I, 320 ·ŞAV
: üç'ta biten ve elbise temizlenen çöven gibi bir ot· III, 155ŞEBENG
: demirden yapılmış baston, cop·III, 354 bkz> şebingŞEBİÑ
: küçük demir çomak, demir baston, III, 369 bkz> şebeñŞEBÜK
: çabuk·I, 147ŞEKİRTÜK
: fıstık, I, 507ŞEL ŞÜL
: udumsuz, yöntemsiz· I, 336ŞENBUY
: ba;ka bir davetten sonra geceleyin gidilen içki ziyaføti· lil, 239ŞEP
: ivmeyi, aceleyi anlatan bir edat· I, 319ŞEP KELMEK
: çabuk gelmek,I, 319ŞEŞMEK
: çözmek·II, 293 bkz> seşmekŞEŞTİLRMEK
: çözdürmek·II,187 bkz> se;tilrmekŞIN
: taht; sedir, III, .140ŞIŞ
: şiş, tutmaç yedikleri ş1ş.II, 179, 282 bkz> sışŞİ
: Çin hakanlarının selâmlandığı bir kelime. III, 211ŞÖPİK
: meyve yenildlkten sonra at ılan şey, çör çöp,I, 390 bkz> çöpikŞU
: emir ve nehiyde sona gelerek pekitme bildiren "çu" yerine kullan ılan bir kelıme.III, 211 bkz> çu, çü, şüŞUGLU
: tilki üzümü, Solanum nigrum·I, 431ŞUTI
: kırkayak, örümcek, çıyan glbi bir böcek, III, 218ŞUVŞAŞMAK
: gizli söz fısıldaşmak· II, 350 bkz> sufsamak, suf şamak, şuvşatmakŞUVŞATMAK
: fısıldatmak, II, 337 bkz> sufsamak, suf şamak, ;uvşaşmakŞÜ
: emir ve nehiyde sona gelerek pekitme bildiren "çü" yerine kullan ılan bir kellme· III, 211 bkz> çu, çü, şuŞÜK
: susturma edati· I, 335ŞÜK TURMAK
: sükut etmek, I, 335ŞÜNÜK
: çınar ağacı· I, 390 bkz> çarun, çünükŞÜÑLE
: Argu diyarında biten ve kökü yenen bir ot, III, 379ŞÜT
: soy, asıl· III, 120ŞİLTÜK
: sığır boynuzundan yapılan divit·I, 390 şütük sakal köse sakal,I, 390TABA
: yan, taraf, cihet; "...e, ...e dogru. e yan ına" aniamlarına ve Arapça "ila" ve "rağmen" karşılığında bir edat ve kelime·I, 94, 214. 425, 445; II, 103, 312; lil, 23, 216, 235, 272TABALAMAK
: kınamak, ayıplamak· III, 322, 327TABAN
: taban; deve tabanı· I, 400, 405TABANLAMAK
: (deve) tepmek, III, 342TABANLIG
: tabanlı,I, 499TABARU
: "...ya dogru, „.ya karşı" anlamına edat· I, 445;III, 69, 440 tabızmak bilmece söylemek ve sormak·II, 164 bkz> tabuzmak, tapuzmakTABLAG
: rıza, muvafakat· I, 462 bkz> taplagTABUZGU(NEÑ)
: bilmece.l, 489 bkz> tabuzguk, tapzug, tapzugukTABUZGUK
: bilmece· I, 502; II, 164 bkz> tabuzgu, tapzug, tapzugukTABUZMAK
: bilmece söylemek veya sormak, I, 462; II, 86 bkz> tab ızmak, tapuzmakTADA
: on adımdan görülebilen yer parças ı· III, 220 bkz> tataTADGUN
: Fırat ve ona benzer akan dere· I, 438TADU
: insanın tab'ı ve tabiatı· III, 220TADUN
: bir yaşındaki buzağı, III, 171TADUN
: tosuñ, iki yaşında olan sığır I, 400TAFARÇI
: yük taşıyan·III, 149TAFRAK
: çabuk, acele, kıvrak, çalı;kan·I, 468 bkz> tavrak, tofrak § tafrak i şçi; kıvrak, çalışkan işçi·I, 468TAG
: dag,I,89,100,148.156, 160,169, 173, 179. 185, 186, 190, 212, 224, 256, 277, 278, 292, 297, 312, 325, 398, 424, 451, 466, 494, 495, 498, 499;II, 43, 50, 61, 67, 68, 77, 103, 130, 157, 238, 275, 278, 283, 288, 294, 296, 355, 357; III, 18, 106, 124. 153, 195TAGAR
: çuval, dağarcık, içerisine buğday ve başka şeyler konan nesne, harar· I, 17, 244, 411; II, 147, 306TAGAY
: dayı·III, 238TAGIKMAK
: dağa çıkmak, daga kaçmak, yozlaşmak·I, 192;II, 117TAGILMAK
: (bıçak gibi keskin ;eyler) körle şmek·II, 129 bkz> tıgmak, tigmekTAGLAMAK
: dağlamak· III, 294 tàglatmak daglatmak· II, 344TAGNA YAVA
: kasnı ağacı püsresi olup yogurtla kari ştırılarak tutmaca katilan ve ona renk veren bir deva·I, 434TAGUZMAK ER
: etine dolgun, bodur ki;i·I, 504 bkz> takuzmakTAHÇEK
: bir çeçit Çin ipeği.'I, 476 bkz> tahtuTAH TAH
: salındıktan sonra doğanı veya ;ahini çagırmak için bir nida·I, 9;III, 117, 118TAHTU
: eğrilmeıniş ham ipek, I, 416 bkz> tahçekTAKAGU
: tavuk (cins adı)· I, 217, 447; III,II, 97 bkz> takuk § t ışı takagu; tavuk· I, 447TAKAGU YILI
: Türkler'in on ikili yıllarından biri I, 346, 447TAKI
: dahi. I, 73, 274, 412, 456, 468, 494;II, 110, 118, 177, 195, 263, 335, 356; III, 188, 226, 278, 378, 398 bkz> dakıTAKILMAK
: takılmak, dizilmek·II, 129 takır takır ses blldiren bir kellme, I, 361 bkz> tíkir tíkirTAKMAK
: takmak· II, 16, 17TAKTURMAK
: taktırmak, dizdirmek· II, 174TAKUK
: horoz, tavuk· II, 286; III, 114 bkz> takagu § takuk yal ıgıTAKUKLUG
: tavuklu,I, 497TAKUZMAK ER
: etlne dolgun, bodur kişi·I, 504 bkz> taguzmakTAL
: dal, yaş dal,I, 412; 11. 105; III. 156TALAGU
: çabuk õldüren ağı; iç ağrısı·I, 447TALAK
: dalak·I, 411 bkz> sulakTALAS
: at yarı;ında, top ve çevgen oyununda çizilmi ş sınır ve gerilmiş ip·I, 366, 392 bkz> tasalTALBINMAK
: (kuş) dalbınmak, çırpınmak·II, 239, 240 bkz> talpınmak, talpırmak, talpışmakTAL BODLUG
: boyu düzgünce kişi; (en çok) ince uzun cariyeler için kullan ılır·III, 156TALGAG
: Insanı öldürecek derecede şiddetli tipi, II, 288TALGAN İG
: sara, tutarık, I, 438TALGIRMAK
: kar tipisi kopmak· II, 179 bkz> talgurmakTALGUÇ
: hayvan sırtına yükletilen yükü sıkiştirmak için kullanılan agaç, I, 453TALGUK
: baltanın sapını sıkıştırmak Içln çakılan çivi· I, 469TALGURMAK
: kar tipisi kopmak·II, 179 bkz> talgırmakTALGURMAK
: (mide, iç) bulanmak, karışnrtak· II, 178, 179TALIG
: tat, lezzet·I, 408TALKA
: koruk·I, 179, 427 bkz> tarkaTALKALANMAK
: koruklanmak, salkım koruk olmak, III, 201 talkan kavut, kavrulmu; dövülmü ş arpa·I, 440;II, 89, 154, 189, 190TALKIG
: dağların çatıçtığı yer· I, 463TALKIG
: işleri sürüncemede bırakma· I, 463TALKILMAK
: itilmek, kakılmak, defedilmek, savulmak· II, 230TALKIMAK
: ayıp sayılnnak. II, 304TALKIŞMAK
: dürmekte ve bükmekte yardım etmek, II, 207TALKITMAK
: işi geciktirmek; yükü çarp ıtmak, çarpık yapmak; yükle ip arasına bir ağaç parçası koyarak yükü düzeltmek için bük türmek, II, 339 bkz> t ılkatmakTALKMAK (TALKAMAK)
: zarar vermek· I, 506TALKU
: eğrilmiş, bükülmü; nesne· I, 427 § talku yışıgTALPINMAK
: (kuş) dalbınmak, çırpınmak· II, 239, 240 bkz> talbınmak, talpırmak, talpışmakTALPIRMAK
: kanat çırpmak, dalbınmak· II, 173 bkz> talbınmak, talpınmak, talpışmakTALPIŞMAK
: kanat çırpışmak, dalpışmak, dalgalanmak.II, 204, 205 bkz> talb ınmak, talpınmak, talpırmakTALU
: seçme· III, 232 talulamak seçmek· III, 326, 347TALVIR
: keklik- II, 173 tam duvar, dam, kale· I, 153, 172, 176, 214, 270, 307, 348, 398;II, 13, 22, 44, 108, 146, 147, 152, 174, 177, 231, 232, 242. 325, 354; III, 32, 54, 57, 74, 81, 82, 89, 93,111,137,157, 267, 306 § tam ul ıTAMAK
: boğaz, I, 33 bkz> tamgak tamar damar· l„362; III, 201 bkz> tamır, tamurTAMA TAMA
: damlaya damlaya· III, 360TAMÇIRMAK
: damlamak, serpilmek· II, 201 bkz> tamçurmakTAMÇURMAK
: sepelemek· II, 175 bkz> tamçırmakTAMDU
: kuvvetli, alevli ateş, tuturuk· I, 418 bkz> tamdukTAMDUK
: kuvvetli, alevli ate;, tuturuk·I, 418 bkz> tamduTAMDURMAK
: yaktışmak. II, 176 bkz> tamturmakTAMGA
: denize ,göle veya dereye dökülen suyun bir kolu; gemilerin demlr att ıkları ìskele veya liman·I, 424TAMGA
: damga, hakanın ve başkalarının damgası, 1. 424TAMGAK
: boğaz, damak·I, 33; 467, 469 bkz> tamakTAMGAKLAMAK
: boğaza vurmak III, 351TAMGALAMAK
: hakanın damgasını (turasını) vurmak, III, 353TAMGALIG
: blr kişilik sofra; küçük ibrik; hakan ın damgası bulunan eşya· I, 527 bkz> tamgalıkTAMGALIK
: küçük ibrlk; bir kişilik sofra; hakanın damgası bulunan eşya·I, 527 bkz> tamgalıgTAMGIRMAK
: dannlayayaznıak·II,179 bkz> tamgurmakTAMGURMAK
: damlayayazmak. II, 179 bkz> tamgırmakTAMINDI SIV
: su damlası, I, 450TAMINMAK
: yağ çıkarmak, taktir etmek· II, 149TAMIR
: damar, sinir ,I, 495 bkz> tamar, tamurTAMIRLIG
: damarlı·I, 495TAMIŞMAK
: damlaşmak·II, 110, 111TAMITMAK
: damlatmak· II, 311TAMMAK
: damlamak· I, 60, 376; II, 26. 87; III, 123, 360TAMTURMAK
: damlattirmak, damzııtmak. II, 175TAMTURMAK
: yaktırmak· II, 176 bkz> tamdurmakTAMU
: cehennem· III, 234TAMU
: hele, cümlenln anlamını pekitme için gelen bir edat· I, 420TAMULAMAK
: sıkılamak, sıkıştırmak, pekitmek· III, 327TAMUR
: damar· I, 362 bkz> tamar, tamırTAMURGAN
: her zaman kanayan, damlayan· I, 518, 524 bkz> yamurganTAMURMAK
: (burun) kanamak, damlamak. II, 85 bkz> yamurmakTAMUZMAK
: damlatmak, damzırmak· II, 86, 164TAN
: sabah, ak;am esen serin esinti· III, 157TANÇAMAK
: bozulmak, çürümek· III, 303 bkz> tançgamak, tançımak, tınçamak, tınçımak,tunçımakTANÇGAMAK
: bozulmak, çürümek· III, 303 bkz>tançamak, tançımak, tınçımak, tunçımakTANÇIMAK
: bozulmak, çürümekIII, 303 bkz> tançamak, tançgamak t ınçamak, tınçımak, tunçımakTANÇIŞMAK
: bozulup kokuşmak II, 217TANÇU
: lokma, tıkım, III, 392 bkz> tunçuTANÇULAMAK
: (ağızda) çiğnemek, III, 352TANIŞMAK
: birbirine karşı borçlarını inkâr etmek· II, 112TANMAK
: inkâr etmek·III, 184TANTURMAK
: inkâr ettirmek· II, 176TANUK
: şahit, tanık, I, 18, 380; II, 37; III, 166TANUKLUK
: şahitlik, tanıklık; tutak· I, 503TANULMAK
: söz söylenmek, söz geçilmek; işaret edilmek II, 130TANUMAK
: danışmak; işaret etmek; söylemek, emretmek; tavsiye etmek· II, 112; III, 273 bkz> tanıışmak tanuşmakTANUTMAK
: başkasına söz eriştirmeyi tavsiye ve emretmek· II, 312TAÑ
: şaşacak, şaşılacak nesne, danılacak şey, acayip şey, I, 62; III, 355TAÑ
: tan, sabah vakti. I, 170, 251;III, 355, 356 tañ eski zamanlardan kalm ış olan yapı·III,356TAÑ
: elek,III, 355TAÑ ATMAK
: tan yeri ağarmak.III, 356TAÑILMAK
: iple sarılmak.III, 395TAÑINMAK
: bir sargı ile sarmak; bir işi başlı başına yapmak.III, 395TAÑIZMAK
: şişmek.III, 392, 393TAÑLAMAK
: danlamak, taaccüp etmek III, 403TAÑLAŞMAK
: şaşmak, taaccüp etmek,I, 395; III, 398TAÑLATMAK
: danlatmak, şaşırtmak·II, 350, 359TAÑMAK
: bir şey ile sarmak,III, 390TAÑSUK
: şaşılacak, acayip; nefis·III, 382TAÑ TUÑ ETMEK
: "tan tan" diye ses vermek· III, 357 bkz> dañ duñ etmekTAÑUK
: hakanlara sefer ve benzeri zamanlarda yemek ve ipek kuma ş gibi şeylerden verilen armağan·III, 365TAÑUK
: çevgen oyünunda topu gerilen ipten geçirebilene verilen ipek kuma ş·III, 365TAÑUK
: savaşta mızrakların ve bayrakların uçlarına takılan ipek kuma;·III, 365 tap elverir, yeter,I, 318TAP
: yaralama veya dövme izleri .III, 145TAP BOLMAK
: elvermek, yetmek· I, 318TAPÇAN
: erişilemeyen üzüm salkımlarını kesmek için toplayının üzerlne çıktığı sofra biçiminde üç ayaklı bir nesne· I, 435 bkz> tapçañTAPÇAÑ
: eri;ilemeyen üzüm salkımlarını kesmek için toplayanın üzerlne çıktığı sofra biçiminde üç ayaklı bir nesne· III, 385 bkz> tapçanTAPÇURMAK
: tapşırmak, ulaştırmak, teslim etmek· II, 175 bkz> tapşurmakTAPI
: bir şeye razı olma· III, 216TAPI
: ne uzun ne kısa, orta· III, 216TAPINDAÇI
: tapan, tapınan· II, 168TAPINGAN
: tapınan, daima tapan, II, 168TAPINGUÇI
: tapan, tapınan, II, 168TAPINGULUK
: tapınmaya hakkı olan· II, 169TAPINIGLI
: tapan, tapınan. II, 169TAPINMAK
: tapmak, tapınmak, hizmet etmek· II, 140, 160, 161, 167, 168TAPIŞ
: iki kişinin işlerini birbirine tapşırması, vekilleşme, yekeleşme· I, 367TAPLAG
: rıza, muvafakat· I, 462 bkz> tablagTAPLAMAK
: kabul etmek, razı olmak· III, 293TAPLAŞMAK
: bir işe razı olmak, uzlaşmak II, 206 bkz> tepleşmekTAPLATMAK
: razı etmek·II, 341TAPLUK
: yer yarıkları· I, 467TAPMAK
: tapmak, hizmet etmek; bulmak, sezmek· I,425; II, 3; III, 222TAPRAŞMAK
: sıçraşmak (yalnız deve için ).II, 217TAPRIMAK
: sıçramak (yalnız deve için)III, 277TAPŞURMAK
: tapşırmak, ulaştırmak, teslim etmek,II, 175 bkz> tapçurmakTAP TAP
: çabuk çabuk· III, 145TAPUG
: hizmet, tapma, tapı· I, 373, 376; II, 168; III, 58, 251TAPUGÇI
: hizmetçi· I, 376TAPUGLUG
: devamlı hizmeti olan· I, 495TAPUGSAK
: hizmet eden, hizmet etmeyl seven· II, 168; III, 377TAPULMAK
: (kaybolan şey) bulunmak, II, 119TAPUZMAK
: bilmece sormak ve säylemek·I, 462 bkz> tab ızmak, tabuzmakTAPZUG
: bilmece·I, 462 bkz> tabuzgu, tabuzguk, tapzugukTAPZUGUK
: halkın birbirini sınamaya çektikleri bilmece·I, 462, bkz> tabuzgu, tabuzguk, tapzugTAR
: dar·III, 97, 148. 259TAR
: kelek, (ırmaklarda) sal, III, 148, 157TAR
: yağ tortusu· III, 148TARALMAK
: taranmak, II, 126TARAMAK
: taramak, dağıtılmak,I, 14TARANMAK
: taranmak, kendini yardımsız taramak. II, 145TARASLAMAK
: bir şeyi kuvvet ile dağitmak· III, 332TARGAK
: tarak, I, 14, 467TARGIL
: (attan ba;ka her hayvan için) alaca· I, 15, 482 § targ ıl yılkı; alaca hayvan·I, 482TARHAN
: islamlık'tan önce verilmi; olan bir add ır, "bey" demektir.I, 436TANDAÇI
: çiftçi·II, 51 bkz> tarıgçıTARIG
: ekin, bitki, arpa, buğday, tane, tohum, zahire.I, 19, 140, 154, 165, 168, 187, 193. 194, 198,203. 208, 212, 213, 223, 256, 293. 302, 320, 373, 499, 509, 514;II, 49, 74, 81, 82, 106, 124, 125. 126, 145, 159. 162, 204, 212, 219,232,238,240, 259,263,307,319,TARIG BİTİ
: tahıla düşen ufak hayvan· I, 320TARIGÇI
: çiftçi, ekinci. II, 49. 51; III, 242 bkz> tar ıdaçıTARIGLAG
: tohum ekilecek yer, tarla, ekerge· I, 496, 500TARIGLANMAK
: ekin sahibi olmak· Il, 269TARIGLIG
: ek!n bulunan yer, ambar· I, 496 § tarıglıg ev; buğdaylı ev· I, 501TARIGLIG YER
: ambar·I, 496, 501TARIGLIK
: ambar·I, 503TARIKMAK
: daralmak·II, 115TARILMAK
: (bir nesne, õtekisi içine) da ğılmak, yayılmak; ayrtlmak· I, 15; II, 126. 209; III, 6TARILMAK
: ekilmek· II, 126 tarım tekinlere ve Afrasyab soyundan olan hatunlara ve bunlar ın çocuklarına karşı söylenen bir kelime, Hakanl ı hanları oğullarından başkasına söylenmez·I,: 396 § altun ta rım; büyük kadınların ungunu·I, 396
TARIM
: göllere, kumluklara dökülen çay kollar ı·I, 396TARIMAK
: (ekin) ekmek·III, 262TARIMLAMAK
: ırmağı bir adadan öbür adaya atlamak suretiyle geçmek·III, 341TARIMSINMAK
: ekin eker görünmek· II, 259TARINMAK
: yalnız başına ekmek; ekin eker görünmek II, 145, 159TARIRKU
: otları birbirine karışmamı; olan yer, otu az yer· I, 489TARITGAN
: ekincilik eden· I, 514;II, 319TARITGU
: (ekin) ekecek· II, 321TARITIGLI
: çiftçllik etmek üzere olan· II, 320TARITIGLIK
: çiftçllik yapmak hakkı olan· II, 320TARITIGSAK
: çiftçiliğe düşkün olan· II, 319TARITMAK
: eklncilik etmek, ektirmek·I, 514TARKA
: koruk- I, 427 bkz> talkaTARMAK
: dağıtmak, yaymak, ayırmak·I, 399; III, 180, 260 bkz> taramakTARMAK
: yırtıcı hayvanların pençesi.I, 467TARMAKLANMAK
: kol kol kuş pençesi glbl akın etmek; pençe sahibi olmak (ku ş); kol kol olmak (su)·II, 274 bkz> tarmutlanmakTARMAMAK
: tirmalamak·II, 364TARMAŞMAK
: tirmalaşmak, birlikte kaşınmak·II, 207 bkz> tırmaşmakTARMATMAK
: tırmalatmak·II, 349, 364TARMAZ
: ;en hıyarı·I, 457 bkz> turmuzTARMUT
: dağların tepelerl, derelerl,I, 451TARMUTLANMAK
: (su) kollara ayrılmak· II, 270 bkz> tarmaklanmakTARTAR
: kumruya benzer bir kuş· I, 485TARTIG
: yük ipi, denk sargısı; blr iş çıkması üzerine hakanın adamlarını çağırması·I, 462TARTIGÇI
: davetçi·I, 462TARTILMAK
: tartılmak; gerllemek ve çekilmek· II. 229, 237TARTIN
: ylyecek, başka bir yerden getirilen zahire·I, 435;III, 426TARTINMAK
: 6zlemek; acınmak; götürür görünmek,II, 240TARTIŞMAK
: tartışmak, taıtmada yardım etmek; germekte yardım etmek; birblrinl cezbetmekte ve çekmekte ve kurmakta yardımetmek; sızlamak,I, 230;II, 205;III, 255TARTMAK
: tartmak; cezbetmek; çekmek, uzatmak, germek; getirmek, almak, ç ıkarmak, III, 426TARUMAK DARALMAK·III, 261 262
:TARUNMAK
: canı sıkılmak, usannnak, sıkılmak· II, 145TARUS
: evin çatısı· I, 366; II, 105TARUSLAMAK
: çatı yapmak, III, 332TARUTMAK
: darla;tırmak·II, 302 ·TAS
: her nesnenin kötüsü, baya ğısı,I, 329TASAL
: çevgen oyununda çlzilmlş sınır·I, 392 bkz> talasTASGAMAK
: tokatlamak·III, 287, 288TASGAŞMAK
: tokatlaşmak; tokatlamakta yardım ve yarış etmek,II, 220 bkz> yasgaşmakTASGATMAK
: tokatlatmak,II, 338TÀŞ
: taş, kaya,I,135,163, 254, 256, 276, 517;II, 7, 14, 23, 129, 133.184, 234; III, 58,152,187, 280. 282. 286, 372, 375. 426. 435, 447, 448TAŞ
: dış, taşra, gurbet; geniş açıklık; yazı; yabancı yer·I, 91, 435;II, 74;III, 152TAŞAK
: erkeklik aygıtı.I, 380, 438;III, 267TAŞAKLIG
: taşaklı·I, 497TAŞGURN
: -ıak taşayazmak,II, 178, 201TAŞIKMAK
: dışarı çıkmak· II, 116 bkz> çıkmak,tışıkmakTAŞIRKAN KÖZLÜG
: patlak gözlü, lokma gözlü· I, 521TAŞIRMAK
: tafirmak· I, 521TAŞITGAN
: daima taşıtan, taşınan· I, 514TAŞITMAK
: taşitmak· II, 307TAŞLAMAK
: taşlamak; gurbete gitmek, dışarılıklı olmak, III, 294TAŞLATMAK
: taşlatmak; taşràya yollamak. II, 343TAŞMAK
: taşmak·II, 12TAŞRA
: dışarı·I, 424TAŞUG
: taşınabilen mal, eşya, menkul mal·I, 411TAŞUMAK
: taşımak; çıkarıp atmak, kovmak· I, 102; III, 266TAŞURGAN
: daima ta;ıran· I, 518TAŞURMAK
: taşırmak, II, 78TAŞUTMAK
: taşitmak·I, 210TAT
: tat, yabancı; müslüman olmayan; üygur, Farslı, Acem, Farsça konuşan·I, 36, 349, 454, 483, 486;II, 3, 216, 280, 281, 294TAT
: kılıç ve benzeri îeylerin üzerine çöken pas· II, 281 bkz> tutTATA
: on adımdan görülebilecek yer parças ı, III, 220 bkz> tadaTATGANMAK
: tatlı bulmak, tat almak·II, 241TATIG
: tat, lezzet·I, 408TATIGLANMAK
: tatlanmak· II, 265TATIGLIG
: tatlı· I, 495, 496TATIGMAK
: tat, lezzet· I, 408TATIGSAMAK
: canı tatlı istemek, I, 279; III, 332, 333TATIG TALIG
: tat, lezzet, I, 408TATIKMAK
: Tatlaşmak; Farslaşmak· II, 116, 281TATIKMAK
: paslannnak· II, 281 bkz> tutukmakTATILMAK
: tadılmak, tadına bakılmak, II, 120TATIMAK
: tat vermek· III, 257TATINDI SÜT
: bol süt· I, 449TATINMAK
: tadar görünnnek·II, 158TATIRGA
: "tirşe" denen sepilenmiş beyaz deri· I, 489TATIRLIG YER
: toprağı düz ve sert olan yer, bozkır, I, 494TATIR YER
: kıraç yer, I, 361 tatıtmak tadılmak, tadına tesir etmek, tat vermek, II, 299TATLAMAK
: Fars, ve Farslı saymak· III, 293TATLAŞMAK
: Farsça veya üygurca konu şmak, II, 206, 207ıTATLIG
: tatlı· I, 45, 529; III, 178, 194TATRUŞMAK
: birbirine tattırmak· II, 217TAT TAVGAÇ
: üygur ve Çinli; Farslı ve Türk· I, 454;II, 280TATURGAN
: daima tattıran·I, 515, 516;II, 74TATURMAK
: tattırmak·II, 73;III, 186TAVAR
: mal, davar·I, 79, 234, 235, 238, 264, 265, 300. 303, 362;III, 310, 334, 338, 419, 420, 445, 447 bkz> tavarTAVUŞ
: duygu ve kımıldanma· III, 165 bkz> tavış,tavufTAVAR
: mal, mülk, eîya· I, 22. 79, 86, 114, 189, 210, 238, 255, 261, 264, 284, 291, 295, 362, 411, 498, 514;II, 17, 19, 29, 50, 55. 58, 61, 81, 87, 89. 93, 101, 112, 113, 121, 125, 136, 153, 154, 155, 156, 158. 183. 189, 224, 237, 249, 250, 253, 295, 296, 297, 3TAVARLIG
: mallı, mal sahibi. I, 495TAVARLUK
: mal konan yer, hazine. I, 503TAVARSAK
: mal sever· II, 56TAVGAÇ EDİ
: Araplar'ın "Âd ulusunun izeri" dedikleri büyük ve eski yap ılara verilen ad· I, 454TAVGAÇLARMAK
: Maçinli saymak·III, 350TAVGAÇLANMAK
: Maçin halkı kılığına girmek II, 271TAVGAÇ YUDASI
: susam çiçeğinin (urfağının) yaprağına benzer yaprakları bulunup ilaç için kullan ılan bir: ağaç· I, 454
TAVILGUÇ
: tabarhun; innap dediklerl meyve; kızıl ağaç; bakam ağacı; tarhun denen sebze; kızıl sõğüt, I, 488, 489 bkz> tavılkuTAVILKU
: tabarhun· I, 489 bkz> tavılguçTAVIŞ
: duygu ve kımıldanma. III, 165 bkz> tavuş, tavuşTAVIŞGAN
: tavşan·I, 513, 525TAVIŞGANLAŞMAK
: öndül olarak tavşan koyup yarış (bahis) etmek· II, 226TAVIŞGAN YILI
: Türkler'in on ikili yıllarından biri.I, 346, 513TAVMAK
: tasarruf etmek,I, 519TAVRAK
: çabuk, acele, kıvrak, çalışkan, çabukluk· I, 156, 468, 520; III, 46, 69, 258 bkz> tafrakTAVRAMAK
: davranmak; büyümek, kuvyetlenmek,I, 103; III, 41, 279 bkz> tuvramakTAVRAN
: şalvar uçkuru ve sapan kolu yapmak için örülmü ş ip,I, 436TAVRANMAK
: davranmak·II, 240TAVRATASI
: davrandıracak·II, 362 § tavratası yer; davrandıracak yer·II, 362TAVRATGAN
: daima acele ettiren, daima davrand ıran·II, 360TAVRATGU
: davranılacak.II, 362 § tavratgu ogur; davran ılacak zaman·II, 362TAVRATGUÇI
: acele ettiren, davrandıran.II, 360TAVRATIGLI
: acele ettiren ve işe başlatmak üzere olan·II, 361TAVRATIGLIK
: davrandırma, acele ettirme hakkı olan, II, 361TAVRATIGSAK
: acele ettirmek, davrandırmak isteyen II, 360, 361TAVRATIGSI
: davrandırına, acele ettirme hakkı olan. II, 361TAVRATIŞMAK
: ivmekte ve yürüyüşte yarış etmek, II, 363TAVRATMA
: davrandırrria. II, 360TAVRATMAK
: acele etmek, acele ettirmek, davrand ırmak; (ip) eğirmek· II, 330, 335, 336, 360 tavratmış kıvratılmış. II, 362 § tavratmış yıp; kıvratılmış ip, II, 362TAVRATTAÇI
: acele ettiren, davrandıran· II, 360TAVUŞ
: duygu ve kımıldanma· I, 367 bkz> tavuş, tavışTAVUŞLAMAK
: kımıldanma, duyu ve hareket belirtmek III, 335TAY
: tay,I, 206, 207, 313; III, 71, 158TAYAGU
: taş ve tezek parçası· III, 174TAYAK
: dayak, dayangaç·I, 417; III, 166TAYAKLANMAK
: dayak, baston sahibi olan III, 197 ,198TAYAMAK
: dayak koymak, dayak dikmek, dayamak, III, 274TAYANMAK
: dayanmak, III, 161, 190, 191, 380TAYAÑU
: mabeyinci, perdeci· III, 380TAYGAN
: tazı, av köpeği. I, 421; II, 15, 343; III, 174, 175TAYIG
: kaygın· III, 165TAYIŞMAK
: kaymakta yarış etmek· III, 188TAYITMAK
: kaydırmak· II, 325, 326 bkz> tayturmakTAYLAÑ ER
: ince, kibar, güzel, boylu boslu, rengi parlak, elbisesi temiz adam (en çok gençlerde kullanılır)· III, 386 bkz> tayuk § taylañ yigit; dalyan (daylan) gibi genç, III, 386TAYMAK
: kaymak· III, 166, 243, 244TAYTURMAK
: kaydırmak, 2iyındırmak· III, 192 bkz> tayıtmakTAYUK ER
: ince, kibar genç· III, 166 bkz> taylañTAYUKLANMAK
: dayılanmak, kibarlanmak. III, 197, 198TAZ
: kel, daz, boynuzsuz, bitkisiz, çorak· I, 26, 313; II, 41, 52; III, 148, 149 § taz koy; kel koyun, boynuzsuz koyun, III, 148 § taz yer; bitkisi az olan çorak yer, kel toprak·III, 148TAZARMAK
: kelle;mek· II, 77 bkz> tazgarmak, tazg ırmakTAZ AT
: alacalı at· III, 148TAZGARMAK
: kelleşmek, dazlaşmak, II, 178 bkz> tazarmak, tazgırmakTAZGIRMAK
: dazlaşmak, kelle;mek· II, 178 bkz> tazarmak, tazgarmakTAZLAMAK
: birine kel demek, birini kel saymak. III, 293TEBİZ
: çorak yer; haset eden· I, 19, 365;II, 208TEBİZLİK(G)
: çekememezlik, haset·I, 506TEF
: dek, al, hile·I, 332 bkz> tevTEFÇİTMEK
: sıkıca geçmeli olarak diktlrmek· II, 329 bkz> tevçimekTEGDEG
: sebep,I, 160 bkz> tıldagTEGDİ
: ziyaretçi.III, 230 bkz> tekiTEGİLMEK
: şaşıla;mak, tek gözlü olmak,II, 130TEGİN
: değin I, 349TEGİNMEK
: bir büyük adamın yanına gelmek veya oradan gitmek. II, 143TEGİÑ
: tekin, samur·III, 370TEGİR
: değer, kıymet·I, 352;II, 82TEGİRME
: çörek, değirmen taşı, para gibi değirmi olan her nesne·I, 490TEGİRMEK
: yaklaştırmak·II, 148TEGİRMEK
: deve üzerine ikl taraflı atılarak içerisine bìnilen sepetle, sepete benzer nesne· I, 506 bkz> ügürmekTEGİRMEN
: değirmen, değirmen taşı· I, 369; II, 128; III, 266. 267, 282, 355TEGİŞ
: değişme. I, 368TEGİŞMEK
: muhakeme olmak; (bir yere) değmek; dürüm dürüşmek. II, 105, 106TEGME
: değme, her, her bir, türlü türlü·I, 157, 241, 296, 433, 434, 437, 523;II, 156, 285; III, 26 tegmek değmek, dokunmak, ermek, erişmek, varmak, yakalamak, dü;mek; hücum etmek· I, 48, 104, 167, 319, 363, 375, 410, 429, 471, 472, 522;II,19, 20,91 ,129;III,44,4TEGRE
: etraf, çevre, daire, değre,I, 310, 421, 424; II, 13, 45, 137; III, 285, 401, 422TEGREK(G)
: herhangi bir şeyin halkası, değresi· I, 477TEGÜ
: kadar, dek,III, 237TEGÜL
: değil.I, 329, 393;II, 57, 68;III, 153 bkz>dag, dag ol, dagTEGÜRGEN
: daima degiren, eriştiren . I, 522TEGÜRMEK
: eriştirmek, dokundurmak, değirmek· I, 207, 335, 376; II, 84; III, 134, 158TEJİK
: Tacık, Farslı· I, 387TEJİKLEMEK
: Farslı saymak, Farslılığa nispet etmek,III, 340TEK
: tek, sadece, bir şey dilemeyerek; gibi, benzetme edat ı,I, 334, 353, 354, 490, 497;III, 155TEKE
: teke, boynuzundan yay yap ılan' erkek geyik· III, 102, 228 § teke sakal; teke sakall ı, köse adam· III, 228TEKİ
: ziyaretçi· III, 230 bkz> tegdiTEKİŞ
: her şeyin sonu, bitimi.I, 368TEKNE
: tekne·I, 434TEKŞÜT
: değişit, karşılık, bedel·I, 451TEK TURMAK
: susmak· I, 334TEKÜZ
: atın alnındaki akıtma,I, 507 bkz> tüküzTEKÜZLİG
: akıtmalı.I, 507TELGEMEK
: sıkmak, can sıkmak,III, 291TELGENMEK
: kızmak, içlenmek· II, 242TELİK
: delik· I, 388TELİM
: çok, pek çok, bol, fazla, daima, hep, pek· I, 44, 73, 110, 132, 156, 157, 166, 167, 200, 235, 249, 255, 397, 427, 467, 514, 515, 520, 521, 522, 523;II, 38, 179, 241, 260, 315, 342; III, 20, 52, 159, 194, 297, 311, 323, 404TELİNMEK
: delinmek· II, 147, 148TELİŞMEK
: delmekte yardırn ve yarış etmek, II, 108TELMEK
: delmek; sıirüye katmak· II, 22TELMİRMEK
: sağa sola bakınmak (bir şey istemek için).II, 179, 180TELTÜRMEK
: deldirmek. II, 174, 175TELÜ
: deli,çılgın III, 156, 232 bkz> telveTELVE
: deli, I, 426 bkz> telüTEM
: tırkaz· I, 337TEMEN
: büyük iğne, çuvaldız, I, 402; III, 35, 367 bkz> tümen § temen yiñne; büyük i ğne, çuvaldız· I, 402 § temen yigne; büyük igne, çuvald ız, III, 35TEMLEMEK
: tırkazlamak· I, 337TEMREGÜ
: temregi· I, 491TEMÜR
: demir. I, 42, 187, 361, 520; II,II, 21; III, 253TEMIİRÇİ
: demirci· III, 268TEMÜRGEN
: ok temreni .I, 522 bkz> temürkenTEMÜR KAZÑUK (KAZUÑUK)
: kutup yıldızı; demir kazık·III, 383 bkz> temür kazukTEMÜR KAZUK
: kutup yıldızı; demir kazık,III, 40 bkz> temür kazñukTEMÜRKEN
: ok tenıreni·I, 522 bkz> temürgenTEMÜRLÜG
: demir sahibi·I, 506TEMÜRLÜK
: demir eritllen ve süzülen yer·I, 506TEN
: vücut·II, 307TENÇMEK
: ısırmak, kötüleşmek, yoksullaşmak· II, 281;III, 303 bkz> yençimek, yunç ımakTENE
: tane; susam, mışmiş gibi şeyler·III, 44, 236TENRİMEK
: uyuyamamaktan baş dönmek,III, 282TEÑĞ
: imkân, fırsat, sıra·II, 103; III, 355 terig gõl, batakl ık·I, 528TEÑ
: denk, ögür, akran·III, 355 § teñTUŞ
: denk, eş, küfüv·III, 355TEÑEK
: hava·III, 366TEÑELGÜÇ
: dölengeç kuşu·III, 388 bkz> terigelgünTEÑELGÜN
: dölengeç kuşu·III, 388 bkz> teñelgüçTEÑERMEK
: iki şeyi birbirine denklemek, denkle ştirmek·III, 398TEÑEŞMEK
: denkleşmek, ikl şey birbirine denk olmak III, 393TEÑİL
: ön ayakları çizgili·III, 366TEÑİRGEN
: Tanrıya tapınan bilgin.III, 389 bkz> TeñrigenTEÑİTMEK
: havaya doğru yükseltmek·III, 396 bkz> tüñitmekTEÑİZ
: deniz·I, 100; II, 45; III, 136, 363, 370TEÑLEMEK
: Iki şeyi birblrine denklemek, denk etmek, denkle ştirmek. I, 427, III, 403TEÑLENMEK
: işi düşünmek, çare düşünmek· III, 400TEÑLEŞMEK
: iki şey birbirine denkle;mek, III, 398TEÑMEK
: havalanmak, havaya yük şelmek, göz-den kaybolmak, III, 390TEÑRİ
: gök, sema· III, 377TEÑRİ
: büyük bir dağ, büyük bir ağaç gibi göze ulu görünen Her şey· III, 377TEÑRİ
: Tanrı. I, 53, 68, 150, 171, 206. 212, 225, 266, 280, 300, 301, 304, 373, 416, 461, 472, 475;II, 3, 77, 140, 152, 160, 161, 162, 167, 169, 173, 179, 185, 192, 200, 201, 288, 294, 303, 315, 316, 324, 325, 347, 356,III, 52, 53, 84, 95, 137, 271, 273, 290, 34TEÑRİGEN
: Tanrı'ya tapınan bilgin, bilgin kimse· III, 377, 389 bkz> TeñirgenTEÑRİGERÜ
: Tanrı'ya doğru, Tanrı'ya yõnelerek, III, 251 bkz> TeñrikeriTEÑRİKERİ
: Tanrı'ya doğru, Tanrı'ya yônelerek. III, 251 bkz> TeñrigerüTEÑTÜRMEK
: elindekini havaya do ğru saldırmak, yükseltmek, III, 397TEÑÜÇ
: saçayağı gibi yarım arşın yüksekliğinde olan her şey· III, 381TEÑÜRMEK
: havaya doğru yükselip kaybolmak, yükselen bir ;eyl sal ıvermek. III, 392TEPİK
: tepiş, tepme· I, 27, 386TEPİLMEK
: tepilmek· II, 119TEPİNMEK
: tepmek, bir şeyi ayakla kımıldatmak· II, 140TEPİŞMEK
: tepişmek, II, 87, 113TEPLEŞMEK
: bir işe razı olmak, uzlaşmak· II, 206 bkz> taplaşmakTEPMEK
: dövmek, vurmak, tepmek, I, 27, 178, 386, 526; II, 3, 33, 113TEPREMEK
: tepremek, kımıldamak III, 277TEPRENMEK
: teprenmek,II, 240TEPREŞMEK
: oynamak, tepreşmek, kaynaşmak· I, 88;II, 204TEPRETESİ
: tepretilecek.II, 362 § tepretesi yer; tepretilecek yer·II, 362TEPRETGEN
: çok tepreten·II, 360TEPRETGÜ
: tepretilecek,II, 362 § tepretgü ogurTEPRETGÜÇİ
: tepreten,II, 360TEPRETÍGLİK
: tepretme hakkı olan·II, 361TEPRETİGSEK
: tepretmek dlleğinde olan· II, 360. 361TEPRETİGSİ
: tepretmek hakkı olan ve tepretmekte acele eden· II, 362TEPRETİŞMEK
: tepretmekte yardım ve yarış etmek· II, 363TEPRETME
: teprendirme. II, 360TEPRETMEK
: tepretmek, teprendirmek, kımıldatmak, saldırmak; (yalnız deve için) sıçratmak, II, 329, 330, 360TEPRETMİŞ
: tepretilmiş, II, 362 § tepretmiş neñTEPRETTECİ
: tepreten· II, 360TEPSEMEK
: haset etmek, günülemek, çekememek· I, 463; III, 283 bkz> tepzemekTEPSETMEK
: haset ettirmek· II, 336 bkz> tepzetmekTEPÜK
: kurşun eritilerek iğ ağırşağı şeklinde dökülür, üzerine keçi kılı veya başka bir şey sarılır,: çocuklar bunu teperek oynarlar· I, 386
TEPZEMEK
: haset etmek, günülemek, çekememek, I, 19; III, 283 bkz> tepsemekTEPZEŞMEK
: hasetleşmek· II, 206 tepzetmek haset ettirn şek, II, 335, 336, bkz> tepsetmekTER
: ter, I, 181, 322, 466; 11. 96, 273, 279, 303, 336;III, 148, 196TER
: ücret, çalışana verilen para· III, 148, 212TER ATMAK
: beden teri dışarı atrnak·II, 303TERİTMEK
: teri ötmekTER BOLMAK
: terlemek, utanmak, mahcup olmak·I, 322TERÇİ
: ücretle çalışan, ırgat·I, 417; III, 148TERGÜŞİ
: deren, toplayan·II, 51TERİ
: deri, I, 70, 165, 306; II, 149, 229, 231, 303, 354; III, 188, 190, 221, 244, 392TERİGSEK
: dermeyi, toplamayı dileyen· II, 55TERİNÇEK
: iki parçadan yapılan kadın carı· I, 510TERİÑ
: (yalnız su için) engin, geniş, derin, her derin ve çok şey· III, 370TERİNGÜKLENMEK
: (su) derlnlemek, ;oğalmak· III, 411TERİ ÖTMEK
: ter derlden geçmek,II, 303 bkz> ter atmak, teritmekTERİTMEK
: terlemek·II, 303, 304 bkz> ter atmak, teri ötmekTERK
: tez, çabuk,I, 350, 441 bkz> terkinTERKEN
: egemen, hükümdar, mellk; vilâyet üzerine vali olan kimseye kar şı hakanlann aytası; "kendisine itaat edilen" anlam ına I, 376, 441, 442; 11. 209TERKİN
: toplu olan, toplanmiî olan her şey· I. 442, 443;II, 209TERKİN
: tez, çabuk,I, 441 bkz> terkTERK KELMEK
: tez gelmek· I, 350TERK KILMAK
: çabuk olmak· I, 350TERKLEMEK
: ivmek, acele etmek· III, 445TERLEMEK
: terlemek; kaşağılamak, gebrelemek, silmek· III, 293TERLENMEK
: terlemek, II, 242, 254TERLETMEK
: terletmek· II, 342TERLİK
: teri çekmek için eğerln veya palanın altına konulan keçe·I, 476TERÑEK
: su sızıntısı, su blrikintísi; kaynak, II, 291, 328 bkz> terñükTERÑÜK
: kaynak· II, 6 bkz> terñekTERS
: güç olan her nesne· I, 348TERSİNMEK
: terslemek, kızmak; (yara kapandıktan sonra) azmak· II, 240, 241TERS TERS URMAK
: her yanından, her yanına vurmak· I, 348TES
: obanma edatı·I, 328 § tesdegirme; des- değirmi·I, 328TEŞİK
: obur, karnı dolduğu halde gözü dolmayan kişi·I, 387 bkz> teşüklemekTEŞİLMEK
: yarılmak, değilmek II, 127, 128TEŞRÜM
: eğrilmiş ip yumağı· I, 485 bkz> tüşrümTEŞÜK
: taşagı yarık; deşik, yarık, I, 387TEŞÜKLEMEK
: obur, aç gözlü saymak, III, 340 bkz> teşikTETİK
: akıllL III, 33 bkz> teytikTETRÜ
: her şeyin tersine dönüşü· I, 420TETRÜLMEK
: çevrilmek, ters olmak, kötü olmak, kötüle şmek·II, 229, 230TEVE
: deve·III, 139 bkz> deve, devey, tevey, teve, tevey, tevi, tevi, tiviTEVEY
: deve· III, 314, 342,447 bkz> deve, devey, teve, tevey, tevi, tevi, tiviTEV
: al, hile, aldatma,I, 332 bkz> tefTEVÇİMEK
: oyulkamak, seyrekçe dikmek·III, 276 bkz> tefçitmekTEVE
: deve·II, 181 bkz> deve, devey, teve, tevey, tevey, tevl, tevi, tiviTEVEY
: deve, I, 31; II, 84, 195, 206, 217, 255, 256, 329, 351;III, 49, 60, 67, 113, 136, 140, 168, 186, 200, 225, 309 bkz> deve, devey teve, tevey, teve, tevi, tevi, tiviTEVGEN
: her zaman 0126^I, 401TEVİ
: deve· 1. 127, 385, 485;II, 21, 75, 246, 252, 338; III, 139, 277. 287 bkz> deve, devey, teve, tevey, teve, tevey, tevi, tiviTEVİNMEK
: tasalanmak, utanmak, sıkılmak, II, 147TEVİŞMEK
: şişe et dizmekte yardım ve yarış etmek· II, 102 bkz> tüvi;mekTEVLÜG
: alcı, aldatıcı· I, 477; III, 33 bkz> tevlükTEVLÜGLENMEK
: kendini hileci saymak, hileci olmak, II, 277 bkz> tevlüklenmekTEVLÜK
: alcı, hileci, aldatıcı, III, 33 bkz; tevlügTEVLÜKLENMEK
: kendini hileci saymak, hileci olmak, II, 277 bkz> tevlüglenmekTEVMEK
: eti şişe saplamak, dizmek. I, 401; II, 15TEVSİ
: tepsi, sofra· I, 423; III, 50TEVŞELMEK
: ufalanmak; karışmak. II, 235, 236 bkz> tevşülmekTEVŞEMEK
: karı;mak, dolaşmak (ip), III, 286TEVŞETMEK
: karıştırmak, dolaştırmak (ip); birinin terini burçaklat ıncaya kadar yormak, II, 336TEVŞİNMEK
: çalışmak, çırpınmak. II, 241 bkz> tevşünmekTEVŞÜLMEK
: karışmak· II, 236 bkz> tevşelmekTEVŞÜNMEK
: çalışmak, çırpınmak· II, 241 bkz> tevşinmekTEVÜRGEN
: her zaman çeviren·I, 521 § evürgen tevilrgen; her zaman evirlp çeviren· I, 521TEVÜRMEK
: çevirmek·II, 82 § evürdi tevürdi; evirip çevirdi, alt üst etti; tasarruf etti· II, 81TEYİTİLMEK
: akıllanmak, zekile;mek· II, 121TEYTİK
: akıllı, zeki· III, 33 bkz> tetikTEZEK
: tezek, at gübresi· I, 386TEZEKLEMEK
: pislemek. III, 340TEZGEK (ER)
: işten ve işe benzer şeylerden kaçan, çekingen· II, 289 bkz> tezikTEZGİ
: düşman gelmesi yüzünden halk aras ında olan ürkuntü, panik· I, 429 bkz> tezikTEZGİ BOLMAK
: düşman gelmesi yüzünden ürküntü meydana gelmek, I, 429TEZGİNÇ
: dağ dönemeci, dağ büklümü· III, 387 bkz> yörgençTEZGİNÇ YOL
: büküntülü, kıvrımlı yol- III, 387TEZGİNMEK
: dönmek, tavaf etmek; çevrilmek· II, 241, 255, 303, 312TEZİK
: halk arasında ürküntü, panik, I, 387 bkz> tezgiTÈZİK (KİŞİ)
: işten kaçan kimse· I, 387 bkz>tezgekTEZİNMEK
: kaçar görünmek.II, 146TEZİŞMEK
: blrbirinden kaçışmak, II, 99TEZİTMEK
: kaçırmak, II, 305TEZMEK
: kaçmak, tezlkrnek· II, 8TEGİN
: aslında "köle" anlamına; sonraları hakan okullarına verilen ungun· I, 355, 357, 413; III, 368 bkz> tigin § kümüş tegin; rengi gümüş gibi saf köle· I, 413 § alp tegin; yi ğit köle I, 413 § kutlug tegin; uğurlu köle. I, 413TEGİT
: "tegin" kelimesinin çoğul şekli.I, 355, 356TEMEK
: demek, söylemek·I, 43, 74, 79, 87, 127, 178, 403;II, 287; III, 214, 215, 233. 245, 247, 259 bkz> timekTEMİN
: demin·I, 409TERGELİR
: dermek, toplamak üzere o1an· II, 67TERGEŞMEK
: arka arkaya gelerek derle şmek· II, 206 bkz> tirkeşmekTERGİ
: sofra, I, 429; II, 54 bkz> tergüTERGÜ
: sofra üzerindeki çeîitli yemek; sıra, dizi·I, 428 bkz> tergiTERİG
: derme, derl{; dernek, derge,I, 388; II, 41 bkz> tirikTERİLGEN
: her zaman derilen, toplanan·I, 521, 523TERİLMEK
: derilmek, toplanmak· II, 127; III, 6TERİMSİNMEK
: derer gibi görünmek· II, 261TERİNMEK
: kendisine dermek, II, 146TERİŞMEK
: toplanmak, toplamakta ve dermekte yard ım ve yarış etmek· I, 107; II, 95, 96TERKEK
: bohça· II, 21TERMEK
: dermek, toplamak· II, 39, 44, 62, 66, 83; III, 181TERNEK
: dernek, işlerini konuşmak için ulusun toplandığı yer· I, 477TETÜRMEK
: söyletmek, dedirtmek. III, 186TEVİ
: deve· I, 389,499 bkz> deve, devey, teve, tevey, teve, tevey, tevi, tiviTIDIŞ
: engellik, engel oluş· I, 407TIDIGLIG NEÑ
: kendisine varılması yasak edilmiş nesne· I, 496TIDIGMAK
: bir şeyden alıkoyma, engel o1ma· I, 373TIDILMAK
: kaçınmak, çekinmek, alıkoymak, engel olmäk·II, 126 bkz> t ıdınmakTIDIN
: vakit bildiren bir kelime· III, 171TIDINDI
: nerig esirgenen, yasak edilen şey·I, 449TIDINMAK
: kaçınmak, esirgenmek, yasak edilmek I, 449;II, 144, 145 bkz> t ıdılmakTIDIŞMAK
: engel olmakta, alıkoymakta yarış etmek· II, 93TIDLINMAK
: kaçınmak, tıyınmak; söz söylerken duraklamak. II, 242TIDMAK
: geri koymak, men etmek· II, 292; III, 244, 439 bkz> t ıtmak, tıymakTIG
: al ile doru arası at rengi, konur al· III, 127TIGDAMAK
: diğrek, sert, katı olmak III, 278 bkz> tıgramak, yavramakTIGMAK
: eğmek; değmek; bir yere değerek keskinliği gitmek, körleşmek I, 307;II, 14, 83;III, 231 bkz> tagılmak, tigmekTIGRAK
: yılmaz; yiğit, bahadır· I, 468; II, 212TIGRAK
: elçi, haberci, postacı· III, 65TIGRAKLANMAK
: yiğitlik göstermek, yiğitlenmek· II, 274TIGRAMAK
: diğrek, katı, sert olmak· III, 277, 278 bkz> t ıgdamak, yavramakTIGRAŞMAK
: gürbüzleşnıek, bahadırlaşmak. II, 212TIGRATMAK
: sıkıştırmak; becerikli, tıgrak yapmak, II, 330TIKILAMAK
: "tık" diye ses vermek· III, 326 bkz> tiki, tíkilemekTIKITMAK
: tıkılmak, sıkışmak,II, 129TIKINMAK
: teperek tıkmak, doldurmak, fazla yemek· II, 147TIKIŞMAK
: tikılmak, sıkı;mak· II, 104TIKITMAK
: tıktırmak, sıkı;tırmak· II, 308TIKMA (ÜZÜM)
: sıkışık, birbirine girmiş (üzürn)· II, 16TIKMAK
: tıkmak, doldurmak·II, 16TIKTURMAK
: tıktırmak, bastırmak· II, 174TIL
: dil, söz, lûgat·I, 107, 335, 336, 429;II, 20; III, 43, 133, 134, 161TIL
: durumunu öğrenmek için düşmandan yakalanan tutsak, ça şıt, casus· I, 336; III, 134TILAK
: kadının kadınlık aygıtı, avret yeri,I, 335, 411TILDAG
: bahane, I, 160, 462 bkz> tegdegTILIKMAK
: konuşmak, haber vermek; dile düşmek· II, 116, 117TILKATMAK
: işi geciktirmek; yükü çarpitmak, çarp ık yapmak; yükle ip arasına ağaç parçası koyarak yükü düzeltmek için büktürmek. II, 339 bkz> talk ıtmakTILLIG
: dilli· III, 313TIL TEGÜRMEK
: dil uzatmak, söz dökundurmak, dille (sözle) incitmek.I, 336TIL TUTMAK
: düşmanın durumunu õğrenmek üzere blr adam yakalamak·I, 336;III, 134TIN
: ruh, nefes, soluk· I, 164, 177. 179. 192, 249, 339;II, 118, 283 bkz> t ınıgTIN
: dinmiş; haylaz, işslz; tembelleşmiş, harın- lafmış III, 138TINÇAMAK
: bozulmak, çürümek, III, 303 bkz>tançamak, tançgamak, tanç ımak, tınçımak, tunçımakTINÇIMAK
: bozulmak, çürümek, III, 276, 303 bkz> tançamak, tançgamak, tanç ımak, tınçamak, tunçımakTINDURMAK
: rahatettirmek, dinlendirmek,11,176TINIG
: nefes alma, soluk alma· II, 40 bkz> t ınTINILMAK
: dinlenilmek, rahat edilmek. II, 130, 131TINMA
: susma· II, 28TINMAK
: dinlenmek, solumak, nefes almak; dinmek, sonu gelmek,I, 206, 207, 529; II. 28, 40, 176, 204, 316;III, 158 tınTIIT
: sus·II, 28TIÑILAMAK
: agır bir şey yere düşerek ses vermek,III, 404 bkz> tiñilemekTIÑLAMAK
: dinlemek·III, 403 bkz> tlñlemekTİÑLAŞMAK
: dinlemekte yarış etmek·III, 398TİÑLATMAK
: dinletmek-II, 359TIRMALMAK
: tırmalamak II, 230TIRMAŞMAK
: tırmaşmak, kaşınmak·II, 207 bkz> tarmaşmakTIRÑAK
: tırnak.I, 134, 177;III, 382TIRT
: tekrarlanarak "cart" diye ses vermek·I, 341TIŞ
: diş,I, 464;II, 20, 97, 110,III, 209, 311, 334; III, 25, 73, 125, 216, 254, 270, 272, 280, 283, 297TIŞ
: sapan demiri·III, 125TIŞ
: alın akıntisı gözü önüne varıp kulaklarına çıkmayan ve burnuna inmeyen ikìsi ortas ı kalan at·III, 125TIŞI
: dişi, her hayvanın dişisi; kadın· I, 396, 400, 447, 529; II, 102; III, 6, 178, 224, 229 bkz>tí şi tışıkmak dışarı çıkmak·II, 116 bkz> çıkmak, taşıkmakTIŞI TAKAGU
: tavuk·I, 447TIŞLATMAK
: dişletmek.II, 343, 344TIT
: dağda biten çam fıstığı ağacı, Pinuslarix. III, 120TITILMAK
: didilmek II, 120TITIŞMAK
: ditmekte yardım etmek, yırtılmak· II, 89 bkz> titişmekTITLANMAK
: çamlanmak, çam sahibi olmak· III, 199TITMAK
: geri koymak men etmek· II, 292 bkz> t ıdmak, tıymakTITMAK
: ditmek, ziyadesiyle parçalanmak, II, 292TIYMAK
: men etmek· III, 244 bkz> tıdmak, tıtmakTİGİN
: aslında "köle" anlamına iken sonra hakan oğullarına verilen ungun· I, 355 ,357, 413; III, 368 bkz> teginTİGMEK
: egmek, III, 231 bkz> tagılmak, tıgmakTİGRETMEK
: ses çıkartarak, hışıldatarak yürütmek,II, 330, 331 bkz> tikretmekTİKEMEK
: dikmege gücü yetmek· I, 117TİKEN
: diken·I, 204, 400;II, 215, 280;III, 44 bkz> tikkenTİKİ
: geceleri işitilen ses,III, 230 bkz> t ıkılamak,tikilemekTİKİGLİG
: dikilmiş (elbise),I, 509 bkz> tikikligTİKİKLİG
: dikilmiş.I, 509 bkz> tikigligTİKİLEMEK
: ses, hışırtı çıkarmak,III, 326 bkz> tıkılamak, tikiTİKİLMEK
: dikilmek, (ağaç) dikilmek, bir şeyi dikine koymak,II, 130TİKİM
: parça, I, 396 bkz> tikkü, tikü tikirTİKİR
: at nalının çıkardığı sesi bildiren bir kelime. I, 361 bkz> tak ır takırTİKİŞMEK
: (agaç, elbise) dikmekte yard ım etmek, II, 106, 113TİKKEN
: diken, I, 401 bkz> tikenTİKKÜ
: parça, lokma· III, 229 bkz> tlkim, tiküTİKLİNMEK
: (ağaç ve benzeri) dikilmek. II, 244TİKLİŞMEK
: (ağaç ve benzeri) dikilrnek. II, 207TİKME
: (neıíğ) dikilmiş (nesne), I, 433TİKMEK
: bir şeyi delmek, dürtmek, sokmak, (a ğaç) dikmek, bir şeyi dikey hale getirmek; (diki ş) dikmek. I, 195, 201; II, 20; III, 25, 367 § tikmeginçe; dikilmedikçe· II, 21TİKREMEK
: ses vermek; gelişmek, yeti;mek. II, 280TİKREŞMEK
: ses vermek; büyüyüp serpilmek. II, 209TİKRETMEK
: ses çıkartmak, hışıldatarak yürümek·II, 330, 331 bkz> tigretmekTİKTÜRMEK
: (dikiş) diktirmek· II, 174TİKÜ
: parça, lokma·III, 229 bkz> tikim, tikküTİKÜÇ
: ekmekçilerin ekmek üzerine nak ış yapmak için kullandıkları nesne, kuş yeleği·I, 358TİKÜLEMEK
: lokma lokma vermek; rüşvet vermek·III, 326TİLDÜRMEK
: dildirmek· 11.176 bkz> tiltürmekTİLEK
: dilek,I, 412;II, 148; III, 90TİLEMEK
: dilemek, istemek; beklemek, aramak·I, 21, 36, 51, 126, 252, 459;II, 8, 112, 260, 262; III, 87, 90, 143, 271TİLEMSİNMEK
: diler, ister gibi görünmek·II, 259, 261TİLENMEK
: aranmak, dilenmek· I, 407; III, 43TİLEŞMEK
: dilemekte yanş etmek·II, 108TİLETMEK
: istetmek, diletmek. II, 310TİLGE
: dilim, uzunlamasına kesilen her şey·I, 429 bkz> tilimTİLİ
: ok temreni üzerine sarılan sırım,III, 233TİLİM
: dilim.I, 397 bkz> tílgeTİLİMSİNMEK
: dilim yapar görünmek·II, 262TİLİNMEK
: uzunlamasına dilinmek·II, 149TİLLŞMEK
: dilmekte yardım ve yarış etmek· II, 108TİLKİ
: tilki· II, 343 bkz> tilküTİLKÜ
: tilki.I, 54, 421, 429; II, 15; III, 5, 175, 244 bkz> tilkiTİLKÜLENMEK
: tilkilik etmek, yaltaklanmak· III, 202TİLMEK
: dilmek, uzunluğuna yarmak veya kesmek, II, 23TİLTÜRMEK
: dildirmek. II, 175 bkz> tildürmekTİM
: şarap dolu tulum; şarap satan, III, 136TİMCİ
: şarap satan, meyhaneci·III, 136TİMEK
: demek· III, 231 bkz> temekTİN
: yular I, 339;III, 138 § tin tizgin; yular dizgin· I, 339TİÑ
: dik- III, 356TİÑİLEMEK
: ağır bir şey yere düşerek ses vermek· III, 404 bkz> t ıñılamak ,TİÑLEMEK
: dinlemek .I, 96 bkz> tıñlamakTİÑ TURMAK
: dik durmak·I, 356TİREGÜ
: direk, kendisine bir ;ey dayan ılan ve kendisiyle bir şey durdurulan her nesne, direcen ve buna benzer şeyler,I, 447TİREK
: direk; kavak·I, 387, 412TİREKLİG
: direk sahibi. I, 509TİREKLİK
: direklik ağaç yetişen yer, kavaklık; direklik· I, 509, 511TİREMEK
: dayak veya direk dikmek· III, 262TİRENMEK
: dayanmak; direnmek, çekinmek· II, 14S, 146;III, 233TİREŞMEK
: direşmek, çekinmek, diremek, şıkıntidan yürümez olmak (hayvan); çeki şmek· I, 414; II, 95, 96TİRGÜRMEK
: diriltmek II, 179, 200, 324; III, 424TİRİG
: diri, canlı, yaîayan· I, 14, 62, 386; III, 333 § tirigle; diri iken, hayatta iken. III, 257TİRİK
: derme, deriş; dernek, derge· I, 388 bkz> terigTİRİLGEN
: her zaman yaşayan· I, 523, 524TİRİLMEK
: dirilmek, yaşamak· I, 14; II, 127, 139, 200, 324; III, 6, 65TİRİÑ
: kulağın tınlamasına benzer sesi bildiren kelime. III, 370TİRİÑ ETMEK
: tın etmek· III, 370TİRİÑ ETTÜRMEK
: tın etmek III, 370TİRKEŞ
: yığlışma; kalabalık yüzünden yürümekte güçlük·I, 460 § suv tirke şi; dere kollarının suyunun toplandığı yer·I, 460TİRKEŞMEK
: toplanmak, toplaşmak, derleşmek·I,149,459; III, 65 bkz> tergeşmekTİRSGEK
: göz kapaklarında çıkan sivilce, it dirseği, arpacı·k. III, 424TİRSGEK
: dirsek· III, 424TİŞEK
: şişek, iki yaşını bitirerek üçüne basmış olan koyun· I, 387TİŞELMEK
: bilenmek, di;enmek· II, 128TİŞEMEK
: dişemek· III, 266, 267TİŞETMEK
: dişetnnek, II, 307TİŞİ
: dişi, her hayvanın dişisi; kadın·I, 396, 400,447, 529;II, 102; III, 6, 178, 224. 229 bkz> t ışıTİŞLEMEK
: dişlemek, dişle ısırmak· III, 294TİŞLENMEK
: dişlenmek; dişenmek, bilenmek II, 244TİTİG
: (yara, ağrı) acıma, acıyı;·I, 386TİTİK
: çamur·I, 386, 506;III, 297 § oçakl ıkTİTİK
: çamur ve çamura benzer ocak yap ılacak her nesne·I, 150TİTİNMEK
: dayanmak, direnmek, dik bakmak· II, 144TÍTİNÜ BAKMAK
: dik, keskin bakmak, II, 144TİTİR
: dişi deve·I, 361; III, 291TİTİŞMEK
: ditmekte yardım ve yarış etmek; yırtılmak.II, 89 bkz> tıtışmakTİTİZ
: tadı hel;le glbi kekremsi olan·I, 365TİTİZLİK
: kek^elik.I, 506TİTMEK
: (yara) acımak·I, 386TİTMEK
: direnmek, karşı koymak; dik bakmak·II, 292TİTREŞMEK
: titreşmek II, 217, 218TİTRÜ BAKMAK
: dik bakmak, keskin gözle bakmak, II, 292; III, 272TİVİ
: deve,III, 139 bkz> deve, devey, teve, tevey, teve, tevey, tevi, teviTİZ
: yüksek yer· II, 344; III, 123 § tarıg art tiz; Kaşgar'a yakın bir yayla· III, 123TÍZ
: diz,III, 123TİZGİN
: dizgin, I, 339, 424TİZİG (TİZİK)
: sıra, saf, dizi. I, 214, 387TİZİLDÜRÜK
: çedik ve mest gibi çeylerin ucuna tak ılan pullar·I, 529TİZİLMEK
: dizilmek·I, 233, 331;II, 127;III, 131TİZİM
: dizi· I, 396TİZİNMEK
: dizinmek. II, 146TİZİŞMEK
: dizmekte yardım ve yarış etmek·II, 100TİZLEMEK
: dizle ezmek, çiğnemek III, 293, 294TİZLETMEK
: dizletmek, dizle teptirmek·II, 342TİZLİNMEK
: dizilmek·II, 243TİZME
: alvarın uçkurluğu, torbanın bağı ve buna benzer nesneler·I, 433TİZMEK
: dizmek·II, 9, 31TO
: bulamaç gibi pişirllen blr un· III, 207TODUNMAK
: doyar gibi gõrünmek· II, 144 tod toy ku şu· III, 142 bkz> toh, toyTODGURDAÇI
: doyuran, doyurucu· II, 256TODGURGAN
: her zaman doyuran· I, 517; II, 256 bkz> todurganTODGURÇI
: doyuran· II, 256 todgurguluk doyurmak hakk ı olan,II, 256TODGURMAK
: doyurmak, bıktırmak·I, 261; II, 76, 176, 177, 255, 324; III, 424 bkz> to ğurmakTODGURMIŞ
: doyurulmu;· II, 257TODGURTMAK
: doyurtmak. II, 256TODGURUGLI
: doyuran·II, 257TODGURUMSINMAK
: doyurur görünmek·II, 263 bkz> todgurunmakTODGURUNMAK
: doyurur görünmek.II, 202 bkz> todgurumsınmakTODGURUŞMAK
: doyurmada yarış etmek·II, 201TODMAK
: doymak.I, 32;II, 324;III, 244, 439 bkz> toymakTODURGAN
: her zaman doyuran·I, 517;II, 256 bkz> todgurganTODURMAK
: doyurmak·II, 76;III, 68 bkz> todgurmakTOG
: at ayaklarının kazdıgı çukurlardan çıkan toz, toz,III, 127TOGA
: hastalık, iç ağırlIğı. III, 224TOGMAK
: doğmak, meydana çıkmak, belirmek; yükselmek, havalanmak, gö ğe ağmak· I, 65, 96, 301, 332, 340, 429, 456;II, 14, 80, 128; III, 183,194, 247, 282, 333, 378 § kün togs ıg dogu·I, 463TOGRADAÇI
: dograyan, dograyıcı. III, 314 bkz> tograguçıTOGRAGAN
: daima dograyan·III, 314TOGRAGI
: doğrama· III, 317TOGRAGLI
: doğramayı düşünen. III, 315TOGRAGLIK
: dogramak hakkı olan·III, 315 bkz; tograksıkTOGRAGSAK
: dogramak isteyen,III, 314TOGRAGSIK
: dogramak hakkı olan·III, 315 bkz> tograglıkTOGRAGU
: doğranacak· III, 317TOGRAGUÇI
: dograyan, dograyıcı.III, 314 bkz> togradaçıTOGRAK
: kavak agacı· I, 468TOGRALMAK
: doğranmak, parçalanmak, (ayakta ve dokumada) yar ıklar peyda olmak· II, 230TOGRAMA
: dograına. III, 311TOGRAMADAÇI
: doğramayıcı. III, 316TOGRAMAGLI
: dograyan. III, 316TOGRAMAK
: dogramak· I, 125; II, 278; III, 277, 278, 311, 312, 313, 316TOGRAMIŞ
: doğranmış,III, 316TOGRANMAK
: dograr görünmek. II, 240TOGRAŞMAK
: doğramakta yardım etmek, parçalanmak ve yarılmak.II, 211, 212TOGRATMAK
: dogratmak,II, 330TOGRIL
: yırtıcı ku;lardan bir kuş, bin kaz öldürür, bir tanesini yer; erkek ad ı da olur· I, 482;III, 381TOGRIL
: et ve baharatla doldurulan ba ğırsak, bumbar dolması,I, 482TOGRUMAK
: doğrulmak, yönelmek.II, 80TOGRUŞMAK
: yola duruşmak, yürümekte yariş etmek,II, 212TOGTURMAK
: dogurtmak· II, 173 bkz> togurtturmakTOGURMAK
: doğurmak· II, 80TOGURTTURMAK
: doğurtmak·II, 173 bkz> togturmakTOH
: toy kuşu, III, 142 bkz> tod, toyTOK
: tok, aç olmayan; saçsız insan; boynuzsuz hayvan,I, 79, 332, 358, 387;III, 239 § tok er; başında Türkler gibi saçı olmayan, Türkler gibi saç bırakmayan·I, 332, 358 § tok yılkı; boynuzsuz hayvan·I, 332TOKILMAK
: dövülmek, dokunmak, adam dövülmek I, 21; II, 129 bkz> tokulmakTOKIMAK
: (insan) dövmek, (demir) dövmek, vurmak, çarpmak; dokumak; dokunmak; götürmek ve batirmak· I, 12. 21; III, 268TOKIMAK
: tokmak, çamaşır tokmaêı·III, 177TOKINMAK
: (insan) dövülmek; çarpmak; dövülerek sertle ştirmek; dokunmak·II, 147; III, 12TOKIŞ
: savaş, cenk· I, 367; III, 172 bkz> tokuşTOKIŞMAK
: çarpışmak, harp etmek,I, 359; II, 103; III, 183 bkz> tokuşmakTOKITMAK
: vurdurmak, dövdürmek; dokutmak, II, 308TOKLI
: toklu, altı aylık kuzu· I, 106, 431TOKLUK
: tokluk; insanın ba;ı saçsız ve hayvanın başı boynuzsuz olması·I, 469TOKSUN
: sayıda doksan·I, 437 bkz> tokuz onTOK TOK BOLMAK
: arada geçimsizlik olmak· I, 333TOK TOK ETMEK
: taşın taşa vurmasından çıkan ses gibl ses çıkarmak·I, 332TOKU
: toka, kemer tokası,III, 226TOKUÇ
: çörek·I, 358TOKULAMAK
: toka yapmak,III, 325, 326TOKULMAK
: dövülmek, dokunmak; adam dövülmek,II, 129 bkz> tok ılmakTOKUM
: boğazlanacak, kesilecek hayvan; bo ğazlanan, kesilen hayvan ın derisi. I, 396, 472; II, 147 bkz> tugumTOKUNMAK
: hayvan kesmek, boğazlanmak·II, 147TOKURKA
: ibrik ve benzeri şeylerin emzigi· I, 489 bkz> tütekTOKUŞ
: savaş, II, 83 bkz> tokışTOKUŞGAN
: her zaman çarpışan, kavgacı· I, 519TOKUŞMAK
: vuruşmak, ;arpı;mak, harp etmek· I, 170, 183; 11. 103 bkz> tok ışmakTOKUŞMAK
: yayılmak, bulaşmak·III, 74 bkz>yukuşmakTOKUZ
: sayıda dokuz·III, 127TOKUZ ON
: sayıda doksan· I, 437 bkz> toksunTOLARSUK
: ayak ökçesi I, 502TOLGAG
: kadın küpesi·II, 288TOLGAG
: sıkıntı, kulunç ve iç ağrısı·II, 288TOLGAMAK
: takınmak, dolamak; ağrı tutmak, iç bulanmak, burulmak.II, 288;III, 289TOLGANMAK
: dolanmak, kendine dolamak, içi bulan ıp kusma gelmek·II, 241TOLGAŞMAK
: dolaşmak, dolamakta ve bükmek-te yan ş etmek, burulmak· II, 220, 221TOLI
: gökten yağan dolu·I, 139, 354; III, 233TOLMAK
: 811-010^I, 431TOLTURMAK
: 00^1-1113^II, 175TOLU
: dolu, boş olmayan· I, 100; III, 232, 357TOLUM
: silah·I, 183, 215, 359, 397;II, 30TOLUMLANMAK
: silahlanmak II, 266TOLUMLUG
: silahlı I, 498TOLUN
: ayın on dördü, dolun·I, 82, 288, 402; III, 33 § tolun ay; ay ın on dördü.I, 402TOMRUM YIGAÇ
: ağaçtonnruğu üzerinde pabuçla-rın sahtiyan ve gön gibi şeyleri kesilen ağaç kütük·I, 485TOMRUŞMAK
: tomruk yapmakta yardım ve yarış etmek·II, 213TOMŞUK
: kuş gagası·I, 469TOMURMAK
: tomruk yapmak, kesmek·II, 85; III, 69 bkz> yamurmak, yemilrmekTON
: elbise·I, 19, 37, 41, 45, 48, 118, 129, 152, 181, 204, 213, 228 ,231, 261, 268, 271, 273, 294, 305, 320,323,338,341,358,383,449,495, 509, 524; 11. 4, 20, 23, 24, 76, 77, 88, 89, 93, 96,106,107,113,117,119, 120, 122, 125,134, 136,138,154,161,163,165,171,17TONATMAK
: giydirmek, donatmak, II, 312 bkz> tonıdmakTONIĞMAK
: elbise göndermek, donatmak,II, 312 bkz> tonatmakTONLUK
: elbiselik· II, 11TOÑ
: içi boş olmayan, sonn olan, III, 356TOÑ
: (soğuktan) donmuş, don· III, 356TOÑA
: bebür, kaplan cinsinden bir hayvan; ki şi adı· III, 368TOÑALAMAK
: yiğit ve kuvvetlilerin yapt ığı işi yapmak· III, 405TOÑ KAMIŞ
: halfa, kandıra otu· III, 356TOÑMAK
: soğuktan donmak· III, 390, 391TOÑ TUÑ ETMEK
: katı blr şey sert blr şey üzerine düşerek ses vermek· ·III, 353TOÑUŞMAK
: gözlerini dikerek bir şeye saldırmak; bir işi kabulden çekinmek; emreden ki şiye, gözlerlni dikerek, iğrenerek, bakmak· III, 394 bkz> töñüşmekTOÑUZ
: domuz·I, 304, 346;II, 343;III, 363, 394 § toñuz merdegi; domuz yavrusu·I, 480TOÑUZ YILI
: Türkler'in on ikili yıllarından biri.I, 346; 363TOP
: buğday su ile kaynatılır, arpa hamuru ile yoğrularak bir keçeye sarılır, sıcak bir yere bırakılır, eridikten sonra yenir.I, 318TOP
: top· I, 318;III, 119 bkz> topıkTOPIK
: topuk; top, çevgenle vurulan top, topaç· I, 190, 318, 380; 11. 22, 88, 113; III, 61, 74, 80, 96, 112, 119, 306 bkz> topTOPIK SÜÑÜK
: topuk kemiğinden yapılan yemek, paça·I, 380TOPRAK
: toprak,I, 15, 185, 198, 267, 278, 467, 514;II, 305; III, 19, 22, 80, 183, 434 §ag ız toprakTOPRAMAK
: kurumak- III, 277TOPRAŞMAK
: kuruyup tozlaşmık, toz olayazmak· II, 206TOPRATMAK
: (hayvan) yeri kurutasıya dek otunu yemek· II, 330 bkz> töpretmekTOPULGAK
: kulunç· I, 502TOPULGAK
: yaraya konulan bir ot, topalak otu, Cyperus· I, 502TOPURGAN
: ayak basıldıgında tozıyan yumuşak toprak· I, 516 § topurgan yer; ayak bas ıldığında tozıyan yumuşak toprak·I, 516TOPUZ YÜK
: üzerinde durulamayan, üstüne binilemeyen hayvan yükü· I, 365TOR
: tuzak, ağ· III, 39, 57, 121TORIG AT
: doru renkli at· I, 374 bkz> torugTORKU
: ipek kumaş· I, 18, 427; III, 72, 380 bkz> turkuTORUG
: at rengi, doru renk·I, 373 bkz> torıg § tüm torug at; düz, tamamlyle doru at· I, 338TORUM
: torum, deve yavrusu,I, 396 § tışı torum; dişi torum·I, 396TORUMLUG
: torumlu,I, 498TOSUN
: haşarı (atlar içın), tosun tay·II, 30;III, 429TOŞGURMAK
: taşarak doldurmak·II, 178;III, 32TOVIL
: davul, avda doğan kuşu íçin çalınan davul, III, 165TOY
: ordu kuragı, I, 522; III, 141TOY
: ilâç yapılan bir ot·III, 141TOY
: çanak yapılan çamur.III, 141 § toy eşiç; toprak tencere·III, 142TOY
: toy kuşu,III, 142 bkz> tod ,tohTOYIN
: toyın, (islâm olmayan Türkler'de) Buda dininin, din ulusu·I, 274;III, 84, 169, 377TOYMAK
: doymak, III, 244 bkz> todmakTOZ
: toz· I, 296; III, 123, 186 bkz> törTOZ
: yaylara sarıtan sırım.III, 123TOZARMAK
: tozacmak, toz yükselmek. III, 186 bkz> tozmakTOZGIRMAK
: tozarmak, toz kalkar gibi olmak· II, 178TOZITGAN
: çok tozutan,I, 514TOZITMAK
: tozutmak· II, 305TOZLUG
: tozlu, III, 16TOZMAK
: tozarmak, toz ynkselmek. III, 186 bkz> tozarmakTÖGİ
: darının kabuğu çıkarıldıktan sonra kalan oz, III, 229TÖGMEK
: döğmek, dövmek, inceltmek III, 184TÖGÜN
: dağ, dağlama, dögün.I, 414 bkz> tükünTÖGÜŞMEK
: döğmekte yardım ve yarış etmek· II, 106 bkz> töküşmekTÖKLEŞMEK
: dökülüp akmak, II, 207TÖKLÜNMEK
: dökülmek, II, 244TÖKMEK
: dökmek·II, 19TÖKTÜRMEK
: döktürmek, II, 174TÖKÜGLÜG
: dökölmüş. I, 509 bkz> töküklügTÖKÜKLÜG
: dökülmüş.I, 509 bkz> töküglügTÖKÜLMEK
: dökülmek.II, 129TÖKÜŞMEK
: döğmekte ve dökmekte yardım ve yarış etmek, II, 106, 107 bkz> tögüşmekTÖL
: yavrulama zamanı, yavru, döl.III, 133TÖLEK
: dölek, gönlıi sakin kişi·I, 387TÖLEMEK
: döllenmek, kuzulamak,III, 271 bkz> tülemekTÖNMEK
: dönmek. III, 184TÖÑDERMEK
: döndermek, altını üstüne getirmek, III, 397TÖÑÜLMEK
: ümidini kesmek, vaz geçmek,I, 74;III, 395TÖÑÜŞMEK
: gözlerini dikerek bir şeye saldırmak; işi kabulden çekinmek; emreden ki şiye, gözlerini dikerek, igrenerek bakmak,III, 394 bkz> toñu şmakTÖPRETMEK
: (hayvan) yeri kurutasıya dek otunu yemek,II, 330 bkz> topratmakTÖR
: evin veya odanın en lyi, en önemli yeri, sediri·III, 121 bkz> töreTÖR
: toz·I, 301, 456 bkz> tozTÖRE
: evin önemli yeri ve sediri III, 221 bkz> törTÖRPİG
: törpü, keser·I, 476 bkz> törplgüTÖRPİGÜ
: agaç yontacak keser,I, 476, 491 bkz> törpigTÖRPİMEK
: yontmak, törpülemek· III, 275TÖRPİTMEK
: törpülettirmek. II, 327TÖRPÜLMEK
: yontulmak, törpülenmek· II, 229TÖRPÜŞMEK
: törpülemekte yardım ve yarış etmek· II, 204TÖRT
: sayıda döıt·I, 132, 341; III, 449TÖRTGÜL (TÖRTGİL)
: dört köşeli, murabba· III, 417TÖRTÜNÇ
: sayıda dördüncü·I, 132; III, 449TÖRÜ
: düzen, nizam, görenek, âdet· I, 106;II, 18, 25;III, 120, 121TÖRÜMEK
: yaratılmak·III, 262TÖRÜTMEK
: yaratmak; bir şey takdlr veya ıslah edilmek·II, 303 bkz> türütmekTÖŞ
: döş, göğsün başı,III, 125, 346TÖŞEK
: döşek. I, 387, 511; II, 128, 147, 162, 307; III, 49, 50, 70, 93, 266, 305TÖŞEKLİG
: döşeli, döşennıi;·I, 511TÖŞEKLİG
: döşekli, döşek sahibi.I, 509TÖŞEKLİK
: döşeklik, döşek ve benzeri şeyleri yapmak üzere hazırlanıp ayrılmış olan·I, 509, 511 § töşeklik barçınTÖŞELMEK
:TÖŞEMEK
: döşemek·III, 266TÖŞENMEK
: döşenmek, kendi kendine döşemek. II, 147TÖŞETMEK
: döşetmek· II, 307TÖŞLEMEK
: döşe, göğse vurmak. III, 346TÖŞLETMEK
: döşüne vurdurmak, II, 342TÖZMEK
: soğuktan acıkmak· III, 182TUBLU
: mezar· I, 430, 431 bkz> tupluTUBULGAN
: her zaman yarıp yırtan, delen·I, 519 § kök tubulgan; bir ku ş adı, I, 519TUBULMAK
:TUBUN
: yemekte bulunan çör çöp parçalar ı; bugday kesmigi.I, 400, 405 bkz> tupun,tübün tubunlugTARIG
: kesmikli buğday, 1. 499 bkz> tupunlug tarıgTUÇ
: tunç·II, 353;III, 120TUDRIÇ
: fışkı· I, 453TUDUN
: kõyün büyüğü, tanınmışı, köylülere kaynaktan Içme su/u da ğıtan adam, su beyi·I. 400;III, 171TUG
: hakan yanında çalınan kös ve davul, nöbet davulu; tuğ; bayrak, sancak· I, 194; III, 127 tug herhangi bir nesnenin tıkacı, kapağı; su bendi, büvet, germeç III, 127TUGAKLIK
: süzgeç yapılacak ağaç· I, 503 bkz> tukaklıkTUGLAMAK
: suyun gedigini, yarığını kapatmak, III, 294TUGLUG
: bayraklı, sancaklı· III, 127TUGRAG
: tuğra·I, 462TUGRAG
: dõnüşte geri alınmak üzere savaş zamanında askerin binmesi için hakan taraf ından verilen at·I, 462 bkz> tugzagTUGRAGLANMAK
: alay ve biniş günlerinde han tarafından sonra alınmak üzere at verilmek, atlandırmak; tuğra ile mühürlenmek II, 272, 273 bkz> tugzaglanmakTUGRU
: parazvana, kılıç, bıçak, hançer gibi şeylerin saplarının içlerlne geçirilen ince demir· I, 421TUGSAK
: dul kadın, I, 468 bkz> tulTUGUM
: kesilecek hayvan· III, 59 bkz> tokumTUGZAG
: dönüşte geri alınmak üzere savaş za-manında askerin binmesi için hakan taraf ından verilen at·I, 462 bkz> tugragTUGZAGLANMAK
: alay ve biniş günlerinde han tarafından sonra geri alınmak üzere at veril-mek, atlandırmak; tuğra ile mühürlenmek· II, 272, 273 bkz> tugraglanmakTUKAKLIK
: süzgeç yapılacak ağaç, süzeklik·I, 505 bkz> tugaklık§ tukaklık yıgaç; süzek yapmak içln ayrılmış ağaç·I, 505TUL
: dul,III,133 bkz> tugsak § tul tugsak; dul kad ın·I, 468TULDRAMAK
: herhangi bir şey her yanından dağılmak·III, 447TULDURMAK
: çarpmak,II, 175TULKUK
: tulum, örülmüş ve şişirilmiş tuluk· II, 289TULKUKLANMAK
: tulum gibi şişmek, II, 351TULMAK
: topa vurmak, II, 22, 23TULUN
: kulakla ağız arasındaki kemlk; gemin iki yan ında bulunan parçalar, I, 401 bkz>TULUÑ TULUÑ
: dulun, kulak altı; gemde kulak altında bulunan bir halka· III, 371 bkz> tulun tuluñlamak duluna, kulak altına vurmak· III, 409TUM
: soğuk· I, 338, 463 bkz> tumlıg, tumlugTUMA BUHSUN
: küpte bulunan darı şarabının köpüren, fışkıran kısmı·III, 234TUMAGU
: nezle, ingi, dumağı·I, 447TUMAK
: kapatmak, tıkamak·III, 247TUMAN
: duman, sis·I, 139, 236, 414;II, 6TUMLIG
: soğuk·I, 463;II, 8, 217, 221 bkz> tum, tumlugTUMLIMAK
: soğumak.III, 294, 295TUMLITMAK
: akarları soğutmak·II, 344 bkz> tumlutmak;TUMLUG
: soğuk, soğuk nesne·I, 119, 211, 338, 463; II, 54, 301, 302, 305, 350;III, 107,182, 302, 400, 439 bkz> tum, tumlıgTUMLUGLANMAK
: soğuk bulmak; soğuk davranmak, surat asnnak· II, 273TUMLUTMAK
: sogutmak, II, 344 bkz> tumlıtmakTUN
: dinlenme, dölenme· III, 137TUN
: kadının ilk çocuğu; kadının ilk kocası· III, 137TUNÇIMAK
: kokmak, bozulmak. II, 281 bkz> tançamak, tançgamak, tanç ımak, tınçamak, tınçımakTUNÇU
: tıkım, lokma .I, 417 bkz> tànçuTUNÇUKMAK
: kaygıdan soluyamaz olmak; hayvan kış için inlne girip bahara dek çıkamamak.II, 227, 228TUNMAK
: kapanmak, tıkanmak; bulutlanmak.II, 27TUNTURMAK
: kapatmak, örtmek·II, 176TUNGRA
: bedendeki kir· III, 378TUÑRA TÜŞMEK
: yüz üstü düşmek, III, 378 bkz> uñra yatmak tuñu sa ğır· III, 368TUPLU
: mezar· I, 430, 431 bkz> tubluTUPLUNMAK
: delinmek. II, 242 bkz> tubulmak, tupulmakTUPULGAN
: her zaman yarıp yırtan, delen· I, 519 § kökTUPULGAN
: blr kuş adı· I, 519TUPULMAK
: delinmek· I, 520 bkz> tubulmak, tuplunmakTUPUN
: buğday kesmiği. I, 499 bkz> tubun, tübünTUPUNLUG TARIG
: buğdaylı· I,499 bkz> tubunlug tarıgTURA
: kalkan, siper; düşmandan gizlenmek için kullan ılan şey· II, 356; III, 106, 221TURAG
: sığnak·II, 152TURASI
: duracak· I, 33; II, 68 § turası yer; duracak yer,I, 33TURBI
: yardımcı, yaver, uyuntu; tosun·I, 415TURBINLAMAK
: araştirmak, kıyas etmek, ölçümlemek· I, 435 bkz> turbunlanmakTURBUN
: araştırma, ölçme, kıyas etme·I, 435TURBUNLANMAK
: bir şeş hakkında araştirmalarda bulunmak·II, 278 bkz> turbınlamakTURDAÇI
: durucu, duran·II, 32, 48, 49 bkz> turguçıTURDUKI
: durduğu, kalktıgı· Jl, 42 § turdukı turmadukı bir; kalktığı, kalkmadıgı bir· II, 42TURGU
: duracak·I, 16. 33, 420;II, 68;III, 211 § turgu ogur; duracak zaman· II, 33TURGUÇI
: durucu, duran· II, 49 bkz> turdaçıTURGULUK
: durmak hakkı olan,durmayı dileyen· II, 56 bkz> turıgsakTURGURMAK
: durdurmak; kaldırmak, dikmek, yapmak, inşa etmek; zayıflatmak, yordurmak, durgunlaştırmak· I, 486; II, 177, 178, 198; III, 295, 355TURIGA
: turga kuşu, bir çeşit serçe· III, 174TURIGSAK
: durmayı seven, durınak dileğinde olan, II, 55 bkz> turgulukTURK
: bir cismin uzunluğu, boyu, I, 349TURKIGLANMAK
: üstelemekten çekinmek, gocunmak, sayg ı göstermek· II, 272 bkz> turkuglanmakTURKINMAK
: utanmak, sıkılmak, çekinnıek·II, 241 bkz> turkunmakTURKLAMAK
: ölçmek III, 445TURKU
: ipek kumaş·I, 18, 427; III, 72, 380 bkz>torkuTURKUG
: hayâ, utatnma. I, 462TURKUG BOLMAK
: utanır olmak, I, 462TURKUGLANMAK
: üstelemekten çekinmek, gocunmak, sayg ı göstermek. II, 272 bkz> turkıglanmakTURKUN
: durgun, I, 440TURKUNMAK
: utanmak; duraklamak· II, 255 bkz> turkınmakTURLAK
: zayıf, her hayvanın arığı, insanın ihtiyarlayışında zayıflıgı· I, 467TURMA
: turp, I, 366, 431TURMAK
: toplanmak· I, 139 bkz> türümekTURMAK
: durmak; çıkmak, yükselmek; ayakta durmak, kalkmak, kalk ımak; zayıflamak· I, 20, 73, 139,: 149, 214, 236, 334, 335, 361,455, 494;II, 6, 7, 31, 32, 35, 36, 38, 42, 43, , 49, 55, 58, 61, 64, 65, 67, 170,198, 206, 297; III, 26, 180, 181, 219, 230, 231, 233, 25
TURMUZ
: bir çeşit hıyar· I, 343 bkz> tarmazTURNA
: durna, turna kuşu· III, 239TURPLAMAK
: örnegini yapmak, ölçümlemek III, 443TURŞU TURŞU
: eşegi durdurınak için söylenen kelimeler·III, 224 bkz> tu şu tuşuTURUÇI
: durucu, durmayı iş edlnen,II, 52TURUGI
: durıuşu,II, 52TURUG
: dağlarda sığınılacak yer·I, 373TURUGLAG
: durulan, durulacak yer·I, 496, 500TURUGLI
: durmayı düşünen, tasarlayan·II, 57TURUGSAK
: durmayı seven, durmak dileğinde olan·II, 57TURUGSAMAK
: durmak istemek·III, 333, 334TURUK
: zayıf,I, 380TURUKLAMAK
: durgunlaştırmak, arık saymak· III, 337TURUKLANMAK
: durgun, argın saymak.II, 265, 266TURUKLUK
: durgunluk, cılızlık I, 503, 505TURIIKMAK
: durmak; toplanmak·I, 192; II, 115TURULMAK
: usanmak, bıkmak· II, 126TURUM
: durum, birinin boyu kadarınca olan uzunluk· I, 396TURUMLAMAK
: suyun derinliğini boyu lle ölçmek· III, 341TURUMSINMAK
: kalkar görünmek· II, 260TURUMTAY
: yırtıcı bir ku;; erkek adı· II, 110; III, 243TURUNMAK
: dayatmak, durup direnmek; arıklaşmak; duruklamak.II, 145, 146TURUR
: -dır, mazisi ve mastarı olmayan bir fiil. III, 180, 181, 316TURUŞGAN
: daima karşı koyan·I, 182, 518;II, 95 turuşmak ayaga kalkışmak, duru;mak, karşı durmak,I, 20;II, 95TUS TUS
: keçe ve elbise gibi her yumu;ak şeye vurmaktan çıkan ses·I, 329;III, 124TUS TUS URMAK
: tıp tıp vurmak.I, 329TUSU
: menfaat; ;ifa·III, 224TUSU BOLMAK
: yaramak, fayda vermek·II, 127 bkz> tusulmakTUSUKMAK
: iyi gelmek, faydası olmak, yaraşmak, II, 116TUSULMAK
: yaramak, fayda Yermek· II, 127 bkz> tusu bolmakTUŞ
: denk, öğür, benzer·III, 125TUŞ
: karşı, bir şeyin kar;ısı, III, 125TUŞ
: kemer kayışları ucuna takılan altın veya gümüş toka,III, 125TUŞAG
: köstek, at ayagına vurulan bukagı·I, 411 bkz> tuşaguTUŞAGU
: köstek·I, 446 bkz> tuşagTUŞALMAK
: dolaşmak, , kösteklenmek·II, 146 bkz> tuşanmakTUŞANMAK
: dolaşmak, kõsteklenmek·II, 146, 147 bkz> tuşalmakTUŞGURMAK
: kavuşturmak·II, 178 bkz> tuşmak, tuşurmakTUŞGUTLANMAK
: çırak, çömez sahibi olmak· II, 270 bkz> bu şgutlanmakTUŞİAMAK
: hizasına, karşısına durmakTUŞ KILMAK
: kavuşmak, inmek· III, 17 bkz> tüş kılmak, tüşlenmekTUŞLANMAK
: yönelmek, karşılaşmak· II, 243, 344TUŞLATMAK
: karşısına gelecek surette durdurmak, II, 342, 343TUŞMAK
: kavuşmak, rastlamak, yetişmek· I, 26; II, 12, 13 bkz> tuşgurmak, tuşurmakTUŞNAMAK
: karşılaşmak, harekete geçmek, I, 236TUŞURMAK
: kavuşturmak· II, 78, 178 bkz> tuşgurmak, tuşmakTUŞU TUŞU
: eşeği durdurmak için söylenen kelimeler· III, 224 bkz> tur şu turşuTUT
: kılıç ve benzeri şeylerin üzerine çöken pas, II, 281 bkz> tatTUTAŞI
: yakın, komşu; her zaman, daima, muttasıl, I, 423 bkz> tutçı, tutşıTUTÇI
: daima, her vakit, durmadan; komşu, yakın· I, 159, 376, 423, 515, 518, 520, 521, 523, 524; III, 53, 54, 55, 378 bkz> tuta şı,tutşıTUTGAK
: geceleyin düşmanın gözcülerini ve ileri karakollar ını yakalamak için çıkanlan atlı bölük·I, 467TUTGAN
: daima tııtan·II, 296TUTGUÇ
: kahvaltı, bir parça yemek·I, 453TUTGUÇI
: tutucu,II, 296 bkz> tuttacıTUTGULUK
: tutmak hakkı, isteği olan·II, 297TUTGUN
: tutgun, yakalanan, esir, tutsak·I, 194, 205, 438; II, 219TUTMA AÇ
: tutmaç I, 453 bkz> tutmaçTUTMAÇ
: herkesçe bilinen bir Türk yeme ği.I, 452;II, 233, 349;III, 119, 289 bkz> tutma açTUTMAK
: tutmak, yakalamak· I, 37, 45, 63, 68, 81, 93, 125, 133, 195, 230, 325, 333, 336, 341, 372, 376, 399, 421, 428, 452, 504;II, 12, 24, 28. 33, 68, 74, 97, 118, 172, 289, 291, 292, 296; III,11, 12, 15, 39, 71, 118, 133, 134, 156, 359, 412, 429TUTRUG
: vasiyet·I, 79 bkz> tutsugTUTSUG
: vasiyet·I, 462 bkz> tutrugTUTSUKMAK
: tutulmak, yakalanmak·II, 227TUTŞI
: yakın, komşu·I, 423 bkz> tutaşı, tutçıTUTTACI
: tutucu·II, 296 bkz> tutguçıTUTTURMAK
: tutturmak, yakalatmak·II, 174TUTUG
: efsun, büyü tutması· I, 373TUTUG
: rehin, tutu· I, 373; III, 63TUTUGLI
: tutmaya azmeden· II, 297TUTUGLUG YER
: tekln olmayan yer, cin çarpan yer, I, 496TUTUGSAK
: tutmak isteyen· II, 296, 297TUTUK
: enenmlş, iğdi; edllmiş·I, 380TUTUKLAMAK
: enemek, enenmişliğe nispet etmek,III, 337TUTUKLANMAK
: hadım köle sahibi olmak·II, 265TUTUKMAK
: paslanmak,II, 116, 281 bkz> tatıkmakTUTULMAK
: tutulmak, yakalanma'<· II, 120TUTUNÇU OGUL
: evlâtlığa alınmış çocuk· III, 375TUTUNMAK
: tutulmak, edinmek, tutmak, yalnız başına tutmak, tutuşnìak· II, 23, 143, ,144 bkz> tütünmekTUTURGU
: buyrulması ve tutulması haklı olan şey,I, 489TUTURKAN
: pirinç, döğü·I, 521TUTUŞ
: çıkışma, çekişme· I, 367TUTUŞMAK
: tutuşmak·I,170; II, 88 bkz> tütüşmekTUTUZMAK
: emretmek· I, 462; II, 86TUVIRMAK
: kulak dikmek, kulak kabartmak· II, 73 bkz> tuvurmakTUVRAMAK
: davranmak; büyümek, kuvvetlenmek I, 103; III, 279 bkz> tavramakTUVURMAK
: kulak dlkmek, kulak kabartmnak. II, 73, 162 bkz> tuv ırmakTUVUZ
: büyük, iri III, 279TUY
: halk·III, 447TUYAG
: at tırnağı, hayvan tırnagı, tuynak·II, 96;III, 165TUYAGLI
: tırnaklı III, 178TUYIN
: pinti; sıkıntılı III, 169TUYMAK
: duymak. I, 44; III, 244TUYSUKMAK
: duyar gibi olmak· III, 195TUYTURMAK
: duyurmak; anlatmak, III, 192TUYUK
: sisli, puslu, kapalı; canı sıkılmış III, 166, 167TUZ
: tuz· II, 18, 104, 106. 299; III, 31, 123, 184. 359TUZ
: güzellik. I, 296TUZAK
: tuzak· I, 380TUZAK
: sevgili, sevgi için söylenen sö ı· I, 380 bkz> tuzakıTUZAKI
: sevgili. I, 380 bkz> tuzakTUZAMAK
: tuzlamak, I, 206, 358, 380, 425; II, 234; III, 304 bkz> tuzlamakTUZGU
: yoldan geçen hısımlara veya tanıdıklara armağan olarak çıkarılan yemek·I, 424TUZGULANMAK
: yemek hediye etmek·III, 201TUZGUN
: armağan·I, 419TUZKIYA
: sevgili, güzel III, 359TUZLAMAK
: tuzlamak· III, 263, 293 bkz> tuzamakTUZLANMAK
: tuzlanmak· II, 243TUZLATMAK
: tuzlatmak. II, 342TUZLUG
: tuzlu· I, 209TÜ
: tüy, kıl, saç; renk, at tonu· I, 406; II, 24; III, 207TÜB
: dip, asıl, kõk· I, 52, 73 bkz> tüpTÜBLÜG
: asaletli III, 40TÜBİLN
: yemekte bulunan çör çöp parçalar ı; buğday kesmiği· I, 400, 405 bkz> tubun, tupunTÜBÜTLEMEK
: Tibet'li saymak, Tibet'e nispet etmek, III, 330TÜBÜTLENMEK
: Tibet'li kılığına girmek, II, 265TÜDEŞ
: birbirine benzeyen, aynı renkte olan, I, 406, 407; III, 207TÜGE
: düğe, iki yaşına girmiş olan buzağı, III, 229TÜGLÜNMEK
: düğümlenmek, düğülmek II, 244TÜGLÜŞMEK
: birbiriyle düğümlenmek II, 207TÜGME
: düğme .I, 433TÜGMEK
: düğmek, düğümlemek, bağlamak·I, 472;II, 20, 243TÜGMELENMEK
: düğmelenmek, ilikleri ilikle mek·III, 202, 203TÜGSİN
: dört köşeli düğümlenen bir çeşit düğüm .I, 436, 437;II, 285TÜĞÜLGEN
: her zaman duğülen, her zaman can sıkıntısından kaşıgözü düğülen, çatılan·I, 524TÜGÜLMEK
: düğülmek, dügümlenmek; yemek boğazda kalmak.I, 198, 437; II, 130, 162, 285; III, 215TÜGÜN
: düğüm· I, 400, 437, 524, 525;II, 20,106, 124, 130, 134, 142, 143, 162, 180, 184, 187, 210, 285, 293, 307; III, 59, 73, 78, 95, 105, 110,III, 112, 266, 267, 270TÜGÜNMEK
: kendi başına düğüm yapmak, II, 143TÜGÜŞMEK
: düğüm düğmekte yardım ve yanş etmek· II, 106TÜKEK
: halka, yük yükletilirken yükü s ıkıştırmaya yarayan ve Ipe takılan halka· II, 287TÜKEL
: tamamen, büsbütün· I, 60, 214, 456; II, 24, 223, 228;III, 147TÜKEMEK
: tükenmek, bitmek; yetmek, kifâyet etmek, III, 270TÜKETMEK
: tüketmek, bitirmek II, 309TÜKLÜG
: kör·I, 477TÜKNEMEK
: yara dağlamak·III, 301TÜKSİN
: halktan olup handan üç kat aşağı bulunan kişi,I, 437TÜKÜN
: dağlama, dağ döğün·I, 414 bkz> tögünTÜKÜ TÜKÜ
: kõpek enlğlni çağırmak için kullanılan kelime, III, 229TÜKÜZ
: atın alnındaki akıtma· I, 367 bkz> teküz § tilküz at; aln ında bir parça beyaz olan at· I, 365TÜLEK(G)
: dört ayaklı hayvanların tüylerlnl atıp dõktükleri sıra, koyun kırkımı I, 387 § tülek yılkı; tüliyen, kış tüyünü dõken hayvan, I, 412TÜLEMEK
: tüyünü dökmek· III, 270, 271TÜLEMEK
: döllemek, kuzulamak·III, 271 bkz> tölemekTÜLETMEK
: kuzulatmak, doğurtmak· II, 310TÜLFİR
: kumaştan ve ipekten yapılan örtü ve perde, I, 457 bkz> tülvirTÜLÜG
: tüylü· I, 406; III, 207 § tülüg yad ım; tüylü yaygı, halı· III, 19TÜLÜG ERÜK
: feftali·I, 69, 318;II, 282TÜLÜG YADIM
: tüylü yaygı, halı,III, 19TÜLVİR
: gelin odası tülleri .III, 100 bkz> tülfirTÜM
: at tonlannda düz renk· I, 338TÜMEN
: tümen tümen, pek çok· I, 233, 402 § tilmen mi ıíg; bin kere bin, I, 402TÜMEN
: büyük iğne· III, 367 bkz> temenTÜMİLEMEK
: timbildemek, sekerek koşmak· III, 326, 327, 330 bkz> tümilenmekTÜMİLENMEK
: timbildemek, sekerek koşmak· III, 327 bkz> tümilemekTÜMRÜK
: dümrük, def, I, 478TÜMSE
: minber· I, 423TÜN
: gece· I, 82, 100, 245, 331, 339, 423; 11. 77, 97, 232, 303;III, 247, 258, 288, 377TÜNEK
: hapishane, zından,I, 408TÜNEMEK
: gecelemek.III, 273TÜNERMEK
: karanlık olmak, kararmak, gece olmak-II, 86TÜNERİK
: karanlık; mezar,I, 488TÜNETMEK
: geceletmek·II, 312TÜNLE
: geceleyin.I, 251, 339, 434; II, 5; 111. 87TÜÑİTMEK
: eğmek·II, 326 bkz> tüñütmek,TÜÑİTMEK
: yukarıya doğru yükseltmek·II, 326 bkz; teñitmekTÜÑLÜK
: pencere, ocak, baca gibi evdekl delikler,II, 18;III, 120, 127, 383TÜÑŞÜ
: şamdan. III, 378TÜÑÜR
: dünür, karının hısımları· II, 110;III, 362, 372TÜÑÜRLEMEK
: birinl· kendlne dünür saymak, dünürlü ğe nispet etmek,III, 408TÜÑÜRLENMEK
: kendini birine dünür salmak· III, 407TÜÑÜŞMEK
: baş eğmek-III, 393, 394 bkz>tüñütmek, tüñütmekTÜÑÜTMEK
: eğmek-III, 396 bkz> tüñitmek, tüñüşmekTÜP
: asıl, kök, dip, temel, herhangi bir şeyin aslı, kõkü, insanın aslı·I, 52, 73;II, 280;III, 119, 123 bkz> tübTÜPÇİL
: tipisi çok olan yer, III, 56TÜPİ
: tipi· I, 219;II, 4, 71; III, 57, 97, 216, 217, 324TÜPİRMEK
: rüzgâr eserek toprağı savurtnnak· II, 71 bkz> tüpürmekTÜPKERMEK
: araştırmak, izine düşmek. II, 179TÜPLEMEK
: diplemek, kökten aramak, III, 293TÜPLENMEK
: kökleşmek; zenginle;mek· II, 242TÜPLEŞMEK
: aslını araştırmak· II, 206TÜPLETMEK
: aratmak, II, 342TÜPLÜG
: asaletli III, 40, 119 § tüplüg yıldızlıg; asaletli, köklü· III, 40TÜPÜ
: tepe, insanın başının üst tarafı· I, 309; II, 79; III, 216TÜPÜLEMEK
: tepelemek, tepesine vurmak·III, 322, 323, 327TÜPÜRMEK
: rüzgâr eserek toprağı savurtmak. II, 71 bkz> tüpirmekTÜRÇİMEK
: başlamak. III, 275, 276TÜRÇİTMEK
: başlatmak. II, 329TÜRGEK
: bohça- II, 289 bkz> türkekTÜRİ
: tadı kekre olan; huyu sert olan·I, 47; III, 220 bkz> türüTÜRK
: "vakit" anlamına gelen bir kelime·I, 353 § türk kuya ş ödi; gün ortası·I, 353 § türk üzüm ödi; üzümün olgunluk vakti· I, 353 § türk yigit; gençlik ça ğının ortasında olan genç·I, 353TÜRKEK
:TÜRKEKLENMEK
: dürülmek, bohçaya sarılmak·II, 351TÜRKLEMEK
: Türkler'den saymak (Araplar'a gôre) Acem, yani Arap'tan ba şka, saymak· III, 446 türkün oymakların, hısımlann toplandığı yer; ana baba evi·I, 441, 442; II, 209TÜRKÜNLENMEK
: kendini bir yerden saymak ve o yerì kendinin say ıp oturmak· II, 278TÜRLÜG
: türlü.I, 119, 296, 402, 476, 477;II, 122TÜRLÜNMEK
: dürülmek, bükülmek· II, 243TÜRMEK
: dürmek· II, 7, 39TÜRMEK
: kadınbudu denllen yemek, dürüm. I, 396, 477; II, 106TÜRMEKLENMEK
: dürüm yapılmak· II, 276TÜRTMEK
: sürtmek, sıvamak, çalmak· III, 425, 426TÜRTÜLMEK
: sürulmek· I, 486; II, 229TÜRTÜNMEK
: (yag) sürünrnek, sürünür görünmek, II, 240TÜRTÜŞMEK
: (yağ) sürmekte yanş etmek·II, 205TÜRÜ
: tadı kekre olan, buruşturan·I, 47 bkz>türiTÜRÜLMEK
: dürülmek.II, 127TÜRÜMEK
: toplanmak·I, 139 bkz> turmakTÜRÜNMEK
: kendi başına dürmek. II, 145TÜRÜŞMEK
: dürmekte yardım ve yarış etmek,II, 95TÜRÜTMEK
: yaratmak; blr ;ey takdir veya ıslah edilmek,II, 303 bkz> törütmekTÜŞ
: eğlek, durak, yolculukta dinlenilecek yer ve konulacak zaman,I, 330TÜŞ
: düş, rüya, düş azması, ihtilam,III, 18, 125, 266TÜŞEMEK
: düş görmek, ihtilam olmak, düşü azmak- III, 266TÜŞ KILMAK
: inmek, toplanmak .III, 17 bkz> tuş kılmak, tilşlenmekTÜŞKÜN
: dikenli kitre ağaçcığı·I, 443 bkz> tüşürkünTÜŞKÜNLENMEK
: dağda kitre ağacı çoğalmakII, 278TÜŞLENMEK
: inmek, toplanmak,I, 222;II, 242 bkz> tuş kılmak, tüş kılmakTÜŞLÜK
: konulacak yer·I, 477TÜŞLÜK ÖDİ
: dinlenmek için yolcular ın gece yarısından sonraki konak vakltleri·I, 477TÜŞMEK
: düşmek; inmek I, 320, 456;II, 13, 81, 137; III, 5, 14, 65, 122, 129, 132, 378, 439TÜŞ ÖDİ
: konulacak zaman, kuşluk vakti· I, 330; III, 125TÜŞRÜM
: eğrilmlş ip yumağı·I, 485 bkz> teşrümTÜŞÜK
: işten güçten kalan, haylaz, dü şkün.I, 387TÜŞÜRGÜ
: çayın ırmağa karışan agzı, degirmenin blr ırmağa olan savağı·I, 490TÜŞÜRKÜN
: kitre ağaçcığı·I, 522 bkz> tüşkünTÜŞÜRMEK
: düşürmek, indirmek·II, 78, 79, 316TÜTEK
: ibrik ve benzeri şeylerin emziği I, 386 bkz> tokurgaTÜTETMEK
: tütütmek·II, 299 bkz> tütitmekTÜTİTMEK
: tütütmek·II, 299 bkz> tütetmekTÜTKÜRMEK
: saldııtmak, kışkırtmak·II, 73 bkz> tütürmekTÜTSÜK
: kinci .I, 476 § tütsük ki şi; kinci adam, yaman düşman·I, 476TÜTÜ
: türlü·I, 179; II, 283TÜTÜN
: duman I, 400;II, 72, 299; III. 16TÜT(Ü)NMEK
: duman tütmek, II, 23 bkz> tutunmakTÜTÜRMEK
: saldırtmak, kışkırtmak II, 73 bkz> tütkürmekTÜTÜŞMEK
: kavga etmek, tutuşmak, çekişmek, avı yakalamağa yardım ve yarış etmek,II, 71, 88, 89 bkz> tutuşmakTÜVEK
: patlangıç·I, 388TÜVEKLİK
: patlangıç için oyulan ağaç dalı·I, 508TÜVİŞMEK
: şişe et dizmekte yardım ve yarış etmek·II, 102 bkz> tevişmekTÜVŞEMEK
: ter, tane tane olmal<· III, 286TÜZ
: halk, reayâ· III, 123TÜZ
: asıl, kök, soy sop, III, 123TÜZ
: düz· I, 60, 121, 325, 376, 433; III, 123TÜZERMEK
: düzelmek· II, 77TÜZEŞMEK
: düzlemekte yardım ve yariş etmek· II, 99, 100 bkz> tüzüşmekTÜZGERMEK
: armağan vermek, II, 179 bkz> tüzgürmekTÜZGÜRMEK
: amnağan vermek·II, 179 bkz> tilzgermekTÜZLİNMEK
: düzelmek, rnüsavileşmek· I, 349 bkz> tüzlünmek, tüzülmekTÜZLÜNMEK
: düzeltmek· II, 243 bkz> tüzlinmek, tüzülmekTÜZMEK
: düzmek, düzeltmek· II, 9TÜZÜLMEK
: düzelmek, tertip ve tanzim edilmek.II, 71, 127, 243;III, 131 bkz> tüzlinmek, tüzlünmekTİLZÜN
: yumuşak huylu·I, 221, 414TÜZÜNLÜG
: yumuşaklık.III, 188 bkz> tüzünlükTÜZÜNLÜK
: yumuşaklık II, 250 bkz> tüzünlügTÜZÜŞMEK
: düzlemekte yardım ve yarış etmek· II, 99 bkz> tüzeşmek