Eski Türkçe Sözlük

Eski Türkçe Sözlük - Türk dilinin, öz Türkçe'nin köklerinden, bin yıl önceki halinden, güzel kapsamlı bir eski Türkçe kelimeler dizini, Divânu Lügati't-Türk dizini.


  1. OBA: oba·I, 86
  2. OBRAK: eskimiş· I, 118 bkz> oprak
  3. OBRAMAK: eskimek, I, 273 bkz> opramak
  4. OBRATMAK: yıpratmak· I, 261 bkz> opratmak
  5. OBU: üstübeç ;.I, 86
  6. OBUZ: katı olan·I, 54
  7. OBUZLUG: sarp,I, 146 bkz> opuzlug § obuzlug yer; sarp, engebeli yer,I, 146
  8. OÇAK: ocak,I, 64, 490
  9. OÇAKLANMAK: ocaklanmak·I, 293
  10. OÇAKLIG: ocaklı·I, 147
  11. OÇAKLIK TİTİK: ocak yapılacak çamur ve benzeri olan her nesne·I, 150 oçakl ık yer ocaklık yer·I, 150
  12. OĞGARMAK: düşünme sonunda anlamak,I, 255
  13. ODGUÇ: ateşin alevì.I, 95, 177, 248
  14. ODLUK: kol kemiğinin kalın yeri· I, 98
  15. ODUNMAK: sönmek, I, 200 bkz> udınmak, udunmak
  16. OGLA: genç, yiğit· I, 129
  17. OGLAGU: bolluk içinde büyüyen· I, 138
  18. OGLAGU KATUN: asaletli, asîl kadın, I, 138
  19. OGLAK: oğlak· I, 65, 119, 468; II, 22, 266, 294; III, 102, 145
  20. OGLAK AY: ükbahar, I, 347 bkz> ulug oglak ay
  21. OGLAN: oğlan, oğul, çocuk, çocuklar· I, 74, 119, 143, 192, 193, 208, 209, 240, 263, 286, 289, 293, 373, 386;II, 4, 19, 26, 74, 93. 121, 154. 209, 210, 212, 218. 244, 272, 294, 300, 302, 329, 340, 341, 344, 348, 351. 354, 366; III, 80,102,108,125,145,196, 202, 25
  22. OGLANSIG: çocuk gibi, çocuk huylu·III, 128
  23. OGLITMAK: üretmek, çoğaltmak· I, 265
  24. OGRADAÇI: uğrayan, uğrayıcı· III, 314 ograg niyet, kurma, kas ıt; uğrama, uğrak· I, 118 ograg dağ yamacı, derenin dönemeci· III, 65 bkz> ogrug, ovrug
  25. OGRAGAN: uğrayan· I,II, 314
  26. OGRAGLI: uğramak isteyen· III, 315
  27. OGRAGLIK: uğramak hakkı olan· III, 315
  28. OGRAGSIK: uğramak hakkı olan· III, 315
  29. OGRAGUÇI: uğrayan, uğrayıcı· III, 314
  30. OGRAKLANMAK: Ograk kılığına girmek,I, 313; II, 279 bkz> Ugraklanmak
  31. OGRALMAK: uğranılmak· I, 247
  32. OGRAMAK: uğramak· I, 125, 160, 274; III, 106, 272, 311, 312, 313. 321. 372
  33. OGRAMSINMAK: uğrar görünmek, III, 322
  34. OGRAŞMAK: uğraşmak· I, 170, 234, 235
  35. OGRATMAK: göndermek, uğraştırmak· I, 261
  36. OGRI: gizli, I, 380;II, 234
  37. OGRI: hırsız; hırsızlık·I, 126, 224, 300, 483; II, 29, 171, 174, 197. 341; III, 75, 89, 423, 429
  38. OGRILAMAK: çalmak, hırsızlık etmek· I, 316, 317
  39. OGRILIK: hırsızlık II, 208
  40. OGRUG: kemiğin ek yerleri, bel kemlğinln boyu-na birleştiği yer; dağ yamacı ve dağın bittiği yer; derenin dönemecl·I, 98, 118; III, 65 bkz> ograg, ovrug § tag ogrug ı; dağın dönemeci· I, 98
  41. OGRULAYU: hırsız gibi· I, 102
  42. OGRULMAK: kemlk yarılıp ayrılmak. I, 247, 248
  43. OGRUŞMAK: kemik yarıp ayırmakta yardım ve yari{ etmek· I, 235
  44. OGUK: çizme· I, 67
  45. OGUL: ogul, çocuk, I, 37, 51, 68, 74, 86, 123, 180, 206, 220, 246, 253, 256, 262, 264, 288, 299, 319, 370, 415, 440, 515, 524;II, 14, 80, 84, 120, 143, 173, 175, 178, 183, 240, 249, 302, 311, 330. 333, 335. 343, 357;III, 33, 58. 78, 87,105, 128,137,141,146,159,
  46. OGULÇUK: ana rahmi, oğulduruk· I, 149
  47. OGULMUK: üstüne hatıl atilmak için uzatılmış olan düz direk· I, 149
  48. OGUR: karşılık, ivaz· I, 53
  49. OGUR: bir işte imkân ve fırsat· I, 53
  50. OGUR: uğur, bereket, devlet· I, 53
  51. OGUR: vakit, zaman· I, 33, 53, 136, 273, 294; II, 68, 321, 322, 362;III, 55, 317
  52. OGUR BOLMAK: yol uğurlu, hayırlı olmak I, 53
  53. OGURLAMAK: vaktinde yapmak; çalmak, hırsızlık etmek·I, 300
  54. OGURLANMAK: vakti yaklaşmak; uğurlanmak, uğurlu olmak; bağışlananın karşılığı verilmek·I, 292
  55. OGURLUG BOLMAK: sırasında ve yerinde olmak·I, 53
  56. OGURLUG IŞ: vaktinde ve yerinde yap ılan 1;.I, 146
  57. OGURLUK: karşılık, ivaz olan,I, 114
  58. OGURMAK: kemik yarıp ayırmak·I, 178
  59. OGUŞ: oymak; hısım, akraba·I, 61, 88, 114; II, 83, 103
  60. OGUŞLANMAK: aile, hısım sahibi olmak, I, 293
  61. OGUŞLUG: aile, hısım sahibi· I, 146
  62. OGUZLAMAK: Oğuz saymak, Oğuzlar'dan saymak, Oğuzlar'a nispet etmek, I, 302; II, 345
  63. OGUZLANMAK: Oğuzlaşmak, Oğuz kılığını almak, Oğuz kılığına girmek, kendini Oguz'lar'dan saymak, I, 293; II, 269
  64. OKSINMAK: pişman olmak, I, 253 bkz> oksunmak
  65. OKSUNMAK: pişman olmak III, 373 bkz> oksınmak
  66. OKŞAG: benzeyen, benzer. I, 118
  67. OKŞAGU: oyuncak; (mecazen) kadın·I, 138
  68. OKŞAMAK: okşamak, şakalaşmak; benzemek; (at) uyumak. I, 282, 283; II, 286
  69. OKŞANÇIG: okşanmaya deger, III, 232 okşatmak benzetmek· I, 262
  70. OK: ok, I,II, 21, 37,157,160,166,170,171,180,193, 199, 217, 222, 237, 267, 275, 326, 393,457, 493,494, 522
  71. OK: paylar ve toprak hisseleri üzerine üle şmek için atılan ok, çekilen kur'a, mirasta dü şen pay· I, 37, 48
  72. OK: hâl anlamına yakın anlamlı bir edat; fiillerde pekitme edat ı; vakit, zaman· I, 37, 71, 160; III, 16
  73. OKA: kefillik, kefâlet. I, 40
  74. OKA ALMAK: kefil olnnak· I, 40
  75. OKÇI: okçu· II, 199
  76. OKILMAK: okunmak· I, 197 bkz> okınmak
  77. OKIMAK: okumak; çagırmak. II, 333; III, 254
  78. OKINMAK: okunmak, okur görünmek· I, 202, 203 bkz> ok ılmak
  79. OKIŞMAK: okuşmak, okumakta yardım ve yarış etmek; (ağrı;mak· I, 186, 359 bkz> okuşmak
  80. OKITGAN: çok okutan· I, 156
  81. OKITMAK: okutmak I, 212 ,
  82. OKITSAMAK: okutmak istemek, çagırtmak istemek· I, 302
  83. OKLUG KİRPİ: büyük kirpi, oklu kirpi· I, 415
  84. OKLUK: sadak, I, 100 okramak yem zamanında kişnemek, homurdanmak· I, 275
  85. OKRAŞMAK: yem zamanında birlikte ki;nemek·I, 235, 236
  86. OKTAM: ok atımı; okluk, I, 107 § bir oktam yer; bir ok atim ı yer·I, 107
  87. OKTAMAK: ok atmak, I, 26; II, 97
  88. OKTAŞMAK: ok atışmak; kur'a içln ok atıçmak· I, 231
  89. OKTATMAK: ok attirnnak· I, 260
  90. OKTA YAZTURMAK: ok atmakta yanıltmak· III, 95
  91. OKUŞMAK: çağrı;mak· I, 183; II, 103 bkz> okışmak
  92. OK YILAN: kendisini insan üzerine atan yılan, I, 37;III, 29
  93. OL: o,-dır,-dir,-dur,-dür.I, 20 21, 22, 24,25, 27, 33, 34, 36, 37, 38, 39, 40, 46, 60. 61, 71, 72, 76, 77, 97,108,126, 129, 132, 136, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 164, 165, 166, 168, 169, 170, 171, 172, 173, 174, 176 ,177, 178, 179, 180, 181, 182, 183, 184,
  94. OLDAÑ: pabuç altı, tabanı, mestin alt yanı· I, 116 bkz> uldañ
  95. OLDRUM: kötürüm, yatalak, oturum· III, 412
  96. OLDUK: nalsız, yalın ayak· I, 101 bkz> ulduk
  97. OLDURMAK: oturmak· III, 235 bkz> olturmak
  98. OLGUN: olgun· III, 167
  99. OLGUTMAK: oturtmak· I, 260 bkz> olhutmak
  100. OLHUTMAK: oturtmak·I, 260 bkz> olgutmak
  101. OLMA: testi, çanak çömlek·I, 130 ,375; II, 234; III, 182 bkz> ulma
  102. OLTURMAK: oturmak·I, 219, 224, 374, 413; II, 21; III, 230 bkz> oldurmak
  103. OLUK: oluk, yalak· I, 67
  104. OLUK: küçük kayık, I, 68
  105. ON: sayıda 011. I, 49, 69, 219
  106. ONU: onu· III, 238
  107. ONUNÇ: sayıda onuncu· I, 132, 133;III, 449, 450
  108. : kolay·I, 41 bkz> oñay
  109. : sağ, solun karşıtı· I, 41 § oñ elig; sağ el·I, 41, 72
  110. OÑAY: kolay·I, 41, 244, bkz> ong
  111. OÑİKLANMAK: zülüflü olmak, takma saçlanmak. I, 311, 312 bkz> öñlklenmek
  112. OÑMAK: solmak· I, 175 bkz> oñukmak
  113. OÑUKMAK: solmak, rengi atmak, hastalık ve benzerlerinden dolay ı buruşmak, tazeliğlni ve parlaklığını kaybetmek· I, 175. 216;III, 394, 395 bkz> oñmak
  114. OÑULMAK: iyileşmek, düzelmek, lyl olmak, 1 216, 217; III, 395
  115. OP: harman dövmek Için koşulan öküzlerin ortasında bulunan öküz· I, 34 bkz> mama
  116. OPMAK: hõpürdeterek içmek,I, 172 bkz> öpmek
  117. OP OP: eşeğin ayağı kaydığında ,söylenen söz· I, 34
  118. OPRAK: yıpranmış, yıpramış, eskimiş· I, 118; III, 16, 38 bkz> obrak
  119. OPRAMAK: yıpramak· I, 273; III, 358 bkz> obramak
  120. OPRAŞMAK: yıpraşmak, yıpranmaya başlamak· I, 231. 232
  121. OPRATMAK: yıpratmak·I, 261 bkz> obratmak
  122. OPRI: obruk, çukur; dere· I, 125; III, 134
  123. OPRUŞMAK: içmekte yardım ve yarış etmek·I, 232 bkz> öprüşmek
  124. OPUZLUG: sarp,I, 146 bkz> obuzlug
  125. OR AT: donu al ile doru arasında bulunan at· I, 45'
  126. ORDU: hakanın oturduğu şehir.I, 124
  127. ORDU: sıçan, köstebek gibi yerde ya şayan hayvanların yuvası· I, 124
  128. ORDU BAŞI: hakanların döşeyicisi, yaygıcısı. I, 124
  129. ORDULANMAK: başşehir edinmek· I, 296 bkz> ordulanmak
  130. ORDUTAL: hamamotu. I, 124 bkz> arğutal, urdutal
  131. ORDULANMAK: yurt tutmak, yerleşmek·II, 294 bkz> ordulanmak
  132. ORGAK: orak· 1. 14, 119;II, 128, 244, 307;III, 45, 267
  133. ORILAŞMAK: bağrışmak, çağrışmak.I, 239 bkz> orlaşmak, urılamak, urılaşmak, urlamak, yurlamak
  134. ORLAŞMAK: bağrışmak, çağrışmak.I, 239 bkz>orılaşmak, urılaşmak, urlamak, urlaşmak, yurlamak
  135. ORMAK: kesmek, biçmek, vurmak, urmak·I, 14, 172; III, 45
  136. ORNAMAK: yerleşmek, yer tutmak, yer edinmek; (güne ş) batmak, kaybolmak.I, 288
  137. ORNATMAK: yerine koymak·I, 266
  138. ORPATMAK: ürpertmek, saçını dağıtmak,I, 259, 260 bkz> örpeşmek, ürpekmek, ürpermek, ürpeşmek
  139. ORTAK: ortak·I, 99, 439;III, 71
  140. ORTAKLIK: ortaklık II, 90
  141. ORTU: orta,I, 124,125 bkz> otra, otru, utru § ortu er; orta ya şlı adam·I,124 § kün ortu; ögle vakti.I, 124
  142. ORTULAMAK: ortalamak, ortasına varmak, I, 316
  143. ORU: şalgam, buğday ve buna benzer şeyleri saklamak için kazılan çukur,I, 87
  144. ORULMAK: biçlmek I, 194, 195
  145. ORUM: kesim·I, 75 § bi orum ot; bir orakta çıkarılan ot·I, 75
  146. ORUN: yer, mekân, ınevki.II, 72, 177; III, 222, 430
  147. ORUNÇ: rüşvet, gevik· III, 449 bkz> urunç
  148. ORUNÇAK: emanet· I, 148, 149
  149. OSRUK: osuruk· I, 99
  150. OSRUŞMAK: osuruşmak· I, 234
  151. OSUG: bir nesnenin bir nesneye de ğişmesi, bir nesnenin bir nesne ile kar; ılandırılması· I, 64 osuglamak hile ile kilit açmak· I, 306 bkz> üsüglemek
  152. OSURGAN: osurgan, çok osuran· I, 156
  153. OSURMAK: osurmak·I, 178
  154. OT: ot, hayvan yemlerinin hepsi·I, 14, 35, 65,75, 169, 172, 195, 225, 255, 342, 415, 469; II, 79, 108, 133, 294, 330, 348, 351; III, 4, 47, 68, 122, 141, 200, 263, 277, 287, 374, 436, 442 § çivgin ot; hayvanları semirten ot· l, 443
  155. OT: ilâç, em, zehir. I, 35, 47, 154, 514, 515;II, 72, 116, 127, 176, 315, 345;III, 224, 252
  156. OT: ateş, duman,I, 43, 164, 176, 177, 183, 195, 200, 202, 208, 230, 332, 400, 499, 513, 514,522;II, 78, 100, 133, 144. 176, 245, 292, 293, 299, 302, 353, 358; III, 16, 23, 63, 65, 96. 97, 265, 341, 348, 430
  157. OTAÇI: hekim, ilâç yapan,I, 35, 299
  158. OTAG: otag·III, 208
  159. OTAMAK: ısınmak, odun yakmak; ilâç yapmak·III, 252
  160. OTGARMAK: otlatmak·I, 225
  161. OTGUN: eğerin solunda kolanın geçirilerek dile bağlanan enli bir kayışı·I, 107
  162. OT KARAK: gözün gören yeri·I, 382
  163. OTLAMAK: otlamak,I, 285
  164. OTLANMAK: ateşlenmek, ateş kesilmek, ateş gibi olmak; öfkelenmek·I, 297
  165. OTLUG: otlu·I, 98
  166. OTLUG: yemlik, ahır,I, 98
  167. OTRA: orta, ortada, arada,I, 125, 188, 308;II, 89, 287 bkz> ortu, otru, utru
  168. OTRAN: don, elbise,I, 108
  169. OTRU: karşı, õn, ara, orta, ortasında·I, 68, 126, 494; II, 28, 145;III, 40, 156, 422 bkz> ortu, otra, utru
  170. OTRUG: ada·I, 97
  171. OTRULANMAK: yüz yüze gelmek·I, 296, 297 bkz> utrulanmak
  172. OTRUNMAK: karşı koymak istemek·I, 251 bkz> utrunmak
  173. OTRUŞMAK: karşı koymak, karşı gelmek, karşılaşmak·I, 232 bkz> utru;mak ottuz say ıda otuz·I, 142
  174. OTULMAK: ekini bozan bitkiler keslimek, ba şi vurulmak.I, 193 bkz> utulmak
  175. OTUÑ: odun·I, 14, 67, 70, 134, 272, 449;II, 238, 341;III, 153, 187, 246, 249, 252, 292, 351 otuñluk odunluk,I, 162 ot yem karabiber, klmyon glbi tohum ve baharlar,III, 5
  176. OVRUG: kemiğin ek yerlerl, bel kemiğinln boyunla birleştiği yer; dagın yamacı ve bittiği yer,I, 118 bkz> ograg, ogrug
  177. OVUNMAK: oğuşturmak,I, 202;II, 147 bkz> uvunmak
  178. OY: yerdeki oyukluk, çukurluk·I, 49, 146
  179. OY: at yagız at, I, 49
  180. OYMA: çizme yapılacak Tnrkmen keçesi· II, 100, 207
  181. OYMAK: oymak, yerleştirmek, sıkıştırmak, I, 174
  182. OYNAGU YER: oynanacak yer,I, 121 oynak i şler oynak kadın·I, 120
  183. OYNAMAK: oynamak.I, 225. 226, 240;II, 114, 226;III, 131, 377
  184. OYNAŞ: oynaş, başka biriyle sevişen kadın,I, 120
  185. OYNATMAK: oynatmak,I, 271
  186. OY OBUZ: basık, düz yer·I, 54
  187. OY OBUZLUG YER: sarp, engebeli yer·I, 146 bkz> oy opuzlug yer
  188. OY OPUZLUG YER: sarp, engebeli yer·I,146 bkz> oy obuzlug yer
  189. OYTURMAK: oydurmak, bastırmak, sıkı;tırmak· I, 269
  190. OYUK: hayal, belge, bostan höyügü·I, 81, 85, 384
  191. OYULMAK: oyulmak, çukurlaşmak, sıkıştırılınak· I, 268, 269 oyun oyun, yar ış,I, 85;II, 25
  192. OYUŞMAK: oymakta ve basmaktä yardım ve yarış etmek· I, 268
  193. OZGAN AT: çok ileri giden, başkalarını geçenat· I, 470
  194. OZITGAN: daima ileri sürüp geçerek kazanan·1, 155
  195. OZITMAK: ileri sürmek·I, 155
  196. OZMAK: başkasından lleri geçmek· I, 173 bkz uzmak
  197. OZUK AT: koşu ve benzerlerinde lleri glden ve ba şka atları geçen at·I, 66
  198. ÖÇ: öç, hınç, kin, 111^111.I, 41, 43, 44, 50, 230; II, 103
  199. ÖÇEŞ: yarış, t, 61
  200. ÖÇEŞMEK: yarış etmek· I, 61, 181
  201. ÖÇLÜG: öcü ve hıncı olan,II, 283
  202. ÖÇRÜŞMEK: söndürmek, yatıştırmak.I, 233
  203. ÖÇÜRMEK: söndürmek, yatiîtırmak, soluğunu kesmek·I, 176, 177, 522 bkz> üçürmek
  204. ÖÇÜT: öç, I, 50
  205. ÖD: duvarda ve ağaçta delik,I, 31 bkz> öt
  206. ÖD: zaman, vakit; mevsim, hava· I, 44, 330, 353; II, 77, 101; III, 125 bkz> öd
  207. ÖD: sığır, ôküz, I, 45, 346 bkz> ud, ud
  208. ÖDÜRMEK: seçmek, üstün tutmak, III, 11 bkz>ad ırmak, edirmek, ödürmek, udurmak, üdürmek
  209. ÖD: öz, kendi. f, 243 öd zaman, vakit· I, 245, 477; II, 68, 321;III, 190, 191
  210. ÖD: dag arasındaki dere, geçit·I, 110 bkz> öz, özi
  211. ÖDİK: sevgi· II, 144, 311 bkz> üdik
  212. ÖDLEK: zaman, felek, I, 41, 82, 103;II, 196, 234, 304. 335;III, 41, 233, 425
  213. ÖDRÜLMEK: ayrılmak, seçilmek·I, 247
  214. ÖDRÜM: her şeyin seçilmişi.I, 107
  215. ÖDRÜNDİ: üründülenmiş, seçilmi;· I, 145
  216. ÖDRÜŞ: birtakım şeyler arasında muhayyerlik, seçim· I, 96
  217. ÖDRÜŞMEK: seçmekte yardım ve yarış etmek, I, 234
  218. ÖDÜRGEN: her şeyi seçen, üyürtleyen. I, 157
  219. ÖDÜRMEK: seçip ayırmak. I, 144, 370; III, 228 bkz> ad ırmak, edirmek, ödürmek udurmak, üdürmek,
  220. ÖFKE: öfke· I, 195 bkz> öpke
  221. ÖGDİ: alkış,I, 515
  222. ÖGE: çok akıllı, yaşlı kimse, ulusun büyüğü.I, II, 48, 90, 310, 356
  223. ÖGELEMEK: "öge" demek, "öge" adı vermek I, 310 bkz> öklemek
  224. ÖGE TEGİT: orta halli adamların büyüklerine ve hakan çocuklar ının küçüklerine verilen ungun, I, 356
  225. ÖGEY: üvey· I, 123 § ögey ogul
  226. ÖGMEK: ögmek, sena etmek·I, 174, 472; II, 38
  227. ÖGRENMEK: 1
  228. ÖGRETMEK: öğretmek· I, 261
  229. ÖGREYÜK: görenek, âdet, I, 159, 160
  230. ÖGSEMEK: öğmek istemek·I, 277, 278
  231. ÖGTÜRMEK: öğdürmek I, 223
  232. ÖGÜLMEK: öğülmek, ögünmek·I, 198; III, 343
  233. ÖGÜNÇ: ögünç, öğünme.I, 132; III, 449
  234. ÖGÜNGÜÇİ: kendini öğen· I, 203
  235. ÖGÜNMEK: kendini öğmek· I, 140, 203. 252, 309
  236. ÖGÜR: koyun, geyik, bağırtlak ku;u, deve, cariye gibi şeylerín toplu bir halde bulunmas ı, bunların sürüsü, bölük· 1. 54, 236, 285, 389;II, 153;III, 6
  237. ÖGÜRLENMEK: at sürüsü, aygıra sahip olmak,başka hayvahlar sürü ve bölük hallne gelmek·I, 292
  238. ÖGÜRLÜG ER: koyun ve benzerl hayvanlardan sürüsü bulunan adam·I, 152 § ögürlüg adg ır; kısrakları, eşleri bulunan aygır·I, 152
  239. ÖGÜŞMEK: öğü;mek·I, 187
  240. ÖGÜT: ögüt, vaaz· I, 51, 89, 102, 440;III, 46, 155, 440 bkz> ötlük, övüt
  241. ÖGÜTLEMEK: ögüt vermek, öğütlemek I, 299
  242. ÖK: akıl ve anlayış,I, 48, 96, 243 bkz> öksüz
  243. ÖK: orta yaşı bulup büyümüş hayvan·I, 48 § ök at; dört ya şını geçmiş at·I, 48
  244. ÖK: kendi·I, 71
  245. ÖKİL: çok, J, 74
  246. ÖKLEMEK: "öge" adı vermek· I, 310 bkz> ögelemek
  247. ÖKLENMEK: dinlenmek; önceden anlamay ıp sonradan anlamak; (çocuk) büyumek,I, 259, 298
  248. ÖKLİMEK: aıtmak, çoğalmak; büyümek.I, 287, 362;II, 366
  249. ÖKLİTMEK: çoğaltmak II. 366
  250. ÖKLÜNMEK: yığılmak.I, 258
  251. ÖKLÜŞMEK: birbiri üzerine yığılmak, toplanmak·I, 241
  252. ÖKLÜTMEK: çoğaltmak, arttırmak.I, 264
  253. ÖKME: yığılan her ;ey,I, 130 bkz> ökmek § ökme toprak; y ığma toprak,I,130
  254. ÖKMEK: yığmak, biriktirmek· I, 168
  255. ÖKMEK: toplanmış olan her nesne· I, 105 bkz> ökme
  256. ÖLSEMEK: ölmek istemek I, 278
  257. ÖLŞEMEK: acıkıp gözleri kararmak, açlıktan bayılayazmak·I, 283 bkz> elşemek
  258. ÖLŞETMEK: acıktırarak gözü görmez etmek·I, 262, 263 bkz> el şetmek
  259. ÖLÜG: ölü,I, 15, 72, 463; II, 27, 110, 127, 128, 139, 179, 311, 324;III, 272, 309, 424
  260. ÖLÜGSEMEK: ölmek istemek·I, 303
  261. ÖLÜM: ölüm·I, 47, 75, 516;II, 74, 134;III, 327. 339
  262. ÖLÜT: birbirini öldürme, öldürüşme·I, 52
  263. ÖLÜTÇİ: öldüren, katil·I, 52
  264. ÖLÜT ER: kuvvetten düşmüş, yaşlı kimse·I, 52
  265. ÖLÜTLEMEK: çarpı;mak, aralarında ölüm olayazmak·I, 299
  266. ÖMEK: düşündükten sonra anlamak.I, 11
  267. ÖMGEN: şah damarının iki tarafında bulunan damar, I, 1·20
  268. ÖMZÜK: eğerin ön ve arka tarafları, 11011.I, 105
  269. ÖKMEK: kadınların kulaklarına taktıkları altın veya gümüşten yapılmış halka·I, 105
  270. ÖKMEKLENMEK: küpelenmek, küpe sahibi olmak· I, 314
  271. ÖKSEMEK: yıgmak istemek I, 278
  272. ÖKSÜZ: öksüz; şaşkın, akılsız·I, 96 bkz> ök
  273. ÖKTÜRMEK: yığdırmak·I, 223
  274. ÖKÜLGEN: daima yığılan,I, 159
  275. ÖKÜLMEK: yığılmak, toplanmak, I, 198, 437; II, 285
  276. ÖKÜM: yığın. I, 75 bkz> ökün § öküm toprak; bir tarafa toplanm ış toprak· I, 78
  277. ÖKÜN: para, gül ve buna benzer şeylerin yığını· I, 75, 78 bkz> öküm
  278. ÖKÜNÇ: pişmanlık· I, 132;III, 449
  279. ÖKÜNMEK: pişman olmak I, 132, 200, 203; III, 361
  280. ÖKÜŞ: çok I 62, 89,167,233, 467, 477, 516; II,156; III, 373, 374
  281. ÖKÜŞLENMEK: çok saymak; çok sanmak· I, 303
  282. ÖKÜŞ YILKI: haşarı hayvan, harın at· I, 62 390, 438, 498, 501,
  283. ÖKÜŞ YILKI: haşarı hayvan,
  284. ÖKÜZ: ırmak, dere,I, 59, 513; III, 191, 341
  285. ÖKÜZ: öküz· I, 59, 446, 528; III, 421
  286. ÖKÜZLENMEK: öküz sahibi olmak I, 293
  287. ÖL: ıslak, yaş, nem,I, 48, 338
  288. ÖLDECİ: ölecek,I, 438;III, 267
  289. ÖLDÜRMEK: öldürmek-I, 224, 522
  290. ÖLİMEK: ıslanmak·II, 324;III, 256
  291. ÖLİŞMEK: nemlenmek, yaşlık yayılmak·I, 189
  292. ÖLİTMEK: ısıtmak I, 213;II, 324
  293. ÖLMEK: ölmek I, 15, 38, 41, 54, 115, 228;III, 47
  294. ÖNDÜRMEK: (bitki) bitirmek, yetlştirmek; yöneltmek·I, 225
  295. ÖNMEK: (bitki) bitmek, yetişmek, neşvünema bulmak; bitmek ,I, 35, 65, 169, 424; II, 21, 204, 328; 111. 359
  296. ÖÑ: ön, önce, öndün.1, 40, 115
  297. ÖÑ: renk, bir şeyin rengi,I, 41
  298. ÖÑDÜN: öndün, önce·I, 40, 115
  299. ÖÑDÜNKİ: önceki, III, 14
  300. ÖÑEYÜK: bir şeye, bir kimseye mahsus olan, ayr ılan, özel I, 162
  301. ÖÑİ: ba;ka, I, 135 bkz> öñin
  302. ÖÑİK: kadınların takma olarak keçi kılından yaptıkları zülüf· I, 135 § öñik yörgeyek; ulanm ış zülüf·I, 135
  303. ÖÑİKLENMEK: zülüflü olınak, takma saç (zülüf) takmak. I, 311, 312 bkz> oñ ıklanmak
  304. ÖÑİN: başka, başkası·I, 94, 135 bkz>
  305. ÖÑİ ÖÑLENMEK: renklenmek, kızarmak, hastalıktan sonra rengi yerine gelmek·I, 289
  306. ÖÑLÜG: renkli.I, 41
  307. ÖÑMEK: delmek· I, 174 bkz> öñmek
  308. ÖÑÜK: yastıkların uçlarına yapılan ipek Sal kımlar, saçaklar· I, 135
  309. ÖPKE: akciğer, ciğer · I, 128;II, 144; III, 393
  310. ÖPKE: öfke, kızgınlık· I, 125, 128, 158, 164,176, 233;III, 392, 428 bkz> öfke
  311. ÖPKELEMEK: ciğerine vurmak; öfkelenmek,I, 317; III, 208 bkz> öpkilemek
  312. ÖPKLİEMEK: öfkelenmek, kızdığı için yüz çevirmek· i, 317 bkz> öpkelemek
  313. ÖPMEK: öpmek·I, 163, 280
  314. ÖPMEK: içmek,I, 163; III, 122 bkz> opmak
  315. ÖP ÖP: bir kimse çok öğünüp de dediğini tanıklayamazsa, o kimse için söylenir· I, 43
  316. ÖPRÜLMEK: -içiilmek 1. 245, 246
  317. ÖPRÜŞMEK: içişmek, höpürdetişmek, içmekte yardım ve yarış ^ş0^I, 232 bkz> opruş-mak
  318. ÖPSEMEK: öpmek istemek·I, 275, 280
  319. ÖPTÜRMEK: öptürmek I, 217
  320. ÖPÜLMEK: öpülmek .. I, 193
  321. ÖPÜM: yudum·I, 75
  322. ÖPÜNMEK: içer gibl görünmek·I, 198
  323. ÖPÜRGEN: daima, çok içiren I, 157
  324. ÖPÜRMEK: içirmek I, 171, 176
  325. ÖPÜRTMEK: içirtmek III, 427
  326. ÖPÜŞ: öpüş (iki kişi arasında)·I, 60
  327. ÖPÜŞMEK: õpüşmek·I, 180
  328. ÖR: kaftanın koltuk altları· I, 45
  329. ÖRÇÜK: örülmü; saç· I, 103 bkz> örgüf, örküç
  330. ÖRDEK: ördek·I, 103, 104, 222, 528; II, 26; III, 17, 391
  331. ÖREN: her şeyin kötüsü·I, 76
  332. ÖRGEN: urgan,I, 108, 195
  333. ÖRGÜÇ: kadınların başlannda bulunan saç ör-güsü, örülmü ş saç·I, 95, 103 bkz> örçük, örküç
  334. ÖRGÜÇLENMEK: örgülü saç sahibi olmak·I, 312, 313
  335. ÖRİMEK: içten çürümek·III, 252, 253 bkz> ürimek
  336. ÖRK: yular; at tavlası, 1; 43
  337. ÖRKLEMEK: örklemek, sıkı sıkıya bağlamak. III, 443
  338. ÖRKÜ: örküç, hörküç,I, 129
  339. ÖRKÜÇ: örülmüş saç,I, 103 bkz> örçük, örgüç
  340. ÖRKÜÇ: dalga·I, 95
  341. ÖRKÜÇ: sacayagı.I, 95
  342. ÖRKÜÇLENMEK: dalgalanmak.I, 95, 312
  343. ÖRKÜÇLENMEK: sacayaklanmak.I, 313
  344. ÖRLENMEK: belirmek, çıkmak, yükselnìek.I, 257, 258 bkz> örmek
  345. ÖRMEK: belirmek, çıkmak, kopmak, yükselmek (bulut).I, 139, 173, 257; III, 398 bkz>örlenmek
  346. ÖRMEK: õrmek, I,II, 172, 173
  347. ÖRME SAÇ: õrme saç, I,II, 129
  348. ÖRPEŞMEK: (tüy) ürpermek. I, 229, 230 bkz>orpatmak, ürpekmek, ürpermek, ürpe şmek
  349. ÖRT: yangın, yanan nesne· I, 42
  350. ÖRTELMEK: yakılmak. I, 245
  351. ÖRTEMEK: yakmak. I, 129, 245, 272; III, 356
  352. ÖRTENMEK: yanmak, tutuşmak, kızarmak· I, 251; II, 133
  353. ÖRTEŞMEK: karşılıklı birbirini yakmak; saldırışmak .I, 231; II, 219
  354. ÖRTETMEK: yaktırmak· I, 260 örtgün samanı ayrılmış harman, çeç· III, 412, 416 bkz> örtkün
  355. ÖRTKÜN: harman, samanı ayrılmış harman, çeç; harman zamanı·I, 402, 526;II, 214; III, 412,416 bkz> örtgün
  356. ÖRTRNEK: örtmek· II, 26; III, 425
  357. ÖRTMEN: dam, satıh· III, 412
  358. ÖRTÜK: bir şeyin örtüsü, eğer örtüsü· I, 103
  359. ÖRTÜLMEK: örtülmek, kapalı kalmak; kanşmak·,I, 139, 244; II, 237
  360. ÖRTÜNMEK: örtünmek· I, 250
  361. ÖRTÜŞMEK: örtmek, örtmekte yardım etmek, birbírini örteyazmak· I, 230, 231; II, 97
  362. ÖRÜK: örülmüş olan her nesne· I, 69
  363. ÖRÜK: bir yerde bir müddet kalmak· I, 69
  364. ÖRÜLEMEK: ayakta kesmek, boğazlamak, I, 309, 310
  365. ÖRÜMÇEK: örümcek, I, 152
  366. ÖRTİÑ: gençlerin tirnakları üzerinde bulunan aklık,I, 134 bkz> ak, ürüñ § tırñak örüñi; tırnak beyazlığı· I, 134
  367. ÖRÜÑ: arpacıya (afsuncuya) verilen para· I, 134
  368. ÖRÜŞMEK: belirmek, yükselmek. I, 186
  369. ÖRÜŞMEK: örmekte yardım ve yarış etmek I, 183 örü tartmak birbirine yard ım etmek· III, 382
  370. ÖSTİKMEK: özlemek, istek göstermek, I, 244 bkz> öztikmek
  371. ÖŞERGEN: açlık ve benzerlerinden daima gözü kararan.I, 157
  372. ÖŞERMEK: açlıktan göz kararmak. I, 178; III, 68
  373. ÖT: acılık; öt kesesi·I, 43
  374. ÖT: delik, çukur·I, 31, 43, 276; II, 119, 247; III, 263 bkz> öd
  375. ÖTELMEK: çalışmak, yorulmak,I, 193
  376. ÖTEMEK: ödemek, III, 251
  377. ÖTGEN: çok öten.I, 473
  378. ÖTGÜNMEK: yansılamak, takllt etmek ve bunda yar ış etmek,I, 254
  379. ÖTGÜRMEK: ötüıtmek, sürdürmek; göndermek bir şeyi bir şeyin içinden öteye geçirtmek.I, 226, 227
  380. ÖTGÜRÜŞMEK: bir şeyi bir şeye geçirmekte yardım ve yarış etmek; mektupla;nnak·I, 232 bkz> ötrü şmek
  381. ÖTKİ: ivaz, bedel, karşılık·I, 128
  382. ÖTKÜNÇ: hikâye,I, 161 bkz> ötükünç
  383. ÖTKÜNMEK: hikâye söylemek; hakana dilek sunmak· I, 161, 199 bkz> ötünmek
  384. ÖTLEŞMEK: yağma zamanında eşya dellk deşik olmak. I, 238, 239
  385. ÖTLEŞMEK: savaşmak, uğraîmak,I, 239
  386. ÖTLÜG: delikli, delinmiş .III, 30
  387. ÖTLÜK: ögüt,I, 102 bkz> ögüt, övüt
  388. ÖTMEK: ötmek·I, 529;II, 290;III,178,194, 240, 384
  389. ÖTMEK: bir şeye geçmek; delmek; boşalmak, (karın) sürmek, I, 171, 371, 424; II, 303
  390. ÖTMEK: (yenecek) ekmek· II, 268, 276; III, 57
  391. ÖTNÜ: ödünçI, 130 bkz> ötünç
  392. ÖTRÜM: müshil, sürgün ilacı I, 106, 226
  393. ÖTRÜŞMEK: göndermek, herhangi bir şeyde yardım ve yarış etmek·I, 232 bkz> ötgürüşmek
  394. ÖTSEMEK: öte geçmek istemek, delip geçmek istemek I, 276
  395. ÖTTÜRMEK: öttürmek·I, 217 bkz> ötürmek
  396. ÖTUŞ ÖTUŞ: bir çeşit çocuk oyununda "arkada şını, yanındakini, it" anlamına söylenen söz·I, 61
  397. ÖTÜG: kusma· I, 68
  398. ÖTÜK: hikâye; hakana sunulan dilek· I, 68, 199
  399. ÖTÜKÇİ: ötüncü, hakan yanında şefaatçi .II, 144
  400. ÖTÜGLÜK KİŞİ: hakandan dileği olan kimse· I, 152 ,
  401. ÖTÜKÜNÇ: hikaye.I, 161 bkz> ötkünç
  402. ÖTÜNÇ: ödünç· I, 131;III, 448 bkz> ötnü
  403. ÖTÜNMEK: büyüklerden bir dilek istemek·I, 376 bkz> ötkünmek ötünmek hikâye söylemek·I, 199 bkz> ötklinmek
  404. ÖTÜRMEK: hatırlatmak· I, 267
  405. ÖTÜRMEK: delmek, I, 176; II, 44
  406. ÖTÜRMEK: hatırlatmak I, 176 bkz> öttürmek
  407. ÖTÜŞ: bir çeşit çocuk oyunu; bu oyunda ütme, yutma· I, 60 bkz> ütü ş
  408. ÖVÜT: öğüt, nasihat- I, 102 bkz> ögüt, ötlük
  409. ÖV: ev· I, 81 bkz> ef, ev, ev, üv, üv
  410. ÖVMEK: ufalamak I, 166 bkz> uvmak, uvmak
  411. ÖYEZ: öyez, övez, bir çeşit sivrisinek I, 84
  412. ÖYLE: öğle vakti· I, 113 bkz> özle
  413. ÖZ: öz, kendi, nefs; can, ruh, gönül,I, 45, 46, 63, 154, 201, 202, 203, 206.210, 243, 251, 254, 296, 298, 300, 309, 384, 433. 464, 504,513;II,141,145,146,147 ,149,150,151, 155,157, 159, 238, 240, 241, 244, 245, 248, 249,252, 254, 313, 315;III, 5, 14, 33, 43,
  414. ÖZ: yürek ve karnın içindeki nesne· I, 46
  415. ÖZ: yağ· I, 36, 45
  416. ÖZ: iki dağ arasında bulunan dere,I, 46 bkz> öğ, özi
  417. ÖZ: ağaç özü·I, 46
  418. ÖZ: sağır·I, 45 bkz> üz § öz kül; sağır adam· I, 45
  419. ÖZEK: beliniç yanında bulunan damar·I, 71
  420. ÖZEKLEMEK: ;ah damarını kesmek, şah damarına vurmak, I, 306
  421. ÖZELMEK: özlemek III, 131
  422. ÖZİ: iki dağ arasındaki yol, geçit·I, 89 bkz> öd, öz
  423. ÖZ KİŞİ: hısım·I, 46 özle öğle vaktl·I, 114 bkz> öyle
  424. ÖZLEMEK: külde plşlrmek, közleme yapmak, I, 286
  425. ÖZLÜG: yağlı· I, 36, 45
  426. ÖZLÜK: hususi, hususi at· III, 438
  427. ÖZTİKMEK: õzlemek, istek gösternnek·I, 244 bkz> östlkmek
  428. ÖZÜK: kadınlara verllen ungun·I, 71 § altun özük; alt ın gibi temiz ruhlu kadın,I, 71 § ertini özük; bedeni inci gibi temiz olan kad ın· I, 71
  429. ÖZÜK: oyularak havuz yapılan her yer· I, 71
  430. ÖZÜK SUV: büyük derelerden ayrılan her çay,kol· I, 71
  431. PAMUK: pamuk,I, 380;III, 346
  432. PARS: yırtıcı bir hayvan; Türkler'in onikili yıllarından 611-1.I, 344, 346 bkz> bars
  433. PARTU: üste giyilen hırka, pardesü·I, 416 bkz>bertü
  434. PAT: cibre, her nesnenin çöküntüsü.I, 319
  435. PAT: ses ifade eden kelime· I, 319, 320
  436. PATLAMAK: kolalamak, mayalı bir tortu ile tortulamak,III, 291 bkz> batlamak
  437. PAT TÜŞMEK: ağır bir şey düşerken ses çıkarmak· I, 320
  438. PEKMES: pekmez, I, 448 bkz> bekmes
  439. PERÇEM: alâmet, belge,I, 483 bkz> beçkem
  440. PIŞIG: pişmiş.I, 372, 373, 379, 455;II,124; III, 23, 321 bkz> p ışık
  441. PIŞIG KERPİÇ: pişmiş kerpiç, tuğla, kiremit· I, 373, 455
  442. PIŞIGLAMAK: pişirmek· III, 335, 336
  443. PIŞIK: pişmiş·I, 379;III, 23 bkz> pışıg
  444. PIŞMAK: pişmek, olmak, kımız tulumıınu olması için sallamak.I, 169;II, 12,120; III, 321, 382
  445. PIŞRILMAK: pişirilmek. III, 32
  446. PIŞURMAK: pişirmek, II, 78
  447. PİS: pis, dağar ve tulum gibi şeylerin dibinde kalan çöküntü, tortu· I, 328
  448. PİSTİK: egrilmek üzere hazırlanmı;, atılmış pamuk sümeği· I, 476 bkz> bistik
  449. PİSTİK: fitil· I, 476 bkz> bistik
  450. PORSMUK: porsuk· III, 417 bkz> porsuk
  451. PORSUK: porsuk·III, 417 bkz> porsmuk
  452. POV: bayatsımak veya kokuşmak sonu ekmek üstünde beliren ye şillik. III, 129
  453. PÖTÜRMEK: sağlam hale koymak ispat etmek· II, 72, 73 bkz> bütürmek
  454. PUS: sis, duman· III, 124 pusarmak pusarmak, sislenmek· II, 78
  455. PUS BOLMAK: puslanmak, duman |nmek· III, 124
  456. PUSMAK: pusu kurmak, pusuya girmek, I, 434; II, 10 bkz> püsmek
  457. PUSUG: pusu· I, 372, 407 bkz> püsüg
  458. PUSUGLUG: pusu kuran· I, 496 § pusuglug yag ı; pusu kuran düşman· I, 496
  459. PUSUKMAK: pusuya girmek, II, 116
  460. PUSUŞMAK: birbirine pusu kurmak·II, 101
  461. PUŞAK: kederli. I, 154, 378 bkz> bu şak, buşgan
  462. PUŞMAK: sıkılmak (can), usanmak· I, 373;II, 12, 145; III, 262 bkz> bu şmak
  463. PUŞUG: can sıkıntısı· I, 373 bkz> buşug
  464. PÜRÇEK: insanın kâkülü, perçeml, atın perçemi. I, 476
  465. PÜRÇEKLENMEK: pürçeklenmek, yelesi çıkmak, kâkül (perçem) çıkmak· II, 276
  466. PÜRKÜRMEK: bulutlanmak, bürünmek; püskürmek, fışkırmak.II, 170, 171
  467. PİLRLENMEK: tomurcuklanmak, filizle^mek. II, 237, 238
  468. PÜSMEK: pusu kurmak; çok dövmek, I, 385; II, 10 bkz> pusmak
  469. PÜSTÜLİ: "karapazı" denilen, yenilen bir ot·I, 451 bkz> büsteli
  470. PÜSÜG: pusu,I, 385 bkz> pusug
  471. PÜŞKEL: yufka, pide glbl ince ekmek, çörek·I, 481 bkz> büskeç
  472. RAK: fazlalık bildiren edat·I, 7
  473. RAPÇAT: angarya, beyin halkın gölüklerini alıp üzerine yük yükletmesi .I, 451
  474. -SA: şart bildiren ek,III, 207
  475. SA: "sen" anlamına bir kelime·III, 208
  476. SABAN: sapan, çift ve çiftçi takım ve aygıtları; çifçilik·I, 402;II, 214; III, 216
  477. SABANLAMAK: sapanla sürmek· III, 342 bkz> sapanlamak saç saç (ba ştaki)· I, 14, 42, 69, 172, 176, 246, 319, 321, 342, 354, 403, 488;II, 126, 145, 316, 358; III, 47, 84, 85, 207, 260, 386, 401
  478. SAÇ: tava· III, 347
  479. SAÇGAK KİŞİ: malını saçan, israf eden kişi I, 470
  480. SAÇGIRMAK: saçtırayazmak· II, 187 bkz> saçgurmak
  481. SAÇGURMAK: saçtırayazmak· II, 187 bkz> saçgırmak
  482. SAÇILMAK: saçılmak· I, 258; II, 122
  483. SAÇINDI: nerig saçılan, yayılan şey· I, 449
  484. SAÇINMAK: saçmayı iş edinmek· II, 150
  485. SAÇITMAK: saçtırmak, dağıtmak, dağıtmayı emretmek.. II, 299
  486. SAÇLANMAK: saçlanmak· II, 246
  487. SAÇLAŞMAK: birbirinin saçlarını yakalamak. II, 215
  488. SAÇLIG: saçlı· I, 464
  489. SAÇMAK: saçmak· I, 79, 272; II, 4
  490. SAÇRAMAK: sıçramak· II, 133
  491. SAÇRATGU: bir çeşit kuş tuzağı· II, 331 bkz> saçrıtgu
  492. SAÇRATMAK: istemeksizin sıçratmak· II, 331,332 bkz> saçr ıtmak
  493. SAÇRITGU: bir çeşit kuş tuzağı· II, 331 bkz> saçratgu
  494. SAÇRITMAK: istemeksizin sıçratmak· II, 331,332 bkz> saçratmak
  495. SAÇTAŞMAK: birbirinin saçlarını yakalamak· II,211
  496. SAÇTURMAK: saçtırmak, II, 183, 184
  497. SAÇU: elbise ve mendil saçağı, II, 219
  498. SAÇUK NEÑ: saçık, saçılmış nesne· I, 381
  499. SAÇULAMAK: saçaklamak, saçak yapmak· III, 323
  500. SAFDIÇLANMAK: sepet sahibi olmak· II, 271
  501. SAG: sağlık, esenlik· I, 89; III, 154 sag sa ğ, tatII, iyi, temiz, halis; sağ, sağlam; sıcak· III, 154 § sag yag; sade yag, sag ya ğ· III, 154, 159
  502. SAG: akıl, zeyreklik, anlayı;· III, 153, 154
  503. SAG: yün atmak ve kabartmak için kullan ılan "sağ" denen çubuklar· III, 154
  504. SAGDIÇ: sagdıç, dost·I, 455;III, 374
  505. SAGILMAK: sağılmak·II, 124, 163
  506. SAGIM: sağış, sağım· I, 397 § bir sagım süt; bir sağışta sağılan süt· I, 397
  507. SAGIN: sağmal·I, 499
  508. SAGINLIG: sağmal sahibi, sağmalı olan·I, 499
  509. SAGINMAK: sağar gõrünmek·II, 152
  510. SAGINMAK: sanmak, zannetmek; sözle yardım etmek· II,
  511. SAGIR: içerisine şarap konulan havana benzer söbü bir kap· I, 406
  512. SAGIŞMAK: sağmakta yardım ve yarış etmek· II, 101
  513. SAGIZ: sakız· I, 365 bkz> sakır, sakız
  514. SAGIZLIG: sakızlı, sakızı olan· I, 495
  515. SAGIZLIG: çamurlu yapışkan· I, 495
  516. SAGIZ TOPRAK: yapışkan toprak· I, 365
  517. SAGLIG: sayılı olan her ;ey· I, 464
  518. SAGLIK: dişi koyun; sağmal, sağılan hayvan· I, 471, 520; II, 22; III, 102
  519. SAGLIKLANMAK: sağmal sahlbl olmak· II, 275
  520. SAGMAK: sağmak. I, 389; II, 15, 37, 43. 50, 51, 61, 66; III, 325, 339
  521. SAGNAGU: kurumu; kabak·I, 491
  522. SAGRAK: sürahi, kâse, kap·I, 100, 468, 471
  523. SAGRI: deri, her şeyin derisi· I, 421, 422;III, 350 § yer sagr ısı; yeryüzü·I, 422
  524. SAGRILAMAK: kaba derlyi sertle{tirmek·III, 353
  525. SAGTURMAK: sağdırmak·II, 185
  526. SAGU: ölçek· III, 225, 418
  527. SAGULAMAK: ölçeklemek, ölçekle ölçmek· III, 325
  528. SAGURMAK: su içmek, suyu Içlrmek, suyu çektirmek, kurutmak, suyunu s ızdırarak keş haline getirmek; tükürmek· II, 18, 80, 81 bkz> sudmak, sutmak
  529. SAG YAG: sade yag· III, 154, 159 saht eğerlere, kemerin ba;ına, tokalara işlenen altın veya gümüş l{leme· I, 107 bkz; üstem sak i'şte uyanık ve zeyrek olan·I, 333
  530. SAKA: dağ yamacı·III, 226
  531. SAKAK: çere·I, 282;II, 286
  532. SAKAL: sakal·I, 230, 282, 390;II, 286;III, 228
  533. SAKALDURUK: külahın başta durması ve yere düşmemesi için çene altından geçirilerek bağlanan ipekten örülmüş bir kaytan·I, 530
  534. SAKALDURUKLANMAK: sakalduruğu bağlamak· III, 205
  535. SAKIG: ılgın, yalgın, serap·I, 191; III, 268
  536. SAKIMAK: hayal imiş gibi görünmek· III, 268, 269
  537. SAKINÇ: sakınacak şey; sıkıntı, sakınma, kaygı·I, 69, 100, 142; III, 333, 374
  538. SAKINMAK: sakınmak; sanrnak, düşünmek· I, 242,419;II,153,167;III,61, 361
  539. SAKIR: elbiseye bulaşan meyve suyu veya hurma pekmezi gibi nesneler· I, 365 bkz> sag ız, sakız
  540. SAKIRGAN: büyük sıçan, geme· I, 521 bkz> sıkırkan
  541. SAKIRKU: kene, sakırga· I, 489
  542. SAKIŞ: sayma, sayış, III, 247 bkz> sakmak, samak, sanamak, sanmak
  543. SAKIZ: elbiseye bulaşan meyve suyu veya hurma pekmezi gibi şeyler· I, 365 bkz> sagız, sakır
  544. SAKIZLIG: sakızlı, yapışkan şeyler yapışmış olan· I, 495
  545. SAKLANMAK: saklanmak, çekinmek· II, 247
  546. SAKLAŞMAK: saklaçmak, gizlennnek· II, 216 "
  547. SAKLIK: uyanıklık·I, 471
  548. SAKMAK: saymak, I, 85, 384 bkz> sak ış, samak, sanamak, sanmak
  549. SAK SAK: nöbetçinin, bekçinin kaleyi ve at ı koruyablimek için uyanık olmasını emreden söz·I, 333
  550. SAL: sal·III, 156
  551. SAL: kaplardaki sır· III, 157
  552. SALÇI: aşçı, mutfakta bulunan kimse· III, 442 § salç ı biçek; aşçı bıçağı, III, 442
  553. SALGA AT: gem alınaz, başı sert, çamış at· I, 425
  554. SALI: sıva aygıtı, mala· III, 233
  555. SALIMLAŞMAK: çarpışmak ve saldıri{mak· II, 258
  556. SALINDI: atılan, çıkarılan; erkegin arkaya doğru salıverdiği saç· I, 449 bkz> sulındı § salındı otuñ; sellerin getirerek kıyıya attığı odun· I, 449
  557. SALINMAK: sarkmak· II, 154
  558. SALIÑULAMAK: yukandan aşağı sarkmak; taşlamak·III, 410
  559. SALIŞMAK: sallaşmak, birbirini güreşte sallamak, silkişmek, birbirine sallamak; işaretleşmek, II, 109
  560. SALMAK: átmak; bir ;eyle işaret etmek; göndermek, götürmek; toplamak, toplu hale getirmek· II, 24
  561. SALÑU: çakıl taşı atılan sapan· III, 379
  562. SALTURMAK: saldırtmak; sallatmak, sallamayı emretmek; çıkarıp atmayı emretmek II, 187 samak saymak, I, 281; III, 247, 250 bkz> sak ış, sakmak, sanamak, sanmak
  563. SAMAN: saman, I, 415; II, 316
  564. SAMANLIG: saman sahibi olan·I, 499, 500
  565. SAMDA: ayağa glyilen sandal·I, 418
  566. SAMDUY: ılık yemek· III, 240
  567. SAMLAMAK: ilâç etmek; sağaltmak· III, 298 bkz> em sem, sem
  568. SAMSITMAK: incitmek· II, 336
  569. SAMURSAK: sarımsak, sarmısak· I, 527 bkz> sarmusak
  570. SAMURTUG IŞ: içinden çıkılamayan karışık i;, I, 494
  571. SAN: sayı, sayma, addü itibar, III, 157, 429
  572. SANAÇ: dağarcık· I, 358 § sanaç kesürgü; kırmızı dağarcık· I, 358
  573. SANAMAK: saymak· III, 274 bkz> sakış,sakmak,samak, sanmak
  574. SANÇIKMAK: yenilmek; vurulmak, sancılmak· II, 228
  575. SANÇILMAK: saplanmak, sancılmak; (asker, ordu) yenilmek. II, 231
  576. SANÇIŞMAK: birbirine hançer, bıçak gibi şeyler saplamak, birbirine sanc ımak; birbirlyle savaş yapmak· II, 217
  577. SANÇMAK: sançmak, dürtmek, sokmak; yenmek· III, 420
  578. SANDIRIŞ: kavga, çekişme· I, 402; II, 214;III, 416 bkz> sandr ış, sandruş
  579. SANDIRIŞMAK: kavga etmeki saçmalamak·II, 214 bkz> sanr ışmak, sanruşmak
  580. SANDRIMAK: saçmalamak· III, 281 bkz> sanrımak
  581. SANDRIŞ: çekişme· III, 416 bkz> sandırış, sandruş
  582. SANDRUŞ: çekişme· III, 416 bkz> sandırış, sandrış
  583. SANDUVAÇ: bülbül·I, 529;III, 178, 311
  584. SANGARMAK: bir şeyden saymak, bir şeye nispet etmek· II, 188, 189
  585. SANMAK: saymak, sayılmak; sanmak,I, 68;II, 28 bkz> sak ış, sakmak, samak, sanamak
  586. SANRIMAK: saçmalamak.III, 281 bkz> sandrımak
  587. SANRIŞMAK: saçmalamak·II, 214 bkz> sandırışmak, sanruşmak
  588. SANRUŞMAK: saçmalamak·II, 213 bkz> sandırışmak, sanrışmak
  589. SAÑ: kuş pisliği·III, 357
  590. SAÑA: sana·I, 391, 392, 423;II, 57, 78, 193; III ,156, 208, 272, 285, 313, 315, 322, 368, 372, 440
  591. SAÑAN: tadı buruk olan· III, 376
  592. SAÑLAMAK: kuş pislemek. III, 403
  593. SAÑLATMAK: kuş pisletmek. II, 359
  594. SAP: sap, kılıç veya bıçak sapı· I, 384; III, 145
  595. SAP: bir söze verilecek cevapta sıra, yanut; değirmende, su!amada ve gezekte sıra· III,145
  596. SAPANLAMAK: sapanla sürmek, III, 342 bkz>sabanlamak
  597. SAPIG: çadırın eteği· I, 374
  598. SAPILMAK: saplanmak, birisi giderken yan ına takılmak, katılmak· II, 120
  599. SAPIMAK: sallamak, hareket ettirmek· III, 256, 257
  600. SAPINMAK: saplamayı üzerine almak, saplar gibi görünmek II, 150
  601. SAPITGAN: daima sallayan·I, 513
  602. SAPITMAK: sallamak, hareket ettirmek; sallatmak II, 298
  603. SAPLAMAK: sap yapmak·III, 296
  604. SAPLATMAK: saplatmak, sap taktırmak·II, 344
  605. SAPLIK: saplık, kılıç ve bıçak gibi şeylere sap olmaya yarayan nesne·I, 470
  606. SAPMAK: ipliği iğneye geçirmek, saplamak; bir şeyi sarmak, cinsinden eksik kalan bir şeyi başkasıyle tamannlamak· II, 3, 4
  607. SAPTURMAK: ördürmek, yamatmak. II, 183
  608. SARAGUÇ: kadın yaşmağı· I, 487
  609. SARAGUÇLANMAK: başörtüsü örtmek· III, 205
  610. SARAN: hasis, cimri, II, 250
  611. SARANLAMAK: pinti saymak, pintilere nispet etmek· III, 345
  612. SARANLIK: pintilik, cimrilik I, 504
  613. SARGAN: çorak yerlerde biten bir ot·I, 438
  614. SARGAN KAMIŞ: kamışı kurutan tepe·I, 439
  615. SARGAN YER: "sargan"ın bittiği yer·I, 438
  616. SARGARMAK: sararmak·I, 69, 486;II, 187, 188
  617. SARIÇGA: çekirge, I, 489 bkz> sırıçga
  618. SARIÇGA ER: gevşek ve tembel adam· I, 489
  619. SARIG: sarı, sarı renk· I, 329, 374, 395; III, 162, 224 § sap
  620. SARIG:
  621. SARIG ERÜK: kayısı, zerdali·I, 69
  622. SARIG KEZİK: sarılık hastalığı·I, 391
  623. SARIGLAMAK: sarılamak, sarı yapmak· III, 336
  624. SARIGLIG: sarılık hastalığı olan· I, 496, 500
  625. SARIGLIK: sanlık· I, 503 sarıg surıg herhangi bir sarı renk· I, 374
  626. SARIG SUV: karında toplanan sarı su· I, 374
  627. SARIG TURMA: havuç· I, 431 bkz> geşür, gezer, gizri
  628. SARILMAK: kırmak, darılmak· II, 123 bkz; sarmak, sermek, sürmek
  629. SARILMAK: sarılmak II, 123
  630. SARIM: ibrik, testi glbi şeylerden içilecek olan nesnenin süzülmesi Için bu kaplar ın ağzına gerilen ipek kumaş parçası· I, 397
  631. SARIÑULAMAK: buz ve benzeri ;eyler üstıinden kaymak. III, 409, 410 bkz> seriñülemek
  632. SARINMAK: bir şeyi sarınmak, ôrtünmek; bir işe sanlmak· II, 151
  633. SARIŞMAK: sarmakta yardım ve yarış etmek· II, 96
  634. SARITMAK: sardırmak, sarmayı emretmek· II, 304 bkz> sarutmak
  635. SARKAÇ: karamuk; yaban hindibasına benzer bir ot· I, 454; III, 240
  636. SARKAÇLANMAK: yerde yaban hindibasına benzer bir ot bitmek, karamuk otu bitmek II, 271 bkz> surkuçlanmak
  637. SARKANIK: hayvanlardaki "kırk bayır" denen işkembe·III, 179 bkz> sarkayık
  638. SARKAYIK: hayvanlardaki "kırk bayır" denen işkembe· III, 179 bkz> sarkanık
  639. SARKIM: soğuk günlerde kar glbi yağan çiğ·I, 485
  640. SARKINDI SUV: iri su damlası·I, 493
  641. SARKIŞMAK: çok damlamak.II, 214, 215
  642. SARKITMAK: damlatmak· II, 339
  643. SARKMAK: akar şey sızıp damlamak; uyuşmak, III, 421
  644. SARKURMAK: damlatmak· II, 189
  645. SARLAMAK: sarmak,III, 296
  646. SARLANMAK: sarınmak, sarılmak.II, 246
  647. SARLAŞMAK: sarmakta yardım ve yarış etmek·II, 215
  648. SARLATMAK: sardırmak, II, 346
  649. SARMAÇUK: bir çeşit şehriye .I, 527
  650. SARMAK: bir şeyi süzmek ve ayırmak; olgun hale gelmek,III, 167 bkz> sarmalmak, sarma şmak, sarmatmak, sermetmek
  651. SARMAK: kızmak, çıkışmak, sertelmek, sert söz söylemek II, 38, 39;III, 181 bkz> sar ılmak, sermek,
  652. SÜRMEK:
  653. SARMALMAK: süzülmek,dolanmak II, 233, 237 bkz> sarma şmak, sarmatmak, sermetmek
  654. SARMALMAK: sarılmak, dolanmak.II, 233, 237
  655. SARMAŞ: sarmaş, bir şeyin bir ;eye sarılması.I, 460
  656. SARMAŞ BOLMAK: halk birbirine kanşmak·I, 460
  657. SARMAŞMAK: sarmakta yardım etmek·II, 216
  658. SARMAŞMAK: karışmak; süzülmek; bir akarın içinden başka bir şey çıkmak, bunda yardım ve yarış
  659. : etmek,II, 216, 217 bkz> sarmak, sarmalmak, sarmatmak, sermetmek
  660. SARMATMAK: sardırmak. II, 349
  661. SARMATMAK: bir şeyi sudan ayırıp çıkartmak, süzdürmek. II, 349 bkz> sarmak, sarmalmak, sarma şmak, sermetmek
  662. SARMUSAK: sarmısak, sarımsak·I, 527 bkz> samursak
  663. SARNIÇ: deve derisinden yapılan su tulumu; ağaçtan oyulmuş kap·I, 454
  664. SARSAL: sansar, samura benzer bir hayvanc ık· I, 483
  665. SARSIG: katı ve sert olan her şey·I, 464 § sarsıg söz; katı söz,I, 464
  666. SARSITMAK: sert ve kaba muarnele yaptırmak, II. 336
  667. SART: tacir, tecimen, satıcı,I, 66, 342;III, 13
  668. SARTLAMAK: sart (tecimen, tacir) saymak· III, 444
  669. SART SURT: "zart zurt", "fart furt" gibi ses bildiren söz· I, 342
  670. SART SURT KILMAK: "zart zurt", "fart furt" gibi ses çıkarmak· I, 342
  671. SARUMAK: sarmak· III, 262
  672. SARUTMAK: sardırmak, sarmayı emretmek· II, 304 bkz> sarıtmak
  673. SASIG: kokmuş· I, 372
  674. SASIG BARIG: kokmuç, sası· I, 372
  675. SASIK: saksı· I, 382
  676. SASIMAK: sasımak, kokmak· III, 265
  677. SAŞ: ürkek, III, 152
  678. SAŞTURMAK: sayışmak, kesişmek· II, 185 bkz> sayışturmak
  679. SAŞURMAK: arasını ayırmak· II, 79
  680. SATA: mercan, III, 218
  681. SATGALMAK: çiğnenmek; borç, takas yapılmak· II, 233
  682. SATGAMAK: çiğnemek; bir yol bir yola çat ılmak; uğramak; ödeşmek; kar;ılaştırmak· III, 288
  683. SATGAN: satan, çok satan, II, 296
  684. SATGAŞMAK: rastgelnnek, kavuşmak; sataşmak, saldırışmak; sayışmak, ödeşmek, II, 214
  685. SATGUÇI: satıcı·II, 296
  686. SATGULUK: satmaya hakkı olan·II, 297
  687. SATIG: satış, satma·I, 374
  688. SATIGLAMAK: satışmak·III, 336 bkz> satıglaşmak
  689. SATIGLAŞMAK: satışmak·III, 336 bkz> satıglamak,
  690. SATIGLI: satmak azminde olan·II, 297
  691. SATIGLIK: satılık·I, 503
  692. SATIGSAK: satmak isteyen·II, 296, 297
  693. SATIGSAMAK: satmak Istennek·III, 333
  694. SATILMAK: satılmak II, 121
  695. SATINMAK: satar görünmek· II, 150
  696. SATIR: "piç, aslı belirsiz" anlamına sövme .I,406
  697. SATIŞGAN ALIŞGAN: daima alıp satan,I, 518, 519
  698. SATIŞGAN TAVIŞGAN: daima satan ve tasarruf eden; daima alan satan· I, 519
  699. SATIŞMAK: satmakta yardım ve yarış etmek, karşılıklı alış veriş etmek II, 89;III, 71
  700. SATLANMAK: cesaret göstermek, cüret etmek, at ılmak· II, 248
  701. SATMA: kulübe, bağ bekçisinin geceleri bar ınmak için ağaç üzerinde yaptığı çardak· I, 433
  702. SATMAK: satmak. I, 519; II, 193, 219, 294, 295, 296
  703. SATSAMAK: satmak istemek· III, 284
  704. SATTAÇI: satıcı· II, 296
  705. SATTURMAK: sattirmak· II, 183
  706. SATULAMAK: faydasız söz söylemek, gevezelik etmek· III, 194, 323
  707. SATURMAK: saydırmak· III, 186, 187, 192
  708. SAV: şöhret, san·III, 43
  709. SAV: söz, haber, salık; mektup; risale; atalar sözü, darb ımesel; kıssa, hikâye, tarihsel şeyler,I, 97, 207, 362, 409, 471, 508, 523, 524; II, 20; III, 154, 155, 158, 441
  710. SAVAŞMAK: sava;mak, çarpı;mak·II, 102
  711. SAVÇI: elçi, peygamber; hısım ve dünürler ara sındaki elçi·III, 154, 441
  712. SAVDIÇ: sepet, sele, I, 173, 455
  713. SAVILMAK: savulmak; (güneş) inmek I, 106; II, 170 bkz> savulmak
  714. SAVLAMAK: söylemek, atalar sözü söylemek· III, 297
  715. SAVLANMAK: atalar sözu söylemek· III, 199
  716. SAVLAŞMAK: birbirine sav söylemek; sal ık vermek; herhangi bir şey üzerine konuşmak, II, 215, 216
  717. SAVRAMAK: savulmak; azalmak, seyrekle şmek, savsamak, gevşemek; savmak, sağalmak· III, 41, 278, 281 bkz> savrımak, sevremek
  718. SAVRIMAK: azalmak, seyrekleşmek, III, 278 bkz> savramak, sevremek
  719. SAVRUKMAK: savrulmak, akan su köpüre kö-püre dalgalanarak çalkalanmak, II, 172, 228
  720. SAVRULMAK: savrulmak, saçılmak· II, 232
  721. SAVRUŞMAK: savurmakta yardım etmek·II, 212, 213
  722. SAVULMAK: bulunduğu halden ayrılmak, bir yana eğilmek, batmak; savulmak, gitmek II, 125, 163;III, 80 bkz> savılmak
  723. SAVURMAK: savurmak, saçmak·I, 330;II, 82
  724. SAVURTMAK: savurtmak III, 431
  725. SAY: kara taşlık yer· III, 158
  726. SAY: vücuda giyilen zırh, III, 158 § say yarık; demir göğüslük III, 15, 158
  727. SAYGIRMAK: yer kara taşlı olayazmak. III, 193
  728. SAYIKMAK: yer kara taşlı 0111^.III, 189, 190
  729. SAYILGAN ETİLGEN: birçok işlere giren çıkan· I, 158
  730. SAYIŞ: ödenek· III, 126 bkz> seyş
  731. SAYIŞTURMAK: sayışmak, kesişmek, II, 185 bkz> saşturmak
  732. SAYPAMAK: israf etmek III, 310, 311
  733. SAYPATMAK: israf ettirmek II, 357
  734. SAYRAMAK: şakımak, ötüşmek; saçmalamak, hezeyan etmek,I, 467;III, 240, 311
  735. SAYRAMLANMAK: su azalmak, sığ bir hal almak, su biraz çekilmek· III, 205
  736. SAYRAM SUV: topuktan yukarı çıkmayan sığ su II,.111, 176
  737. SAYRATMAK: çok söyletmek II, 357
  738. SAZINÇI TAŞI: alçı taşı· III, 375
  739. SEÇE: serçe kuşu· III, 219
  740. SEÇİŞMEK: saçmakta yardım ve yarış etmek·II, 92
  741. SEDRETMEK: seyrek hale getirmek; seyretmek. II, 332
  742. SEDREK(G): seyrek,I, 384, 477 § sedrek böz; seyrek bez·I, 477
  743. SEDREK KAPUG: parmaklıklı kapı·I, 478
  744. SEDREMEK: incelmek, seyremek, seyrekle şmek; elbise erpimek.III, 167, 277
  745. SEDREŞMEK: seyrekleşmek. II, 211
  746. SEFİNÇ: memnun olma, sevinç· III, 377 bkz> sevinç
  747. SEGİRTMEK: segirtmek, koşturmak II, 274; III, 429 bkz> sekirtmek
  748. SEGREMEK: seğirtmek·I, 142 bkz> sekremek, sekrimek
  749. SEGRİŞMEK: seğrişmek, koşuşmak, seğirtmekte yardım ve yarış etmek· I, 214; II, 225 bkz> sekri şmek
  750. SEKİRTMEK: seğirtmek, koşturmak· II, 274; III, 429, 431, 432 bkz> segirtmek
  751. SEKİTMEK: sektirmek· II, 310
  752. SEKİZ: sayıda sekiz·I, 365 bkz> sekkiz
  753. SEKİZ ON: sayıda seksen·I, 437 bkz> seksün
  754. SEKKİZ: sayıda sekiz·I, 365 bkz> sekiz
  755. SEKREMEK: seglrtmek,I, 142 bkz> segremek, sekrimek
  756. SEKRİMEK: seğirtmek· I, 354; III, 281 bkz>.segremek, sekremek
  757. SEKRİŞMEK: seğrişmek, koşuşmak, sejlrtmekte yardım ve yariş etmek I, 214; II, 225 bkz> segri şmek
  758. SEKRİTMEK: sıçratmak, atlatmak· II, 333
  759. SEKSÜN: sayıda seksen·I, 437 bkz> sekiz on
  760. SEKÜ: dükkân; seki·III, 230
  761. SELÇÜK SÜ-BAŞI: Selçuk hanlannın dedesi olan kişi-I, 478
  762. SEM: ilâç·III, 157 bkz> em sem, samlamak
  763. SEMİZ: semiz· I, 365 bkz> semüz
  764. SEMİZLİK: semızlik. I, 507
  765. SEMRİMEK: semirmek, yağlanmak· II, 365; III, 281
  766. SEMRİŞMEK: semizleşmek II, 213
  767. SEMRİTMEK: semirtmek.II, 333
  768. SEMÜRGÜK: bülbüle benzer bir kuş·II, 290
  769. SEMÜZ: semiz·I, 285 bkz> semiz
  770. SEN: sen·1, 36, 43, 74, 76, 79,87,110, 126, 134, 207, 281, 339, 353. 365, 391, 403, 412, 462, 529;II, 40, 42, 69, 167, 185, 204, 347; III, 26, 124,131,138,145,147,154,173,178,179. 207, 208, 214, 222, 233, 234, 256, 349, 357, 367, 440-
  771. SENKEÇ: fındık küçüklüğünde akı ve kırmızısı olan bır çeşit tatlı elma.I, 455 bkz> señeç
  772. SENLEMEK: "sen" diye aytamak, küçük say ılmak III, 298
  773. SENLETMEK: "sen" ile aytatmak·II, 346, 347
  774. SEÑEÇ: fındık gibi küçük ve tatlı bir elma·III, 381 bkz> senkeç
  775. SEÑEK: su içilen testi; ağaçtan oyulmuş su kabı, III, 367
  776. SEÑİL: insanın yüzünde çıkan siyil, ergenselik; yüzde olan çi ğit hastalığı· I, 483
  777. SEÑİR: dağ çıkıntısı, dağ burnu; herhangi bir duvarın ucu .III, 360, 362
  778. SEÑREGÜ: her zaman burnundan sümük akan çocu ğa sövmede kullanılan kelime·III, 387
  779. SEÑREGÜ AT: engi hastalığına tutulmuş olup burnundan irln gibi sümük akan at·III, 387
  780. SEP: gelinin malı olan çeyiz·I, 319
  781. SEPTÜRMEK: çeyizlemek, çeyizle güveyin evine gönderme ği enrıretmek· II, 182
  782. SERGEK: sarhoşun, sarhoşluk yüzünden iki tarafa sallan ınası· II, 289
  783. SERGEKLEMEK: yalpalanmak, iki yana sallanmak II, 289
  784. SERİLMEK: sarsılmak, sendelemek, yalpa ile dü şeyazmak· 1. 196; II, 123
  785. SERİNMEK: sabretmek,II, 167; III, 233
  786. SERİÑÜLEMEK: buz ve benzeri şeyler üstünden kaymak· III, 400, 410 bkz> sar ıñulamak
  787. SERK: saksı ve saksı kırıkları·I, 353
  788. SERKER: haydut, yol kesen·I, 457
  789. SERMEK: sabretmek·II, 7, 38
  790. SERMEK: kızmak, çıkışmak, sertelmek, sert ve kaba söz söylemek,II, 38, 39;III, 181 bkz> sar ılmak, sarmak, sürmek
  791. SERMETMEK: bir şeyi sudan åyırıp çıkartmak, süzdürmek. II, 349 bkz> sarmak, sarmalmak, sarma şmak, sarmatmak
  792. SERÜ: evlerde üzerine eşya konan raf· III, 221
  793. SESİNMEK: niyetlenmek, hazırlanmak; (at) bağından çõzülmek üzere olmak· II, 152 bkz> se şilmek, seşlinmek, seşümek
  794. SEŞİLGEN: daima çözülen·I, 524, 525
  795. SEŞİLMEK: çözülmek, ayrılmak.II, 124; III, 102 bkz> sesinmek, se şlinmek, seşümek
  796. SEŞLİNMEK: çözülmek, bagından boşanmak. II, 247 bkz> sesinmek, se şilmek, seşümek
  797. SEŞMEK: çözmek· II, 13, 14 bkz> şeşmek
  798. SEŞTÜRMEK: çözdürmek, II, 184, 185, 187 bkz> şeştürmek
  799. SEŞÜK: çözük, çözülmüş· I, 390
  800. SEŞÜMEK: gevşemek, çözüleyazmak. III, 267· bkz> sesinmek, se şilmek, 'seşlinmek,
  801. SEVİNÇ: sevinç, I, 12; III, 373, 374 bkz> sefinç
  802. SEVİNMEK: sevinmek. I, 12. 100, 142, 285, 419; II, 167, 268; III, 87, 159 bkz> sevünmek
  803. SEVİŞMEK: sevişmek· II, 102
  804. SEVMEK: sevmek· II, 15; III, 175, 385
  805. SEVREMEK: seyremek· I, 103 bkz> savramak, savr ımak
  806. SEVRİTMEK: eşyayı boşaltmak, işi bitirmek ve işten vaz geçmek II, 332, 333, 335
  807. SEVTIİRMEK: sevdirmek.II, 185
  808. SEVÜK: sevgili, seviIen. I, 94, 390
  809. SEVÜKLÜK: sevgi- II, 172
  810. SEVÜKSÜZ: sevgisiz· II, 250
  811. SEVÜNMEK: sevinmek. II, 153 bkz>
  812. SEVİNMEK SEY: ; ödenek· III, 126 bkz> say ış
  813. SEZİNMEK: sezinmek, sanmak· I, 419; II, 152
  814. SEZİK: seziş, sezme· I, 408; II, 152
  815. SEZİKMEK: sezmek· II, 117
  816. SIBIZGU: düdük, boru·I, 217, 246, 489 bkz> s ıbuzgu
  817. SIBUZGU: düdük, boru·I, 176 bkz> sıbızgu
  818. SIÇGAK: sıçırgan, sık sık sıçan· I, 470
  819. SIÇGAN: sıçan, fare· I, 75, 345, 409, 438; II, 263; III, 263, 267. 282, 412
  820. SIÇGAN YILI: Türkler'in onikili yıllarından biri· I, 345, 438
  821. SIÇITMAK: sıçırtmak·II, 300
  822. SIÇMAK: sıçmak,I, 343;II, 4
  823. SIÇTURMAK: sıçtırmak .II, 184
  824. SIDIRGAK: çatal tırnaklı olan sığır, geyik gibi hayvanlar ın tırnakları· I, 502
  825. SIDRIM: sırım.I, 485 bkz> sıdrım
  826. SIDRIM IŞLIG ER: işlediği işi bitiren, başkasına bırakmayan adann·I, 485
  827. SIDRIŞMAK: sıyırmakta, kar kürümekte yardım etmek II, 211 bkz> sıdrışmak
  828. SIDIG: kaftanın göğse kadar olan iki eteğinden biri.I, 374, 389 bkz> sidig
  829. SIDIG: diş etleri arasındaki a(iklık·I, 374 bkz> sıgzag
  830. SIDIRGAN: sıyırmak yaratilışında olan, daima sıyıran·I, 517
  831. SIDIRMAK: sıyırmak· I, 517
  832. SIDRILMAK: sıyrılıp kaçmak, kaymak; bütün kıvrıntı ve büküntüleriyle yola bak ılmak ve düşünülmek. II, 231, 232
  833. SIDRIM: sıyrım; sırım· I, 517 bkz> sıdrım
  834. SIDRIŞMAK: sıyırmakta ve kar kürümekte yardım etmek· II, 211 bkz> sıdrışmak
  835. -SIG (·SİG): isim sonuna getirilen benzetme eki, III, 128
  836. SIGAN SAÇ: sığanmış saç, kıvırcık olmayan saç· I, 403
  837. SIGDATMAK: ağlatmak· II, 327 bkz> sıgtatmak, sıhtatmak
  838. SIGINMAK: sığınmak· II, 152, 160
  839. SIGIR: hanların halk ile beraber yaptığı sürgün avı- I, 364
  840. SIGIR: sığır· I, 364; II, 79, 189 § suv
  841. SIGIRI: ; manda· I, 368
  842. SIGIRÇIK: sığırcık kuşu· I, 501 bkz> sıgırçuk
  843. SIGIRÇUK: sığırcık kuşu·I, 505 bkz> sıgırçık
  844. SIGIRLAMAK: sığırdan saymak, sığıra nispet etmek,III, 331
  845. SIGIRLIG: sığırlı, sığır sahibi· I, 495
  846. SIGIT: ağlama, ağlayı;·I, 356 bkz> sıhıt
  847. SIGMAK: sığmak; tesir etmek, dokunmak, koymak·I, 183, 359, 397; II, 15
  848. SIGRA: iki dağ arasındaki geniş dere·I, 422
  849. SIGRUŞMAK: 51^5111-11^.II, 212
  850. SIGTAMAK: ağlamak. III, 275, 355 bkz> sıhtamak
  851. SIGTAŞMAK: ağlaşmak. II, 211 bkz> sıhtaşmak
  852. SIGTATMAK: ağlatmak, II, 360 bkz> sıgdatmak,sığtatmak
  853. SIGTURMAK: sığdırmak· II, 185
  854. SIGUN: yaban sığırı, dağ keçisi tekesi· I, 409
  855. SIGUN OT: kökü insana benzeyen, çiftle;me kuvveti kalmayanlarca kullan ılıp erkeğl ve dişisi bulunan ve erkeği erkeğe, dişisi kadına verilen bir ot·I, 409
  856. SIGURMAK: sığdırmak.II, 81
  857. SIGZAG: dişlerin arasındaki açıklık,I, 464 bkz> sıdıg
  858. SIGZALMAK: bir şeyi bir şeye sığdırmak, sıkıştırmak·II, 232, 233
  859. SIGZAMAK: dişek ve hilâl ile diş kurcalamak; papuçta diki ş arasına parça koyarak sızgı yapmak, iki şeyin arasına bir şey sıkıştırıp koymak,III, 283
  860. SIGZIG: mest ve ayakkabı gibi şeylerde iki dikiş arasına konulan sahtiyan·I, 464
  861. SIGZIG: iki şeyi birleştiren kenet·I, 464
  862. SIĞIT: aglama·III, 275 bkz> sıgıt
  863. SIĞTAMAK: ağlamak.III, 275 bkz> sıgtamak
  864. SIĞTAŞMAK: aglaşmak·II, 211 bkz> sıgtaşmak
  865. SIĞTATMAK: aglatmak,II, 327 bkz> sıgdatmak, sıgtatmak
  866. SIK: az,III, 130
  867. SIKAMAK: el ile sığamak· III, 269
  868. SIKILMAK: sıkılmak· II, 125
  869. SIKIRKAN: büyük sıçan, geme, I, 521;II, 263 bkz> sak ırkan
  870. SIKIRMAK: ıslık çalmak·II, 83
  871. SIKIŞ: itişme, çarpışma·I, 368
  872. SIKIŞMAK: sıkışmak, sıkmakta yardım ve yarış etmek·II, 104
  873. SIKLIŞMAK: sıkışmak, sıkılmak.,II, 216
  874. SIKMAK: sıkmak·II, 18
  875. SIKMAN: üzüm sıkma zarnanı·I, 444
  876. SIKRIŞMAK: birlikte ıslık çalmak,II, 213
  877. SIKTURMAK: sıktırmak, sıkılnmak,II, 186
  878. SIMAK: kırmak; bozmak; yenmek, galebe etmek, I, 282, 382, 473; III, 249
  879. SIMSIMRAK: bir çeşit yemek· III, 136
  880. SIN: boy, bos· III, 138
  881. SIN: mezar·III, 65, 138
  882. SINALMAK: sınanmak·II, 126
  883. SINAMAK: denemek, sınamak· I, 242; III, 273
  884. SINATMAK: sınatmak, tecrübe 0111^0^II, 312, 313
  885. SINÇGAN: mugaylan dikeni, Lycium europeum· III, 146
  886. SINDU: makas· I, 418
  887. SINLIG: boylu poslu· III, 138
  888. SINMAK: kırılmak, bozulmak, incitmek I, 254; II, 19, 29; III, 365
  889. SINUK: sınık, kırılmı;· III, 365 bkz>
  890. SIÑUK: sııîgar bir şeyin tarafı, yanı· III, 375
  891. SIÑARLAMAK: yalnız ve yardımcısız bulduğu için zayıf görüp ôç almak· III, 409
  892. SIÑARSUK: iki kişi bir ata bindiğinde ikincinin oturduğu yer, III, 388
  893. SIÑILAMAK: soğuktan zırıncımak, donacak halde soğumak; çınlamak· III, 405
  894. SIÑUK: sınık, kırılmış· III, 365 bkz> sınuk
  895. SIP: iki yaşına girmiş olan tay· I, 207, 319;III, 158
  896. SIP AKUR: hayvan torbası· I, 487 § sıp akurı; hayvan torbası; ikl yaşındaki tayın yem yedigi yer· I, 487
  897. SIR: kendisiyle Çin kâseleri dlâlan ıp üzerine nakış yapılan macun, sır· I, 324
  898. SIR: ağustos böceginin, kalem ve kaleme benzer şeylerin çıkardığı sesi anlatan bir kelime. I, 324
  899. SIR ETMEK: (agustos böcegi) ötmek· I, 324
  900. SIRIÇGA: sırça· I, 489
  901. SIRIÇGA: çekirge· I, 489 bkz> sarıçga
  902. SIRIÇGA ER: gevşek ve tembel adam, I, 489
  903. SIRILMAK: bulaşmak, yapı;mak· II, 123, 124
  904. SIRIMAK: pislemek, siymek; sık dlkişle dlkmek· III, 262
  905. SIRIŞMAK: sık dikmekte yardım etmek·II, 96
  906. SIRITMAK: sık diktirmek·II, 304
  907. SIRLAMAK: sırlamak, sır vurmak·III, 296
  908. SIRLANMAK: (işe) hazırlanmak; sırlanmak·II, 246, 247
  909. SIRLATMAK: sırlatmak·II, 346
  910. SIRLIG: sırlı, nakışlı.I, 324 § sırlıg ayak; sırlı kâse·I, 324
  911. SIRMAK: eşek palanındaki teyeltl·I, 471
  912. SIRT: kıl, kalın kıl; bayır, yokuş, sırt, küçük dere· I, 342
  913. SIRTIG: herhangi bir sözün izeridir kl hepsl de ğil bir parçası anla;ılabilır·I, 463 sırtıg bulmak sözün izerini bulmak·I, 463
  914. SIRTLAMAK: kuyruğu iple bükmek; küçük bir dereden yukar ı çıkmak.III, 444
  915. SIRUK: sırık, çadır direği. I. 381
  916. SIRUKLUK: sırıklık,I, 503, 505
  917. SIŞ: şiş, tutmaç şişi.I, 331;II, 15, 174; III, 125bkz> şış
  918. SİŞ: şişmiş olan her nesne, yumru· III, 125, 184 bkz> s ışılmak, siş
  919. SIŞILMAK: kabına sığmayacak kadar su ile şişmek, II, 124 bkz> sış, siş
  920. SITGALMAK: sığanmak, sığanılmak II, 233
  921. SITGAMAK: sığamak·I, 325; 111. 288
  922. SITGANMAK: sığanmak·II, 245, 246
  923. SITGAŞMAK: sıgaşmak, sığamakta yardım ve yarış etmek·II, 214
  924. SITURMAK: kestirmek, kıydırmak, kırdırmak. III, 187
  925. SIYUMAK: yenmek, bozmak, yarmak.I, 123, 128
  926. SIZGURMAK: sızdırmak, eritm·ek; arıklatmlak, zayıflatmak· II, 188
  927. SIZITMAK: sızdırmak, I, 374; II, 305, 306
  928. SIZLAG: soğuk su içmekten veya buz çi ğnemekten dişlerin üşüyerek uyuşması, I, 464
  929. SIZLAMAK: sızlamak, ağrımak. III, 297
  930. SIZLATMAK: sızlatmak, soğuktan ağrı veya 'sızı duyurmak· II, 346
  931. SIZLATSI(-Sİ): sónu sâkin kelimelerde izafet edat ı· III, 209, 210
  932. SIZMAK: sızmak, erimek; (güneş) belirmek, ucu görünmek; arıklamak, zayıflamak· II, 9, 10; III, 182
  933. SİBEK: değirmen taşının üzerinde döndüğü demir.I, 389
  934. SİBEK: sübek, çocuğun içine işemesi için beşiğe konan kamış,I, 389
  935. SİBİZ KİŞİ: alık, dalgın adam,I, 406
  936. SİDÜK: sidik·I, 389 bkz> sidük
  937. SİDİG: kaftanın iki yanından, sağ ve sol taraflarından birisi,I, 389 bkz> sıdıg
  938. SİDİTMEK: işetmek·II, 302
  939. SİDMEK: işemek, siymek,II, 295;III, 321, 440 bkz> sitmek
  940. SİDTÜRMEK: işetmek, siydirmek·II, 183 bkz> sittürmek
  941. SİDÜK: sidik, III, 321 bkz> sidük
  942. SİGİL: siyil·I, 394
  943. SİGRİG: dağda atlamakla geçilen yer·I, 478 bkz> sikrig
  944. SİK: sik,I, 201, 334
  945. SİKİLMEK: sikilmek II, 126
  946. SİKİŞ: sikiş, I, 369
  947. SİKİŞMEK: sikişmek· II, 107
  948. SİKİTMEK: düzdürmek, siktirmek II, 309
  949. SİKKEN: her zaman siken·I, 401
  950. SİKMEK: sikmek· I, 401; II, 22
  951. SİKRİG: dağda atlamakla geçilen yer· I, 478 bkz> sigrig
  952. SİKTÜRMEK: siktirmek II, 186
  953. SİL: her yemekten tiksinen, bogazs ız insan; az yem yiyen hayvan· III, 134
  954. SİLİG: temiz, ince, yakışıklı, tatlı dilli. I, 390
  955. SİLKMEK: silkmek, III, 422, 423
  956. SİLKİNMEK: silkinmek; ürpermek· II, 246
  957. SİN: sen· III, 138
  958. SİNÇÜ: somunla yufka arası bir çeşit ekmek, pide. I, 417
  959. SİÑ: çınlama, vızlama sesi· III, 358
  960. SİÑDÜRMEK: sindirmek, hazmettirmek; saklamak· III, 397 bkz> siñirmek, singürmek
  961. SİÑ ETMEK: çınlamak, vızlamak· III, 358
  962. SİÑEK: sinek, sivrlsinek, karaslnek. II, 13, 352;III, 100, 367
  963. SİÑİ: içe sinen, hazmolunan, III, 368
  964. SİÑİL: kocanın kendinden küçük kız kardeşi I,57;III, 7, 366
  965. SİÑİLLENMEK: kız kardeş edinmek.III, 408
  966. SİÑİR: 51^1-.I, 520;III, 362
  967. SİÑİRLEMEK: sinir sarmak·III, 409
  968. SİÑİRLENMEK: sinirlenmek, siniri çoğalmak, sinir sarılmak.III, 407
  969. SİÑİRMEK: sindirmek, emdirmek III, 392 bkz> siñdürmek, siñürmek
  970. SİÑİŞMEK: çekilmek; başkasının parçaları arasına sinip sızmak (akarlar için) III, 394
  971. SİÑMEK: sinmek, hazmedilmek; işlemek, girmek; saklanmak, sahibine sormadan bir yere girip sinmek III, 155. 391
  972. SİÑÜRMEK: yutmak, hazmetmek. III, 392, 397bkz> siñdürmek, siñirmek
  973. SİÑÜT: karşılığına bir şey verilmeyen ve geri gönderilmeyen arma ğan. III, 362 bkz> süñüt
  974. SİPÜT: karabiber, kimyon gibi yemeğe katılan bir ot· I, 356
  975. SİRKE: sirke,I, 191, 207, 209, 430;II, 30, 138, 295, 337; III, 121, 252, 284
  976. SİRKE: bit yumurtası, sirke· I, 430
  977. SİRKELEMEK: (bir şeye) sirke katmak; (baştan) sirke toplamak III, 353
  978. SİRKELENMEK: sirkelenmek, (baş) bit yavrusu (sirke) ile dolmak·III, 202
  979. SİŞ: şişmiş olan her nesne, yumru. bkz> sış, sışılmak
  980. SİTMEK: işemek II, 295 bkz> sidmek
  981. SİTTÜRMEK: işetmek, siydirmek·II, 183 bkz>sidtürmek
  982. SİZ: siz, büyük ve sayılan kişilere "sen" yerinde aytanan sôz,I, 25, 339, 365. 376,407;II, 347; III, 124
  983. SİZLEMEK: aytarken büyüklemek· III, 298
  984. SİZLETMEK: "siz" diye aytatmak, hitap ettirmek II, 347
  985. SOGAN: soğan, I, 409 bkz> sogun
  986. SOGAN YILAN: tulum gibi irl bir yılan· I, 409
  987. SOGIMAK: soğumak. III, 268
  988. SOGLIMAK: aramak için elini koynuna sokmak· III, 297 bkz> sogl ıtmak, sogratmak, sugratmak
  989. SOGLITMAK: aramak için elini koynuna sokturmak II 346 bkz> sogl ımak, sogratmak, sugratmak
  990. SOGMAK: elde etmek, edinmek· II, 15 bkz> sogratmak, sogurmak, sugratmak
  991. SOGRAŞMAK: sormak, emmek,II, 212
  992. SOGRATMAK: aratmak, aratarak her şeyi görmek·II, 332 bkz> sogl ımak, soglıtmak, sogmak, sogurmak, sugratmak ;
  993. SOGUK: soguk·I, 503
  994. SOGUKLANMAK: soguk bulmak veya soğuk saymak·II, 266, 267
  995. SOGUKLUK: sogukluk için hazırlanmış·I, 503
  996. SOGULGAN: daima çabuk soğulan, sızıp kaybolan. I, 520
  997. SOGULMAK: (su) topraga sızıp kaybolmak, (su, süt) çekilmek, azalmak.II, 124, 125, 139, 163, 170
  998. SOGUN: sogan. I, 409 bkz> sogan
  999. SOGUNLUG: soğanlı, I, 499
  1000. SOGUNMAK: üşümek; sidikten ve benzerlerinden temizlenmek. II, 152
  1001. SOGUR: ada tavşanı, kelere benzer bir çeşit ada tavşanı.I, 363;II, 227 bkz> sugur
  1002. SOGURLUG: tavşanı çok ve bol olan·I, 494
  1003. SOGURMAK: elde etmek, edinmek·II, 15 bkz> sogmak, sogratmak, sugratmak
  1004. SOGUŞMAK: soğumağa yüz tutmak· II, 101
  1005. SOGUT: bumbar dolması, bumbar yemeği·I, 356 bkz> soktu
  1006. SOGUT: ekşi sütten yapılan peynir,I, 356
  1007. SOK: aç gözlü; alçak·III, 130 bkz> suk § sok er; aç gözlü; alçak adam· III, 130
  1008. SOKAR: boynuzsuz hayvan; başı saçsız adam, I, 411 § sokar koy; boynuzsuz koyun,I, 411
  1009. SOKIM: bir agaç parçasıdır ki çam kozası şeklinde kesilerek içi oyulur, üç taraf ından delinerek okun üzerine konur,I, 397
  1010. SOKKU: havan·III, 226 bkz> soku
  1011. SOKLUK: oburluk.I, 471
  1012. SOKLUNMAK: sokulmak·II, 247
  1013. SOKLUŞMAK: birbirine sokulmak ve yerle şmek II, 216
  1014. SOKMAK: sokmak, delmek, döverek inceltmek, toplamak I, 425;II,18; III, 142 bkz> sukmak
  1015. SOKRU: izinsiz, gizlice. I, 422
  1016. SOKTU: sucuk; karaciğer, et ve baharat karıştirılarak doldurulan ve pi;irildikten sonra yenen bağırsak dolması·I, 416 bkz> sogut
  1017. SOKTURMAK: sokturmak; bir nesneyi dövdü rerek inceltt ırmek.II, 185, 186
  1018. SOKU: havan. III, 226 bkz> sokku
  1019. SOKULMAK: bir şeyin içine sokulmak; dövülerek inceltilmek II, 125
  1020. SOKUŞMAK: döverek inceltmekte yard ım ve yarış etmek,II, 104
  1021. SOL: sol.I, 72;III, 134
  1022. SOLAMUK: solak, I, 487
  1023. SOLUŞMAK: solmak; yaş meyve veya sebze tazeliğini kaybetmek. II, 109
  1024. SON': som, içi dolu madenden olan şey·III, 138
  1025. SOÑ: bir adamın çolugu çocuğu; her şeyin ve her işin sonu, sonra·III, 357
  1026. SOÑDAMAK: arkasından kovalamak.III, 400, 401
  1027. SOÑKUR: sonkur kuşu, yırtıcı kuşlardan biri. II, 95;III, 381
  1028. SOÑRAMAK: kabulde tembellik etmek ve sözü ikircimlemek III, 402
  1029. SOÑUK: son, bir şeyin sonu·III, 107
  1030. SORGU: hacamat aygıtı, kendlsiyle kan alınacak ve emilecek aygıt ve şişe·I, 16, 425; II, 69
  1031. SORIŞMAK: yüzü ek;inıek·II, 96
  1032. SORITMAK: emdirmek; buruşturmak, sorutmak,II, 304
  1033. SORMAK: emmek, sormak·I, 16; II, 70; III, 181
  1034. SORMAK: (sorgu) sormak, aramak. III, 181
  1035. SORTURMAK: sordurmak (sorgu) sordurmak; emdirmek II, 184
  1036. SORUG: sorma, soru, arama; kaybolan şey, aranan şey, I, 374; II, 184
  1037. SORUGÇI: sorucu, kaybolan şeyi arayıcı· III, 242
  1038. SORUKMAK: kaybolan ;eyin arandıktan sonra haberí alınmak, aranıp sorularak salık almak·II, 115
  1039. SORUŞMAK: (suyu veya teri) sormak II, 96
  1040. SOVUŞGAN: solucan yüzünden olan sar ılık has talıgı·I, 519
  1041. SOYMAK: soymak; deri yıizmek.III, 244
  1042. SOYSUKMAK: soyguna uğramak·I, 21 bkz> soyukmak
  1043. SOYUKMAK: malı soyulınak· III, 189 bkz> soysukmak
  1044. SOYULMAK: açılmak, dağılmak, (deri veya elbise) soyulmak. III, 190
  1045. SOYUŞMAK: bir şeyi soymakta yardım etmek, III, 188
  1046. SÖBİ: uzun veya sivri nesne (yuvarlak olmayan). III, 217 bkz> sub ı
  1047. SÖGE TURMAK: sövmekte devam etmek,III, 230
  1048. SÖGMEK: söğmek, sövmek I, 27;III, 184 bkz> sökmek
  1049. SÖGTÜRMEK: sövdürmek.II, 186 bkz> söktürmek
  1050. SÖGÜK: küfür, sövme. I, 27
  1051. SÖGÜŞ: sövme, sövüşme· I, 368
  1052. SÖGÜŞ: kebap etmeye yarar oğlak veya kuzu· I, 369
  1053. SÖGÜŞMEK: sövüşmek II, 89, 107
  1054. SÖGÜT: sögüt ağacı·I, 319, 356;III, 134, 168. 369 bkz> söküt § keyik
  1055. SÖGÜT: ; yaban söğüdü, III, 168
  1056. SÖGÜTLENMEK: söğütlük olmak, II, 266
  1057. SÖGÜTLÜG: söğüt sahibi olan, I, 506
  1058. SÖGÜTLÜK: söğütlük, sögüt ağacı biten yer, I, 506, 510
  1059. SÖKE: diz üstü çökmek, III, 230
  1060. SÖKEL: hasta, II, 10, 40, 216, 394; III, 181, 286, 395
  1061. SÖKE OLTURMAK: diz çökerek oturrT>ak. II, 21; III, 230
  1062. SÖKE TURMAK: diz üstü oturmak III, 230
  1063. SÖKLÜNÇÜ: kebap,II, 309;III, 242
  1064. SÖKLÜNMEK: kebap edilmek, kebap etmek, kendi kendine et kebap etmek II, 248, 254
  1065. SÖKMEK: sövmek·I, 27 bkz> sögmek
  1066. SÖKMEK: sökmek, yarmak, yırtmak; diz çökmek,I, 444;II, 21, 22
  1067. SÖKMEN: yiğitlere verilen ungun· I, 444
  1068. SÖKMENLENMEK: kahramanlaşmak, kendini kahraman saymak· II, 278
  1069. SÖKTİ: kepek, I, 416
  1070. SÖKTÜRMEK: sövdürmek II, 186 bkz> sögtürmek
  1071. SÖKTÜRMEK: sõktürmek. II, 186
  1072. SÖKÜLMEK: sõkülmek, bozulmak. II, 125, 126
  1073. SÖKÜLMEK: kızartılmak, kebap 0(^010^II, 126
  1074. SÖKÜNMEK: diz çökmek; söker görünmek II, 154
  1075. SÖKÜŞMEK: sökmekte ve yıkmakta yardım ve yarış etmek· II, 90, 107
  1076. SÖKÜT: söğüt ağacı· I, 319, 356; III, 134,168, 369 bkz> sögüt
  1077. SÖMRÜŞMEK: sömrüşmek ve bunda yarış et-mek, II, 213
  1078. SÖMÜRGEN: daima sömüren·I, 523, 525
  1079. SÖMÜRMEK: sömürmek,II, 85
  1080. SÖVLEMEK: söylemek, III, 278
  1081. SÖVLENMEK: fısıldamak,III, 278
  1082. SÖZ: söz,I, 35, 92, 96, 122, 156, 174, 197, 215, 216, 221, 223, 227, 228, 229, 230, 243, 246, 267, 268, 269, 270, 275, 277, 290, 305, 319, 374, 383, 428, 463, 464, 515, 525;II, 9, 15, 16, 17, 23, 73, 76, 84,86,112,117, 118, 130, 133,150, 218,247, 312,315,325,3
  1083. SÖZEÑRİ: saçma sapan söyleyen·III, 389
  1084. SÖZKELİ: söze,III, 145
  1085. SÖZKİYE: sözceğiz. III, 359
  1086. SÖZLEMEK: söylemek, konuşmak· I, 339, 402; III, 208, 296, 297
  1087. SÖZLENMEK: söylemek, sözü açıklamak· II, 247
  1088. SÖZLEŞMEK: söyleşmek, konuşnnak· II, 215;III, 104
  1089. SÖZLETMEK: söyletmek,II, 346
  1090. SUBI: uzun ve sivri nesne (yuvarlak olmayan)· III, 217 bkz> söbi
  1091. SUBILAMAK: enll şeyi söbü yapmak, ucunu sivriltmek, yanlar ını daraltmak· III, 323
  1092. SUBIMAK: uzamak, incelmek, söbüleşmek· III, 257
  1093. SUBITMAK: sivriltmek, söbütmek·II, 298
  1094. SUBURGAN: maşatlık·I, 516 bkz> subuzgan
  1095. SUBUZGAN: maşatlık .I, 516 bkz> suburgan
  1096. SUÇ: suç, cürüm, bir çeyin sapmas ını bildirir.I,321
  1097. SUÇGURMAK: sıçrayayazmak· II, 187
  1098. SUÇIMAK: sıçramak. III, 258, 279 § suçımak burkımak; sıçramak· III, 279
  1099. SUÇITMAK: sıçratmak· II, 300
  1100. SUÇ KILMAK: sapmak, kesmemek,I, 321
  1101. SUÇ KILMAK: işl üzerine almaktan çekinmek. I, 321
  1102. SUÇLUNMAK: sıyrılmak, bir şey yerlnden çekilip çıkarılmak II, 246
  1103. SUÇLUŞMAK: bir şeyi dışarı çekip çıkarmakta yardım ve yarış etmek·II, 215
  1104. SUÇULMAK: (çiçek) açılmak, çıkmak; (elbise) çıkarmak, soyunmak; (koyun) yıizülmek. II, 122
  1105. SUÇUŞMAK: sıçraşmak, kalkı;mak· II, 92
  1106. SUDMAK: tükurmek, II, 81, 295; III, 132, 321, 439 bkz> sagurmak, sutmak
  1107. SUDTURMAK: tükürtmek II, 183 bkz> sutturmak
  1108. SUDUK: tükrük, I, 381;III, 102, 321
  1109. SUF: su, III, 427, 431 bkz> suv
  1110. SUF: yün ipliklerinden elie örülen ku şak,III, 129
  1111. SUFSAMAK: fısıldamak, okuyup üflemek·III, 286 bkz> suf şamak, şuvşaşmak, şuvşatmak
  1112. SUFŞAMAK: fısıldamak, okuyup üflemek·III, 286 bkz> sufsamak, şuvşaşmak, şuvşatmak
  1113. SUGDIÇ: kışın dostlar arasında sıra ile yapılan şölen·I, 455
  1114. SUGRATMAK: aratmak, aratarak her şeyi görmek·II, 332 bkz> sogl ımak, soglıtmak, sogmak, sogratmak, sogurmak
  1115. SUGUR: kelere benzer bir çeşit ada tavşanı.I, 363 bkz> sogur
  1116. SUK: aç gözlü; alçak,III,130 bkz> sok § suk er
  1117. SUKAK: sığın, geyik, be/az geyik· I, 214;II, 287
  1118. SUKAKLIG: geyikli, geyiği çok olan·I, 498
  1119. SUKARLAÇ BÖRK: uzun külâh, börk,I, 493
  1120. SUK ERIÑEK: işaret (şahadet) parnnağı·III, 130
  1121. SUKIMAK: parmağıyla gıdıklamak· III, 269
  1122. SUKINMAK: yıkanmak· II, 153, 154
  1123. SUKMAK: delmek· I, 425 bkz> sokmak
  1124. SUK YALÑUS ER: kendine yardım eden bir kimsesi ve arkada şı bulunmayan, yapyalnız adam· I, 333
  1125. SULAK: dalak· I, 411 bkz> talak
  1126. SULINDI: erkeğin arkaya doğru salıverdiği saç· I, 449 bkz> salındı
  1127. SULUK: sarık·III, 262 bkz> suvluk
  1128. SUMA: önce ıslatılıp sonra kurutularak öğüdülen ve bulamaç, ekmek gibi şeyler yapılan bugday, aynı suretle hazırlanıp şerbet hamurunda kullanılan arpa·III, 234
  1129. SUMAK: itaat etmek; bükülmek üzere sümek göndermek III, 248. 249
  1130. SUMLIM: Türkçe bilmeyen kimse.I, 486;II, 347
  1131. SUMLIMAK: Türkçe'den başka bir dille konuşmak,III, 298
  1132. SUMLIM TAT: hiç Türkçe bilmeyen Farslı·I, 486 sumlışmak yabancı dil konuşmak·II, 216 bkz> sumluşmak
  1133. SUMLITMAK: yabancı dil ile söyletmek,II, 347
  1134. SUMLUŞMAK: yabancı dil konuşmak.II, 216 bkz> sumlışmak
  1135. SUNDILAÇ: yund kuşu, çayır kuşu,I, 526, 529; III, 178
  1136. SUNDIRI: deniz· I, 492 bkz> sundurı
  1137. SUNDURI: deniz. I, 492 bkz> sundırı
  1138. SUNI: evin kirişleri .III, 236
  1139. SUN KİŞİ: yumuşak huylu, yüreği selek adam· III, 138
  1140. SUNMAK: sunmak· II, 28
  1141. SUNU: çörek otu, Nigella sativa· III, 238
  1142. SUNUŞMAK: birbirine sunmak· II, 112
  1143. SUNZI: pire soyundan bir hayvan· I, 422
  1144. SURAMAK: kullanmak· I, 428
  1145. SURÇITMAK: sürçtürmek· II, 328 bkz> sürçitmek, silrçmek
  1146. SURKAÇ: lök agacı zamkı· I, 454 bkz> surkuç
  1147. SURKUÇ: lõk ağacı zamkı, I, 454 bkz> surkaç
  1148. SURKUÇLAMAK: lõk macunu ile sap peklştirmek· III, 350
  1149. SURKUÇLANMAK: lök macunu ile sıkiştırılmak, berkitilmek. II, 271
  1150. SURKUÇLANMAK: yerde yaban hindibasına ben-zer bir ot bitmek, karamuk otu bltmek· II, 271 bkz> sarkaçlanmak
  1151. SURPLAMAK: kur'a çekmek·III, 443, 444. 446 bkz> sürllemek
  1152. SUR SUR: dudağın çıkardığı ses·III, 122
  1153. SUR SUR ÖPMEK: şarul şurul içmek· III, 122
  1154. SURUŞ: buğday başaklarındaki taneler sertleş-meden õnce başak alevde ütülür, sonra dövülerek yenir, ütme, firik I, 368
  1155. SURUŞLAMAK: başak ütmek, başak kavurmak·III, 335
  1156. SUSGAK: susak, kendisiyle su ve benzeri ;eyler dald ırılarak alınan nesne·I, 470
  1157. SUSIK: kova·I, 382
  1158. SUTMAK: tükürmek·II, 295 bkz> sagurmak, sudlmak
  1159. SUTTURMAK: tukürtmek,II, 183 bkz> suğturmak
  1160. SUVIK: sıvık, cıvık, sulu, durultularak akar haline getirilen her şey; ağaç ve kuyruk gibi şeylerin upuzun ve çırıl çıplak kalmış hali· III, 164 bkz> suvuk, suv ıglanmak § suvık kudruk; katır kuyruğu gibi kılsız ve uzun kuyruk·III, 164
  1161. SUVUK:
  1162. SUV: su· I, 15, 20, 31, 73, 75, 79, 95, 140, 144, 155, 164, 168, 172, 177, 179. 186, 191, 194, 212, 218, 222. 246. 258, 276, 294, 312, 314. 315, 325, 369, 374, 375, 379, 387, 389, 396, 401, 424. 440, 443, 449. 450, 459, 560, 492, 493, 520, 525, 528;II, 3, 4, 5
  1163. SUVALMAK: sulanmak, su verilmek, su saç ıltnak· II, 125, 162; III, 240
  1164. SUVALMAK: (çamur vb.) sıvanmak. II, 125
  1165. SUVARMAK: sulamak, suvarmak· I, 498
  1166. SUVAŞMAK: (çamur vb.) sıvamakta yardım veyarış etmek, II, 102
  1167. SUVGARDAÇI: sulayan, sulayıcı· II, 256
  1168. SUVGARGUÇI: sulayan, sulayıcı, su veren· II,50, 256
  1169. SAVGARGULUK: sulamak hakkı olan· II, 256
  1170. SUVGARIGLI: sulayan· II, 257
  1171. SUVGARIGSAK: sulamak dileğind·e, azminde olan, II, 257
  1172. SUVGARIMSINMAK: sular görünmek, suvarır gôrünmek. II, 202, 261
  1173. SUVGARIŞMAK: sulamakta yardım etmek·II, 201
  1174. SUVGARMAK: sulamak, su vermek.II, 44, 188, 199, 255 bkz> suvrarmak
  1175. SUVGARTMAK: sulatmak, sulatmak için birini göndermek· II, 256
  1176. SUVGARUNMAK: sular görünmek II, 202
  1177. SUVIGLANMAK: sulu bulmak,II, 267 bkz> suv ık, suvuk
  1178. SUVIŞMAK: sıvıklaşmak, cıvıkla;mak·II, 102
  1179. SUV KATLIŞMAK: su kollarının kavşıtında su birbirine karışmak·I, 460
  1180. SUVLAG: hayvan sulanacak yer, yalak,I, 464
  1181. SUVLAMAK: sulanmak, su içmek; suland ırmak, su koymak·III, 297 bkz> suvulmak
  1182. SUVLAÑ: dalı budağı olmayan ağaç; kıvırcık olmayıp düz olan saç,III, 386
  1183. SUVLANMAK: sulanmak, sulu olmak II, 247
  1184. SUVLATMAK: sulatmak·II, 346
  1185. SUVLUK: sarık, mendil ve benzerleri.·I, 201, 471; II, 96, 151, 215, 246, 304, 346; III, 296, 323 bkz> suluk
  1186. SUVRARMAK: sulatmak .II, 199, 200 bkz> suvgarmak
  1187. SUVSAMAK: susamak· I, 281; tII, 284
  1188. SUVSATMAK: susatmak· II, 336
  1189. SUV SIGIRI: manda, dombay· I, 364, 368
  1190. SUVSIMAK: sùlanmak, sulu olmak· I, 282; III, 284
  1191. SUVSUŞ: buğdayın kuvveti gittikten sonra al ınan son suyu; üzerine su kat ılmış ayran, I, 460
  1192. SUV TİRKEŞİ: dere kolları suyunun toplandığı yer· I, 460
  1193. SUVULMAK: 511^01^^III, 80 bkz> suvlamak
  1194. SUYAGU: horozun ayağındaki mahmuz·III, 174
  1195. SUYRAN: minare ve buna benzer şeyler gibi uzun olan her nesne, I, 436
  1196. : asker I, 69,144,195, 249, 307, 321, 353, 371, 399, 443, 490, 516, 521; II, 5, 7, 19, 29, 190, 209, 231. 239, 245. 274, 312;III, 59, 77, 78, 81, 94, 104, 105, 114, 180, 192,208, 249, 260, 292, 305, 339
  1197. SÜCİNMEK: tadını bulmak, mahzuz olmak·II, 150 bkz> süçünmek
  1198. SÜÇİK: tatlı; içilecek şey, şarap· I, 154,157, 211, 282, 338, 373, 408; III, 164,166, 397, 427 bkz> süçük § kızıl
  1199. SÜÇİK: şarap·I, 408
  1200. SÜÇİMEK: tatlılanmak ve güzelleşmek III, 258
  1201. SÜÇİRMEK: tatlılaşmak, tatlanmak·II, 75
  1202. SÜÇİŞMEK: tatlılanmak,II, 92 bkz> süçüşmek
  1203. SÜÇİTMEK: iyileştirmek, tatlılandırmak·II, 299, 300
  1204. SÜÇÜK: şarap·II, 190 bkz> süçlk
  1205. SÜÇÜNMEK: tadını bulmak, mahzuz olmak, II, 150 bkz> süçinmek
  1206. SÜÇÜŞMEK: tatlılanmakII, 92 bkz> süçişmek·
  1207. SÜGLİN: sülün,I, 444 bkz> süvlin
  1208. SÜGRÜG: kadının avret yeri·I, 478
  1209. SÜKEN: eşek yükünün bir tarafında olan sepet, sele gibi şeyler, seklem·I, 403
  1210. SÜKNEGÜ: et ile tirnak arasında çıkan sivilce I, 491
  1211. SİLKNEMEK: siğile ilãç yapmak, sağaltmak·III, 301, 302
  1212. SÜKSÜK: "dağdağan" denilen bir agaç, Kaloxylon ammodendron· I, 486
  1213. SÜKÜL: siğil· III, 301 sül ette ve ağaçta olan yaşlık ve tazelik· I, 1, 356; III, 134, 369
  1214. SÜLEMEK: düşmana karşı asker göndermek, savaş yapmak,III, 271, 272
  1215. SÜLLÜG: çiğ, pişmemiş. III, 134
  1216. SÜMSÜÇİK: tap tatlı, pek tatlı nesne·I, 338
  1217. SÜÑİŞ: savaşta saldırma ve süngü durtme·III, 365 bkz> süñü ş
  1218. SÜÑÜ: süngü, mızrak, kargı·I, 349, 441, 497; II, 264; III, 337, 368
  1219. SÜÑÜK(G): kemik. I, 178, 235, 247, 380;II, 85, 224;III, 52, 297, 367
  1220. SÜÑÜKLENMEK: kemiklenmek, büyümek.III, 408
  1221. SÜÑÜLEMEK: süngülemek, süngü ile dürtmek III, 405, 406
  1222. SÜÑÜŞ: savaşta saldırma ve süngü dürtme·III, 365 bkz> süñi ş
  1223. SÜÑÜŞMEK: çarpmak, süngüleşmek, savaşta süngüleşmek·III, 393, 394
  1224. SÜÑÜT: karşılıgına bir şey verilmeyen ve geri gönderilmeyen arma ğan .III, 362 bkz> siñüt
  1225. SÜPRÜK: süprüntü; bir adama kızıldığında sõğme olarak kullanılır·II, 231
  1226. SÜPRÜLMEK: süpürülmek. II, 231
  1227. SÜPRÜNDİ: sıiprıintıi.I, 493
  1228. SÜPÜRGÜ: süpürge,I, 490
  1229. SÜPÜRMEK: süpürmek·II, 85
  1230. SÜRÇEK: gece toplantısı, müsamere·I, 478 bkz>sürçük
  1231. SÜRÇİTMEK: sürçtürmek·II, 328 bkz> surçıtmak, sürçmek
  1232. SÜRÇMEK: sürçmek, ayak kaymak·III, 420 bkz>surç ıtmak, sürçitmek
  1233. SÜRÇÜK: gece toplantısı, müsamere·I, 478 bkz>sürçek
  1234. SÜRGÜCİ: sürücü·II, 51
  1235. SÜRİLEMEK: kur'a çekmek, III, 443, 444,446 bkz>surplamak
  1236. SÜRK: soğuktan donma, katıla;ma,I, 353
  1237. SÜRKİLEMEK: kovalamak, sürmek, kovalay ıp sürerek üzerine saldırmak.III, 353 bkz> sürkülemek
  1238. SÜRKÜLEMEK: kovalamak, sürmek, kovalay ıp sürerek üzerine saldırmak,III, 353 bkz> sürkilemek
  1239. SÜRMEK: sürmek, kovmak, sürgün etmek; devam etmek·II, 7, 39, 51, 90,177; III, 217 bkz> sar ılmak, sarmak, sermek
  1240. SÜRSEMEK: sürmek istemek III, 284
  1241. SÜRTMEK: sürtmek; sürmek,III, 426, 427
  1242. SÜRTÜK: ezilen, sürüştürülen her şey·I, 477 § sürtük işler; sürüştüren, kendis!ne sürüştürülen kadın; sevici kadın·I, 477
  1243. SÜRTÜLMEK: sürtülmek, dövülmek; ezilmek II, 231; III, 303
  1244. SÜRTÜNMEK: sürtünmek, 3111-11^6^ II, 245
  1245. SÜRTÜRMEK: sürdürmek, sürttürmek·II, 184
  1246. SÜRTÜŞMEK: sürmek ve sürtmekte yardım ve yariş etmek· II, 210, 211
  1247. SÜRÜG: sürü, I, 389; III, 102
  1248. SÜRÜLGEN: her zaman, her yerden sürülen· I, 523, 525
  1249. SÜRÜLMEK: sürülmek; ezllmek, II, 123
  1250. SÜRÜNDİ ER: her yerden sürülen, sürüntü adam· I, 449
  1251. SÜRÜNMEK: kendini kaşımak; sert bir şey dövülerek ezilmek·II, 151
  1252. SÜRÜŞMEK: (aygır aşmak Istediğinde kısrağı) dişleyerek sürüklemek; itiçmek; borcu alacakla ödemek II, 96, 97
  1253. SÜSGEN (SÜSEGEN): çok süsen· III, 364
  1254. SÜSGİRMEK: süsmek istemek, süsmeğe saldırmak· II, 189 bkz> süsgürmek
  1255. SÜŞGÜRMEK: süsmek istemek, süsmeğe saldırmak· II, 189 bkz> süsgirmek
  1256. SÜSMEK: süsmek·II, 293 süst(irmek süstürmek, tos yapt ırmak,II, 184 süslinmek (başını) vurur gibi görünmek· II, 152
  1257. SÜSİLŞMEK: süsüşmek, II, 101
  1258. SÜT: süt·I, 157, 180, 181. 193, 218, 397. 398, 449, 468. 523;II,13, 37. 43, 51, 61. 66, 72. 85,101, 124, 139;III, 102, 120, 129, 167, 181, 195, 197. 198, 264
  1259. SÜTGERMEK: süt gibl sulu, duru yapmak,II, 189
  1260. SÜT ÖTRÜM: mercimeğe benzer ishal veren bir ot·I, 107
  1261. SÜVÜN: sülün· I, 444, 447; III, 11 bkz> sügün
  1262. SÜVRİ: sivri·I, 422
  1263. SÜVRİTMEK: sivriltmek·II, 332
  1264. SÜZGÜN: rengi kara, dikenli bir da ğ ağacı·I, 443
  1265. SÜZLÜNMEK: süzülmek·II, 247
  1266. SÜZLÜŞMEK: süzülmek·II, 215
  1267. SÜZME: "keş" denilen yağsız kuru peynlr, ayran süzmesi· I, 433
  1268. SÜZMEK: süzmek,I, 450;II, 9
  1269. SÜZTÜRMEK: süzdürmek·II, 184
  1270. SÜZUK: süzük, süzülmü;· I, 389
  1271. SÜZÜLMEK: süzülnnek· II, 124, 139
  1272. SÜZÜNDİ SUV: süzülmüş su· I, 449, 450
  1273. SÜZÜNMEK: süzülür glbi görünmek· 11. 151,152
  1274. ŞA: alacalı bir kuş, III, 211 § erdemsiz şa
  1275. ŞAGILAMAK: çağlamak· III, 324 bkz> çagılamak, , jagılamak
  1276. ŞALAŞU: bir çeşit Çin dokuması· I, 446.
  1277. ŞAMUŞA: yenilen bir ot, poy otu· I, 446
  1278. ŞAP ŞAP: vurmada çıkan ses, yemekte ağızda çıkan şapırtı, III, 145, 146
  1279. ŞAR ŞAR: yağrnurun sağnak halinde yağmasından çıkan ses, herhangi bir akar ın çıkardığı ses· I, 324 bkz> çar çar
  1280. ŞAT: cüret, cesaret· I, 320 ·
  1281. ŞAV: üç'ta biten ve elbise temizlenen çöven gibi bir ot· III, 155
  1282. ŞEBENG: demirden yapılmış baston, cop·III, 354 bkz> şebing
  1283. ŞEBİÑ: küçük demir çomak, demir baston, III, 369 bkz> şebeñ
  1284. ŞEBÜK: çabuk·I, 147
  1285. ŞEKİRTÜK: fıstık, I, 507
  1286. ŞEL ŞÜL: udumsuz, yöntemsiz· I, 336
  1287. ŞENBUY: ba;ka bir davetten sonra geceleyin gidilen içki ziyaføti· lil, 239
  1288. ŞEP: ivmeyi, aceleyi anlatan bir edat· I, 319
  1289. ŞEP KELMEK: çabuk gelmek,I, 319
  1290. ŞEŞMEK: çözmek·II, 293 bkz> seşmek
  1291. ŞEŞTİLRMEK: çözdürmek·II,187 bkz> se;tilrmek
  1292. ŞIN: taht; sedir, III, .140
  1293. ŞIŞ: şiş, tutmaç yedikleri ş1ş.II, 179, 282 bkz> sış
  1294. Şİ: Çin hakanlarının selâmlandığı bir kelime. III, 211
  1295. ŞÖPİK: meyve yenildlkten sonra at ılan şey, çör çöp,I, 390 bkz> çöpik
  1296. ŞU: emir ve nehiyde sona gelerek pekitme bildiren "çu" yerine kullan ılan bir kelıme.III, 211 bkz> çu, çü, şü
  1297. ŞUGLU: tilki üzümü, Solanum nigrum·I, 431
  1298. ŞUTI: kırkayak, örümcek, çıyan glbi bir böcek, III, 218
  1299. ŞUVŞAŞMAK: gizli söz fısıldaşmak· II, 350 bkz> sufsamak, suf şamak, şuvşatmak
  1300. ŞUVŞATMAK: fısıldatmak, II, 337 bkz> sufsamak, suf şamak, ;uvşaşmak
  1301. ŞÜ: emir ve nehiyde sona gelerek pekitme bildiren "çü" yerine kullan ılan bir kellme· III, 211 bkz> çu, çü, şu
  1302. ŞÜK: susturma edati· I, 335
  1303. ŞÜK TURMAK: sükut etmek, I, 335
  1304. ŞÜNÜK: çınar ağacı· I, 390 bkz> çarun, çünük
  1305. ŞÜÑLE: Argu diyarında biten ve kökü yenen bir ot, III, 379
  1306. ŞÜT: soy, asıl· III, 120
  1307. ŞİLTÜK: sığır boynuzundan yapılan divit·I, 390 şütük sakal köse sakal,I, 390
  1308. TABA: yan, taraf, cihet; "...e, ...e dogru. e yan ına" aniamlarına ve Arapça "ila" ve "rağmen" karşılığında bir edat ve kelime·I, 94, 214. 425, 445; II, 103, 312; lil, 23, 216, 235, 272
  1309. TABALAMAK: kınamak, ayıplamak· III, 322, 327
  1310. TABAN: taban; deve tabanı· I, 400, 405
  1311. TABANLAMAK: (deve) tepmek, III, 342
  1312. TABANLIG: tabanlı,I, 499
  1313. TABARU: "...ya dogru, „.ya karşı" anlamına edat· I, 445;III, 69, 440 tabızmak bilmece söylemek ve sormak·II, 164 bkz> tabuzmak, tapuzmak
  1314. TABLAG: rıza, muvafakat· I, 462 bkz> taplag
  1315. TABUZGU(NEÑ): bilmece.l, 489 bkz> tabuzguk, tapzug, tapzuguk
  1316. TABUZGUK: bilmece· I, 502; II, 164 bkz> tabuzgu, tapzug, tapzuguk
  1317. TABUZMAK: bilmece söylemek veya sormak, I, 462; II, 86 bkz> tab ızmak, tapuzmak
  1318. TADA: on adımdan görülebilen yer parças ı· III, 220 bkz> tata
  1319. TADGUN: Fırat ve ona benzer akan dere· I, 438
  1320. TADU: insanın tab'ı ve tabiatı· III, 220
  1321. TADUN: bir yaşındaki buzağı, III, 171
  1322. TADUN: tosuñ, iki yaşında olan sığır I, 400
  1323. TAFARÇI: yük taşıyan·III, 149
  1324. TAFRAK: çabuk, acele, kıvrak, çalı;kan·I, 468 bkz> tavrak, tofrak § tafrak i şçi; kıvrak, çalışkan işçi·I, 468
  1325. TAG: dag,I,89,100,148.156, 160,169, 173, 179. 185, 186, 190, 212, 224, 256, 277, 278, 292, 297, 312, 325, 398, 424, 451, 466, 494, 495, 498, 499;II, 43, 50, 61, 67, 68, 77, 103, 130, 157, 238, 275, 278, 283, 288, 294, 296, 355, 357; III, 18, 106, 124. 153, 195
  1326. TAGAR: çuval, dağarcık, içerisine buğday ve başka şeyler konan nesne, harar· I, 17, 244, 411; II, 147, 306
  1327. TAGAY: dayı·III, 238
  1328. TAGIKMAK: dağa çıkmak, daga kaçmak, yozlaşmak·I, 192;II, 117
  1329. TAGILMAK: (bıçak gibi keskin ;eyler) körle şmek·II, 129 bkz> tıgmak, tigmek
  1330. TAGLAMAK: dağlamak· III, 294 tàglatmak daglatmak· II, 344
  1331. TAGNA YAVA: kasnı ağacı püsresi olup yogurtla kari ştırılarak tutmaca katilan ve ona renk veren bir deva·I, 434
  1332. TAGUZMAK ER: etine dolgun, bodur ki;i·I, 504 bkz> takuzmak
  1333. TAHÇEK: bir çeçit Çin ipeği.'I, 476 bkz> tahtu
  1334. TAH TAH: salındıktan sonra doğanı veya ;ahini çagırmak için bir nida·I, 9;III, 117, 118
  1335. TAHTU: eğrilmeıniş ham ipek, I, 416 bkz> tahçek
  1336. TAKAGU: tavuk (cins adı)· I, 217, 447; III,II, 97 bkz> takuk § t ışı takagu; tavuk· I, 447
  1337. TAKAGU YILI: Türkler'in on ikili yıllarından biri I, 346, 447
  1338. TAKI: dahi. I, 73, 274, 412, 456, 468, 494;II, 110, 118, 177, 195, 263, 335, 356; III, 188, 226, 278, 378, 398 bkz> dakı
  1339. TAKILMAK: takılmak, dizilmek·II, 129 takır takır ses blldiren bir kellme, I, 361 bkz> tíkir tíkir
  1340. TAKMAK: takmak· II, 16, 17
  1341. TAKTURMAK: taktırmak, dizdirmek· II, 174
  1342. TAKUK: horoz, tavuk· II, 286; III, 114 bkz> takagu § takuk yal ıgı
  1343. TAKUKLUG: tavuklu,I, 497
  1344. TAKUZMAK ER: etlne dolgun, bodur kişi·I, 504 bkz> taguzmak
  1345. TAL: dal, yaş dal,I, 412; 11. 105; III. 156
  1346. TALAGU: çabuk õldüren ağı; iç ağrısı·I, 447
  1347. TALAK: dalak·I, 411 bkz> sulak
  1348. TALAS: at yarı;ında, top ve çevgen oyununda çizilmi ş sınır ve gerilmiş ip·I, 366, 392 bkz> tasal
  1349. TALBINMAK: (kuş) dalbınmak, çırpınmak·II, 239, 240 bkz> talpınmak, talpırmak, talpışmak
  1350. TAL BODLUG: boyu düzgünce kişi; (en çok) ince uzun cariyeler için kullan ılır·III, 156
  1351. TALGAG: Insanı öldürecek derecede şiddetli tipi, II, 288
  1352. TALGAN İG: sara, tutarık, I, 438
  1353. TALGIRMAK: kar tipisi kopmak· II, 179 bkz> talgurmak
  1354. TALGUÇ: hayvan sırtına yükletilen yükü sıkiştirmak için kullanılan agaç, I, 453
  1355. TALGUK: baltanın sapını sıkıştırmak Içln çakılan çivi· I, 469
  1356. TALGURMAK: kar tipisi kopmak·II, 179 bkz> talgırmak
  1357. TALGURMAK: (mide, iç) bulanmak, karışnrtak· II, 178, 179
  1358. TALIG: tat, lezzet·I, 408
  1359. TALKA: koruk·I, 179, 427 bkz> tarka
  1360. TALKALANMAK: koruklanmak, salkım koruk olmak, III, 201 talkan kavut, kavrulmu; dövülmü ş arpa·I, 440;II, 89, 154, 189, 190
  1361. TALKIG: dağların çatıçtığı yer· I, 463
  1362. TALKIG: işleri sürüncemede bırakma· I, 463
  1363. TALKILMAK: itilmek, kakılmak, defedilmek, savulmak· II, 230
  1364. TALKIMAK: ayıp sayılnnak. II, 304
  1365. TALKIŞMAK: dürmekte ve bükmekte yardım etmek, II, 207
  1366. TALKITMAK: işi geciktirmek; yükü çarp ıtmak, çarpık yapmak; yükle ip arasına bir ağaç parçası koyarak yükü düzeltmek için bük türmek, II, 339 bkz> t ılkatmak
  1367. TALKMAK (TALKAMAK): zarar vermek· I, 506
  1368. TALKU: eğrilmiş, bükülmü; nesne· I, 427 § talku yışıg
  1369. TALPINMAK: (kuş) dalbınmak, çırpınmak· II, 239, 240 bkz> talbınmak, talpırmak, talpışmak
  1370. TALPIRMAK: kanat çırpmak, dalbınmak· II, 173 bkz> talbınmak, talpınmak, talpışmak
  1371. TALPIŞMAK: kanat çırpışmak, dalpışmak, dalgalanmak.II, 204, 205 bkz> talb ınmak, talpınmak, talpırmak
  1372. TALU: seçme· III, 232 talulamak seçmek· III, 326, 347
  1373. TALVIR: keklik- II, 173 tam duvar, dam, kale· I, 153, 172, 176, 214, 270, 307, 348, 398;II, 13, 22, 44, 108, 146, 147, 152, 174, 177, 231, 232, 242. 325, 354; III, 32, 54, 57, 74, 81, 82, 89, 93,111,137,157, 267, 306 § tam ul ı
  1374. TAMAK: boğaz, I, 33 bkz> tamgak tamar damar· l„362; III, 201 bkz> tamır, tamur
  1375. TAMA TAMA: damlaya damlaya· III, 360
  1376. TAMÇIRMAK: damlamak, serpilmek· II, 201 bkz> tamçurmak
  1377. TAMÇURMAK: sepelemek· II, 175 bkz> tamçırmak
  1378. TAMDU: kuvvetli, alevli ateş, tuturuk· I, 418 bkz> tamduk
  1379. TAMDUK: kuvvetli, alevli ate;, tuturuk·I, 418 bkz> tamdu
  1380. TAMDURMAK: yaktışmak. II, 176 bkz> tamturmak
  1381. TAMGA: denize ,göle veya dereye dökülen suyun bir kolu; gemilerin demlr att ıkları ìskele veya liman·I, 424
  1382. TAMGA: damga, hakanın ve başkalarının damgası, 1. 424
  1383. TAMGAK: boğaz, damak·I, 33; 467, 469 bkz> tamak
  1384. TAMGAKLAMAK: boğaza vurmak III, 351
  1385. TAMGALAMAK: hakanın damgasını (turasını) vurmak, III, 353
  1386. TAMGALIG: blr kişilik sofra; küçük ibrik; hakan ın damgası bulunan eşya· I, 527 bkz> tamgalık
  1387. TAMGALIK: küçük ibrlk; bir kişilik sofra; hakanın damgası bulunan eşya·I, 527 bkz> tamgalıg
  1388. TAMGIRMAK: dannlayayaznıak·II,179 bkz> tamgurmak
  1389. TAMGURMAK: damlayayazmak. II, 179 bkz> tamgırmak
  1390. TAMINDI SIV: su damlası, I, 450
  1391. TAMINMAK: yağ çıkarmak, taktir etmek· II, 149
  1392. TAMIR: damar, sinir ,I, 495 bkz> tamar, tamur
  1393. TAMIRLIG: damarlı·I, 495
  1394. TAMIŞMAK: damlaşmak·II, 110, 111
  1395. TAMITMAK: damlatmak· II, 311
  1396. TAMMAK: damlamak· I, 60, 376; II, 26. 87; III, 123, 360
  1397. TAMTURMAK: damlattirmak, damzııtmak. II, 175
  1398. TAMTURMAK: yaktırmak· II, 176 bkz> tamdurmak
  1399. TAMU: cehennem· III, 234
  1400. TAMU: hele, cümlenln anlamını pekitme için gelen bir edat· I, 420
  1401. TAMULAMAK: sıkılamak, sıkıştırmak, pekitmek· III, 327
  1402. TAMUR: damar· I, 362 bkz> tamar, tamır
  1403. TAMURGAN: her zaman kanayan, damlayan· I, 518, 524 bkz> yamurgan
  1404. TAMURMAK: (burun) kanamak, damlamak. II, 85 bkz> yamurmak
  1405. TAMUZMAK: damlatmak, damzırmak· II, 86, 164
  1406. TAN: sabah, ak;am esen serin esinti· III, 157
  1407. TANÇAMAK: bozulmak, çürümek· III, 303 bkz> tançgamak, tançımak, tınçamak, tınçımak,tunçımak
  1408. TANÇGAMAK: bozulmak, çürümek· III, 303 bkz>tançamak, tançımak, tınçımak, tunçımak
  1409. TANÇIMAK: bozulmak, çürümekIII, 303 bkz> tançamak, tançgamak t ınçamak, tınçımak, tunçımak
  1410. TANÇIŞMAK: bozulup kokuşmak II, 217
  1411. TANÇU: lokma, tıkım, III, 392 bkz> tunçu
  1412. TANÇULAMAK: (ağızda) çiğnemek, III, 352
  1413. TANIŞMAK: birbirine karşı borçlarını inkâr etmek· II, 112
  1414. TANMAK: inkâr etmek·III, 184
  1415. TANTURMAK: inkâr ettirmek· II, 176
  1416. TANUK: şahit, tanık, I, 18, 380; II, 37; III, 166
  1417. TANUKLUK: şahitlik, tanıklık; tutak· I, 503
  1418. TANULMAK: söz söylenmek, söz geçilmek; işaret edilmek II, 130
  1419. TANUMAK: danışmak; işaret etmek; söylemek, emretmek; tavsiye etmek· II, 112; III, 273 bkz> tanıışmak tanuşmak
  1420. TANUTMAK: başkasına söz eriştirmeyi tavsiye ve emretmek· II, 312
  1421. TAÑ: şaşacak, şaşılacak nesne, danılacak şey, acayip şey, I, 62; III, 355
  1422. TAÑ: tan, sabah vakti. I, 170, 251;III, 355, 356 tañ eski zamanlardan kalm ış olan yapı·III,356
  1423. TAÑ: elek,III, 355
  1424. TAÑ ATMAK: tan yeri ağarmak.III, 356
  1425. TAÑILMAK: iple sarılmak.III, 395
  1426. TAÑINMAK: bir sargı ile sarmak; bir işi başlı başına yapmak.III, 395
  1427. TAÑIZMAK: şişmek.III, 392, 393
  1428. TAÑLAMAK: danlamak, taaccüp etmek III, 403
  1429. TAÑLAŞMAK: şaşmak, taaccüp etmek,I, 395; III, 398
  1430. TAÑLATMAK: danlatmak, şaşırtmak·II, 350, 359
  1431. TAÑMAK: bir şey ile sarmak,III, 390
  1432. TAÑSUK: şaşılacak, acayip; nefis·III, 382
  1433. TAÑ TUÑ ETMEK: "tan tan" diye ses vermek· III, 357 bkz> dañ duñ etmek
  1434. TAÑUK: hakanlara sefer ve benzeri zamanlarda yemek ve ipek kuma ş gibi şeylerden verilen armağan·III, 365
  1435. TAÑUK: çevgen oyünunda topu gerilen ipten geçirebilene verilen ipek kuma ş·III, 365
  1436. TAÑUK: savaşta mızrakların ve bayrakların uçlarına takılan ipek kuma;·III, 365 tap elverir, yeter,I, 318
  1437. TAP: yaralama veya dövme izleri .III, 145
  1438. TAP BOLMAK: elvermek, yetmek· I, 318
  1439. TAPÇAN: erişilemeyen üzüm salkımlarını kesmek için toplayının üzerlne çıktığı sofra biçiminde üç ayaklı bir nesne· I, 435 bkz> tapçañ
  1440. TAPÇAÑ: eri;ilemeyen üzüm salkımlarını kesmek için toplayanın üzerlne çıktığı sofra biçiminde üç ayaklı bir nesne· III, 385 bkz> tapçan
  1441. TAPÇURMAK: tapşırmak, ulaştırmak, teslim etmek· II, 175 bkz> tapşurmak
  1442. TAPI: bir şeye razı olma· III, 216
  1443. TAPI: ne uzun ne kısa, orta· III, 216
  1444. TAPINDAÇI: tapan, tapınan· II, 168
  1445. TAPINGAN: tapınan, daima tapan, II, 168
  1446. TAPINGUÇI: tapan, tapınan, II, 168
  1447. TAPINGULUK: tapınmaya hakkı olan· II, 169
  1448. TAPINIGLI: tapan, tapınan. II, 169
  1449. TAPINMAK: tapmak, tapınmak, hizmet etmek· II, 140, 160, 161, 167, 168
  1450. TAPIŞ: iki kişinin işlerini birbirine tapşırması, vekilleşme, yekeleşme· I, 367
  1451. TAPLAG: rıza, muvafakat· I, 462 bkz> tablag
  1452. TAPLAMAK: kabul etmek, razı olmak· III, 293
  1453. TAPLAŞMAK: bir işe razı olmak, uzlaşmak II, 206 bkz> tepleşmek
  1454. TAPLATMAK: razı etmek·II, 341
  1455. TAPLUK: yer yarıkları· I, 467
  1456. TAPMAK: tapmak, hizmet etmek; bulmak, sezmek· I,425; II, 3; III, 222
  1457. TAPRAŞMAK: sıçraşmak (yalnız deve için ).II, 217
  1458. TAPRIMAK: sıçramak (yalnız deve için)III, 277
  1459. TAPŞURMAK: tapşırmak, ulaştırmak, teslim etmek,II, 175 bkz> tapçurmak
  1460. TAP TAP: çabuk çabuk· III, 145
  1461. TAPUG: hizmet, tapma, tapı· I, 373, 376; II, 168; III, 58, 251
  1462. TAPUGÇI: hizmetçi· I, 376
  1463. TAPUGLUG: devamlı hizmeti olan· I, 495
  1464. TAPUGSAK: hizmet eden, hizmet etmeyl seven· II, 168; III, 377
  1465. TAPULMAK: (kaybolan şey) bulunmak, II, 119
  1466. TAPUZMAK: bilmece sormak ve säylemek·I, 462 bkz> tab ızmak, tabuzmak
  1467. TAPZUG: bilmece·I, 462 bkz> tabuzgu, tabuzguk, tapzuguk
  1468. TAPZUGUK: halkın birbirini sınamaya çektikleri bilmece·I, 462, bkz> tabuzgu, tabuzguk, tapzug
  1469. TAR: dar·III, 97, 148. 259
  1470. TAR: kelek, (ırmaklarda) sal, III, 148, 157
  1471. TAR: yağ tortusu· III, 148
  1472. TARALMAK: taranmak, II, 126
  1473. TARAMAK: taramak, dağıtılmak,I, 14
  1474. TARANMAK: taranmak, kendini yardımsız taramak. II, 145
  1475. TARASLAMAK: bir şeyi kuvvet ile dağitmak· III, 332
  1476. TARGAK: tarak, I, 14, 467
  1477. TARGIL: (attan ba;ka her hayvan için) alaca· I, 15, 482 § targ ıl yılkı; alaca hayvan·I, 482
  1478. TARHAN: islamlık'tan önce verilmi; olan bir add ır, "bey" demektir.I, 436
  1479. TANDAÇI: çiftçi·II, 51 bkz> tarıgçı
  1480. TARIG: ekin, bitki, arpa, buğday, tane, tohum, zahire.I, 19, 140, 154, 165, 168, 187, 193. 194, 198,203. 208, 212, 213, 223, 256, 293. 302, 320, 373, 499, 509, 514;II, 49, 74, 81, 82, 106, 124, 125. 126, 145, 159. 162, 204, 212, 219,232,238,240, 259,263,307,319,
  1481. TARIG BİTİ: tahıla düşen ufak hayvan· I, 320
  1482. TARIGÇI: çiftçi, ekinci. II, 49. 51; III, 242 bkz> tar ıdaçı
  1483. TARIGLAG: tohum ekilecek yer, tarla, ekerge· I, 496, 500
  1484. TARIGLANMAK: ekin sahibi olmak· Il, 269
  1485. TARIGLIG: ek!n bulunan yer, ambar· I, 496 § tarıglıg ev; buğdaylı ev· I, 501
  1486. TARIGLIG YER: ambar·I, 496, 501
  1487. TARIGLIK: ambar·I, 503
  1488. TARIKMAK: daralmak·II, 115
  1489. TARILMAK: (bir nesne, õtekisi içine) da ğılmak, yayılmak; ayrtlmak· I, 15; II, 126. 209; III, 6
  1490. TARILMAK: ekilmek· II, 126 tarım tekinlere ve Afrasyab soyundan olan hatunlara ve bunlar ın çocuklarına karşı söylenen bir kelime, Hakanl ı hanları oğullarından başkasına söylenmez·I,
  1491. : 396 § altun ta rım; büyük kadınların ungunu·I, 396
  1492. TARIM: göllere, kumluklara dökülen çay kollar ı·I, 396
  1493. TARIMAK: (ekin) ekmek·III, 262
  1494. TARIMLAMAK: ırmağı bir adadan öbür adaya atlamak suretiyle geçmek·III, 341
  1495. TARIMSINMAK: ekin eker görünmek· II, 259
  1496. TARINMAK: yalnız başına ekmek; ekin eker görünmek II, 145, 159
  1497. TARIRKU: otları birbirine karışmamı; olan yer, otu az yer· I, 489
  1498. TARITGAN: ekincilik eden· I, 514;II, 319
  1499. TARITGU: (ekin) ekecek· II, 321
  1500. TARITIGLI: çiftçllik etmek üzere olan· II, 320
  1501. TARITIGLIK: çiftçllik yapmak hakkı olan· II, 320
  1502. TARITIGSAK: çiftçiliğe düşkün olan· II, 319
  1503. TARITMAK: eklncilik etmek, ektirmek·I, 514
  1504. TARKA: koruk- I, 427 bkz> talka
  1505. TARMAK: dağıtmak, yaymak, ayırmak·I, 399; III, 180, 260 bkz> taramak
  1506. TARMAK: yırtıcı hayvanların pençesi.I, 467
  1507. TARMAKLANMAK: kol kol kuş pençesi glbl akın etmek; pençe sahibi olmak (ku ş); kol kol olmak (su)·II, 274 bkz> tarmutlanmak
  1508. TARMAMAK: tirmalamak·II, 364
  1509. TARMAŞMAK: tirmalaşmak, birlikte kaşınmak·II, 207 bkz> tırmaşmak
  1510. TARMATMAK: tırmalatmak·II, 349, 364
  1511. TARMAZ: ;en hıyarı·I, 457 bkz> turmuz
  1512. TARMUT: dağların tepelerl, derelerl,I, 451
  1513. TARMUTLANMAK: (su) kollara ayrılmak· II, 270 bkz> tarmaklanmak
  1514. TARTAR: kumruya benzer bir kuş· I, 485
  1515. TARTIG: yük ipi, denk sargısı; blr iş çıkması üzerine hakanın adamlarını çağırması·I, 462
  1516. TARTIGÇI: davetçi·I, 462
  1517. TARTILMAK: tartılmak; gerllemek ve çekilmek· II. 229, 237
  1518. TARTIN: ylyecek, başka bir yerden getirilen zahire·I, 435;III, 426
  1519. TARTINMAK: 6zlemek; acınmak; götürür görünmek,II, 240
  1520. TARTIŞMAK: tartışmak, taıtmada yardım etmek; germekte yardım etmek; birblrinl cezbetmekte ve çekmekte ve kurmakta yardımetmek; sızlamak,I, 230;II, 205;III, 255
  1521. TARTMAK: tartmak; cezbetmek; çekmek, uzatmak, germek; getirmek, almak, ç ıkarmak, III, 426
  1522. TARUMAK DARALMAK·III, 261 262:
  1523. TARUNMAK: canı sıkılmak, usannnak, sıkılmak· II, 145
  1524. TARUS: evin çatısı· I, 366; II, 105
  1525. TARUSLAMAK: çatı yapmak, III, 332
  1526. TARUTMAK: darla;tırmak·II, 302 ·
  1527. TAS: her nesnenin kötüsü, baya ğısı,I, 329
  1528. TASAL: çevgen oyununda çlzilmlş sınır·I, 392 bkz> talas
  1529. TASGAMAK: tokatlamak·III, 287, 288
  1530. TASGAŞMAK: tokatlaşmak; tokatlamakta yardım ve yarış etmek,II, 220 bkz> yasgaşmak
  1531. TASGATMAK: tokatlatmak,II, 338
  1532. TÀŞ: taş, kaya,I,135,163, 254, 256, 276, 517;II, 7, 14, 23, 129, 133.184, 234; III, 58,152,187, 280. 282. 286, 372, 375. 426. 435, 447, 448
  1533. TAŞ: dış, taşra, gurbet; geniş açıklık; yazı; yabancı yer·I, 91, 435;II, 74;III, 152
  1534. TAŞAK: erkeklik aygıtı.I, 380, 438;III, 267
  1535. TAŞAKLIG: taşaklı·I, 497
  1536. TAŞGURN: -ıak taşayazmak,II, 178, 201
  1537. TAŞIKMAK: dışarı çıkmak· II, 116 bkz> çıkmak,tışıkmak
  1538. TAŞIRKAN KÖZLÜG: patlak gözlü, lokma gözlü· I, 521
  1539. TAŞIRMAK: tafirmak· I, 521
  1540. TAŞITGAN: daima taşıtan, taşınan· I, 514
  1541. TAŞITMAK: taşitmak· II, 307
  1542. TAŞLAMAK: taşlamak; gurbete gitmek, dışarılıklı olmak, III, 294
  1543. TAŞLATMAK: taşlatmak; taşràya yollamak. II, 343
  1544. TAŞMAK: taşmak·II, 12
  1545. TAŞRA: dışarı·I, 424
  1546. TAŞUG: taşınabilen mal, eşya, menkul mal·I, 411
  1547. TAŞUMAK: taşımak; çıkarıp atmak, kovmak· I, 102; III, 266
  1548. TAŞURGAN: daima ta;ıran· I, 518
  1549. TAŞURMAK: taşırmak, II, 78
  1550. TAŞUTMAK: taşitmak·I, 210
  1551. TAT: tat, yabancı; müslüman olmayan; üygur, Farslı, Acem, Farsça konuşan·I, 36, 349, 454, 483, 486;II, 3, 216, 280, 281, 294
  1552. TAT: kılıç ve benzeri îeylerin üzerine çöken pas· II, 281 bkz> tut
  1553. TATA: on adımdan görülebilecek yer parças ı, III, 220 bkz> tada
  1554. TATGANMAK: tatlı bulmak, tat almak·II, 241
  1555. TATIG: tat, lezzet·I, 408
  1556. TATIGLANMAK: tatlanmak· II, 265
  1557. TATIGLIG: tatlı· I, 495, 496
  1558. TATIGMAK: tat, lezzet· I, 408
  1559. TATIGSAMAK: canı tatlı istemek, I, 279; III, 332, 333
  1560. TATIG TALIG: tat, lezzet, I, 408
  1561. TATIKMAK: Tatlaşmak; Farslaşmak· II, 116, 281
  1562. TATIKMAK: paslannnak· II, 281 bkz> tutukmak
  1563. TATILMAK: tadılmak, tadına bakılmak, II, 120
  1564. TATIMAK: tat vermek· III, 257
  1565. TATINDI SÜT: bol süt· I, 449
  1566. TATINMAK: tadar görünnnek·II, 158
  1567. TATIRGA: "tirşe" denen sepilenmiş beyaz deri· I, 489
  1568. TATIRLIG YER: toprağı düz ve sert olan yer, bozkır, I, 494
  1569. TATIR YER: kıraç yer, I, 361 tatıtmak tadılmak, tadına tesir etmek, tat vermek, II, 299
  1570. TATLAMAK: Fars, ve Farslı saymak· III, 293
  1571. TATLAŞMAK: Farsça veya üygurca konu şmak, II, 206, 207ı
  1572. TATLIG: tatlı· I, 45, 529; III, 178, 194
  1573. TATRUŞMAK: birbirine tattırmak· II, 217
  1574. TAT TAVGAÇ: üygur ve Çinli; Farslı ve Türk· I, 454;II, 280
  1575. TATURGAN: daima tattıran·I, 515, 516;II, 74
  1576. TATURMAK: tattırmak·II, 73;III, 186
  1577. TAVAR: mal, davar·I, 79, 234, 235, 238, 264, 265, 300. 303, 362;III, 310, 334, 338, 419, 420, 445, 447 bkz> tavar
  1578. TAVUŞ: duygu ve kımıldanma· III, 165 bkz> tavış,tavuf
  1579. TAVAR: mal, mülk, eîya· I, 22. 79, 86, 114, 189, 210, 238, 255, 261, 264, 284, 291, 295, 362, 411, 498, 514;II, 17, 19, 29, 50, 55. 58, 61, 81, 87, 89. 93, 101, 112, 113, 121, 125, 136, 153, 154, 155, 156, 158. 183. 189, 224, 237, 249, 250, 253, 295, 296, 297, 3
  1580. TAVARLIG: mallı, mal sahibi. I, 495
  1581. TAVARLUK: mal konan yer, hazine. I, 503
  1582. TAVARSAK: mal sever· II, 56
  1583. TAVGAÇ EDİ: Araplar'ın "Âd ulusunun izeri" dedikleri büyük ve eski yap ılara verilen ad· I, 454
  1584. TAVGAÇLARMAK: Maçinli saymak·III, 350
  1585. TAVGAÇLANMAK: Maçin halkı kılığına girmek II, 271
  1586. TAVGAÇ YUDASI: susam çiçeğinin (urfağının) yaprağına benzer yaprakları bulunup ilaç için kullan ılan bir
  1587. : ağaç· I, 454
  1588. TAVILGUÇ: tabarhun; innap dediklerl meyve; kızıl ağaç; bakam ağacı; tarhun denen sebze; kızıl sõğüt, I, 488, 489 bkz> tavılku
  1589. TAVILKU: tabarhun· I, 489 bkz> tavılguç
  1590. TAVIŞ: duygu ve kımıldanma. III, 165 bkz> tavuş, tavuş
  1591. TAVIŞGAN: tavşan·I, 513, 525
  1592. TAVIŞGANLAŞMAK: öndül olarak tavşan koyup yarış (bahis) etmek· II, 226
  1593. TAVIŞGAN YILI: Türkler'in on ikili yıllarından biri.I, 346, 513
  1594. TAVMAK: tasarruf etmek,I, 519
  1595. TAVRAK: çabuk, acele, kıvrak, çalışkan, çabukluk· I, 156, 468, 520; III, 46, 69, 258 bkz> tafrak
  1596. TAVRAMAK: davranmak; büyümek, kuvyetlenmek,I, 103; III, 41, 279 bkz> tuvramak
  1597. TAVRAN: şalvar uçkuru ve sapan kolu yapmak için örülmü ş ip,I, 436
  1598. TAVRANMAK: davranmak·II, 240
  1599. TAVRATASI: davrandıracak·II, 362 § tavratası yer; davrandıracak yer·II, 362
  1600. TAVRATGAN: daima acele ettiren, daima davrand ıran·II, 360
  1601. TAVRATGU: davranılacak.II, 362 § tavratgu ogur; davran ılacak zaman·II, 362
  1602. TAVRATGUÇI: acele ettiren, davrandıran.II, 360
  1603. TAVRATIGLI: acele ettiren ve işe başlatmak üzere olan·II, 361
  1604. TAVRATIGLIK: davrandırma, acele ettirme hakkı olan, II, 361
  1605. TAVRATIGSAK: acele ettirmek, davrandırmak isteyen II, 360, 361
  1606. TAVRATIGSI: davrandırına, acele ettirme hakkı olan. II, 361
  1607. TAVRATIŞMAK: ivmekte ve yürüyüşte yarış etmek, II, 363
  1608. TAVRATMA: davrandırrria. II, 360
  1609. TAVRATMAK: acele etmek, acele ettirmek, davrand ırmak; (ip) eğirmek· II, 330, 335, 336, 360 tavratmış kıvratılmış. II, 362 § tavratmış yıp; kıvratılmış ip, II, 362
  1610. TAVRATTAÇI: acele ettiren, davrandıran· II, 360
  1611. TAVUŞ: duygu ve kımıldanma· I, 367 bkz> tavuş, tavış
  1612. TAVUŞLAMAK: kımıldanma, duyu ve hareket belirtmek III, 335
  1613. TAY: tay,I, 206, 207, 313; III, 71, 158
  1614. TAYAGU: taş ve tezek parçası· III, 174
  1615. TAYAK: dayak, dayangaç·I, 417; III, 166
  1616. TAYAKLANMAK: dayak, baston sahibi olan III, 197 ,198
  1617. TAYAMAK: dayak koymak, dayak dikmek, dayamak, III, 274
  1618. TAYANMAK: dayanmak, III, 161, 190, 191, 380
  1619. TAYAÑU: mabeyinci, perdeci· III, 380
  1620. TAYGAN: tazı, av köpeği. I, 421; II, 15, 343; III, 174, 175
  1621. TAYIG: kaygın· III, 165
  1622. TAYIŞMAK: kaymakta yarış etmek· III, 188
  1623. TAYITMAK: kaydırmak· II, 325, 326 bkz> tayturmak
  1624. TAYLAÑ ER: ince, kibar, güzel, boylu boslu, rengi parlak, elbisesi temiz adam (en çok gençlerde kullanılır)· III, 386 bkz> tayuk § taylañ yigit; dalyan (daylan) gibi genç, III, 386
  1625. TAYMAK: kaymak· III, 166, 243, 244
  1626. TAYTURMAK: kaydırmak, 2iyındırmak· III, 192 bkz> tayıtmak
  1627. TAYUK ER: ince, kibar genç· III, 166 bkz> taylañ
  1628. TAYUKLANMAK: dayılanmak, kibarlanmak. III, 197, 198
  1629. TAZ: kel, daz, boynuzsuz, bitkisiz, çorak· I, 26, 313; II, 41, 52; III, 148, 149 § taz koy; kel koyun, boynuzsuz koyun, III, 148 § taz yer; bitkisi az olan çorak yer, kel toprak·III, 148
  1630. TAZARMAK: kelle;mek· II, 77 bkz> tazgarmak, tazg ırmak
  1631. TAZ AT: alacalı at· III, 148
  1632. TAZGARMAK: kelleşmek, dazlaşmak, II, 178 bkz> tazarmak, tazgırmak
  1633. TAZGIRMAK: dazlaşmak, kelle;mek· II, 178 bkz> tazarmak, tazgarmak
  1634. TAZLAMAK: birine kel demek, birini kel saymak. III, 293
  1635. TEBİZ: çorak yer; haset eden· I, 19, 365;II, 208
  1636. TEBİZLİK(G): çekememezlik, haset·I, 506
  1637. TEF: dek, al, hile·I, 332 bkz> tev
  1638. TEFÇİTMEK: sıkıca geçmeli olarak diktlrmek· II, 329 bkz> tevçimek
  1639. TEGDEG: sebep,I, 160 bkz> tıldag
  1640. TEGDİ: ziyaretçi.III, 230 bkz> teki
  1641. TEGİLMEK: şaşıla;mak, tek gözlü olmak,II, 130
  1642. TEGİN: değin I, 349
  1643. TEGİNMEK: bir büyük adamın yanına gelmek veya oradan gitmek. II, 143
  1644. TEGİÑ: tekin, samur·III, 370
  1645. TEGİR: değer, kıymet·I, 352;II, 82
  1646. TEGİRME: çörek, değirmen taşı, para gibi değirmi olan her nesne·I, 490
  1647. TEGİRMEK: yaklaştırmak·II, 148
  1648. TEGİRMEK: deve üzerine ikl taraflı atılarak içerisine bìnilen sepetle, sepete benzer nesne· I, 506 bkz> ügürmek
  1649. TEGİRMEN: değirmen, değirmen taşı· I, 369; II, 128; III, 266. 267, 282, 355
  1650. TEGİŞ: değişme. I, 368
  1651. TEGİŞMEK: muhakeme olmak; (bir yere) değmek; dürüm dürüşmek. II, 105, 106
  1652. TEGME: değme, her, her bir, türlü türlü·I, 157, 241, 296, 433, 434, 437, 523;II, 156, 285; III, 26 tegmek değmek, dokunmak, ermek, erişmek, varmak, yakalamak, dü;mek; hücum etmek· I, 48, 104, 167, 319, 363, 375, 410, 429, 471, 472, 522;II,19, 20,91 ,129;III,44,4
  1653. TEGRE: etraf, çevre, daire, değre,I, 310, 421, 424; II, 13, 45, 137; III, 285, 401, 422
  1654. TEGREK(G): herhangi bir şeyin halkası, değresi· I, 477
  1655. TEGÜ: kadar, dek,III, 237
  1656. TEGÜL: değil.I, 329, 393;II, 57, 68;III, 153 bkz>dag, dag ol, dag
  1657. TEGÜRGEN: daima degiren, eriştiren . I, 522
  1658. TEGÜRMEK: eriştirmek, dokundurmak, değirmek· I, 207, 335, 376; II, 84; III, 134, 158
  1659. TEJİK: Tacık, Farslı· I, 387
  1660. TEJİKLEMEK: Farslı saymak, Farslılığa nispet etmek,III, 340
  1661. TEK: tek, sadece, bir şey dilemeyerek; gibi, benzetme edat ı,I, 334, 353, 354, 490, 497;III, 155
  1662. TEKE: teke, boynuzundan yay yap ılan' erkek geyik· III, 102, 228 § teke sakal; teke sakall ı, köse adam· III, 228
  1663. TEKİ: ziyaretçi· III, 230 bkz> tegdi
  1664. TEKİŞ: her şeyin sonu, bitimi.I, 368
  1665. TEKNE: tekne·I, 434
  1666. TEKŞÜT: değişit, karşılık, bedel·I, 451
  1667. TEK TURMAK: susmak· I, 334
  1668. TEKÜZ: atın alnındaki akıtma,I, 507 bkz> tüküz
  1669. TEKÜZLİG: akıtmalı.I, 507
  1670. TELGEMEK: sıkmak, can sıkmak,III, 291
  1671. TELGENMEK: kızmak, içlenmek· II, 242
  1672. TELİK: delik· I, 388
  1673. TELİM: çok, pek çok, bol, fazla, daima, hep, pek· I, 44, 73, 110, 132, 156, 157, 166, 167, 200, 235, 249, 255, 397, 427, 467, 514, 515, 520, 521, 522, 523;II, 38, 179, 241, 260, 315, 342; III, 20, 52, 159, 194, 297, 311, 323, 404
  1674. TELİNMEK: delinmek· II, 147, 148
  1675. TELİŞMEK: delmekte yardırn ve yarış etmek, II, 108
  1676. TELMEK: delmek; sıirüye katmak· II, 22
  1677. TELMİRMEK: sağa sola bakınmak (bir şey istemek için).II, 179, 180
  1678. TELTÜRMEK: deldirmek. II, 174, 175
  1679. TELÜ: deli,çılgın III, 156, 232 bkz> telve
  1680. TELVE: deli, I, 426 bkz> telü
  1681. TEM: tırkaz· I, 337
  1682. TEMEN: büyük iğne, çuvaldız, I, 402; III, 35, 367 bkz> tümen § temen yiñne; büyük i ğne, çuvaldız· I, 402 § temen yigne; büyük igne, çuvald ız, III, 35
  1683. TEMLEMEK: tırkazlamak· I, 337
  1684. TEMREGÜ: temregi· I, 491
  1685. TEMÜR: demir. I, 42, 187, 361, 520; II,II, 21; III, 253
  1686. TEMIİRÇİ: demirci· III, 268
  1687. TEMÜRGEN: ok temreni .I, 522 bkz> temürken
  1688. TEMÜR KAZÑUK (KAZUÑUK): kutup yıldızı; demir kazık·III, 383 bkz> temür kazuk
  1689. TEMÜR KAZUK: kutup yıldızı; demir kazık,III, 40 bkz> temür kazñuk
  1690. TEMÜRKEN: ok tenıreni·I, 522 bkz> temürgen
  1691. TEMÜRLÜG: demir sahibi·I, 506
  1692. TEMÜRLÜK: demir eritllen ve süzülen yer·I, 506
  1693. TEN: vücut·II, 307
  1694. TENÇMEK: ısırmak, kötüleşmek, yoksullaşmak· II, 281;III, 303 bkz> yençimek, yunç ımak
  1695. TENE: tane; susam, mışmiş gibi şeyler·III, 44, 236
  1696. TENRİMEK: uyuyamamaktan baş dönmek,III, 282
  1697. TEÑĞ: imkân, fırsat, sıra·II, 103; III, 355 terig gõl, batakl ık·I, 528
  1698. TEÑ: denk, ögür, akran·III, 355 § teñ
  1699. TUŞ: denk, eş, küfüv·III, 355
  1700. TEÑEK: hava·III, 366
  1701. TEÑELGÜÇ: dölengeç kuşu·III, 388 bkz> terigelgün
  1702. TEÑELGÜN: dölengeç kuşu·III, 388 bkz> teñelgüç
  1703. TEÑERMEK: iki şeyi birbirine denklemek, denkle ştirmek·III, 398
  1704. TEÑEŞMEK: denkleşmek, ikl şey birbirine denk olmak III, 393
  1705. TEÑİL: ön ayakları çizgili·III, 366
  1706. TEÑİRGEN: Tanrıya tapınan bilgin.III, 389 bkz> Teñrigen
  1707. TEÑİTMEK: havaya doğru yükseltmek·III, 396 bkz> tüñitmek
  1708. TEÑİZ: deniz·I, 100; II, 45; III, 136, 363, 370
  1709. TEÑLEMEK: Iki şeyi birblrine denklemek, denk etmek, denkle ştirmek. I, 427, III, 403
  1710. TEÑLENMEK: işi düşünmek, çare düşünmek· III, 400
  1711. TEÑLEŞMEK: iki şey birbirine denkle;mek, III, 398
  1712. TEÑMEK: havalanmak, havaya yük şelmek, göz-den kaybolmak, III, 390
  1713. TEÑRİ: gök, sema· III, 377
  1714. TEÑRİ: büyük bir dağ, büyük bir ağaç gibi göze ulu görünen Her şey· III, 377
  1715. TEÑRİ: Tanrı. I, 53, 68, 150, 171, 206. 212, 225, 266, 280, 300, 301, 304, 373, 416, 461, 472, 475;II, 3, 77, 140, 152, 160, 161, 162, 167, 169, 173, 179, 185, 192, 200, 201, 288, 294, 303, 315, 316, 324, 325, 347, 356,III, 52, 53, 84, 95, 137, 271, 273, 290, 34
  1716. TEÑRİGEN: Tanrı'ya tapınan bilgin, bilgin kimse· III, 377, 389 bkz> Teñirgen
  1717. TEÑRİGERÜ: Tanrı'ya doğru, Tanrı'ya yõnelerek, III, 251 bkz> Teñrikeri
  1718. TEÑRİKERİ: Tanrı'ya doğru, Tanrı'ya yônelerek. III, 251 bkz> Teñrigerü
  1719. TEÑTÜRMEK: elindekini havaya do ğru saldırmak, yükseltmek, III, 397
  1720. TEÑÜÇ: saçayağı gibi yarım arşın yüksekliğinde olan her şey· III, 381
  1721. TEÑÜRMEK: havaya doğru yükselip kaybolmak, yükselen bir ;eyl sal ıvermek. III, 392
  1722. TEPİK: tepiş, tepme· I, 27, 386
  1723. TEPİLMEK: tepilmek· II, 119
  1724. TEPİNMEK: tepmek, bir şeyi ayakla kımıldatmak· II, 140
  1725. TEPİŞMEK: tepişmek, II, 87, 113
  1726. TEPLEŞMEK: bir işe razı olmak, uzlaşmak· II, 206 bkz> taplaşmak
  1727. TEPMEK: dövmek, vurmak, tepmek, I, 27, 178, 386, 526; II, 3, 33, 113
  1728. TEPREMEK: tepremek, kımıldamak III, 277
  1729. TEPRENMEK: teprenmek,II, 240
  1730. TEPREŞMEK: oynamak, tepreşmek, kaynaşmak· I, 88;II, 204
  1731. TEPRETESİ: tepretilecek.II, 362 § tepretesi yer; tepretilecek yer·II, 362
  1732. TEPRETGEN: çok tepreten·II, 360
  1733. TEPRETGÜ: tepretilecek,II, 362 § tepretgü ogur
  1734. TEPRETGÜÇİ: tepreten,II, 360
  1735. TEPRETÍGLİK: tepretme hakkı olan·II, 361
  1736. TEPRETİGSEK: tepretmek dlleğinde olan· II, 360. 361
  1737. TEPRETİGSİ: tepretmek hakkı olan ve tepretmekte acele eden· II, 362
  1738. TEPRETİŞMEK: tepretmekte yardım ve yarış etmek· II, 363
  1739. TEPRETME: teprendirme. II, 360
  1740. TEPRETMEK: tepretmek, teprendirmek, kımıldatmak, saldırmak; (yalnız deve için) sıçratmak, II, 329, 330, 360
  1741. TEPRETMİŞ: tepretilmiş, II, 362 § tepretmiş neñ
  1742. TEPRETTECİ: tepreten· II, 360
  1743. TEPSEMEK: haset etmek, günülemek, çekememek· I, 463; III, 283 bkz> tepzemek
  1744. TEPSETMEK: haset ettirmek· II, 336 bkz> tepzetmek
  1745. TEPÜK: kurşun eritilerek iğ ağırşağı şeklinde dökülür, üzerine keçi kılı veya başka bir şey sarılır,
  1746. : çocuklar bunu teperek oynarlar· I, 386
  1747. TEPZEMEK: haset etmek, günülemek, çekememek, I, 19; III, 283 bkz> tepsemek
  1748. TEPZEŞMEK: hasetleşmek· II, 206 tepzetmek haset ettirn şek, II, 335, 336, bkz> tepsetmek
  1749. TER: ter, I, 181, 322, 466; 11. 96, 273, 279, 303, 336;III, 148, 196
  1750. TER: ücret, çalışana verilen para· III, 148, 212
  1751. TER ATMAK: beden teri dışarı atrnak·II, 303
  1752. TERİTMEK: teri ötmek
  1753. TER BOLMAK: terlemek, utanmak, mahcup olmak·I, 322
  1754. TERÇİ: ücretle çalışan, ırgat·I, 417; III, 148
  1755. TERGÜŞİ: deren, toplayan·II, 51
  1756. TERİ: deri, I, 70, 165, 306; II, 149, 229, 231, 303, 354; III, 188, 190, 221, 244, 392
  1757. TERİGSEK: dermeyi, toplamayı dileyen· II, 55
  1758. TERİNÇEK: iki parçadan yapılan kadın carı· I, 510
  1759. TERİÑ: (yalnız su için) engin, geniş, derin, her derin ve çok şey· III, 370
  1760. TERİNGÜKLENMEK: (su) derlnlemek, ;oğalmak· III, 411
  1761. TERİ ÖTMEK: ter derlden geçmek,II, 303 bkz> ter atmak, teritmek
  1762. TERİTMEK: terlemek·II, 303, 304 bkz> ter atmak, teri ötmek
  1763. TERK: tez, çabuk,I, 350, 441 bkz> terkin
  1764. TERKEN: egemen, hükümdar, mellk; vilâyet üzerine vali olan kimseye kar şı hakanlann aytası; "kendisine itaat edilen" anlam ına I, 376, 441, 442; 11. 209
  1765. TERKİN: toplu olan, toplanmiî olan her şey· I. 442, 443;II, 209
  1766. TERKİN: tez, çabuk,I, 441 bkz> terk
  1767. TERK KELMEK: tez gelmek· I, 350
  1768. TERK KILMAK: çabuk olmak· I, 350
  1769. TERKLEMEK: ivmek, acele etmek· III, 445
  1770. TERLEMEK: terlemek; kaşağılamak, gebrelemek, silmek· III, 293
  1771. TERLENMEK: terlemek, II, 242, 254
  1772. TERLETMEK: terletmek· II, 342
  1773. TERLİK: teri çekmek için eğerln veya palanın altına konulan keçe·I, 476
  1774. TERÑEK: su sızıntısı, su blrikintísi; kaynak, II, 291, 328 bkz> terñük
  1775. TERÑÜK: kaynak· II, 6 bkz> terñek
  1776. TERS: güç olan her nesne· I, 348
  1777. TERSİNMEK: terslemek, kızmak; (yara kapandıktan sonra) azmak· II, 240, 241
  1778. TERS TERS URMAK: her yanından, her yanına vurmak· I, 348
  1779. TES: obanma edatı·I, 328 § tesdegirme; des- değirmi·I, 328
  1780. TEŞİK: obur, karnı dolduğu halde gözü dolmayan kişi·I, 387 bkz> teşüklemek
  1781. TEŞİLMEK: yarılmak, değilmek II, 127, 128
  1782. TEŞRÜM: eğrilmiş ip yumağı· I, 485 bkz> tüşrüm
  1783. TEŞÜK: taşagı yarık; deşik, yarık, I, 387
  1784. TEŞÜKLEMEK: obur, aç gözlü saymak, III, 340 bkz> teşik
  1785. TETİK: akıllL III, 33 bkz> teytik
  1786. TETRÜ: her şeyin tersine dönüşü· I, 420
  1787. TETRÜLMEK: çevrilmek, ters olmak, kötü olmak, kötüle şmek·II, 229, 230
  1788. TEVE: deve·III, 139 bkz> deve, devey, tevey, teve, tevey, tevi, tevi, tivi
  1789. TEVEY: deve· III, 314, 342,447 bkz> deve, devey, teve, tevey, tevi, tevi, tivi
  1790. TEV: al, hile, aldatma,I, 332 bkz> tef
  1791. TEVÇİMEK: oyulkamak, seyrekçe dikmek·III, 276 bkz> tefçitmek
  1792. TEVE: deve·II, 181 bkz> deve, devey, teve, tevey, tevey, tevl, tevi, tivi
  1793. TEVEY: deve, I, 31; II, 84, 195, 206, 217, 255, 256, 329, 351;III, 49, 60, 67, 113, 136, 140, 168, 186, 200, 225, 309 bkz> deve, devey teve, tevey, teve, tevi, tevi, tivi
  1794. TEVGEN: her zaman 0126^I, 401
  1795. TEVİ: deve· 1. 127, 385, 485;II, 21, 75, 246, 252, 338; III, 139, 277. 287 bkz> deve, devey, teve, tevey, teve, tevey, tevi, tivi
  1796. TEVİNMEK: tasalanmak, utanmak, sıkılmak, II, 147
  1797. TEVİŞMEK: şişe et dizmekte yardım ve yarış etmek· II, 102 bkz> tüvi;mek
  1798. TEVLÜG: alcı, aldatıcı· I, 477; III, 33 bkz> tevlük
  1799. TEVLÜGLENMEK: kendini hileci saymak, hileci olmak, II, 277 bkz> tevlüklenmek
  1800. TEVLÜK: alcı, hileci, aldatıcı, III, 33 bkz; tevlüg
  1801. TEVLÜKLENMEK: kendini hileci saymak, hileci olmak, II, 277 bkz> tevlüglenmek
  1802. TEVMEK: eti şişe saplamak, dizmek. I, 401; II, 15
  1803. TEVSİ: tepsi, sofra· I, 423; III, 50
  1804. TEVŞELMEK: ufalanmak; karışmak. II, 235, 236 bkz> tevşülmek
  1805. TEVŞEMEK: karı;mak, dolaşmak (ip), III, 286
  1806. TEVŞETMEK: karıştırmak, dolaştırmak (ip); birinin terini burçaklat ıncaya kadar yormak, II, 336
  1807. TEVŞİNMEK: çalışmak, çırpınmak. II, 241 bkz> tevşünmek
  1808. TEVŞÜLMEK: karışmak· II, 236 bkz> tevşelmek
  1809. TEVŞÜNMEK: çalışmak, çırpınmak· II, 241 bkz> tevşinmek
  1810. TEVÜRGEN: her zaman çeviren·I, 521 § evürgen tevilrgen; her zaman evirlp çeviren· I, 521
  1811. TEVÜRMEK: çevirmek·II, 82 § evürdi tevürdi; evirip çevirdi, alt üst etti; tasarruf etti· II, 81
  1812. TEYİTİLMEK: akıllanmak, zekile;mek· II, 121
  1813. TEYTİK: akıllı, zeki· III, 33 bkz> tetik
  1814. TEZEK: tezek, at gübresi· I, 386
  1815. TEZEKLEMEK: pislemek. III, 340
  1816. TEZGEK (ER): işten ve işe benzer şeylerden kaçan, çekingen· II, 289 bkz> tezik
  1817. TEZGİ: düşman gelmesi yüzünden halk aras ında olan ürkuntü, panik· I, 429 bkz> tezik
  1818. TEZGİ BOLMAK: düşman gelmesi yüzünden ürküntü meydana gelmek, I, 429
  1819. TEZGİNÇ: dağ dönemeci, dağ büklümü· III, 387 bkz> yörgenç
  1820. TEZGİNÇ YOL: büküntülü, kıvrımlı yol- III, 387
  1821. TEZGİNMEK: dönmek, tavaf etmek; çevrilmek· II, 241, 255, 303, 312
  1822. TEZİK: halk arasında ürküntü, panik, I, 387 bkz> tezgi
  1823. TÈZİK (KİŞİ): işten kaçan kimse· I, 387 bkz>tezgek
  1824. TEZİNMEK: kaçar görünmek.II, 146
  1825. TEZİŞMEK: blrbirinden kaçışmak, II, 99
  1826. TEZİTMEK: kaçırmak, II, 305
  1827. TEZMEK: kaçmak, tezlkrnek· II, 8
  1828. TEGİN: aslında "köle" anlamına; sonraları hakan okullarına verilen ungun· I, 355, 357, 413; III, 368 bkz> tigin § kümüş tegin; rengi gümüş gibi saf köle· I, 413 § alp tegin; yi ğit köle I, 413 § kutlug tegin; uğurlu köle. I, 413
  1829. TEGİT: "tegin" kelimesinin çoğul şekli.I, 355, 356
  1830. TEMEK: demek, söylemek·I, 43, 74, 79, 87, 127, 178, 403;II, 287; III, 214, 215, 233. 245, 247, 259 bkz> timek
  1831. TEMİN: demin·I, 409
  1832. TERGELİR: dermek, toplamak üzere o1an· II, 67
  1833. TERGEŞMEK: arka arkaya gelerek derle şmek· II, 206 bkz> tirkeşmek
  1834. TERGİ: sofra, I, 429; II, 54 bkz> tergü
  1835. TERGÜ: sofra üzerindeki çeîitli yemek; sıra, dizi·I, 428 bkz> tergi
  1836. TERİG: derme, derl{; dernek, derge,I, 388; II, 41 bkz> tirik
  1837. TERİLGEN: her zaman derilen, toplanan·I, 521, 523
  1838. TERİLMEK: derilmek, toplanmak· II, 127; III, 6
  1839. TERİMSİNMEK: derer gibi görünmek· II, 261
  1840. TERİNMEK: kendisine dermek, II, 146
  1841. TERİŞMEK: toplanmak, toplamakta ve dermekte yard ım ve yarış etmek· I, 107; II, 95, 96
  1842. TERKEK: bohça· II, 21
  1843. TERMEK: dermek, toplamak· II, 39, 44, 62, 66, 83; III, 181
  1844. TERNEK: dernek, işlerini konuşmak için ulusun toplandığı yer· I, 477
  1845. TETÜRMEK: söyletmek, dedirtmek. III, 186
  1846. TEVİ: deve· I, 389,499 bkz> deve, devey, teve, tevey, teve, tevey, tevi, tivi
  1847. TIDIŞ: engellik, engel oluş· I, 407
  1848. TIDIGLIG NEÑ: kendisine varılması yasak edilmiş nesne· I, 496
  1849. TIDIGMAK: bir şeyden alıkoyma, engel o1ma· I, 373
  1850. TIDILMAK: kaçınmak, çekinmek, alıkoymak, engel olmäk·II, 126 bkz> t ıdınmak
  1851. TIDIN: vakit bildiren bir kelime· III, 171
  1852. TIDINDI: nerig esirgenen, yasak edilen şey·I, 449
  1853. TIDINMAK: kaçınmak, esirgenmek, yasak edilmek I, 449;II, 144, 145 bkz> t ıdılmak
  1854. TIDIŞMAK: engel olmakta, alıkoymakta yarış etmek· II, 93
  1855. TIDLINMAK: kaçınmak, tıyınmak; söz söylerken duraklamak. II, 242
  1856. TIDMAK: geri koymak, men etmek· II, 292; III, 244, 439 bkz> t ıtmak, tıymak
  1857. TIG: al ile doru arası at rengi, konur al· III, 127
  1858. TIGDAMAK: diğrek, sert, katı olmak III, 278 bkz> tıgramak, yavramak
  1859. TIGMAK: eğmek; değmek; bir yere değerek keskinliği gitmek, körleşmek I, 307;II, 14, 83;III, 231 bkz> tagılmak, tigmek
  1860. TIGRAK: yılmaz; yiğit, bahadır· I, 468; II, 212
  1861. TIGRAK: elçi, haberci, postacı· III, 65
  1862. TIGRAKLANMAK: yiğitlik göstermek, yiğitlenmek· II, 274
  1863. TIGRAMAK: diğrek, katı, sert olmak· III, 277, 278 bkz> t ıgdamak, yavramak
  1864. TIGRAŞMAK: gürbüzleşnıek, bahadırlaşmak. II, 212
  1865. TIGRATMAK: sıkıştırmak; becerikli, tıgrak yapmak, II, 330
  1866. TIKILAMAK: "tık" diye ses vermek· III, 326 bkz> tiki, tíkilemek
  1867. TIKITMAK: tıkılmak, sıkışmak,II, 129
  1868. TIKINMAK: teperek tıkmak, doldurmak, fazla yemek· II, 147
  1869. TIKIŞMAK: tikılmak, sıkı;mak· II, 104
  1870. TIKITMAK: tıktırmak, sıkı;tırmak· II, 308
  1871. TIKMA (ÜZÜM): sıkışık, birbirine girmiş (üzürn)· II, 16
  1872. TIKMAK: tıkmak, doldurmak·II, 16
  1873. TIKTURMAK: tıktırmak, bastırmak· II, 174
  1874. TIL: dil, söz, lûgat·I, 107, 335, 336, 429;II, 20; III, 43, 133, 134, 161
  1875. TIL: durumunu öğrenmek için düşmandan yakalanan tutsak, ça şıt, casus· I, 336; III, 134
  1876. TILAK: kadının kadınlık aygıtı, avret yeri,I, 335, 411
  1877. TILDAG: bahane, I, 160, 462 bkz> tegdeg
  1878. TILIKMAK: konuşmak, haber vermek; dile düşmek· II, 116, 117
  1879. TILKATMAK: işi geciktirmek; yükü çarpitmak, çarp ık yapmak; yükle ip arasına ağaç parçası koyarak yükü düzeltmek için büktürmek. II, 339 bkz> talk ıtmak
  1880. TILLIG: dilli· III, 313
  1881. TIL TEGÜRMEK: dil uzatmak, söz dökundurmak, dille (sözle) incitmek.I, 336
  1882. TIL TUTMAK: düşmanın durumunu õğrenmek üzere blr adam yakalamak·I, 336;III, 134
  1883. TIN: ruh, nefes, soluk· I, 164, 177. 179. 192, 249, 339;II, 118, 283 bkz> t ınıg
  1884. TIN: dinmiş; haylaz, işslz; tembelleşmiş, harın- lafmış III, 138
  1885. TINÇAMAK: bozulmak, çürümek, III, 303 bkz>tançamak, tançgamak, tanç ımak, tınçımak, tunçımak
  1886. TINÇIMAK: bozulmak, çürümek, III, 276, 303 bkz> tançamak, tançgamak, tanç ımak, tınçamak, tunçımak
  1887. TINDURMAK: rahatettirmek, dinlendirmek,11,176
  1888. TINIG: nefes alma, soluk alma· II, 40 bkz> t ın
  1889. TINILMAK: dinlenilmek, rahat edilmek. II, 130, 131
  1890. TINMA: susma· II, 28
  1891. TINMAK: dinlenmek, solumak, nefes almak; dinmek, sonu gelmek,I, 206, 207, 529; II. 28, 40, 176, 204, 316;III, 158 tın
  1892. TIIT: sus·II, 28
  1893. TIÑILAMAK: agır bir şey yere düşerek ses vermek,III, 404 bkz> tiñilemek
  1894. TIÑLAMAK: dinlemek·III, 403 bkz> tlñlemek
  1895. TİÑLAŞMAK: dinlemekte yarış etmek·III, 398
  1896. TİÑLATMAK: dinletmek-II, 359
  1897. TIRMALMAK: tırmalamak II, 230
  1898. TIRMAŞMAK: tırmaşmak, kaşınmak·II, 207 bkz> tarmaşmak
  1899. TIRÑAK: tırnak.I, 134, 177;III, 382
  1900. TIRT: tekrarlanarak "cart" diye ses vermek·I, 341
  1901. TIŞ: diş,I, 464;II, 20, 97, 110,III, 209, 311, 334; III, 25, 73, 125, 216, 254, 270, 272, 280, 283, 297
  1902. TIŞ: sapan demiri·III, 125
  1903. TIŞ: alın akıntisı gözü önüne varıp kulaklarına çıkmayan ve burnuna inmeyen ikìsi ortas ı kalan at·III, 125
  1904. TIŞI: dişi, her hayvanın dişisi; kadın· I, 396, 400, 447, 529; II, 102; III, 6, 178, 224, 229 bkz>tí şi tışıkmak dışarı çıkmak·II, 116 bkz> çıkmak, taşıkmak
  1905. TIŞI TAKAGU: tavuk·I, 447
  1906. TIŞLATMAK: dişletmek.II, 343, 344
  1907. TIT: dağda biten çam fıstığı ağacı, Pinuslarix. III, 120
  1908. TITILMAK: didilmek II, 120
  1909. TITIŞMAK: ditmekte yardım etmek, yırtılmak· II, 89 bkz> titişmek
  1910. TITLANMAK: çamlanmak, çam sahibi olmak· III, 199
  1911. TITMAK: geri koymak men etmek· II, 292 bkz> t ıdmak, tıymak
  1912. TITMAK: ditmek, ziyadesiyle parçalanmak, II, 292
  1913. TIYMAK: men etmek· III, 244 bkz> tıdmak, tıtmak
  1914. TİGİN: aslında "köle" anlamına iken sonra hakan oğullarına verilen ungun· I, 355 ,357, 413; III, 368 bkz> tegin
  1915. TİGMEK: egmek, III, 231 bkz> tagılmak, tıgmak
  1916. TİGRETMEK: ses çıkartarak, hışıldatarak yürütmek,II, 330, 331 bkz> tikretmek
  1917. TİKEMEK: dikmege gücü yetmek· I, 117
  1918. TİKEN: diken·I, 204, 400;II, 215, 280;III, 44 bkz> tikken
  1919. TİKİ: geceleri işitilen ses,III, 230 bkz> t ıkılamak,tikilemek
  1920. TİKİGLİG: dikilmiş (elbise),I, 509 bkz> tikiklig
  1921. TİKİKLİG: dikilmiş.I, 509 bkz> tikiglig
  1922. TİKİLEMEK: ses, hışırtı çıkarmak,III, 326 bkz> tıkılamak, tiki
  1923. TİKİLMEK: dikilmek, (ağaç) dikilmek, bir şeyi dikine koymak,II, 130
  1924. TİKİM: parça, I, 396 bkz> tikkü, tikü tikir
  1925. TİKİR: at nalının çıkardığı sesi bildiren bir kelime. I, 361 bkz> tak ır takır
  1926. TİKİŞMEK: (agaç, elbise) dikmekte yard ım etmek, II, 106, 113
  1927. TİKKEN: diken, I, 401 bkz> tiken
  1928. TİKKÜ: parça, lokma· III, 229 bkz> tlkim, tikü
  1929. TİKLİNMEK: (ağaç ve benzeri) dikilmek. II, 244
  1930. TİKLİŞMEK: (ağaç ve benzeri) dikilrnek. II, 207
  1931. TİKME: (neıíğ) dikilmiş (nesne), I, 433
  1932. TİKMEK: bir şeyi delmek, dürtmek, sokmak, (a ğaç) dikmek, bir şeyi dikey hale getirmek; (diki ş) dikmek. I, 195, 201; II, 20; III, 25, 367 § tikmeginçe; dikilmedikçe· II, 21
  1933. TİKREMEK: ses vermek; gelişmek, yeti;mek. II, 280
  1934. TİKREŞMEK: ses vermek; büyüyüp serpilmek. II, 209
  1935. TİKRETMEK: ses çıkartmak, hışıldatarak yürümek·II, 330, 331 bkz> tigretmek
  1936. TİKTÜRMEK: (dikiş) diktirmek· II, 174
  1937. TİKÜ: parça, lokma·III, 229 bkz> tikim, tikkü
  1938. TİKÜÇ: ekmekçilerin ekmek üzerine nak ış yapmak için kullandıkları nesne, kuş yeleği·I, 358
  1939. TİKÜLEMEK: lokma lokma vermek; rüşvet vermek·III, 326
  1940. TİLDÜRMEK: dildirmek· 11.176 bkz> tiltürmek
  1941. TİLEK: dilek,I, 412;II, 148; III, 90
  1942. TİLEMEK: dilemek, istemek; beklemek, aramak·I, 21, 36, 51, 126, 252, 459;II, 8, 112, 260, 262; III, 87, 90, 143, 271
  1943. TİLEMSİNMEK: diler, ister gibi görünmek·II, 259, 261
  1944. TİLENMEK: aranmak, dilenmek· I, 407; III, 43
  1945. TİLEŞMEK: dilemekte yanş etmek·II, 108
  1946. TİLETMEK: istetmek, diletmek. II, 310
  1947. TİLGE: dilim, uzunlamasına kesilen her şey·I, 429 bkz> tilim
  1948. TİLİ: ok temreni üzerine sarılan sırım,III, 233
  1949. TİLİM: dilim.I, 397 bkz> tílge
  1950. TİLİMSİNMEK: dilim yapar görünmek·II, 262
  1951. TİLİNMEK: uzunlamasına dilinmek·II, 149
  1952. TİLLŞMEK: dilmekte yardım ve yarış etmek· II, 108
  1953. TİLKİ: tilki· II, 343 bkz> tilkü
  1954. TİLKÜ: tilki.I, 54, 421, 429; II, 15; III, 5, 175, 244 bkz> tilki
  1955. TİLKÜLENMEK: tilkilik etmek, yaltaklanmak· III, 202
  1956. TİLMEK: dilmek, uzunluğuna yarmak veya kesmek, II, 23
  1957. TİLTÜRMEK: dildirmek. II, 175 bkz> tildürmek
  1958. TİM: şarap dolu tulum; şarap satan, III, 136
  1959. TİMCİ: şarap satan, meyhaneci·III, 136
  1960. TİMEK: demek· III, 231 bkz> temek
  1961. TİN: yular I, 339;III, 138 § tin tizgin; yular dizgin· I, 339
  1962. TİÑ: dik- III, 356
  1963. TİÑİLEMEK: ağır bir şey yere düşerek ses vermek· III, 404 bkz> t ıñılamak ,
  1964. TİÑLEMEK: dinlemek .I, 96 bkz> tıñlamak
  1965. TİÑ TURMAK: dik durmak·I, 356
  1966. TİREGÜ: direk, kendisine bir ;ey dayan ılan ve kendisiyle bir şey durdurulan her nesne, direcen ve buna benzer şeyler,I, 447
  1967. TİREK: direk; kavak·I, 387, 412
  1968. TİREKLİG: direk sahibi. I, 509
  1969. TİREKLİK: direklik ağaç yetişen yer, kavaklık; direklik· I, 509, 511
  1970. TİREMEK: dayak veya direk dikmek· III, 262
  1971. TİRENMEK: dayanmak; direnmek, çekinmek· II, 14S, 146;III, 233
  1972. TİREŞMEK: direşmek, çekinmek, diremek, şıkıntidan yürümez olmak (hayvan); çeki şmek· I, 414; II, 95, 96
  1973. TİRGÜRMEK: diriltmek II, 179, 200, 324; III, 424
  1974. TİRİG: diri, canlı, yaîayan· I, 14, 62, 386; III, 333 § tirigle; diri iken, hayatta iken. III, 257
  1975. TİRİK: derme, deriş; dernek, derge· I, 388 bkz> terig
  1976. TİRİLGEN: her zaman yaşayan· I, 523, 524
  1977. TİRİLMEK: dirilmek, yaşamak· I, 14; II, 127, 139, 200, 324; III, 6, 65
  1978. TİRİÑ: kulağın tınlamasına benzer sesi bildiren kelime. III, 370
  1979. TİRİÑ ETMEK: tın etmek· III, 370
  1980. TİRİÑ ETTÜRMEK: tın etmek III, 370
  1981. TİRKEŞ: yığlışma; kalabalık yüzünden yürümekte güçlük·I, 460 § suv tirke şi; dere kollarının suyunun toplandığı yer·I, 460
  1982. TİRKEŞMEK: toplanmak, toplaşmak, derleşmek·I,149,459; III, 65 bkz> tergeşmek
  1983. TİRSGEK: göz kapaklarında çıkan sivilce, it dirseği, arpacı·k. III, 424
  1984. TİRSGEK: dirsek· III, 424
  1985. TİŞEK: şişek, iki yaşını bitirerek üçüne basmış olan koyun· I, 387
  1986. TİŞELMEK: bilenmek, di;enmek· II, 128
  1987. TİŞEMEK: dişemek· III, 266, 267
  1988. TİŞETMEK: dişetnnek, II, 307
  1989. TİŞİ: dişi, her hayvanın dişisi; kadın·I, 396, 400,447, 529;II, 102; III, 6, 178, 224. 229 bkz> t ışı
  1990. TİŞLEMEK: dişlemek, dişle ısırmak· III, 294
  1991. TİŞLENMEK: dişlenmek; dişenmek, bilenmek II, 244
  1992. TİTİG: (yara, ağrı) acıma, acıyı;·I, 386
  1993. TİTİK: çamur·I, 386, 506;III, 297 § oçakl ık
  1994. TİTİK: çamur ve çamura benzer ocak yap ılacak her nesne·I, 150
  1995. TİTİNMEK: dayanmak, direnmek, dik bakmak· II, 144
  1996. TÍTİNÜ BAKMAK: dik, keskin bakmak, II, 144
  1997. TİTİR: dişi deve·I, 361; III, 291
  1998. TİTİŞMEK: ditmekte yardım ve yarış etmek; yırtılmak.II, 89 bkz> tıtışmak
  1999. TİTİZ: tadı hel;le glbi kekremsi olan·I, 365
  2000. TİTİZLİK: kek^elik.I, 506
  2001. TİTMEK: (yara) acımak·I, 386
  2002. TİTMEK: direnmek, karşı koymak; dik bakmak·II, 292
  2003. TİTREŞMEK: titreşmek II, 217, 218
  2004. TİTRÜ BAKMAK: dik bakmak, keskin gözle bakmak, II, 292; III, 272
  2005. TİVİ: deve,III, 139 bkz> deve, devey, teve, tevey, teve, tevey, tevi, tevi
  2006. TİZ: yüksek yer· II, 344; III, 123 § tarıg art tiz; Kaşgar'a yakın bir yayla· III, 123
  2007. TÍZ: diz,III, 123
  2008. TİZGİN: dizgin, I, 339, 424
  2009. TİZİG (TİZİK): sıra, saf, dizi. I, 214, 387
  2010. TİZİLDÜRÜK: çedik ve mest gibi çeylerin ucuna tak ılan pullar·I, 529
  2011. TİZİLMEK: dizilmek·I, 233, 331;II, 127;III, 131
  2012. TİZİM: dizi· I, 396
  2013. TİZİNMEK: dizinmek. II, 146
  2014. TİZİŞMEK: dizmekte yardım ve yarış etmek·II, 100
  2015. TİZLEMEK: dizle ezmek, çiğnemek III, 293, 294
  2016. TİZLETMEK: dizletmek, dizle teptirmek·II, 342
  2017. TİZLİNMEK: dizilmek·II, 243
  2018. TİZME: alvarın uçkurluğu, torbanın bağı ve buna benzer nesneler·I, 433
  2019. TİZMEK: dizmek·II, 9, 31
  2020. TO: bulamaç gibi pişirllen blr un· III, 207
  2021. TODUNMAK: doyar gibi gõrünmek· II, 144 tod toy ku şu· III, 142 bkz> toh, toy
  2022. TODGURDAÇI: doyuran, doyurucu· II, 256
  2023. TODGURGAN: her zaman doyuran· I, 517; II, 256 bkz> todurgan
  2024. TODGURÇI: doyuran· II, 256 todgurguluk doyurmak hakk ı olan,II, 256
  2025. TODGURMAK: doyurmak, bıktırmak·I, 261; II, 76, 176, 177, 255, 324; III, 424 bkz> to ğurmak
  2026. TODGURMIŞ: doyurulmu;· II, 257
  2027. TODGURTMAK: doyurtmak. II, 256
  2028. TODGURUGLI: doyuran·II, 257
  2029. TODGURUMSINMAK: doyurur görünmek·II, 263 bkz> todgurunmak
  2030. TODGURUNMAK: doyurur görünmek.II, 202 bkz> todgurumsınmak
  2031. TODGURUŞMAK: doyurmada yarış etmek·II, 201
  2032. TODMAK: doymak.I, 32;II, 324;III, 244, 439 bkz> toymak
  2033. TODURGAN: her zaman doyuran·I, 517;II, 256 bkz> todgurgan
  2034. TODURMAK: doyurmak·II, 76;III, 68 bkz> todgurmak
  2035. TOG: at ayaklarının kazdıgı çukurlardan çıkan toz, toz,III, 127
  2036. TOGA: hastalık, iç ağırlIğı. III, 224
  2037. TOGMAK: doğmak, meydana çıkmak, belirmek; yükselmek, havalanmak, gö ğe ağmak· I, 65, 96, 301, 332, 340, 429, 456;II, 14, 80, 128; III, 183,194, 247, 282, 333, 378 § kün togs ıg dogu·I, 463
  2038. TOGRADAÇI: dograyan, dograyıcı. III, 314 bkz> tograguçı
  2039. TOGRAGAN: daima dograyan·III, 314
  2040. TOGRAGI: doğrama· III, 317
  2041. TOGRAGLI: doğramayı düşünen. III, 315
  2042. TOGRAGLIK: dogramak hakkı olan·III, 315 bkz; tograksık
  2043. TOGRAGSAK: dogramak isteyen,III, 314
  2044. TOGRAGSIK: dogramak hakkı olan·III, 315 bkz> tograglık
  2045. TOGRAGU: doğranacak· III, 317
  2046. TOGRAGUÇI: dograyan, dograyıcı.III, 314 bkz> togradaçı
  2047. TOGRAK: kavak agacı· I, 468
  2048. TOGRALMAK: doğranmak, parçalanmak, (ayakta ve dokumada) yar ıklar peyda olmak· II, 230
  2049. TOGRAMA: dograına. III, 311
  2050. TOGRAMADAÇI: doğramayıcı. III, 316
  2051. TOGRAMAGLI: dograyan. III, 316
  2052. TOGRAMAK: dogramak· I, 125; II, 278; III, 277, 278, 311, 312, 313, 316
  2053. TOGRAMIŞ: doğranmış,III, 316
  2054. TOGRANMAK: dograr görünmek. II, 240
  2055. TOGRAŞMAK: doğramakta yardım etmek, parçalanmak ve yarılmak.II, 211, 212
  2056. TOGRATMAK: dogratmak,II, 330
  2057. TOGRIL: yırtıcı ku;lardan bir kuş, bin kaz öldürür, bir tanesini yer; erkek ad ı da olur· I, 482;III, 381
  2058. TOGRIL: et ve baharatla doldurulan ba ğırsak, bumbar dolması,I, 482
  2059. TOGRUMAK: doğrulmak, yönelmek.II, 80
  2060. TOGRUŞMAK: yola duruşmak, yürümekte yariş etmek,II, 212
  2061. TOGTURMAK: dogurtmak· II, 173 bkz> togurtturmak
  2062. TOGURMAK: doğurmak· II, 80
  2063. TOGURTTURMAK: doğurtmak·II, 173 bkz> togturmak
  2064. TOH: toy kuşu, III, 142 bkz> tod, toy
  2065. TOK: tok, aç olmayan; saçsız insan; boynuzsuz hayvan,I, 79, 332, 358, 387;III, 239 § tok er; başında Türkler gibi saçı olmayan, Türkler gibi saç bırakmayan·I, 332, 358 § tok yılkı; boynuzsuz hayvan·I, 332
  2066. TOKILMAK: dövülmek, dokunmak, adam dövülmek I, 21; II, 129 bkz> tokulmak
  2067. TOKIMAK: (insan) dövmek, (demir) dövmek, vurmak, çarpmak; dokumak; dokunmak; götürmek ve batirmak· I, 12. 21; III, 268
  2068. TOKIMAK: tokmak, çamaşır tokmaêı·III, 177
  2069. TOKINMAK: (insan) dövülmek; çarpmak; dövülerek sertle ştirmek; dokunmak·II, 147; III, 12
  2070. TOKIŞ: savaş, cenk· I, 367; III, 172 bkz> tokuş
  2071. TOKIŞMAK: çarpışmak, harp etmek,I, 359; II, 103; III, 183 bkz> tokuşmak
  2072. TOKITMAK: vurdurmak, dövdürmek; dokutmak, II, 308
  2073. TOKLI: toklu, altı aylık kuzu· I, 106, 431
  2074. TOKLUK: tokluk; insanın ba;ı saçsız ve hayvanın başı boynuzsuz olması·I, 469
  2075. TOKSUN: sayıda doksan·I, 437 bkz> tokuz on
  2076. TOK TOK BOLMAK: arada geçimsizlik olmak· I, 333
  2077. TOK TOK ETMEK: taşın taşa vurmasından çıkan ses gibl ses çıkarmak·I, 332
  2078. TOKU: toka, kemer tokası,III, 226
  2079. TOKUÇ: çörek·I, 358
  2080. TOKULAMAK: toka yapmak,III, 325, 326
  2081. TOKULMAK: dövülmek, dokunmak; adam dövülmek,II, 129 bkz> tok ılmak
  2082. TOKUM: boğazlanacak, kesilecek hayvan; bo ğazlanan, kesilen hayvan ın derisi. I, 396, 472; II, 147 bkz> tugum
  2083. TOKUNMAK: hayvan kesmek, boğazlanmak·II, 147
  2084. TOKURKA: ibrik ve benzeri şeylerin emzigi· I, 489 bkz> tütek
  2085. TOKUŞ: savaş, II, 83 bkz> tokış
  2086. TOKUŞGAN: her zaman çarpışan, kavgacı· I, 519
  2087. TOKUŞMAK: vuruşmak, ;arpı;mak, harp etmek· I, 170, 183; 11. 103 bkz> tok ışmak
  2088. TOKUŞMAK: yayılmak, bulaşmak·III, 74 bkz>yukuşmak
  2089. TOKUZ: sayıda dokuz·III, 127
  2090. TOKUZ ON: sayıda doksan· I, 437 bkz> toksun
  2091. TOLARSUK: ayak ökçesi I, 502
  2092. TOLGAG: kadın küpesi·II, 288
  2093. TOLGAG: sıkıntı, kulunç ve iç ağrısı·II, 288
  2094. TOLGAMAK: takınmak, dolamak; ağrı tutmak, iç bulanmak, burulmak.II, 288;III, 289
  2095. TOLGANMAK: dolanmak, kendine dolamak, içi bulan ıp kusma gelmek·II, 241
  2096. TOLGAŞMAK: dolaşmak, dolamakta ve bükmek-te yan ş etmek, burulmak· II, 220, 221
  2097. TOLI: gökten yağan dolu·I, 139, 354; III, 233
  2098. TOLMAK: 811-010^I, 431
  2099. TOLTURMAK: 00^1-1113^II, 175
  2100. TOLU: dolu, boş olmayan· I, 100; III, 232, 357
  2101. TOLUM: silah·I, 183, 215, 359, 397;II, 30
  2102. TOLUMLANMAK: silahlanmak II, 266
  2103. TOLUMLUG: silahlı I, 498
  2104. TOLUN: ayın on dördü, dolun·I, 82, 288, 402; III, 33 § tolun ay; ay ın on dördü.I, 402
  2105. TOMRUM YIGAÇ: ağaçtonnruğu üzerinde pabuçla-rın sahtiyan ve gön gibi şeyleri kesilen ağaç kütük·I, 485
  2106. TOMRUŞMAK: tomruk yapmakta yardım ve yarış etmek·II, 213
  2107. TOMŞUK: kuş gagası·I, 469
  2108. TOMURMAK: tomruk yapmak, kesmek·II, 85; III, 69 bkz> yamurmak, yemilrmek
  2109. TON: elbise·I, 19, 37, 41, 45, 48, 118, 129, 152, 181, 204, 213, 228 ,231, 261, 268, 271, 273, 294, 305, 320,323,338,341,358,383,449,495, 509, 524; 11. 4, 20, 23, 24, 76, 77, 88, 89, 93, 96,106,107,113,117,119, 120, 122, 125,134, 136,138,154,161,163,165,171,17
  2110. TONATMAK: giydirmek, donatmak, II, 312 bkz> tonıdmak
  2111. TONIĞMAK: elbise göndermek, donatmak,II, 312 bkz> tonatmak
  2112. TONLUK: elbiselik· II, 11
  2113. TOÑ: içi boş olmayan, sonn olan, III, 356
  2114. TOÑ: (soğuktan) donmuş, don· III, 356
  2115. TOÑA: bebür, kaplan cinsinden bir hayvan; ki şi adı· III, 368
  2116. TOÑALAMAK: yiğit ve kuvvetlilerin yapt ığı işi yapmak· III, 405
  2117. TOÑ KAMIŞ: halfa, kandıra otu· III, 356
  2118. TOÑMAK: soğuktan donmak· III, 390, 391
  2119. TOÑ TUÑ ETMEK: katı blr şey sert blr şey üzerine düşerek ses vermek· ·III, 353
  2120. TOÑUŞMAK: gözlerini dikerek bir şeye saldırmak; bir işi kabulden çekinmek; emreden ki şiye, gözlerlni dikerek, iğrenerek, bakmak· III, 394 bkz> töñüşmek
  2121. TOÑUZ: domuz·I, 304, 346;II, 343;III, 363, 394 § toñuz merdegi; domuz yavrusu·I, 480
  2122. TOÑUZ YILI: Türkler'in on ikili yıllarından biri.I, 346; 363
  2123. TOP: buğday su ile kaynatılır, arpa hamuru ile yoğrularak bir keçeye sarılır, sıcak bir yere bırakılır, eridikten sonra yenir.I, 318
  2124. TOP: top· I, 318;III, 119 bkz> topık
  2125. TOPIK: topuk; top, çevgenle vurulan top, topaç· I, 190, 318, 380; 11. 22, 88, 113; III, 61, 74, 80, 96, 112, 119, 306 bkz> top
  2126. TOPIK SÜÑÜK: topuk kemiğinden yapılan yemek, paça·I, 380
  2127. TOPRAK: toprak,I, 15, 185, 198, 267, 278, 467, 514;II, 305; III, 19, 22, 80, 183, 434 §ag ız toprak
  2128. TOPRAMAK: kurumak- III, 277
  2129. TOPRAŞMAK: kuruyup tozlaşmık, toz olayazmak· II, 206
  2130. TOPRATMAK: (hayvan) yeri kurutasıya dek otunu yemek· II, 330 bkz> töpretmek
  2131. TOPULGAK: kulunç· I, 502
  2132. TOPULGAK: yaraya konulan bir ot, topalak otu, Cyperus· I, 502
  2133. TOPURGAN: ayak basıldıgında tozıyan yumuşak toprak· I, 516 § topurgan yer; ayak bas ıldığında tozıyan yumuşak toprak·I, 516
  2134. TOPUZ YÜK: üzerinde durulamayan, üstüne binilemeyen hayvan yükü· I, 365
  2135. TOR: tuzak, ağ· III, 39, 57, 121
  2136. TORIG AT: doru renkli at· I, 374 bkz> torug
  2137. TORKU: ipek kumaş· I, 18, 427; III, 72, 380 bkz> turku
  2138. TORUG: at rengi, doru renk·I, 373 bkz> torıg § tüm torug at; düz, tamamlyle doru at· I, 338
  2139. TORUM: torum, deve yavrusu,I, 396 § tışı torum; dişi torum·I, 396
  2140. TORUMLUG: torumlu,I, 498
  2141. TOSUN: haşarı (atlar içın), tosun tay·II, 30;III, 429
  2142. TOŞGURMAK: taşarak doldurmak·II, 178;III, 32
  2143. TOVIL: davul, avda doğan kuşu íçin çalınan davul, III, 165
  2144. TOY: ordu kuragı, I, 522; III, 141
  2145. TOY: ilâç yapılan bir ot·III, 141
  2146. TOY: çanak yapılan çamur.III, 141 § toy eşiç; toprak tencere·III, 142
  2147. TOY: toy kuşu,III, 142 bkz> tod ,toh
  2148. TOYIN: toyın, (islâm olmayan Türkler'de) Buda dininin, din ulusu·I, 274;III, 84, 169, 377
  2149. TOYMAK: doymak, III, 244 bkz> todmak
  2150. TOZ: toz· I, 296; III, 123, 186 bkz> tör
  2151. TOZ: yaylara sarıtan sırım.III, 123
  2152. TOZARMAK: tozacmak, toz yükselmek. III, 186 bkz> tozmak
  2153. TOZGIRMAK: tozarmak, toz kalkar gibi olmak· II, 178
  2154. TOZITGAN: çok tozutan,I, 514
  2155. TOZITMAK: tozutmak· II, 305
  2156. TOZLUG: tozlu, III, 16
  2157. TOZMAK: tozarmak, toz ynkselmek. III, 186 bkz> tozarmak
  2158. TÖGİ: darının kabuğu çıkarıldıktan sonra kalan oz, III, 229
  2159. TÖGMEK: döğmek, dövmek, inceltmek III, 184
  2160. TÖGÜN: dağ, dağlama, dögün.I, 414 bkz> tükün
  2161. TÖGÜŞMEK: döğmekte yardım ve yarış etmek· II, 106 bkz> töküşmek
  2162. TÖKLEŞMEK: dökülüp akmak, II, 207
  2163. TÖKLÜNMEK: dökülmek, II, 244
  2164. TÖKMEK: dökmek·II, 19
  2165. TÖKTÜRMEK: döktürmek, II, 174
  2166. TÖKÜGLÜG: dökölmüş. I, 509 bkz> töküklüg
  2167. TÖKÜKLÜG: dökülmüş.I, 509 bkz> töküglüg
  2168. TÖKÜLMEK: dökülmek.II, 129
  2169. TÖKÜŞMEK: döğmekte ve dökmekte yardım ve yarış etmek, II, 106, 107 bkz> tögüşmek
  2170. TÖL: yavrulama zamanı, yavru, döl.III, 133
  2171. TÖLEK: dölek, gönlıi sakin kişi·I, 387
  2172. TÖLEMEK: döllenmek, kuzulamak,III, 271 bkz> tülemek
  2173. TÖNMEK: dönmek. III, 184
  2174. TÖÑDERMEK: döndermek, altını üstüne getirmek, III, 397
  2175. TÖÑÜLMEK: ümidini kesmek, vaz geçmek,I, 74;III, 395
  2176. TÖÑÜŞMEK: gözlerini dikerek bir şeye saldırmak; işi kabulden çekinmek; emreden ki şiye, gözlerini dikerek, igrenerek bakmak,III, 394 bkz> toñu şmak
  2177. TÖPRETMEK: (hayvan) yeri kurutasıya dek otunu yemek,II, 330 bkz> topratmak
  2178. TÖR: evin veya odanın en lyi, en önemli yeri, sediri·III, 121 bkz> töre
  2179. TÖR: toz·I, 301, 456 bkz> toz
  2180. TÖRE: evin önemli yeri ve sediri III, 221 bkz> tör
  2181. TÖRPİG: törpü, keser·I, 476 bkz> törplgü
  2182. TÖRPİGÜ: agaç yontacak keser,I, 476, 491 bkz> törpig
  2183. TÖRPİMEK: yontmak, törpülemek· III, 275
  2184. TÖRPİTMEK: törpülettirmek. II, 327
  2185. TÖRPÜLMEK: yontulmak, törpülenmek· II, 229
  2186. TÖRPÜŞMEK: törpülemekte yardım ve yarış etmek· II, 204
  2187. TÖRT: sayıda döıt·I, 132, 341; III, 449
  2188. TÖRTGÜL (TÖRTGİL): dört köşeli, murabba· III, 417
  2189. TÖRTÜNÇ: sayıda dördüncü·I, 132; III, 449
  2190. TÖRÜ: düzen, nizam, görenek, âdet· I, 106;II, 18, 25;III, 120, 121
  2191. TÖRÜMEK: yaratılmak·III, 262
  2192. TÖRÜTMEK: yaratmak; bir şey takdlr veya ıslah edilmek·II, 303 bkz> türütmek
  2193. TÖŞ: döş, göğsün başı,III, 125, 346
  2194. TÖŞEK: döşek. I, 387, 511; II, 128, 147, 162, 307; III, 49, 50, 70, 93, 266, 305
  2195. TÖŞEKLİG: döşeli, döşennıi;·I, 511
  2196. TÖŞEKLİG: döşekli, döşek sahibi.I, 509
  2197. TÖŞEKLİK: döşeklik, döşek ve benzeri şeyleri yapmak üzere hazırlanıp ayrılmış olan·I, 509, 511 § töşeklik barçın
  2198. TÖŞELMEK:
  2199. TÖŞEMEK: döşemek·III, 266
  2200. TÖŞENMEK: döşenmek, kendi kendine döşemek. II, 147
  2201. TÖŞETMEK: döşetmek· II, 307
  2202. TÖŞLEMEK: döşe, göğse vurmak. III, 346
  2203. TÖŞLETMEK: döşüne vurdurmak, II, 342
  2204. TÖZMEK: soğuktan acıkmak· III, 182
  2205. TUBLU: mezar· I, 430, 431 bkz> tuplu
  2206. TUBULGAN: her zaman yarıp yırtan, delen·I, 519 § kök tubulgan; bir ku ş adı, I, 519
  2207. TUBULMAK:
  2208. TUBUN: yemekte bulunan çör çöp parçalar ı; bugday kesmigi.I, 400, 405 bkz> tupun,tübün tubunlug
  2209. TARIG: kesmikli buğday, 1. 499 bkz> tupunlug tarıg
  2210. TUÇ: tunç·II, 353;III, 120
  2211. TUDRIÇ: fışkı· I, 453
  2212. TUDUN: kõyün büyüğü, tanınmışı, köylülere kaynaktan Içme su/u da ğıtan adam, su beyi·I. 400;III, 171
  2213. TUG: hakan yanında çalınan kös ve davul, nöbet davulu; tuğ; bayrak, sancak· I, 194; III, 127 tug herhangi bir nesnenin tıkacı, kapağı; su bendi, büvet, germeç III, 127
  2214. TUGAKLIK: süzgeç yapılacak ağaç· I, 503 bkz> tukaklık
  2215. TUGLAMAK: suyun gedigini, yarığını kapatmak, III, 294
  2216. TUGLUG: bayraklı, sancaklı· III, 127
  2217. TUGRAG: tuğra·I, 462
  2218. TUGRAG: dõnüşte geri alınmak üzere savaş zamanında askerin binmesi için hakan taraf ından verilen at·I, 462 bkz> tugzag
  2219. TUGRAGLANMAK: alay ve biniş günlerinde han tarafından sonra alınmak üzere at verilmek, atlandırmak; tuğra ile mühürlenmek II, 272, 273 bkz> tugzaglanmak
  2220. TUGRU: parazvana, kılıç, bıçak, hançer gibi şeylerin saplarının içlerlne geçirilen ince demir· I, 421
  2221. TUGSAK: dul kadın, I, 468 bkz> tul
  2222. TUGUM: kesilecek hayvan· III, 59 bkz> tokum
  2223. TUGZAG: dönüşte geri alınmak üzere savaş za-manında askerin binmesi için hakan taraf ından verilen at·I, 462 bkz> tugrag
  2224. TUGZAGLANMAK: alay ve biniş günlerinde han tarafından sonra geri alınmak üzere at veril-mek, atlandırmak; tuğra ile mühürlenmek· II, 272, 273 bkz> tugraglanmak
  2225. TUKAKLIK: süzgeç yapılacak ağaç, süzeklik·I, 505 bkz> tugaklık§ tukaklık yıgaç; süzek yapmak içln ayrılmış ağaç·I, 505
  2226. TUL: dul,III,133 bkz> tugsak § tul tugsak; dul kad ın·I, 468
  2227. TULDRAMAK: herhangi bir şey her yanından dağılmak·III, 447
  2228. TULDURMAK: çarpmak,II, 175
  2229. TULKUK: tulum, örülmüş ve şişirilmiş tuluk· II, 289
  2230. TULKUKLANMAK: tulum gibi şişmek, II, 351
  2231. TULMAK: topa vurmak, II, 22, 23
  2232. TULUN: kulakla ağız arasındaki kemlk; gemin iki yan ında bulunan parçalar, I, 401 bkz>
  2233. TULUÑ TULUÑ: dulun, kulak altı; gemde kulak altında bulunan bir halka· III, 371 bkz> tulun tuluñlamak duluna, kulak altına vurmak· III, 409
  2234. TUM: soğuk· I, 338, 463 bkz> tumlıg, tumlug
  2235. TUMA BUHSUN: küpte bulunan darı şarabının köpüren, fışkıran kısmı·III, 234
  2236. TUMAGU: nezle, ingi, dumağı·I, 447
  2237. TUMAK: kapatmak, tıkamak·III, 247
  2238. TUMAN: duman, sis·I, 139, 236, 414;II, 6
  2239. TUMLIG: soğuk·I, 463;II, 8, 217, 221 bkz> tum, tumlug
  2240. TUMLIMAK: soğumak.III, 294, 295
  2241. TUMLITMAK: akarları soğutmak·II, 344 bkz> tumlutmak;
  2242. TUMLUG: soğuk, soğuk nesne·I, 119, 211, 338, 463; II, 54, 301, 302, 305, 350;III, 107,182, 302, 400, 439 bkz> tum, tumlıg
  2243. TUMLUGLANMAK: soğuk bulmak; soğuk davranmak, surat asnnak· II, 273
  2244. TUMLUTMAK: sogutmak, II, 344 bkz> tumlıtmak
  2245. TUN: dinlenme, dölenme· III, 137
  2246. TUN: kadının ilk çocuğu; kadının ilk kocası· III, 137
  2247. TUNÇIMAK: kokmak, bozulmak. II, 281 bkz> tançamak, tançgamak, tanç ımak, tınçamak, tınçımak
  2248. TUNÇU: tıkım, lokma .I, 417 bkz> tànçu
  2249. TUNÇUKMAK: kaygıdan soluyamaz olmak; hayvan kış için inlne girip bahara dek çıkamamak.II, 227, 228
  2250. TUNMAK: kapanmak, tıkanmak; bulutlanmak.II, 27
  2251. TUNTURMAK: kapatmak, örtmek·II, 176
  2252. TUNGRA: bedendeki kir· III, 378
  2253. TUÑRA TÜŞMEK: yüz üstü düşmek, III, 378 bkz> uñra yatmak tuñu sa ğır· III, 368
  2254. TUPLU: mezar· I, 430, 431 bkz> tublu
  2255. TUPLUNMAK: delinmek. II, 242 bkz> tubulmak, tupulmak
  2256. TUPULGAN: her zaman yarıp yırtan, delen· I, 519 § kök
  2257. TUPULGAN: blr kuş adı· I, 519
  2258. TUPULMAK: delinmek· I, 520 bkz> tubulmak, tuplunmak
  2259. TUPUN: buğday kesmiği. I, 499 bkz> tubun, tübün
  2260. TUPUNLUG TARIG: buğdaylı· I,499 bkz> tubunlug tarıg
  2261. TURA: kalkan, siper; düşmandan gizlenmek için kullan ılan şey· II, 356; III, 106, 221
  2262. TURAG: sığnak·II, 152
  2263. TURASI: duracak· I, 33; II, 68 § turası yer; duracak yer,I, 33
  2264. TURBI: yardımcı, yaver, uyuntu; tosun·I, 415
  2265. TURBINLAMAK: araştirmak, kıyas etmek, ölçümlemek· I, 435 bkz> turbunlanmak
  2266. TURBUN: araştırma, ölçme, kıyas etme·I, 435
  2267. TURBUNLANMAK: bir şeş hakkında araştirmalarda bulunmak·II, 278 bkz> turbınlamak
  2268. TURDAÇI: durucu, duran·II, 32, 48, 49 bkz> turguçı
  2269. TURDUKI: durduğu, kalktıgı· Jl, 42 § turdukı turmadukı bir; kalktığı, kalkmadıgı bir· II, 42
  2270. TURGU: duracak·I, 16. 33, 420;II, 68;III, 211 § turgu ogur; duracak zaman· II, 33
  2271. TURGUÇI: durucu, duran· II, 49 bkz> turdaçı
  2272. TURGULUK: durmak hakkı olan,durmayı dileyen· II, 56 bkz> turıgsak
  2273. TURGURMAK: durdurmak; kaldırmak, dikmek, yapmak, inşa etmek; zayıflatmak, yordurmak, durgunlaştırmak· I, 486; II, 177, 178, 198; III, 295, 355
  2274. TURIGA: turga kuşu, bir çeşit serçe· III, 174
  2275. TURIGSAK: durmayı seven, durınak dileğinde olan, II, 55 bkz> turguluk
  2276. TURK: bir cismin uzunluğu, boyu, I, 349
  2277. TURKIGLANMAK: üstelemekten çekinmek, gocunmak, sayg ı göstermek· II, 272 bkz> turkuglanmak
  2278. TURKINMAK: utanmak, sıkılmak, çekinnıek·II, 241 bkz> turkunmak
  2279. TURKLAMAK: ölçmek III, 445
  2280. TURKU: ipek kumaş·I, 18, 427; III, 72, 380 bkz>torku
  2281. TURKUG: hayâ, utatnma. I, 462
  2282. TURKUG BOLMAK: utanır olmak, I, 462
  2283. TURKUGLANMAK: üstelemekten çekinmek, gocunmak, sayg ı göstermek. II, 272 bkz> turkıglanmak
  2284. TURKUN: durgun, I, 440
  2285. TURKUNMAK: utanmak; duraklamak· II, 255 bkz> turkınmak
  2286. TURLAK: zayıf, her hayvanın arığı, insanın ihtiyarlayışında zayıflıgı· I, 467
  2287. TURMA: turp, I, 366, 431
  2288. TURMAK: toplanmak· I, 139 bkz> türümek
  2289. TURMAK: durmak; çıkmak, yükselmek; ayakta durmak, kalkmak, kalk ımak; zayıflamak· I, 20, 73, 139,
  2290. : 149, 214, 236, 334, 335, 361,455, 494;II, 6, 7, 31, 32, 35, 36, 38, 42, 43, , 49, 55, 58, 61, 64, 65, 67, 170,198, 206, 297; III, 26, 180, 181, 219, 230, 231, 233, 25
  2291. TURMUZ: bir çeşit hıyar· I, 343 bkz> tarmaz
  2292. TURNA: durna, turna kuşu· III, 239
  2293. TURPLAMAK: örnegini yapmak, ölçümlemek III, 443
  2294. TURŞU TURŞU: eşegi durdurınak için söylenen kelimeler·III, 224 bkz> tu şu tuşu
  2295. TURUÇI: durucu, durmayı iş edlnen,II, 52
  2296. TURUGI: durıuşu,II, 52
  2297. TURUG: dağlarda sığınılacak yer·I, 373
  2298. TURUGLAG: durulan, durulacak yer·I, 496, 500
  2299. TURUGLI: durmayı düşünen, tasarlayan·II, 57
  2300. TURUGSAK: durmayı seven, durmak dileğinde olan·II, 57
  2301. TURUGSAMAK: durmak istemek·III, 333, 334
  2302. TURUK: zayıf,I, 380
  2303. TURUKLAMAK: durgunlaştırmak, arık saymak· III, 337
  2304. TURUKLANMAK: durgun, argın saymak.II, 265, 266
  2305. TURUKLUK: durgunluk, cılızlık I, 503, 505
  2306. TURIIKMAK: durmak; toplanmak·I, 192; II, 115
  2307. TURULMAK: usanmak, bıkmak· II, 126
  2308. TURUM: durum, birinin boyu kadarınca olan uzunluk· I, 396
  2309. TURUMLAMAK: suyun derinliğini boyu lle ölçmek· III, 341
  2310. TURUMSINMAK: kalkar görünmek· II, 260
  2311. TURUMTAY: yırtıcı bir ku;; erkek adı· II, 110; III, 243
  2312. TURUNMAK: dayatmak, durup direnmek; arıklaşmak; duruklamak.II, 145, 146
  2313. TURUR: -dır, mazisi ve mastarı olmayan bir fiil. III, 180, 181, 316
  2314. TURUŞGAN: daima karşı koyan·I, 182, 518;II, 95 turuşmak ayaga kalkışmak, duru;mak, karşı durmak,I, 20;II, 95
  2315. TUS TUS: keçe ve elbise gibi her yumu;ak şeye vurmaktan çıkan ses·I, 329;III, 124
  2316. TUS TUS URMAK: tıp tıp vurmak.I, 329
  2317. TUSU: menfaat; ;ifa·III, 224
  2318. TUSU BOLMAK: yaramak, fayda vermek·II, 127 bkz> tusulmak
  2319. TUSUKMAK: iyi gelmek, faydası olmak, yaraşmak, II, 116
  2320. TUSULMAK: yaramak, fayda Yermek· II, 127 bkz> tusu bolmak
  2321. TUŞ: denk, öğür, benzer·III, 125
  2322. TUŞ: karşı, bir şeyin kar;ısı, III, 125
  2323. TUŞ: kemer kayışları ucuna takılan altın veya gümüş toka,III, 125
  2324. TUŞAG: köstek, at ayagına vurulan bukagı·I, 411 bkz> tuşagu
  2325. TUŞAGU: köstek·I, 446 bkz> tuşag
  2326. TUŞALMAK: dolaşmak, , kösteklenmek·II, 146 bkz> tuşanmak
  2327. TUŞANMAK: dolaşmak, kõsteklenmek·II, 146, 147 bkz> tuşalmak
  2328. TUŞGURMAK: kavuşturmak·II, 178 bkz> tuşmak, tuşurmak
  2329. TUŞGUTLANMAK: çırak, çömez sahibi olmak· II, 270 bkz> bu şgutlanmak
  2330. TUŞİAMAK: hizasına, karşısına durmak
  2331. TUŞ KILMAK: kavuşmak, inmek· III, 17 bkz> tüş kılmak, tüşlenmek
  2332. TUŞLANMAK: yönelmek, karşılaşmak· II, 243, 344
  2333. TUŞLATMAK: karşısına gelecek surette durdurmak, II, 342, 343
  2334. TUŞMAK: kavuşmak, rastlamak, yetişmek· I, 26; II, 12, 13 bkz> tuşgurmak, tuşurmak
  2335. TUŞNAMAK: karşılaşmak, harekete geçmek, I, 236
  2336. TUŞURMAK: kavuşturmak· II, 78, 178 bkz> tuşgurmak, tuşmak
  2337. TUŞU TUŞU: eşeği durdurmak için söylenen kelimeler· III, 224 bkz> tur şu turşu
  2338. TUT: kılıç ve benzeri şeylerin üzerine çöken pas, II, 281 bkz> tat
  2339. TUTAŞI: yakın, komşu; her zaman, daima, muttasıl, I, 423 bkz> tutçı, tutşı
  2340. TUTÇI: daima, her vakit, durmadan; komşu, yakın· I, 159, 376, 423, 515, 518, 520, 521, 523, 524; III, 53, 54, 55, 378 bkz> tuta şı,tutşı
  2341. TUTGAK: geceleyin düşmanın gözcülerini ve ileri karakollar ını yakalamak için çıkanlan atlı bölük·I, 467
  2342. TUTGAN: daima tııtan·II, 296
  2343. TUTGUÇ: kahvaltı, bir parça yemek·I, 453
  2344. TUTGUÇI: tutucu,II, 296 bkz> tuttacı
  2345. TUTGULUK: tutmak hakkı, isteği olan·II, 297
  2346. TUTGUN: tutgun, yakalanan, esir, tutsak·I, 194, 205, 438; II, 219
  2347. TUTMA AÇ: tutmaç I, 453 bkz> tutmaç
  2348. TUTMAÇ: herkesçe bilinen bir Türk yeme ği.I, 452;II, 233, 349;III, 119, 289 bkz> tutma aç
  2349. TUTMAK: tutmak, yakalamak· I, 37, 45, 63, 68, 81, 93, 125, 133, 195, 230, 325, 333, 336, 341, 372, 376, 399, 421, 428, 452, 504;II, 12, 24, 28. 33, 68, 74, 97, 118, 172, 289, 291, 292, 296; III,11, 12, 15, 39, 71, 118, 133, 134, 156, 359, 412, 429
  2350. TUTRUG: vasiyet·I, 79 bkz> tutsug
  2351. TUTSUG: vasiyet·I, 462 bkz> tutrug
  2352. TUTSUKMAK: tutulmak, yakalanmak·II, 227
  2353. TUTŞI: yakın, komşu·I, 423 bkz> tutaşı, tutçı
  2354. TUTTACI: tutucu·II, 296 bkz> tutguçı
  2355. TUTTURMAK: tutturmak, yakalatmak·II, 174
  2356. TUTUG: efsun, büyü tutması· I, 373
  2357. TUTUG: rehin, tutu· I, 373; III, 63
  2358. TUTUGLI: tutmaya azmeden· II, 297
  2359. TUTUGLUG YER: tekln olmayan yer, cin çarpan yer, I, 496
  2360. TUTUGSAK: tutmak isteyen· II, 296, 297
  2361. TUTUK: enenmlş, iğdi; edllmiş·I, 380
  2362. TUTUKLAMAK: enemek, enenmişliğe nispet etmek,III, 337
  2363. TUTUKLANMAK: hadım köle sahibi olmak·II, 265
  2364. TUTUKMAK: paslanmak,II, 116, 281 bkz> tatıkmak
  2365. TUTULMAK: tutulmak, yakalanma'<· II, 120
  2366. TUTUNÇU OGUL: evlâtlığa alınmış çocuk· III, 375
  2367. TUTUNMAK: tutulmak, edinmek, tutmak, yalnız başına tutmak, tutuşnìak· II, 23, 143, ,144 bkz> tütünmek
  2368. TUTURGU: buyrulması ve tutulması haklı olan şey,I, 489
  2369. TUTURKAN: pirinç, döğü·I, 521
  2370. TUTUŞ: çıkışma, çekişme· I, 367
  2371. TUTUŞMAK: tutuşmak·I,170; II, 88 bkz> tütüşmek
  2372. TUTUZMAK: emretmek· I, 462; II, 86
  2373. TUVIRMAK: kulak dikmek, kulak kabartmak· II, 73 bkz> tuvurmak
  2374. TUVRAMAK: davranmak; büyümek, kuvvetlenmek I, 103; III, 279 bkz> tavramak
  2375. TUVURMAK: kulak dlkmek, kulak kabartmnak. II, 73, 162 bkz> tuv ırmak
  2376. TUVUZ: büyük, iri III, 279
  2377. TUY: halk·III, 447
  2378. TUYAG: at tırnağı, hayvan tırnagı, tuynak·II, 96;III, 165
  2379. TUYAGLI: tırnaklı III, 178
  2380. TUYIN: pinti; sıkıntılı III, 169
  2381. TUYMAK: duymak. I, 44; III, 244
  2382. TUYSUKMAK: duyar gibi olmak· III, 195
  2383. TUYTURMAK: duyurmak; anlatmak, III, 192
  2384. TUYUK: sisli, puslu, kapalı; canı sıkılmış III, 166, 167
  2385. TUZ: tuz· II, 18, 104, 106. 299; III, 31, 123, 184. 359
  2386. TUZ: güzellik. I, 296
  2387. TUZAK: tuzak· I, 380
  2388. TUZAK: sevgili, sevgi için söylenen sö ı· I, 380 bkz> tuzakı
  2389. TUZAKI: sevgili. I, 380 bkz> tuzak
  2390. TUZAMAK: tuzlamak, I, 206, 358, 380, 425; II, 234; III, 304 bkz> tuzlamak
  2391. TUZGU: yoldan geçen hısımlara veya tanıdıklara armağan olarak çıkarılan yemek·I, 424
  2392. TUZGULANMAK: yemek hediye etmek·III, 201
  2393. TUZGUN: armağan·I, 419
  2394. TUZKIYA: sevgili, güzel III, 359
  2395. TUZLAMAK: tuzlamak· III, 263, 293 bkz> tuzamak
  2396. TUZLANMAK: tuzlanmak· II, 243
  2397. TUZLATMAK: tuzlatmak. II, 342
  2398. TUZLUG: tuzlu· I, 209
  2399. : tüy, kıl, saç; renk, at tonu· I, 406; II, 24; III, 207
  2400. TÜB: dip, asıl, kõk· I, 52, 73 bkz> tüp
  2401. TÜBLÜG: asaletli III, 40
  2402. TÜBİLN: yemekte bulunan çör çöp parçalar ı; buğday kesmiği· I, 400, 405 bkz> tubun, tupun
  2403. TÜBÜTLEMEK: Tibet'li saymak, Tibet'e nispet etmek, III, 330
  2404. TÜBÜTLENMEK: Tibet'li kılığına girmek, II, 265
  2405. TÜDEŞ: birbirine benzeyen, aynı renkte olan, I, 406, 407; III, 207
  2406. TÜGE: düğe, iki yaşına girmiş olan buzağı, III, 229
  2407. TÜGLÜNMEK: düğümlenmek, düğülmek II, 244
  2408. TÜGLÜŞMEK: birbiriyle düğümlenmek II, 207
  2409. TÜGME: düğme .I, 433
  2410. TÜGMEK: düğmek, düğümlemek, bağlamak·I, 472;II, 20, 243
  2411. TÜGMELENMEK: düğmelenmek, ilikleri ilikle mek·III, 202, 203
  2412. TÜGSİN: dört köşeli düğümlenen bir çeşit düğüm .I, 436, 437;II, 285
  2413. TÜĞÜLGEN: her zaman duğülen, her zaman can sıkıntısından kaşıgözü düğülen, çatılan·I, 524
  2414. TÜGÜLMEK: düğülmek, dügümlenmek; yemek boğazda kalmak.I, 198, 437; II, 130, 162, 285; III, 215
  2415. TÜGÜN: düğüm· I, 400, 437, 524, 525;II, 20,106, 124, 130, 134, 142, 143, 162, 180, 184, 187, 210, 285, 293, 307; III, 59, 73, 78, 95, 105, 110,III, 112, 266, 267, 270
  2416. TÜGÜNMEK: kendi başına düğüm yapmak, II, 143
  2417. TÜGÜŞMEK: düğüm düğmekte yardım ve yanş etmek· II, 106
  2418. TÜKEK: halka, yük yükletilirken yükü s ıkıştırmaya yarayan ve Ipe takılan halka· II, 287
  2419. TÜKEL: tamamen, büsbütün· I, 60, 214, 456; II, 24, 223, 228;III, 147
  2420. TÜKEMEK: tükenmek, bitmek; yetmek, kifâyet etmek, III, 270
  2421. TÜKETMEK: tüketmek, bitirmek II, 309
  2422. TÜKLÜG: kör·I, 477
  2423. TÜKNEMEK: yara dağlamak·III, 301
  2424. TÜKSİN: halktan olup handan üç kat aşağı bulunan kişi,I, 437
  2425. TÜKÜN: dağlama, dağ döğün·I, 414 bkz> tögün
  2426. TÜKÜ TÜKÜ: kõpek enlğlni çağırmak için kullanılan kelime, III, 229
  2427. TÜKÜZ: atın alnındaki akıtma· I, 367 bkz> teküz § tilküz at; aln ında bir parça beyaz olan at· I, 365
  2428. TÜLEK(G): dört ayaklı hayvanların tüylerlnl atıp dõktükleri sıra, koyun kırkımı I, 387 § tülek yılkı; tüliyen, kış tüyünü dõken hayvan, I, 412
  2429. TÜLEMEK: tüyünü dökmek· III, 270, 271
  2430. TÜLEMEK: döllemek, kuzulamak·III, 271 bkz> tölemek
  2431. TÜLETMEK: kuzulatmak, doğurtmak· II, 310
  2432. TÜLFİR: kumaştan ve ipekten yapılan örtü ve perde, I, 457 bkz> tülvir
  2433. TÜLÜG: tüylü· I, 406; III, 207 § tülüg yad ım; tüylü yaygı, halı· III, 19
  2434. TÜLÜG ERÜK: feftali·I, 69, 318;II, 282
  2435. TÜLÜG YADIM: tüylü yaygı, halı,III, 19
  2436. TÜLVİR: gelin odası tülleri .III, 100 bkz> tülfir
  2437. TÜM: at tonlannda düz renk· I, 338
  2438. TÜMEN: tümen tümen, pek çok· I, 233, 402 § tilmen mi ıíg; bin kere bin, I, 402
  2439. TÜMEN: büyük iğne· III, 367 bkz> temen
  2440. TÜMİLEMEK: timbildemek, sekerek koşmak· III, 326, 327, 330 bkz> tümilenmek
  2441. TÜMİLENMEK: timbildemek, sekerek koşmak· III, 327 bkz> tümilemek
  2442. TÜMRÜK: dümrük, def, I, 478
  2443. TÜMSE: minber· I, 423
  2444. TÜN: gece· I, 82, 100, 245, 331, 339, 423; 11. 77, 97, 232, 303;III, 247, 258, 288, 377
  2445. TÜNEK: hapishane, zından,I, 408
  2446. TÜNEMEK: gecelemek.III, 273
  2447. TÜNERMEK: karanlık olmak, kararmak, gece olmak-II, 86
  2448. TÜNERİK: karanlık; mezar,I, 488
  2449. TÜNETMEK: geceletmek·II, 312
  2450. TÜNLE: geceleyin.I, 251, 339, 434; II, 5; 111. 87
  2451. TÜÑİTMEK: eğmek·II, 326 bkz> tüñütmek,
  2452. TÜÑİTMEK: yukarıya doğru yükseltmek·II, 326 bkz; teñitmek
  2453. TÜÑLÜK: pencere, ocak, baca gibi evdekl delikler,II, 18;III, 120, 127, 383
  2454. TÜÑŞÜ: şamdan. III, 378
  2455. TÜÑÜR: dünür, karının hısımları· II, 110;III, 362, 372
  2456. TÜÑÜRLEMEK: birinl· kendlne dünür saymak, dünürlü ğe nispet etmek,III, 408
  2457. TÜÑÜRLENMEK: kendini birine dünür salmak· III, 407
  2458. TÜÑÜŞMEK: baş eğmek-III, 393, 394 bkz>tüñütmek, tüñütmek
  2459. TÜÑÜTMEK: eğmek-III, 396 bkz> tüñitmek, tüñüşmek
  2460. TÜP: asıl, kök, dip, temel, herhangi bir şeyin aslı, kõkü, insanın aslı·I, 52, 73;II, 280;III, 119, 123 bkz> tüb
  2461. TÜPÇİL: tipisi çok olan yer, III, 56
  2462. TÜPİ: tipi· I, 219;II, 4, 71; III, 57, 97, 216, 217, 324
  2463. TÜPİRMEK: rüzgâr eserek toprağı savurtnnak· II, 71 bkz> tüpürmek
  2464. TÜPKERMEK: araştırmak, izine düşmek. II, 179
  2465. TÜPLEMEK: diplemek, kökten aramak, III, 293
  2466. TÜPLENMEK: kökleşmek; zenginle;mek· II, 242
  2467. TÜPLEŞMEK: aslını araştırmak· II, 206
  2468. TÜPLETMEK: aratmak, II, 342
  2469. TÜPLÜG: asaletli III, 40, 119 § tüplüg yıldızlıg; asaletli, köklü· III, 40
  2470. TÜPÜ: tepe, insanın başının üst tarafı· I, 309; II, 79; III, 216
  2471. TÜPÜLEMEK: tepelemek, tepesine vurmak·III, 322, 323, 327
  2472. TÜPÜRMEK: rüzgâr eserek toprağı savurtmak. II, 71 bkz> tüpirmek
  2473. TÜRÇİMEK: başlamak. III, 275, 276
  2474. TÜRÇİTMEK: başlatmak. II, 329
  2475. TÜRGEK: bohça- II, 289 bkz> türkek
  2476. TÜRİ: tadı kekre olan; huyu sert olan·I, 47; III, 220 bkz> türü
  2477. TÜRK: "vakit" anlamına gelen bir kelime·I, 353 § türk kuya ş ödi; gün ortası·I, 353 § türk üzüm ödi; üzümün olgunluk vakti· I, 353 § türk yigit; gençlik ça ğının ortasında olan genç·I, 353
  2478. TÜRKEK:
  2479. TÜRKEKLENMEK: dürülmek, bohçaya sarılmak·II, 351
  2480. TÜRKLEMEK: Türkler'den saymak (Araplar'a gôre) Acem, yani Arap'tan ba şka, saymak· III, 446 türkün oymakların, hısımlann toplandığı yer; ana baba evi·I, 441, 442; II, 209
  2481. TÜRKÜNLENMEK: kendini bir yerden saymak ve o yerì kendinin say ıp oturmak· II, 278
  2482. TÜRLÜG: türlü.I, 119, 296, 402, 476, 477;II, 122
  2483. TÜRLÜNMEK: dürülmek, bükülmek· II, 243
  2484. TÜRMEK: dürmek· II, 7, 39
  2485. TÜRMEK: kadınbudu denllen yemek, dürüm. I, 396, 477; II, 106
  2486. TÜRMEKLENMEK: dürüm yapılmak· II, 276
  2487. TÜRTMEK: sürtmek, sıvamak, çalmak· III, 425, 426
  2488. TÜRTÜLMEK: sürulmek· I, 486; II, 229
  2489. TÜRTÜNMEK: (yag) sürünrnek, sürünür görünmek, II, 240
  2490. TÜRTÜŞMEK: (yağ) sürmekte yanş etmek·II, 205
  2491. TÜRÜ: tadı kekre olan, buruşturan·I, 47 bkz>türi
  2492. TÜRÜLMEK: dürülmek.II, 127
  2493. TÜRÜMEK: toplanmak·I, 139 bkz> turmak
  2494. TÜRÜNMEK: kendi başına dürmek. II, 145
  2495. TÜRÜŞMEK: dürmekte yardım ve yarış etmek,II, 95
  2496. TÜRÜTMEK: yaratmak; blr ;ey takdir veya ıslah edilmek,II, 303 bkz> törütmek
  2497. TÜŞ: eğlek, durak, yolculukta dinlenilecek yer ve konulacak zaman,I, 330
  2498. TÜŞ: düş, rüya, düş azması, ihtilam,III, 18, 125, 266
  2499. TÜŞEMEK: düş görmek, ihtilam olmak, düşü azmak- III, 266
  2500. TÜŞ KILMAK: inmek, toplanmak .III, 17 bkz> tuş kılmak, tilşlenmek
  2501. TÜŞKÜN: dikenli kitre ağaçcığı·I, 443 bkz> tüşürkün
  2502. TÜŞKÜNLENMEK: dağda kitre ağacı çoğalmakII, 278
  2503. TÜŞLENMEK: inmek, toplanmak,I, 222;II, 242 bkz> tuş kılmak, tüş kılmak
  2504. TÜŞLÜK: konulacak yer·I, 477
  2505. TÜŞLÜK ÖDİ: dinlenmek için yolcular ın gece yarısından sonraki konak vakltleri·I, 477
  2506. TÜŞMEK: düşmek; inmek I, 320, 456;II, 13, 81, 137; III, 5, 14, 65, 122, 129, 132, 378, 439
  2507. TÜŞ ÖDİ: konulacak zaman, kuşluk vakti· I, 330; III, 125
  2508. TÜŞRÜM: eğrilmlş ip yumağı·I, 485 bkz> teşrüm
  2509. TÜŞÜK: işten güçten kalan, haylaz, dü şkün.I, 387
  2510. TÜŞÜRGÜ: çayın ırmağa karışan agzı, degirmenin blr ırmağa olan savağı·I, 490
  2511. TÜŞÜRKÜN: kitre ağaçcığı·I, 522 bkz> tüşkün
  2512. TÜŞÜRMEK: düşürmek, indirmek·II, 78, 79, 316
  2513. TÜTEK: ibrik ve benzeri şeylerin emziği I, 386 bkz> tokurga
  2514. TÜTETMEK: tütütmek·II, 299 bkz> tütitmek
  2515. TÜTİTMEK: tütütmek·II, 299 bkz> tütetmek
  2516. TÜTKÜRMEK: saldııtmak, kışkırtmak·II, 73 bkz> tütürmek
  2517. TÜTSÜK: kinci .I, 476 § tütsük ki şi; kinci adam, yaman düşman·I, 476
  2518. TÜTÜ: türlü·I, 179; II, 283
  2519. TÜTÜN: duman I, 400;II, 72, 299; III. 16
  2520. TÜT(Ü)NMEK: duman tütmek, II, 23 bkz> tutunmak
  2521. TÜTÜRMEK: saldırtmak, kışkırtmak II, 73 bkz> tütkürmek
  2522. TÜTÜŞMEK: kavga etmek, tutuşmak, çekişmek, avı yakalamağa yardım ve yarış etmek,II, 71, 88, 89 bkz> tutuşmak
  2523. TÜVEK: patlangıç·I, 388
  2524. TÜVEKLİK: patlangıç için oyulan ağaç dalı·I, 508
  2525. TÜVİŞMEK: şişe et dizmekte yardım ve yarış etmek·II, 102 bkz> tevişmek
  2526. TÜVŞEMEK: ter, tane tane olmal<· III, 286
  2527. TÜZ: halk, reayâ· III, 123
  2528. TÜZ: asıl, kök, soy sop, III, 123
  2529. TÜZ: düz· I, 60, 121, 325, 376, 433; III, 123
  2530. TÜZERMEK: düzelmek· II, 77
  2531. TÜZEŞMEK: düzlemekte yardım ve yariş etmek· II, 99, 100 bkz> tüzüşmek
  2532. TÜZGERMEK: armağan vermek, II, 179 bkz> tüzgürmek
  2533. TÜZGÜRMEK: amnağan vermek·II, 179 bkz> tilzgermek
  2534. TÜZLİNMEK: düzelmek, rnüsavileşmek· I, 349 bkz> tüzlünmek, tüzülmek
  2535. TÜZLÜNMEK: düzeltmek· II, 243 bkz> tüzlinmek, tüzülmek
  2536. TÜZMEK: düzmek, düzeltmek· II, 9
  2537. TÜZÜLMEK: düzelmek, tertip ve tanzim edilmek.II, 71, 127, 243;III, 131 bkz> tüzlinmek, tüzlünmek
  2538. TİLZÜN: yumuşak huylu·I, 221, 414
  2539. TÜZÜNLÜG: yumuşaklık.III, 188 bkz> tüzünlük
  2540. TÜZÜNLÜK: yumuşaklık II, 250 bkz> tüzünlüg
  2541. TÜZÜŞMEK: düzlemekte yardım ve yarış etmek· II, 99 bkz> tüzeşmek